İdrardan Ve Dışkıdan Enerji Mümkün Mü?

21 Haziran 2019

İTÜ Maslak Kampüsü’nde bulunan Sürdürülebilir Enerji Üssü’ndeki tuvaletlerde idrar ve dışkı ayrı toplanıyor. İdrarlar cam içerisinde yosunlaştırılıyor. Ayrı toplanan biyo-bozunur atıklar, biyogaz tesisinde elektrik enerjisine dönüştürülüyor. İdrarın enerjiye dönüşmesini sağlayan bu yöntem dünyada benzeri olmayan bir uygulama.

Çöpe giden atıkların yarısını organik atıklar oluşturuyor. Boşa atılmış bir kaynak aslında bu. Bu durumun farkına varan araştırmacılar biyogaz ve kompostlamanın çözüm olacağını gördü. Özellikle tarımda her derde deva getiren bir yapısı var, son ürün olan kompostun. Öyle ki Anadolu’da çorak toprakların ilacı bile olabilir. Her türlü biyo-bozunur atık; komposta uygundur aslında. Yani atığınızı koyduğunuzda çürümeye başlıyorsa, koku üretiyorsa biyo-bozunur sınıfına giriyor demektir. Yemek, hayvan ölüleri, yeşil atıklar biyogaz ve kompost olabilir. Peki, insan idrarı ve dışkısı biyogaz ve kompost olabilir mi? Bilim adamları bunu da araştırdı. Dünyada bir ilk İstanbul Teknik Üniversitesi uzmanlarınca gerçekleştirildi. Bu ilginç araştırmanın detaylarını öğrenmek için Maslak’taki İTÜ Kampusu’nu ziyaret ettik. Yemyeşil bir kampüs burası. ‘Sıfır Su’ yönteminin uygulandığı kampüste, yağmur suları boşa gitmiyor, gölete akıyor. Kampüs peyzaj sulamasında toplanan bu yağmur suları kullanılıyor. Bütün binalardaki yemek artıkları, budanan dallar kompost hale getiriliyor. Bitkilere can veren gübre olarak kullanılıyor. Bisiklet var mesela ulaşım için, tam 6 kilometre. Yakın zamandaki hedef fosil yakıtlı araçların bulunmadığı bir kampüs oluşturmak. İdrarın, dışkının bile boşa gitmediği bir yaşam alanı burası. Biz de, İTÜ Sürdürülebilir Enerji Üssü’nün mimarları Prof. Dr. Yasin Çağatay Seçkin ve Yrd. Doç. Dr. Mahmut Altınbaş ile bir araya geldik ve sorduk.

Kendinizi ve Yeşil Kampüsü bize biraz tanıtır mısınız?

İsmim Yasin Çağatay Seçkin. Mimarım. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde öğretim üyesiyim. Şu an İTÜ Yapı İşleri Koordinatörü olarak görev yapıyorum. Hem teori, hem tasarım, hem de uygulama boyutuyla yaklaşık 30 yıldır meslekle iç içeyim.

CENTRAL PARK GİBİ

Yeşil Kampüs Projesi, aslında Rektörümüz Prof. Dr. Mehmet Karaca öncülüğünde bundan yaklaşık altı yıl önce göreve atanmasıyla beraber başlayan bir proje. Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Tayfun Kindap’ın yürütücülüğünde başlayan projede Genel Sekreterimiz Prof. Dr. Mustafa Yazgan’dan Yapı İşleri Daire Başkanımız Sis Alkan’a kadar çok sayıda akademik ve idari personelimizin, öğrencilerimizin emeği var. Kampüste birçok noktada tedbirler almaya çalıştık. Yağmur sularının tamamına yakınını aşağıda bir su toplama havzamız (gölet) var, orada toplamaya çalışıyoruz. Peyzaj sulama ihtiyacımızı ‘Sıfır Su ‘diyebileceğimiz şekilde yani hiçbir şekilde başka bir su kaynağına ihtiyaç duymadan kendi yağmur suyumuzla karşılamaya başladık. Bunun dışında endemik ve az su tüketen bitki türleri kullanımından, yağmur bahçesi ve yapay sulak alanlarına kadar her türlü yeşil ve doğal sistemden yararlanmaya çalışıyoruz. Kendi suyumuzu kendi tabiatımızı kendi döngümüz içerisinde değerlendirmeye çalıştık. Kullandığımız malzemelerin yerel, geri dönüşümlü ve doğaya en az zarar veren malzemeler olmasına dikkat ediyoruz. Yeni tasarladığımız sert zeminleri mümkün olduğunca geçirimli yüzeyler haline getirmeye çalıştık. Geçirimli beton çalışmaları gerçekleştirildi. Birçok alanda bunları denemeye çalıştık. Tabii, Yeşil Kampüs sadece doğadan ve ekolojiden ibaret değil. Aynı zamanda engelli erişiminde kusursuz olmaya çalışıyoruz. Kullanıcıları kampüse çekmek için şu an 6 kilometresi tamamlanan toplam uzunluğu 12 km yi bulacak bisiklet yolu projemiz var. Tüm kampüsü bisiklet ile dolaşılabilecek duruma getirmeye çalışıyoruz. Bütün kaldırımlar 15-20 santimetre yüksekliğindeydi, şu an yeni yapılan kaldırımlarımızın yüksekliği 5 santimetreye inmiş durumda. Mümkün olduğu kadar insanların kampüste vakit geçirmelerini sağlayacak alanlar oluşturduk. Tarihi alanlarımız vardı örneğin ağaçlı yol, asfaltla kaplıydı, biz o yolu geçirimli bir yüzey haline getirdik, doğal taşla kapladık. Az su tüketen, gölgeye uygun bitkisel elemanlarla, doğru ve ekonomik aydınlatma teknikleri ile alanın hem ekolojik hem konfor değerlerini artırdık. Özetle, Yeşil Kampus felsefesi sadece atık, su ve enerji tüketimini azaltmak, endemik bitki türlerini kullanmaktan ibaret değil, aynı zamanda tüm kampüsü yaşanabilir bir alan haline getirmek amaçlanıyor burada. Çocuklardan tutun yaşlılara kadar herkesi kampüs içerisinde yaşama davet eden alanlar oluşturmaya çalışıyoruz. Bu da tabi tek başına yapı işleriyle olacak bir şey değil. Yapı işleri, fiziksel, teknik ve estetik kısmı çözüyor. Burada Üniversitenin tüm birimleri işbirliği içinde ve çok iyi faaliyet göstererek belli bir noktaya getirdik kampüsümüzü. Son başarımızla birlikte dünyada en yeşil kampüs sıralamasında 67. sıradayız. Geçen sene kendimizi test etmek amacıyla katıldığımızda 77. sıradaydık. Her sene eksiklerimizi görüp düzeltmeye çalışıyoruz ama ekonomik güç önemli. Ekonomik açıdan yeterli bütçelere sahip olmadan her şeyi bir çırpıda yapmak mümkün olmuyor. Gerçi İTÜ’nün mezun portföyü çok iyi. Mezunlarımız her koşulda ellerinden gelen desteği vermeye çalışıyorlar. Bir ölçü olarak kabul edilebilirse, Türkiye’den ilk 100’e giren tek üniversiteyiz. Umarım diğer üniversitelerimizle beraber daha yukarılara çıkacağız. Tabi hedefimiz sadece Maslak kampüsü değil. Bizim İstanbul’da beş tane kampüsümüz var, hepsi için geçerli bir durum ama burası bizim için bir test alanı. Şu anda içinde bulunduğumuz yapı da, ne yapabiliriz diye düşünüp projelendirdiğimiz, büyük kısmı geri dönüştürülmüş malzemeyle (kullanılmış konteynerler, ikinci el OSB vb) yapılmak üzere tasarlanmış. Yeni yaptığımız binaları sertifikasyon sistemleriyle denetlemeye çalışıyoruz. Şimdi bitmekte olan bilgi işlem binası tamamen öyle. Enerjiyi etkin kullanmaya ve kendine yetecek şekilde organize etmeye çalışıyoruz. İfade etmeye çalıştığım gibi tüm birimleriyle kampüsü yaşanabilir ve tüm canlıların bir arada huzurlu bir şekilde yaşayabilecekleri bir yer haline getirmeye çalışıyoruz. Konumumuz da çok iyi. Maslak’ta çok önemli bir ısı adası etkisi alanı içerisindeyiz. Her tarafın beton olduğunu düşünürseniz biz önemli bir görevi üstleniyoruz burada. Biraz abartılı gelebilir ama tepeden bakıldığı zaman Central Park görünümüne sahip bir kampüse sahibiz.

Yeşil Kampüs’te eksiklikler nelerdir, daha fazla ne yapmak istersiniz?

En önemli eksiğimiz enerji konusunda. Biz istiyoruz ki mümkün olduğu kadar enerji tüketimimizi düşürelim. Mümkün olduğu kadar karbon salınımını en az seviyeye indirelim. Bununla ilgili hesaplamalarımızı yapıyoruz. Bunun için şu anda en basit anlamda yaptığımız şeyler, belirli noktalarda otoparklar kurup kampüs içine daha az araç sokabilmek. Bir takım başarılarımız var ama istediğimiz noktada değiliz. Kampüsü mümkün olduğu kadar yayalaştırıp aracı dışarıda tutmak ilk hedeflerimizden biri. Artı tüketim konusunda hem iç mekân hem dış mekân aydınlatmalarımızda led teknolojisine dönmeye çalışıyoruz. Akıllı otomasyon sistemleri yardımıyla, özellikle yeni yapılarımızda ders saatlerine göre aydınlatma programları kullanıyoruz. Yoğun kullanım saatleri dışında, enerji tüketimimizi aşağıya çekmeye çalışıyoruz. Tabi daha ilerisindeki hedefimiz kojenerasyon ve trijenerasyon benzeri birleşik ısı ve güç sistemlerini hayata geçirmek. Onun dışında pek çok konuda iyi noktadayız. Dersler de çok önemli bizim için. Geçen dönemler boyunca müfredat, başta öğrencilerimiz olmak üzere tüm kullanıcıların bilinçlendirilmesi için sürekli yenilendi ve yenilenmeye devam ediyor. Halen de mevcut lisans ve yüksek lisans programlarımızda da çevre ve tüketim bilincini artırıcı derslerin sayısını çoğaltmaya çalışıyoruz. Daha önce ifade ettiğim gibi yağmur suyunu mümkün olduğunca kullanmaya çalışıyoruz. Fakat kampüs topografyasındaki farklılıklardan dolayı tüm suyu henüz toplayabilmiş değiliz. Umarım yakın bir gelecekte onu da başarırız. Bunun dışında atıklarla ilgili de eksikliklerimiz var ama başta çevre mühendisliği olmak üzere çok güçlü bölümlerimiz var. Onların önderliğinde -Mahmut Hocam sağ olsun çok büyük destek veriyor- Bakanlıkla ilişki içerisinde çalışıyoruz ve tüm kampüsü Sıfır Atık Projesi’ne uyumlu bir hale getirmeye çalışıyoruz. Özetle, her alanda yapabildiğimiz kadarını yapmaya çalışıyoruz. Mesela, elbette bütün binalarımızdaki gri suyu kullanılabilir hale getirmek istiyoruz ama şu anda yatırım maliyeti ile oradan sağlanacak geri dönüşümün maliyeti dengeli olmadığı için ona henüz adım atamadık. Bir de devlet üniversitesi olduğumuzu unutmamak lazım, bütçelerimiz oldukça sınırlı, ama İTÜ’lülerin desteğiyle çok yol alıyoruz.

Sizi tanıyabilir miyiz? (Mahmut Altınbaş)

İsmim Mahmut Altınbaş. İstanbul Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesiyim. Ağırlıklı olarak geri dönüşüm teknolojileri üzerine çalışıyorum. Yani atığı değerli bir kaynak olarak kullandığımız sistemlerin geliştirilmesi üzerine çalışıyorum. Bunun üzerine yoğun bir şekilde ARGE yapıyoruz. Hatta “BİYORAFİNERİ” diye bir grubumuz var. Grubumuzda yen i kaynaklarımızı doğal yöntemlerle hızlandırarak daha verimli kaynaklar haline dönüştürülmesi işleniyor. Buradaki tesis de grubumuzun bir eseri. Aslında tesiste kendi yaptığımız, üniversitemizde yeni buluşların denendiği çalışmalar gerçekleşiyor.

Kompost nedir, neler kompost edilebilir?

Güzel bir soru. Kompost dediği m iz genellikle karıştırılabiliyor. Kompost aslında ürünün adıdır. Yani bizim proses dediği – m iz o sürecin ismi kompostlaştırmadır. Kompost ürünü nedir? Gübre eşdeğeri dediğimiz aslında toprak şartlandırıcı bir malzemedir. Ne gübredir ne de başka bir malzeme. Bunun adı özeldir, o yüzden kompost deniliyor. Toprak şartlandırıcı ama çok özel bir şartlandırıcı. B iz ona şöyle diyebiliriz; yani sihirli bir ürün. Çünkü her şeye i y i gelen her derde deva getiren bir yapısı var. Kompost üründen başlayalım, nerede kullanırız? Tarımda kullanırız. Toprak çok kötüdür kal ites i – n i yükseltmek ister iz, orada kullanırız. Orta Anadolu’da topraklarımız organik maddece fakirdir. Daha önce 2005 yılında yaptığımız bir çalışmada İstanbul’da üret ilen bir kompostu denedik, aşırı bir ver im artışı sağladık. Bitkilerimizin sağlığı yerine geldi. Neden? Çünkü çinko açısından fakir olan bir toprağı kompostla çok daha verimli hale getirdik ve en iyisi ürünlere çinko takviyesi yaptık. Kompostun faydaları saymakla bitmez. Mesela Elmalı Havza Projesi yaptık. İstanbul’dak i bu barajımıza çok fazla kirlilik girişi vardı. Bunu önlemek için etrafına biyofiltre projesi geliştirdik. O biyofiltreyiyine kompostla yaptık. Kompostu, dediğim gibi hayatımızın her alanında olması gereken bir süreç olarak düşünebiliriz.

TÜRKİYE’NİN ÇOK CİDDİ MİKTARDA KOMPOSTA İHTİYACI VAR

‘Kompost hangi malzemelerden olabilir?’ dersek… Her türlü biyo bozunur atık komposta uygundur. Biyo bozunur demek yani atığınızı koyduğunuzda çürümeye başlıyorsa, koku üretiyorsa biyo bozunur sınıfına giriyor demektir Yemek, hayvan ölüler i, yeşil atıklar kom – post olabilir. Bizim kampusumuzda en çok çim, ağaç dal budakları yeşil atığa örnektir. Mesela dal budaklar kompost için çok verimli ürünlerdir. Doğu’da petrol borularının geçtiği yerde bir ara çok olurdu, boru delinirdi kaçak petrol kaçırılırdı etraf da kirlenirdi. Biliyorsunuz petrol de çevre için ciddi bir kirleti ci. B iz hemen onu alıp kompostlaştırarak o kirliliği gideriyorduk. Yani kompost tedavileri de var. Kompost dediğimizde her türlü kirleticiliği iyileştirme, toprak kalitesini yükseltme akla gelmelidir. Örneğin Orta Anadolu’da topraklar çok verimsiz. Kanserden ilebilecek yapıda birçok mikroorganizma üremiş, yapısı bozulmuş durumda. Bunun tedavisi komposttur. Türkiye’nin ciddi bir kompost ihtiyacı vardır. Kompost, Türkiye’nin önünde duran gerçek bir çözüm lobudur.

Kompostun enerji üretiminde bir etkisi var mıdır?

Karıştırılıyor biraz. Havasız kompost da deniliyor ama doğru tabir aslında çürütme. Biyogaz tesisi yan i burada bizim uyguladığımız öncelikle organik atığı alıp çürütmek ilk önce enerjisini almak daha sonra geri kalan posayı da kompostlaştırarak kompost ürünü elde etmek. Mesela buradaki tesis biyogaz dediğimiz elektrik enerjisi olan metan gazı üretip sonra kompost yapmak üzerine. Bu işin ideal i de öyledir, siz doğrudan bir organik atığı kompost yaparsanız enerjin izi boşa harcamış olursunuz. O yüzden öncelikle bizim metan dediği m iz gazı evlerde kullandığımız o doğalgaza çevirmek. Yaptığımız işlem o. Organik atığı alıyoruz, bakterilerle bunu metana dönüştürüyoruz, metan gazını da alıyoruz motorda yakıyoruz elektrik enerjisi üretiyoruz. Sonra geriye kalan bir posa çıkıyor. Oradan bu posayı da -proses in yapısına bağlı olarak sulu olabiliyor ikiye ayırıyoruz katı ve sıvı olarak. Katıyı alıp kompost yapıyoruz ve gübre kalitesini çok çok artırıyoruz. Sıvı kısmını da alıyoruz kampusumuzun tüm yeşilliklerinde kullanıyoruz. Yani buraya getirilen organ ik atıkların hiçbiri dışarıya bir şey atılmadan doğrudan değerlendiriliyor.

İdrardan Elektriğe

Kompost tuvalet hakkında bilgi verir misiniz? Kompost tuvaletlerden hangi tür enerji açığa çıkıyor?

Tesisin mimarlık dışındaki tüm tasarımları bana ait. Tabi bütünsel bir tesis olarak düşünürseniz kaynağın oluşumundan nihai bertarafına kadar tüm süreci içeren bir yapı var. Şimdi öncelikle kompost tuvalet çok bilinen bir teknoloji o yüzden onu doğrudan hazır bir tuvalet olarak aldık ama onun üzerine değerlendirme şekli olarak kendi farklı yapılandırmalarımız var. Dediğimiz gibi bu bir süreçtir. Biz burada ağırlıklı olarak süreç gelişimi yapıyoruz. Yani mevcut teknolojilerin ve ekipmanların üzerinde geliştirmeler yaparak sistemleri daha verimli hale getirmeye, özellikle Türk halkının sosyal yapısına uygun hale getirmeye çalışıyoruz.

‘Atıklardan nasıl bir enerji kazanırız?’ dersek buradaki yöntem şöyle… Biz buradaki kompost tuvalette modifikasyon yaptık. Bahsettiğimiz gibi tuvalet hazır ama biz onu biraz değiştirdik. Doğru terim: ‘İdrar ayıran tuvalet’ O konseptte bir modifikasyon yaptık. Biz dedik ki önce idrarla dışkıyı ayıralım. Çünkü yapıları itibariyle çok farklı ve değerlendirme yöntemleri apayrı olan kaynaklar. O yüzden idrarı ayrı topladık dışkıyı ayrı topladık. Çağatay Hocamızla çok güzel bir etkileşim içerisinde binanın yüzeyinde bulunan camları idrar ile besledik. Camlar içerisinde yosun büyütüyoruz şu an. Mesela bu çok yenilikçi bir uygulama. Sonuç olarak biz idrarı alıp burada yosun büyütüyoruz yosunu da alıp biyogaz tesisimizde elektrik enerjisine dönüştüreceğiz. Bu bizim İTÜ’de geliştirdiğimiz yeni yöntemlerden birisi. Dünyada da benzeri yoktur bu uygulamanın.

Bunun dışında idrarı sulandırıp belirli bir süre bekletiyoruz. Patojenini giderip gübre olarak kampüste kullanabiliriz. Onun dışında dışkıyı da kompost yapabiliriz ama kompost aslında biyogazdan sonra olması gereken proses. Önce enerjisini alıp sonra gübreleştireceğimiz proses. Biyogaz tesisimizde yemek atıkları, kampuste tüm binalarda topladığımız organik atıklar, dışkı, yosun ve çimler bunların hepsini biyogaz tesisimizde besliyoruz. Enerjiyi aldıktan sonra geri kalan katı posayı kompost yaparak değerlendiriyoruz. Yani eğer doğrudan dışkıyı kompost yaparsam aslında bu çok verimli bir yönetim olmuyor çünkü bu kompost demek bir nevi enerji kaybetmek demek. Çevre Bakanlığı yetkilileri bu tesisi inceledi, biyogaz alındıktan sonra kompost edilmesinden etkilendiler. Sonuçta teknik üniversiteyiz. Toplumun öncüsüyüz. Bir şekilde yenilikçi yapıları gösterip yaygın etkiyi arttırmaya çalışmalıyız.

Kompost tuvaletlerin kullanım alanları nelerdir, evlerde kullanılabilir mi? Çeşitleri nelerdir?

Tuvalet yerine her yerde kullanılabilir. Bu da çok doğru bir yöntemdir. Kompostun doğrudan kullanılabileceği en güzel yöntemlerinden biridir. Sonuçta biz atığımızı çevreye kontrolsüz bıraktığımızda aslında tehdit oluşturuyoruz. Bahsettiğimiz evlerde ya da karavanlarda kullanım yöntemi bunun kontrollü şartlarda bilinçli olarak yönetilmesi en doğrusu. Kompost olayı doğada yapılabilecek en doğru çözüm. Yani siz alırsınız karavanda kullanırsınız orada kompostlayarak bir süreçten geçirirsiniz ve doğaya bıraktığınızda en faydalı en doğru yöntemi yapmış olursunuz. Zaten bizim şehirleşmedeki problemimiz odur. Biz her şeyi merkezi anlayışta toplayıp onlara çözüm bulmaya çalışıyoruz. Aslında düşündüğümüzde kaynağında ayrı toplayıp ayrı değerlendirmek lazım.  O yüzden kompostlamak en ideal çözümdür. Buna kompost tuvalet de dahildir. O yüzden kampusumuzun de dış ortamdan izole olmasıyla kendi çözümünü üretmesi lazım. Biz de kampus olarak bir noktada biriktirip bununla baş etmeye çalışsak kirliliğimizi bir düşünün. Bunların hepsi maliyettir. Yerinde çözüm yani ürettiğimiz atığı burada çözüp burada yönetebiliyorsak biz burada en verimli işi yapıyoruz demektir.

Kompost tuvalette solucan tipi kompost mevcut. Küçük ölçekli yapılması gereken bir uygulama. Çünkü düşünün tonlarca solucanı bir arada tutması sürdürülebilir bir uygulama değil. O yüzden genellikle bahçe tipi uygulamalarda küçük ölçekli yapılabilir. Evde ya da bahçede -Avrupa’da balkonda da yapıyorlar- bir konteyner alıyorsunuz konteynerın içine bütün organikleri dolduruyorsunuz belirli bir sürede karıştırıyorsunuz yaklaşık 12-15 hafta sonra gübre kalitesinde güzel bir ürün elde ediyorsunuz. Bu çok basit evlerde uygulanabilecek bir yöntem. Bugün Avrupa’da kime gitseniz ‘Kompost ne?’ deseniz çocuk dahi olsa bir güzel anlatıyor. Bugün ben sınıfa geldiğimde ‘Kompost ne?’ dediğimde herkes bakıyor.Neden? Çünkü biz öğrenmemişiz. Bu çocuklukta öğrenilen bir yöntem. Doğanın bir parçası. Eğitimde başlıyor bu iş. Kompost dediğimizde herkesin kültür olarak organik atığı çöpe atmak yerine alıp bunu ayrı bir kaba koyduğu bir süreç olmalı.

Yemek atıklarından enerji kazanımı ne kadar verimlidir?

Yemek atıklarından sağlanan enerji burada daha dar alanlı bir enerjidir ama tabi biz bunu bu şekilde düşünmüyoruz. Her biyo-atığı değerlendirmeye çalışıyoruz. Sonuçta biz atığımızı doğaya bıraksak ne olacaktı, insan sağlığını tehdit edecekti veya hastalık yayacaktı ve kaynakları verimsiz kullanmış olacaktık. O yüzden biz diyoruz ki atıkları verimli bir şekilde kullanalım ve enerjiye dönüştürelim. Şöyle de söylemek mümkün, yemek atığı aslında oluşmamalı. Dünyada ciddi bir trend var. Organik atığı azaltmak adına. Avrupa’da çok büyük dernekler de kurulmaya başladı. Çünkü yemek atığı insana bağlı insan eğer bilinçli bir tüketim yaptığı zaman yemek atığı oluşması mümkün değil.

Sıfır atık hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce sıfır atık mümkün mü?

Aslında terminolojiyi doğru kullanmak lazım. Sıfır atık hedefimiz ama sıfır atık olur mu? Gerçekçi olmak gerekirse mümkün değil. Sıfır demek çok iddialı ama hedefimiz tabi sıfıra yaklaşmak. Bunun için önce atığımızın yapısını bilmek gerekir. Her şeyi geri kazanabilir miyiz? En basit örneğim çocuk bezi. Çocuk bezini çöpten çıkarınca ne yapacağız? Onu nasıl değerlendirebiliriz? Sıfır atık çok güzel bir kavram, insanları heyecanlandırıyor ama nihayetinde onun yönetimini çok iyi yapmak lazım. Atığımızın yüzde 50’den fazlası organik. O yüzden bu biyo-bozunur atıkların yönetimini çözebiliyorsak büyük oranda atık konusunu çözmüşüz demektir. Ne yaparsak yapalım değerlendiremeyeceğimiz bir atık çıkacaktır. Bunu da ne yapacağız, şu anda en klasik yöntem gömmek. Türkiye’de aşırı derecede bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde kompost projeleri destekleniyor. Ama dediğim gibi bunun biraz daha kaynakları verimli kullanım açısından bilinçli yönlendirilmesi lazım. Bizim burada önerdiğimiz gibi biyogaz arkasından kompost yapılması bu işin en ideal çözümü olduğunu düşünüyorum.

Çağatay Seçkin

Aslında sıfır atık bir felsefe. Minimuma indirme çabası. Mesela biz de zero water çalışıyoruz. Zero water denildiği zaman kasıt şu aslında: Yağmur suyu, gri su, siyah su. Üç suyu ayırmak. Yağmur suyunu tamamen dönüştürüp kullanabiliriz, gri suyu da damlama sulamada ya da peyzaj sulamada bir dereceye kadar kullanabiliyoruz ama siyah suyu ne kadar arıtırsak arıtalım aslından daha pahalı gelmeye başlıyor. Onun da bir miktarı kanalizasyona gitmesi gerekiyor. Sıfır atık motivasyon için gerekli ve yapmamız da lazım. Belki ileride daha büyük teknolojilere ulaşacağız daha kolay üretebileceğiz bazı şeyleri o zaman kurtaracağız. Ama şu anda birçok noktada Yeşil Kampus’e yeniden bağlarsak biz de araştırdığımız için birçok noktada sıfıra gitmek o kadar kolay değil. Gerçi yüzde 15’e inmek bile şu an insanoğlu için büyük bir başarı.

Türkiye’ de geri dönüşümle ilgili eksiklikler sizce nelerdir?

Öncelikle bilinçlenmenin iyileşmesi gerekir. Mesela biz kampuste atıklarımızı ayırmaya çalışıyoruz. Böyle bir çabamız var. Fakat nerede eksik var, personele düzenli eğitim veriliyor ama ondan sonra onun kontrolü ve herkesin kendi kontrolünü sağlaması lazım. Mesela bizim Taşkışla’da cam şişe kutuları var. Onlar şeffaf olduğu zaman pil ya da cam şişeyi toplamak daha kolay oluyor çünkü insanlar atığını atarken izlendiğini düşünerek bir öz kontrol geliştiriyorlar ama o kutular plastik kapalı kutular olduğu zaman onun içinden her şey çıkmaya başlıyor. Çünkü insanlar orada kutu gördüğü zaman çöp diyerek atığını atıyor. Her şeyden önce bilinçlenmemiz lazım ve belediyelerin bizim bu yaptığımız faaliyetlere çok büyük katkı sağlamaları gerekiyor. Yani biz bunları ayırıyoruz sonra onlar geliyorlar burada o atıkları birleştiriyorlar. O zaman hiçbir anlamı kalmıyor. Sektörün başka noktaya gitmesi lazım. Hep Batıyı örnek gösteriyoruz ama ne yazık ki onlar bu konuda bizden daha ileride gözüküyorlar. Baktığınız zaman şöyle bir durum var her şeyin altında hangisi geri dönüştürülebilir hangi malzeme geri dönüştürülemez bu bilgiye kullanıcı ulaşabiliyor ve ona göre o bilinçle sistemi döndürebiliyor.

Mahmut Altınbaş

Burada mesela cam plastik bunun ayrımını nasıl yapacağız konusu var ama aslında bir modelimiz yok. Cam ve plastik, bunlar aslında piyasa talebine göre belirlenir. Şimdi benim ayırdığım camı kim alacak, kim toplayacak? Bizde maalesef ikinci el cam endüstrisi oluşmadı. Kağıt oluştu çünkü bizde Türkiye’deki kağıt faktörünün yüzde 50’sinden fazlası ikinci kalite kağıt kullanır. Yani endüstri buna odaklanmıştır o yüzden atık kağıt toplanır. Atık kağıtta sıkıntı yok büyük oranda biz bunu kabul ediyoruz hatta yurt dışından atık kağıdı geliyor ülkeye. Cam dediğimiz olay ise tamamen toprak. Hammaddeyi tamamen topraktan alacak şekilde proses var. O yüzden mühendislik boyutuna baktığımızda ayırıyoruz ama ayırdığımızın gerçekten piyasaya sürülmesi ve kullanılması lazım. Bilinçli toplama yapılması lazım. Atılımlar çok güzel ama yönetimde modelimiz eksik. Deseler ki şöyle atık şöyle toplanacak çok güzel ama görüyoruz atıkların birçoğu maalesef birleşiyor. O kadar niye ayırdık o zaman? Çok anlamlı işler olmuyor o zaman. Bence en büyük atık modeli toplama şekli. Organik atığı ayrı toplamak lazım. Şu anda herkes diyor ki geri dönüştürülebilirler toplanmalı. Çöpün içine organik atık koyduğum zaman tüm atıklar kirleniyor, ıslanıyor, kokutma yapıyor, çürütüyor. Cam ona değdiği zaman kalitesini düşürüyor. Camı tekrar kullanmakta zorlanıyorum çünkü benim maliyetlerim artıyor, onu temizlemek ayrı uğraştırıcı. O yüzden önce ben organiği ayırsam işim çok kolaylaşmış olur. Örneğin prosese sokarım bandın üzerine makine de ayırır. Avrupa şimdi böyle bir model geliştiriyor mu geliştirmiyor, neden? Çünkü Avrupa’da organik atık düşüktür. Türkiye’nin ayrı bir atık yapısı var. O yüzden biz kendi atık yapımıza özel bir çözüm üretmemiz lazım. Kendimize özel yönetim modellerini benimsememiz lazım. İnsanların alışkanlıklarını izleyerek ona uygun çözüm önerisi üretmemiz lazım. Yani yurt dışından aldığımız yöntemler bize işlemez. Kültürümüz farklı yapımız farklı. Atığımızı nasıl ayıracağımızı belirlememiz lazım. Benim gördüğüm en ideal yöntem önce organiği ayırmak sonra diğerlerini ayırmak daha kolay.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Buradaki tesisimizde, kampusteki 1.6 ton organik atığı toplayıp buraya getirip burada parçalayıp sonra onu biyogaz prosese sokup organik madde ayrıştırılarak metan gazı üretiliyor ve üretilen metanı topluyoruz.Metanı gaz motorundan yakıyoruz alternatif elektrik enerjisi üretiyoruz ve bu elektrik enerjisini de kampuste kullanıyoruz. Konsept bunun üzerine. Sıfır atık diyoruz ya tam sıfır atık hatta elektrik enerjisi kazanıyoruz. Kompost tuvalet dediğimiz aslında adı idrar ayıran tuvalettir. Siyah suyu da ayırmak istiyoruz. Sarı ve kahverengi olarak. Sarı su dediğimiz idrarı gördüğünüz gibi camlarda yosunları büyütmek bu yosunları da biyokütle olarak biyogaz tesisinde enerji kaynağı olarak kullanmak amacındayız. Aslında insanın metabolik atıkları ve yemek atıkları hepsini toplayıp buradan nötr bir ekolojik ortam oluşturarak kaynakların verimli kullanılması gerçekleşiyor. Bu model entegre olarak çok uygulaması olmayan dünyada örneğini göremeyeceğiniz bir yapı. Burada atık yönetimi açısından ideal yaşamın örnek bir modelini göstermeye çalıştık.

Çağatay Seçkin

Burası mümkün olduğu kadar bir enerji üssü gibi kendi kendine yetebilen bir yapı. Burada konteyner mimarisini tercih etmemizin asıl nedeni ekonomik olması değil, tamamen atıklardan oluşturulmaya çalışılması. Dışarıda ve içeride kullandığımız malzemeler hep ikinci el, kullanılmış malzemelerden seçildi. Mümkün olduğu kadar bu felsefeyi tesisin her noktasında kullanmaya çalıştık. Mesela, topladığımız yağmur sularından damlama hattıyla bitkisel peyzajı da ayakta tutmaya çalışıyoruz. Burada sadece yemek atıklarının verdiği enerji 12 kilovat saat. Buradan hareketle, tamamen kendi kendine yeten bir kampüse döner miyiz? bütününü düşündüğümüzde neden olmasın? Mühendislik anlamında düşündüğümüzde sıfır atık ya da sıfır su şu aşamada mümkün değil, ama motivasyon anlamında düşünürsek hedefimiz bu olmalı