dosya haber - Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi https://geridonusumekonomisi.com.tr/etiket/dosya-haber Geri Dönüşüm Portalı Sun, 30 Jan 2022 09:52:41 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.3 https://i0.wp.com/geridonusumekonomisi.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/gd_ikon.png?fit=32%2C32&ssl=1 dosya haber - Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi https://geridonusumekonomisi.com.tr/etiket/dosya-haber 32 32 161676614 AGED Araştırdı: Sokak Toplayıcılarını Yakından Tanıyalım mı? https://geridonusumekonomisi.com.tr/aged-arastirdi-sokak-toplayicilarini-yakindan-taniyalim-mi.html https://geridonusumekonomisi.com.tr/aged-arastirdi-sokak-toplayicilarini-yakindan-taniyalim-mi.html#respond Sun, 30 Jan 2022 09:52:39 +0000 https://geridonusumekonomisi.com.tr/?p=3404 AGED, sokak toplayıcılarının yaşam ve çalışma koşullarını ortaya koyan bir araştırmaya imza attı.

The post AGED Araştırdı: Sokak Toplayıcılarını Yakından Tanıyalım mı? appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>

AGED, sokak toplayıcılarının yaşam ve çalışma koşullarını ortaya koyan bir araştırmaya imza attı. Araştırma, geri dönüşüm sektörünün önemli paydaşlarından olan atık toplayıcılarının temel sorun ve taleplerini içeriyor.

Kâğıt Geri Dönüşüm Sanayicileri Derneği(AGED) İstanbul Üniversitesi Şehir Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi iş birliği ile sokak toplayıcılarını mercek altına aldı. Sokak toplayıcılarının yaşam ve çalışma koşullarının tespiti, kamuoyunun çevre bilinci ve geri dönüşüm alışkanlıkları ile paydaşların sektör konusundaki görüşlerinin ortaya konulması için yapılan çalışma kapsamında geniş bir saha araştırması yürütüldü.

“Sokak Toplayıcılarının Sosyoekonomik Yapısı Araştırması” için 13 ilde ikamet eden sokak toplayıcıları ile görüşüldü. Araştırma kapsamında bin 628 katılımcıyla yüz yüze görüşmeler yapıldı. 10 Haziran-25 Ağustos 2021 tarihleri arasında yapılan görüşmelerde sokak toplayıcılarının yaşam ve çalışma koşulları ayrıntılı olarak incelendi. Toplum tarafından en sık rastlanan fakat en az tanınan gruplardan biri olan sokak toplayıcılarının tanınması amaçlandı. Araştırma sokak toplayıcılarının koşullarını, sorun alanlarını tespit ederek bu konuda sosyal politikaların geliştirilmesine imkân sağlayacak.

Genel bulgulara göre sokak toplayıcılarının haftanın 6 günü çalışarak aylık ortalama 2.560 TL kazandıkları hesaplandı. Katılımcıların %69,4’ünün sağlık hizmetlerinden yararlanamadığı ve yarısının ise yaptıkları işten ötürü olumsuz karşılandıkları görüldü.

Katılımcıların çoğu hem sosyal hem de ekonomik anlamda bulundukları durumun Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının bünyesinde çalışma imkânıyla düzeleceğine inanmakta.

» Katılımcıların %36,9’u 18-24 yaş arası eğitim düzeyi düşük gençlerden oluşuyor.
» %94,7’si erkek, %5,3’ü kadın
» %72,4’ünün geliri 1.000-3.000 TL arasında.
» %59,7’si günlük ortalama 0-100 TL kazanıyor. » %68,6’sı sosyal yardım almıyor.
» %52’si günün 5-8 saatini yürüyerek geçiriyor. » %72,8’i Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
» %39,8’i Suriyeli
» %6,2’si Afganistanlı

Katılımcıların %36,9’u 18-24 yaş arasında, %25,4’ü 25-34 yaş arasında, %15,8’i 35-44 yaş arasında, %9,6’sı 11-17 yaş arasında, %8,1’i 45-54 yaş arasında olduğunu belirtmiştir.

Katılımcıların eğitim durumuna bakıldığında; %73’ünün ilkokul ve altı eğitim seviyesine sahip olduğu görülmektedir. %21,5’i ortaokul, %4,8’i lise ve %0,7’si ise üniversite eğitimi aldığını belirtmiştir.

Katılımcıların %34,2’si annesi ve babasına, %22,1’i ise akrabalarına, %21,1’i ise çalışma arkadaşlarına bakmakla yükümlü olduğunu belirtmiş.

Katılımcıların %32,6’sı atık toplama işine akrabasının önerisi, %26’sı ailesinin önerisi, %17,9’u arkadaşlarının önerisi ile başladığını belirtmiştir.

Günde Kaç Saat Yürüyorsunuz?

Katılımcıların %52’si günde 5-8 saat, %24,9’u 3-5 saat yürüdüğünü belirtti. Katılımcıların genel ortalamasının 7 saat olduğu görülürken, 35-44 yaş arası katılımcıların ortalama 7,3 saat yürüdüğü görüldü.

Katılımcıların %62,7’si topladığı atıkları çöp konteynerlarından, %27,6’sı ise geri dönüşüm konteynerlarından topladığını belirtti.

Katılımcıların topladıkları atık türlerine bakıldığında ilk iki sırada kâğıt ve plastik geliyor. Kâğıt toplama oranının %68,4, plastik toplama oranının %50,9 olduğu en az ise elektronik ve cam atıkların toplandığı görüldü.

Katılımcıların %42,7’si atık toplama aracını günde 1 kere doldurabildiğini ifade ederken %40,8’i 2 kere , yüzde 14,8’I üç veya daha fazla doldurduğunu söylüyor. %56,8’i kâğıt toplama arabasını ortalama 4-6 saatte doldurduğunu belirtti. Genel ortalamaya bakıldığında ortalama 5 saatte doldurdukları görüldü.

Katılımcıların %75,9’u 1 kâğıt toplama arasındaki malzeme için 0-100 TL arası para aldığını belirtirken %22,6’sı 101-300 TL arası para aldığını dile getirdi.

Katılımcıların %37,8’i ayda ortalama 2.001-3.000 TL kazandığını belirtirken %30,7’si 1.501-2.000 TL arası kazandığını söyledi. %17,8’i ise 3.001-4.000 TL arası kazandığını belirtti.

Günlük Ortalama Ne Kadar Kazanıyorsunuz?

Katılımcıların %59,7’si günde 0-100 TL, %35,7’si 101-300 TL arasında kazandığını belirtti. Katılımcıların günlük ortalama kazançlarının 134 TL olduğu görülürken, yaşa göre incelendiğinde 18-24 yaş grubunun ortalama 159 TL kazandığı görüldü. Katılımcıların %41’i atığın karşılığını topladığı gün aldığını belirtirken %27,8’i haftada bir aldığını belirtti.

Katılımcıların atık toplama işinde yaşadığı en büyük 3 sorunun sırasıyla %52,4 ile güvencesiz çalışma koşulları, %42,3 ile çalışma şartlarından kaynaklanan sağlık sorunları, %42,2’si ise kazancın düşüklüğü olduğunu söyledi.

Katılımcıların %56,2’si işiyle alakalı neyin değiştirilmesi gerektiğini bilmediğini belirtirken en fazla beklenen değişimin “sağlık sigortası ve sağlıklı çalışma koşullarının sağlanması” olduğu görüldü. Bunu “atık fiyatlarının artması” ve “devlet güvencesiyle çalışmak” takip etti.

Katılımcıların %41,3’ü atık toplayıcılığı işine Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının bünyesinde, %39,9’u ise belediye bünyesinde devam etmek istediğini belirtti.

Vatandaş Nasıl Bakıyor?

Araştırmanın ikinci ayağını oluşturan kamuoyu araştırmasında ise katılımcıların geri dönüşüm alışkanlıkları, çevreye yönelik farkındalıkları ve sokak toplayıcılarına bakış açılarına yönelik bilgi edinebilmek amacıyla 13 ilde bin 720 katılımcı ile anket çalışması yürütüldü. Araştırmanın temel bulgularına göre katılımcıların geri dönüşüme yönelik bilgi düzeyinin yüksek olduğu görülse de evlerinde çöpleri ayrıştırma oranının daha düşük olduğu ortaya çıktı. Katılımcıların büyük bir çoğunluğu ödül ve teşvik edici bir sistem sayesinde geri dönüşüm alışkanlığının artacağı görüşünde. Sokak toplayıcılarına bakış açısında ise katılımcıların %46,3’ünün olumlu bir algıya sahip olduğu, %42,9’unun kararsız olduğu, %10,8’lik bir kesimin ise negatif bir algıya sahip olduğu görüldü. Katılımcıların %23,8’i sokak toplayıcılarının çevreye yarar sağladığını söylüyor. Katılımcıların %72,1’i sokak toplayıcılarının geri dönüşüme büyük oranda katkı sağladığını düşünüyor. Katılımcıların %18,2’si toplayıcıların sağlıksız ve kötü şartlarda çalıştığını, %15,6’sı çevreyi kirlettiklerini, %8,3’ü güvenilmez olduklarını söylüyor.

Sanayiciler Ne Diyor?

Araştırmanın son kısmını ise kâğıt fabrikası yetkilileri, STK’lar, kamu yetkilileri ve aracı kurumlardan oluşan 40 kişi ile yapılan görüşmeler oluşturdu. Yapılan görüşmelerde katılımcılardan yarı yapılandırılmış bir soru formu ile sokak toplayıcılarının çalışma koşullarındaki iyileşme imkânına ve uygulanan geri dönüşüm uygulamalarına yönelik görüşleri alındı. Paydaşların genel görüşü sokak toplayıcılarının kamu bünyesi altında çalışmalarına devam ederek çalışma koşullarının daha modernize edilmesini içermekte. Kamu bünyesi altına çalışmalarıyla sosyal güvenlik haklarına kavuşacağı, sağlık hizmetlerine erişimde şartların iyileşeceği düşünülmekte. Paydaşların geri dönüşüm uygulamalarına yönelik görüşleri de incelendi. Vatandaşın bilinçlendirilmesi sayesinde yerinde dönüşüm yapmanın geri dönüşümün diğer adımlarını da rahatlatıcı etkisinin olacağı düşüncesi hâkim. Genel anlamda yapılacak ödül ve hediye gibi teşviklere olumlu gözle bakılmakta.

Sokak Toplayıcıların Çalışma Koşulları Nasıl Değiştirilmeli?

Kâğıt fabrikaları yetkilileri atık toplaması konusunda bölge belirlenmesi gerektiğine işaret etti. Atık toplayıcılarının çalışma koşullarının değişiminde devlet ve belediyenin atacağı adımların gerekliliğine dikkat çeken fabrika temsilcileri tarafından atık toplayıcıların belediye kadrosuna alınabileceği önerisi sunulurken bu konuda özel sektörün de sosyal hak sağlama konusunda atacağı adımların öneminden bahsedildi.

Sokak Toplayıcıları Sisteme Nasıl Alınabilir?

Kâğıt fabrikaları yetkilileri atık toplayıcıların sisteme dâhil edilmesi hususunda devlet düzenlemeleri yapılması, atık toplayıcıların belediye kadrosuna alınması ve aynı zamanda atık toplayıcıların kullandığı el arabası gibi araçların da modernize edilmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Meslek odaları ya da kooperatif gibi seçeneklerin de atık toplayıcıların sisteme dâhil edilmesi konusunda yarar sağlayacağı düşünülmekte.

Geri Dönüşümde Toplanan Atık Miktarı Nasıl Artırılabilir?

Kâğıt fabrikası yetkilileri bu konuda genel olarak halkın bilinçlendirilmesine dikkat çekiyor. Halkı bilinçlendirecek çalışmalar, eğitim sisteminde geri dönüşüm hususunun vurgulanması ve halkı teşvik edici uygulamaları öneriyorlar.

Türkiye’de Kağıt Geri Dönüşümü İle İlgili Ne Düşünüyorsunuz?

Kâğıt fabrikası yetkilileri Türkiye’de kâğıt geri dönüşümünün geçmiş yıllara göre çok daha ileri bir seviyede olduğunu ifade ediyor. Bu durumun daha da geliştirilmesi ve desteklenmesi gerektiği belirtilmekte. Halka ayrıştırma konusunda verilmesi gereken eğitimin küçük yaşlarda başlanmasının önemine vurgu yapılmakta.

Türkiye Genelinde 30 Bin Toplayıcı Bulunuyor

Bu araştırmada Türkiye’de sokak toplayıcılarının tahmini sayısına yönelik bir çalışma da yapıldı. Yapılan değerlendirmeler sonucunda İstanbul’da 10.000’in, Türkiye genelinde ise 30.000’in üstünde sokak toplayıcısının olduğu tahmin edilmekte.

Araştırmanın bulguları ışığında şu önerileri geliştirmek mümkün:

» Sokak toplayıcılarının güvencesiz çalışma koşullarının iyileştirilmesi gerekli.

» Sokak toplayıcılarının sağlık hizmetlerine erişiminin önündeki engeller kaldırılmalı.

» Atık toplama işinin uzun vadeli çalışmalar gerektirdiği göz önünde bulundurularak çalışanların kamu bünyesine alınması sağlanmalı.

» Çalışma koşullarının iyileştirilmeli ve modernize edilmeli.

» Sokak toplayıcılarının mesleki statüsü sağlanmalı.

» Sokak toplayıcılarına mesleki eğitim verilmeli.

» Vatandaşların çevre ve geri dönüşüm bilinci artırılmalı.

» Atık yönetimi ve geri dönüşüm alanında ortaya çıkan döngüsel ekonomi sürecinin daha etkin, kapsayıcı ve katma değer üreten bir yapıda inşa edilmesi sağlanmalı.

Sokak toplayıcılarının sorunları, genel olarak atık yönetimi ve ekonomisi alanında yaşanan diğer sorunlar ile birleşerek kronikleşmekte ve derinleşmekte. Bu noktada ilgili tüm paydaşların bir araya gelerek, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarından biri olan “İnsana Yakışır İş” bağlamında kâğıt toplayıcılarının çalışma koşullarının iyileştirilmesine yönelik adımları atmaları gerekir. Öte yandan atık yönetimi ve geri dönüşüm alanında ortaya çıkan döngüsel ekonomi sürecinin daha etkin, kapsayıcı ve katma değer üreten bir yapıda inşa edilmesi gereklilik arz etmekte.

The post AGED Araştırdı: Sokak Toplayıcılarını Yakından Tanıyalım mı? appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>
https://geridonusumekonomisi.com.tr/aged-arastirdi-sokak-toplayicilarini-yakindan-taniyalim-mi.html/feed 0 3404
Avrupa Yeşil Mutabakatı’na Hazır Mıyız? https://geridonusumekonomisi.com.tr/avrupa-yesil-mutabakatina-hazir-miyiz.html https://geridonusumekonomisi.com.tr/avrupa-yesil-mutabakatina-hazir-miyiz.html#respond Thu, 11 Nov 2021 08:54:03 +0000 https://geridonusumekonomisi.com.tr/?p=3259 90bin ihracatçımız ve avrupa ülkelerinde yatırım yapmayı planlayan girişimcilerimiz bu düzenlemelere hazır mı?

The post Avrupa Yeşil Mutabakatı’na Hazır Mıyız? appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>

11 aralık 2019’da kabul edilen avrupa yeşil mutabakatı, 2050’ye kadar iklim nötrlüğüne ilişkin uzun vadeli hedefini ve AB’nin sera gazı emisyonlarını 2030 yılına kadar 1990 seviyelerine göre yüzde 50-55 oranında azaltma yönündeki çabasını içermekte. Bu düzenleme yılda 70 milyar dolar ihracat yapan türk ekonomisi için büyük önem arz ediyor. Peki, 90bin ihracatçımız ve avrupa ülkelerinde yatırım yapmayı planlayan girişimcilerimiz bu düzenlemelere hazır mı?

İnsani faaliyetlerden kaynaklanan iklim değişikliği, dünyanın karşılaştığı en büyük zorluklardan biri olarak tanımlanmakta. Sera gazı emisyonu ve giderek büyüyen karbon ayak izin nedeniyle gelecek yıllarda daha büyük sorunlar beklenmekte. İklim değişikliğinin hem insan hem de doğal sistemler üzerinde birçok etkisi bulunmakta. Kaynak bulunabilirliği, ekonomik faaliyetler ve insan refahı üzerinde önemli etkilere yol açabilmekte. Buna karşılık, atmosferdeki sera gazını azaltmak ve iklim değişikliğine adaptasyonu kolaylaştırmak için çeşitli çalışmalar yürütülmekte. Kamu ve özel sektör tarafından uluslararası, bölgesel, ulusal ve yerel girişimler geliştirilmekte ve uygulanmakta.

Avrupa Birliği’nde (AB) gündeme gelen Yeşil Mutabakat, bu ihtiyaçtan ortaya çıkmış bir proje. AB hedeflerinde birçok yeni strateji geliştirmek, yeni yasalar hazırlamak ve planlamalar yapmak var.

AB, Yeşil Mutabakat kapsamında birçok eylem planı geliştirdi. İklim, ekonomi, yatırım, endüstri gibi alanlarda çok sayıda politikayı yürürlüğe koydu. AB, sürdürülebilir bir ekonomi ile 2050’ye kadar karbon nötr olma hedefine ulaşabilmesi için AB pazarına ürün ihracatı yapan şirketlere ve ülkelere de belirli sorumluluklar yüklemekte.

Kısa zaman içerisinde AB ülkelerine satılan ürünlerin içerisindeki karbon miktarı ayrıca fiyatlandırılıp ürünü satan şirket ya da ülkelerden vergi olarak alınacak. Ticaretteki bu ve bunun gibi önemli gelişmelerden dolayı, şirketlerin yeni düzenlemeler ve gelişmeler hakkında bilgi sahibi olması gerekmekte.

AB, Yeşil Mutabakat projesi ile çevre ve iklim konularında çok katı bir tutum sergileyeceğini beyan etti ve bu bağlamda ticaret anlayışında çok kritik ve köklü değişiklikler yapacağının sinyallerini verdi. Şirketlerin de AB pazarına ürün sunmaya devam edebilmesi için yürürlüğe girmiş veya yakın gelecekte girmesi beklenen yasalar, standartlar ve stratejiler hakkında bilgi sahibi olarak buna göre ürün ve hizmetlerini, süreç ve politikalarını yeniden düzenlemeleri gerekmekte.

AB, 2050’de iklim açısından nötr olma hedefini yasal bir zorunluluğa dönüştürmek için bir Avrupa İklim Yasası önerisinde bulundu. Bu hedefe ulaşmak için ekonomi dâhil tüm sektörlerin harekete geçmesi elzem olup yapmaları gereken çalışmalar aşağıdaki ana başlıklarda toplanmakta:

» Çevre dostu teknolojilere yatırım yapmak » İnovasyon için endüstriyi desteklemek

» Daha temiz, daha ucuz ve daha sağlıklı özel ve toplu taşıma araçları sunmak

» Enerji sektörünün karbondan arındırılması
» Binaların daha enerji verimli olmasının sağlanması

» Küresel çevre standartlarını iyileştirmek için uluslararası or- taklarla çalışmak

Türkiye’nin karşılaşacağı maliyet yıllık 1,8 milyar avro

2050 yılında karbon-nötr bir ekonomiye ulaşmayı hedefleyen Avrupa Birliği’nin, çeşitli çalışmalar yürüttüğü sektörlerin başında enerji sektörü geliyor.

Karbon salınımlarındaki en büyük payı enerji kaynaklı emisyonların oluşturduğunu söyleyen Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın temel öncelikli alanlarından birinin enerji olduğunu vurguluyor. Eskinazi, “Eğer sera gazı emisyonlarını azaltmak istiyorsak, enerji sektöründeki sera gazı salınımlarını azaltmalıyız. Yenilenebilir enerji kaynaklarından enerji üretimine yönelmeliyiz.” dedi.

Düşük karbonlu yakıtlar, binalardaki enerji tasarrufları, kaynakların çeşitlendirilmesi ve enerji depolanmasının, AB Komisyonunun yeşil dönüşüm kapsamında 2030 ve 2050 hedeflerini belirlediğini anlatan Eskinazi, bu hedefler doğrultusunda strateji ve regülasyonların yanında alınan iki temel aksiyonun, akıllı sektör entegrasyonu ve açık deniz yenilenebilir enerjisi olduğunu açıkladı.

Eskinazi şunları söyledi: “Akıllı sektör entegrasyonu stratejisiyle elektrik, gaz, endüstri, inşaat ve ulaşım gibi çeşitli enerji sektörleri, karbon salınımlarını azaltmak amacıyla entegre edilecek. Fosil yakıtların kullanımı, yenilenebilir elektrik enerjisi ile yer değiştirecek ve elektrifikasyonun mümkün olmadığı alanlarda düşük karbonlu yakıtlar kullanılacak. Açık deniz ve yenilenebilir enerji stratejisine göre de açık denizde bulunan rüzgarın kuvveti, gelgit veya dalgaların hareketiyle birlikte ortaya çıkan enerjinin, modern teknolojilerle birlikte kullanıma sunulması planlanıyor. Yeşil Mutabakat ile birlikte tüm enerji tedarik zincirlerinde, temiz enerjinin ulaşımını kolaylaştırmak ve binalardaki enerji tasarrufunu artırmak adına dijitalleşme teşvik edilecek. Enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi kadar üretilen enerjinin depolanması da önemli bir konu. Bataryalar için Stratejik Aksiyon Planı ile enerji depolama kapasitesinin arttırılması planlanıyor.”

Karbonon emisyonlarının yÜzde 87,4’Ü enerji sektöründen

Jak Eskinazi, Yeşil Mutabakat’a uyumda geç kalınması durumunda AB’nin sınırda karbon mekanizmasıyla Türkiye’nin karşılaşacağı maliyetin yaklaşık yıllık 1,8 milyar avro olabileceğini paylaştı. Eskinazi, “Özellikle, çimento, otomotiv, makine, demir-çelik ve tekstil gibi sektörler daha çok etkilenecek. Avrupa Birliği bir yandan üye ülkelerin emisyonları düşürmeyi hedeflerken diğer taraftan da Birlik dışından ithal edilen ürünlerin karbon içeriğine göre sınırda karbon düzenlemesi mekanizmasıyla vergilendirilmesini amaçlıyor. Bu yolla AB sınırları içerisinde karbon maliyetiyle iş yapan şirketlerin rekabetçiliği korunurken, AB ülkeleri aynı zamanda kendilerine karbon vergisi gibi ekstra bir geliri de yaratmış olacaklar. Toplam CO2 emisyonlarının 2019 yılında yüzde 87,4’ü enerji sektöründen, yüzde 34,6’sı elektrik ve ısı üretiminden, yüzde 12,3’ü endüstriyel işlemler ve ürün kullanımı sektöründen, yüzde 0,3’ü ise tarım ve atık sektörlerinden kaynaklanıyor.”

Yenilenebilir enerji ve atıklardan elde edilen elektrik üretimi yüzde 14,7

Eskinazi, sanayi sektörünün elektrik tüketiminde birinci sırayı koruduğunu hatırlatarak, “Kömür, sıvı yakıt ve doğal gazdan (fosil yakıtlar) üretilen elektrik, toplam üretimimizin yüzde 56,1’ine tekabül ediyor. Hidroelektrikten elde edilen elektrik yüzde 29,2. Yenilenebilir enerji ve atıklardan elde edilen elektrik üretimimiz geçen on yılda on kattan fazla artış göstermiş ama buna rağmen yenilenebilir enerjiden elektrik üretimimiz, toplam elektrik üretimimizdeki payı yüzde 14,7 seviyeleri- ne kadar anca gelebilmiştir. Hâlâ elektrik üretimimiz önemli derecede fosil yakıtlara bağlı. 2019 yılında sanayi sektörü toplam elektrik tüketimde yüzde 45 ile birinci sırayı alırken, ticaret sektörü yüzde 19,3, meskenler yüzde 21,8, resmî dai- reler yüzde 5,3, aydınlatma yüzde 2 ve diğer sektörler yüzde 6,6 oranında elektrik tüketmiştir. Sanayi sektörünün en önemli aktörü olan ihracatçılarımız son dönemde elektrik maliyetleriyle de mücadele ediyor.” dedi.

AB’ye ihracatta çimento, alüminyum, demir çelik, gübre ve elektrik ürünlerinde karbon vergisi başlıyor

Ege İhracatçı Birlikleri (EİB) Genel Sekreteri İ. Cumhur İşbırakmaz, Avrupa Birliği ile Türkiye’nin 143 milyar dolar ticaret hacmi olduğunu hatırlatarak, Yeşil Mutabakatı ana gündem maddesi olarak benimseyen EİB’nin faaliyetleri ve projeleriyle ilgili bilgi verdi. İşbırakmaz, “AB ile ticaretimizde birçok sektörde önemli tedarikçi konumundayız. İhracatçı birliklerin sektörel aksiyon planları ile düşük karbonlu ekonomi sürecini hızlandırması en önemli adımlardan biri. Biz EİB olarak küresel iklim rejiminin çerçevesini netleştiren Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı kapsamında, birçok proje gerçekleştiriyoruz. 2020’yi ‘Sürdürülebilirlik Yılı’ ilan ettik ve ‘Sürdürülebilirlik Manifestosu’ hazırladık. Sürdürülebilirlik Çalışma Grubumuz her geçen gün ajandasına yeni projeler ekliyor. Birliğimiz kapsamında sıfır atık belgesi aldık. Birleşmiş Milletler inisiyatifi Global Compact’a Türkiye’den üye olan ilk ihracatçı birliği olduk.” dedi.

Sanayi ve tarım sektörlerinde düşük karbonlu kalkınmaya geçiş

EİB Sürdürülebilirlik Günleri başlığı ile Yeşil Mutabakat hakkında firmaları bilgilendirdikleri bir dizi eğitim programı organize ettiklerini anlatan İşbırakmaz, “Türkiye’nin organik ürün ihracatının yüzde 75’i bölgemizden gerçekleştiriliyor. Organik sektörümüz Yeşil Mutabakat ve İklim Değişikliği konu başlıklarında iki projeye başvurdu. ‘Kullandığımız Pestisitleri Biliyoruz’ isimli projemiz kapsamında da ürünlerimizin akredite olmuş laboratuvarlarda analizlerini yapıyoruz. Sanayi ve tarım sektörlerimizin çevreci ve düşük karbonlu kalkınmaya geçişini hızlandırmak için firmalarımıza Sürdürülebilir UR-GE projelerimizle destek veriyoruz.” dedi.

Gümrük Birliği’nin güncellenmesinin temelinde yeşil mutabakat var

» Sürdürülebilirlik kapsamında AB’nin ortak tarım politikası, sürdürülebilir bir gıda sistemi oluşturacak şekle dönüştürülecek.

» Kimyasal pestisitler, gübreler ve antibiyotiklerin kullanımını ciddi oranda azaltacak. Organik tarımın artırılması ve üretimden tedariğe kadar çevresel ayak izi konusunda tüm taraflara bilgi sağlanması için dijital takip sistemi kurulacak.

» Enerji sektörünün yenilenebilir enerji üzerine kurulması, hidrojen kullanımının yaygınlaştırılması, inşaat sektöründe enerji verimliliğini artırmak için renovasyon/yenileme dalgası başlatılacağı da açıklandı.

» AB, Aralık 2020’de açıkladığı Sürdürülebilir ve Akıllı Ulaşım Stratejisi ile ulaşım kaynaklı emisyonları yüzde 90 oranında azaltmayı amaçlıyor. 2035’te fosil yakıtlı araçların üretiminin durdurulması hedefleniyor.

» Küresel iş birliği yönünde bir inisiyatif var. AB yeşil dönüşüm çerçevesinde tüm ticari anlaşmalarına hükümleri ekliyor. Japonya, Vietnam, İngiltere ile yapılan anlaşmalar buna örnek. Türkiye ile AB arasında Gümrük Birliği güncellemesinde de aynı düzenleme olabilir.

“Türkiye kendi emisyon ticaret sistemini oluşturmalı”

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Türkiye-Avrupa İş Konseyleri Koordinatör Başkanı Zeynep Bodur Okyay, yeşil dönüşümün Türkiye’nin 3 yıllık yol haritası niteliğini taşıyan yeni Orta Vadeli Programda (OVP) yer alması gerektiğini söyledi. Yeşil dönüşümün Türkiye ekonomisi ve sanayisinin kapsayıcı ve sürdürülebilir büyümesi için önemli olduğuna işaret eden Okyay, bunun yanı sıra ülkenin AB başta olmak üzere, üçüncü ülkelere ihracatında rekabetçiliğinin korunması ve güçlendirilmesi için önemli görüldüğünü dile getirdi.

Zeynep Bodur Okyay, Avrupa Yeşil Mutabakatı’nda Türkiye’yi ticaret kanalından etkilemesi beklenen en önemli politika değişimlerinden birinin “Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması” (SKDM) olacağını kaydetti. AB’nin, bu mekanizma yoluyla Türk ihracatçılarından tahsil edeceği tutar sayesinde kendi yeşil dönüşümünü finanse edeceği bilgisini veren Okyay, Türkiye’den de her yıl önemli miktarda döviz çıkışı yaşanacağına dikkati çekti. Okyay, oluşabilecek bu olumsuz duruma çözüm olarak, dünya genelinde ülkelerin kendi somut koşullarına göre tanzim ettiği Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) uygulamalarının yaygınlaştığını belirterek şöyle konuştu: “Türkiye de kendi ETS’sini oluşturmalı. Bu sayede sektörlerin emisyon düşürücü teknolojileri benimsemesi motive edilirken ülke içinde toplanacak emisyon gelirleri de sanayinin ihtiyacı olan yeşil dönüşümü finanse etmesinde kullanılabilir ve kaynakların ülke içinde kalmasını temin eden bir ekosistem oluşturulabilir diye düşünüyorum. Burada farklı sektörlerin mevcut koşullarına ve oluşturulacak toplam gelirlerin hesaplanmasına uygun bir tasarım gerekiyor. Türkiye için geliştirilecek ETS’nin mal ihracatında rekabet dezavantajına yol açmaması için sektörlerin karbon kaçağı riskinin belirlenmesi ve bu sonuçlara göre politika tasarlanması kritik önem arz ediyor.”

Aday ülke konumunda olan Türkiye’nin Yeşil Mutabakat hedeflerine uyumunun, Türkiye ve AB’yi temelde de yaklaştırabileceğine işaret eden Okyay, “Türkiye sanayicisi ve ihracatçıları olarak rekabet gücümüzü yitirmemek hatta orta-uzun vadede rekabet anlamında daha da güçlenmek adına çok kritik bu manevrayı başarıyla yapabilmeliyiz. Türkiye olarak geç kalmamak ve şartları ülkemiz lehine çevirmek için yapılması gerekenlere destek vermeye hazırız.” değerlendirmesinde bulundu.

Karbon vergisi 1 ocak 2023’te başlıyor

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, AB’nin ithal ettiği her ürün için bir karbon emisyon sınır değeri koyacağını ve “çevre dostu” üretim yapılmaması hâlinde AB ülkelerine ihracatın yapılamayacağını ya da vergi ödeneceğini söyledi. Türkiye’nin AB’ye yıllık ihracatının 70 milyar doları bulduğunu ifade eden Avdagiç, “karbon vergisi” adı verilen bu verginin ilk uygulamasının 1 Ocak 2023’te başlayacağını, 2026’dan itibaren ise tam olarak yürürlüğe gireceğini söyledi.

Avdagiç, şunları kaydetti: “AB, belirlediği sınır değerlerini aşan ürünler için ton başına bugün 60 avro civarında olan ve sürekli güncellenen bir gümrük vergisi uygulayacak. Türkiye olarak tam zamanında bu yeni düzene uygun bir sanayi tesis etmezsek iş dünyası olarak ton başına 60 avrodan yıllık 2 milyar avroyu aşkın bir karbon vergisi yükü ile karşılaşacağız. Başka bir deyişle, sanayicimiz, yeşil dönüşüm için harcamaktan kaçındığı her avroyu AB’ye vergi olarak verip ‘Biz harcamıyoruz, buyurun siz harcayın.’ demiş olacak. Yeşil dönüşümü görmez- den gelmenin bedeli ton başına 60 avrodan sadece bir yılda 2 milyar avroyu aşabilir.”

İş dünyasına seslenerek, “AB’ye karbon vergisi ödemek yerine yurt dışına gidecek bu finansmanı karbon salınımını azaltacak yatırımlar için kullanma” çağrısında bulunan Avdagiç, “Bu para sadece ihracatçımızın değil, Türkiye’nin cebinden çıkan bir kayıp olacaktır.” dedi.

Ajandaların ilk maddesi yeşil mutabakat olmalı

Şekib Avdagiç, firmaların Yeşil Mutabakatı ciddi şekilde gündemine alması gerektiğini belirterek şu değerlendirmelerde bulundu: “İlk etapta ve mutlaka 90 bin ihracatçı firma başta olmak üzere ajandalarının ilk maddesine acilen Yeşil Mutabakatı eklemeli. Hükümet de bunu harekete geçirecek önlemleri ivedilikle uygulamaya koymalı. Şurası bir gerçek ki iş dünyamızın bugün kaçındığı yeşil dönüşüm bedeli, yarın ya sipariş kaybı ya da karbon vergisi olarak yine bizim cebimizden çıkacak. Sadece 90 bin ihracatçı firmamızın cebinden de değil, vergi ve istihdam kaybı olarak tüm ekonomimizin cebinden çıkacak bir kayıp. Biz istiyoruz ki bu tutarları AB’ye vergi olarak ödemek yerine yatırım yapalım; vergimizi, istihdamımızı, üretimimizi arttırıp bu fonu ülkemiz için kullanalım. Böylece hem ödeyeceğimiz ‘sınırda karbon vergisi’ düşer hem de AB firmalarının Türkiye’yi daha çok tercih etmesini sağlayıp rekabet avantajı elde edebiliriz.”

Sürecin köklü yatırımlar gerektirdiğini belirten Avdagiç, “Yeşil yaşama geçişi ‘yeşil badana’ olarak görme hatasına düşülmemesi son derece önemli. Küçük revizyonlarla geçiştirilecek bir süreç değil. Çünkü AB’nin yeşil dönüşümü, bir badanadan çok daha fazlasını, önemli bir tadilatı içeriyor.” ifadelerini kullandı.

Yeşil dönüşüm uzmanları yetiştirmeliyiz

İTO Başkanı Avdagiç, Yeşil Mutabakat taslağında bu verginin öncelikli olarak uygulanacağı ürünlerin çimento, demir-çelik, alüminyum, gübre ve elektrikle sınırlı olduğunu ancak zamanla bu ürün listesinin artırılmasının da mümkün göründüğünü kaydetti.

Avdagiç, “Bu ürün listesine bakıldığında yapılacak düzenlemeden dünyada en fazla etkilenecek 3 ülke Çin, Rusya ve Türkiye. İhracatın bir kuruşunun bile ciddi anlamda önemli olduğu bu süreçte ne gelir kaybına ne de pazar kaybına tahammülümüz var. Uluslararası rekabet gücümüzü korumak için yeşil dönüşüm ve dijital dönüşümü tamamlamak zorundayız.” diye konuştu.

Yeşil sanayinin sadece ticaretin sağlığı için değil, iklim değişikliği ile mücadele ve dünyanın sürdü- rülebilirliği açısından da olmazsa olmaz olduğunu vurgulayan Avdagiç, “Ayrıca yeşil dönüşüme hâkim nitelikli iş gücü yetiştirmek adına da hızla adımlar atılması son derece önemli. Kendi yeşil dönüşüm uzmanlarımızı yetiştirmeliyiz.” dedi.

Türkiye’nin toplam sera gazı emisyonu istatistikleri ne durumda?

En son yayımlanan TÜİK verilerine göre; Türkiye’nin toplam sera gazı emisyonu 2019 yılında 506,1 milyon ton CO2 eş değeri oldu. Sera gazı envanteri sonuçlarına göre, 2019 yılı toplam sera gazı emisyonu bir önceki yıla göre %3,1 azalarak 506,1 milyon ton CO2 eş değeri olarak hesaplan- dı. Kişi başı toplam sera gazı emisyonu ise 1990 yılında 4 ton CO2 eş değer, 2018 yılında 6,4 ton CO2 eş değer ve 2019 yılında 6,1 ton CO2 eş değer olarak hesaplandı. Ülkemizde üretimdeki ve nüfustaki artışa paralel olarak sera gazı emisyonları yıllar içinde ciddi artış göstermiş durumda.

“Karbon emisyonunu önemsemek zorundayız”

Avrupa Yeşil Mutabakatı ile başlayan değişime AB içerisinde yatırım yapan, fabrika kuran ya da fabrika satın alan yerli firmalar yakından şahit oluyor. Önümüzdeki dönemde Galler ve Belçika’da yatırım planlayan ve cam fabrikası kuracak olan Ciner Grubu, bu süreci yakından takip ediyor. Şirket bünyesinde çalışan mühendisler ve mimarlar yaşadıkları ve karşılaştıkları durumları dergimize anlattı.

Ciner Glass İş Geliştirme ve Yatırımlar Müdürü Bora Yalçın: “Üretimde ve tasarımda kendini kanıtlamış bir kurum olarak Galler, Belçika gibi ülkelerdeki yatırımları aslında davetler doğrultusunda başlatıyoruz. Bu çok güzel ve değerli bir durum. Bunu Avrupa neden yapmadı, neden biz yapıyoruz ve ne yapmalıyız soruları fabrika içinde tartıştığımız, üzerinde durduğumuz konular. Enerji, arazi, üretim maliyetlerinde herkes eşit, farkı yalnızca kaliteli üretimle ortaya koyabilirsiniz.

Gündemimizde daha fazla yer almaya başlayan küresel ısınmayla ilgili birçok konu artık Avrupa’da imza altında. 2030 yılına kadar emisyon azaltmakta herkesin sorumluluğu ve yükümlülükleri var. 2050 yılı için sıfır karbon hedefi var çünkü. Bunları artık herkes dikkate almak zorunda.Eskiden yalnızca konuşulan felaketler artık kapımızı çaldı. Almanya ve Belçika’da sel felaketlerinden bahsediyoruz. Suudi Arabistan’da kar yağdı. Bir taraftan yangınlarla, diğer taraftan sellerle uğraşıyoruz. Fosil yakıt kullanımının sonlandırılması için çağrı yapılıyor. Artık sıfır bile değil, negatif karbon konuşuluyor. Türkiye’de bunlar konuşulmuyor çünkü hâlâ bu konular bize çok uzakmış gibi yanaşıyor. Biz de gittiğimiz ülkelerde daha yeşil projeler tasarlamayı öğreniyoruz aslında.

İngiltere, Belçika dünyada cam geri kazanımı konusunda en ileri ülkeler. Biz de cam kırıklarının çoğalmasını istiyoruz ve bunu yapmak zorundayız. Bu projelerde bize verilen karbon salınımı limitinin de altına inebileceğimiz bacalar tasarlamaya çalışıyoruz. Şu an o limit değerler de Avrupa ülkelerinde hiçbir şey ifade etmiyor. Çünkü o limitlerin de çok çok altında kalmak istiyorlar. Örneğin Türkiye’de bacalarımızda filtre yok. Doğal gaz kullanıyoruz ama her hâlükarda bir atığımız var, karbon emisyonu. Uygun regülasyonumuz var ama demek istediğim, Avrupa’da bu uzun zamandır uygulanan bir şey.

Artık hidrojen, elektrik ve oksijenle entegre yakıt kullanımı gündemde, bunların hepsi ayrı maliyet ve artık müşteri bunu talep ediyor. Yani sizden şişe alıyorsa bunu yeşil bir uygu- lamayla yapıp yapmadığınıza, karbon ayak izinize bakarak alıyor. Şişe sizden ona mazotlu bir kamyonla gidiyorsa onu da istemiyor. Tüm süreçleriniz yeşil olmalı. Yalnızca fabrika içinde değil, tedarikçiden taşımacılığa dek tüm aşamalarda bunu temin etmek zorundasınız. Şu an tavsiye niteliğinde ama zorunlu olacak. Birçok ülkede o tavsiye zorunluluk gibi yerine getiriliyor. Ülkemiz de artık gerekli adımları atmak zorunda çünkü atmosfer acımıyor ve artık felaketin bir lokasyonu kalmadı. Yeşil olma iddianız varsa elektriğinizi bile yenilenebilir enerji üreten firmalardan temin etmelisiniz.”

İngiltere kurallara en bağlı ülke

Stratejik Planlama Şefi Alper Özpolat: “Ben daha çok dev- letle ilgili tarafta olduğum için yasal süreçlerle ilgiliyim. Beni en çok zorlayan ülke İngiltere. Neredeyse iki yıllık bir süreç sonunda gerekli izinleri alabiliyoruz. Çok fazla yabancı yatırımcı olmaması ve bürokrasideki titizlik çok ince eleyip sık dokumalarını gerektiriyor. Galler’de yatırım yaptığımız bölge bizden önce en son 60 yıl önce yatırım almış. Daha önce kömür madenlerinin olduğu, iş gücünün ucuz ama işsizliğin çok fazla olduğu bir yer. Çalıştığımız Avrupa ülkelerinin hepsinde aynı durum geçerli ama özellikle İngiltere karbon emisyonu ve çevre konularında çok katı kuralları olan bir ülke. İtalya’da izinleri almak 8 ay kadar sürüyorsa İngiltere’de bir buçuk yılı buluyor. Bizim gibi ülkelerde yatırımın ekonomik değeri süreçleri belirlerken, Avrupa ülkelerinde ekolojik değerler belirliyor.”

Halktan icazet alınıyor

Ciner Glass Proje Şefi Alper Yaman: “Ciner Glass’ın Belçika, İngiltere ve İtalya projelerini yürütüyoruz. Ülkeler arasında inşaat sürecinden tasarıma kadar kültürel pek çok fark olabiliyor. Biz inşaat sürecinde servis ve yemek imkânının yanında, çalışanlarımıza bir de konteyner kamp alanlarında barınma imkânı sunarız. Avrupa’da, özellikle Belçika’da bunu yapamıyoruz. Herkes barınma, beslenme ve ulaşımda kendi sorumluluğunu almak zorunda. Özellikle yemek uygulaması, dünyada sadece Türkiye’de olabilir şu an. Bu bizde hem kültürel bir şey hem de biz gerçekten çalışanlarımızın ihtiyacı olan kaloriyi önemsiyoruz. Yurt dışında daha çok, evden getirdiğiniz yemeği hazırlayabileceğiniz, ısıtıp yiyebileceğiniz bir mekan temin ediliyor size. Bizde müşahede alanı ve acil bakım ünitesi olan bir revir vardır, yurt dışında buna da yer veremiyoruz prosedür gereği. Yalnızca bir hemşire ya da sağlık memuru yeterli görülüyor. Burada üç vardiya çalışan sıkı bir güvenlik sistemimiz var. Yurt dışında kapıda bir güvenlik alanı olması yeterli ve ona da müdahale şansı verilmiyor. Bizdeki gibi özel mülk kapsamında görülmüyor yani fabrika, kapıdaki kilit açıldıysa adli makama başvurmak zorundasınız. Biz de yurt dışındaki yatırımlarımızda yemekhanesi, servis alanı, güvenlik sahası ve reviri olmayan fabrikalar tasarlıyoruz böylece.”

Fabrika atık suyu ile gölet yapıyorlar

“Bunun dışında tasarımımızı etkileyen farklı durumlar da var: Örneğin Türkiye’de kullandığımız suyun fazlasını deşarj ederiz. Bu Devlet Su İşleri yönetmeliğinde böyle ve derelere gidiyor fazla su. Belçika’da bu yasak. Size ait olan fazla suyu dereye falan boşaltamazsınız, tesisinizin içinde muhafaza etmek zorundasınız. Bu yüzden yapay göletler oluşturmak zorundasınız. Burada biriken suyu da çevre sulamada kullanabilirsiniz.”

“Manzaranızı bozan bir şey var mı?”

“Galler’de fabrika kurulurken çevrede yaşayan insanlara ‘Manzaranızı bozan bir şey var mı?’ diye soruluyor, icazet alınıyor halktan. Bu tür farklılıklar çok çarpıcı olabiliyor, mimari tasarımı da etkiliyor. Bacayı başka tarafa almak zorunda kaldık. Doğaya, orada yaşayan insana saygı, bir öncelik Galler’de.”

Sıfır emisyon öncelik

Ciner Glass Proje Müdürü İbrahim Bayındır, “Birbirine benzer özellikler gösterseler de hiçbir proje aynı değildir. Üretilecek ürün, kültür, coğrafi koşullar, arazi, bir fabrikanın tasarımını doğrudan etkileyen ve onun özgün olmasını gerektiren unsurlar. Bozüyük’teki bu fabrika, arazi koşullarının avantajıyla tasarlanmış bir yapı. Fırın, ambara kadar düzenli bir şekilde uzanıyor. Başka bir yerde fırını iki katlı yapmak zorundayız. Burada bakım ve onarım için uygun koşullar varken, başka bir yerde rampa yapmak zorunda kalırız. Örneğin geri dönülmez bir aşamaya geldiğimiz Galler projesinde bugün konuştuğumuz bir şey, ürüne göre makine parkının değişebileceği oldu. Şu an en önemli yatırımlarımız Kazan, İngiltere, Belçika ve İtalya projeleri. Her ülkede bürokratik ve hukuki süreçler farklı, uygulamalar da öyle. Bu süreçleri tamamlamak için mutlaka yerel firmalarla çalışmak gerekiyor. Bazen anlaşmak bile problem olabiliyor, en yetkin firmalar sizin bahsettiğiniz bir prosesle ilgili hiçbir çalışma yürütmemiş olabiliyorlar ama bu sorun da aşılıyor. Bir zamanlar Hollanda projemiz vardı, sonradan Macaristan’a kaydı o proje. O süreci görüşürken ısrarla söyledikleri şey şuydu: ‘Sıfır emisyon istiyoruz.’ Katma değer, istihdam umurlarında değil, ilk önce çevreye verilecek zararı düşünüyorlar.” dedi.

The post Avrupa Yeşil Mutabakatı’na Hazır Mıyız? appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>
https://geridonusumekonomisi.com.tr/avrupa-yesil-mutabakatina-hazir-miyiz.html/feed 0 3259
Kota Ve Yasaklamalar Üretime Engel https://geridonusumekonomisi.com.tr/kota-ve-yasaklamalar-uretime-engel.html https://geridonusumekonomisi.com.tr/kota-ve-yasaklamalar-uretime-engel.html#respond Thu, 22 Jul 2021 22:12:42 +0000 https://geridonusumekonomisi.com.tr/?p=2948 Sene başından bu yana uygulanan atık ithalatı kotası kağıt ve plastik üreticilerini zorluyor. Sanayiciler bu konuda oldukça dertli.

The post Kota Ve Yasaklamalar Üretime Engel appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>

Sene başından bu yana uygulanan atık ithalatı kotası kağıt ve plastik üreticilerini zorluyor. Sanayiciler bu konuda oldukça dertli. Çözüm için hem çevre ve Şehircilik hem de Ticaret Bakanlığı yetkililerine süreçten nasıl etkilendiklerini anlatmaya çalışıyor. Darboğaza girme tehlikesi altındaki sanayiciler, ithalat engelinin kaldırılması çağrısında bulunuyor.

Atık ithalatına getirilen yüzde 50 oranındaki kota özellikle kağıt ve plastik üreten firmaların bu aralar en önemli gündemi. Bakanlık kota ile yurt içinde toplanan atıkların üretime katılmasını savunuyor. Bu çevreci hassasiyetin sanayici de farkında ancak sektör temsilcileri yurt içinde toplanabilen atık miktarının sınırlı kaldığına dikkat çekiyor. Büyük yatırımlara imza atan sanayiciler ham madde bulamama ya da pahalı şekilde elde etme durumu ile karşı karşıya.

Yani kısaca sektör karamsar ve özetle şunları söylüyorlar: Ham madde yetersiz. Üretim kapasitemizin altında kalırsak personel çıkarmak zorunda kalacağız. Biz çöp değil ham madde ithal ediyoruz. Ürettiğimiz mamüllerin de çoğunu yurt dışına ihraç ederek cari açığın kapanmasına katkı sunuyoruz. Mobil Atık Takip Sistemi’nin (MoTAT) de devreye girmesiyle ithal edilen atıkların takibi daha kolaylaşacak. Kota kararı gözden geçirilmeli.

Avrupa’dan getirilen bazı plastik atıkların Adana’da bazı bölgelere atılması büyük tepki topladı. Görüntülerin ortaya çıkması üzerine Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ekipleri 139 tesiste denetim yaptı. 29 işletmenin faaliyetini durduran bakanlık, 32 işletmeye 7,9 milyon TL para cezası uyguladı. Bu görüntülere, atık ithal ederek üretim yapan sektör de büyük tepki gösterdi. Sanki tüm sektörün “çöp” ithal ediyormuş gibi gösterilmesine de karşılar.

Kağıt ve plastik sektörü başta olmak üzere yurt dışından hurda getirerek üretim yapan sanayiciler bir süredir bu tarz olaylara karşı hep birlikte mücadele ediyorlar. Bir yandan da üretimin sürdürülebilirliği için devletin ilgili kademelerine ham madde ihtiyacı içinde olduklarını anlatma gayretindeler. Üretim yapabilmek için ihtiyaç duydukları ham madde temininde sorun yaşayan kağıt ve plastik sektörü yurt içinde toplanan atık miktarının yetersiz olması nedeniyle ithalat yapmak durumunda. Getirilen sınırlama sebebiyle üretime yetecek ham madde sıkıntısı baş gösterdi.

Bakan Kurum’un Açıklamaları

Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, çevre hassasiyetini en üst düzeyde tutarak yüzde 19’a çıkarılan geri kazanım oranını 2023’te yüzde 35’e, 2035’te yüzde 60’a çıkarmayı hedeflediklerini söyledi. Kurum, atık ithalatı kotasının bu yılbaşında yüzde 50’ye düşürüldüğünü anımsatarak böylece tesislerin ham madde ihtiyaçlarının yarısını iç piyasadan karşılamalarını zorunlu hale getirdiklerini ifade etti.

Tüm çevre projelerini çatısı altında toplayan Sıfır Atık Projesini de atık miktarını azaltarak nitelikli atıkları değerli bir kaynak olarak üretim sürecine dahil etme amacıyla yürüttüklerini aktaran Kurum, “Sıfır atık hareketimizle yerli ham madde miktarını daha da arttıracak adımlarımızı atmaya gayret gösteriyoruz. Türkiye hiçbir zaman çöp ithalatı yapmamıştır. Nitekim 2021 yılının başında karışık plastik atık ithalatını tamamen yasakladık. Yaptığımız düzenlemelerle, ithal edilen dönüştürülebilir ham maddeler için kimlik belgesi düzenlenmesini zorunlu hale getirdik. Ülkemizin sanayisinin ihtiyaç duyduğu kaliteli ve temiz ham madde için kimlik belgesi olmayan hiçbir dönüştürülebilir atığı ülkemize sokmuyoruz.” diye konuştu.

Bakan Kurum, atık yönetiminde önemli düzenlemeleri hayata geçirirken, geri dönüşüm kazanım tesislerinin daha sağlıklı şekilde faaliyetlerini yürütmeleri için de 81 ilde denetimleri 7 gün 24 saat aralıksız sürdürmeye devam ettiklerini vurguladı.

Ticaret Bakanlığı İle Bu Adımı Attık

Bir süre önce Adana’da istenmeyen görüntülerin ortaya çıkması üzerine ekiplerle 152 tesise denetim yaptıklarını anlatan Kurum, 29 işletmenin faaliyetlerinin durdurulduğunu, 32 işletmeye 8 milyon lira para cezası uyguladığını ve çevre kirliliğine sebep olanlar hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunduklarını hatırlattı. Benzer durumlarla tekrar karşılaşmamak, çevrenin ve vatandaşların sağlığını korumak için geri dönüşüm kazanım tesislerine yeni kriterler getirildiğine işaret eden Kurum, şöyle devam etti: “İşte bu anlayışla ülkemiz için çok önemli bir adım attık. Ticaret Bakanlığımızla bu süreci yürüttük. Ticaret Bakanımız Mehmet Muş Bey’e çok teşekkür ediyorum. Plastik atık ithalatının sınırlandırılmasına dair ortak bir çalışmayı birlikte yürüttük ve Resmi Gazete’de yayımlanan Çevrenin Korunması Yönünden Kontrol Altında Tutulan Atıkların İthalat Denetimi Tebliği ile bakanlık olarak hazırladığımız geri dönüşüm tesislerine yeni kriterler getiren genelgemizi de 81 il valiliğine göndermiş olduk. Plastik atık ithalatında en büyük paya sahip olan ve günlük hayatta sıklıkla kullanılan ‘etilen polimer’ grubunda tarif ettiğimiz plastik ambalaj türü atıklar ithal edilemeyecek. Atıkların, gümrükte yapılan denetim ve kontrollerimizde de takiplerini anbean yapacağız. Yine bu atıklar Mobil Atık Takip Sistemi, ‘MoTAT’ dediğimiz sistemimize giriş yapılarak gümrükten çıkarılacak ve online olarak sıkı bir şekilde takibi yapılacak. İthalat kotasını aşan, ithalatı yasak olan atıkları getiren veya atıkların içinde yabancı madde bulunduran, geçici faaliyet belgesi olup süresinde izin ve lisans başvurusu yapmayan firmaların ‘atık ithalatçısı kayıt belgeleri’ni iptal edeceğiz.”

Sektör Temsilcileri Ne İstiyor?

Bakan Kurum’un açıklamaları böyle. Peki sektör temsilcileri ne söylüyor? TOBB Atık ve Geri Dönüşüm Sanayii Meclisi, Atık Kağıt Geri Dönüşüm Sanayicileri Derneği(AGED), Türk Plastik Sanayicileri Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı(PAGEV), Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER), Plastik Sanayicileri Federasyonu (PLASFED) gibi platform yöneticileri ve sektör temsilcilerine şimdi kulak verelim.

TOBB Atık ve Geri Dönüşüm Sanayii Meclisi Başkanı Ali Kantur, sene başından bu yana uygulanan atık kotasının üretimi nasıl etkilediğini, çözüm için ne yapılması gerektiğini şöyle açıklıyor…

Konu çok başlıklı; kağıt, plastik, metal olarak temel başlıklarda değerlendirmek gerekir. Tüm başlıklar için ortak bir durum söz konusu: Bu işi ciddiyetle, büyük yatırımlarla, kayıt altında yürüten tesisler ile kayıt dışı, ciddiyetsiz, sorumluluk taşımayan yerler aynı kefeye girmek zorunda kaldı. Çevresel ve insan sağlığı kaygıları çok yerindeydi fakat çarkın doğru işleyen kısımları da zarar görmeye başladı. Kağıt temiz bir sektör fakat kota ile karşılaştı. Plastik temiz ithal edildiğinde ve kontrol altında yürütüldüğünde ucuz bir ham madde. Bir çok regülasyon ile karşı karşıya. Metal konusunda büyük sıkıntılar bulunmuyor. Kağıt üretimi için gerekli ham maddeyi veya plastik üretimi için gerekli ham maddeyi ithal etmiyor olsak, yine ham madde olarak kullandığımız atık kağıt ve atık plastiği de ithal etmeyelim. Fakat durum böyle değil, atığı ithal etmeyince pahalı ham maddeyi ithal etmek zorunda kalacağız. Kalkınmaya öncelik veren bir ülkeyiz, dolayısıyla ucuz ve temiz ham madde ülkemiz için hayati öneme sahip.

İşin şimdi rakamlarına bakalım ki konu daha da netlik kazansın:

2019 Toplam Plastik Mamul Üretimi:
9,5 Milyon Ton / Ciro: 33,4 Milyar $

2020 Toplam Plastik Mamul Üretimi:
8 Milyon Ton /Ciro: 28,4 Milyar $
Kaynak: TUİK, ITC Trade Statics

2020 Plastik Geri Dönüşümden Sağlanan Ham madde:
1,1 Milyon Ton

Bu ham maddenin ise %30’u yurt içerisinden sağlanabilmekte.

Rakamlara baktığımızda, bir ham madde ihtiyacı ortadadır. Plastik geri dönüşüm sektörü, plastik üretim sektörünün cari açığına %30 oranında bir katkı sağlamaktadır.

Şimdi bir de işin diğer boyutuna bakalım: “Türkiye Avrupa’nın Çöplüğü Oluyor mu?” Çöp veya atık ne demek? Kullanıldıktan sonra atılan ve kullanım dışı kalmış her türlü madde atık kavramı içerisinde yer almaktadır. Yani getirdiğiniz malzeme kullanım dışı olursa evet Avrupa’nın çöplüğü oluruz fakat ham madde olarak kullanılırsa hayır kimsenin çöplüğü olmayız. Meclisimiz kurulduğundan bu yana bu konu ile ilgili yaptığımız tüm çalışmalar bu iki durumu çok net ayıracak bir sisteme sahip olmaya çalışmak üzerine kuruldu. Bu noktada çok ayaklı ve tüm detaylarıyla konuya hakim olduğumuz bir çalışma yürütüyoruz.

Sektörün bu konuda yaşadığı sıkıntıların giderilmesi için Atık ve Geri Dönüşüm Sanayi Meclisi ne gibi adımlar atacak?

Kurulduğumuz günden bu yana bu konuyla ilgili önemli adımlar attık. Öncelikle mevcut durumu tarafsız olarak tüm yönleriyle ortaya koyduk. Tüm verileri almaya, tüm tarafları dinlemeye çalıştık. Konuyla ilgili olumlu ve olumsuz tüm örnekleri görmek için ziyaretlerimiz oldu. Meclisimizde bulunan 6 komitemizin ayrı ayrı ve hep birlikte önemli çalışmaları oldu. Bu bilgileri de değerlendirip bazı sonuçlara vardıktan sonra bakanlıklarımız ve kamu ile görüşmeler, ortak çalışmalar yürüttük ve hala yürütüyoruz. Bu çalışmalar sırasında mutlulukla görüyoruz ki, ülkemizin ve kurumlarımızın vizyonu bu tür sıkıntıları çok kolaylıkla çözecek kadar geniş ve olumludur.

Ayrıca Meclisimiz, kısa vadede atık yönetimi ve geri dönüşüm sektörünün acil çözüm bekleyen sorunlarına çözüm bulabilmek adına istişare ortamı oluşturacak, sorunların çözüm mercileriyle gerekli temasları kuracak ve çözüm için girişimlerde bulunacaktır. Orta ve uzun vadede ise Türkiye’nin atık yönetimi politikalarının, bütün paydaşlarla birlikte kapsayıcı, sürdürülebilir ve uluslararası anlamda entegre ve rekabetçi bir yapıya kavuşması için atılması gereken adımlara, yapısal ve mevzuatsal çalışmalara katkı verecektir.

Yurt içinde toplanabilen atık sınırlı, kota ile ithalata sınırlama getirildi. Sanayici üretim yapamama endişesi taşıyor. Sektörü nasıl bir durum bekliyor?

Güzel bir envanter çalışması yürütüyoruz. Neye, ne kadar ihtiyacımız var muğlak ifadelerden çok uzak, önümüzde olacak. Yukarıda bu rakamların bazılarından bahsettim. İhtiyaçlar netleşince yaklaşımlar da netleşmeye başladı. Hem üretim sektörünü hem de üretime ham madde sağlamak için yola çıkmış, temiz çalışan, kayıtlı ve düzgün çalışan geri dönüşüm sektörünü rahatlamış günler bekliyor.

Sektörün En Önemli Sorunu Ham Madde

Selüloz ve Kağıt Sanayii Vakfı Başkanı Erdal Sükan yaptığı açıklamada, “Sektör olarak en önemli sorunumuz ham maddede gerek birincil elyaf gerekse ikincil elyaf tedarikinde, dışa bağımlı oluşumuzdur.” dedi. Kurdaki dalgalanmaların maliyetler üzerinde oluşturduğu baskı nedeniyle uzun vadeli sözleşmelerin ve yatırım planlarının yapılamadığına da işaret eden Sükan, “Hali hazırda ülkemizde etkin yürütülemeyen kağıt toplama sisteminin yanı sıra salgın sonrası kurların artışıyla ham madde tedarikinde yaşanan zorluklar belediye ve sokak toplayıcılarının sekteye uğramasını n getirdiği piyasadaki ani boşluklar, atık kağıt fiyatlarının dolayısıyla kağıt karton fiyatlarının normalleşmeden sonra uzun bir süre artmaya devam edeceği izlenimi veriyor. Belediyelere uygun yatırım ortamı sunulduğunda kurulacak bütünleşik atık yönetimi sistemi ile atık toplama maliyetleri azaltılabilir ve istikrarlı piyasa fiyatlarına geçiş ile dengeli ham madde arzı mümkün olabilir.” şeklinde konuştu.

AGED: Ham Madde Sorunu Kağıt Sektörünü Darboğaza Sokabilir

Atık Kâğıt Geri Dönüşüm Sanayicileri Derneği (AGED) Genel Müdürü Osman Kaytan, kağıt sektörünün ham maddeye ulaşmasın daki sıkıntının büyüklüğüne dikkat çekti. Sektörün ham maddeye ulaşmasının kısıtlanmış olmasının, önümüzdeki birkaç ay içerisinde olumsuz etkilerini göstereceğine işaret eden Kaytan, “Bu durum sektörü bir darboğaza sokacaktır. Sektörün önündeki ithalat engelinin kaldırılması zaruridir.” dedi.

AGED Genel Müdürü Osman Kaytan şunları söyledi: “Türkiye’de toplanan dönüşebilen atıkların yaklaşık yüzde 70’i kağıttan oluşmakta. Kağıt fabrikaları her yıl yaklaşık 80 milyon adet ağacın kesilmesini önlüyor. Bu da yılda 1,5 milyon tondan fazla karbon salınımının önüne geçildiği anlamına geliyor. On binlerce insana istihdam kapısı olan kağıt sanayii, bugün itibarıyla 5,5 milyon ton üretim kapasitesini yakalamış bulunuyor. Yeni yatırımların ve kapasite artışlarının devreye girmesiyle üç yıl içerisinde 6,5 milyon tonu geçmiş olacak. 2011 sonunda kağıt üretim kapasitesi 2,5 milyon tondu. Sektör 10 yılda yüzde 100’den fazla bir büyüme sağladı.”

Osman Kaytan, sektördeki bu büyümeye dikkat çekerek, “Adeta kabına sığmayan ve Türkiye’nin büyüme hızından daha yüksek bir hızla yatırım yapan bir sektörüz.” dedi. Sektörün en büyük sorununun yeterince ham madde bulamaması olduğuna işaret eden Kaytan, “Bildiğiniz gibi geri dönüşüm tesislerinin ham madde ithalatı 2020 Eylül ayında yapılan bir düzenlemeyle fabrika kapasitesinin yüzde 50’siyle sınırlanmıştı. Sektörün yeni yatırımlarla büyüyebilmesi için ham madde ithalatının serbest bırakılması gerekir. Geri dönüşümlük kağıdın ihracatı serbestken ithalatının sınırlı olması, serbest piyasa koşullarına ters düşmektedir.” şeklinde konuştu.

Ambalaj Stratejik Bir Sektör

Kağıt sanayii olarak Sıfır Atık Projesi’nin en büyük destekçisi olduklarını dile getiren Kaytan, bu sektörün stratejik önem taşıdığına işaret etti. Ambalajın, pandemi döneminde, özellikle gıda ve ilaç tedarikinin ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasında ne kadar büyük önem taşıdığının çok açık bir biçimde görüldüğüne vurgu yapan Kaytan, “Ambalaj hiç abartısız stratejik bir sektör. Sanayi üretiminin 2020 ilk çeyreği sonunda bir miktar azalmasını müteakiben ambalaja olan ihtiyaç sürekli artarak kâğıt fabrikalarının tam kapasite ile çalışmasına neden oldu.

Bugün e-ticarette yaşanan canlanma kâğıt ambalaj talebini en üst seviyelere taşıdı. Sektörün ham maddesine ulaşmasının kısıtlanmış olması, önümüzdeki birkaç ay içerisinde olumsuz etkilerini gösterecek ve sektörü bir darboğaza sokacaktır. Ülkemizdeki evsel atığın içerisinde bulunan bütün geri dönüşümlük kağıtları toplasak bile, kâğıt sektörü olarak ham madde ithalatı yapmaya mecburuz. Sektör can suyu olan ham maddesine ulaşamadığında serpilip gelişemez.” açıklamasında bulundu.

Belediyelere Çok İş Düşüyor

Kaytan, Sıfır Atık Projesi’nin başarıya ulaşması için belediyelere büyük görev ve sorumluluklar düştüğüne işaret etti. “Belediyelerin Sıfır Atık’ın getirdiği yeni dinamiklere çabuk uyum sağlamasını istiyoruz.” diyen Kaytan, 1397 belediyenin olduğu ülkemizde, bu sürecin biraz zaman alacağını vurguladı. Kaytan, “Belediyeler, çöp toplama hizmetini asli vazifeleri olarak görmektedir. Doğrudur, bu çok hayati bir vazifedir. İki gün çöp toplanmasa neler olacağı ortadadır. Bununla birlikte, çöpün içinde dönüşebilen ham maddelerin daha çok toplanması sağlanırsa çöp hacmi ve ağırlığı önemli ölçüde azalacaktır. Kısaca, bu konudaki bakış açısı atığı azaltma yönünde değişmelidir.” dedi.

Konya Kağıt: Yurt İçinde Toplanan Hurda Kağıt Yetmiyor

Konya Kağıt A.Ş. Genel Müdürü Cemalettin Tunç Efe, Türkiye’de toplanan geri dönüşümlük kağıt miktarının üretime yetmediği için ithalatla karşılandığını söyledi. Efe, hurda kağıt ithalatındaki sıkıntılar sebebiyle de bazı üretim tesislerinin ciddi manada sıkıntı yaşadıklarına işaret etti.

Türkiye’de oluklu mukavva kağıtları ve kartonların toplam üretiminin 3 milyon 600 bin ton, yurtiçi satışlarının ise 4 milyon 425 bin ton civarında olduğunu söyleyen Efe, “Görüldüğü gibi ambalaj kağıtlarında üretim tüketimin altındadır. Kipaş Holding’in Söke’de devreye girecek 450 bin ton/yıl kapasiteli ambalaj kağıt-karton tesisleri de ilave edilse bile hala açık olduğu görülmektedir. 2020 yılında Türkiye genelinde kağıt-karton üretimi toplam 5 milyon 754 bin ton, kağıt-karton tüketimi ise 6 milyon 698 bin tondur. Kişi başı kağıt tüketimi ise 80,1 kilogramdır.” şeklinde konuştu.

Türkiye kağıt-karton üretiminde en çok karşılaşılan başlıca sorunun ham madde olduğunu söyleyen Cemalettin Tunç Efe, “Karton ambalaj için ana ham madde olan hurda kağıdın, Türkiye’de toplanan miktarı yetmediği için ithalatla karşılanmaktadır. Hurda kağıt ithalatındaki sıkıntılar sebebiyle de bazı üretim tesisleri ciddi manada sıkıntı yaşamaktadırlar.” dedi.

Türkiye’de selüloz üretiminin çok düşük olduğunu anlatan Efe, “Sadece OYKA’da 60 bin ton civarında olup kalan miktarın tamamı yurtdışından karşılanmaktadır. Gerekli yasal düzenlemelerin yapılarak plantasyon alanlarının açılması ve Türkiye’de selüloz üretimine geçilmesi zaruridir.” şeklinde konuştu.

PAGEV: Dünyanın En Zengin Ülkelerinden İsviçre, Türkiye’den Daha Fazla Atık İthalat Ediyor.

Kağıt sektöründe olduğu gibi plastikçiler de çok sıkıntıda. 14 bin şirketin faaliyet gösterdiği, 250 binden fazla insanın istihdam edildiği sektörde çarklar durma tehlikesi ile karşı karşıya. Bu sektörün önemli isimleri yaşadıkları sıkıntıları dergimize anlattı.

Türk Plastik Sanayicileri Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı (PAGEV) Başkanı Yavuz Eroğlu, “Türkiye, geri dönüşüm sanayisinin ihtiyacı olan atık ithalatı gerçekleştiriyor. Çöp değil, ham madde satın alıyor.” vurgusunu yapıyor. Yavuz Eroğlu’nun atık kotası ve ‘etilen polimer’ grubundaki plastik ambalaj türü atıkların ithal edilmesinin yasaklanması konusunda Geridönüşüm Ekonomisi’ne anlattıkları şöyle…

Plastik sektöründe kaç firma var, istihdam rakamları nedir? Üretim için ham madde kaynağınız nedir? Bu ihtiyacı nasıl elde ediyorsunuz? Yılda ne kadarlık bir üretim yapılıyor?

Dünyada altıncı, Avrupa’da ise Almanya’dan sonra ikinci sırada yer alan Türk Plastik Endüstrisi, 250 binden fazla insan ve yaklaşık 14.000 şirketle (sektörde yer alan, çoğunluğu küçük ve orta ölçekli şirketler) faaliyetlerini sürdürüyor. Yıllık 34 milyar dolardan fazla bir ciro oluşturan Plastik Sanayisinde, PAGEV’in temsil ettiği değer zincirinde polimer üreticileri, mamul üreticileri, makina üreticileri ve kalıpçılar yer alıyor.

2015–2020 yıllarını kapsayan dönemde, yılda ortalama miktar bazında %3,2; değer bazında da %1,8 artış gösteren plastik mamul üretimi, 2020 yılında 2019 yılına kıyasla miktar bazında %0,9; değer bazında da %2,1 arttı. 2020 yılının 5 ayında 2019 yılı eş aylarına kıyasla daha yüksek kapasite kullanımında çalışan plastik sektöründe üretimdeki sınırlı artış, iç pazar talebinin azalmasına rağmen ihracattaki yüksek artıştan kaynaklandı. 2015-2020 yılları arasında yılda ortalama %2,1 artış gösteren plastik sektörünün makine yatırımları 2020 yılında, 2019 yılına kıyasla %19 artarak 870 milyon dolara çıktı. Plastik sektöründe 2020 yılında 9,54 milyon ton üretim, 584 bin ton ithalat, 2,38 milyon ton ihracat ve 7,74 milyon ton iç pazar tüketimi gerçekleşti. 1,8 milyon ton dış ticaret fazlasının verildiği 2020 yılında miktar bazında, ihracatın üretim içindeki payı %25; ithalatın yurt içi tüketim için- deki payı da %8 olarak gerçekleşti. Plastik sektöründe 2020 yılında 34,15 milyar dolar üretim, 2,84 milyar dolar ithalat, 5,48 milyar dolar ihracat ve 31,5 milyar dolar iç pazar tüketimi gerçekleşti. 2,6 milyar dolar dış ticaret fazlasının verildiği 2020 yılında, değer bazında, ihracatın üretim içindeki payı %16; ithalatın yurtiçi tüketim içindeki payı da %9 oldu. Plastik mamul ithalatı, 2020 yılında 2019 yılına kıyasla miktar bazında %4,5; değer bazında da %10,6 artış gösterdi.

Plastik sektöründe 2021 yılı yatırımları hakkında bilgi verir misiniz? Yıl sonuna dair beklentilerinizi aktarır mısınız?

Plastik sektörü 2015–2020 yıllarını kapsayan dönemde, yılda ortalama 840 milyon dolarlık makina ve teçhizat yatırımı gerçekleştirmiş olup toplam yatırımın %40’ını presler ve diğer makinalar, %22’sini enjeksiyon, %17’sini ekstrüzyon, %5’ini termoform, %3’ünü şişirme ve %13’ünü de aksam ve parçalar oluşturdu. 2015-2020 yılları arasında yılda ortalama %2,1 artış gösteren plastik sektörünün makine yatırımları 2021 yılının ilk çeyreğinde, 2020 yılının eş dönemine kıyasla %61 artarak 226 milyon dolar olarak gerçekleşti. Yılın kalan aylarında aynı trendle sürmesi halinde makine ve teçhizat yatırımlarının 2021 sonunda 2020 yılına kıyasla %4 artarak 906 milyon dolar olarak gerçekleşeceği tahmin ediliyor.

Yıl başında atık kotası yüzde 50 olarak uygulanmaya başladı. Bu sektörü ve bir üretici olarak size nasıl etkiledi? Bu uygulamaya ilişkin görüşlerinizi alabilir miyiz? Sektör ne istiyor, üreticilerin talebi nedir?

Yıl başında ithal atık kotasının düşürülmesi elbette ithalat yapmak zorunda olan geri dönüşümcüleri zora sokmuştur çünkü iç piyasadan hedeflenen oranda atık elde edilemiyor. Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) tarafından yayınlanan atık ihracatı ve ithalatı verileri üzerinden başlayan “Türkiye, Avrupa’nın çöpünü mü alıyor?” tartışmalarına ilişkin, öncelikle çöp ve atık arasındaki kavram kargaşasının açıklığa kavuşması gerekiyor. Geri dönüşüm sektörünün ihtiyacı olan ithal atık malzeme ile yurt dışından yasalara aykırı olarak getirilen çöpün aynı kategoride değerlendirilmemesi lazım. Eurostat verilerine göre Türkiye, Avrupa Birliği’nden atık ithalatı yapan ülkelerden biri ve ardından Hindistan, İngiltere, İsviçre ile Norveç geliyor. Bu verilere göre dünyanın en zengin ülkelerinden “İsviçre çöp ithal ediyor.” mu diyeceğiz? Peki bu durumda ‘İsviçre çöp ithal ediyor mu diyeceğiz?’ Birileri eğer atık ithalatına ‘çöp’ diyorsa o halde İsviçre kişi başına, Türkiye’den 13 kat daha fazla çöp ithal ediyor demek lazım. Ancak gerçek bu değil. Dolayısıyla öncelikle sapla samanı birbirinden ayırmak gerekiyor. Ayrıca yine Eurostat verilerine göre Avrupa Birliği de İngiltere, Norveç, İsviçre, Rusya ve ABD’den atık ithal ediyor. Özetle bu verilere bakarak Türkiye’nin, yurt dışından çöp ithal ettiğini söylemek, meseleyi bilmemek ya da bilerek yanlış algı oluşturmak anlamına geliyor. Sonuç itibariyle Türkiye, geri dönüşüm sanayisinin ihtiyacı olan atık ithalatını gerçekleştiriyor. Yani İsviçre’nin, Avrupa ülkelerinin de yaptığı işi yapıyor. Özetle çöp değil, hammadde satın alıyor.

İsviçre Çöp Mü İthal Ediyor?

Eurostat verilerine göre Türkiye’nin gerçekleştirdiği yüzde 11,4’lük ithal atığın, 9,9 milyon tonluk kısmı demir metallerinden oluşuyor. Plastik atık azınlıkta, ağırlıklı olarak ithal edilen atıklar metal hurdalardan oluşuyor. Bu metal hurdalar ise inşaat sektörümüz ve çelik endüstrimizde kullanılıyor. Dolayısıyla bu verileri yanlış yorumlayarak “Türkiye, Avrupa’dan plastik çöp alıyor.” Algısı oluşturmak son derece yanlış. Zaten ithalatın az bir kısmı plastik ve bu atıklar sektörümüzde girdi hammaddesi olarak kullanılıyor. Bunun dışında kalan ve hepimizi rahatsız eden çöplerin getirilmesi ise elbette kesinlikle önlenmeli. Çözüm olarak devletimizin ilgili birimleri, gerekli denetimlerini daha etkin şekilde yapmalıdır. Geri dönüşüm adı altında ülkemize çöp getirip çevreye doğaya zarar verenlere yönelik en ağır cezalar caydırıcı şekilde uygulanmalıdır. Çünkü ‘çantacı’ diye tabir edilen bu tür yasadışı oluşumlar, geri dönüşüm sektörüne yatırım yapan düzgün firmalarımızın da itibarını sarsıyor, gelişimin önünü kapatıyor. Birileri bu alanı istismar ediyor diye geri dönüşüm sektörümüzün ihtiyaç duyduğu atık ham madde ithalatının önünü kesmek çözüm değil. Çöplerin ülkemize getirilmesine yönelik yasak uygulanmalı, sanayinin ihtiyacı olan atık ithalatının önü açılmalı. Bu arada “Avrupa’nın çöpünü alıyoruz.” ithamı ile sanayicimizin ihtiyacı olan atık ithalatının önünü kesmek isteyenler, “İsviçre, neden kişi başına Türkiye’den 13 kat daha fazla atık ithal ediyor?” sorusunu yanıtlamalıdır.

Avrupa’da Geri Dönüşüm Trendi

Geri dönüşüm, döngüsel ekonomi açısından önemli yer tutuyor. Çevrenin korunması ve kaynakların tekrar dönüştürülerek ekonomiye kazandırılmasında ‘recycling’ işinin hayati öneme sahip. Dünya genelinde önümüzdeki yıllara damgasına vuracak Yeşil Teknolojilerde geri dönüşüm, önemli bir başlık olarak karşımıza çıkıyor. Avrupa başta olmak üzere gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler, geri dönüşümde yükselen trendi takip ediyorlar. AB koyduğu hedefler doğrultusunda 2025 yılına kadar 10 milyon ton plastik ürünün geri dönüştürülmesini hedefliyor. Global pek çok firma, 2025 yılına kadar geri dönüştürülmüş ürünlerden yapacağı üretim için taahhütlerini gerçekleştirdi. Nestle üretiminin %15’ini, Pepsi üretiminin %25’ini, Unilever üretiminin %25’ini, L’oreal ise üretiminin %40’ını geri dönüştürülmüş ürünlerden elde etmeyi taahhüt etti. Bu kapsamda Avrupa Birliği, şu anda yüzde 50 olan geri dönüşüm oranını yüzde 65’lere kadar yükseltmeyi amaçlıyor. Geri dönüşüm trendi ve Avrupa’nın koyduğu yeni normlara göre önümüzdeki yıllarda geri dönüştürülmüş ürünlerden ürün yapmayan firmaların ihracat şansı bile kalmayacak. Bu trende ayak uydurmak artık tercih değil, zorunluluktur.

PAGDER: ATIK İTHALATI KISITLAMASI KALIRILMALI

Dergimize konuşan Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER) Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Gülsün de hem sektörü anlattı hem de taleplerini dile getirdi. Gülsün, “Atık kotasının geriye dönük uygulanmış olması firmaları planlama anlamında zora sokmuştur. Esasen işletmelerin talebi etkin bir denetim sistemi kurulmak kaydıyla atık ithalatı üzerindeki kısıtlamaların kaldırılmasıdır.” dedi. Gülsün’ün sorularımıza verdiği cevaplar şöyle…

Plastik sektöründe kaç firma var, istihdam rakamları nedir? Üretim için ham madde kaynağınız nedir? Bu ihtiyacı nasıl elde ediyorsunuz? Yılda ne kadarlık bir üretim yapılıyor? Ne kadarlık kısmı petro kimya tesisinden geliyor? Ne kadarlık kısmı geri dönüşümlü hurdadan elde ediliyor?

Türk plastik sektörü ham madde, mamul ve makine alt gruplarında faaliyet gösteren 7.500 işletme ile 350.000’in üzerinde istihdam sağlamaktadır. 2020 yılında sektörümüzün toplam üretimi miktar bazında 10,7 milyon tonu, değer bazında ise 38,7 milyar doları bulmuştur. Öte yandan, Avrupa’nın en büyük ikinci dünyanın ise en büyük yedinci plastik işleme kapasitesine sahip olan ülkemiz, iş hammadde üretimine geldiğinde istenilen başarıyı elde edememiştir. Geldiğimiz noktada plastik sektörü hammadde ihtiyacının %85’ini ithalat yoluyla karşılamaya gitmektedir. Sanayimizin ihtiyaç duyduğu ham maddenin asli kaynağı tüm dünyada olduğu gibi petrokimya tesisleri fakat son 10 yıldır hızlanan bir trend olarak geri dönüşümden elde edilen ham maddelerin de kullanımının yaygınlaştığını görüyoruz. Gene de bu hızlı trende rağmen geri dönüştürülmüş ham maddelerin toplam tüketim içerisindeki payı henüz %10-12 bandında.

Yıl başında atık kotası yüzde 50 olarak uygulanmaya başladı. Bu sektörü ve bir üretici olarak sizi nasıl etkiledi? Bu uygulamaya ilişkin görüşlerinizi alabilir miyiz? Sektör ne istiyor, üreticilerin talebi nedir?

Özellikle atık kotasının geriye dönük uygulanmış olması firmaları planlama anlamında zora sokmuştur. Esasen işletmelerin talebi etkin bir denetim sistemi kurulmak kaydıyla atık ithalatı üzerindeki kısıtlamaların kaldırılması. Nasıl daha etkin bir denetim mekanizması kurulabileceğine yönelik olarak oluşturduğumuz öneriler de mevcut. Bunları kısaca özetlemek gerekirse;

• Atık ithalatı yapan işletmelerin elektrik tüketimi, su tüketimi ve çalışan sayısı gibi üretim girdilerinin yakından takip edilmesi, ithal edilen atığın yasa dışı ticaretinin önüne geçilmesi,

• Lisansız geri dönüşüm yapan yasa dışı tesislerin tespit edilerek kapatılması,

• Bakaya atıkların gönderildiği bertaraf tesislerine ilişkin net bilgiler talep edilmesi,

• Atık ithalat izni öncesi işletmelerin teknik altyapıları ve yeterliliklerinin tetkik edilmesi, işlenecek atık türüne bağlı olarak tesis kriterlerinin oluşturulması ve bu kriterleri sağlamayan işletmelere atık ithalat izin belgesi verilmemesi,

• Özellikle tek seferde yüksek miktarda atık ithalatı yapan işletmelere yerinde denetim gerçekleştirilmesi.

İnanıyoruz ki bu önerilerimiz hayata geçirilirse hem çevremizi hem de hızla gelişen geri dönüşüm sektörünü korumak mümkün olacaktır.

Tesislerin ham madde ihtiyaçlarının yarısını iç piyasada karşılamaları zorunlu hale getirildi. Üretici olarak ham madde ihtiyacınızı yurt içinden karşılayabiliyor musunuz? Bu karar üreticiyi nasıl etkiledi? Yurt içinde atık toplama miktarı nedir? Sektörün ihtiyacı olan rakamlar nelerdir?

Ülkemizde ambalaj atıklarının büyük bir kısmı sokaklardan, yeterli işçilik görmemiş ve cinsine göre tasnif edilmemiş şekilde toplanmaktadır. Bu nedenlerle plastik geri dönüşüm sektörümüz ham madde açığını, hurda ithalatı ile karşılamaktadır. Böylece ihracat pazarlarımızdaki müşterilerimizin siparişlerine ve kalite standartlarına uygun ham maddeye; yani kaynağında ayrıştırılmış, sınıflandırılmış, uygun kalitede ve sürdürülebilir tedarik imkanına sahip ham maddeye ulaşabiliyoruz. Öte yandan 18 Mayıs 2021 tarih ve 2021/33 sayılı tebliğ ile polietilen atığı ithalatının yasaklanması ve aynı tarihli Çevre ve Şehircilik Bakanlığı genelgesi ile plastik atık ithalatının fiilen yasaklanmış olması, sektörü durma noktasına getirmiştir. Yurtiçinde geri dönüşüme uygun olarak toplanan plastik atık, son yıllarda kamunun da teşvik ettiği yatırımlarla atık işleme kapasitesini hızla arttıran geri dönüşüm sektörümüzün talebinin ancak 3’te 1’ini karşılayabilmektedir. Bu yüzden yeni hiçbir yatırım yapılmasa dahi sektör %80-85 bandında gerçekleşen kapasite kullanım oranını korumak için yıllık 750- 800 bin ton ithal atığa ihtiyaç duymaktadır.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Türkiye’nin hiçbir zaman çöp ithalatı yapmadığını belirterek “Ülkemizin sanayisinin ihtiyaç duyduğu kaliteli ve temiz ham madde için kimlik belgesi olmayan hiçbir dönüştürülebilir atığı ülkemize sokmuyoruz.” dedi. Çöp mü ithal ediliyor?

Geçtiğimiz yıl yürütmüş olduğumuz “Çöp Değil Ham Madde” kampanyası ile de bunun altını çizmek istemiştik. Bu maddeler, geri dönüşüm sektörünün ham maddesi konumundadır. Dolayısıyla sektörümüz çöp değil, ekonomik katma değer sağlayan, geri dönüşüm sektörünün ham maddesi olan hurda ithal etmektedir. Sadece ekonomik açıdan değil çevresel sürdürebilirlik açısından da çok önemli kazanımlar sağlamaktadır. Eğer rekabetçi fiyatlarla plastik hurda ithal edilmezse, orijinal ham madde ithal edileceği unutulmaktadır. Yani plastik geri dönüşüm sektörü yara alırsa, 2-3 kat daha pahalı ham madde almak zorunda kalacağız. Öte yandan, basına yansıyan istenmeyen görüntüler de herkesin malumu lakin bu görüntüler ithal edilen atığın geri dönüştürülmesi mümkün olmayan çöp olduğu anlamına gelmemekte. Bu görüntülerin bize anlattığı, sektörde faaliyet gösteren az sayıdaki işletme sahibinin kişisel çıkarlarını ülke çıkarlarının önüne koyduğu ve şahsi çıkarları uğruna yasaları çiğnemeyi ve doğayı kirletmeyi göze aldığıdır. Burada da yapılması gereken toptan bir yasakçı yaklaşım yerine bu kişilerin tespit edilerek gerekli cezai işlemlerin yapılmasıdır.

Bakan Kurum, “Polimer grubundaki plastik ambalaj türü atıklar ithal edilemeyecek” dedi. Bu sektör için ne anlama geliyor?

Bakanlığımızın polietilen hurda ithalatını yasaklaması, yalnızca bu sektörü etkilemeyecek; girdi sağladığı otomotiv, tarım gibi pek çok sektöre dokunarak geri dönüşü olmayan bir zarara sebep olacaktır. Bunun yanı sıra dünyada tedarik zincirinin bozulması sebebiyle yükselen birim fiyatlarla birlikte ham maddeye erişimde sıkıntı yaşayan ülkemiz için, geri dönüştürülmüş ham madde, çıpa görevi görmekteydi. Uzun vadede, ülkemizde bu yasağa karşı koyabilecek güçte olmayan sistem değerlendirildiğinde, uygun kalitede atığa erişemeyen sektörün ülkemizde tutunamayacağı ve yatırımını ülke dışına taşıyacağı ya da şu an yaşanmakta olduğu gibi kepenk indirmek zorunda kalacağı öngörülebilir. Bu sebeple ülkemizin atıkları ekonomik değeri haiz olacak şekilde geri dönüşüm sistemine kazandırılabilenceye kadar bu sektörün atığa erişiminin tek yolu olan ithalata etkin denetim ve gözetim altında izin verilmelidir.

Geri Dönüşüm Sektörü İçin Çanlar Çalıyor

Bu konuda fikirlerini paylaşan bir diğer sektör temsilcisi de Plastik Sanayicileri Federasyonu (PLASFED) Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Karadeniz. Plastik hurda ithalatının yasaklanmasının geri dönüşüm sektörünün sonu anlamına geleceğini belirten Ömer Karadeniz, “Yurtiçinde en yoğun olarak işlenen plastik hurdası olan polietilen hurdasının ithalatının yasaklanması yıllardır kamunun teşvikleri ile yapılan yatırımların atıl hale gelmesine neden olur.” dedi.

Ülkemizde gerçekleşen plastik ham madde üretiminin ihtiyacın ancak %15’ini karşılayabildiğinin altını çizen Ömer Karadeniz, “Yakın zamanda plastik fiyatlarında küresel olarak yaşanan dalgalanmanın ham maddede arz güvenliğini sağlamış olan ülkelerin sanayilerini çok daha az etkilediğini yaşayarak tecrübe ettik. Ülkemizde ne yazık ki ham madde üretimimiz istenilen seviyede değil, bu sebeple arz şoklarına daha açık hale geliyoruz. İşte bu noktada plastik sektörü açısından geri dönüşümün önemi bir kere daha ortaya çıkıyor. Zira plastik geri dönüşüm sanayimizin ürettiği ikincil ham madde, fiyatlar üzerinde bir çıpa vazifesi görerek sektörümüzün dış şoklara daha dirençli olmasını sağlamaktadır. Ayrıca işletmelerimiz ikincil ham madde sayesinde maliyetlerini düşürmekte ve ihracat pazarlarında rekabet güçlerini arttırmaktadır.”

“Sektörde Çarklar Duruyor”

Atık ithalatının fiilen yasaklanması ile birlikte plastik geri dönüşüm sektöründe çarkların durma noktasına geldiğini söyleyen Ömer Karadeniz, “Tesisler mevcut stokları ile üretimi kısa bir süre daha devam ettirebilse dahi bu işletmelerde çalışan 35.000’in üzerindeki personel işsizlik tehdidi ile karşı karşıya. Kamu otoritelerimizin bu düzenlemeleri yaparken gözden kaçırmış olabilecekleri önemli bir husus, sektörün kapasitesinin Türkiye’de geri dönüşüme uygun olarak toplanan plastik atık miktarını 3’e katlamış olmasıdır. Yani mevcut ithalat yasakları ile sektörün %80-85 bandında olan kapasite kullanım oranı kaçınılmaz olarak %30 bandına gerileyecek ve en nihayetinde bir çok tesis ya yurtdışına taşınacak ya da kapısına kilit vuracaktır. Ülkemiz kaynaklarının heba edilmemesi adına düzenlemenin tekrar gözden geçirilmesi gerekmektedir.” dedi.

Daha Sıkı Denetimlerle Çözüme Ulaşılmalı

Öte yandan, politika belirlenirken salt ekonomik gerekçelerle hareket edilemeyeceğini de belirten Karadeniz şunları söyledi: “Basına yansıyan çevre sorunları hepimizi derinden üzmekte olup bu görüntülerin mutlak suretle önüne geçilmelidir. Lakin burada doğru yöntemin; koca bir sektörü ve bu sektör içinde işini layığıyla yaparak ülkemize katma değer katan işletmeleri, yasaları çiğneyen az sayıda kişi ile aynı kefeye koyup toptan bir yasaklamaya gitmek olmadığı da aşikardır. Doğru yöntem, etkin bir denetim sistemi ile yasaların dışına çıkan işletmelerin belirlenmesi ve cezalandırılması, atık ithalatı yapabilmek için belirli makine ve ekipman kriterleri belirlenmesi ve tüm sorunların çözümü için paydaşlarla ortak hareket edilmesidir.”

“Tüm Ürünlerde Enflasyona Sebep Olabilir”

Otomotiv, beyaz eşya, ambalaj, tarım, elektrik-elektronik ve inşaat başta olmak üzere 30’dan fazla sektöre ara girdi sağlayan ve bu yapısı sebebiyle en stratejik sektörlerden olan plastik sanayinin son dönemde artan girdi maliyetlerini fiyatlara yansıtmamak adına büyük çaba sarf ettiğini dile getiren Ömer Karadeniz, “Atık ithalat yasaklarına bağlı olarak geri dönüşüm sanayimiz durur ve girdi maliyetlerimiz daha da artarsa sanayicilerimizin fiyat arttırmama yönündeki dirençleri kırılabilir. Hayatımızın her alanında yer aldığı için plastiğin ne kadar kritik dönemi olduğunu unutabiliyoruz ama elimize aldığımız her ürünün maliyetini düşürmede plastiğin önemli bir payı olduğunu da hatırlamak gerekiyor. Ortalama bir araçta 200 kg plastik kullanılıyor ve bu gerek üretim maliyetinde gerekse yakıt sarfiyatında önemli avantajlar sağlıyor. Bu yönüyle bakıldığında yalnızca plastik geri dönüşüm sanayisini ilgilendiriyormuş gibi görülen bu yasal düzenlemelerin adeta bir domino etkisi ile önce plastik sektörünü ve oradan da plastik sektörünün ara girdi sağladığı tüm sektörleri etkileyeceğini göz önünde bulundurmak gerekiyor” dedi.

The post Kota Ve Yasaklamalar Üretime Engel appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>
https://geridonusumekonomisi.com.tr/kota-ve-yasaklamalar-uretime-engel.html/feed 0 2948
Geri Dönüşüm Sektörü Artık Tek Ses https://geridonusumekonomisi.com.tr/geri-donusum-sektoru-artik-tek-ses.html https://geridonusumekonomisi.com.tr/geri-donusum-sektoru-artik-tek-ses.html#respond Fri, 23 Apr 2021 21:27:52 +0000 https://geridonusumekonomisi.com.tr/?p=2650 TOBB Atık ve Geri Dönüşüm Sanayii Meclisi kurulduktan sonra ilk olarak yönetim belirlendi.

The post Geri Dönüşüm Sektörü Artık Tek Ses appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>

TOBB Atık ve Geri Dönüşüm Sanayii Meclisi kurulduktan sonra ilk olarak yönetim belirlendi. Ardından komiteler çalışmalarına başladı. Atıkları toplama kapasite ve kabiliyetlerinin artırılması, atık ithalat ve ihracat uygulamaları, lisans belge kriterleri, teşvikler, atığın kaynağında toplanması, kayıt dışılıkla mücadele, mevzuatsal sıkıntılar, algı yönetimi, Sıfır Atık Projesi ve depozito sistemi, döngüsel ekonomi kapsamında geri dönüşüm ham madde kullanımı gibi konuları ele almak, kurulan yeni meclisin hedefleri arasında.

Her yıl bir servet düzeyinde potansiyel ham maddeyi çöp ile birlikte gömmekte, müteakiben bu işlemin çevresel olumsuz etkileri ile mücadele etmek zorunda kalmakta, değerlendiremediğimiz bu maddeleri satın almak için ülke olarak yine bir servet ödemekteyiz.

Katı atıkların, insan ve çevre sağlığını tehdit etmeyecek şekilde değerlendirilmesi ya da bertaraf edilmesi gerekmekte. Bu bağlamda katı atıkların; kaynağında azaltma, önleme, geri kazanım, yeniden kullanım, kompostlaştırma, enerji eldesi ve depolamayı kapsayan bütüncül bir sistem ile yönetilmesi gerekmekte.

Bununla birlikte, yer altı ve yüzeysel su kirliliği, haşerelerin üremesi, çevreye kötü kokuların yayılması, görüntü kirliliğin ve mikropların taşınması gibi birçok çevresel problem, katı atıkların uygun şekilde bertaraf edilmemesi nedeniyle ortaya çıkmakta. Yerel yönetimler tarafından gerçekleştirilen katı atık yönetimi ve geri kazanım uygulamalarının önemli ekonomik ve çevresel sonuçlarının olduğu açık. Katı atık yönetimi konusunda baş vurulabilecek teknolojiler sürekli olarak gelişmekte ve bunun sonucu olarak belediye atıklarının sürdürülebilir yönetimi konusunda zaman içerisinde daha sofistike, daha çevreci ve daha ekonomik stratejiler geliştirilmekte.

Ulusal Atık Yönetimi ve Eylem Planı, gerek ulusal mevzuatımızın uygulanması gerekse de AB müktesebatına uyum çalışmaları doğrultusunda hazırlandı. Plan kapsamında; 81 ilde atık yönetiminin mevcut durumu analiz edilerek atıkların türlerine göre kaynağında ayrı toplanması, geri dönüştürülmesi, farklı yöntemlerle geri kazanılması ve bertaraf yöntemlerinin ortaya konması hedeflendi. Aynı zamanda, doğal kaynakların hızlı tüketiminin önüne geçilmesi amacıyla geri dönüşüm ve geri kazanım ile atıkların ekonomiye yeniden kazandırılması sağlanarak ülke genelinde “sürdürülebilir atık yönetim stratejilerinin” belirlenmesi amaçlandı. Hazırlanan “Ulusal Atık Yönetimi ve Eylem Planı,” ülkemizde atık yönetimine ilişkin mevcut durumu, yönetim sisteminde iyileştirilmesi veya geliştirilmesi gereken hususları, nüfus ve atık projeksiyonlarını, 2023 yılına kadar yapılması planlanan dönemsel atık yönetim faaliyetlerini kapsadığı gibi atık yönetimine yönelik yatırımları içermekte.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan “Atık Yönetim Planı Stratejileri” kapsamında, 2023 yılında oluşan atığın; %35’inin geri kazanım, %65’inin düzenli depolama yöntemi ile bertarafı hedeflenmekte. Bu amaçla orta ve uzun vadede;

  1. Kaynağında ayrı toplanan ambalaj atığı oranının %12’ye yükseltilmesi,
  2. Belediye atıklarının biyolojik yöntemler ile geri kazanım oranının %4’e yükseltilmesi,
  3. Belediye atıklarının mekanik-biyolojik prosesler ile geri kazanım oranının %11’e yükseltilmesi,
  4. Belediye atıklarının termal yöntemler ile geri kazanım oranının %8’e yükseltilmesi,
  5. Belediye atıklarının depolama yöntemi ile bertarafı oranının %65’e düşürülmesi,
  6. Vahşi döküm sahalarının rehabilite edilmesi planlanmakta.

Atık Yönetimi, karbon karbon emisyon kontrolüne önemli bir katkıda bulunmakta ve atıkların azaltılması ile büyük emisyon tasarrufları sağlanacak. Atık bertarafı, CO2 ve metanı atmos- fere deşarj etmekte ve aynı zamanda havayı, yeraltı suyunu ve toprağı kirletmekte. Kullanılmış cam şişelerin, kağıt ve karton, plastik ve teneke kutuların atıklarından ayrı toplanması önemlidir.

Hızla artan nüfusun yanında kişisel atık üretimindeki artışın da yüksek olmasının bir sonucu olarak 2018 yılı itibarı ile yılda üretilen yaklaşık 35 milyon ton atık, 2023 yılında 47 milyon tona, 2033 yılında ise 83 milyon tona ulaşacak.

Bugüne kadar geri dönüşüm sektörü, tüm bu süreç ve planlamalarda dağınık bir görünüm sergiledi. Plastik, cam, kağıt, tekstil gibi farklı alanlarda faaliyet gösteren sektör temsilcileri ve dernekler ortak bir tutum takınamadı. Aslında çok uzun süre önce gerçekleşmiş olması beklenen ‘sektörde birlik’ nihayet bu sene başında sağlanabildi. Atık ve Geri Dönüşüm Sanayii Meclisi, sektörün, sorunlarının ve taleplerinin belirlenmesi, ortak paydada buluşması ve özellikle devletle ilişkileri konusunda önemli bir aktör olacak.

Geridönüşüm Ekonomisi Dergisi olarak biz de bu yeni oluşumun hayata geçirilmesinde katkısı bulunan isimler ve meclisin seçilen ilk yöneticileri ile konuştuk. Şimdi sözü Atık Meclisi kurucuları, başkan ve başkan yardımcılarına bırakalım.

TOBB Yönetim Kurulu Üyesi ve Kıvanç Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Kıvanç:

GERİ DÖNÜŞÜM SEKTÖRÜNDEKİ POTANSİYELİ ORTAYA ÇIKARACAK

Atık ve Geri Dönüşüm Sanayii Meclisinin kurulmasında ön ayak olan isimlerin başında TOBB Yönetim Kurulu Üyesi Zeki Kıvanç geliyor. Atık ve geri dönüşüm sektörünün, küresel olarak geliştirilen ve ortaya konan stratejilerle dünyada önemli bir noktaya geldiğine işaret eden Zeki Kıvanç, Meclisin sektör ve ülke adına çok faydalı işlerin altına imza atacağına emin.

TOBB Yönetim Kurulu Üyesi ve Kıvanç Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Kıvanç:

Kıvanç Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Kıvanç, aynı zamanda Adana Sanayi Odası Başkanı. Kıvanç ayrıca Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Yönetim Kurulu Üyesi, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Sanayi Odaları Konseyi Üyesi, Tekstil Sektörü Başkan Yardımcısı, Akdeniz Tekstil ve Ham maddeleri İhracatçıları Birliği (ATHİB) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı, Pamuklu Tekstil Sanayicileri (PTSB) Birliği Başkan Yardımcısı, Adanaspor Kulübü Başkan Yardımcısı, Çukurova Fuarcılık A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi.

İş dünyasında oldukça aktif olan Zeki Kıvanç, Atık ve Geri Dönüşüm Sanayii Meclisi ile ilgili Geridönüşüm Ekonomisi’nin sorularını cevaplandırdı. Atık ve geri dönüşüm sektörünün, küresel olarak geliştirilen ve ortaya konan stratejilerle dünyada önemli bir noktaya geldiğine dikkat çeken Zeki Kıvanç, özellikle AB mevzuatı başta olmak üzere sürdürülebilir üretim yapan ve tedarik zincirlerini bu hassasiyete göre konumlandıran firmaların dünya pazarında öne çıkmaya başladığını, tercih edilir hale geldiğini söyledi. Kıvanç, “Biz de sektördeki potansiyeli hayata geçirmek ve geleceğe dair planlı adımlar atılmasını sağlamak amacıyla Sektör Meclisimizi kurduk. Atık ve Geri Dönüşüm Sanayii Meclisimizle birlikte Meclis sayımız 62 oldu.” dedi.

Zeki Kıvanç’ın açıklamaları şöyle: “Bildiğiniz gibi sektör meclislerini diğer yapılardan ayıran en önemli özellik 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Kanunu’na göre kurulmuş ve yasal dayanağı olan tek yapı olması. Meclislerimizde sektörün önde gelen firmaları, sivil toplum kuruluşları ve kanun yapıcılar bir arada bulunuyor. Biz de Meclisimizden çıkacak konu başlıklarını birlik başkanımız başta olmak üzere en üst düzeyde takip ederek hem bir nebze olsun sektördeki sıkıntıları gidermek hem de atık ekosistemini geliştirmek adına elimizden geleni yapmaya çalışacağız.

Ayrıca Meclis bünyesinde 6 tane alt çalışma grubu oluşturduk. Böylelikle konuları çok daha derinlemesine ve kapsamlı bir şekilde ele alacağız. Meclisin gündemine girecek konuların neredeyse tamamı alt komitelerde hazırlanacak. Dolayısıyla alt komite çalışmalarını çok önemli görüyor ve tüm katkıları çok değerli buluyoruz.

Meclisimiz, kısa vadede atık yönetimi ve geri dönüşüm sektörünün acil çözüm bekleyen sorunlarına çözüm bulabilmek adına istişare ortamı oluşturacak, sorunların çözüm mercileriyle gerekli temasları kuracak ve çözüm için girişimlerde bulunacaktır. Orta ve uzun vadede ise, Türkiye’nin atık yönetimi politikalarının, bütün paydaşlarla birlikte kapsayıcı, sürdürülebilir ve uluslararası anlamda entegre ve rekabetçi bir yapıya kavuşması için atılması gereken adımlara, yapısal ve mevzuatsal çalışmalara katkı verecektir.”

SIFIR ATIK PROJESİ ÇOK ÖNEMLİ

Dünyada büyük önem arz etmeye başlayan döngüsel ekonomi ülkemizin de artık gündeminde. Özellikle Sıfır Atık Projesi önemli bir adım oldu. Çevre Ajansı kurulması da bu alandaki politikalar için önemli. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz? Geri dönüşümün bir hayat tarzı olması için kişiler ve kurumlar ne yapmalı?

“Sıfır Atık;” israfın önlenmesini, kaynakların daha verimli kullanılmasını, oluşan atığın miktarının azaltılmasını, etkin toplama sisteminin kurulmasını, atıkların geri dönüştürülmesini kapsayan atık önleme yaklaşımı olarak tanımlanan bir hedeftir. Atıkların geri dönüşüm ve geri kazanım süreci içinde değerlendirilmeden bertaraf edilmesi hem maddesel hem de enerji olarak ciddi kaynak kayıpları yaşanmasına neden olmaktadır. Sizin de sorunuzda ifade ettiğiniz gibi; son yıllarda tüm dünyada gerek bireysel gerek düzeyde gerekse belediye genelinde sıfır atık uygulama çalışmaları yaygınlaşmaktadır.

İsrafın önlenmesi, doğal kaynaklarımızın daha verimli kullanılması, atık oluşum sebeplerinin gözden geçirilerek atık oluşumunun engellenmesi veya minimize edilmesi, atığın oluşması durumunda ise kaynağında ayrılarak geri dönüşüme kazandırılması noktasında mevcut sistemi daha düzenli, sistemli ve uygulanabilir bir temele oturtmak, tüm kişi ve kurumların temel hedefi olmalıdır.

Ülkemizde ilk defa kurulan Çevre Ajansı ile dünyada yaygın olarak kullanılan ve atıkların toplanmasında etkin bir araç olan Depozito-İade Sistemi tek elden yönetilerek etkinliği artırılacak. Sistem, döngüsel ekonomi ve kaynak verimliliğine katkıda bulunacak.

DEPOZİTO SİSTEMİ İLE 20 MİLYAR AMBALAJ ÇÖPE GİTMEYECEK

İlk etapta yoğun olarak kullanılan ve yıllık 20 milyar adedi aşan içecek ambalajlarında uygulanacak bu sistem ile yüksek miktarda atık toplanacak. 3-4 yıl içinde %90 geri dönüşüm öngören sistem, yıllık 1 milyon tondan fazla ilave atığın oluşmasını önleyecek. Sıfır Atık Hareketinin kapsamı daha da genişleyecek. Ajans; çevrenin korunmasına yönelik toplumsal duyarlılık ve farkındalık oluşturmaya, sıfır atığın yaygınlaşmasına destek verecek.

Tabii ki böyle bir sürece hemen adapte olmak mümkün değil. Dolayısıyla yazılı ve görsel medyada yer alacak kamu spotları sayesinde bu farkındalığın artırılabileceğini düşünüyorum. Bizler de Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği olarak bu konuda bilgilendirme toplantıları ve webinarlar düzenleyerek sanayicimizin farkındalığını artırmaya yönelik faaliyetlerde bulunuyoruz.

AVRUPA YEŞİL MUTABAKATI’NIN FARKINDAYIZ

Üretimde sürdürülebilirlik kapsamında ülkeler ve şirketler karbon salımlarını sıfırlama gayretinde. Bu yönde hedeflerini paylaşıyor, üretimlerini bu hedef doğrultusunda yapıyorlar. Türk sanayicisi bu gelişmelerden haberdar mı? Takip edip buna uygun üretim için planlar yapıyor mu?

1980’lerde, kişi başına imalat sanayisi katma değerini artırmanın yolu, karbon emisyonlarını daha fazla artırmaktı. Ama artık öyle değil. 2019 yılı itibarıyla baktığımızda, imalat sanayisi katma değeri arttıkça, karbon emisyonlarının artış hızı yavaşlamaktadır. Diğer bir deyişle; teknolojik gelişmeler sayesinde, kişi başına imalat sanayi katma değerinin yüksek olduğu gelişmiş ülkelerde kişi başına karbon emisyonları düşme eğilimindedir.

Bildiğiniz gibi son zamanlarda Avrupa Yeşil Mutabakatı hem kamu kurumlarının hem de sanayicimizin gündeminde. Mutabakat; sanayiden ticarete, enerjiden döngüsel ekonomiye, akıllı ve sürdürülebilir ulaşımdan çevre dostu gıda sistemlerine, tarımdan biyoçeşitliliğe kadar birçok temel alanı şekillendirecek. AB, Yeşil Mutabakat’a uyum sağlayacak birçok tedbiri uygulamaya başladı. Bu düzenlemelerin hayata geçmesi halinde; AB’nin ithal ettiği ürünlerin fiyatları, içerdiği karbon miktarıyla orantılı olarak belirlenecek. AB’ye giden ürünlerimize ek vergi getirilmesi rekabet gücünü son derece olumsuz etkileyecektir.

Sanayiciler olarak bu dönüşüme bir an evvel ayak uydurmak istiyoruz. Fizibilite çalışmalarımızı ve hazırlıklarımızı var gücümüzle sürdürmekle birlikte bu tür bir dönüşümün kamunun desteği olmadan gerçekleşmeyeceğinin de farkındayız. Özellikle finansman tarafında dönüşümü destekleyici teşvik mekanizmalarının kamu kurumları tarafından geliştirilerek bu konuda gereken mevzuat değişikliklerinin ivedilikle yapılmasını temenni ediyoruz.

Avrupa Yeşil Mutabakatı çok köklü değişiklikler getirecek. Avrupa ile ticaret yapan yerli üreticileri de yakından ilgilendiriyor. TOBB neler yapıyor bununla ilgili?

Avrupa Yeşil Mutabakatı tüm kurumların olduğu gibi bizim de en önemli ve baş gündemlerimizden biri. Bu konunun Birlik Başkanımız nezdinde en üst düzeyde takibini sağlıyor ve bu konuyu çok önemsiyoruz. Sektörlerimizin, yeşil dönüşümü en az hasarla ve en verimli şekilde atlatması için çabalarımızı sürdürüyoruz. Üyelerimize, Oda-Borsalarımıza yönelik bilgilendirici seminerler, webinarlar düzenliyoruz. İstişare toplantıları yapıyoruz. Dönüşüm sürecinde alabilecekleri desteklere, finansman kaynaklarına, proje çağrılarına ilişkin duyuruları iletiyoruz. Bu yollarla Oda ve Borsalarımızın kurumsal kapasitelerini artırmayı hedefliyoruz.

Ayrıca, konu özelinde üyelerimizi etkin ve doğru bir biçimde bilgilendirmek amacıyla ilgili sektörlerin olduğu bir çalışma grubu oluşturduk. Çalışma grubunda 17 farklı sektörden 35 katılımcımız yer alıyor. Sektörel bazda yol haritaları hazırlayarak, kamu kurumlarımızla da en üst düzeyde bakanlar seviyesinde, iletişime geçerek sektörlerimizin taleplerini iletiyor, sorunlarına çözüm arıyoruz.

ATIK KOTASI MESELESİNDE ORTA YOLU BULACAĞIZ

Atık ithalatına getirilen kota hakkında ne söylemek istersiniz?

Kota konusu çok uzun zamandır gündemde olan bir konu. Yüzde 80 olan ithalat kotası geçtiğimiz yılın sonları itibarıyla yüzde 50’ye düşürüldü. Özellikle ithalatta, bu konudan kaynaklı yaşanan sıkıntılar kağıt ve plastik sektörleri özelinde tarafımıza geliyor. İlerleyen süreçte firmalarımız bu konuda çok büyük sıkıntılar yaşayacaklarını ifade ediyorlar. Burada, yapılan işlemleri yozlaştıran kişilere (ithalat, kalite vs.), kuruluşlara destek vermeden doğru bir şekilde kendimizi ifade edip haklılığımızı savunmamız gerekiyor. Çünkü konuştuğumuz konu doğru. Biz ham madde olarak bu atıklardan yararlanacağız, bu atıkları doğru bir şekilde alacağız ve yönetmeye çalışacağız ama aynı zamanda atık görüntüsü altında ülkemize yaramayacak maddelerin girmesine de mani olacağız. Bu konuda Bakanlığımızın hassasiyetinin de farkındayız. Ortak bir akıl ve istişareyle orta yolu bulacağımıza olan inancım tam. Burada temel kavramımızın şu olması lazım diye düşünüyorum: Bir işi yaparken geçici teşviklerle değil, sürdürülebilir olmasını temin etmemiz lazım. Geçici teşvikler ya da çözüm önerileri olduğu takdirde her sene aynı konuları konuşmaktan öteye gidemeyiz. Olduğumuz yerde sayarız.

MEVZUATLAR SIFIR ATIK PROJESİ’NE UYARLANIYOR

Geri dönüşüm sektörünün daha aktif ve verimli çalışabilmesi için hangi yasal mevzuat eksik? Bakanlıktan bek- lediğiniz en önemli girişim ne olmalı?

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı son zamanlarda bu konuda topyekûn bir hazırlık içinde. Tüm yönetmelikleri sıfır atık politikalarıyla uyumlu hale getirmeye çalışıyorlar. Mevzuat revizyon taslaklarını sırasıyla görüşe açıyorlar. Önce Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmelik Taslağı, akabinde de Sıfır Atık Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Taslağı tarafımıza ulaştı. Geçtiğimiz haftalarda da Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmelik Taslağı, Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik Taslağı ve Çevre İzin ve Lisans Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetmelik Taslağı Birliğimize iletildi. Bizler de Oda/Borsalarımızdan ve Sektör Meclislerimizden gelen tüm görüşleri Bakanlığa ilettik. Bazı yönetmelik taslaklarında önemli sıkıntılar olduğunu gördük, sektörel bazlı toplantılar talep ettik. Takibimizi sürdürüyoruz. Her zaman da sektörlerimizden gelen talepleri iletmeye devam edeceğiz. Bu konuda kimsenin şüphesi olmasın.

Burada çok önemli gördüğüm bir konuyu da vurgulamak istiyorum. Diğer Bakanlıklar da öyle, ama Çevre Bakanlığımız bu konuda diğer kamu kurumlarına göre biraz daha hassas. Bakan seviyesinden uzman arkadaşlara kadar hepsiyle çok iyi ilişkiler içindeyiz. Özel sektörle istişareye çok önem veriyorlar ve hemen hemen her konuda fikirlerimizi almaya özen gösteriyorlar. Bu durum bizler için ger- çekten çok kıymetli. Sorunları ancak bu yolla çözebiliriz. İnşallah bundan sonraki süreçte de artarak devam edecek işbirliğimiz sayesinde hem sorunların çözümünde ortak akılla hareket edecek hem de döngüsel ekonomiye ulaşma ve “Sıfır Atık Projesi’ne” ülkemizi ve sanayimizi hep birlikte hazır hale getireceğiz.

Bu vesileyle Birlik Başkanımız Rifat Hisarcıklıoğlu’na teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Bu Meclisin kurulma aşamasında kendisi çok büyük bir vizyon ortaya koydu. Meclisten Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi olarak da beni ve S. Selim Kandemir’i görevlendirdi. Kurulduktan sonraki süreçte aldığımız tepkilerle de ne kadar doğru bir iş yaptığımızı görmüş olduk. Ben tekrardan, yeni kurulan Atık ve Geri Dönüşüm Sanayii Meclisimizin ülkemize ve sektöre hayırlı olmasını diliyorum.

TOBB Yönetim Kurulu Üyesi ve Uşak Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Selim Kandemir:

KURULAN MECLİS’TEN HERKES MEMNUN

TOBB Atık ve Geri Dönüşüm Sanayii Meclisi’nin kurulması sürecinde Zeki Kıvanç ile birlik- te öncü olan bir diğer isim Suat Selim Kandemir’di. Kandemiroğlu Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Selim Kandemir aynı zamanda TOBB Yönetim Kurulu Üyesi ve Uşak Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı.

TOBB Yönetim Kurulu Üyesi ve Uşak Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Selim Kandemir

Selim Kandemir, Geri Dönüşüm Ekonomisi’ne Meclis’in kurulma sürecine ilişkin açıklamalarda bulundu. Geri dönüşüm ve atık sektörü temsilcilerinin TOBB bünyesinde bir meclis oluşturulması yönündeki çağrılarını her fırsatta Başkan Rifat Hisarcıklıoğlu’na aktardıklarını söyleyen Kandemir, “Sağolsun bu taleple yakından ilgilendiler ve Meclis’in kurulmasına karar verildi. Şu anda herkes memnun. Atık ve Geri Dönüşüm Sanayii Meclisi, TOBB bünyesinde 62.meclis olarak kuruldu. 5 alt komite oluşturuldu.” dedi.

Selim Kandemir’in TOBB Atık ve Geri Dönüşüm Sanayii Meclisi ve sektöre dair açıklamaları şöyle: “Geri dönüşüm sektöründe bir çok firma var. Plastik, kağıt, cam, tekstil atıklarının dönüşümüyle ilgili çalışan firmalar bunlar. Bu sektör temsilcilerinin ortak sorunları, sıkıntıları oluyordu. Ortak sorunlar çok fazlaydı. Adana Sanayi Odası Başkanı Zeki Kıvanç ile birlikte uzun zamandır geri dönüşüm sektörü temsilcileriyle istişare halindeydik. Özellikle tekstil geri dönüşüm sektörü bu zamana kadar bir platform dahi oluşturamamıştı. Uşak Tekstil geri dönüşümünde lider bir ildir. Tekstil atıklarını yüzde 80’ine yakını Uşak’ta işlenir ve geri dönüştürülür, ekonomiye geri kazandırılır. İşte bu sektörün bir platformu yoktu. Bir platformun olması icap ediyordu. Sanayicilerden bu yönde talep gelince TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’na bu talepleri ilettik. TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu da bu sorunların farkında olduğu için platformun kuruluşuna sıcak baktı. Altyapısını oluşturmamızı istedi. Biz de Zeki bey ile çalışarak bu girişimi başlattık.”

BU MECLİS’İN FONKSİYONU NE OLACAK?

Selim Kandemir, geri dönüşüm alanında her sektörün kendine has sorunları olduğunu hatırlattı. “Plastiğin, kağıdın, metalin kendine özel sorunları var.” diyen Kandemir şöyle devam etti: “Ama ortak sorunlar da var. Gerek ithalat problemleri, gerek yurt içi organizasyon açısından ortak sorunlar mevcut. Meclis işte bu problemleri tartışabileceğimiz konuşabileceğimiz bir platform olacak. Geri dönüşüm şu anda dünya genelinde çok önem arz ediyor. Mesela G-20 Zirvesi’nde 32 moda firması geri dönüşümle ilgili deklarasyon yayınladılar. Verdikleri önemi gösterirken geri dönüşümle ilgili planlarını açıklıyorlar. Dünyaca büyük tekstil üreticileri yaptıkları ürünlerin geri dönüşümle elde edildiğini açıklıyor. Üretim yaparken yenilenebilir enerji kullanacaklarına dair taahhütlerde bulunuyorlar. Dünya geri dönüşüme bu denli önem verirken Türkiye’deki geri dönüşüm sektörünün de bir yol haritası olmasında çok fayda var. Yakın bir zamana kadar ülkemizde geri dönüşüm sektörünün önemini bilen azdı. Tabiri caizse bizlere çöpçü olarak bakılıyordu. Bizim yaptığımız işin doğaya, ekonomiye, istihdama o kadar çok katkısı var ki. Bunun farkına insanlar zamanla vardı.”

TOBB Atık ve Geri Dönüşüm Sanayii Meclisi Başkanı Ali Kantur:

ATIK MECLİSİ SEKTÖRDE KOORDİNASYONU SAĞLAYACAK

Doğru atık yönetimi yapabilmek için büyük ve ciddi bir organizasyona ve bu organizasyonun bütün birleşenlerinin kusursuz koordinasyonuna ihtiyaç var. Atık Yönetimi ve Geri Dönüşüm Sanayi Meclisi tam bu amaçla kuruldu. Sektörün tüm paydaşları kendi alanlarında işlerini yürütürken, TOBB buluşma noktası ve koordinasyon merkezi olacak.

TOBB Atık ve Geri Dönüşüm Sanayii Meclisi Başkanı Ali Kantur

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) çatısı altında 62’nci sektör meclisi olarak kurulan Atık ve Geri Dönüşüm Sanayii Meclisi çalışmalarına başladı. Başkan Ali Kantur, başkan yardımcıları Mustafa Saral, Ömer Benli, Vedat Kılıç, Arif Öztan ve Burak Ceylan’ın ilk gündemi sektörün mevcut durumunu ortaya koymak.

Türkiye’de evsel, endüstriyel, tıbbi olmak üzere bir günde 160.000 ton atık oluşuyor. Tüketim sonrası ortaya çıkan cam, kağıt, plastik, elektronik, organik atıkların büyük kısmı depolama alanlarına dökülüyor. Çok büyük bir ham madde kaynağı olan bu atıkların ayrı ayrı toplanıp geri dönüşümle ekonomiye kazandırılması ise büyük önem arz ediyor. İşte bu alanda yıllardan bu yana faaliyet gösteren şahıs, şirket ve dernekleri bir araya getiren, ortak bir iletişim dili kurmalarını sağlayacak Atık Meclisi çalışmalarına başladı.

Atık Meclisi ve Geri Dönüşüm Sanayi Meclisi Başkanı Ali Kantur, TOBB’un uzun yıllara dayanan önemli bir bilgi birikimi, koordinasyon tecrübeleri ve önemli bir kurumsal iletişim kabiliyeti olduğunu belirterek, “Atık sektörümüzün, atacağı tüm adımlarda bu gücü yanında hissetmesi önemlidir.” dedi.

Bir bölge, bir mahalle, bir il ve ülke ile ilgili bilgi sahibi olmak isteyen kişinin o bölgedeki atıklara bakarak fikir sahibi olabileceğini belirten Ali Kantur, “Bu kadar geniş ve derin bir konu ile ilgili bir meclis oluşturunca hedefleri de belirleyip sıralamak zaman alacaktır. Öncelikli hedef, zaman içinde deforme olan terminolojiyi düzeltmeye yönelik olacaktır. Yani ilk etaptaki çalışmalarımız neticesinde sektörün aynı dili konuşmasını he- defliyoruz.” dedi.

İLK HEDEF İLETİŞİM

Atık yönetimi ve geri dönüşüm sektörü içinde çok fazla kavram bulunduğunu, zaman zaman bu kavramların karmaşa haline dönüştüğünü söyleyen Kantur, aslında aynı şeyleri söylemeye çalışırken tartışan paydaşların olduğunu dile getirdi. Ali Kantur, “İlk hedef, bu iletişim probleminin düzeltilmesi ve burada harcanan eforun daha önemli alanlara yönlendirilmesidir.” dedi. Kantur şöyle devam etti: “Atık sektörünün iletişim problemini çözdükten sonra ortak dilde oluşturulmuş bir envanter çalışmasına ihtiyaç var. Diğer tarafta atık sektörü- nün önemli sorunları var. Bunlardan bazıları çözülüyor, bazıları çözüm yolunda, bazıları da çözülememektedir. Genel yaklaşım olarak, çözümünü planlamadığımız bir sorunu dile getirmemeyi hedefliyoruz.”

SEKTÖRÜN BÜYÜMEKTEN BAŞKA ALTERNATİFİ YOK

Türkiye’de evsel, endüstriyel (tehlikeli atık dahil,) tıbbi olmak üzere bir günde 160.000 ton atık oluştuğu bilgisini paylaşan Ali Kantur, envanter ve ortak dil çalışmaları eksikliği nedeniyle bu bilgiyi de rahatlıkla dile getiremediklerini söyledi. Kantur, “Tüm paydaşları ile birlikte çok sayıda özel kurum, belediyeler, Çevre ve Şehircilik, Sağlık, Tarım ve Ormancılık olmak üzere tüm ilgili bakanlıklar ve aklımıza gelmeyen kurumlar ve milyon kişileri bulan istihdamdan bahsediyoruz. Atıklar aynı zamanda birer ham madde, kontrol altına alınması gereken birer kaynak. Dolayısıyla sektörün sürekli büyümekten başka bir alternatifi bulunmuyor.” dedi.

Geri dönüşüm sektörünün daha aktif ve verimli çalışabilmesi için mevzuat eksikliklerine dikkat çeken Ali Kantur şunları söyledi: “Kural koyan, bu kurallar sayesinde düzen oluşturan mekanizmalar, kalite yönetimi yapılmadığı zaman maalesef sistemin işlemez hale gelmesine sebep olabiliyor. Kalite yönetimini açmak gerekirse, mevzuatın oluşturulması, yayınlanıp denetlenmesi gerçekten zor süreçler. Bu konuda emek harcayan kurumları, kişileri öncelikle takdir ediyoruz fakat bir de mevzuatın amaçlara hizmetlerinin izlenmesi, verimliliğe ve oluşturuldukları faktörlere hizmet edip etmediğinin ölçümlenmesi, yani kalitelerinin yönetilmesi süreçleri var ki maalesef bu konuda ülke olarak eksiklerimiz var. Bu mekanizmanın kurulup çalıştırılmasını elzem bulmakla birlikte, sektörler olarak üzerimize düşeni fazlasıyla yapmaya hazırız. Tüm çalışmalar neticesinde ise, mevzuat eksikliği değil de fazlalıklarını konuşuyor olacağımızı düşünüyorum. Her ne kadar Bakanlıklardan bu izleme sistemlerini kurmasını beklesek de bu sistemlerin doğru bilgiler ile besleniyor olma görevi bize düşmektedir.”

SIFIR ATIK PROJESİ İYİ YÖNETİLMELİ

Sıfır Atık Projesi’nin başarıya ulaşması konusunda atılması gereken adımlara da değinen Ali Kantur, “Öncelikle sıfır atık projesini anlamak ve iyi okumak gerekiyor.” dedi. Kantur şunları söyledi: “Sıfır atık diye bir kavramın hayatımızda olmadığı dönemde, sıfır atık sisteminin ilk kurulmaya başladığı kurumlara gidelim; bu zamanlar bu kurumlarda bir adet çöp kovası vardı. Şimdi, sıfır atık hayatımızda, aynı kurumlarda 6 adet yan yana çöp kovası mevcut. Yani, atık aslında sıfır değil, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de atık her geçen gün artıyor fakat kazanmaya çalıştığımız sıfır atık vizyonu sayesinde, atık doğru yönetilerek ham madde olma yolunda ilerliyor. Projenin başarılı olması ise bu yolculuğun iyi yönetilmesine bağlıdır. Sıfır atık konusu da her konuda olduğu gibi insan ile başlıyor. Durum böyle olunca, atığın atılma alışkanlıklarının değişmesi, eğitim, toplanma sisteminin doğru dizayn edilip yürütülmesi ve nihai olarak doğru tesislere doğru atığın ulaşması büyük önem taşıyor. Sonuçta geri dönüşüm sektörüne firesiz ham madde, enerji sektörüne enerji üretil- dikten sonra gübre olabilecek bir ham madde ve günün sonunda olumsuz etkileri sıfıra yaklaşmış bir değer elde etmek hedefleniyor. Süreç uzun, fakat olumlu etkilerinin yanında zorluğu kolaylıkla aşılacak bir süreçtir.”

Atık Kağıt Geri Dönüşüm Sanayicileri Derneği (AGED) Başkanı Mustafa Saral:

GERİ DÖNÜŞÜM SEKTÖRÜNÜN TEMSİL EDİLDİĞİ KURUMSAL BİR YAPI OLUŞTU

Atık Kağıt Geri Dönüşüm Sanayicileri Derneği (AGED) Başkanı Mustafa Saral, kağıt üretimi için en büyük sıkıntının ham madde olduğunu söyledi. Ham madde ithalatına getirilen kotadan dolayı sektörün yaşadığı soruna dikkat çekti.

Atık Kağıt Geri Dönüşüm Sanayicileri Derneği (AGED) Başkanı Mustafa Saral

TOBB Atık ve Geri Dönüşüm Sanayii Meclisi başkan yardımcılığı ve Meclise bağlı çalışan Kağıt Komitesi Başkanlığı görevlerini yürüten Mustafa Saral, Meclisin fonksiyonları hakkında dergimize açıklamalarda bulundu. Saral, “Geri dönüşüm sektörünün temsil edildiği kurumsal bir yapı oluştu. Burası kağıt, cam, plastik, tekstil ve diğer tüm geri dönüşüm sektörünün sorunlarının dile getirileceği bir merci olacak. Çok önemli faydalar sağlayacağını öngörüyoruz. Kurumsal bir yapı olarak devletin muhatabı olacak. Şimdiye kadar böyle bir yapının eksikliğini yaşadık.” dedi.

Meclisin kurulmasından sonra her sektöre ilişkin çalışma grupları oluşturulduğunu anlatan Saral, bu grupların sektörlerine ilişkin sorun ve taleplerini yönetime sunacağını, yönetimin de TOBB üzerinden ilgili bakanlıklara bir rapor sunabileceğini dile getirdi.

AGED Başkanı, “Kağıt sektörüne ilişkin bir meclis TOBB’da vardı. Yeni Meclis de tamamen geri dönüşüm sektörüyle ilgili olacak. Ülkemizde kullanılan kağıtların bir kısmı çöp sahalarına gömülüyor. Bunların geri kazanılıp ekonomiye kazandırılması büyük önem taşıyor. Sıfır Atık Yasası, evlerden ve iş yerlerinden toplanacak kağıt, plastik vb atıkların geri dönüşümle ekonomiye kazandırılmasını sağlayacak. Yasanın uygulanması konusundaki taleplerimizi Meclis vasıtasıyla dile getireceğiz.” dedi.

Meclis’in Önünde Çözmesi Gereken İlk Sorun Nedir?

Atık ve Geri Dönüşüm Sanayii Meclisi’nin ilk gündeminin atık ham madde ithalatına getirilen kota olduğunu söyleyen Mustafa Saral şu açıklamaları yaptı: “Kağıt sektörü yeni yatırım ve kapasite artışlarıyla sürekli büyüyen dinamik bir sektör. Bu yıl devreye girecek yatırımlarla kağıt sanayiinin üretim kapasitesi 5 milyon tonun üzerine çıkacak. Ülke içerisinde geri kazanılan kağıt tonajı 3 milyon ton. Dolayısıyla, sektörün yüksek miktarda ham madde ihtiyacı var. Yeterli ham madde ülkemizde yok, toplanan da bize yetmiyor. Geri dönüşümlük kağıt (paper for recycling) ithalatı farklı sebeplerle sınırlandı. Kağıt fabrikaları ancak üretim kapasitelerinin yarısı kadar ham madde ithal edebiliyor bugün. Öte yandan geri dönüşümlük kağıt ihracatı serbest. İhracatı serbest olan bir ürünün ithalatının sınırlı olması serbest piyasa kurallarına da aykırı. Hepsinden öte, bu sınırlama kağıt sanayiinin büyümesinin önündeki en büyük engel.

Bizler, dünya kağıt piyasası ile entegre çalışan ve uluslararası piyasalarda muadilimiz olan kuruluşlarla rekabet eden sanayicileriz. Dünyanın neresinde olursa olsun ham maddemizi alıp onu mamul haline getirerek dünyaya satmak yani katma değer üretip ihracat yapmak istiyoruz. Ancak, ihtiyacımız kadar ham madde ithal edemeyeceğiz. Yurt içinde topladığımız atık kağıt ihtiyacımızı karşılamıyor. 2020’de geri dönüşümlük kağıt ithalat miktarımız 1,5 milyon tondu. İçeride kağıt toplama miktarımız artsa bile bizim ithalat yapmaya ihtiyacımız var. Bizim talebimiz ham madde ithalat kotasının tamamen kaldırılmasıdır. Ya da geçici bir rahatlama getirmesi adına ham madde ithalatına getirilen yüzde 50 kota sınırlamasının tek tek firmalara değil sektörün bütününe verilmesidir. Söz konusu sınırlama bize ekstra maliyetler getiriyor. Kağıt sanayii, bugün yaklaşık 25 fabrika yüzde 100 kapasite ile çalışan, kayıp kaçağı olmayan, her sene üretimi artan ve en önemlisi kolay takip edilebilen dev bir sektör.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (ÇŞB), Sıfır Atık Yasası kapsamında GEKAP (Geri Kazanım Katılım Payı) diye bir geri kazanım ve atık yönetimi finansman sistemi kurdu. Atıkları toplamak için ürünleri piyasaya sürenlerden bir bedel alınıyor. Bakanlık GEKAP ile finansal alt yapısını kurduktan sonra şimdi de Çevre Ajansı vasıtasıyla toplama ve atık yönetim modelini kökten değiştirecek. Bizler GEKAP gelirlerinden pay alacak Çevre Ajansı’nın evlerden dönüşebilen atıkların toplanması konusunda etkin çalışmalar yapacağından eminiz. Kurulması ve yerleşmesi için yıllarca çalışılan mevcut toplama firmalarının desteklenmesi ve denetlenmesi sağlanarak sistemde kalmaları sağlanmalıdır. Yetkilendirilmiş kuruluşlar vasıtasıyla sistem denetlenmeli ve raporları ÇŞB’nin ilgili birimleriyle paylaşılmalı, böylece bir kontrol ve raporlama sistemi kurulmalıdır. Öngörülen yeni sistemin baş aktörleri olan belediyeler GEKAP’tan ödenek almalı ve bunun büyük kısmını toplama faaliyetlerini sübvanse etmek için konuttan toplama yapan toplama firmasına aktarmalıdır. Sistem belediye olmadan yürümez.

Bütün atıkların aslında değerlendirilmesi gerektiğini öngören sıfır atık ekonomisi, istihdamın artmasına da büyük katkı sağlayacaktır. Bu sektör, çalışamayan, iş bulamayan gençlerimize iş kapısı olacak. Geri kazanım konusunda toplumun bilincini artırıp desteğini de almayı hedeflemeliyiz. Evdeki herkese bu konuda görev düşüyor aslında. Çünkü toplanamayan geri dönüşümlük atıkların büyük bölümü evlerde bulunuyor. Çöpe atılan ambalajlar organik atıklarla karışarak kullanılamaz hale geliyor. Bu kayıpları geri dönüşüm sistemine kazandırmak ve dünyaya, yaşadığımız çevreye iyilik yapmak hepimizin elinde.”

TOBB Atık ve Geri Dönüşüm Sanayii Meclisi, Geri Dönüşüm Sektörüne Nasıl Bir Katkı Sağlayacak?

Saral, artık kurumsal bir temsil hakkına kavuştuklarını açıklayarak, belirledikleri sorun ve taleplerine ilişkin daha kolay hareket edebileceklerine işaret etti. Saral, “Bu Mecliste geri dönüşümle ilgili faaliyet yürüten herkes temsil ediliyor. Böylece herkesi temsil eden bir rapor sunulduğunda tüm sistemin sorunları konuşulmuş olacak. Bu meclis faydalı olacaktır. Kısa vadede bir beklentimiz yok. Ama birkaç yıl sonra başka neticeler çıkacaktır. Ülkede çöpe giden ürünün toplanması ve ekonomiye kazandırılması için çalışacağız. Ülkemizde 1 yılda çıkan 34 milyon ton çöpün içerisinde geri dönüşebilir atık miktarı yüzde 20. Bunlar ekonomiye kazandırılırsa gençlerimiz daha çok iş bulacak demektir. Atıkların toplanması ve ekonomiye kazandırılması konusunda toplumun özellikle de annelerin destek vermesi gerekir. Bu da çocuklarının iş bulmasına katkı sağlayacaktır. Çevremizin, atmosferimizin temiz olmasını istiyorsak hep birlikte katkı sunmak zorundayız. Geri dönüştürülecek ürünü ekonomiye kazandırdığımızda birçok alanda avantaj sağlamış oluruz.” dedi.

Öztan İplik Yönetim Kurulu Başkanı Arif Öztan:

GERİ DÖNÜŞÜM VERİ BANKASI KURULMALI ARİF ÖZTAN, ÖNCELİKLİ HEDEFLERİNİN SEKTÖREL VERİ BANKASI OLUŞTURMAK OLDUĞUNU AÇIKLADI.

TOBB Atık ve Geri Dönüşüm Sanayii Meclisi Başkan Vekili Arif Öztan, “Geri dönüşümün bir sektör olarak tanımlanması önemli. Şimdi öncelikli işimiz bir veri bankası kurmak.” dedi.

Öztan İplik Yönetim Kurulu Başkanı Arif Öztan

Uşaklı Tekstilci Arif Öztan mesleğini çöpçülük olarak tanıtıyor ama Uşak ve Havalisi Tekstil İşverenleri Sendika Başkanı, Öztan İplik Yönetim Kurulu Başkanı, Uşak Doğalgaz Dağıtım Şirketi USDAŞ yöneticisi gibi daha birçok şapkası var. Tekstil Geri Kazanım ve Dönüşüm Sanayi Komite Başkanlığını da yürüten Öztan’ın artık yeni bir unvanı daha var: TOBB Atık ve Geri Dönüşüm Sanayi Meclisi başkan yardımcılığı.

Geri Dönüşüm Ekonomisi’ne konuşan Arif Öztan, TOBB’da geri dönüşümün bir sektör olarak tanımlanmasının büyük bir kazanım olduğunu vurguluyor. Arif Öztan, en önemli görevlerinin ulusal bir veri tabanının oluşturulması olduğunu söylüyor. Öztan, “61 tane sektör var TOBB bünyesinde. Biz de 62. sektör olduk. Artık bir kurumsal kimlik edineceğiz. Geri dönüşüm sektörü olarak bizim ilk yapmamız gereken iş, TOBB önderliğinde sağlıklı bir veri tabanı oluşturarak ekonomik büyüklüğümüzü ortaya çıkarmak. Buna göre sektör nasıl desteklenmeli, büyüme için neler yapılmalı kararı verilmeli.” diyor.

DÜNYA TİCARETİ KARBONA GÖRE YENİDEN ŞEKİLLENİYOR

Türkiye’de geri dönüşüme dair sağlıklı verilerin olmadığını belirten Öztan şunları söylüyor: “Artık dünya ticareti bile karbon ayak izimize göre şekilleniyor. Tekstilde birçok küresel marka ham madde ürünlerinde minimum yüzde 35 geri dönüşüm şartı arıyor. Bizim ülke olarak tekstilde geri dönüşüm oranını artırmamız şart. Ama tekstildeki geri dönüşümün ne olduğuna dair geri dönüşüm sektörünün bile fikri yok.”

Geri dönüşüm sektöründe çok sayıda insanın istihdam edildiğini anlatan Arif Öztan, “Büyük bir istihdam var ama bilinmiyor. Biz, 4 milyon kişi çalışıyor diyo- ruz; kayıtlara bakıyorsun, 800-900 bin kişi. Peki bu geri kalanlar nerede? Büyük bir çoğunluğu kayıtsız çalışan. Sadece çalışanlar değil, sektöre dair her alanda kayıtlar net bir şekilde ortaya konmalı. Şimdi düşün: bu pet şişeleri gömmek bir dert, yakmak bir dert, oysa ekonomik değer bu… Şimdi yol kenarlarından bile pet toplayanlar var. Biz yıllardır bunu anlatıyoruz ve bunu anlatmaktan bıktık. Sen bir teşvik ver, neye göre vereceksin teşviki: istihdama göre vereceksin. Ama herkes kaçak göçek, elde doğru düzgün veri yok, bu nasıl olacak? O nedenle bizim önce sağlıklı bir şekilde veri tabanı oluşturmamız gerek.

Her şey kayıtsız olduğu için, nakliye faturaları ile çalışılıyor, o nedenle hem devlet vergi kaybediyor, hem de sistem düzenlenemiyor.” diyor.

ÇÖZÜMÜ OLAN HERKESİ BEKLERİZ

Atık ve Geri Dönüşüm Sanayii Meclisi olarak fikri ve bilgi birikimi olan her- kesin desteğini beklediklerini belirten Öztan, “Meclis kurduk, peki sonra ne olacak, neler değişecek? Toplandık ve alt komite oluşturduk ve 12 tane isim belirledik. Ama biz fikri, bilgisi, bilgi birikimi olan ve emek vermek isteyen herkesi davet ediyoruz. Sadece şikayet değil, çözüm önerileri de geliştirecek kişileri bekliyoruz. Sorunlar anlatılınca çözülmüyor, öneri de getirmek gerekir.” çağrısında bulundu.

Burkasan ve Ege Atık AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Vedat Kılıç:

MECLİS ÇÖZÜM ODAKLI ÇALIŞACAK

TOBB Atık ve Geri Dönüşüm Sanayi Sektör Meclisinde 6 alt komite oluşturuldu. Her bir komite için hızlı bir şekilde çalışmalara başlandı. Meclis, sadece sorunları dile getiren değil, dünyadaki değişime göre sektörün adapte olmasını bir kurum olacak. Sorunları tespit ederken çözüm önerilerini de sektör temsilcileriyle birlikte ortaya koyacak.

Burkasan ve Ege Atık AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Vedat Kılıç

TÜDAM Değerlendirilebilir Atık Malzemeler Sanayicileri Derneği Başkanı Vedat Kılıç, TOBB Atık ve Geri Dönüşüm Sanayii Meclisi başkan yardımcılarından biri. Burkasan Plastik Atık Yönetimi şir- ketinin de kurucusu olan Vedat Kılıç, dergimize Atık ve Geri Dönüşüm Sektör Meclisinin fonksiyonlarına ve sektörün sorunlarına ilişkin açıklamalarda bulundu. TOBB Atık ve Geri Dönüşüm Sanayii Meclisinin geç kurulduğunu belirten Kılıç, “Geç de olsa sektör meclisinin kurulmasından fevkalade mutluyuz. Şimdiye dek sektör temsilcileri münferit olarak veya üye oldukları sivil toplum kuruluşları aracılığıyla farklı farklı platformlarda sektöre ilişkin sorunlarını ve önerilerini dile getirmeye çalışıyordu. Fakat TOBB bünyesinde oluşturulan Geri Dönüşüm Sektör Meclisi, tüm sektörün bir arada olduğu bir çatı örgüt olacak ve sektörün sorunlarına ortak çözümler geliştirmemize olanak sağlayacaktır. Bu sebeple, dünyada geri dönüştürülmüş ham maddeye olan talebin hızla yükseldiği bu süreçte, Meclisin gerçekleştireceği çalışmaların sektörümüzün dünyaya entegrasyonunu sağlamada önemli bir unsur olacağını düşünüyorum.” dedi.

Dünyada, plastik atıkların çevreye etkilerinden dolayı, global markaların birbiri ardına plastik tüketimlerini azaltmak ve ürünlerinde geri dönüştürülmüş plastik ham madde kullanmak için bağlayıcı taahhütlerde bulunduğunu anlatan Vedat Kılıç, “Ülkemizde de farklı sektörlerdeki global markalar ürünlerinde belirli oranlarda geri dönüştürülmüş ham madde kullanmak ve ilerleyen süreçte bu oranları %100’e ulaştırmakla ilgili ciddi çalışmalar gerçekleştiriyorlar. Tekstil, otomotiv ve ambalaj sektörleri bu anlamda başı çekiyorlar. Dünya hızlı bir şekilde doğrusal ekonomiden döngüsel ekonomiye doğru evriliyor. Belki yakın gelecekte petro-kimya tesislerinin petrol yerine plastik atık kullanarak üretim gerçekleştirdiklerine şahit olacağız. Dolayısıyla geri dönüşüme bir moda veya trend olarak bakmak çok büyük bir hata olur. Geri dönüşüm artık hayatımızın içerisinde ve bundan sonra da var olmaya devam edecek.” şeklinde konuştu.

PLASTİK GERİ DÖNÜŞÜMÜNDE TÜRKİYE DÜNYADA GÜÇLÜ OYUNCULARDAN BİRİ

Dünyadaki gelişmelerden sonra sözü Türk geri dönüşüm sektörüne getiren Vedat Kılıç şöyle konuştu: “Ülkemiz plastik geri dönüşüm sektörü Avrupa’nın önemli aktörlerinden biri. Neden derseniz; örneğin İngiltere’de bir plastiği geri dönüştürmenin maliyeti ton başına 300-400 pound. Avrupa genelinde de bu ortalama 300 euro civarında. Türkiye’de ise bu maliyetler ton başına 100 dolar mertebesinde. Böyle olduğu için Türk geri dönüşüm sektörü, son dönemde Avrupa’nın en önemli alıcılarından biri haline geldi, özellikle Çin’in kısıtlamalarından sonra. Bu kapsamda son yıllarda geri dönüşüm sektöründe, ülkemizde son derece büyük yatırımlar gerçekleştirildi ve hali hazırda da yatırımlar devam ediyor. Bu alanda Türkiye, çok yakın bir gelecekte geri dönüşümden elde edilmiş ham madde pazarında dünyanın en önemli aktörlerinden biri konumuna gelebilir. Ancak son 2 yıldır yabancı kaynaklar, Türkiye aleyhinde dezenformatik haberler yapmaya başladı. Bu haberlerin etkisi büyük oldu. Maalesef otorite de, bu haberlerin önüne geçebilmek adına, regüle etmek yerine yasaklama yöntemini tercih etti. Bu yıl başı itibariyle özellikle plastik atıkların bir kısmına getirilen ithalat yasaklarıyla birlikte Türkiye’ye giremeyen atıklar Almanya, Polonya, İtalya gibi pazarlara yöneldi. Hakimiyet kurduğumuz bu pazar şu anda hızla elimizden gidiyor.”

“İTHALAT YASAKLARI VE KOTA SEKTÖRE DARBE DEMEKTİR”

Plastik endüstrisinde Türkiye’nin dünyada 6, Avrupa’da ise Almanya’nın ar- dından 2’inci. sırada yer aldığını anlatan Vedat Kılıç, atık ithalatına getirilen kotaya ve yasaklara dikkat çekti. Sektörün bu uygulamalarla yara aldığına işaret eden Kılıç şunları söyledi: “Plastik sanayimizin yıllık plastik ham madde tüketim kapasitesi yaklaşık 10 milyon ton. Ülkemizin ham madde üretim kapasitesinin ve çeşitliliğinin az olması sebebiyle bu ham maddelerin yüzde

85’ini, çok yüksek fiyatlarla orijinal ham madde olarak ithal ediyoruz ve bunun için yıllık olarak milyarlarca dolar para ödüyoruz. Diğer taraftan ülkemizde üretilen plastik ham maddelerin önemli bir kısmı, petro-kimya tesislerinin yanı sıra geri dönüştürülmüş ham madde olarak, ülkemiz geri dönüşüm sanayisi tarafından üretiliyor. Geri dönüştürülmüş ham maddeye olan talep her geçen gün arttığı için dolayısıyla üretim yapabilmek için daha fazla atığa ihtiyaç duyuyoruz. Bu ihtiyacın karşılanabilmesi için ülke içindeki atıkların çok daha yüksek verimle toplanması gerekiyor ancak maalesef özellikle evsel kaynaklı atıkların toplanması konusunda istediğimiz aşamaları kaydedemiyoruz. Elbette ki geri dönüşüm sektörü de yerel atık kaynaklarını kullanmayı tercih eder.

Zaten hali hazırda ülkemizde toplanabilen tüm plastik atıklar geri dönüştürülüyor. Fakat talepteki inanılmaz artış ve yerel atık kaynaklarının kıt oluşu sebebiyle plastik geri dönüşüm sektörü faaliyetlerini sürdürebilmek için ister istemez atık ithalatlarına yönelmek durumunda. Bu noktada şu hususun altını özellikle çizmek istiyorum: Atıklar çöp değil, başlı başına birer ham maddedir. Dolayısıyla atıktan korkmak ve serbest ticaretini engellemek üzere alınan önlemler Türkiye’de hem geri dönüşüm sektörüne hem de ana sanayimi- ze zarar verir. Bizce son derece hatalı olan bu yasaklama kararı sonrasında, sektörümüz ton başına 200 dolara atık ithal ederek bu atıkları kaliteli bir ham madde haline getiremediği için, bunun yerine plastik ana sanayimiz mecburen ton başına 2.500 dolar ödeyerek orijinal ham madde ithal ediyor. Bu da ciddi şekilde ülkemizdeki enflasyonun artışına sebebiyet veriyor. Ülkemizde toplanan atık miktarını arttırmamız gerekiyor, doğru. Zaten geri dönüşüm sektörünün de atığa ihtiyacı var. Ancak atık ithalatlarını yasaklayarak Türkiye’de atık toplama oranlarını arttıramayız. Bu sebeple yasaklama yöntemi yerine teknolojisi ve altyapısı uygun, ülkeye katma değer yaratan geri dönüşüm işletmelerinin atık ithal etmesine izin veren, denetlenebilir ve hesap verilebilir akılcı bir sistem oluşturmamız gerekiyor. Bence bunu yapmak hiç de zor değil.”

TOBB Atık Meclisinde işte bu sorunların konuşulmasını isteyen Vedat Kılıç, sektörün gerçek mensuplarının bu tespit- leri ortaya koyması gerektiğine dikkat çekti. “Elde edilen bilgiler Bakanlıkla paylaşılmalı.” diyen Kılıç şunları vurguladı: “Atık ithalatına getirilen yasaklar ve kota uygulaması, Sektör Meclisinin ilk gündemlerinden biri. Sektör olarak biz devletin hassasiyetini anlıyoruz elbette. ‘Ülkeye çöp gelmesin.’ diyorlar. Doğru gelmesini biz de istemiyoruz. Gayet makul ve mantıklı. Ama denetlenememesi sebebiyle yasakçı bir tavır sergilenmesi bizce doğru değil. Bu tutum ülkenin gerçek geri dönüşüm sanayicilerine zarar veriyor ve plastik ana sanayisini sekteye uğratıyor. Şu an plastik sektöründe kaotik bir durum var. Yatırım yapmış birçok işletme atık bulamadığı için belki de bir ay içerisinde kapanacak. Atığa bakış değiştirmeliyiz. Atığa ucuz ve son derece stratejik öneme sahip bir ham madde.”

Benli Recycling Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Benli:

SORUNLAR MECLİSTE İSTİŞARE EDİLECEK

“Ülkemizde geri dönüşüm ve atık yönetimine ilişkin çıkarılan yönetmelikler uygulanırken başka bir yönetmelik daha çıkıyor. 2-3 yılda bir yönetmelik değişikliği yapılıyor. Tüm sektör istişare ederek, müzakere ederek hareket edilmesi gerekir. İşte Atık ve Geri Dönüşüm Sanayii Meclisinin böyle bir fonksiyonu olacaktır.”

Benli Recycling Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Benli

Benli Recycling Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Benli, TOBB Atık ve Geri Dönüşüm Sanayii Meclisinin kurulmakta geç kalınmış bir mekanizma olduğunu söyledi. Atık ve Geri Dönüşüm Sanayii Meclisi Başkan Yardımcısı Ömer Benli, çalışmalara başladıklarını, sorunların zamanla çözüleceğini dile getirdi.

Atık Meclisinin, geri dönüşüm sektörü ile bakanlıklar arasında koordinasyonu ve iletişimi sağlayacağını dile getiren Ömer Benli, “Meclisin üyeleri işin mutfağından gelen uzman kişilerdir. Yaptıkları işin ülkeye daha faydalı olması için tecrübeleri ile kanun koyuculara, yönetmelik çıkaranlara yön verecekler. Bu mecra, bu sebeple regülasyon düzenleyici taraflar için de çok faydalı olacaktır.” dedi.

TOBB çatısı altında 61 sektörde bu çalışmaların yıllardır sürdüğünü anımsatan Ömer Benli, geri dönüşüm sektörü için ise yeni bir oluşum olan Atık ve Geri Dönüşüm Sanayii Meclisinin önünde sektörle alakalı birikmiş sorun bulunduğuna işaret etti. Benli, “Sektör yeni gelişiyor, atık işi yapan firmalar sanayici olma yolunda ilerlemek istiyorlar. En yoğun olarak üzerinde durulması gereken konu ise; toplanamayan atığın toplanması konusunda, yani sıfır atık politikaları konusunda yapılması gereken çok iş var. Atıklar toplanamıyor, atık ve geri dönüşüm sanayisi ise yatırımlarını erteliyor. Atıkların toplanması ve atık sanayisine yatırım olarak geri dönüşü için artık bahane kalmadı. Atık Meclisi işte tam bu ve bunun gibi bekleyen konular- da itici güç görevini yerine getirecek.” şeklinde konuştu.

KOTA SEKTÖRÜ OLUMSUZ ETKİLER; ATIKLAR GÜMRÜKTE DENETLENMELİ

Atık ithalatına getirilen kotaya da değinen Ömer Benli, bu konuda ise şunları söyledi: “Atık ithalatı atığa ulaşmakta zorlanan üreticiler için çok önemli. Ülkede toplanmayan atıklar veya toplanan atığın yeterli gelmemesi sebebiyle ham madde açığını kapatmak amacı ile atık ithalatı yapılmakta. Ancak ithalat yapılırken atık plastik yerine sadece bertaraf edilecek ve gönderen ülkenin üzerine bedel ödemeye razı olduğu atıklar da geldi. Bu atıkları ithal eden kötü niyetli kişiler, üzerine bertaraf bedeli aldıkları yetmiyormuş gibi bir de bu atıkları bertarafa göndermek yerine tarlalara döktüler. Bu miktar toplamın içinde az olmasına rağmen ithal edilen atıkların hepsi böyleymiş algısı yarattı. Bu sebeple atığın ithalatı kontrollü bir şekilde yapılmalı. İthal eden firmaların da denetlenmesi doğru yöntemlerle yapılmalı. Yeni modellemelerle gümrükte daha fazla kontrol ederek ithalata izin verilmesinden yanayız. Çünkü geri dönüşüm sanayisinin ciddi manada ham maddeye ihtiyacı var. Ham madde bu kadar kıymetli ve bulunamaz durumdayken atığa getirilen kota, sektörü olumsuz etkilemekte, tüketici enflasyonunu artırmaktadır. Ayrıca markalar fosil yakıttan üretilmiş plastik yerine geri dönüştürülmüş ürünler kullanmayı teşvik ederken atık ithalatının ülkemizde yasaklanmasını izah etmek zor. Ülkede yeteri kadar ham madde toplandığında yani geri dönüşüm sanayisinin ihtiyacını karşılayacak miktarda atık toplandığında tabi ki atık ithalatına belirli sınırlamalar getirilebilir. Ancak şu anda plastik, kağıt, metal, cam atıklarının ithalatına izin verilmeli. Aynı zamanda sıfır atık politikaları hızlanmalı. Her gün toprağa gömülen yüzbinlerce ton atığın içerisindeki değerli ham maddeler kaynağında ayrı toplanıp ekonomiye kazandırılmalı.”

GERİ DÖNÜŞÜM SEKTÖRÜNÜN TALEPLERİ VAR

Atık ve Geri Dönüşüm Sanayi Meclis Başkan Yardımcısı Benli’nin dikkat çektiği bir başka mesele ise sektörün faaliyetlerini düzenleyen yasa ve yönetmeliklere dair. Bakanlıktan mevzuatla ilgili çok büyük değişiklikler beklemediklerini söyleyen Ömer Benli, “Geri dönüşüm sektörünün bazı değişiklik talepleri var. Bunlar zaten bakanlık yetkilileri tarafından biliniyor. Yönetmelikler uygulanmaya başladıktan sonra ortaya çıkacak problemler kaydedilir. Ancak ülkemizde çıkan yönetmelik uygulanırken başka bir yönetmelik daha çıkıyor. 2-3 yılda bir yönetmelik değişikliği yapılıyor. Bazı lobi grupları, bazı çevreler kendi çıkarları uğruna Bakanlığa baskı yapıp bazı maddeleri değiştirebiliyor. Bunun yerine tüm sektör istişare ederek, müzakere ederek hareket etmeli. Belki bütün herkesi memnun etmek mümkün değil ama ülke menfaati, çevre menfaati öncelikli tutularak yeni yönetmelikler yazılabilir.” dedi.

SIFIR ATIK HEDEFİNE GEKAP İLE ULAŞILIR

Sıfır Atık Projesi’ne de değinen Ömer Benli, 2017 yılından itibaren bu proje için kanun ve yönetmelikler çıkarıldığını dile getirdi. Bu düzenlemenin içinde en önemlisinin Geri Kazanım Katkı Payı (GEKAP) olduğunu vurgulayan Ömer Benli, şunları söyledi: “En önemlisi diyorum çünkü 15 yıldır finansman modeli doğru uygulanamadığı için atıklar toplanmıyordu. Finansman modeli GEKAP ile birlikte çözüldü. Piyasaya süren firmaların GEKAP konusunda hassasiyeti üst seviyede, büyük bir çoğunluğu her ay düzenli bir şekilde yükümlülüklerini yerine getiriyorlar. Önceki yıllarda tam yerine getirmediklerinden şikayet ediliyordu. Bu sebeple GEKAP’ta toplanacağı tahmin edilen yıllık 5 Milyar TL’nin sektöre yansıması ile sıfır atık hedefine ulaşacaktır. Ayrıca 2022 yılında uygulamaya girecek olan Sıfır Atık politikası çerçevesindeki zorunlu depozito ile ilgili TOBB Atık ve Geri Dönüşüm Sanayii Meclisimiz, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile çalışmaya başladı. Depozito uygulamasının doğru modelle başlaması Meclisimiz için çok önemli. Bu sebeple sektörün tüm paydaşları ile müzakereler yapılacak. Bu müzakereler esnasında önce çevre ve ülke menfaatinin gözetilmesine dikkat edilecek.”

Nev Polimer Yönetim Kurulu Başkanı Burak Ceylan:

ATIĞIMIZI YETERİ KADAR ETKİN TOPLAYAMIYORUZ

Plastik mamul üretimi için ham maddenin bir kısmı petrokimya tesislerinden temin edilse de asıl kaynak atıklardır. Yurt dışından ithal edildiği gibi yurt içinden de toplanan plastik atıklar geri dönüştürülerek ekonomiye kazandırılıyor. Ancak sektör her iki kaynak açısın- dan da muzdarip. TOBB Atık ve Geri Dönüşüm Sanayii Meclisi Başkan Yardımcısı ve Nev Polimer Yönetim Kurulu Başkanı Burak Ceylan ile bu sorunları konuştuk.

Nev Polimer Yönetim Kurulu Başkanı Burak Ceylan

Plastik ham madde ülkemizin cari açık oluşturan kalemleri arasında ön sıralarda yer alıyor. Ülkemizde bir adet petrokimya tesisi var ancak toplam plastik ham madde ihtiyacının ancak yüzde 20’sini karşılama kapasitesinde. Dolayısıyla ülkemizde bir taraftan yeni petrokimya tesisi yatırım ihtiyacı sürerken bir taraftan da ithal ikamesine odaklanmamız gerekiyor. İthal ikamesi de ancak kullandığımız plastikleri tekrar geri dönüştürerek mümkün.

TOBB Atık ve Geri Dönüşüm Sanayii Meclisi Başkan Yardımcısı Burak Ceylan, sektörün ihtiyaçlarını tespit etmek ve sorunlarını dile getirmek için çalışma- lara başladıklarını anlattı. Sektör Meclisinin altında 6 alt komitesi olduğunu belirten Burak Ceylan, gerek branş anlamında gerekse de konuşulması tartışılması gereken sorunlar anlamında bir matris oluşturduklarını dile getirdi. Genel anlamda odaklanmaları gereken konuları belirlediklerini söyleyen Ceylan politikalar ve çözüm önerileri üzerinde çalışacaklarını belirtti. Burak Ceylan’ın dergimize açıklamaları şöyle…

Atık ithalatına getirilen kota hakkındaki görüşünüz nedir?

Özellikle konu çevreyi ve doğayı yakından ilgilendirdiği için taraflı tarafsız herkesin üzerinde peşin yorum yapmaktan beri duramadığı bir konu. Yorum yaparken de dikkatli olmak lazım çünkü peşinen haklıdır ya da haksızdır diyemeyiz. Ben şahsi fikrimi söyleyeceğim. Bu konuya 2 açıdan bakmak lazım. Birincisi Türkiye’ye ithalatını yaptığımız atıkların niteliği, ikincisi de bu atıkların imalat sanayimize, dolayısıyla istihdam ve ihracat hedeflerimize ne katkılar sunacağı.

Birinci açıdan baktığımızda temel prensip ülkemize kontamine atığın kesinlikle girmemesi olmalı. Dünyanın en güzel coğrafyalarından birinde cennet gibi bir ülkede yaşıyoruz, gözümüz gibi bakmalıyız. Benim ülkemin kontamine olmuş bir atığa ihtiyacı yok, sanırım bu konuda herkes hemfikirdir. İkinci açıdan baktığımızda da bizim öncelikle atıklarımızı kendimiz ne kadar toplayabiliyoruz, ne kadar üretim kapasitemiz var ve ne kadar ekstra ihtiyacımız var? Burada da yaklaşım sektörel kapasiteleri değerlendirmek şeklinde olmalı. Mesela bir sektörün hem yerli atığı toplama kabiliyeti yüksek hem de bu yeterli gelmiyor ve kapasite kullanım oranlarını düşürürken bir taraftan da ham madde sıkıntısı yaşatıyorsa, bu uygulama o sektöre zarar verebilir. Bir sanayi tesisinde esas olan tam kapasiteyle çalışabilmektir. Yerli toplama oranı zaten yüksek olan bir atıkta üretim, istihdam ve ihracat hedeflerinin gerçekleştirilebilmesi adına kota sınırlamasının kaldırılması faydalı olabilir. Tabi burada başka kriterler çıkıyor ortaya; tesis standartları, lisans kriterleri gibi…

Geri dönüşüm sektörünün daha aktif ve verimli çalışabilmesi için neler yapılmalı?

Geri dönüşüm sektörü günden güne büyüyor. Özellikle komite başkanı olduğum plastik geri dönüşüm sektörü. Sektör olarak en çok sıkıntı çektiğimiz konulardan bir tanesi -merdiven altı tabir ettiğimiz- , lisanssız tesislerin haksız rekabete yol açmaları. Diğer taraftan ülke olarak yerli atığımızı yeteri kadar etkin toplayamıyoruz, toplasak da kirleterek topluyoruz. Bu geri dönüşümde daha fazla enerji ve kaynak kullanmamıza neden oluyor ki bu da ülke ekonomimize zarar veriyor. Sektör olarak beklentimiz kaynağında daha temiz bir şekilde toplanmış ve ayrıştırılmış ham maddeye ulaşabilmek. Bu, ürettiğimiz ürünü daha katma değerli hale getirecek hem de ithalat ihracat dengemizi ihracattan yana pozitif olarak değiştirecektir.

Sıfır Atık Projesi’nin başarıya ulaşması konusunda hangi adımlar atılmalı?

Atık ve geri dönüşüm sektörü olarak büyük bir şans bu proje. Çünkü, en üst düzeyde, Sayın Cumhurbaşkanımız ve değerli eşleri Emine Erdoğan Hanımefendi’nin himayelerinde yürüyen bir proje. Bu fırsatı iyi kullanabilirsek, sorunları en hızlı şekilde çözme şansına da sahip olabiliriz. Bu projenin başarıya ulaşabilmesi için herkesin çok çalışması ve üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi gerekiyor. İşin kanun ve yasama tarafı elbette ciddi bir iradenin var olduğunun tecellisi fakat burada esas mesele uygulanabilirlik. Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız ciddi bir çalışmanın içerisinde, ama uygulamada çok dikkatli olmalıyız.

Atık meselesinde döngüsel bir ekonomi var. Bu döngünün bir halkasını verimsizlik oluşturursa diğer halkalara da sirayet edebilir. Örneğin şu anda belediyeler ambalaj atığını ekseriyetle ihale usulüyle -bir gelir elde ederek- lisanslı toplama ve ayrıştırma tesislerine toplatıyor. Bu tesisler de ölçek ekonomisi esasına göre faaliyetlerini yürütüyorlar. Fakat bu bir yönetmelikle ‘Her atık üreticisi atığını istediği geri dönüşüm tesisine bedeli karşılığında verebilir. Derseniz, düşük miktarlardaki atığın oluşturacağı ekonomik değer, onu gidip atığın kaynağından almanın değerinden daha düşük kalırsa ekonomik verimsizlik oluşturur. Bugünden daha iyi manzaralar yerine, daha kötü manzaralarla karşılaşabiliriz. Burada döngüsel ekonominin verimli işletilmesi esasının göz ardı edilmemesi gerektiği kanaatindeyim.

The post Geri Dönüşüm Sektörü Artık Tek Ses appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>
https://geridonusumekonomisi.com.tr/geri-donusum-sektoru-artik-tek-ses.html/feed 0 2650