Geri Dönüşüm Kahramanı - Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi https://geridonusumekonomisi.com.tr/etiket/geri-donusum-kahramani Geri Dönüşüm Portalı Fri, 23 Apr 2021 22:42:23 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.3 https://i0.wp.com/geridonusumekonomisi.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/gd_ikon.png?fit=32%2C32&ssl=1 Geri Dönüşüm Kahramanı - Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi https://geridonusumekonomisi.com.tr/etiket/geri-donusum-kahramani 32 32 161676614 Tesbihler De Takılar da Kağıttan https://geridonusumekonomisi.com.tr/tesbihler-de-takilar-da-kagittan.html https://geridonusumekonomisi.com.tr/tesbihler-de-takilar-da-kagittan.html#respond Fri, 23 Apr 2021 22:42:19 +0000 https://geridonusumekonomisi.com.tr/?p=2721 25 yıl Hava Kuvvetleri Komutanlığında astsubay olarak hizmet veren Ali Rıza Kart emekli olunca boş durmamak için kendine bir uğraş edindi.

The post Tesbihler De Takılar da Kağıttan appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>

25 yıl Hava Kuvvetleri Komutanlığında astsubay olarak hizmet veren Ali Rıza Kart emekli olunca boş durmamak için kendine bir uğraş edindi. Ancak bu daha önce uygulanan ve bilinen bir hobi değildi. Zaten hala da kimse tarafından yapılmıyor. İsmini bile Ali Rıza Kart koydu bu işin: Teriha

Eskişehir’de yaşayan Ali Rıza Kart, atık kağıtlardan tesbihler, takılar yapıyor. Bunu başka kimseden görmedi, internetten de öğrenmedi. Kendisi icat etti. Hikayesini şöyle anlatıyor: “20 yıl önce televizyon izlerken elimde bazı kağıt parçaları vardı, oynuyordum. Kağıtları katlayıp bir tabağa koydum. Rengarenk duruyorlardı ama kağıttılar işte. “Bunlar mukavemetli olsalar daha güzel olabilirdi.” diye düşündüm. Vernikledim bu kağıtları. Çok güzel, albenili bir hale döndüler. Hoşuma gidince her gün uğraşmaya, farklı ürünler yapmaya başladım. Yaptıkça da kendimi geliştirdim. Yaptığım eserlerin hiçbiri diğerine benzemiyor, hepsi farklı. Tesbihler, yüzükler, kolyeler yaptım. Hatta vasiyetimin yazılı olduğu bir tane de özel tesbih yaptım. ”

ADINI TERİHA KOYDUM

Ali Rıza Kart dergilerden, kitaplardan, imsakiyelerden faydalanıyor sanatını icra ederken. Kullandığı mazlemeler kağıt ve vernikten ibaret. Boya kullanmıyor. Kağıtların üzerindeki renkler yeterli oluyor. Kart, “Bu bir sanat. Adını da Teriha koydum. Ahiret kelimesinin tersi olarak düşündüm. Yani kağıdın öldükten sonra yeniden dirilişi. Kendimce böyle bir felsefe geliştirdim. Bu sanatın gelişmesini, geleneksel hale gelmesini çok isterim.

Yurt içi ve yurt dışı etkinliklerde Teriha sanatından söz edilmesini arzu ederim.” diyor.

KAĞIDI MÜCEVHER OLARAK GÖRDÜM

Sadece dergilerden değil kağıtları başka şekilde de elde ediyor Ali Rıza Kart. “Çarşıya çıktığım zaman çöp kutularına dalıyorum. Böyle anlarda eşim beni görmezden geliyor, tanımıyormuş gibi davranıyor.” diye anlatıyor gülerek.

Kart, “Kağıt atıkların olduğu yerlere dikkatli bakarım. Bana uygun olacak renkli sayfaları toplarım. Siz kağıda kağıt olarak bakarsınız, ben onu mücevher olarak görürüm. Gördüğüm kağıda, ‘Bununla ne yaparım?’ diye bakıyorum. Kağıt, sanatımın ham maddesi. Kağıda baktığımda sarraf gibi hissediyorum kendimi.” diyor ve ekliyor: “Her kağıttan her materyal olmaz. Kalın imsakiye kağıtlarından tesbih yapıyorum. Her kağıttan kolye olur ama tesbih olmaz. Tesbih de yapacaksam kolye de yapacaksam atık kağıt kullanırım.”

VASİYETİMİ KAĞIT TESBİHE YAZDIM

Yaptığı tesbihlere, kolyelere bazen mesajlar yazan Ali Rıza Kart, bir tane de kendisine özel tesbih yapmış. Kart, “33 boncuğun her birine vasiyetimi yazdım. Hak vaki olduğunda kızlarım tesbihi kırarak vasiyetimi okuyabilecekler.” diyor.

KAĞIT NEY

Kağıttan ney de yapan Ali Rıza Kart, “3 tane farklı ney ürettim. Birini gazete kağıdından oluşturdum. Bir tanesini ebru kağıdından, bir tanesini de kartondan yaptım. Haluk Levent geldi ona dinlettim neyimden çıkan sesi. Neyzen bir üstada dinlettim ayrıca. Çok başarılı buldular, orijinal neye yakın bir ses olduğunu söylediler. Ney yaptım; başka çalgılar da yapmak istiyorum. Kağıttan orkestra kurmak istiyorum. Kağıttan keman, gitar, klarnet yapmayı hedefliyorum. Kağıt çalgılardan orkestranın bir konser ver- mesini hayal ediyorum. Birisinin buruşturup attığı kağıdı kuyumcunun vitrine koyuyoruz. Atılan bir kağıdın bir müzik enstrümanı olabileceğini gösteriyorum.” şeklinde konuşuyor.

ABD’DEN ALMANYA’DAN TEKLİF

Teriha sanatını öğretmek istediğini söyleyen Kart, yurt dışından olan ilgiye de değindi: “Bu sanatı insanlara anlatmak istedim, ben ölünce kaybolsun istemiyorum. Bu Allah vergisi yeteneği paylaşmak istiyorum. Bildiğim herşeyi isteyenlere öğretirim. Yurt dışından çok teklifler aldım. ABD’den, Almanya’dan, Belçika’dan üniversitelerden teklifler geldi, ‘Bize bu sanatı anlatın.’ diye. “2 yıl sözleşme yapalım bunun eğitimini almak isteyenlere verelim, dünyaya yayalım.” Ancak kendi insanım dururken bunu gidip başka ülkedeki insanlara öğretmek istemedim. Kendi memleketimde öğretmek istedim ama karşıma çeşitli engeller çıktı. Eğitici sertifikası sordular mesela. Ben bunu uydurdum, eğitimini almadım ki. Nasıl sertifikam olsun?”

ATIK DEĞİL

Son olarak yaptığı işin bir geri dönüşüm hatta ileri dönüşüm olduğunu anlatan Kart, çevreci mesajlarını da herkese iletiyor: “Cam olsun, kağıt olsun, plastik olsun atıkların çöpe gitmesini doğru bulmuyorum. Çikolata yiyen kişi ambalajını yere, en iyi ihtimalle çöp kutusuna atıyor. O, ambalaj onun için, çöp. Benim için ham madde. O ambalajı ben işleyip 100 liraya satabildiğim bir takıya dönüştürüyorum. İnanılmaz israf ediyoruz. Atıkların ekonomiye dönmesini, ülkemize faydalı olmasını çok istiyorum. Biz evde atıkları asla aynı poşete atmayız. Organik atıkları ayrı, kağıdı ayrı, plastik ve cam atıkları ayrı topluyoruz.”

The post Tesbihler De Takılar da Kağıttan appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>
https://geridonusumekonomisi.com.tr/tesbihler-de-takilar-da-kagittan.html/feed 0 2721
Kağıt Toplayarak hastaları Tedavi Ettiler, Öğrencilere Burs Verdiler https://geridonusumekonomisi.com.tr/kagit-toplayarak-hastalari-tedavi-ettiler-ogrencilere-burs-verdiler.html https://geridonusumekonomisi.com.tr/kagit-toplayarak-hastalari-tedavi-ettiler-ogrencilere-burs-verdiler.html#respond Tue, 06 Apr 2021 21:29:47 +0000 https://geridonusumekonomisi.com.tr/?p=2507 Dergimizin bu sayısında hikayesini dinleyeceğimiz isim Dr. Ayhan Tokgöz. Tokgöz, maddi durumu iyi olmayan hastalara ücretsiz muayene ve tedavi imkanı sunarken bir yandan da kağıt geri dönüşüm çalışmalarıyla takdirleri toplayan bir isim.

The post Kağıt Toplayarak hastaları Tedavi Ettiler, Öğrencilere Burs Verdiler appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>

Her sayımızda bir Geri Dönüşüm Kahramanı’nı sayfalarımıza konuk ediyoruz. Dergimizin bu sayısında hikayesini dinleyeceğimiz isim Dr. Ayhan Tokgöz. Tokgöz, maddi durumu iyi olmayan hastalara ücretsiz muayene ve tedavi imkanı sunarken bir yandan da kağıt geri dönüşüm çalışmalarıyla takdirleri toplayan bir isim.

Dr. Ayhan Tokgöz, tıp fakültesinden mezun olduktan sonra kendisi gibi 3 idealist arkadaşı ile Lokman Hekim Sağlık Vakfı’nı kurdu. Gebze’de maddi durumu iyi olmayan hastaları tedavi etmeye başlayan hastanenin masraflarını karşılamak için Tokgöz, dikkat çekici bir adım attı. Fabrikaların kapılarını tek tek çalan Ayhan Tokgöz, topladığı kağıt ve mukavvaları satmaya başladı. Zamanla işi büyütünce ayrı bir geri dönüşüm tesisi bile kurdu. Ayhan Tokgöz bize kağıt geri dönüşümü konusundaki çabalarını anlattı.

Geri dönüşümle ilgili hikayenizi kısaca anlatır mısınız. Atık kağıt toplama amacınız neydi? Neler yaptınız?

Lisede okurken, 17 yaşımda, 1971 yılında, burs kazanarak değişim öğrencisi olarak Amerika Birleşik Devletleri’ne gittim. Orada bir yıl kaldım ve liseyi bitirdim. Bu bir yıl süresince yaklaşık 10 bin nüfuslu küçük bir kasabadaydım. Bu kasabada inanması biraz zor ama 1971 yılında, pazartesi sabahları bir kamyon gelip (bir sivil toplum kuruluşuna ait bir kamyondu) bütün karton, oluklu mukavva, dergi, gazete, broşür her türlü kağıt atığı toplayıp gidiyordu. Perşembe günleri de yine aynı kamyon gelip plastik, cam, metal ne çıktıysa evlerden topluyordu ve çok ciddi sonuca ulaşıyorlardı.

1972’de Türkiye’ye döndüm. Ülkemizde o dönem geri dönüşüm faaliyetleri nispeten çok azdı. Hem farklı görüşteki üniversite öğrencileri, gençlik kuruluşlarıyla, hem belediyeler ile görüşmeler yaptım fakat kimse geri dönüşüm fikriyle çok fazla ilgilenmedi. Bu yüzden ben de projeyi rafa kaldırıp tahsilime devam ettim, tıp fakültesini bitirdim. Sonra da uzman oldum.

1986 yılında Lokman Hekim Sağlık Vakfı’nı üç idealist arkadaşımızla beraber kurduk. Bunun üzerinden üç sene geçtikten sonra geri dönüşüm yapmaya karar verdik. Önce eşe dosta haber verdik. Evlerinde, iş yerlerinde birikmekte olan kağıt atıklarını toplamaya başladık. Buna ben başladım. Sırtımda taşıyarak başladım. Haftada bir günümü (ayda dört gün) bu işe ayırdım. Ekim 1989’da kendi aracımla bir ayda 230 kg topladım. Sonra dostlardan da yardım aldım. Birisi minibüs verdi, birisi kamyonet verdi. Kasım 1989’da dört gün kağıt atıkları toplayarak yaklaşık 600 kg topladım. Aralık 1989’da da yine ayda dört gün yaklaşık 1 ton kağıt toplayınca bu işin Türkiye’de, İstanbul’da da olabileceğini düşünüp, dostlarımızın da desteğiyle bir kamyonet kiralayıp, bir de profesyonel bir kişiyi işe alıp kağıt geri dönüşüm işine başladık. Her sene toplanan miktarı artırarak geri dönüşüm yapmaya devam ettik. Sadece kağıt değil, naylon da topluyorduk ama ağırlıklı olarak kağıt topluyorduk. Buradan elde ettiğiniz geliri, masraflar çıktıktan sonra yapmakta olduğumuz hastane inşaatında kullanmaya başladık. Biz bu kağıt toplama ve geri dönüşüm işine 1989 yılında başladıktan sonra 1991 yılında ÇEVKO, 1992’de de TEMA kuruldu ve onlar da bir takım çevresel faaliyetlerde bulundular. Ama burada önderlik eden kuruluş Lokman Hekim Sağlık Vakfı idi. Özellikle bizden başka gönüllü olarak ve bir sivil toplum kuruluşu olarak atık kağıtları toplayan, bunları değerlendiren, bunların çöpe gitmesine mani olan başka bir kuruluş olmadığı için faaliyetlerimizde çok ciddi toplumsal bir destek gördük. 1989 yılından 2012 yılı sonuna kadar yaklaşık 31 bin ton atık kağıt toplayarak çok değerli katkılar sağladık. Sloganımız “Bir Taşla Sekiz Kuş Vurmak (Kurtarmak)’’ idi.

Kağıt geri dönüşüm operasyonumuz, özellikle 1989-1999 arasında bize çok ciddi bir artı değer sağladı. Lokman Hekim Sağlık Vakfı’na yaklaşık 100.000 dolar katkı sağladık. Bu katkıyla da Gebze’deki hastanemizin yapımına ciddi bir güç sağlamış olduk. Dolayısıyla geri dönüşüm gelirleri 21 yataklı hastanemizin inşaatında kullanıldı.

Daha sonra lisanslı bir işletmeyle işbirliği yapıp 2002 yılından sonra da onlarla beraber çalıştık. O sırada profesyonel ekiplerle birlikte çalışıyorduk. İstanbul’un iki ucunda depolarımız vardı. O işbirliği içinde de topladığımız miktar çok arttı fakat çok verimli bir çalışma değildi. Bakanlığın çıkardığı ambalaj atıkları yönetmeliğinden sonra istediğimiz kadar kağıdı serbest bir şekilde toplama durumumuz kalmadı. Ağırlıklı profesyoneller ve çöp kutularından kağıt toplayan kişiler ön plana geçtiler.

Bugüne kadar sizin bu dikkat çekici girişiminiz kimlere nasıl ilham oldu. Sizin yolunuzdan giden var mı?

Daha önce de belirttiğim gibi, 17 yaşında ABD’deki geri dönüşüm faaliyeti bana ilham verdi ve geri dönüşüm işine girmemize vesile oldu. Amerika bu kadar güçlüyken, güçlü bir ekonomiye sahipken yine de bütün atıklarına sahip çıkıp bunları geri dönüştürebiliyor, nispeten fakir olan Türkiye 1972 yılında bunu neden yapmıyor? TEMA ve Ayhan Şahenk Vakfı, Lokman Hekim Sağlık Vakfı’ndan örnek alarak bir ara kağıt geri dönüşümü yaptılar, ancak birkaç seneden sonra sürdüremediler.

Sıfır Atık Projesi hakkında neler söylemek istersiniz?

Sıfır Atık Projesi gerçekten ideal bir proje, dolayısıyla desteklenmesi gerek. Ama bizim ilk başlarda yaptığımız gibi ana okullarında ve ilkokullarda bu eğitimi vermediğimiz sürece sıfır atıkla ilgili bir yerlere varmamız pek mümkün değil. Ayrıca, öncelikle yetkilendirilmiş kuruluşların, ardından belediyeler ve tüm kamu kurum ve kuruluşlarının kağıt geri dönüşüm firmalarına çok daha ciddi bir destek vermesi gerekir.

Türkiye’de geri dönüşüm bilinci oluşması için neler yapılmalı?

Türkiye’de geri dönüşümcü bilincin oluş- ması için eğitime ve ekonomik desteklere ve organizasyona çok fazla ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.

Geri dönüşümün çevremiz, ülkemiz, dünyamız için önemi nedir?

“Geri dönüşümün çevremiz, ülkemiz ve dünyamız için önemi nedir?” diye sorduğunuzda bunu hep beraber 2020’de yaşadık. Çevreye bu kadar zarar verdiğimizde, doğayı bu kadar hırpaladığımızda doğa tabii ki geri dönüp verdiğimiz bu zararların karşılığında acısını çıkartacaktı. Ben Covid-19 salgınının doğanın bir tepkisi olduğunu düşünüyorum. Acımasızca tahrip ettiğimiz çevreyi hiçe saydık. Doğa hiçbir şey yapmaz, yaptıklarımızın bir cezası olmaz diye düşünürken bizi Covid-19 ile gerçekten kendimize getirmeye çalıştı. Durum budur.

The post Kağıt Toplayarak hastaları Tedavi Ettiler, Öğrencilere Burs Verdiler appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>
https://geridonusumekonomisi.com.tr/kagit-toplayarak-hastalari-tedavi-ettiler-ogrencilere-burs-verdiler.html/feed 0 2507
Medeniyet Hamurunu Yoğuran Öğretmen https://geridonusumekonomisi.com.tr/medeniyet-hamurunu-yoguran-ogretmen.html https://geridonusumekonomisi.com.tr/medeniyet-hamurunu-yoguran-ogretmen.html#respond Tue, 02 Mar 2021 08:27:10 +0000 https://geridonusumekonomisi.com.tr/?p=2300 Medeniyet Hamuru isimli sosyal medya hesabı da açan Nebahat Öğretmen, kağıt yapım kursları bile vermeye başladı.

The post Medeniyet Hamurunu Yoğuran Öğretmen appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>

Yalova’da Nebahat Kavak isimli öğretmen öğrencileriyle birlikte kağıt üretmeye başladı. Atık kâğıtlardan defter, zarf yaparak başlayan süreç zamanla gelişti. Şimdilerde takı kutusu, süs eşyası, kâse gibi değişik ürünler üretir hale geldiler. Medeniyet Hamuru isimli sosyal medya hesabı da açan Nebahat Öğretmen, kağıt yapım kursları bile vermeye başladı.

Nebahat Kavak

Geri Dönüşüm Kahramanı olarak bu sayımızda Nebahat Öğretmene yer verdik. Atölyesinde ziyaret ettiğimiz Nebahat Kavak’ın kağıt geri dönüşüm alanındaki hikayesini dinledik.

Atatürk’ün “Medeniyet Hamuru” ifadesini kullandığı kağıda ilginiz nasıl başladı?

Ben Yalova’lıyım. Yalova Lisesi’nde tarih öğretmenliği yapıyordum. Her sene okul olarak çeşitli kurumların açtığı yarışmalara proje hazırlıyoruz. TÜBİTAK’ın açmış olduğu bir yarışmaya hazırlanırken, Yalova’da İbrahim Müteferrika Kağıt Müzesi var, çocukları oraya geziye götürmüştük. Biliyorsunuz, Osmanlı’da kağıt üretimi ilk kez Yalova’da yapılıyor. O zamanlar kağıt üretim merkezi olarak faaliyet gösteren yapı şu an Kağıt Müzesi olarak kullanılıyor. Oranın müdürü ve benim ustam bize, “Gelin, burada kendi kağıdınızı üretin. Belki bununla alakalı bir proje yaparsınız.” diyerek ilham vermiş oldu. Çocuklar bu fikri duyunca çok heyecanlandılar. Bunun ardından biz gittik, çırak gibi kağıt yapımını öğrenmeye başladık ve alt karışımlı bir kağıt yaptık. Eğitimlerin ardından hocamızın da destekleri ile Mevlana Kağıdı adını verdiğimiz 6 karışımlı kağıdı ürettik.

Bu karışımda neler kullanıldı?

Geri dönüşümlü kağıt, keten, pamuk, polyester olmayan tekstil ürünleri var. Bunların doğru oranda kullanılması ile sadece kağıt değil küçük bir oranda da olsa tekstil ürünlerinin de geri dönüşümü yapılabiliyor. Pek çok farklı malzeme kullanıldığı için Mevlana’nın, “Ne olursan ol yine gel” deyişinden ilham alarak kağıdın adını Mevlana Kağıdı koyduk ve TÜBİTAK’ın yarışmasına bu proje ile katıldık. Yarışmanın bölge elemelerinde birinci olduk ve Türkiye finaline gittik orada da ilk 10 içinde yer aldık. Bu deneyim bizim ufkumuzu açtı. Oraya gelen iş insanları, uzman insanlar bize çok fikir verdi. Yarışma sonrasında biz çalışmalarımıza devam ettik, tohumlu kağıt yaptık. Daha sonra İstanbul maceramız başladı. Burada TÜBİTAK fuarlarına katıldık. İlgi gördük, olumlu tepkiler aldık ve belediyeler bizi kendi festivallerine davet etmeye başladı. Bu festivallerde insanlar bizi iyiden iyiye tanıdılar ve talepler başladı. Milli Eğitim Bakanlığının desteği ile burada ekipmanları topladım ve küçük bir atölye kurdum. Çalışmalara başladık, yarışmalara katıldık, projelerimiz bazı yarışmalarda özel ödüller aldı. Böylece insanlar tanımaya başladı. Ben önceleri sosyal medyaya bu kadar önem vermezken potansiyeli anlamaya başladım. Instagram sayfamızı açtık ve kağıttan ürettiğimiz objeleri orada paylaşmaya başladım.

Biraz da kağıdı geri dönüştürme sürecinizden bahseder misiniz?

Biz kağıdı iki gruba ayırıyoruz. Birincisi geri dönüşüm hamur. Kağıt olmuş ve yeniden kağıt olacak olan. İkincisi ise lifli kağıtlar. Lifli kağıtlar daha çok bitki kökenli yani dut, kenevir, pamuk, keten gibi bitkilerinden yapılan genelde Uzakdoğu’da kullanılan kağıt türü. Türklerde de Çinlilerden hemen sonra Semerkant’ta kağıt atölyeleri kuruluyor ve dut ağacının lifleri kullanılıyor. Tabii Çinlilerin kullandığı dut ile bizim kullandığımız dut arasında farklar var. Bizim kullandıklarımız daha budaklı ve iri iken Çinlilerin dutları daha küçük ve düz. Budama mevsiminde bunlar toplanıyor, kurutuluyor daha sonra büyük kazanlarda kaynatılıyor. Zaten kağıt üretim merkezleri su kaynağı kenarlarında kurulur çünkü kağıdı üretmek için büyük miktarlarda su kullanılıyor. Kaynatma işleminden sonra kabukları soyuluyor, dövülüyor içerisine bazı maddeler atılıyor, kireç suyunda bekletiliyor. Dövüldükten sonra hamur haline getiriliyor, teknelere atılıyor, elekler yardımı ile alınıyor, bezlere seriliyor preslendikten sonra bezlerden ayırıp bir kez daha presliyorsunuz ve kağıt haline geliyor. Kullanılırken buna “ahar” ve “mühre” yapmak gerekiyor. Geri dönüşümde ise özellikle sınıflara gidip ayrıştırma yapmalarını istiyoruz. “Çocuklar, bu geri dönüşüm kutumuz buraya çöp atmayın sadece ayık kağıt atacağız.” diyoruz. Beyaz kağıt ile yumurta kolisi, karton gibi kağıt mamullerini de ayrı topluyoruz. Mesela kartvizit gibi bir ürün yapacaksam, defter yapacaksam o zaman daha çok birinci hamur kağıttan faydalanıyorum. Fakat bir obje yapacaksam daha çok yumurta kolisi gibi ürünlerden faydalanıyorum. Koli gibi materyallerden de kağıt olur ama bunların dayanıklılığı biraz daha düşük.

Pek çok üründen bahsettik. Kağıtlardan neler yapıyorsunuz?

Günlük hayatımızda kağıttan yapılan pek çok şey kullanıyoruz. Biz işte bu kullandığımız her şeyi yapabiliyoruz. Biz şu an takvim yapmakla uğraşıyoruz. Defter, kartvizit, kartpostal, hat, ebru sanatçıları için kağıtlar gibi şeyler yapabilirsiniz. Kağıt hamuru kolay şekil aldığından ve mermer ya da seramikten daha az maliyetli olduğundan heykel yapan arkadaşlarımız var. Kâseler, takı kutuları, tabaklar gibi ürünler de yapıyoruz.

Şu anda Türkiye’de geri dönüşüm bilinci oluşması için neler yapılmalı?

Bana kalırsa en temelden başlamak gerekiyor. Milli Eğitim Bakanlığı çalışmalar yapabilir. Şimdi çocuklar geri dönüşüm kutularına atıkları atıyor ama nereye gittiğini bilmiyor. Bu tarz yaratıcı atölyeler kurulabilir, böylece çocuklar geri dönüşümün faydalarını yakından deneyimleyebilirler. Kağıt geri dönüşümü konusunda biz iyi değiliz. Ben pek çok belediyeyle konuştum, “ev hanımlarına eğitim verebiliriz, çocuklara bunu öğretebiliriz” dedim fakat sağlıklı bir geri dönüş alamadım. En azından geri dönüşümü yayabilsek bile bir başlangıç olur. Türkiye’nin kağıt ithalatının yüzde 8’i sanatsal kağıt. Yani hat ve ebru sanatlarında kullanılan kağıt. Biz bunu burada yapabiliriz. Bizden yüzyıllar sonra kağıdı kullananlar, şu an bize bir marka ile sanatsal kağıt satıyor. Hangi sanatçıya sorsam bu markayı kullandığını ya da kullanmak istediğini söylüyor. Benim en büyük idealim Türk kağıdını yeniden raflarda görmek. Ben çok kez sitem ettim. Ebru, hat kursları var Türkiye’de fakat bunda kullandığınız kağıdın bir kursu yok.

The post Medeniyet Hamurunu Yoğuran Öğretmen appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>
https://geridonusumekonomisi.com.tr/medeniyet-hamurunu-yoguran-ogretmen.html/feed 0 2300
SEN İYİ BAKARSAN AĞAÇ BİN YIL YAŞAR https://geridonusumekonomisi.com.tr/sen-iyi-bakarsan-agac-bin-yil-yasar.html https://geridonusumekonomisi.com.tr/sen-iyi-bakarsan-agac-bin-yil-yasar.html#respond Thu, 21 May 2020 22:43:34 +0000 https://geridonusumekonomisi.com.tr/?p=1721 Burdurlu heykel ustası Durul Bakan, 2015 yılından beri doğadaki vazifesini
bitirmiş ağaç parçalarından heykeller yapıyor. Yarattığı heykelleri sergilediği Antalya Expo’dan itibaren tanınmaya başlayan Bakan,
heykel yapıp satmaktan çok doğa sorunlarına dikkat çekmeyi hedefliyor.

The post SEN İYİ BAKARSAN AĞAÇ BİN YIL YAŞAR appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>

Burdurlu heykel ustası Durul Bakan, 2015 yılından beri doğadaki vazifesini
bitirmiş ağaç parçalarından heykeller yapıyor. Yarattığı heykelleri sergilediği Antalya Expo’dan itibaren tanınmaya başlayan Bakan,
heykel yapıp satmaktan çok doğa sorunlarına dikkat çekmeyi hedefliyor.

Duygusal ve hassas bir kişiliğe sahip olduğu için denediği işlerden memnun olmayan Durul Bakan hem doğayı koruyabileceği hem de sanatçı ruhunu ortaya çıkarabileceği uğraşını, 2015 yılında deniz kenarında dolaşırken tesadüfen fark etmiş. Yerdeki bütün ağaç parçalarını, onlarla ne yapacağını bile bilmeden toplayan Bakan, bugün onlardan devasa heykeller yapıyor.
Bize kendinizi tanıtabilir misiniz?

1971 doğumluyum. Babam memur. Anadolu’nun birçok ilinde bulunduk
Aslen Burdurluyum, Antalya’da yaşıyorum. Atölyem de Antalya’da.

Heykeltıraşlıktan önce neler yaptınız? Bu alana ne zaman yöneldiniz?
Aslında ben kendime heykeltıraş demiyorum. Lise mezunuyum, açık öğretim okudum. Fakat çocukluk yıllarımda babam çok kitap okuttu. Bu kitap okumalar zamanla insanın sorgulama kabiliyetini geliştiriyor. Hayatımın farklı dönemlerinde farklı sektörlerde çalıştım. Nakliye de yaptım ticarette. Fakat yapmaktan keyif aldığım işler bunlar değildi. Yapı olarak duygusalım, hissiyata önem veriyorum, doğayı çok seviyorum. Ticareti ve alışveriş yapma işlerini duygusal yapım gereği beceremedim. Her zaman sanata karşı bir ilgim vardı. Lise yıllarında stand-up yapıyordum. Bir yerlerde çıkmıyorum tamamen yakın çevreme, arkadaşlarıma yapıyordum fakat ederi yoktu. Bir de memur bir çevrede böyle şeyler de insanlara saçma geliyordu. Daha sonra gitar çaldım, hep hayalimdi gitar çalmak, kendimi sahnede hayal ederdim. Bir süre gitar çalmaya devam ettim ardından onu da bıraktım. Daha sonra dediğim gibi farklı farklı sektörlerde çalıştım ancak insanlarla olan sıradan ilişkileri oturtamadım. 2011 yılında her şeyi bıraktım, inzivaya çekildim ve 2015 yılına kadar bu süreç devam etti. Yıllardır kafamda olan küresel ısınma,
insan ilişkileri, doğa ve insan konularına bu süreçte daha fazla yoğunlaştım. Kendimi dinlemek için çıktığım deniz kenarı gezilerinde bu heykellerimi yaptığım ağaç dallarını toplamaya başladım ve heykel yapmaya başladım. İlk yaptığım heykel en güzel çalışmam diyebilirim. Bir yıl kadar sadece heykel yaptım. Daha sonra para pul kalmadı 15-16 heykel birikti. 2016 Expo Antalya başlamadan çalışmalarımı fark ettiler
ve bir sergi yapmamı istediler. “Çiçek Açan Şehirler” projesi kapsamında
bir sergi yaptım. Bu projede Antalya dünya çapında bir ödül aldı. Expo Antalya başlayınca bütün yaptığım heykelleri satın almak istediler. Başarılı
oldum. Eğer olamasaydım da heykel yapmaya hep devam edecektim ama şehri bırakıp köye yerleşecektim.

Yeni projeleriniz var mı?

Ülkemizde heykel satarak geçinmek çok zor, Müslüman mahallesinde salyangoz satmak deyimi gibi. İnsanlar çalışmalarımı beğeniyor ancak aferinden öteye geçmiyorlar. Benim çalışmalarımın ne kadar dayanacağını, bozulup bozulmayacağını soruyorlar. İyi bakarsan bin yıl bozulmaz, ağaca bir şey olmaz. Benim çalışmalarımı bedel ödeyip alacak insanların belli bir hayat görüşü, doğaya karşı saygısı ve sevgisi olması lazım. Çünkü ben de kazancımın bir kısmıyla yaban hayvanlarının korunmasına ve ağaçlandırma çalışmalarına destek veriyorum. Ben heykel yapıp satmaktan ziyade toplumsal bir bilinç oluşturmak istiyorum. Bugüne kadar daha çok çevresel projelerde yer aldım, böyle devam etmek istiyorum. Ağaçlandırmaya ve doğaya yönelik birlik olmalı ve o yönde çalışmalıyız.

DOĞANIN ŞAKASI YOK

Doğaya bağlı ve saygılı birisiniz. Peki, geri dönüşüm ve küresel ısınma
ile alakalı ne düşünüyorsunuz?


Geri dönüşümün temel mantığı kullanım ömrünü tamamlamış materyallerin yeniden kullanılmasıdır. Bana göre bunun doğal olan ve doğal olmayan iki şekli var. Tabii geri dönüşümden önce insanlar bilinçli üretmeli ve bilinçli tüketmeli. Endüstriyel malzemelerden sanatsal çalışmalara sıcak bakmıyorum çünkü onların endüstride geri dönüştürülürse bir kullanımı olacak. Birkaç belediye benden pet şişelerden
heykel yapmamı istedi, hâlbuki bunlar endüstriyel olarak geri kazanılsa biz
biraz daha az petrol ürünü tüketeceğiz. Ben pet şişelerden heykel yaparsam çocuklara geri dönüşümü özendiremem. Doğal ürünlerden heykel yapıyorum, bunun da bir şartı kullandığım ürünlerin, ağaç dallarının doğada vazifesini bitirmiş olması. Orman altı ürünleri toplamıyorum çünkü onlar da doğal döngünün bir parçası, toprağa geri dönüyorlar.

İklim krizine gelecek olursak insanlar üzerinde bulunduğu gezenle uyumlu ve barışık yaşamıyor. Diğer canlılarla uyumumuz da yok; insanoğlu doludizgin, dramatik bir sona doğru koşuyor. Dünya kendisini bir şekilde yeniler, önemli olan hangi türlerin bu değişime ayak uydurabileceği. İnsan ayak uyduramayacak. Milyarlarca yıllık dünya bu hale kendi kendine gelmedi. Biz yaptık. Plastik ürünleri kullanıyoruz, genetiği değiştirilmiş ürün kullanıyoruz, her tarafımız kanserojen. Dışarı çık, üzerinde polyester bazlı giysi olmayan bir tek insan yok. Dünya kendisini yenileyecek dediğim gibi ama bizle ama bizsiz. Doğanın şakası yok.

The post SEN İYİ BAKARSAN AĞAÇ BİN YIL YAŞAR appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>
https://geridonusumekonomisi.com.tr/sen-iyi-bakarsan-agac-bin-yil-yasar.html/feed 0 1721