AGED Başkanı Mustafa Saral: GEKAP DESTEKLERİ ATIK İTHALATINI AZALTIR

2 Ocak 2020

Son zamanlarda sıkça tartışılan atık ithalatı, yurt içinde toplanabilen geri dönüştürülebilir atıkların sektörün ham madde ihtiyacını karşılamaması gibi sorunları çözebilecek bir uygulamadan söz ediliyor: Geri Kazanım Katılım Payı. AGED Başkanı Mustafa Saral’la, GEKAP’ın toplama sistemlerini nasıl destekleyebileceğini, toplanan gelirden ne şekilde faydalanılabileceğini konuştuk.

Türkiye’de kâğıt sektörünün şu an içinde bulunduğu durum nedir?

Kâğıt sanayii, son yıllarda küresel düzeyde gerçekleşen ticaret savaşlarından oldukça olumsuz etkileniyor. Kullandığımız ham maddenin en büyük ihracatçısı şu anda Avrupa. Avrupa’daki fiyatlar, bu ticaret savaşlarından dolayı hızlı bir şekilde düşmeye başladı ve bugün en kaliteli kâğıt 20 Euro/ ton. Bu durum, bizim üretim gücümüzü ve rekabet şansımızı baltalıyor; çünkü bugün biz bir ton kâğıdı 600 TL’ye alıyoruz, bunun karşılığı yaklaşık 90 Euro/ton. Kâğıdı içeriden ya da dışarıdan almamız durumu değiştirmiyor. Halkalı Kâğıt olarak, maliyetteki en büyük payı ham maddemiz alıyor; ham maddenin, kâğıt üretim maliyetimizin içindeki payı %50-55 bandında seyrediyor. Bu da, ham madde bakımından çok düşük maliyetle kâğıt üreten rakiplerimiz var demektir. Küresel ekonomik daralmanın Türkiye’ye olan etkileriyle birlikte iç piyasadaki daralma da, taleplerin haziran ayından bu yana fazlaca düşmesine neden oldu. Bu talep düşüklüğü, geçen yıl 868 bin tonunu ihraç ettiğimiz 4 milyon tonluk sabit üretim kapasitemizi de sıkıntıya sokuyor çünkü maliyetlerimiz yüksek; enerji fiyatları, işçilik maliyetleri ve diğer kalemler, çoğunlukla da kurdan kaynaklı olarak senkronize bir şekilde yükseliyor. Bu sıkıntılara rağmen üretim yapmazsak ülkedeki sektör tam kapasite çalışamaz, sektörün zarar etmesine neden olur. Bugün 4,3 milyon ton kâğıt üretirken, 2020 yılı itibarıyla 5 milyon ton kâğıt üretebilecek yatırım büyüklüğüne sahip olacağız. İçeriden topladığımız hurda kâğıt miktarı 3,2 milyon tonu geçemedi hiç. 2018 yılında dışarıdan 800 bin ton ithal ederek üretimimizi tamamladık, bu yılki ithalatımız yeni kapasiteyle birlikte 1,1 milyon ton olarak gerçekleşmiş olacak. Sektörümüz yeni yapılan tesisle birlikte kapasitesini ve üretimini yıldan yıla artırmasına rağmen, nominal kapasite olarak bir önceki yılın altında kalacağız.

Sanayinin bileşenleri bu durumu nasıl değerlendiriyor? Neler öngörülüyor ve ortak bir plan var mı?

AGED olarak yürüttüğümüz her çalışmada kâğıt sanayiini temsil ediyor, ortak sıkıntılarımızdan bahsediyor ve ortak taleplerimizi dile getiriyoruz.

SORUMLULUK HANE HALKINDAN BAŞLIYOR

Nedir talepleriniz?

Toplama sistemindeki sözleşmeler on yıllık olmalı, sözleşmenin taraflarından biri Bakanlık, bir diğeri belediye olmalı ve Sıfır Atık Projesi bu sisteme toplama miktarları üzerinden destek olmalı, eşdeğer nüfus üzerinden değil. Biz de o zaman atık ithalatı yapmayız,
ham maddemizi mümkün olduğunca ülkemizden ediniriz. Sokak toplayıcılarından ayrıştırma yapan kuruluşlara kadar, geri dönüşümün bütün müştereklerini destekleyecek bir sistem tasarlanmalı. Atığın toplanmasını destekleyecek, Avrupa’da olduğu gibi, evlerden başlayarak atığın ayrıştırılması, toplanması, dağıtılması gibi süreçlerin yönetimini kapsayacak doğru bir döngü gerekiyor. Avrupa’da bir plastik şişeyi canınızın istediği yere bırakamazsınız, adrese götürmek zorundasınız, bu bir sorumluluk. Hane halkı bir sorumluluk olarak geri dönüştürülebilir atığını doğru bir şekilde sınıflandırarak biriktirecek, belediyesine ya da anlaşmalı firmaya teslim edecek. Sistemin işlemesi için en önemli nokta, ekonomik olarak sürdürülebilir olmasının sağlanmasıdır. Bu noktada Sıfır Atık Projesi’ne aktarılacak maddi desteklerin, en verimli şekilde aktarılması sağlanmalıdır. Bu maddi desteklerin en büyüğü ise, Geri Kazanım Katılım Payı (GEKAP) olarak, piyasaya sürenlerden alınacak pay olarak gözükmektedir. Kurumlara, maddi ve ayni kaynak aktarımları konusunda, herhangi bir eşitsizliğe ve itiraza yer bırakmayacak şekilde detaylı bir hak ediş tanımı yapılmalıdır. Dolayısıyla toplama/ayırma ve geri dönüşümü gerçekten yapan firmalara GEKAP ile toplanan fondan destek verilmelidir. Böylece sektör sadece hurda fiyatlarına bağlı olmaktan kurtarılacak ve hurda fiyatları ne olursa olsun Avrupa’daki gibi sistemin kirleten öder prensibi doğrultusunda sistem devam edecektir.

Şu anda nasıl bir sistem var?

Firmalar atığı toplayabilmek için ihaleye giriyor, belediyenin toplamakla yükümlü olduğu atığı toplayabilmek için üstüne para verilmesi gerekiyor şu an. Kâğıt bazında konuşursak da diğer atıklar için söz konusu olduğu gibi evlerden çıkan atık çöpe gidiyor, biz ham maddemizi çöpten geri kazanmaya çalışıyoruz. Bu sistem zaten doğru değil. Adil de değil çünkü atık toplayabilmek için para veren de topluyor, vermeyen de topluyor. Görevliler bunu duyduklarında, “para vermeden atık toplayan işletmenin kapatılması” gibi yersiz yorumlar yapıyorlar. Sağlıklı döngü için bir sistem oluşturulmalı ve belediyenin kendine kaynak aktarabilmek için açtığı atık toplama ihaleleri gibi anlamsız uygulamalar yerine bu sisteme sokak toplayıcılarının da paydaş olacağı bir kaynak aktarılmalı. Bu işin patronu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve yerel yönetimler. Atığın toplanması onların yükümlülüğü. Bu kurumlar bir yıllık ihale yapıyor, ihaleyi alan kişi tüm ekipmanını seferber ediyor, harcama yapıyor bu işe. Bir yıl sonra başka biri daha çok para veriyor, ihaleyi alıyor.

Sokak toplayıcıları, kâğıt ithalatı yüzünden para kazanamadıklarını söylüyorlar

Bizim toplama sistemimiz bize yetmiyor. Önümüzdeki yıl da yetmeyecek. İthalatını yapmak zorundayız. Biz de Sıfır Atık Yasası’ndan, sokaktan toplanan kâğıt miktarını 2020 yılında 1,8 milyon artıracak bir sistem bekliyoruz. Bunun için atık toplamanın desteklenmesi gerekir. Hurda ithalatını kısıtlayarak sokak toplayıcılarını desteklemiş olmuyorsunuz. Bugün sokak toplayıcısı işsizlikten ve geçinememekten yakınıyorsa, nedeni sistemdeki çarpıklıktır, sanayi bundan tek başına sorumlu tutulamaz. Biz sıkıntıdayız. Taahhütlerimiz, borçlarımız, yönetmek zorunda olduğumuz yatırımlarımız var. Biz üretmek zorundayız ve maliyetlerimizi Avrupa standartlarına getirmeye ihtiyacımız var. Kaldı ki ihracat yapmadığımız sürece ürettiğimizi tüketen bir iç piyasa da yok. Zaten ithal ettiğimizi katma değerle yine ihraç ediyoruz. Bizim yaptığımız iş, Türkiye’nin yıllardır yapamadığı bir iş. Üretim kapasitemizdeki artışa yetişebilmek için ithal etmeye devam etmek zorundayız. Avrupa’da bile kâğıt %100 toplanıp dönüştürülemiyor. Burada %80’i bile toplansa ihtiyacımızın tamamını karşılayamayacak. Cari açığı kapatabilecek bir ekonomik güç söz konusu. İç piyasanın bizim ihtiyacımızı karşılaması için Türkiye’nin her yıl %5-6 büyümesi lazım. Önümüzdeki yıllarda bu gerçekleşirse, ihracatımız azalsa dahi yatırımlarımıza devam ederiz çünkü Türkiye Kâğıt Sanayii, dünyada hatırı sayılır bir yere gelmek üzere. Belki de Avrupa’nın önde gelen üreticilerinden biri olacağız biz. Türkiye ekonomisi büyürse 6-7 milyon tona kadar çıkabilecek bir kapasite var, sektör büyümeye devam edecek. Bu işe yatırım yapmak isteyen firmalar olduğunu söyleyebilirim. Mesela Hamburger Recycling Kütahya’da yatırım yapmak istiyor. 2020-2021 gibi gerçekleşebilir bu yatırım ve 400-500 ton ilave kapasite anlamına gelir. Özetle; dünyadaki gidişata entegre bir sektör olmak zorundayız.

İTHALAT SAYESİNDE KÂĞIDI 100 EURO/TONA SATABİLİYORSUNUZ

Bu nasıl oluyor?

Hurda kağıt ithalat yapan firmalar, hurda kağıt ithalat yapmayan firmalara karşı kendilerini korumak için iç piyasa fiyatlarını da ithalat fiyatlarına çekiyorlar. Türkiye 800 bin ton civarında ithalat yapıyor, bu yıl 1,1 milyon ton civarına gelecek. Biz dışarıdan 1,1 milyon ton kâğıdı 100 Euro/tona alıyorsak, içeriden 3,2 milyon ton kâğıdı da 100 Euro/ tondan alıyoruz. Bu fiyat, ithalattan dolayı buraya oturuyor. Avrupa ham maddesini ithal etmek zorunda olsaydı, bugün 35 Euro’ya kâğıt kullanamazlardı. İhtiyaçtan fazla olduğu için 35 Euro’ya kullanıyorlar. Biz, ihtiyacımızdan azına ulaşabildiğimiz için 100 Euro’ya kullanıyoruz. Bunun için ısrarla, yine ve yine söylüyorum; sektörün toplama konusunda desteğe ihtiyacı var. Biz, toplama sisteminde bizden para alınmasını istemiyoruz. İhale çarpıklığından kurtulmak istiyoruz ve bu konuda bir an önce tebliğ bekliyoruz.

ÖDÜL/TEŞVİK DEĞİL, YAPTIRIM GEREKİYOR

Kâğıt sanayii olarak, toplama haricinde devletten diğer beklentileriniz neler?

Yurttaşlara, ellerindeki ambalaj konusunda yükümlülük verilmesini istiyoruz. Elinizdeki nesneye ihtiyacınız yoksa o nedir artık? Çöp. Ondan bir an önce kurtulmaya çalışıyorsunuz. Nasıl? Poşete koyup sokağa, oradaki bir çöp toplama noktasına ya da konteynere bırakarak. Sadece ödül/teşvik sistemi konuşuluyor. Hayır. Atığınızı düzgünce ayrıştırmak ve üretime kazandırmak, sizin kişisel olarak topluma ve doğaya karşı sorumluluğunuz. Tüketici olarak nihai kirleticisiniz, doğayı kirletmenizin bir cezası olmalı. Ödül/teşvik, devamlılığını sağlayabileceğiniz bir şey değil, sorun yaptırımla çözülür. İnsanlar olarak, başkalarının hakkını gasp etmememizi sağlayan şey, ne yazık ki yasal sınırlamadır. “Kirleten öder”, çok doğru bir prensip. Kirletmemek, herkese ait olanı temiz tutmak gibi son derece temel bir sorumluluğu yerine getirmeyen, bunun bedelini ödeyecek.