iklim değişikliği - Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi https://geridonusumekonomisi.com.tr/etiket/iklim-degisikligi Geri Dönüşüm Portalı Thu, 23 Feb 2023 13:08:58 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.3 https://i0.wp.com/geridonusumekonomisi.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/gd_ikon.png?fit=32%2C32&ssl=1 iklim değişikliği - Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi https://geridonusumekonomisi.com.tr/etiket/iklim-degisikligi 32 32 161676614 24 BELEDİYE “İKLİM İÇİN BİZ VARIZ” DEDİ! https://geridonusumekonomisi.com.tr/24-belediye-iklim-icin-biz-variz-dedi.html https://geridonusumekonomisi.com.tr/24-belediye-iklim-icin-biz-variz-dedi.html#respond Fri, 20 Mar 2020 11:24:31 +0000 https://geridonusumekonomisi.com.tr/?p=1600 Altısı Büyükşehir Belediyesi olmak üzere 24 belediye Boğaziçi Üniversitesi’nde bir araya gelerek “İklim İçin Biz Varız” deklarasyonunu imzaladıklarını açıkladı. Belediyeler, Paris İklim Anlaşması’nın küresel ısınmayı 1.5 derece sınırında tutma hedefine yönelik çalışmalarda bulunacaklarını taahhüt etti.

The post 24 BELEDİYE “İKLİM İÇİN BİZ VARIZ” DEDİ! appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>

Altısı Büyükşehir Belediyesi olmak üzere 24 belediye Boğaziçi Üniversitesi’nde bir araya gelerek “İklim İçin Biz Varız” deklarasyonunu imzaladıklarını açıkladı. Belediyeler, Paris İklim Anlaşması’nın küresel ısınmayı 1.5 derece sınırında tutma hedefine yönelik çalışmalarda bulunacaklarını taahhüt etti.

İklim krizinin kentlerde yaşanan en büyük sorunlardan biri olduğu gerekçesi ile 24 belediye, İstanbul’da İklim İçin Kentler Çalıştayı’nda bir araya geldi. Boğaziçi Üniversitesi UN SDSN Türkiye, 350 Türkiye ve Yerel İzleme Araştırma ve Uygulamalar Derneği ortak girişimi ile gerçekleştirilen organizasyon, açıklanan ortak deklarasyon ile sona erdi.

Boğaziçi Üniversitesi Rektörlük Binası’nda gerçekleşen deklarasyona, çalıştaya katılan belediye temsilcilerinin yanı sıra Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar katıldı.

Çalıştayın açılışına ise Çiğli Belediye Başkanı Utku Gümrükçü ile Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ve Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı Fatma Şahin de katıldı. Fatma Şahin yaptığı konuşmada “En büyük sorunun uygulamada olduğunu, zihinlerin buna hazır olmadığını görüyoruz. Bu konuların hızlı bir şekilde çözüme ulaşmasına ihtiyacımız var” dedi.

“İKLİM İÇİN BİZ VARIZ”

İklim İçin Kentler deklarasyonunu, deklarasyon imzacıları adına “İklim İçin Biz Varız” diyerek okuyan Adana Büyükşehir Belediyesi Başkanı Zeydan Karalar, kentlerin iklim krizindeki rolüne dikkat çekti. Karalar, deklarasyonun küresel ölçekte doğal kaynak tüketiminin %75’inden, karbondioksit salınımlarının %70’inden sorumlu olan kentlerin iklim değişikliğinin faili olduğunu vurguladığını söylerken, adil, eşitlikçi ve yaşanabilir bir gelecek için iklim krizine karşı herkesin somut adımlar atması gerektiğini söyledi.

İKLİM İÇİN KENTLER DEKLARASYONU: İKLİM İÇİN BİZ VARIZ!

Gün geçtikçe bir kriz haline dönüşen iklim değişikliği, kentlerimizin karşı karşıya olduğu en büyük sorunlardan biri. Sıcak hava dalgaları, aşırı hava olayları, su varlığının azalması ve gıda krizi gibi bir dizi afet her geçen gün daha da artıyor. Bu durum, kentlerimizin karşı karşıya kaldığı ekonomik ve sosyal sorunları giderek derinleştiriyor. Küresel ortalama sıcaklıkların artmasından en çok etkilenecek kentler, aynı zamanda sera gazı salınımlarının yoğunlaştığı yerler. Bilim, kentlerimizin, küresel ölçekte doğal kaynak tüketiminin %75’inden, karbondioksit salınımlarının ise %70’inden sorumlu oldukları için iklim değişikliğinin de baş faili olduğunu gözler önüne seriyor. Ülkemiz ne yazık ki iklim krizinden en çok etkilenecek coğrafyalardan birinde bulunuyor. Adil, eşitlikçi ve yaşanabilir bir gelecek için iklim krizine karşı herkesin somut adımlar atması gerekiyor.

Bizler bu metni imzalayan yerel yönetimler olarak, -Bilimsel veriler ışığında, uluslararası standartlara uygun veri toplama yöntemleri kullanarak karbon salınımlarını azaltmak ve krize karşı uyum politikalarını hayata geçirmek için İklim Değişikliği Eylem Planlarımızı hazırlayacağımızı,

-Yaşanabilir bir gelecek için kentlerimiz
de sürdürülebilir ulaşım, yenilenebilir enerji ve ekolojik tarım uygulamalarına öncelik vereceğimizi,

-İklim değişikliği ile mücadele eden yerel, ulusal ve uluslararası kurumları, girişimcileri, kooperatifleri ve sivil toplum örgütlerini destekleyeceğimizi, işbirliklerine dahil olacağımızı,

-Hem kentimizde risk altında bulunan
yurttaşlarımızı hem de kentlerimizin altyapısını korumak için imar planlama süreçlerinde iklim krizi ve etkilerini önlemeyi önceliklendireceğimizi,

-Paris Anlaşması’nın ortaya koyduğu vizyon çerçevesinde, 2030 yılına kadar küresel ısınmayı 1.5°C sınırında tutmak için, adil, eşitlikçi, yaşanabilir kentler için üzerimize düşen sorumlulukları yerine getireceğimizi taahhüt etmekteyiz.

İmzacı Belediyeler

Büyükşehir Belediyeleri:

Adana Büyükşehir Belediyesi, Ankara Büyükşehir Belediyesi, Aydın Büyükşehir Belediyesi, Bursa Büyükşehir Belediyesi, Erzurum Büyükşehir Belediyesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi,

İl Belediyeleri:

Bolu Belediyesi, Tunceli Belediyesi, Edirne Belediyesi, Rize Belediyesi

İlçe Belediyeleri:
Acıpayam Belediyesi (Denizli) Tepebaşı Belediyesi (Eskişehir) Avcılar Belediyesi (İstanbul) Bağcılar Belediyesi (İstanbul) Beşiktaş Belediyesi (İstanbul) Kadıköy Belediyesi (İstanbul) Sarıyer Belediyesi (İstanbul)
Sultanbeyli Belediyesi (İstanbul) Bornova Belediyesi (İzmir) Çiğli Belediyesi (İzmir) Karşıyaka Belediyesi (İzmir) Fethiye Belediyesi (Muğla) Çerkezköy Belediyesi (Tekirdağ) Bodrum Belediyesi (Muğla) Ayvalık Belediyesi (Balıkesir)

The post 24 BELEDİYE “İKLİM İÇİN BİZ VARIZ” DEDİ! appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>
https://geridonusumekonomisi.com.tr/24-belediye-iklim-icin-biz-variz-dedi.html/feed 0 1600
AVRUPA YEŞİL DÜZEN BELGESİ YAYIMLANDI: “ALDIĞINDAN FAZLASINI VEREN, YENİ BİR BÜYÜME STRATEJİSİ https://geridonusumekonomisi.com.tr/avrupa-yesil-duzen-belgesi-yayimlandi-aldigindan-fazlasini-veren-yeni-bir-buyume-stratejisi.html https://geridonusumekonomisi.com.tr/avrupa-yesil-duzen-belgesi-yayimlandi-aldigindan-fazlasini-veren-yeni-bir-buyume-stratejisi.html#respond Mon, 09 Mar 2020 13:53:06 +0000 https://geridonusumekonomisi.com.tr/?p=1563 Avrupa Komisyonu, birlik ekonomisini kökünden değiştirebilecek Avrupa Yeşil Düzen Belgesi'ni yayımladı. Avrupa Yeşil Düzeni (European Green Deal), Ekim 2020’de kabul edilmesi beklenen iklim yasası ile birlikte, AB’nin doğal sermayesini korumayı, artırmayı ve vatandaşlarını çevre kaynaklı risklerden korumayı hedefliyor. Bu dönüşümün katılımcı ve adil olması gerektiği de metinde vurgulanıyor.

The post AVRUPA YEŞİL DÜZEN BELGESİ YAYIMLANDI: “ALDIĞINDAN FAZLASINI VEREN, YENİ BİR BÜYÜME STRATEJİSİ appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>

Avrupa Komisyonu, birlik ekonomisini kökünden değiştirebilecek Avrupa Yeşil Düzen Belgesi’ni yayımladı. Avrupa Yeşil Düzeni (European Green Deal), Ekim 2020’de kabul edilmesi beklenen iklim yasası ile birlikte, AB’nin doğal sermayesini korumayı, artırmayı ve vatandaşlarını çevre kaynaklı risklerden korumayı hedefliyor. Bu dönüşümün katılımcı ve adil olması gerektiği de metinde vurgulanıyor.

Avrupa Komisyonu, Avrupa Yeşil Düzen Belgesi’ni yayımladı. Belgeye göre Komisyon, seçilen sektörlerde, ihracatla oluşan karbon sızıntısını azaltmak için “Karbon Sınır Düzenleme Mekanizması” önerecek ve emisyonların 1990 seviyelerine kıyasla 2030’a kadar en az %50 ila %55 arasında azaltılmasını sağlayacak.

METİN NELER İÇERİYOR?

Metinde, AB’nin güçlü olduğu yönlerinden yararlanarak, iklim ve çevre uygulamalarında, tüketici koruma ve işçi haklarında dünyada öncü olabileceğinin üzerinde duruyor. Büyük kamu yatırımlarının ve özel sermayenin doğrudan iklim ve çevre eylemlerine aktarılmasına ihtiyaç duyulurken, sürdürülebilir olmayan eylemlerden kaçınılması gerektiği de vurgulanıyor. Avrupa Yeşil Düzeni her sektörde gereken dönüşümü hızlandırmayı hedefliyor.

Metin; AB’nin, tutarlı ve sürdürülebilir bir finansal sistemin inşa edilmesi yönündeki uluslararası çabalara önayak olacağının altını çiziyor. Yeşil Düzen’in iddialı çevre hedeflerinin sadece Avrupa tarafından sağlanamayacağı metinde birçok kez ifade ediliyor. İklim değişikliği ve biyoçeşitlilik kaybı, ulus ötesi ve küresel bir sorun. AB, finansal kaynaklarını, uzmanlığını ve etkisini sürdürülebilirlik yolunda diğer ülkeleri harekete geçirmek adına kullanacak.

Yeşil Düzen’in, AB’nin 2030 hedeflerinin, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın (SDG) ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in politik prensiplerinin, Komisyon tarafından uygulanması yönündeki stratejilerinin ayrılmaz bir parçası olduğu belirtiliyor.

Metin, Yeşil Düzen’in barındırdığı anahtar politika ve uygulamaları ortaya koyuyor. Metne göre Yeşil Düzen’e geçiş sürecinde yer alan unsurlar arasında ekosistemlerin ve biyoçeşitliliğin korunması ve iyileştirilmesi; adil, sağlıklı ve çevreci bir beslenme sistemi, kimseyi arkada bırakmamayı kapsayan Adil Geçiş süreci, Adil Geçiş için finansman sağlanması, döngüsel ve temiz bir ekonomi için endüstrinin harekete geçirilmesi, AB’nin 2030 ve 2050 iklim hedeflerinin artırılması ile temiz ve ulaşılabilir enerji sağlanması bulunuyor.

AB İKLİM YASASI’NA KAVUŞUYOR

Avrupa Komisyonu Avrupa’nın ilk “İklim Yasası”nı Mart 2020’ye kadar sunacak. Bu yasa Avrupa’nın 2050’de iklim nötr olma hedefini kanun nezdinde taçlandıracak.

Metin, AB’nin halihazırda, iklim nötr olma hedefi ile birlikte, ekonomisini modernize ettiğini ve dönüştürdüğünü belirtiyor. AB, 1990 ve 2018 yılları arasında emisyonlarını %23 oranında azaltırken ekonomisini ise %61 oranında büyüttü. Ancak halihazırdaki politikalar 2050’ye kadar emisyonları sadece %60 oranında azaltabilir. Komisyon, AB emisyonlarını 1990 seviyelerine kıyasla 2030’a kadar en az %50 ile %55 arasında azaltma hedefini 2020’de sunacağı etki değerlendirmesi planında açıklayacak.

Komisyon, Haziran 2021 tarihine kadar, bu ek emisyon azaltım planlarını gözden geçirecek, iklim bağlantılı tüm politika enstrümanlarında düzeltilmesini gerekli gördüğü yerleri belirtecek.

Bu düzeltmeler, Avrupa emisyon ticaretinin yeni sektörlere olası bir şekilde yönlendirilmesi de dahil olmak üzere, Emisyon Ticaret Sistemi, Üye Devletlerin Emisyon Ticareti Sistemi dışındaki sektörlerdeki emisyonların azaltılması ve arazi kullanımı, arazi kullanımı değişikliği ve ormancılık ile ilgili düzenlemeleri içerecek.

Metin, bu politikaların etkili bir karbon fiyatlandırması belirlenmesine yardımcı olacağını belirtiyor. Böyle bir desteğin,
tüketici ve şirketlerin davranışlarında değişimi teşvik edeceği, sürdürülebilir kamusal ve özel yatırımların artışını kolaylaştıracağı ifade ediliyor. Farklı fiyatlandırma enstrümanları birbirini tamamlamalı ve birlikte uyumlu bir politika çerçevesi sağlamalı. Vergilendirmenin de iklim hedefleriyle uyumlu olması kritik öneme sahip. Komisyon, Enerji Vergilendirmesi Direktifi’nin yeniden gözden geçirilmesi için de teklif sunacak.

Metin, diğer uluslararası ortakların AB ile aynı hedeflere sahip olmadığı sürece karbon sızıntısı riski olduğunu belirtiyor. Metne göre bu sızıntı, üretimin AB’den emisyon azaltma hedeflerinin düşük olduğu diğer ülkelere aktarılmasından ya da AB ürünlerinin daha fazla karbon yoğun ithalat ürünleri ile değiştirilmesinden kaynaklanacak.

HEDEFLERİNİ ARTIRAN KÂRDA, ARTIRMAYAN ZARARDA

Diğer ülkeler, AB’nin artırılmış hedeflerini göz önüne alıp kendi hedeflerini artırmazsa ve hedefler arasında seviye farklıkları devam ederse, Komisyon seçilen sektörlerde karbon sızıntısını azaltmak için bir “Karbon Sınır Düzenleme Mekanizması” önerecek. AB, bu vergi mekanizması ile, ticari partnerlerini de emisyon azaltımına yönlendirmeyi planlıyor. Böyle bir vergi, AB ile ticarette düşük emisyonlu ülkeleri, yüksek emisyonlu ülkelere göre daha avantajlı bir konuma getirebilir. Bu önlem, Dünya Ticaret Örgütü’nün ve AB’nin diğer uluslararası kuralları ile uyumlu olarak tasarlanacak. Önlem ayrıca, AB’nin Emisyon Ticaret Sistemi’ndeki karbon sızıntısı riskini önlemeyi işaret eden önemlere de bir alternatif olacak.

Komisyon aynı zamanda, AB’nin iklim değişikliğine uyumu ile ilgili yeni ve daha iddialı bir strateji ortaya koyacak. Strateji, iklim değişikliğini azaltma çabalarına rağmen, iklim krizinin Avrupa’ya verdiği büyük zararlar nedeniyle önemli.

Metin, enerji sisteminin dekarbonizasyonunun 2030 ve 2050 iklim hedeflerine ulaşmak açısından oldukça kritik olduğunu vurguluyor. Ekonomideki sektörler için enerji üretimi ve kullanımı, AB’nin emisyonlarının %75’inden sorumlu. Çalışma, enerji sektörünün yenilenebilir enerji üzerine kurulması, kömürden ise aşamalı bir şekilde vazgeçilmesi gerektiğini söylüyor. Bunu yaparken de AB’nin enerji arzının güvence altına alınması ve tüketiciler ve şirketler için uygun maliyetli olması lazım. Üye ülkeler, 2019’un sonunda gözden geçirilmiş enerji ve iklim planlarını da bu kapsamda sunacaklar. Bu planlar, AB’nin geniş hedeflerini destekleyecek iddiada olmak zorunda. Komisyon bu planları da denetleyecek. Bu, 2030 için artırılmış iklim hedefleri sürecini de destekleyecek. Üye Devletler 2023 yılında ulusal enerji ve iklim planlarını güncellediklerinde yeni iklim hedeflerini ortaya koymalılar.

ENDÜSTRİYİ TEMİZ VE DÖNGÜSEL EKONOMİ İÇİN HAREKETE GEÇİRME

1970 ila 2017 yılları arasında küresel yıllık doğal kaynak çıkarma oranı üçe katlandı
ve aynı şekilde artmaya devam ediyor. Seragazı salınımlarının yaklaşık yarısı doğal kaynak çıkarılması, yakıt, gıda ve materyallerin işlenmesi sonucu ortaya çıkıyor. Bu sebeple iklim nötrlüğe ve döngüsel bir ekonomiye ulaşmanın endüstride tam anlamıyla bir seferberlik gerektirdiğinin, endüstriyel sektörlerin ve bütün değer zincirlerinin dönüşmesinin 25 yıl süreceği belirtiliyor. 2050 yılında bu dönüşümün tamamlanması için önümüzdeki beş yıl içerisinde kararlar verilmesi ve harekete geçilmesi gerektiği vurgulanıyor.

Metin, bu dönüşümün sürdürülebilir ve iş yoğun ekonomik aktiviteleri artırmak adına bir fırsat olduğunu söylüyor. Döngüsel ekonomi aynı zamanda yeni iş kolları da yaratacak. Avrupa Yeşil Düzeni’nin, henüz yavaş ilerlemekte olan bu dönüşümün hızlanmasına ve daha katılımcı olmasına önayak olacağı belirtiliyor.

Avrupa Komisyonu, Mart 2020’de yeşil dönüşüm ve Yeşil Düzen kapsamındaki hedeflere ulaşılmasında anahtar bir role sahip dijital dönüşüme vurgu yapmak adına, AB endüstriyel stratejisini belirleyecek. Ayrıca, enerji yoğun olan çelik, kimya ve çimento gibi sektörlerin karbonsuzlaştırılması ve modernize edilmesinin oldukça önemli olduğu vurgulanıyor.

Komisyon’un 2018 plastik stratejisine yoğunlaşarak tekstil sektörü ve lastiklerin aşınması sonucu ortaya çıkan mikroplastiklere karşı mücadele edeceği belirtiliyor. Komisyon’un 2030 itibarıyla her türlü ambalaj ve paketlemenin biyolojik olarak çözünür ve bitki bazlı plastik yoluyla sağlanması yönünde uygulamalar yaratacağı ve tek kullanımlık plastiklere yaptırımlar getireceği vurgulanıyor.

The post AVRUPA YEŞİL DÜZEN BELGESİ YAYIMLANDI: “ALDIĞINDAN FAZLASINI VEREN, YENİ BİR BÜYÜME STRATEJİSİ appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>
https://geridonusumekonomisi.com.tr/avrupa-yesil-duzen-belgesi-yayimlandi-aldigindan-fazlasini-veren-yeni-bir-buyume-stratejisi.html/feed 0 1563
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN NERESİNDEYİZ? https://geridonusumekonomisi.com.tr/iklim-degisikliginin-neresindeyiz.html https://geridonusumekonomisi.com.tr/iklim-degisikliginin-neresindeyiz.html#respond Tue, 24 Sep 2019 09:38:43 +0000 https://geridonusumekonomisi.com.tr/?p=1317 Boğaziçi Üniversitesi - İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Başkanı Prof. M. Levent Kurnaz bizim için iklim değişikliğini ve çözümlerini ele aldı.

The post İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN NERESİNDEYİZ? appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>

Prof. M. Levent Kurnaz
Boğaziçi Üniversitesi – İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Başkanı

Hayattaki çoğu problemimiz “şimdi” ve “burada” temelli problemlerdir. “Şimdi ve burada”dan en az birinin olmadığı önemli bir problem düşünmemiz oldukça zordur. Oysa iklim değişikliği “şimdi ve burada”dan ziyade “gelecekte ve başka yerde” şeklinde algılanan bir problemdir. ABD’de yapılan bir araştırma çoğu kişinin, ülkenin önemli kesiminin iklim değişikliğinden etkileneceğine inandığını gösteriyor. Ama aynı kişilere “Peki siz iklim değişikliğinden etkilenecek misiniz?” diye sorulduğunda bu kişilerin çoğunluğu etkilenmeyeceklerine inandıkları ortaya çıkıyor. Bu, insanların iklim değişikliğine bakışlarını açıklamaya yeterli. “Evet, öyle bir problem olduğuna inanıyorum, ama benim daha önemli problemlerim var ve beni etkileyeceğini düşünmüyorum.” diye düşünüyorlar. Ne yazık ki küresel ısınma şimdi bizi etkiliyor olsa da problemin ne derece büyük olduğunu çocuklarımız ve torunlarımız görecekler ve o zaman da bir şeyler yapabilmek için vakit ya çok daralmış ya da geçmiş olacak. Bunun yanında ülkemiz insanı gördüğü değişiklikleri de küresel bir değişimle bağdaştırmıyor. “Evet, artık kar yağmıyor çünkü bu kadar yüksek bina diktiler” veya “Evet, bizim dereye baraj yaptıklarından bu yana hava çok ısındı” sıkça duyduğumuz yorumlar oluyor. Bir türlü yaktığımız kömür, petrol ve doğal gaz ile bunun sonucu olarak ortaya çıkan küresel ısınmayı bir sebep sonuç ilişkisi içerisinde birleştiremiyoruz. Bunu yapamayınca da iklim değişikliği bizler için havada kalan bir kavram oluyor. Havada kalan bu kavramdan günlük yaşamımızı, kararlarımızı ve politikalarımızı etkilemesini beklemek gerçekçi olmuyor. Oysa ülkemiz, Dünya’da belki de iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek yerlerden biri olan Akdeniz Havzasının doğusunda yer alıyor. Uzun süredir gündemimizi dolduran Arap Baharı ve Suriye sorununu yaratan ögelerden biri bölgede uzun süredir yaşanan kuraklık. Bölgemizde bu tür iklim değişikliği problemlerinin gelecekte de sıklığını artırması bekleniyor. Artan sıcaklıklar yanında azalan ve azalmaya da devam edecek olan yağışlar artık bölgemizin gerçeği haline gelmiş durumda. Ayrıca yağışlar geldiğinde de yağmur artık sakince yağmıyor ve taşkınlarla sel haberleri gündemimizden eksik olmuyor. Daha önce fazla duymadığımız portakal büyüklüğünde dolular, seraları yerle bir eden hortumlar da yeni normalimizi oluşturmaya başladı.

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ SORUNU ÇÖZÜLEBİLİR

İklim değişikliği problemini yaratan ise Endüstri Devrimi’nin başından bu yana yakmakta olduğumuz kömür, petrol ve doğal gaz. Bu yakıtların yanması ile oluşan karbondioksit Dünya’yı sarmalayarak enerji dengesini bozuyor ve tüm atmosferin ısınmasına yol açıyor. Atmosfere salınan karbondioksit dışında iklimi etkileyen daha pek çok unsur var ama bunların toplamı bile karbondioksidin etkisine yetişemiyor. Bu nedenle probleme bizim kömür, petrol ve doğal gaz yakmamız olarak bakmamız yeterlidir. Bu yakıtları kullanmayı durdurup biraz da endüstriyel hayvancılıktan vazgeçsek iklim değişikliği problemini çözmüş oluruz. Konu bu kadar basit. Bu kaynakların çoğu noktada kullanımı ise sadece ucuz olmalarına dayanıyor. Yalnız özellikle elektrik üretimine baktığımızda alternatif yenilenebilir kaynaklardan yapılan üretimin kömür ve doğal gaza oranla daha ucuza mal olduğunu görebiliyoruz. Kömür ve doğal gazın elektrik üretiminde kullanılıyor olmasının tek nedeni devletlerin bizlerin cebinden aldığı vergiyi bu alanlara sübvansiyon olarak vermesidir. Rüzgar enerjisinden üretilen elektriğin alım fiyatı 4 dolar cent iken kömürden üretilen elektriğe 12 dolar cent ödüyorsak hem çevresel hem de ekonomik bir problemimiz oluşuyor demektir. Bunun üzerine bir de doğal gazın tümünün, kömürün de yarısının yurt dışından ithal edildiği düşünülecek olursa özellikle ülkemizin yaşamakta olduğu problem daha iyi anlaşılabilir. Ayrıca unutmamamız gereken önemli bir nokta da kömür, petrol ve doğal gazın bir sonu olduğu. Yani hiç bitmeyecekmiş gibi yakıp tükettiğimiz ve gezegenimizin atmosferini ısıttığımız bu fosil yakıtlar kısa sürede bitecek ve bunun sonunda da önceden önlem alınmazsa dünya ekonomisi içinden çıkılmaz bir kargaşaya sürüklenecek. Bugün kullanmakta olduğumuz enerji sistemlerini bir gecede yenilenebilir sistemlerle değiştirmemiz mümkün değildir. Tüm enerji üretim, dağıtım ve kullanımını değiştirmek yıllar alacak bir problemdir. Bugün başlayacak olsak sürdürülebilir bir enerji geleceğine geçmemiz 20-30 yıl sürecektir. Ama iklim değişikliğinin getireceği büyük belalar “şimdi” ve “burada” gerçekleşmeyeceğinden kafamızı kuma gömmeye devam edebiliyoruz. Gezegenimizin sürdürülebilirliği açısından konuya baktığımızda ise tükendiğinde ekonomileri krize sürükleyecek bir kaynağı tüketerek gezegendeki bizler de dahil tüm canlı yaşamanı tehlikeye sokacak bir gelecek yaratıyoruz. Durumun ne derece vahim olduğunu çok basit bir örnekle anlatayım. Kutuplarda eridiğinde tüm Dünya’daki deniz seviyesini 80 metre yükseltecek kadar buz var. Bugün yaktığımız kadar kömür, petrol ve doğal gaz yakacak olursak bu yüzyılın sonuna varmadan o buzulların tamamını erime noktasına kadar ısıtmış olacağız. Bu erime bir anda meydana gelmeyecek elbette ama Dünya nüfusunun neredeyse yarısı gelecekte sular altında kalacak bu bölgelerde yaşıyor ve oralarda üretilen besinleri tüketiyor. Bu felaketin sonuçlarını düşünmek bile istemeyiz. Ayrıca tüm bu felaketlerin zaman içerisinde artacağını da unutmamak gerekiyor. Yani bin sene şimdiki gibi yaşadıktan sonra bir gün birdenbire deniz seviyesi 80 metre artmayacak. Yavaş yavaş artan deniz seviyesi önce nehir deltalarındaki verimli tarım arazilerini elimizden alacak. Kuraklık ile savaşmak için Konya Ovası gibi zamanında ülkemizin tahıl ambarı olan bir bölgenin tarımı artık neredeyse tamamen yer altı suyuna bağımlı hale gelmiş durumdayken kıyılardaki tarım arazilerinin kaybının vereceği zararı düşünmek çok da zor değil.

PEKİ NELER YAPIYORUZ?

Aslında ne ülkemiz ne de diğer ülkeler bu konuda fazla bir şey yapmıyor. Hemen herkes bu problemin farkında ama sonuca etki edebilecek ülkelerde iklim değişikliği problemi güvenlik ve ekonomi gibi konularla kıyaslandığında halkın kafasında yeterli yer almıyor. Halk bir problemi öncelik sırasında en tepeye taşımazsa üstteki yöneticiler de bu problemi çözmek adına gereken adımları atmak istemezler, özellikle de bu adımlar kişilerin rahatını bozabilecek adımlarsa.

Bu noktada ülkeleri de üçe ayırmakta fayda var. Başta ABD ve İngiltere gibi iklim değişikliğinin tarihsel olarak nedeni olan ve bu değişiklikten çok da etkilenmesi beklenmeyen ülkeler var. Bu tür gelişmiş ülkelerin ellerinden gelen tüm çabayı iklim değişikliğinin etkilerini durdurmaya yöneltmeleri gerekir. Bir de gerek tarihteki salımlarıyla gerekse de bugünkü yapılarıyla iklim değişikliğine neden olmamış ama bu değişiklikten çok kötü etkilenecek ülkeler var: Tuvalu veya Bangladeş gibi. Bu ülkelerin kendilerini koruyacak ekonomik kapasiteleri de olmadığından iklim değişikliğinin daha büyük sorumluluğunu taşıyan gelişmiş ülkelerin etkilenecek bu ülkelere yardım etmesi gereklidir.

ALTERNATİF ENERJİ KAYNAKLARINI KULLANMALIYIZ

Bir de ülkemiz gibi tarihi sorumluluğu olmayan ama gelişmişlik düzeyi ile problemin çözümüne katkı yapması beklenen ülkeler var. Bu ülkelerin üzerine iki ana sorumluluk düşüyor. Bunların ilki, geçmişte olmadıkları gibi, bugün de problemin bir parçası olmamayı seçmek. Günümüzde özellikle yenilenebilir kaynaklardan enerji üretmenin maliyeti kömür, petrol ve doğal gazdan enerji üretmenin maliyetinin altına düştüğünü konuştuk. Eğer devlet desteği olmayacak olsa kömürlü termik santraller rüzgar santralleri ile fiyat bazında baş edemezler. Bu durumda yeni bir kömürlü termik santral yapımına izin vermek çözümün değil problemin bir parçası olmayı seçmektir. Yapılan her kömürlü termik santralin en az 50 sene kullanım ömrü olduğu düşünülecek olursa karşımızdaki problemin gereksizliği ortaya çıkar. Daha pahalı ve zararlı bir şeyi 50 sene boyunca neden desteklemeye devam edelim? Dolayısıyla bizim gibi hem güneş hem de rüzgar enerjisi açısından zengin ülkelerin bu konuda önemli alternatifleri bulunuyor. Yeter ki yatırımları doğru tarafa yönlendirebilelim. Ama bizim gibi iklim değişikliğinin etkileri açısından ciddi risk altındaki ülkeler karbon salımlarını azaltmaya yönelik çabaların yanında, hatta belki de bu çabalardan daha fazlasını başımıza gelecek olan sorunların bertaraf edilmesine harcamak zorundalar. Hani elimizde 100 birim para varsa, bunun 10-20 birimini sera gazı salımlarımızı azaltmaya kullanıyorsak 80-90 birimini iklim değişikliğinin etkilerine uyum yönünde kullanmalıyız. Senelerdir “üç tarafı denizlerle çevrili” bir ülke olmakla övünüyoruz ancak bir de bunun getirdiği bir problem karşımıza çıkmaya başlayacak. Yükselen deniz seviyesine uygun altyapı çalışmalarını hızlandırmamız gerekiyor. Tarımda azalmakta olan su kaynaklarımıza uygun teknolojiler ve ürün desenleri yaratmamız gerekiyor. İklim değişikliğine uyum sağlamak için yapılan planların raflarda kalmayıp acilen uygulamaya dökülmesi için elimizden geleni yaparsak küresel ısınma bize gerçek zararları vermeye başladığında biz de hazırlıklı olabiliriz. Ülkemizde de dünyanın çoğu ülkesinde olduğu gibi iklim değişikliği daha önemli bir gündem maddesi olmadığından azaltım ya da uyumdan hangisi öncelikli olmalı türü bir tartışmaya bile daha yeni yeni girişiyoruz. Umarım bu yolda yakın zamanda daha hızlı adımlar atmaya başlarız, yoksa ne yazık ki gelecek bölgemiz açısından çok parlak görünmüyor.

The post İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN NERESİNDEYİZ? appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>
https://geridonusumekonomisi.com.tr/iklim-degisikliginin-neresindeyiz.html/feed 0 1317
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BURADA ARAŞTIRILACAK https://geridonusumekonomisi.com.tr/i%cc%87kli%cc%87m-deg%cc%86i%cc%87s%cc%a7i%cc%87kli%cc%87g%cc%86i%cc%87-burada-aras%cc%a7tirilacak.html https://geridonusumekonomisi.com.tr/i%cc%87kli%cc%87m-deg%cc%86i%cc%87s%cc%a7i%cc%87kli%cc%87g%cc%86i%cc%87-burada-aras%cc%a7tirilacak.html#respond Thu, 19 Sep 2019 12:19:36 +0000 https://geridonusumekonomisi.com.tr/?p=1281 İstanbul Teknik Üniversitesi İklim Değişikliği ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği Resmi Gazete’de yayımlandı.

The post İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BURADA ARAŞTIRILACAK appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>

İstanbul Teknik Üniversitesi İklim Değişikliği ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği Resmi Gazete’de yayımlandı.

İstanbul Teknik Üniversitesi İklim Değişikliği ve Araştırma Merkezi Yönetmeliği Resmi Gazete’de yayımlandı. Yönetmelikte yer alan bilgiye göre Merkez; tarıma, ormanlara, su ve enerji kaynaklarına, ekonomik, sosyal ve kültürel etkilere kadar, iklim değişikliği kapsamına giren tüm alanlarda ulusal ve uluslararası, disiplinlerarası, teorik ve/veya uygulamalı araştırmalar yapmayı, araştırmaların sonuçlarının karar vericilere ve son kullanıcılara ulaşması için faaliyetlerde bulunmayı hedefliyor.

Merkez aynı zamanda iklim değişikliğinin gelecekte yaşam ve farklı sektörlere yapabileceği etki- leri belirlemeyi, ulusal ve uluslararası platformlarda iklim değişikliği ile ilgili konularda yer almayı, ilgili kuruluşlarla işbirliğini artırmayı veya karar vericilere önerilerde bulunmayı ve iklim değişikliği ve etkileri konusunda kamu kurumları veya özel sektörden ilgilileri, öğrencileri eğitmeyi, farkın- dalık artırıcı kurslar/bilimsel toplantılar düzenleyerek toplumu bu konuda bilimsel verilerle aydınlatmayı ve bilinçlendirmeyi amaçlıyor.

The post İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BURADA ARAŞTIRILACAK appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>
https://geridonusumekonomisi.com.tr/i%cc%87kli%cc%87m-deg%cc%86i%cc%87s%cc%a7i%cc%87kli%cc%87g%cc%86i%cc%87-burada-aras%cc%a7tirilacak.html/feed 0 1281
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ İÇİN DÜNYANIN TEPESİNE ÇIKTI https://geridonusumekonomisi.com.tr/iklim-degisikligi-icin-dunyanin-tepesine-cikti.html https://geridonusumekonomisi.com.tr/iklim-degisikligi-icin-dunyanin-tepesine-cikti.html#respond Fri, 12 Jul 2019 12:46:43 +0000 https://geridonusumekonomisi.com.tr/?p=1112 “Dünyaya Saygılı, Dünyada Saygın” vizyonuyla sürdürülebilirlik konusunda önemli çalışmaları hayata geçiren Arçelik, iklim değişikliği konusunda farkındalık yaratmaya dönük çalışmalarında hedef büyüterek dünyanın zirvesi olan 8 bin 848 metrelik Everest Dağı tırmanışını gerçekleştirdi. Sürdürülebilirlik vizyonu çerçevesinde iklim değişikliğine dikkat çekmek için daha öne 2011 yılında Afrika’nın en yüksek noktası Kilimanjaro, 2017 ve 2018 yılında Avrupa’nın en […]

The post İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ İÇİN DÜNYANIN TEPESİNE ÇIKTI appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>

“Dünyaya Saygılı, Dünyada Saygın” vizyonuyla sürdürülebilirlik konusunda önemli çalışmaları hayata geçiren Arçelik, iklim değişikliği konusunda farkındalık yaratmaya dönük çalışmalarında hedef büyüterek dünyanın zirvesi olan 8 bin 848 metrelik Everest Dağı tırmanışını gerçekleştirdi.

Sürdürülebilirlik vizyonu çerçevesinde iklim değişikliğine dikkat çekmek için daha öne 2011 yılında Afrika’nın en yüksek noktası Kilimanjaro, 2017 ve 2018 yılında Avrupa’nın en yüksek dağı Elbrus ve Ocak 2019’da ise Asya kıtası dışında dünyanın en yüksek noktası olan Aconcagua’ya tırmanış organizasyonu gerçekleştiren Arçelik, bu kez dünyanın zirvesine ulaşmayı başardı. Arçelik CEO’su Hakan Bulgurlu’nun gerçekleştirdiği tırmanış, yaklaşık dört hafta sürdü ve 23 Mayıs 2019 tarihinde 8 bin 848 metrelik Everest zirvesine ulaşıldı. Mevcut tahminler ışığında 2040 yılına kadar küresel sıcaklıkların ortalama 1,5 derece artabileceğinin öngörüldüğüne dikkat çeken Arçelik CEO’su Hakan Bulgurlu, “Bununla birlikte küresel ısınma nedeniyle 2100 yılına kadar Himalaya Dağları’ndaki buzulların üçte ikisinin eriyebileceği tahmin ediliyor. Bu çarpıcı gerçeklerden ilham alarak yola çıktık. Dünyamızın önünde oldukça kısa bir süre var. Bu nedenle, iklim değişikliğinin uzun vadeli etkilerini azaltmak için hızlı davranmalıyız. Gelecekte, gezegenimizin yaşanamaz bir yer haline gelmesini engellemek için çalışmamız gerekiyor. İklim değişikliği ile mücadele için daha fazla ve kollektif çaba göstermeliyiz. Arçelik olarak, iklim değişikliğinin etkileriyle mücadele etmek için elimizden geleni yapıyoruz. Everest Dağı tırmanışımızın bu konuda farkındalık yaratacağını ve insanları, sorumluluk almaya teşvik edeceğini umuyoruz” diye konuştu. Arçelik küresel bir şirket olmanın sorumluluğuyla, faaliyet gösterdiği 150’ye yakın ülkede çevre dostu ürünlerin yaygınlaştırılmasına öncülük ederken bu alanda farkındalığı artırmaya dönük projeleri hayata geçiriyor. Şirketin, 2025 yılına kadar karbon-nötr hale gelme hedefi var.

The post İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ İÇİN DÜNYANIN TEPESİNE ÇIKTI appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>
https://geridonusumekonomisi.com.tr/iklim-degisikligi-icin-dunyanin-tepesine-cikti.html/feed 0 1112