Makale - Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi https://geridonusumekonomisi.com.tr/kategori/makale Geri Dönüşüm Portalı Mon, 19 Feb 2024 11:55:32 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.3 https://i0.wp.com/geridonusumekonomisi.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/gd_ikon.png?fit=32%2C32&ssl=1 Makale - Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi https://geridonusumekonomisi.com.tr/kategori/makale 32 32 161676614 Karbon Yakalama Teknolojilerini Nasıl Değerlendirmeli? https://geridonusumekonomisi.com.tr/karbon-yakalama.html https://geridonusumekonomisi.com.tr/karbon-yakalama.html#respond Mon, 19 Feb 2024 11:42:01 +0000 https://geridonusumekonomisi.com.tr/?p=5183 Taylan Kurt Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA) – Analist Karbon yakalama teknolojileri yakın dönemde düşük karbonlu ekonomiye geçişte önemli bir araç olarak gündeme getiriliyor. İklim acil durumu karşısında, ulusal ve uluslararası hedeflerde yer bulan bu teknolojilerin ne olduğunu ve nasıl çalıştığını anlamaya çalışırken; tarihsel olarak kullanım amaçlarını da değerlendirmek gerekiyor. Uluslararası Enerji Ajansı’nın […]

The post Karbon Yakalama Teknolojilerini Nasıl Değerlendirmeli? appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>

Taylan Kurt

Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA) – Analist

Karbon yakalama teknolojileri yakın dönemde düşük karbonlu ekonomiye geçişte önemli bir araç olarak gündeme getiriliyor. İklim acil durumu karşısında, ulusal ve uluslararası hedeflerde yer bulan bu teknolojilerin ne olduğunu ve nasıl çalıştığını anlamaya çalışırken; tarihsel olarak kullanım amaçlarını da değerlendirmek gerekiyor. Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) Net Sıfır Yol Haritası’nın güncellemesine göre, dünya enerji sektöründen kaynaklanan sera gazı emisyonlarını net sıfıra çekmek ve küresel ısınmayı 1,5 derece ile sınırlamak için birçok alanda dönüşüm ivmesinin hızla artması gerekiyor. Net sıfır hedefine ulaşılması için küresel yenilenebilir enerji kapasitesinin 2030 yılına kadar üç, enerji verimliliği iyileştirmelerinin yıllık oranının ise iki katına çıkması gerekiyor. Bu noktada eldeki kaynakların verimli biçimde kullanılması ve planlanan yatırımların da karbonsuzlaşma sürecini en kısa sürede destekleyecek etkili çözümlere yönlendirilmesi gerekiyor.

Bu açıdan bakıldığında karbon yakalama teknolojilerinin gelişimine dair iki ana tartışmanın sürdüğü görülüyor. (i) Karbon yakalama teknolojileri bir tarafta, hem kullanıldığı alanda üretimin sürdürülebilirliğini desteklediği hem de iklim krizinin yıkıcı etkilerini azaltıcı bir niteliğe sahip olduğu savlarıyla ön plana çıkarılıyor. (ii) Bir diğer tarafta ise bu teknolojilerin karbon salımını –geliştirilmiş petrol üretimi faaliyetleri ile– hem doğrudan hem de dolaylı yoldan artırdığı tartışılıyor.

Bu yazıda, karbon yakalama teknolojilerinin tarihsel gelişimi incelenirken, önümüzdeki dönemde iklim acil durumu karşısındaki konumu eleştirel bir açıdan değerlendiriliyor.

Karbon yakalama teknolojileri nasıl çalışır, tarihsel görünüm

Karbon yakalama teknolojilerinin kullanımı 1970’lere kadar uzanıyor. İran İslam Devrimi ve sonrasındaki İran-Irak Savaşı neticesinde petrol piyasasında yaşanan arz kısıtları ve fiyatlardaki yükseliş, tükenmiş petrol arazilerindeki üretimi teknolojinin sunduğu fırsatlarla sürdürme arayışlarını beraberinde getiriyor. Karbon yakalama teknolojileri, bu açıdan, yakalanan karbondioksitin kullanımını değerlendirmek üzere bir ekonomik fırsat (kazan-kazan) olarak sunuluyor: Gaz üreticileri yakaladıkları karbondioksiti petrol şirketlerine satarak gelir elde ederken petrol üreticileri de tükenmiş petrol kuyularını yakalanan karbondioksit ile canlandırıp daha fazla petrol çıkarabiliyor. Bu açıdan karbon yakalama teknolojilerinin artırılmış bir karbon döngüsü yarattığını söylemek yanlış olmaz.

Bugün başta enerji üretimi, gaz işleme, endüstri ve karbondioksit giderimi olmak üzere birçok farklı alanda, ölçekte ve farklı amaçlarla kullanılan karbon yakalama teknolojilerinin üç farklı kullanımı bulunuyor:

  • Karbon yakalama ve depolama teknolojileri(Carbon Capture And Storage – CCS): CCS’de yakalanan karbondioksitsadece depolanması amacıyla, fosil yakıtların geldiği ilk yerde olan, yer altına pompalanıyor. Tüm karbon yakalama teknolojileri içinde CCS’in payı %27 seviyesinde seyrediyor.
  • Karbon yakalama ve kullanma (Carbon Capture And Utilization – CCU): CCU’da yakalanan karbondioksit, jeolojik bir yapı içerisinde değil doğrudan bir diğer ürüne dönüştürülmek üzere (örneğin çimento) kullanılıyor. CCU’nun karbon yakalama teknolojileri içindeki payı, %1’in altında kalıyor.
  • Karbon yakalama, kullanma ve depolama teknolojileri (Carbon Capture, Utilisation And Storage – CCUS): Tüm karbon yakalama teknolojileri içinde %73 pay sahibiCCUS’de ise yakalanan karbondioksit,tükenmiş petrol alanlarına taşınıyor ve daha fazla petrol çıkarmak amacıyla yeniden değerlendiriliyor. Karbondioksitin hidrokarbon üretimini artırmak isteyen firmalar tarafından bu şekilde kullanımı, geliştirilmiş petrol üretimi (Enhanced Oil Recovery -EOR) olarak adlandırılıyor. CCU’da tek seferlik yeniden kullanım söz konusuyken, CCUS’de geliştirilmiş petrol üretimi işlemi ile karbon kullanımının sürekliliği sağlanmış oluyor.
  • Tarihsel olarak da incelendiğinde son 50 yılda yakalanan karbondioksit miktarının %80-90’ının (>240 milyon ton) geliştirilmiş petrol üretimi faaliyetlerinde kullanıldığı, %10-20’sinin de (<60 milyon ton) uygun jeolojik alanlarda depolandığı belirtiliyor. Bu durum, karbon yakalama teknolojilerinin her ne kadar iklim dostu olduğu savunulsa da temelde daha fazla petrol ve gaz üretmek amacıyla kullanıldığını gösteriyor.
  • Enerji Ekonomisi ve Finansal Analiz Enstitüsü’nün (Institute for Energy Economics and Financial Analysis – IEEFA) analizi, kullanım oranı en yüksek olan milyon dolarlık CCUS projelerinin 39 Mt’luk (milyon ton) yıllık karbon yakalama kapasitesinin ancak 28 Mt’luk kısmının kullanabildiğini gösteriyor. Bu miktarın petrol alanlarına, daha fazla petrol çıkarmak amacıyla, gömüldüğü ve tekrar rafine edilip, çıkarılan petrolle yakılıp atmosfere karbondioksit olarak yeniden salındığı vurgulanıyor. Karbon yakalama teknolojilerinin iklim krizi karşısındaki kullanımı, ancak 1990’lar ve sonrasında, küresel ısınma karşısında uluslararası işbirliğinin kuvvetlenmesi ile gündeme getiriliyor.
  • Kullanım alanları ve beklentiler
  • Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) çalışması, dünya genelinde 35 üretim tesisinin büyük kapasiteli CCUS teknolojisini –yoğunlukla enerji üretimi/dönüşümü ve endüstriyel üretim– faaliyetlerine dâhil ettiğini gösteriyor. Mevcut karbondioksit tutma kapasitesinin yaklaşık %65’ini, en düşük maliyetli karbondioksit yakalama uygulamalarından biri olan doğalgaz işleme tesisleri oluşturuyor. 2030 planları dâhilinde bu rakamın %24’e gerilemesi ve hidrojen tesislerinin payının %17’den %27’ye, enerji-ısınma tesislerinin payının ise %3’ten %26’ya yükselmesi bekleniyor.
  • 2022 itibarıyla, büyük kapasiteli aktif CCUS kapasitesinin 44,3 Mt karbondioksit olduğu belirtiliyor. 2030’a kadar kurulacağı belirtilen yeni tesislerle yıllık karbon yakalama kapasitesinin 267 Mt karbondioksite yükselmesi bekleniyor. Fakat NZS hedeflerine ulaşılması için karbon yakalama kapasitesinin 2030 itibarıyla yılda 1286 Mt karbondioksit daha yüksek olması gerekiyor.
  • Mevcut CCUS ağı ile yıllık karbon yakalamakapasitesini ancak 100 Mt karbondioksite kadar artırmak mümkün görünüyor. COP 26 baz alındığında, ülkelerin net sıfır hedeflerinin hayata geçmesi için CCUS kapasitesinin 2030’a kadar 715 Mt’a, 2050’ye kadar ise 4.200 Mt’a yükselmesi gerekiyor.
  • Karbon yakalama teknolojilerine farklı bir perspektiften bakmak
  • Buraya kadar anlatılanlar ışığında, tarihsel gelişimi daha fazla petrol ve gaz üretmek yönünde olduğu gerçeğine ve karbon nötr hedefleri karşısındaki güçsüz konumuna rağmen; karbon yakalama teknolojilerinin etkinliğinin ve mevcut kapasitenin artırılması gerekliliği vurgulanıyor.
  • Bu noktada atılan taşın gerçekten yorulduğumuza değip değmeyeceğini sormak gerekiyor. Eleştirel bir perspektiften bakıldığında öne çıkan bulguları beş maddede özetlemek mümkün:
  • CCUS’nin mevcut karbonyakalama kapasitesi –45 Mt karbondioksit ile– toplam küresel emisyonların ancak %0,1’ine denk geliyor ve yakalanan karbondioksitin %73’ü de geliştirilmiş petrol üretim faaliyetlerini sürdürüyor: CCUS kullanımının genellikle doğalgaz işleme faaliyetlerinde (%69) gerçekleşiyor ve yakalanan karbondioksitin %73’ü geliştirilmiş petrol üretim faaliyetlerini destekliyor.
  • Yapılan tahminler ise net sıfır hedeflerinin hayata geçirilmesi için, 2050 yılına kadar CCUS kapasitesini artırmaya yönelik, 130 milyar dolarlık ek bir yatırıma ihtiyaç duyulduğunu gösteriyor. Oysa ki; son 50 yılda CCUS’nin %80-90 oranda geliştirilmiş petrol üretimi faaliyetlerinde kullanılmış olması ve bunun da daha fazla fosil yakıt üretimi anlamına gelmesi –böylece temiz kaynakların kullanımının gecikmesi–, bu teknolojilerin geliştirilmesine yönelik girişimlerin iklim hedefleriyle uyumunu tartışmaya açıyor.
  • CCUS’ler, değer zinciri boyunca dolaylı yoldan gerçekleşen diğer tüm emisyonlara (Kapsam 3) dair katkı sağlamıyor: Tam kapasite ile çalışması durumunda dâhi, CCUS’ler yalnızca gaz üretiminde şirket faaliyetlerinin doğrudan bir sonucu olarak atmosfere salınan (Kapsam 1) ve üretim süreçlerinde satın alınan elektrik, buhar, ısı ve soğutmadan kaynaklanan (Kapsam 2) karbondioksiti yakalayabiliyor. Oysa Kapsam 1 ve Kapsam 2 emisyonları, değer zincirindeki karbon salımının ancak %10-15’lik kısmına denk geliyor. CCUS’ler, şirketin kontrolündeki faaliyetlerden değil, değer zinciri boyunca dolaylı yoldan gerçekleşen diğer tüm emisyonlara (Kapsam 3) dair hiçbir katkıda bulunmuyor.
  • Dünya genelindeki aktif karbon yakalama kapasitesinin %55’ini oluşturan 13 CCUS uygulamasının ele alındığı çalışmada, bugüne kadar hiçbir projenin taahhüt ettiği karbon yakalama hedefine ulaşamadığı belirtiliyor: Örnek olarak, ABD’deki Petra Nova isimli CCUS uygulamasının dört yıllık faaliyet dönemindeki başarısız performansı ve 2020 yılında kullanımına son verilmesi gösteriliyor. Geliştirilmiş petrol üretimi yapan ve 20 yıl sürmesi beklenen projenin, bulunduğu sahadaki günlük 1000 varilin altındaki petrol üretimini 15.000 varilin üzerine çıkarması bekleniyor. Fakat 1 milyar dolar maliyetle faaliyete geçen uygulamaya, 2020 yılında petrol fiyatlarındaki düşüş sebebi ile son veriliyor.
  • Ne kadar karbon yakaladı? Uygulamanın 2017-2019 döneminde 4,2 Mt karbondioksit yakalaması beklenirken; ancak 3,54 Mt’dan az karbondioksit yakalanıyor.
  • Yatırımcıların kaybı: Bu durum, yatırımcılar için 23 milyon dolar ek maliyet yaratıyor. Faaliyette kalması beklenen 20 yıl üzerinden yapılan hesaplamanın sonuçları, bu başarısızlığın yatırımcılar tarafında 150 milyon dolarlık bir kayba yol açacağını gösteriyor. Öte yandan aynı dönemde tesisi işleten kuruluşlar da 310 milyon dolar tutarında değer kaybı yaşıyor.
  • CCS teknolojisinde yakalanan karbondioksitin depolanacağı jeolojik sahalarda kaçak yaşanmayacağının garantisi bulunmuyor ve depolanan karbondioksitin yıllarca takibinin de yapılması gerekiyor: Bu konuda, başarısız bir örnek olarak 2015 yılında gerçekleşen, ABD Kaliforniya Aliso Kanyonu’ndaki gaz sızıntısı örnek gösteriliyor. Ülke tarihindeki en büyük insan kaynaklı sera gazı felaketi olarak kayda geçen olayda, atmosfere 97 bin Mt metan salınıyor. Bir diğer örnek de Cezayir’deki In Salah projesi. Toplam maliyeti 2,7 milyar dolar olan projede depolama işlemi 2004 yılında başlıyor. Fakat depolama araçlarının güvenilirliği ve depolanan karbondioksitin şüpheli hareketleri nedeniyle proje 2011 yılında askıya alınıyor. Öte yandan, bir CCUS/CCS projesinin ömrü 40-45 yıl ise bunun kapanış süreci yaklaşık 15 yıl sürüyor. Bu noktada bir işletmenin bir şekilde faaliyetini durdurması sonrasında jeolojik sahanın güvenliğinden kimin sorumlu olduğu da bir diğer belirsiz konu olarak öne çıkıyor. Özellikle Türkiye gibi deprem kuşağındaki ülkeler açısından bu durum önemli bir risk anlamına geliyor.
  • Maliyet tartışmaları: CCUS/CCS maliyet bakımından daha rekabetçi bir konuma erişebilecek mi? Özellikle enerji sektöründe, karbondioksiti bir enerji santralinin egzoz akışındaki diğer gazlardan (esas olarak nitrojen ve su buharı) ayırmak, sıkıştırmak, boru hattıyla taşımak ve yüksek basınç altında yerin derinliklerine enjekte etmek önemli ölçüde zaman, emek ve çok daha fazla enerji gerektiriyor. Bu durum, santralin enerji verimliliğinde düşüş ve santralden çıkıp tüketiciye ulaşan elektrikte de düşüş anlamına geliyor. Enerji cezası (energy penalty) olarak da bilinen bu durum, CCUS/CCS uygulamasına başlamayı düşünen şirketler için yatırım maliyetlerini daha da karmaşık bir hâle getiriyor. ABD’de sağlanan teşviklere rağmen, enerji cezasına bağlı olarak, CCUS/CCS uygulamalarında kayda değer miktarda bir finansal açık oluştuğu belirtiliyor.
  • Türkiye’de karbon yakalama teknolojileri
  • Karbon yakalama teknolojileri, Türkiye’de gündeme yeni yeni getirilen bir konu. Ocak 2023’te kamuoyu ile paylaşılan Türkiye Ulusal Enerji Planı kapsamında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından kömür ve doğal gaz santrallerinde CCS kullanımı üzerine değerlendirmelerde bulunuluyor.
  • Ulusal Enerji Planı, enerji sektöründe arz ve talep tarafının modellendiği bir çalışmaya dayanıyor. 2035 yılına kadar 3,2 GW yerli kömür santralinin sisteme dâhil olacağı öngörülüyor. Kömür kurulu gücü 2020 yılında 20,3 GW iken bunun 2035’te 24,3 GW’a yükselmesi bekleniyor. Bu durum, düşük kapasite kullanım oranları ile çalışması öngörülen santraller nedeniyle net sıfır hedeflerine ulaşmanın maliyetinin artması ve kaynakların verimsiz kullanımı anlamına geliyor.
  • Bu noktada, maliyet öngörüleri ve verimlilik değerleri göz önünde bulundurulduğunda, Planın tahmin ufku boyunca CCS teknolojisine sahip santral yatırım kararı alınmadığı belirtiliyor. Fakat ileriki yıllarda söz konusu santrallerin ilk yatırım maliyetinde meydana gelebilecek daha yüksek oranda düşüş ve verimlilik artışı ile CCS’ye sahip termik santrallerin, üretim portföyüne dâhil olabileceği de ifade ediliyor.
  • CCS kullanımının, ayrıca, sentetik metan üretiminde değerlendirilmesi hedefleniyor. Fakat onun da devreye alınabileceği tarih olarak 2035 sonrası işaret ediliyor.
  • Karbon yakalama teknolojilerine değinilen bir ulusal metin de Orta Vadeli Program 2024-2026. Programda sürdürülebilirlik odaklı politika ve uygulamalara olan ihtiyaç vurgulanıyor. Başta enerji, sanayi, ulaştırma ve tarım sektörleri olmak üzere tüm alanlarda yenilenebilir kaynaklar, enerji verimliliği, elektrifikasyon ve döngüsel ekonomi politikaları öncelikli hale getirilmesi gerektiği üstünde duruluyor.
  • Bu kapsamda da Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması ve 2053 net sıfır emisyon hedefi kapsamında enerji dönüşümünü destekleyen enerji depolama, hidrojen ve karbon yakalama, kullanma ve depolama gibi teknolojilere yönelik Ar-Ge ve yenilik faaliyetleri destekleneceği belirtiliyor.
  • Yıl içinde karbon yakalama teknolojilerinin gündeme getirildiği bir diğer platform ise 24-25 Nisan tarihlerinde, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından desteklenen ve Türkiye Kömür Üreticileri Derneği (KÖMÜRDER) tarafından düzenlenen 4. Uluslararası Temiz Kömür Teknolojileri Zirvesi oluyor. Zirvede yerli kömür santrallerinde karbon yakalama teknolojilerinin 2030’a kadar sisteme dahil edilmesinin öngörüldüğü ifade ediliyor. Zirve boyunca kömür, dünyanın en büyük ve “sürekli” olmasından ötürü de en güvenli enerji kaynağı olarak değerlendiriliyor. Burada iklim politikalarının öne çıktığı bir dönemde kömürden kaynaklı elektrik üretiminin karşılaştığı düzenleme risklerinin hesaba katılmadığını vurgulamak gerekli. Yenilenebilir enerjinin artan payına karşılık, yeşil dönüşümün kömür baz yükü olmadan mümkün olmayacağı da yine zirve boyunca ifade ediliyor. Fakat kömür yatırımlarını, kömür teknolojileri yatırımlarını desteklemenin –özellikle sigorta teminatları üzerinden– dünya genelinde zorlaştığı sıkça yineleniyor. Hem küreselde hem de Türkiye özelinde dile karbon yakalama teknolojilerinin uygulanmasını zorlaştırıcı en büyük engeller arasında finansman öne çıkıyor.
  • Türkiye’de karbon yakalama teknolojileri üzerine mevcut çabalara da değinmek gerek. Soma’da, Tunçbilek’te, Çayırhan’da EÜAŞ’ın ve TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi’nin kömürün gazlaştırılması üzerine faaliyette projeleri var. Karbon yakalama, kullanma ve depolama (CCUS) teknoloji özelinde çalışmalar yürütülüyor. Ayrıca Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu (TENMAK) da temiz hidrojen üretim teknolojileri ve karbon yakalama-depolama teknolojileri geliştirme projelerine fon sağlıyor.
  • Tüm bu gelişmelere rağmen söz konusu teknolojilerin geliştirilmesi ve ticari olarak piyasa kendine yer bulabilmesinin gerek elektrik sektöründe gerekse karbonsuzlaşması zor olan demir-çelik gibi sektörlerde çok daha ileri tarihlere kaldığı ve bu durumun da Türkiye’nin 2053 net-sıfır hedefi açısından bir risk oluşturduğu değerlendiriliyor. Bu nedenle Türkiye’nin yatırım stratejisini kendisini yüksek karbonlu bir geleceğe mecbur bırakmayacak şekilde oluşturması önem taşıyor.
  • Sonuç olarak
  • Getireceği muhtemel olumlu sonuçların yanında, karbon yakalama teknolojileri tarihsel olarak değerlendirildiğinde kısıtlı hacim, teknik problemler ve yüksek maliyet nedeniyle yeşil dönüşümde gecikmeye yol açacak kısıtlı ve maliyetli bir çabayı işaret ediyor.
  • Başarılı uygulamalar: Başarılı bir CCUS/CCS uygulaması vergi başta olmak üzere bir takım düzenlemeler gerektiriyor. Bu bakımdan Norveç’teki uygulamalar örnek olarak gösteriliyor. Projelerin belirli teşvikler ve kamu alımları ile desteklenmesi bekleniyor. Gelişim için depolama faaliyetlerine yönelmenin gerekliliği vurgulanıyor. Gelişim aşamasındaki teknolojilerin hayata geçmesiyle maliyet probleminin de ortadan kalkması öngörülüyor.
  • Endüstriyel kullanım: Öte yandan, enerji sektörü –özellikle doğal gaz işleme faaliyetleri– hâricinde, endüstride CCUS/CCS kullanımının değerlendirilebileceği özel durumlar da var. Bu noktada, üretim sürecinde temel kimyasal reaksiyon sonucu olarak karbondioksitin bir yan ürün olarak kullanıldığı çimento sektörü öne çıkıyor. Yakalanan karbon, diğer endüstrilerde çimento ve alçı levha blokları üretmek için kullanılıyor. Süreç içinde, çimento üretimini yeşil yapmak üzerine geliştirilen çabaları ertelemediği ve geliştirilmiş petrol üretim faaliyetlerinde kullanılmadığı sürece; doğal gaz işleme ve enerji sektörleriyle karşılaştırıldığında, endüstriyel uygulamada karbon yakalama, ara bir seçenek olarak değerlendiriliyor.
  • Oysa karbon karbon yakalama teknolojileri bir çözüm olarak öne sürülürken, tarihsel olarak çok daha önden ve hızlı biçimde yol kat etmiş, rüzgâr ve güneş gibi temiz kaynakların kullanımını önceliklendirerek, fosil yakıt payını daha erken aşamada azaltmak mümkün! Fakat rüzgâr ve güneş projeleri kömür ve gaz projelerine göre %40 oranında daha az maliyet yaratırken; hem daha maliyetli hem daha güçsüz hem de görece geleceği ve güvenilirliği daha belirsiz bir teknolojinin kullanımında ısrar ediliyor.

The post Karbon Yakalama Teknolojilerini Nasıl Değerlendirmeli? appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>
https://geridonusumekonomisi.com.tr/karbon-yakalama.html/feed 0 5183
İklim Krizi, Sürdürülebilirlik, İklim Politikaları ve Şirketler https://geridonusumekonomisi.com.tr/iklim-krizi-surdurulebilirlik-iklim-politikalari-ve-sirketler.html https://geridonusumekonomisi.com.tr/iklim-krizi-surdurulebilirlik-iklim-politikalari-ve-sirketler.html#respond Sun, 04 Feb 2024 19:32:30 +0000 https://geridonusumekonomisi.com.tr/?p=5104 Rahşan BUKNİ ULUS-Çevre Yüksek Mühendisi/Şirket Müdürü Ulus Mühendislik Çevre Danışmanlık Eğitim İş Sağlığı ve Güvenliği LTD. ŞTİ. Küresel ısınma ve iklim krizi tüm dünyayı tehdit etmektedir. Buna bir dur demek için çeşitli önlemler alınmalı ve faaliyetlerde daha çevreci tutumlar sergilenmelidir. Bu bağlamda ortaya çıkan hareketlerden biri de sürdürülebilirliktir. Çevresel sürdürülebilirlik adına bireylerin çabasının yanında, özellikle […]

The post İklim Krizi, Sürdürülebilirlik, İklim Politikaları ve Şirketler appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>

Rahşan BUKNİ ULUS-Çevre Yüksek Mühendisi/Şirket Müdürü

Ulus Mühendislik Çevre Danışmanlık Eğitim İş Sağlığı ve Güvenliği LTD. ŞTİ.

Küresel ısınma ve iklim krizi tüm dünyayı tehdit etmektedir. Buna bir dur demek için çeşitli önlemler alınmalı ve faaliyetlerde daha çevreci tutumlar sergilenmelidir. Bu bağlamda ortaya çıkan hareketlerden biri de sürdürülebilirliktir. Çevresel sürdürülebilirlik adına bireylerin çabasının yanında, özellikle büyük firmalarının faaliyetleri de önem arz etmektedir. Bu makalede bahsedilen bu başlıkların tanımları ve aralarındaki ilişki açıklanmıştır.

1) GİRİŞ

Artan sanayi faaliyetleri ve tüketim, gelişen teknoloji ve buna bağlı olarak fosil kaynak tüketimindeki artış, dünyayı ve üzerinde yaşayan tüm canlıları tehdit etmektedir. İklim krizi günümüzde tüm ülkelerin endişe duyduğu ve azaltılması için ortak hareket ettiği bir konudur. Özellikle karbon emisyonlarının azaltılması ve doğal kaynakların korunması amacı ile sürdürülebilirlik faaliyetleri hız kazanmıştır.

2) İKLİM KRİZİ

Çevresel sürdürülebilirlikten bahsetmeden önce, buna ihtiyaç duyulmasını sağlayan en önemli başlık olan iklim krizinden bahsetmek gerekmektedir. 18. yüzyıl itibariyle başlayan Sanayi Devrimi ile dünya yeni bir çağa girmiştir. Sanayi devrimi, bilimsel gelişmelerin ve üretimin artması, insan ömrünün uzaması ve refah seviyesinin yükselmesi gibi birçok olumlu sonuç doğurmuş olsa da, aynı zamanda çevresel birçok problemin kaynağı olmuştur. Sanayinin gelişmesiyle doğru orantılı olarak enerjiye duyulan ihtiyaç da artmıştır. Kömür, petrol, ve doğal gaz, yani fosil yakıtların tüketimi artmıştır. Yenilenemez olan bu fosil yakıtlar başta karbondioksit olmak üzere, sera gazı salınımının artmasına sebep olmuştur. Bu da küresel ısınma ve iklim krizine davetiye çıkarmıştır.

sera gazı salınımının artmasıyla dünyamızın sıcaklığı artmaktadır. Bu sıcaklık artışı da buzulların erimesi ve su seviyesinin artması sonuçlarını beraberinde getirmektedir. Bahsedilen tüm bu olaylar nihayetinde tüm Dünya’nın gündeminde olan ve çözüm üretmeye çalıştığı bir kavramı doğurmaktadır: İklim Krizi. Doğal dengeyi bozan bu değişimler sebebiyle her geçen yıl, Dünya’nın farklı bölgelerinde yangın, sel, hortum gibi anormal iklim olayları daha sık görülür hale gelmektedir ve hem insan hem de diğer canlıların hayatı tehlikeye girmektedir.

Olumsuz bir gidişatın göstergesi olan bu tablolar, çevresel sürdürülebilirliğin ne kadar ciddiye alınması gereken bir konu olduğuna ve bireyden başlanarak herkes tarafından oluşan problemlerin engellenmesi için çaba gösterilmesi gerektiğine bir işarettir. Çünkü, Dünyamız’da doğal kaynaklar hızla tüketilmektedir, ve bu tüketim hızının, doğanın kendini yenileme hızının çok daha ötesine geçmesi sebebiyle sürdürülebilirlik imkansız hale gelmektedir. Hem insan hem de doğada var olan tüm canlıların yaşamını tehlikeye sokan bu durumu düzeltmenin ise tek yolu, buna sebep olan insan faaliyetlerini kontrol altına almak, azaltmak veya daha çevre dostu olanlarıyla değiştirmektir.

3) SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Sürdürülebilirlik kavramı günümüzde önemi gittikçe artan, evlerden okullara, hastanelerden iş yerlerine toplumun her alanında uygulanmaya başlanan bir kavram haline gelmiştir. Bu kavramın ilk ortaya çıkışı ise çok daha eski yıllara dayanmaktadır. Özellikle sanayileşme ve kalkınma hareketlerinin artmasıyla sürdürülebilir bir harekete ihtiyaç duyulmuştur. İlk kez Birleşmiş Milletler Dünya ve Kalkınma Komisyonu tarafından 1987 yılında hazırlanan

Bruntland Raporu’nda sürdürülebilirliğin tanımı şu şekilde yapılmıştır; “Bugünün ihtiyaçlarını, gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama kabiliyetinden ödün vermeden karşılamak.” raporda sürdürülebilir kalkınma için özellikle çevre, ekonomi ve toplum başlıkları vurgulanmıştır.

3.1.) Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri

Günümüzde artan nüfus ve tüketimin sonucu olarak Burtlan Raporu’nda söylenenin aksine, kaynaklarımız hızla tükenmekte ve çevreye verilen zarar artmaktadır. Buna bir dur demek için 2015 yılından tüm dünya liderleri tarafınca kararlaştırılmış ve kabul edilmiş olan, Şekil 6’da görülen “17 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi” ortaya çıkmıştır. Bu hedeflerin, daha yeşil, sürdürülebilir, eşit bir dünyaya sahip olabilmek için 2030 yılına kadar başarılması amaçlanmıştır. Hedeflere bakıldığında, iklim hareketleri, temiz su, canlıların yaşamı, sürdürülebilir yaşam gibi çevresel konuların yanında; cinsiyet eşitliği, sağlık, eğitim gibi sosyal değerlerle alakalı maddeler de olduğu görülmektedir. Bu makalede, konumuz iklim değişikliği ve çevresel sürdürülebilirlik olduğu için, diğer hedeflerden bahsedilmeyecektir.

Özellikle 7. Hedef olan erişilebilir ve temiz enerji ile 13. Hedef olan iklim eylemi, çevresel sürdürülebilirlik kapsamında en önemli yere sahip olan hedeflerdir. Bu iki hedef ile iyileştirilmek ve geliştirilmek istenen maddeler şu şekildedir;

–  Yenilenebilir enerji kullanımını artırmak

–  Enerji verimliliğini artırmak

–  Daha temiz ve gelişmiş enerji için araştırmalar yaparak bu teknolojilere erişimi

kolaylaştırmak

–  İklim krizinin sonucu olarak ortaya çıkan afetlere ve olumsuzluklara karşı ülkeleri

bilinçlendirmek ve hazırlıklı olunmasını sağlamak

–  İklim değişikliğini engellemek ve azaltmak için ülkeleri bilinçlendirmek

– İklim değişikliğini azaltmaya yönelik faaliyetleri arttırmak

4) İKLİM POLİTİKALARI

İklim krizinin tüm ülkeler için risk olduğu ve başlıca sebebinin de insan faaliyetleri olduğu su götürmez bir gerçektir. Bu sebeple bu gidişata dur diyecek olan da yine insanlardır. Özellikle 1990 yılı sonrası bu duruma karşı farkındalık artmış ve çeşitli önlemler alınması için hareketlere başlanmıştır.

İklim kriziyle mücadelede ilk adım Hükumetler Arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC)’nin 1988 yılında kurulmasıdır. IPCC kurulduğu yıldan beri iklim değişikliği, ortaya çıkarttığı riskler konusunda tüm dünyanın takip ettiği raporlar yayınlamaktadır. Özellikle 1990’ların başında yapılan İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne yönelik değerlendirmeler yapmaktadır. Bu sözleşme ile iklim değişikliğini engellemek için sera gazı salınımının azaltılmasının önemi vurgulanmıştır. Bu kapsamda yapılan Kyoto Protokolü ve ardından gelen Paris Anlaşması ile çeşitli hedefler belirlenmiş ve ülkelerin bu mücadelede sorumluluk almaları sağlanmıştır.

Kyoto Protokolü 1997 yılında imzalanmış ve 2005 yılında yürürlülüğe girmiştir. Aralarında Türkiye’nin de olduğu 191 ülkenin taraf olduğu anlaşmada amaç sera gazı emisyonlarının ülkeler tarafından azaltılmasıdır. Bu anlaşma kapsamında ülkeler gelişmekte ve gelişmiş olarak sınıflandırılmıştır. Gelişmiş olarak sınıflandırılan ülkeler bu anlaşma ile 2008-2012 yıllarında sera gazı salınımlarını 1990 yılının %5 altına indirmeyi taahhüt etmişlerdir. Öte yandan öncü konumda olan Avrupa Birliği %8 oranında düşüş taahhüt ederken, ABD protokolü imzalamamıştır.

2020 yılında süresi biten Kyoto Protokolü hedeflerini beklenilen ölçüde gerçekleştirememiştir. Paris Anlaşması, 2020 yılı sonrası dönemi kapsamaktadır ve Kyoto Protokolü’ne göre daha kısa sürede daha genel bir kabul görmüştür. Ayrıca Paris Anlaşması, Kyoto Protokolü’nde olduğu gibi sorumluluğu sadece gelişmiş ülkelere yüklememiş, tüm ülkelerin imkanları doğrultusunda hedeflerini gerçekleştirmesini beklemiştir. IPCC’nin tahminine göre küresel sıcaklık 2100 yılına kadar 4,5 derece artacaktır. Paris Anlaşması’nın ana hedefi bu artışın 2 derecenin, hatta 1,5 derecenin altında tutulmasıdır. Bu amaca hizmet etmek için ülkeler anlaşma kapsamında “Niyet Edilen Ulusal Katkı (INDC)” beyanlarını taahhüt etmişlerdir. Ayrıca anlaşmada ülkelerin bu beyanlarını beş yılda bir güncelleyerek tekrar bildirmeleri öngörülmüştür.

Bir diğer önemli başlık Paris Anlaşması sonrası AB ülkeleri tarafından hayata geçirilen Yeşil Mutabakat’tır. Burada amaç 2050 yılına kadar karbon nötr olmaktır. Bunun anlamı, yapılan faaliyetler sonucu ortaya çıkan karbon miktarı ile aynı miktarda karbonun başka yollarla uzaklaştırılmasıdır. Ülkemizde de Yeşil Mutabakat Eylem Planı hazırlanıp yayımlanmıştır. Özellikle sektörlerin enerji kullanım senaryoları düşünülerek, sektör bazlı çalışmalar belirlenmiştir. Karbon fiyatlandırma konusunda da çalışmalar devam etmektedir.

5) SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VE ŞİRKETLER

Günümüzde şirketler sadece yaptıkları üretim faaliyetleri ve kazançları ile değil aynı zamanda çevreye olan duyarlılıkları ile de değer kazanmaktadırlar. Özellikle bir firmanın, çevresel konularda duyarlı olması, sadece gezegenimize katkı sağlamayacak, aynı zamanda diğer firmalarla olan rekabetinde öne çıkmasını sağlamakta, teşvik edici olmakta ve her alanda itibarını arttırmaktadır. Bunların yanında, sürdürülebilirlik çalışmaları başlangıçta bir yatırımken, ilerleyen zamanda uzun süreli kar etmeyi sağlamaktadır.

Sera gazlarından olan karbondioksitin %50 oranla küresel ısınmaya en fazla sebep olan gaz olduğu bilinmektedir. Özellikle şirketlerin enerji konusunda yapacakları iyileştirmeler ve yenilikler çok büyük önem arz etmektedir. Daha önce bahsedilenlerden anlaşılacağı üzere, iklim krizini doğuran en büyük etken fosil yakıt kullanımından doğan sera gazı emisyonlarıdır. Bu sebeple yeşil enerji ve enerji verimliliği ilgili yapılacak çalışmalar çevrenin korunması ve çevresel sürdürülebilirlik için çok önemlidir. Türkiye bu anlamda avantajlı konumdadır. Coğrafi özellikleri sebebiyle güneş, rüzgar, jeotermal ve hidroelektrik enerji potansiyeli birçok ülkeye göre çok daha fazladır. Özellikle sahip olduğu akarsular sayesinde, dünyada birçok ülkenin sahip olduğundan daha fazla hidroelektrik potansiyeline sahiptir. 2021 yılı itibariyle Türkiye’de kullanılan enerjinin yenilenebilir enerji oranı %50’yi geçmiştir.

5.1) Yeşil Mutabakat Eylem Planı

2050’de karbon nötr olmayı hedefleyen ve ülkemizde de önem verilen Yeşil Mutabakat bir çevreyi koruma hareketi olduğu kadar, aynı zamanda ekonomik bir büyüme stratejisidir. Çevreye uyumlu şekilde ekonomik büyüme sağlamayı hedeflemektedir. Bu kapsamda şirketler üretim yaparken ve satış yaparken karbon salınım miktarlarına dikkat etmeli ve bazı kriterleri sağlamalıdırlar. Bu sebeple şirketlerin karbon salınımını, karbon ayak izlerini azaltmaları özellikle dış piyasada iş yapabilmeleri için büyük önem taşıyacaktır.

Avrupa Birliği ülkeleri Yeşil Mutabakat kapsamında karbon nötr olma hedefleri doğrultusunda “Sınırda Karbon” uygulamasını geliştirmektedir. Bu uygulama ile özellikle çimento, demir- çelik, alüminyum ve gübre sektörlerinde AB’ye ihraç edilecek ürünler sebep oldukları emisyona göre vergiye tabi olmaktadırlar. Bu da üretici firmaların ihracat miktarını önemli ölçüde etkileyecek olan bir durumdur.

5.2) Sürdürülebilirlik Raporları

Sürdürülebilirlik raporları, şirketlerin çevresel performansını açıklamak için yararlı raporlardır. Özellikle çevre yönetimi, enerji yönetimi ve karbon ayak izi gibi konularda firmaların kendi faaliyet ve tüketimleri konusunda bilgi sahibi olmalarını ve bu doğrultuda, daha çevreci olacak şekilde kendi içlerinde düzenlemeler yapabilmelerine olanak sağlamaktadır. Bu raporlamalar sayesinde firmalar daha yeşil bir imaja da sahip olurlar. Günümüzde yeşil ürünlere ve hareketlere olan ilgi gittikçe artmaktadır. Bu sebeple, bu tarz raporlamalar tüketiciler ve müşteriler açısından da şirketlerin görünürlüğünü ve tercih edilirliğini arttırmaktadır. Türkiye’de de birçok öncü firma bu raporlamayı yaparak yayınlamakta ve bu konudaki faaliyetlerini ortaya koymaktadır.

Bu raporlarda ortaya çıkan çevresel etki değerlerinin düşürülmesi de önemlidir. Yani karbon ayak izinin ne olduğunu öğrenen bir firmanın, bunu azaltmaya yönelik çalışmalar yapması ve raporları tekrarlayarak kat ettiği gelişmeyi görmesi önemlidir. Kağıt tüketimi azaltmak, toplu taşımayı tercih etmek, yeşil enerji kullanmak, yalıtımı iyileştirmek gibi basit görünen bazı uygulamalar bu yolda ilk adım olabilmektedir.

5.3) Yaşam Döngüsü Analizi

Yaşam döngüsü Analizi (LCA) raporları, özellikle üretim yapan firmalar tarafından uygulanan raporlamalardır. Yaşam döngüsü analizleri, bir ürünün ham madde tedariğinden, bu ürünün bertarafına kadar olan tüm aşamaları aşamalarının çevreye olan etkisini ortaya koyan çalışmalardır. Bu çalışmalar sayesinde üreticiler, ürünlerinin çevreye olan olumsuz etkilerinin kaynağını belirleyerek geliştirmeler yapabilmektedirler. Ayrıca bu raporlardan elde edilen uluslararası geçerliliğe sahip olan ve Çevresel Ürün Beyanı (EPD) adı verilen belgeler sayesinde uluslararası pazarda görünürlüğe sahip olabilir ve rakiplerinin önüne geçebilirler.

5.4) Döngüsel Ekonomi

Yıllardan beri süre gelen lineer ekonomi modeli, tüketimi ve kullanımı sonrasıyla ilgilenmemekteydi. Son yıllarda benimsenmeye başlayan döngüsel ekonomi ile bir ürünün atık hale geldikten sonraki toplama ve geri dönüştürme ile tekrar ham madde basamağına geri döndürülmesi desteklenir hale gelmiştir. Bu çevreci bir tutum olmakla kalmayıp, firmaların ham madde ihtiyacını azaltmakta, enerji tasarrufu sağlamakta ve harcanabilir kazancı arttırmaktadır.

6) SONUÇ

Dünyamız hızla gelişmekte olup, bu gelişmelerin olumlu ve olumsuz birçok sonucuyla da yüzleşmektedir. İnsanlar faaliyetleri ve tüketim sonucu oluşan emisyonlar küresel ısınma ve iklim krizine sebep olmaktadır. Bunula beraber, kaynaklarımız hızla tükenmektedir. Tüm bunları engellemek için sürdürülebilirlik kavramıyla alakalı farkındalık her geçen gün artmakta ve bunun için çalışmalar yapılmaktadır. Enerji tüketimi iklim krizinin en büyük sebeplerindendir. Bu sebeple enerji verimliliğine önem vermek ve yeşil enerji kullanımı artırmak, bu konuda içinde olunan mücadelede en büyük silahlardır.

Tüm bu olumsuzlukları engellemek için çeşitli iklim politikaları üretilmektedir. Ülkelerin bu konuda verdiği çaba Kyoto Protokolü, Paris Anlaşması ve güncel olarak Yeşil Mutabakat ile gösterilebilir. Bu görüşmeler sonucu ülkeler çevreyi korumaya yönelik hedefler belirtmişler ve özellikle karbon salınımını azaltıcı uygulamalara yönelmişlerdir. Bu konudaki verimliliği ve çalışmaları artırmak için bahsedilen sınırda karbon gibi uygulamalar da geliştirilmektedir.

Çevresel sürdürülebilirlik kavramı bireyler için de önemli olsa da, şirketler için daha büyük önem taşımaktadır. Çünkü büyük faaliyetlerde bulunan firmaların yapacağı emisyon azaltımı gibi çevre dostu yaklaşımlar, çok daha büyük olumlu sonuçlara sebep olacaktır. Ayrıca bir firmanın, çevre dostu politikalara sahip olması, onun prestijini ve bilinirliğini arttırarak, rakiplerinden önde olmasına katkıda bulunacaktır. Bu sebeple sürdürülebilirlik raporları, karbon ayak izi ölçümleri, ürünlerin yaşam döngüsü analizleri, gün geçtikçe daha fazla talep görmektedir. Bunlardan elde edilen sonuçlar, firmaların çevre politikalarını düzenlemelerinde en büyük yol gösterici olmaktadır.

The post İklim Krizi, Sürdürülebilirlik, İklim Politikaları ve Şirketler appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>
https://geridonusumekonomisi.com.tr/iklim-krizi-surdurulebilirlik-iklim-politikalari-ve-sirketler.html/feed 0 5104
Akıllı Şehirler ve Akıllı Atık Yönetimi https://geridonusumekonomisi.com.tr/akilli-sehirler-ve-akilli-atik-yonetimi-2.html https://geridonusumekonomisi.com.tr/akilli-sehirler-ve-akilli-atik-yonetimi-2.html#respond Tue, 26 Dec 2023 13:00:16 +0000 https://geridonusumekonomisi.com.tr/?p=4965 Serhan Maden-Sıfır Atık Eğitim, Proje ve Danışmanlık Merkezi
(SADAM) Başkanı

The post Akıllı Şehirler ve Akıllı Atık Yönetimi appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>

Serhan Maden- Sıfır Atık Eğitim, Proje ve Danışmanlık Merkezi (SADAM) Başkanı

Artan dünya nüfusu ve yaşam standartlarının yükselmesi, atık hacminde ve atık kompozisyonlarında değişimlere sebep olmaktadır. Bu oluşan atık miktarının azaltılması ve bertarafı için sürdürülebilir bir atık yönetimi gerektirmektedir. Günümüzde entegre atık yönetimi hiyerarşisinde en önemli ilk iki adım atık önleme ve atık azaltma olarak karşımıza çıkmaktadır. Diğerleri ise sırasıyla; yeniden kullanım, geri dönüşüm, geri kazanım ve son olarak nihai bertaraf olarak sunulmaktadır.

Türkiye’de halen üretilen yaklaşık 31 milyon ton evsel atık %90 oranında depolanarak bertaraf edilmekte olup toplanan atıkların sadece %9,8’i geri dönüşüme gönderilmektedir. İstanbul’da günde ortalama 19.500 ton çöp oluşmakta olup, %40 oranında değerlendirilebilir atık hiçbir işlem uygulanmadan deponi sahalarına gömülmektedir. Dünyada yıllık 2.01 milyar ton kentsel katı atık ortaya çıkmaktadır. 2050 yılı için 3.40 milyar tona ulaşacağı hesaplanmaktadır. Bu atıkların %33’ü vahşi depolama, %37’si düzenli depolama yapılırken sadece %8’inde çöp gazı toplama sistemi kullanılmaktadır. Geri dönüşüm ve kompost edilme oranı ise %19’dur. Bu atıkların %11’i enerji üretimi için yakılmaktadır. Avrupa ise atıktan enerji geri kazanımı da dahil olarak atıklarının %72’sini geri dönüştürebilmektedir. Enerji odaklı çöpten enerji elde edilmesi, kaynağında ayrı toplama verimi, ikincil ham madde elde edilmesi ve çevresel kaygıları olumsuz etkilemektedir.

Kentsel katı atık yönetiminde finansman önemli bir sorun oluşturmaktadır. Yüksek gelirli ülkelerde işletme maliyetleri 100 $/tonu aşmaktadır. Gelişmekte olan ülkeler sınıfında bulunan Türkiye’de işletme maliyetleri 35 $/ton olarak gerçekleşmektedir. Dünyada Londra, New York, Paris ve Tokyo gibi şehirler sürdürülebilir atık yönetimi ile iklim değişikliği hedeflerine ulaşmak için bir çok yeni hedef ve uygulamaları hayata geçirmişlerdir. Bu kapsamda gıda atıkların kompost edilmesi, ambalaj atıklarının farklı yöntemlerle daha verimli toplanması gibi bir çok atık türü alanında yenilikçi projeler ortaya çıkmıştır.

Akıllı şehir, sürdürülebilirliği içinde barındıran geniş bir terimdir. Çeşitli disiplinlerde popüler olmasına rağmen tam olarak anlamının anlaşılamadığı görülmektedir. Bazı akademisyenler akıllı şehirleri teknoloji kullanılarak ekonomik, sosyal ve çevresel sürdürülebilirliğe sahip olan kentler olarak tanımlamaktadır. Bir şehir, insanların ve araçların hareketlerine ilişkin sürekli veri sağlıyor, bu verileri bir amaca entegre edebiliyor ve sentezleyebiliyor; işlevlerini, şehirlerdeki verimliliğini, eşitliği, sürdürülebilirliği ve yaşam kalitesini artırabiliyorsa akıllı olabilir.

Akıllı Şehirler, Akıllı Atık Yönetim Örnekleri, Atık Yönetim Modelleri

Akıllı ekonomi, akıllı insanlar, akıllı yönetişim, akıllı hareketlilik, akıllı çevre ve akıllı yaşam, akıllı şehrin ana altı özelliğidir. Akıllı ekonomi, verimlilik ve yenilikçi ruhu içerir. Akıllı insanlar, kamu hayatında yeterlilik ve sosyal katılımı hedefler. Akıllı yönetişim, karar verme sırasında vatandaşlarla birlikte süreci yönetilebilmesidir. Akıllı hareketlilik hem bilgi hem de iletişim teknolojilerinin sürdürülebilir, yenilikçi ve güvenli ulaşım yapılarının yardımıyla yerel ve uluslararası erişilebilirliği içerir. Akıllı çevre ise sürdürülebilir kaynak yönetimi temelinde sürdürülebilir yaşamı hedefler. Akıllı yaşam, yaşam kalitesini arttırmaya yönelik sosyal uyum, sağlık durumu, bireysel güvenlik, konut koşulları, kültürel hizmetler ve turistik çekicilik gibi konuları içerir. Sürdürülebilir kalkınma hedefleri kapsamında akıllı çevre %17’lik paya sahiptir. Dünyada akıllı şehir tasarımlarına bakacak olursak 2 şehri örnek vermek isteriz. Songdo akıllı şehri Güney Kore’de başkent Seul’un 65 km güney batısında yer almaktadır.

• Songdo, sıcaklık, enerji kullanımı ve trafik akışını izlemek için sensörlerle donatılmış durumda. Bu sensörler, vatandaşı uyarabiliyor veya yerel makamlara herhangi bir problem hakkında bilgi iletebiliyor.

• Ofislerdeki tuvalet suyunu geri dönüştüren sistemler çevreci şekilde tasarlanmış.

• Bu şehirde atık bertaraf etme sistemi de alışılagelmişin çok dışında. Şehirde çöp tenekeleri yok. Bunun yerine tüm ev atıkları doğrudan mutfaklardan tüneller vasıtasıyla geniş bir yer altı ağına iletilip oradan da atık işleme merkezlerine gönderiliyor. Gelecekte evler bu çöpleri yenilenebilir enerji üretmek için kullanacak ancak Songdo’daki yeniliklerin bir çoğu henüz tam olarak faal değil.

GIFT şehri Hindistan’da sıfırdan kurulmaya başlanan başka bir akıllı şehir örneğidir.

• Şehirde oluşan atık sular ve soğutma suları merkezi sistemde toplanarak arıtılıp tekrar sulama ve soğutma çalışmalarında kullanılmaktadır.

• Bu şehirde katı atıklar 90 km/sa emme gücüne sahip borular ile toplanmaktadır. Şehir içinde çöp aracı bulunmuyor.

Akıllı Atık Yönetimi Örnekleri

Akıllı şehirlerin sıfırdan kurulması yüksek maliyetler ve farklı sorunları beraberinde getirmektedir. Mevcut şehirleri akıllı şehirlere entegre ederek atık yönetimi konusunda birçok çözüm üretilebileceği düşünülmektedir. Akıllı atık yönetim sistemleri, kablosuz sensörler, çöp kutusu dolum seviyesini ve sıcaklığını anında ölçebilir ve bu bilgileri m2m teknolojisini kullanarak buluta gönderebilir. Şehrin dört bir yanından toplanan bu bilgiler, verimli günlük toplama rotalarını almak için işlenir. Bu günlük rotalar, sürücüler tarafından kolayca kullanılan navigasyon cihazlarına aktarılır. Bu şekilde, sürücüler etkin yolları takip eder ve sadece gerekli konumlar için dururlar. Optimize edilmiş rotalara hem masaüstü hem de mobil cihazlarda 7/24 ulaşılabilir ve değerlendirilebilir. Genel hizmet bilgileri, maliyet azaltma iyileştirmesi ve zararlı gaz emisyonlarında azalma gibi detaylı analiz raporları belirli zaman aralıkları dahilinde sunulmaktadır. 2011 yılında ilk pilot ölçüm ve çizelgeleme hizmetini Finlandiya’daki Itä-Uudenmaan, Jätehuolto’ya (IUJ) verdi. Ayrıca toplama maliyetlerinde yaklaşık % 25 ve kış aylarında ise % 40 tasarruf sağlamıştır. Akıllı Atık Yönetimi Attığın kadar öde (PAYT) sistemleri de akıllı şehrin bir parçası haline gelmiştir. Geleneksel yöntemlere göre, mesken sahipleri ortaya çıkarttıkları atıkların yönetimi için harcanan maliyetleri, vergiler ya da önceden belirlenmiş fiyatlandırma sistemine göre ödüyorlar. Bu sistemde ne kadar atık çıkardıkları göz ardı ediliyordu. Attığın kadar öde sistemi de aynı elektrik, doğal gaz ve su faturası sistemi ile aynı şekilde işliyor. Ortaya çıkan atık miktarınca fiyatlandırma yapılıyor. Attığın kadar öde sistemleri Basınçlı katı atık toplama sistemleri dünyanın en gelişmiş otomatik katı atık toplama sistemler olup (Automatic solid Waste Collection System- AWCS ) pnömatik ve konveyör tabanlı bir teknolojiye sahiptir. Site veya bölge içine konulan çöp istasyonları vasıtası ile toplanan çöp ve atıkların, yeraltına tesis edilen boru tesisatı ile pnömatik olarak bir merkeze transfer edilmesi esasına dayanır. Toplanan çöp ve atıklar, istasyonlarda bulunan özel kesici ve paket form vericiler ile boyutları küçültülerek merkeze gönderilir. Bu merkezde bulunan özel seçiciler ile atıklar ayrı ayrı konteynerlara yönlendirilir. Bu fonksiyonu ile geri dönüşüm için büyük kolaylık sağlar. Basınçlı katı atık toplama sistemleri paylaşım ekonomisi kapsamında mobil uygulamalar ile değerlendirilebilir atık yönetimi de akıllı şehirlerin önemli bir parçasıdır. Ülkemizde de bu konuda iki adet mobil uygulama hizmet vermektedir. “Atıknakit” uygulaması belediyelerde evlerde oluşan değerlendirilebilir atıkları düzenli konutlarda apartman görevlilerinden randevu karşılığı alıp biriken puanları karşılığı ödüllendiren bir sistemdir. Ayrıca hangi bölgeden ne kadar atık toplanıyor vs. bilgileri de arka alanda sürekli takip etmektedir. “Atıksatar” ise sokak toplayıcılarına yönelik hazırlanmıştır. Bu uygulama ile hane halkı evinde oluşan geri dönüşebilir atıklar için randevu oluşturuyor ona en yakın toplayıcı ile eşleşme oluyor. Sokak toplayıcısına isterse atıkları satıyor veya bağışlıyor. Ayrıca sistemde biriken iyilik puanları ile fidan, tekerlekli sandalye gibi bağışlarda bulunabiliyor. Atıknakit ve Atıksatar mobil uygulamaları sürdürülebilirlik ve akıllı şehir tanımları aslında birbirini içinde barındıran kavramlar olması nedeniyle “Sürdürülebilir Akıllı Şehirler” olarak tanımlamak gerekir. Sürdürülebilir kalkınma hedefleri kapsamında sürdürülebilir atık yönetimi hem ekonomik hem de çevresel olarak yüksek katkılar sunmaktadır. Dünya genelinde uygulanan bir çok atık yönetim modeli ve yapılan çalışmalarda şehirlerin en büyük sorunları arasında yer alan atık yönetimine belediyelerin özel önem verdiği gözlemlenmiştir. Hızla artan nüfusun yanında kişisel atık üretimindeki artışın da yüksek olmasının bir sonucu olarak 2018 yılı itibarı ile Türkiye’de yılda üretilen yaklaşık 35 milyon ton atık 2023 yılında 47 milyon ton’a, 2033 yılında ise 83 milyon tona ulaşacaktır. Kentlerin akıllı şehir çözümleri ile atık yönetim sistemlerini daha etkin ve düşük maliyetlerle yönetebileceği anlaşılmıştır. Şehirleri sıfırdan akıllı şehir konseptine uygun kurmanın yüksek maliyetleri beraberinde getirdiği, bunun yerine mevcut şehirlerin akıllı sistemlerle donatılması ve elde edilen veriler doğrultusunda çalışmaların gerçekleştirilmelidir. Özellikle atıklar için uygulanan hacim azaltma, doluluk takibi ve araçsız çöp toplama sistemlerinin geleceğin şehirlerinde büyük tasarruflar sağlayacağı anlaşılmaktadır.

The post Akıllı Şehirler ve Akıllı Atık Yönetimi appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>
https://geridonusumekonomisi.com.tr/akilli-sehirler-ve-akilli-atik-yonetimi-2.html/feed 0 4965
Kağıt Sektörü Yeşil Dönüşüme Hazır https://geridonusumekonomisi.com.tr/kagit-sektoru-yesil-donusume-hazir.html https://geridonusumekonomisi.com.tr/kagit-sektoru-yesil-donusume-hazir.html#respond Wed, 10 May 2023 07:58:20 +0000 https://geridonusumekonomisi.com.tr/?p=4551 Türkiye kağıt sanayiinin üretim kapasitesi bugün itibarıyla 5 milyon tona ulaşmıştır. 4 yıl içerisinde söz konusu kapasite, yeni yatırımlar ve kapasite artışlarıyla 8 milyon tonu aşacaktır. 12 milyar dolar aktif büyüklüğe sahip sektörün, 2030’da 10 milyon ton üretim kapasitesine ulaşması bekleniyor. Kağıt sanayii, 2022 yılında geri dönüşümlük kağıt kullanarak 80 milyon adet ağacın kesilmesini önledi. […]

The post Kağıt Sektörü Yeşil Dönüşüme Hazır appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>

Türkiye kağıt sanayiinin üretim kapasitesi bugün itibarıyla 5 milyon tona ulaşmıştır. 4 yıl içerisinde söz konusu kapasite, yeni yatırımlar ve kapasite artışlarıyla 8 milyon tonu aşacaktır. 12 milyar dolar aktif büyüklüğe sahip sektörün, 2030’da 10 milyon ton üretim kapasitesine ulaşması bekleniyor.

Kağıt sanayii, 2022 yılında geri dönüşümlük kağıt kullanarak 80 milyon adet ağacın kesilmesini önledi. 2023 yılı için kurtarılan ağaç sayısının 90 milyon adeti aşacağı öngörülmekte.

Artık dünyada olduğu gibi Türkiye’de de “ATIK” olarak değil değerli bir ham madde olarak görülen geri dönüşümlük kağıdın (Paper-for-Recycling) toplanma miktarı Türkiye’de yaklaşık 3.5 milyon ton civarında. Bugün 5 milyon ton üretim sınırına dayanmış olan sektörün ihtiyaç duyduğu ham maddeyi ithal etmekten başka bir seçeneği yok. Kağıt sanayiinin ülke içerisinden ihtiyaç duyduğu geri dönüşümlük kağıt türü daha çok oluklu mukavva hurdası yani eski hacimli kartonlardır(OCC – old corrugated cardboard). Geri kazanım oranı oluklu mukavva hurdasında %85 gibi doğal bir geri kazanım üst limitine ulaşmış durumda

Kısaca Kağıt Sanayii:

• 2021 yılında sektörümüz, toplam tüketim açısından 6.857.015 tona ulaşarak %2,4 büyümüştür.

• Türkiye’de kişi başına kağıt-karton tüketimi 2020 yılında 80,1 kg iken 2021 yılında %1,1 artarak 81,0 kg’a yükselmiştir.

• 2020 yılında sektörümüzde toplam geri dönüştürülen (ithal ve yerli) hurda kağıt miktarı 4.669.326 ton iken 2021 yılında %5,6 artarak 4.931.275 tona yükselmiştir.

• Türkiye’de kişi başına kağıt-karton tüketimi 2020 yılında 80,1 kg iken 2021 yılında %1,1 artarak 81,0 kg’a yükselmiştir.

Yeni Yatırımlar

Sektör olarak yarınlara güvenle bakarak istihdam oluşturmaya ve katma değer üretmeye devam ediyoruz. Son yıllarda devreye giren Balıkesir Varaka yatırımı ile sektörün dinamizmi arttı. Bunun yanında, mevcut üretim kapasitemiz, 2022 başında devreye giren 720 bin ton/yıl kapasiteli KİPAŞ Kağıt Sanayii Söke/Aydın kağıt fabrikası ile 5 milyon tona dayanmış durumda. Batı Kipaş ikinci bir üretim hattının inşasına devam ediyor. Bu hat bittiğinde Batı Kipaş Kağıt Fabrikası Avrupa’nın tek bir lokasyonda üretim yapan en büyük kapasitesine ulaşmış olacak. Yeni yatırımlar ve mevcut fabrikalardaki kapasite artışları ile 2024 sonu itibarıyla toplam üretim kapasitesi 6 milyon tona dayanacaktır.Bunun yanında; Avusturya menşeli Prinzhorn Grubu’na ait Kütahya kağıt fabrikası yatırımı; Kıvanç Tekstil’in Adana’da kurmakta olduğu yeni kağıt fabrikası yatırımı; Teknik Masura’nın, Ankutsan’ın, Halkalı Kağıt’ın, Sunka’nın ve Modern Karton’un yeni yatırımlarıyla sektör dünyada kağıt geri dönüşüm sanayiinin üretim üslerinden biri haline gelme yolunda önemli adımlar atacaktır

İhracat Odaklı Büyüme

Türkiye’de kağıt sektörüne bir bütün olarak bakıldığında, 2022’de sektör olarak;

• 1.65 milyon ton ihracat gerçekleştirdiğimiz ve böylece

• 2.8 milyar dolarlık ihracat yaptığımız görülecektir.

Türkiye’de geri dönüşümlük kağıt toplanma ve geri dönüşüm oranı on yaklaşık %50-60 civarındadır. Avrupa’daaynı oran bazı ülkelerde %80-90 arasındayken genel ortalama 2020 itibarıyla %81.6’dır.

Sektörün asıl ihtiyaç duyduğu oluklu mukavva hurdası (OCC-old corrugated cardboard) Türkiye’de yaygın bir biçimde toplanmaktadır. Literatürde hacimli karton diye de bilinen bu kağıt türü, doğal bir üst geri kazanım eşiğine dayanmış olup %85 oranında toplanmaktadır.

Atık Nakliye Düzenlemesi Konusunda Endişeliyiz

Avrupa Parlamentosu geçen yılın sonunda Çevre Komisyonu’nda Kabul edilen Atık Nakliye Regülasyonu’unda önemli bir adım atarak, söz konusu düzenlemenin 17 Ocak’ta bu defa daha sıkı prosedürlere ve kontrol önlemlerine tabi olması lehine karar verdi. Böylece bertaraf amacıyla ihraç edilen bütün plastik türlerinin ihracatının yasaklanması için somut bir adım daha atmış oldu.

Yaptığı dev yatırımlarla dünyanın geri dönüşüm üslerinden biri haline gelmiş olan Türkiye, 2021 verilerine göre AB’den 14.7 milyon ton geri dönüşümlük ham madde ithal etti. Bunun 13.1 milyonunu demir/çelik ve kalanını geri dönüşümlük kağıt ve plastik oluşturuyor. Plastik odaklı başlayan ve öyle devam ettiği görülen süreç aslında diğer dönüşebilen kağıt, metal ve cam gibi emtiayı da kapsayacak şekilde büyüyecek. Biz bugün ham maddemizi ağırlıklı olarak Avrupa’dan temin ediyoruz.

En büyük ham madde kaynağımızı kaybetmekle karşı karşıyayız. Bu durum bizi tabi ki tedirgin ediyor ama tabi sıfır atığın ve Yeşil Mutabakat’ın en büyük bileşenlerinden biriyiz. Bütün faaliyetlerimiz kayıtlı ve denetime tabi. Açıkçası, düzenlemeden çok büyük endişe duymasak da, yol haritası henüz bütün ayrıntıları ile ortaya çıkmamış bu düzenlemenin getirebileceği sonuçlardan tedirgin oluyoruz.

Depremin Yaralarını Birlikte Saracağız

Ben kendim Kahramanmaraşlıyım ve Kahramanmaraş Kağıt Sanayii yönetim kurulu üyesiyim. Biz de hem akrabalarımızdan hem de dostlarımızdan kayıplar verdik. 6 Şubat depreminde ölenlere Allah’tan rahmet kalanlara sabırlar dileriz. Çok büyük bir alanda daha önce görülmemiş ölçekte devasa bir yıkım yaşandı ülkemizde. AGED üyelerinden bölgede yer alan KİPAŞ Kağıt ve Kahramanmaraş Kağıt fabrikaları depremden olumsuz etkilendi ve üretim süreçlerine bir süre ara verdiler. Hem maddi hem de manevi çok büyük kayıplar yaşadık. Bundan sonra çok çalışıp yaralarımızı birlikte saracağız. Sanayiciler olarak bizim görevimiz; çarkların yeniden dönmesini sağlayarak bölgedeki insanlara istihdam imkanlarını yaratmak ve normalleşme sürecinin bir an önce başlamasına bu şekilde katkıda bulunmaktır.

The post Kağıt Sektörü Yeşil Dönüşüme Hazır appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>
https://geridonusumekonomisi.com.tr/kagit-sektoru-yesil-donusume-hazir.html/feed 0 4551
Avrupa Parlamentosu’nun Atık İhracatı Kararı Türkiye’yi Nasıl Etkileyecek? https://geridonusumekonomisi.com.tr/avrupa-parlamentosunun-atik-ihracati-karari-turkiyeyi-nasil-etkileyecek.html https://geridonusumekonomisi.com.tr/avrupa-parlamentosunun-atik-ihracati-karari-turkiyeyi-nasil-etkileyecek.html#respond Wed, 10 May 2023 07:30:00 +0000 https://geridonusumekonomisi.com.tr/?p=4626 Avrupa Parlamentosu Çevre, Kamu Sağlığı ve Gıda Güvenliği Komisyonu (ENVI), 1 Aralık 2022 itibarıyla 76 lehte ve beş çekimser oy ile atık nakliyesi konusundaki AB prosedürlerini ve kontrol tedbirlerini yeniden düzenlemeyi Kabul etti. Böylece geri dönüşümlük ham maddelerin AB dışına çıkarılmaması konusunda ilk somut adımı atmış oldu. Avrupa Parlamentosu 17 Ocak 2023’te, atık nakliyesinin daha […]

The post Avrupa Parlamentosu’nun Atık İhracatı Kararı Türkiye’yi Nasıl Etkileyecek? appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>

Avrupa Parlamentosu Çevre, Kamu Sağlığı ve Gıda Güvenliği Komisyonu (ENVI), 1 Aralık 2022 itibarıyla 76 lehte ve beş çekimser oy ile atık nakliyesi konusundaki AB prosedürlerini ve kontrol tedbirlerini yeniden düzenlemeyi Kabul etti. Böylece geri dönüşümlük ham maddelerin AB dışına çıkarılmaması konusunda ilk somut adımı atmış oldu.

Avrupa Parlamentosu 17 Ocak 2023’te, atık nakliyesinin daha sıkı prosedürlere ve kontrol önlemlerine tabi olması lehine karar verdi. Böylece bertaraf amacıyla ihraç edilen bütün plastik türlerinin ihracatının yasaklanması için ikinci adımı adımı daha atmış oldu. AB Atık Nakliye Düzenlemesi Raporu, 594 lehte, 5 karşıt ve 43 çekimser oy ile Parlamento’da ezici bir çoğunlukla kabul edildi.

Faydası açıkça ortaya konmuş haller dışında, atıkların bertaraf amacıyla taşınmasına karşı ortaya konan komisyon önerisi Avrupa Parlamentosu üyeleri tarafından büyük destek gördü. Avrupa Komisyonu’nun 2021’de sunduğu ilk tekliften sonra Avrupa Parlamentosu ve AB Konseyi aynı anda paralel teklifleri incelemekteydi. 1 Aralık’ta kabul edilen metinde kullanılmış malzemelerle atıklar çok net bir biçimde birbirinden ayrıldığı görüldü. Yeni kurulacak sistemde bilgi ve belge alışverişinin ortak dil kullanan bir altyapıya kavuşturulması hedefleniyor. Bilgilerin, merkezî bir elektronik sistemde depolanması, veri takibini ve analizini kolaylaştırması yanında şeffaflığı da artıracak. Parlamento üyeleri, yeni yapılan düzenleme ile OECD üyesi olmayan ülkelere AB tarafından tehlikeli atıkların gönderilmesinin yasaklanması gerektiği konusunda mutabık kaldı.

Öte yandan, OECD üyesi olmayan ülkelere tehlikeli olmayan atıkların ihracatı, bu ülkeler ancak söz konusu atıkları çevre dostu yöntemlere uygun bir biçimde işleyebileceklerini gösterebildikleri zaman mümkün olabilecek. Komisyon, her yıl yenilenmek üzere, atıkları alabilecek ülkelerin listesini yayımlayacak. Bu arada, OECD ülkeleri daha yakından izlenerek çevresel açıdan sağlam yönetim (environmentally sound management/ESM) ilkelerini uygulayıp uygulamadıkları tespit edilecek. Avrupa’dan gönderilen atıkların gönderildikleri ülkedeki atık yönetimini olumsuz etkilememesi göz önünde bulundurulacak.

Parlamenterler, illegal atık sevkiyatının önüne geçmek için AB risk-temelli bir kılavuz mekanizmasının bir an önce oluşturulacağını ifade ediyor

Komitenin kabul ettiği raporla birlikte:

• OECD üyesi olmayan ülkelere plastik atıkların ihracatı yasaklanacak.

• Dört yıl içerisinde OECD ülkelerine aşama aşama plastik atık ihracatı yasaklanacak.

• Atık sevkiyatının çevresel açıdan sağlam yöntemlerle yapıldığının gösterilmesini talep eden yasal düzenlemeler yapılacak.

• İklim diyaloğu çerçevesinde atık sektörüyle ortak bir yapı kurulacak.

Birleşmiş Milletler Plastik Kirliliği Anlaşması (UN Plastic Pollution Treaty) ile paralel olarak AB atık ihracat sınırlamaları, bütün plastik atıkları kapsayacak şekilde düzenlenecek. Söz konusu atıklar ne OECD ülkelerine ne de OECD dışı ülkelere gönderilecek. Komisyonun kabul ettiği ENVI raporu, daha sonra hem geri dönüşümlük metal hem de geri dönüşümlük kâğıdı ihtiva edecek şekilde genişletilecek. Zaten rapor, geri dönüşümlük metal ve geri dönüşümlük kâğıdı, sevkiyatı sorunlu olan diğer atık türlerinden ayrı tutmuyor.

Avrupalı geri dönüşümcüler atık ihracatı sınırlamalarından dolayı iç pazara mahkûm olacak. Avrupalı birçok sektor temsilcisinin de ifade ettiği gibi Avrupa geri dönüşümlük kâğıt, metal ve plastiği işleyebilecek altyapıya şu an sahip değil. Tahmin edilen ise orta ve uzun vadede, ham maddesi olan bu pazarın altyapı yatırımlarının da yapılacağı yönünde.

Eğer Avrupa Birliği içerisinde kalan ve artık dış pazarlarda alıcı bulamayacak olan geri dönüşümlük plastik, metal ve kâğıdın işleneceği altyapı yatırımlarının yapılması hedefleniyorsa, atılması gereken en önemli adımlardan biri bütün malzemeler için zorunlu içerik hedeflerinin hiç vakit kaybedilmeden yasalaştırılması olmalıdır. Yani, sürekli plastik özelinde yapılan, ürünlerde geri dönüşümden elde edilen içerik kullanma zorunluluğu, metal ve kâğıt için de getirilmelidir

Dünyada dolaşımda olan atık miktarında sürekli bir artış yaşanıyor. OECD verilerine göre dünyada atık ticaretinin hacmi 2018’de 182 milyon tondu. EUROSTAT 2020 verilerine göre bu pastada en büyük pay, 13 milyar avro değerinde 32.7 milyon ton ihracat ile AB’nin. AB, 2004’ten bu yana OECD dışı ülkelere ihracatını %75 oranında artırdı.

Atık Nakliye Düzenlemesi Raporu’nu hazırlayan Danimarka temsilcisi Pernille Weiss “Artık atıklarımızı kaynağa dönüştürmenin, böylece hem çevremiz hem de rekabetçiliğimiz için fark yaratmanın zamanıdır. Getirilecek yeni kurallar hem AB içinde hem de dışında atık suçlarıyla mücadele etmemizi kolaylaştıracaktır.” dedi.

EUROSTAT verilerine göre AB’nin ihraç ettiği en büyük atık kalemleri, demir, demir dışı metal, kağıt, plastik, tekstil ve cam. AB bu yeni düzenlemeyle dönüşebilen atıkları birlik içinde tutup birincil ham maddeye olan bağımlılığı azaltmayı hedefliyor.

Atık Nakliye Düzenlemesi’nin revize edilmesinin doğurabileceği en büyük tehlikelerin başında döngüsel ekonomiye darbe vurma ihtimali geliyor. Eğer AB plastik için atıktan-çıkma-kriterleri (end-of-waste/EoW) tanımı getirmezse, bu durumda geri dönüştürülerek granül haline getirilmiş plastiğin AB’den ihracatı bile mümkün olmayacak. Çünkü geri dönüştürülmüş plastik, AB’de mamul değil ATIK olarak sınıflandırılıyor.

Türk Sanayiciler Yaklaşmakta Olan Fırtınaya Nasıl Hazırlanacak?

Türkiye’de yatırımlarını ihracat amacıyla yapan;

• Metal sanayii

• Plastik sanayii

• Kâğıt sanayii

ihtiyaç duydukları geri dönüşümlük ham maddeleri çok yüksek oranda Avrupa’dan temin ediyor. Yani bu sektörler net ithalatçı ama aynı zamanda net ihracatçı. Çünkü üretimleri ve arzları iç pazar ihtiyaçlarının çok üzerinde. Mamûl ihraç etmek üzere geri dönüşümlük ham madde ithal ediyorlar.

Bu noktada kimse, “Ülke içinde geri dönüşüm oranlarını artıralım. O zaman geri dönüşümlük ham madde ithal etmek zorunda kalmayız.” dememelidir. Bu sektörler, o kadar büyük yatırımlar yaptılar ve hâlâ yapıyorlar ki artık ülke içinden temin edilen geri dönüşümlük ham madde %100 seviyesine çıksa bile ithalat olmadan üretim yapamaz ve büyük darbe alır.

Yaptığı dev yatırımlarla dünyanın geri dönüşüm üslerinden biri haline gelmiş olan Türkiye, 2021 verilerine göre AB’den 14.7 milyon ton geri dönüşümlük ham madde ithal etti. Bunun 13.1 milyonunu demir/çelik ve kalanını geri dönüşümlük kağıt ve plastik oluşturuyor. En büyük ham madde kaynağını kaybetmekle karşı karşıya olan geri dönüşüm sektörü endişeli bir bekleyiş içerisinde.

AGED’in 5 ayrı ilde 5 ayrı üniversiteye yaptırdığı bir araştırma, kâğıt sanayiinin asıl ihtiyaç duyduğu geri dönüşümlük hacimli kartonların (oluklu mukavva) %80 oranında geri kazanıldığını ortaya koymuştur. Kâğıt sanayiinin ihtiyaç duyduğu ham madde geri kazanımı ülke içerisinde hâlihazırda doğal bir üst sınıra dayanmıştır. Sanayi, üretime devam etmek ve yeni yatırımların önünü açmak için geri dönüşümlük ham madde ithalatı yapmak zorundadır. Peki geri dönüşümlük ham maddede ihtiyacını büyük oranda Avrupa’dan karşılayan sanayicilerimiz yaklaşmakta olan fırtınaya nasıl hazırlanacak? Sanırım milyar dolarlık soru bu.

Bu noktada yapılması gereken, ilgili bakanlıklarla birlikte; Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, söz konusu sektörlerin geri dönüşümlük metal, kâğıt ve plastiği hatta camı çevresel açıdan sağlam yönetimle ve yöntemlerle (environmentally sound management) işlediklerini, AB içerisindeki yetkili birimlere belgelerle, verilerle ve gerekirse Türkiye’de bu emtiayı işleyen fabrikalara düzenlenecek resmî heyet gezileriyle ortaya koymaktır.

The post Avrupa Parlamentosu’nun Atık İhracatı Kararı Türkiye’yi Nasıl Etkileyecek? appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>
https://geridonusumekonomisi.com.tr/avrupa-parlamentosunun-atik-ihracati-karari-turkiyeyi-nasil-etkileyecek.html/feed 0 4626
Avrupa Parlamentosu Atık İhracatının Yasaklanmasını Onayladı https://geridonusumekonomisi.com.tr/avrupa-parlamentosu-atik-ihracatinin-yasaklanmasini-onayladi.html https://geridonusumekonomisi.com.tr/avrupa-parlamentosu-atik-ihracatinin-yasaklanmasini-onayladi.html#respond Wed, 10 May 2023 07:15:00 +0000 https://geridonusumekonomisi.com.tr/?p=4548 Avrupa Parlamentosu Çevre, Kamu Sağlığı ve Gıda Güvenliği Komisyonu (ENVI), 1 Aralık 2022 itibarıyla 76 lehte ve beş çekimser oy ile atık nakliyesi konusundaki AB prosedürlerini ve kontrol tedbirlerini yeniden düzenlemeyi kabul etti. Böylece geri dönüşümlük ham maddelerin AB dışına çıkarılmaması konusunda ilk somut adımı atmış oldu. Avrupa Parlamentosu 17 Ocak’ta ise atık nakliyesinin daha […]

The post Avrupa Parlamentosu Atık İhracatının Yasaklanmasını Onayladı appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>

Avrupa Parlamentosu Çevre, Kamu Sağlığı ve Gıda Güvenliği Komisyonu (ENVI), 1 Aralık 2022 itibarıyla 76 lehte ve beş çekimser oy ile atık nakliyesi konusundaki AB prosedürlerini ve kontrol tedbirlerini yeniden düzenlemeyi kabul etti. Böylece geri dönüşümlük ham maddelerin AB dışına çıkarılmaması konusunda ilk somut adımı atmış oldu.

Avrupa Parlamentosu 17 Ocak’ta ise atık nakliyesinin daha sıkı prosedürlere ve kontrol önlemlerine tabi olması lehine bir başka karara imza attı. Böylece AP, bütün plastik türlerinin bertaraf amacıyla ihracatının yasaklanması için ikinci adımı da atmış oldu.

Avrupalı geri dönüşümcüler atık ihracatı sınırlamalarından dolayı iç pazara mahkûm olacak. Avrupalı birçok sektör temsilcisinin de ifade ettiği gibi Avrupa, geri dönüşümlük kâğıt, metal ve plastiği işleyebilecek altyapıya şu an sahip değil. Tahmin edilen ise orta ve uzun vadede, ham maddesi olan bu pazarın altyapı yatırımlarının da yapılacağı yönünde.

Türkiye’de yatırımlarını ihracat amacıyla yapan;

• Metal sanayii
• Plastik sanayii
• Kâğıt sanayii

ihtiyaç duydukları geri dönüşümlük ham maddeleri çok yüksek oranda Avrupa’dan temin ediyor. Yani bu sektörler ithalatçı ama aynı zamanda net ihracatçı. Çünkü üretimleri ve arzları iç pazar ihtiyaçlarının çok üzerinde. Mamûl ihraç etmek üzere geri dönüşümlük ham madde ithal ediyorlar.

Bu noktada, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile birlikte, söz konusu sektör temsilcilerinin geri dönüşümlük metal, kâğıt ve plastiği hatta camı, çevresel açıdan sağlam yönetimle ve yöntemlerle (environmentally sound management) işlediklerini, AB içerisindeki yetkili birimlere belgelerle, verilerle ve gerekirse Türkiye’de bu emtiayı işleyen fabrikalara düzenlenecek resmî heyet gezileriyle ortaya koymalıdır.

Bir Kez Daha Geçmiş Olsun

Birkaç asırda bir görülebilen bir felaketin izleri hala taze olarak karşımızda duruyor. 6 Şubat’ta Güneydoğu Anadolu fay hattının kırılmasıyla 50 binden fazla insanımız hayatını kaybetti. Yüzbinlerce insan evsiz kaldı ve yerinden yurdundan oldu. Hayatını kaybedenlere bir kez daha Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır dileriz.

Depremin etkilediği illerde hayatın normal seyrine dönmesi hayli vakit alacak. Bunun için enkaz kaldırma çalışmaları hiç durmadan devam ediyor. Bu çalışmalarla birlikte yeniden inşa faaliyetleri de başladı. Bölgede tabi ki öncelikle insanların çadırlarda değil ama barınacakları konteyner kentlerin kurulması bir an önce tamamlanmalıdır. Tuvalet, temiz su, elektrik ihtiyacının karşılanması bölgede kalmaya devam eden insanları orada tutmaya devam edecektir. Eğer bölge nüfusunun geri gelmesi isteniyorsa, yapılması gereken en önemli işlerden biri sanayi kuruluşlarının çarklarının dönmeye başlaması, istihdam imkanlarının sağlanmasıdır.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca 11 ilde 47 ayrı noktada oluşturulan enkaz döküm sahasından toplanan hafriyatın deprem bölgelerinde hasar görmüş yolların tamirinde, kaldırım ile yürüyüş yollarının yapımında kullanılması planlanıyor. Depremlerden etkilenen 11 ilde yapılan hasar tespit çalışmalarında 8 Mart itibarıyla 1 milyon 728 bin bina incelendi, 227 bin 27 binanın yıkık, acil yıkılacak ve ağır hasarlı olduğu tespit edilmişti. Temennimiz tüm yaraların bir an önce sarılması, kalıcı konutların kısa sürede tamamlanması, sanayi kuruluşlarının yeniden faaliyete geçip bölgedeki yaşamın eski günlere dönmesi yönündedir.

The post Avrupa Parlamentosu Atık İhracatının Yasaklanmasını Onayladı appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>
https://geridonusumekonomisi.com.tr/avrupa-parlamentosu-atik-ihracatinin-yasaklanmasini-onayladi.html/feed 0 4548
Kömürün Kaçınılmaz Yükselişi: İklim Hedefleri Darbe mi Aldı? https://geridonusumekonomisi.com.tr/komurun-kacinilmaz-yukselisi-iklim-hedefleri-darbe-mi-aldi.html https://geridonusumekonomisi.com.tr/komurun-kacinilmaz-yukselisi-iklim-hedefleri-darbe-mi-aldi.html#respond Thu, 23 Feb 2023 12:57:58 +0000 https://geridonusumekonomisi.com.tr/?p=4135 Avrupa, 2050 yılına kadar enerji sektörü ve diğer enerji yoğun endüstrilerde, karbon emisyonlarını 2005 yılına kıyasla yaklaşık %90 oranında azaltmayı hedefliyor. Ancak hiç hesaba katılmayan Ukrayna-Rusya savaşı tüm planları sekteye uğrattı. AB ülkeleri yeniden kömüre yönelmeye başladı. Avrupa yaşadığı enerji krizinden çıkış için yollar ararken iklim hedeflerinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği merak konusu oldu. Almanya hükûmeti, 2030 […]

The post Kömürün Kaçınılmaz Yükselişi: İklim Hedefleri Darbe mi Aldı? appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>

Avrupa, 2050 yılına kadar enerji sektörü ve diğer enerji yoğun endüstrilerde, karbon emisyonlarını 2005 yılına kıyasla yaklaşık %90 oranında azaltmayı hedefliyor. Ancak hiç hesaba katılmayan Ukrayna-Rusya savaşı tüm planları sekteye uğrattı. AB ülkeleri yeniden kömüre yönelmeye başladı. Avrupa yaşadığı enerji krizinden çıkış için yollar ararken iklim hedeflerinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği merak konusu oldu.

Almanya hükûmeti, 2030 yılına kadar tüm enerji kaynakları içinde yenilenebilir enerji oranını yüzde 80’e, 2035 yılına kadar %100’e çıkarmayı hedefliyor. Hollanda, Portekiz, Avusturya ve Danimarka 2030 yılına kadar %100 temiz enerjiye ulaşmayı planlıyor. Önümüzdeki 13 yıl içinde bu ülkelerde hem kömür hem de gaz enerjisi kullanımının sona ermesi demek bu. Ancak Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi ile baş gösteren enerji krizi bu hedefleri sorgulatmaya baş- ladı. AB ülkeleri 2030 ve 2050 iklim hedeflerini tutturabilecek mi yoksa bu hedefler darbe mi aldı?

AB, 10 Ağustos’tan itibaren Rusya’dan kömür ithalatını tamamen yasakladı. Avrupa Kömür ve Linyit Birliği (Euracoal) Rus ithalatının yerine ABD, Avustralya, Endonezya, Kolombiya ve Güney Afrika’dan 50 milyon ton kömür sağlamaya başladı.

Enerji krizi sonrası Avusturya, Almanya, İtalya ve Hollanda daha fazla kömür kullanımına izin vermek için harekete geçti. Bu ülkeler kömür ve linyitten elektrik üretimini artıracak. Fransa bu kış kömür santrallerinden birini yeniden çalıştırma planı yapıyor. Aynı zamanda Almanya, Polonya, İtalya, Yunanistan, Çek Cumhuriyeti, Romanya ve İngiltere’de kömürlü termik santral kapanışları ertelendi. AB, 2030’da elektrik üretimi için tahmin edilenden %41 daha fazla kömür kullanacak.

Peki bu durumda asıl sorulması gereken can alıcı soru şu: Avrupa Yeşil Mutabakatı ve COP toplantıları çerçevesinde belirlenen hedeflere ulaşmak tehlikeye mi düştü? Bu sayıda bu konuyu derinlemesine ele aldık.

Avrupa Parlementosu Bertaraf Amaçlı Atık İhracatının Yasaklanmasını Onayladı

Avrupa Parlamentosu 17 Ocak’ta, atık nakliyesinin daha sıkı prosedürlere ve kontrol
önlemlerine tabi olması lehine karar verdi. Böylece bertaraf amacıyla ihraç edilen bütün plastik türlerinin ihracatı yasaklamış oldu. AB Atık Nakliye Düzenlemesi Raporu, 594 lehte, 5 karşıt ve 43 çekimser oy ile Parlamento’da ezici bir çoğunlukla kabul edildi. Bu aşamadan sonra artık AB üyesi ülkeler ile AB Parlamentosu arasında söz konusu düzenlemenin son halini vermek üzere müzakere süreci başlayacak.

 Dünyada dolaşımda olan atık miktarında sürekli bir artış yaşanıyor.

• OECD verilerine göre atık ticaretinin hacmi 2018’de 182 milyon tondu.

• EUROSTAT 2020 verilerine göre bu pastada en büyük pay, 13 milyar avro değerinde 32.7 milyon ton ile AB’nin.

• AB, 2004’ten bu yana OECD dışı ülkelere ihracatını %75 oranında artırdı.

Atık Nakliye Düzenlemesi Raporu’nu hazırlayan Danimarka temsilcisi Pernille Weiss, “Artık atıklarımızı kaynağa dönüştürmenin, böylece hem çevremiz hem de rekabetçiliğimiz için fark yaratmanın zamanıdır. Getirilecek yeni kurallar hem AB içinde hem de dışında atık suçlarıyla mücadele etmemizi kolaylaştıracaktır.” dedi.

Eurostat verilerine göre AB’nin ihraç ettiği en büyük atık kalemleri demir, demir dışı metal, kağıt, plastik, tekstil ve cam. AB bu yeni düzenlemeyle dönüşebilen atıkları birlik içinde tutup birincil ham maddeye olan bağımlılığı azaltmayı hedefliyor. Avrupa Parlamentosu, haklı ve makul gerekçeler olması dışında, bertaraf amacıyla AB içerisinde bile atıkların nakledilmesinin yasaklanmasını destekliyor. Parlamento ayrıca yasa dışı atık nakliyesini önlemek amacıyla denetleme yapacak AB ülkelerine yol gösterecek mekanizmalar hazırlamak için de teklifte bulundu.

Önerilen düzenlemede, OECD üyesi olmayan ülkelere plastik atık ihracatının tamamen yasaklanması ve OECD üyesi ülkelere ihracatın 4 yıl içerisinde tamamen yasaklanması düşünülüyor.

Peki AB’deki bu gelişmeler plastik, kağıt ve metal üretiminde adeta bir üretim üssü haline gelmiş olan ülkemizin geri dönüşüm sanayiini nasıl etkileyecek? Bunu bir sonraki sayımızda derinlemesine ele alacağız. Okumayı sevenler için yine dopdolu bir sayı.

Saygılarımla.

The post Kömürün Kaçınılmaz Yükselişi: İklim Hedefleri Darbe mi Aldı? appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>
https://geridonusumekonomisi.com.tr/komurun-kacinilmaz-yukselisi-iklim-hedefleri-darbe-mi-aldi.html/feed 0 4135
Ambalaj Sektörünün Sorunları ve Geleceği https://geridonusumekonomisi.com.tr/ambalaj-sektorunun-sorunlari-ve-gelecegi.html https://geridonusumekonomisi.com.tr/ambalaj-sektorunun-sorunlari-ve-gelecegi.html#respond Wed, 22 Feb 2023 11:01:51 +0000 https://geridonusumekonomisi.com.tr/?p=4076 • Ambalaj sektöründe son dönemde öne çıkan zorluklar neler? • Sektör için gelecek dönemde gördükleri en büyük tehdit/risk unsuru nedir? Çözüm önerileri? • Gelecekte bizleri neler bekliyor? • İşin sürdürülebilir şekilde devamlılığı için öne çıkan aksiyonlar, atılan adımlar neler? • Sektörün zorluklar/değişimler/belirsizlikler karşısında direncini korumak için neye ihtiyacı var? Resesyon Etkisi Yüksek enflasyon, insanların harcanabilir […]

The post Ambalaj Sektörünün Sorunları ve Geleceği appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>

• Ambalaj sektöründe son dönemde öne çıkan zorluklar neler?

• Sektör için gelecek dönemde gördükleri en büyük tehdit/risk unsuru nedir? Çözüm önerileri? • Gelecekte bizleri neler bekliyor?

• İşin sürdürülebilir şekilde devamlılığı için öne çıkan aksiyonlar, atılan adımlar neler?

• Sektörün zorluklar/değişimler/belirsizlikler karşısında direncini korumak için neye ihtiyacı var?

Resesyon Etkisi

Yüksek enflasyon, insanların harcanabilir gelirinin azalması, açılmalardan sonra e-ticaretin küçülmesi, ihracat pazarlarında benzeri nedenlerle daralmalardan dolayı kahverengi kâğıt ve oluklu mukavva sektörlerinde üretim ve satış miktarları düşüyor.

OMÜD verilerine göre oluklu mukavva satışları ilk 9 ayda, geçen yılın aynı dönemine göre %8,5 azalışla 1,92 milyon tona gerilemiştir. SKSV verilerine göre aynı dönem içerdeki oluklu mukavva kâğıt kullanımı (ithalat ve ihracat rakamlarıyla birlikte) %1 artışla 2,17 milyon tona çıkmış ama sektörün üçüncü çeyrek üretim rakamında geçen yılın aynı dönemine göre %4,1’lik küçülme söz konusu olmuştur.

Ham Madde Sıkıntısı Pandemi döneminde yaşanan ham madde tedarik sorunları artık yok. Her türlü ambalaj ham maddesi kolaylıkla bulunuyor. Tersine acilen karar verilen yatırımlar devreye girmeye başladı ve kahverengi kâğıtta da oluklu mukavvada da bir bolluk dönemindeyiz.

Ambalajlar Arası Geçiş

Ambalaj maliyetlerinde artış olduğunda, tekrar kullanılabilen ambalajlar daha çok tercih edilir. Bu dönemde de oluklu mukavva yerine plastik kasa veya plastik oluklu kutu tercih eden ürün grupları var. Ambalaj alıcıları tek kullanımlık ambalaj ile tekrar kullanma arasında bir denge kurmaya, toplam ambalaj maliyetini optimize etmeye çalışıyor.

Enerji

Enerji maliyetlerindeki artış kahverengi kâğıt, dolayısıyla oluklu mukavva sektörü için en önemli konudur. Bu yılın ikinci çeyreğinde Avrupa’da esmer liner maliyeti (= cash cost = ham madde, kimyasal, enerji, işçilik ve elek/keçe gibi işletme malzemesi) 480 USD/ton ve enerji bunun %25’i imiş. Benim bildiğim kadarıyla aynı dönem ülkemizdeki esmer linerin maliyetindeki enerji %30’lar seviyesindeydi. 2021 sonlarında enerji ağırlığı %20’den az iken ekim itibarıyla aynı ürünün maliyetindeki enerji ağırlığı %40’ı aşmıştır

Düşen Talep

Enflasyon hem içerde hem de ihracat pazarlarında bireylerin harcanabilir gelirini aşağı çekiyor. Eskiye göre daha az harcama yapmalarına neden oluyor. Böylece ülkemizin ambalaj ihracatı düşüyor. Öte yandan Avrupa’da başlayan resesyon, en azından sanayi şirketlerinin daha az ambalaj talep etmesine yol açıyor.

Pandemiden sonra insanlar eski tüketim alışkanlıklarına geri döndü. E-ticaretin yarattığı harika talep ortadan kalktı. Devreye giren yeni tesisler içerde ve dışarda hem kahverengi kâğıt hem de oluklu mukavva bolluğu yarattı. Ekimdeki Avrasya Ambalaj Fuarı’nda görüldüğü üzere Kazakistan ve Özbekistan gibi ülkelerden dahi Türkiye’ye kâğıt satmaya gelenler oldu.

GELECEK DÖNEMDEKİ TEHDİT UNSURLARI

Geri Dönüşümlük Kâğıt

“Geri Dönüşüm Ekonomisi” dergisinin 20’nci sayısının ön yazısında belirtildiği gibi Avrupa, atık kâğıt, metal ve plastiklerin Avrupa dışına çıkmasına engel olmak üzere; bu yılın sonunda “atık nakliye yönetmeliğinde” revizyona gidecektir.

Avrupa revizyon marifetiyle atık malzemelerin çıkmaması, çıkıyorsa Avrupa içinde yeni ürüne dönüşmesini arzu etmektedir. Revizyon gerçekleştiğinde (tahminen bir iki yıl sürecektir) ülkemizin Avrupa’dan atık kâğıt ithalatı zorlaşacaktır. 2020’de 1,5 milyon tondan fazla geri dönüştürülebilir kâğıt (üçte biri oluklu hurdası, OCC) ithal eden Türkiye’nin kullanılmış kâğıt ithalatı 2021’de %22 azalışla 1,2 milyon tona düşmüştür.

Yakın zamanda yaptığım bir hesaba göre ülkemizde üretilen oluklu mukavva kutuların %78’i geri toplanmakta ve kâğıt üretimine gitmektedir. %78 oldukça iyi bir orandır ve tamamı toplanmayacağına göre ülkemizin geri dönüşümlük kâğıt ithalatı sürecektir.

Devreye yeni girecek kâğıt fabrikalarının pratikte geri dönüşümlük kâğıt sıkıntısı yaratacağı kesindir. En büyük atık kâğıt ihracatçısı ABD’dir ve oradaki kahverengi kâğıt yatırımlarından sonra ihraç edilecek yeterli kâğıt kalacağından şüpheliyim. Tahminen 2024’ten itibaren geri dönüşümlük kâğıt, kahverengi kâğıt üretimini belirleyen esas faktör olacaktır.

Değişen Kurallar

Avrupa’da Yeşil Mutabakat, sınırda karbon vergisi derken yukarıdaki hurda taşıma regülasyonu benzeri başka yeni kurallar da devreye giriyor. Giderek Avrupa’ya mal satmak daha zor hale geliyor ve gelecek. Avrupa kendi sanayisini rekabetten korumaya çalışıyor, yeni nesil gümrük duvarlarını yeni kurallar vasıtasıyla örüyor. Ülke olarak bunları takip etmek ve önlem almak durumundayız, şirketlerin tek tek takip etmesi ve önlem geliştirmesi mümkün değildir.

Gelecekte Bizi Neler Bekliyor?

Ambalaj sektörü büyümeye devam edecek. 2021 sonu itibarıyla kişi başına kâğıt esaslı ambalaj tüketimi 61 kg (oluklu mukavva, sargılık kâğıtlar, karton ambalaj dahil) ve yalnızca oluklu mukavva tüketimi 33 kg/kişidir. Bu rakamların artması, Türkiye’nin kalkınmasıyla/zenginleşmesiyle mümkündür.

Mevcut büyüme modeli, ülkemizin kalkınmasına yeterince destek vermiyor. Ürünün toplam maliyeti içindeki ambalaj maliyeti (esnek ambalajı, karton/oluklu kutusu, palet ve şiringi dahil) ürüne göre %0,5 ila %4 arasındadır. (Oranlar, OMÜD’ün 2012 yılında IBS Re-search&- Consultancy’e yaptırdığı çalışmadan alınmıştır.) Mevcut trende bakılırsa, hem hijyen hem de büyük ailelerden küçük ailelere dönüş, enflasyon, hayat pahalılığı gibi nedenlerle ambalajlar küçülmeye devam edecektir.

Depozito İade Sistemi ile tekrar kullanılan ambalaj çözümleri de artacağından bilinçli tüketiciler tekrar kullanılan ambalajları tercih edecektir. Bu türlü sistemler ambalaj tüketimini azaltmaya çalışacaktır. Ambalaj esasen, tüketiciye ürünün teslimatını sağlayan bir unsurdur. Benzin istasyonundaki kutudan teslim alma gibi kombine çözümler arttıkça, olukludan kartona/zarfa/çantaya kaymalar olacaktır.

İşin Sürdürülebilirliği

Mevcut durumda en büyük ihracat pazarımız Avrupa olduğuna göre, uygulamadaki kurallarımızı oraya uydurmak gerek. Kısa dönemde, biraz moda gibi görülüp “mış” gibi yapılıyor. Oysa müşteri konuyu ciddiye alıyor ve bütün sistemlerini düzeltiyor. Sürdürülebilirlik, kısa dönemde şirketlere maliyet getirse de uzun dönemde var olabilmemiz için sürdürülebilirlik konusuna çok önem vermeliyiz.

Ambalaj atıklarının ayrıştırmasını hanelerden başlatmak gerek. Evde çöp ile ham madde olabilecek atıkları birbirinden ayırdığımızda ülkemiz kazanacaktır. Kısa dönemde özellikle kahverengi kâğıt sektörünün enerji desteğine ihtiyacı vardır.

Yeni hazırlanacak regülasyonlarda ilgili tarafların görüş, öneri ve katkılarını almak gerekir. Mevzuatı Ankara’da sınırlı sayıda uzman hazırladığında bazen uygulanamaz hükümler içerebiliyor. Sağ olsun devletimiz sonra geri adım atıp düzeltiyor ama zaman ve enerji kaybı oluyor. Kayıt dışı çalıştırma, çocuk işçi, sigortasız/eksik ücretle çalıştırma gibi hususlar maalesef bazı şehir ve bölgelerde var. Ülke bazında planlama gerekiyor.

Mevcut 22 kahverengi kâğıt fabrikasının 3,6 milyon ton kapasitesi var. 2-3 yıl içinde devreye girecek 10 makinenin kapasitesi de o kadar. Bu kadar kağıdın üretilmesi de satılması da sorun oluşturacak. Keşke bir devlet planlama teşkilatı olsaydı ve fazlalık yatırımları başka alanlara yöneltseydi.

The post Ambalaj Sektörünün Sorunları ve Geleceği appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>
https://geridonusumekonomisi.com.tr/ambalaj-sektorunun-sorunlari-ve-gelecegi.html/feed 0 4076
Atık Yönetiminde Öncelikli ve Çözüm Önerileri https://geridonusumekonomisi.com.tr/atik-yonetiminde-oncelikli-ve-cozum-onerileri.html https://geridonusumekonomisi.com.tr/atik-yonetiminde-oncelikli-ve-cozum-onerileri.html#respond Wed, 22 Feb 2023 09:53:00 +0000 https://geridonusumekonomisi.com.tr/?p=4463 Çevre ve Enerji Uzmanı Aydın Özbey, Türkiye’de atıkların toplanması, bertarafı, geri dönüşümü ile ilgili önemli eksikler olduğuna dikkat çekiyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile belediyelerin önemli adımlar atmasına rağmen yapılması gereken çok önemli düzenlemelere işaret eden Özbey, çevrenin ve doğanın korunması, ekonomik gelişme ve gelir kaybının önlenmesi için gerekli olan hususlar olduğunu söyledi.Atıklar […]

The post Atık Yönetiminde Öncelikli ve Çözüm Önerileri appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>

Çevre ve Enerji Uzmanı Aydın Özbey, Türkiye’de atıkların toplanması, bertarafı, geri dönüşümü ile ilgili önemli eksikler olduğuna dikkat çekiyor.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile belediyelerin önemli adımlar atmasına rağmen yapılması gereken çok önemli düzenlemelere işaret eden Özbey, çevrenin ve doğanın korunması, ekonomik gelişme ve gelir kaybının önlenmesi için gerekli olan hususlar olduğunu söyledi.Atıklar konusunda 11 başlık altında tespit, tavsiye ve çözüm önerisi sunan Aydın Özbey, bunları atık, geri dönüşüm, döngüsel ekonomi ile ilgilenen herkesin dikkate almasını istiyor.

Özbey’in madde madde sıraladığı tespit ve önerileri şöyle…

Evsel Atıklar

Bilindiği üzere ülkemizde evsel atıkların yüzde 95’ten fazlası gömülüyor. Belediyelerin çalışmaları maalesef yeterli değil. Gömmenin adı da “Düzenli Depolama”. Oysa ki düzenli depolama ülkemiz için sadece bir geçiş çözümü. Esasen evsel atıklar birçok sektör için stratejik öneme sahip ham madde ve enerji değerinde. Evsel atıktan enerji üretimi, gazlaştırma, ATY hazırlama gibi alternatif çözümler var. İvedilikle büyük şehirlerden başlayarak bu çözümler devreye alınmalıdır. Yer sıkıntısı olan bölgelerde de işlevine göre uygun atık işleme tesislerine OSB’ler içinde izin verilmelidir. Buradaki konu atık sanayiinin ayrı bir yerde konuşlanması, atıkların gereksiz taşınması yerine Avrupa’da olduğu üzere atığın üretildiği mevcut OSB’lerde bertaraf/dönüşüm/kazanım yapılabilmesidir.

Ambalaj Atıkları

Maalesef evlerden çıkan ambalaj atıklar toplanamıyor. Yıllık bazda evlerden çıkan atık miktarı yaklaşık 35 milyon ton. Bunun 20 milyon tonu ıslak organik atıklar, 10 milyon tonu kuru enerji olabilecek atıklar, 5 milyon tonu diğer geri dönüşebilir ambalaj atıkları. Bunlar farklı modellerle toplanıyor. Kimisi cam, plastik, metal vs. farklı kaplar yaptırmış. Belediye bazında da farklı uygulamalar var. Kolay olan uygulanabilir olan bir yöntem bu sorunun çözümüne katkı sağlayabilir. Türkiye çapında tek bir sistem/model ile toplanması ve altyapının buna göre düzenlenmesi basit ve sonuç alınabilir bir noktaya taşıyabilir bizleri. Çoklu, detaylı kafa karıştıran toplama yöntemi yerine, daha kolay ikili toplama sistemi toplama modeline geçilebilir, ıslak organik atık ve geri dönüşebilen/ kazanılabilen kuru atıklar şeklinde.

Elektrikli-Elektronik Atıklar

Elektrikli-elektronik atıklar içerisinde kıymetli metaller, nadir toprak elementleri var. Örneğin altın, gümüş, paladyum, germanyum, platin var. Yerin yüzlerce metre altında aramaya lüzum yok. Bahsi geçen değerli ve stratejik metallerin toplanması, geri kazanımı ve rafineriye uygun hale getirilmesi, ekonomik olarak sınıflandırılması ve ikincil ham madde ürün pazarı için önemli bir kaynak ve döngüsel ekonomiye geçişte önemli. Bu elementler değerlendirildiğinde milyarlarca liralık ulusal ekonomik kayıpların önüne geçmek mümkün. Bu, öncelikli olarak çözülmesi gereken konularımız arasında yer almalı.

Atık Madenî Yağlar

Sanayide, otomotivde hayatın her alanında her bir ekipmanda madenî yağa ihtiyaç var. Madenî yağın ham maddesi baz yağ. O da ham petrolden üretiliyor. Ülkemizde yıllık yaklaşık 660 bin ton madenî yağ üretiliyor. Ham maddesi olan baz yağın 75 bin tonu ithal ham petrolün işlenmesi ile yerli üretiminden karşılanıyor. 105 bin tonu direkt madenî yağ olarak, 490 bin tonu baz yağ olarak ithal ediliyor. Bu ithalatın tutarı yaklaşık 500 milyon dolar. Ülkemizde tüketilen 540 bin ton madenî yağın kullanımı sonrasında ortaya çıkan atık yağ miktarı yaklaşık 300 bin tondur.

 Bu miktarın yaklaşık 70 bin tonu kayıtlı olarak toplanabilmekte geri kalan 230 bin ton atık madenî yağ kayıt dışı faaliyetlere konu edilmektedir. Diğer yandan yaklaşık %60 verimle işlendiği kabulü ile atık yağların baz yağlara dönüştürülmesi ile de ithalat yerine yerli ve milli kaynaklardan üretim ile yaklaşık 300 milyon dolar yurt içinde kalabilir. Sorunu çözebilir yani atık yağları toplayabilir ve katma değeri yüksek baz yağlara dönüştürebilirsek maddi manevi kazanç çok büyük. Ancak burada organize işler var. Araç ve makine bakımları sonrasında elde ettikleri atık yağları en yüksel bedel ödeyene lisansına veya ne şekilde değerlendirileceğine bakamdan satanlar var.

Kayıt dışı olarak atık yağları toplayanlar ve lisanslı/ lisanssız tesislere satanlar var. Belirli bölgeler belli gruplarca kontrol altına alınmış. Varille sanayiden toplayanlar, bunları yönetenler ve gizli depolarda biriktirenler ve nakledenlerden oluşan organize gruplar var. Güvenlik sorunları, kayıt dışı para ve bununla ilişkili birçok suç unsuru mevcut. Baz yağ üretmeyen, madenî yağ adı altında standart dışı ürün üreten ve kayıt dışı olarak piyasaya sunan işletmeler var. Kayıt dışı yollardan atık yağ temini yaygın.

Denizyolu, karayolundan kayıt dışı olarak atık yağ ve yine atık yağ adı altında kaçak akaryakıt temin ediliyor. Tabii ucuz yakıt temin etmek üzere atık yağdan elde edilen standart olmayan bu tip ürünleri kullananlar da var. Kayıt dışı ve standart olmayan ürünleri yakıt veya akaryakıt olarak kullananlar vergi kayıpları ve çevre sorunlarına yol açıyor.

Çok detaylı olarak ele alınması gereken bir konu ancak yine de somut bir öneri sunayım. Egzoz emisyonunda olduğu gibi, madenî yağlarını yetkili MOYDEN belgeli işletmede değiştirdiğini belgeleyemeyen araç sahiplerinin araç muayene sürecinde araçlarının asli kusurlu olarak değerlendirilmesi, zincire tüketiciyi de katacak ve atık üreticisi üzerinde baskı oluşturacak ve onları atık madenî yağlarını doğru yönetmeye zorlayacaktır.

Piyasaya Sürenler

 Maalesef piyasaya süren sorumluluğu kapsamında piyasadan kaçanlar var. Piyasaya sürenleri temsil eden yetkili kuruluşlar var. Tüm piyasaya sürenler bu kuruluşlara katılmış değil. Piyasaya sürenlerin tamamının sisteme katılması için Bakanlıkça yaptırıma gidilmeli ve oluşan haksız rekabetin de önüne geçilmesi sağlanmalıdır.

Denetim

İlk dokuz ayda 41 bin çevre denetimi yapılmış. 2 bin tesise 340 milyon TL ceza kesilmiş. 250 tesisin faaliyeti durdurulmuş. Rakamlar anlamlı gibi ancak 80 milyonun üzerinde nüfusu ile maalesef atıklarımızın önemli bir bölümünü kayıtlı toplayamayan bir ülke olarak baktığımızda yeterli değil. Yani esasen ülke genelinde günde 151 denetim yapılmış.

Yani her ilimizde günde iki denetim yapılmış. İstanbul’daki herhangi bir sanayi tesisi yerleşkesinde dahi atık yönetimine aykırılık hususunda denetim yapılsa bir haftada kesilecek ceza tutarıdır bu cezalar. Korkutarak olmuyor. Algı yaratarak olmuyor maalesef. Denetimlerin amacına ulaşmasının engellendiği durumları da duyuyoruz. Yürütme organımızın da özellikle atık yönetimi hususunda kimsenin gözünün yaşına bakmaması noktasında takibi ve desteği çok kıymetli.

Atık İthalatı

Ülkemizdeki atıkları ayrı toplama başarımızı artırmak için hepimize görev düşüyor. Makul maliyetle işleme kabiliyeti olan tesislerimizin tam kapasite çalışabilmeleri için atık yer üstü madenî ise neden bu maden ithal edemiyoruz. Ülkemizin atık işleyen tesislerinin kapasitesi yerli atıkla tam karşılanana dek, özel izin verilen teknik yeterliliklere sahip, atıktan katma değerli ürün üretebilen lisanslı tesisler için ithalat, kontrollü olarak devam ettirilmelidir. Özgüven eksikliğinden kaynaklı yasaklamalar kaldırılmalı. Atık türü bazında ithalat konusu iyi anlatılmalı ve anlaşılmalıdır.

Atık Sektöründeki Garip Yangınlar

 Çok sayıda geri dönüşüm, geri kazanım ve atık depolama tesisinde yangın ve ölümlü iş kazaları meydana geldiği görülmektedir. Bu olayların oluş ve ortaya çıkış nedenleri incelenmeli. Atık yönetim süreçlerinde yer alan tüm tesisler için yangın, emniyet ve çevresel riskler için asgari kriterler belirlenmelidir. Atık sektöründe meydana gelen yangınların nedenleri açıklığa kavuşturulmalıdır. İnsanımız ve millî servetimizde oluşan kayıpların 21. yüzyılda önlenemiyor olması hepimizi üzüyor.

Atık Envanterimizin Olmaması

Türkiye’de atığın envanteri yok maalesef. Sanayiden çıkan atık enerji olarak kullanılabilir veya başka bir sanayiye alternatif ham madde olabilir. Bu konuda da atık üreticilerinin, bakanlığın ve üniversitelerin desteğiyle çıkan atığın muhteviyatıyla ilgili yapılacak çalışmalarda envanter oluşturulması gerekiyor. Katma değeri yüksek yatırımlar için de atık envanteri önemli.

Her atık türünde gerçekçi ve tutarlı verilerin oluşması ve paylaşılması sektörü takip etme ve yatırım olanaklarını değerlendirmede en gerekli ön şarttır. Farklı kaynaklarda farklı verilerin olması sektöre yatırımcı güvenini zedelemektedir.

Çevre Ajansı üzerinden bu envanter çalışması yapılabilir. Türkiye geneli için gerekli olan atık işleme tesis sayısı ve türünün belirlenmesi, kriterleri belirlenmeli, ihtiyaca uygun yatırım ve tesislerin kurulmasına bir strateji çerçevesinde izin verilmesi ve teşvik edilmesi önem arz etmektedir. Altını tekrar çizmek isterim ki; etkin bir yatırım planlaması ve etkin bir atık yönetimi için evsel kaynaklı ve tüm sektörler bazında Türkiye atık envanteri en kısa sürede çıkarılmalı ve sürekli olarak güncellenmesi sağlanmalıdır.

Çevre Ajansı

 Kuruluş amacına uygun olarak, Türkiye Çevre Ajansı’nın işlevselliği siyaset üstü bir anlayışla en kısa sürede sağlanmalıdır. Sektörün teşvik edilerek güçlendirilmesine dönük somut adımlar atılmalıdır. Türkiye Çevre Ajansı tarafından bugüne kadar sistemleştirilemeyen atık türleri için, atık envanterinin oluşturulması, atıkların toplanması, sanayi ve ekonomiye kazandırılması yönünde somut ve gerçekçi adımlar atılmalıdır. Kısaca tüm sektör Çevre Ajansı tezahüratları yapıyor, sahaya girmesini ve oyunu olumlu yönde değiştirmesini bekliyor.

Tezatlar

Türkiye’nin gerçeği sokak toplayıcıları. Vergi dışılık bir yana; sağlık riskleriyle, sosyal güvence sorunlarıyla hem teknik hem mali hem de sosyal düzeyde önemli bir konu. İvedilikle çözüm oluşturulmalı. Karbon ayak izimizi uluslararası standartlarla hesaplıyoruz. Ancak Maslak Sanayi Sitesi’nde yalınayak atık toplayan 12 yaşındaki Ayşe kızımızın ayak izini neden hesaplayamıyoruz? Bir yanda Ayşe kızımız, diğer yanda Paris Anlaşması. TEZAT…


The post Atık Yönetiminde Öncelikli ve Çözüm Önerileri appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>
https://geridonusumekonomisi.com.tr/atik-yonetiminde-oncelikli-ve-cozum-onerileri.html/feed 0 4463
Plastik Ambalajda Yeni Gündem: AB Plastik Vergileri https://geridonusumekonomisi.com.tr/plastik-ambalajda-yeni-gundem-ab-plastik-vergileri.html https://geridonusumekonomisi.com.tr/plastik-ambalajda-yeni-gundem-ab-plastik-vergileri.html#respond Wed, 09 Nov 2022 07:34:01 +0000 https://geridonusumekonomisi.com.tr/?p=3950 İklim değişikliği bir süredir kapımızı zorluyordu ancak artık kapıdan içeri girdi desek yanlış olmaz. Özellikle son dönemde tüm dünyada ve ülkemizde yaşanan yangınlar, sel felaketleri, kuraklık vb. afetler ülkeleri hızlı aksiyon almaya itiyor. Temmuz ayı itibariyle Avrupa ülkeleri teker teker “su kıtlığı” ilan ediyor. Kuraklıkla baş etmek için kriz birimleri kuruluyor. Kuraklıklar, hidroelektrik enerji üretimini […]

The post Plastik Ambalajda Yeni Gündem: AB Plastik Vergileri appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>

Yağmur Cengiz EROĞLU
Çevre, Sürdürülebilirlik ve Atık Yönetimi Danışmanı

İklim değişikliği bir süredir kapımızı zorluyordu ancak artık kapıdan içeri girdi desek yanlış olmaz. Özellikle son dönemde tüm dünyada ve ülkemizde yaşanan yangınlar, sel felaketleri, kuraklık vb. afetler ülkeleri hızlı aksiyon almaya itiyor. Temmuz ayı itibariyle Avrupa ülkeleri teker teker “su kıtlığı” ilan ediyor. Kuraklıkla baş etmek için kriz birimleri kuruluyor. Kuraklıklar, hidroelektrik enerji üretimini de azaltıyor. İklim değişikliğinin doğru gerçek olmadığını iddia eden küçük bir kesim hâlâ kalmış olsa da ülkeler artık aksiyon almak zorunda olduklarını fark ettiler. Nitekim Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ni (UNFCCC) imzalayan ülkeler, sanayi öncesi dönemden bu yana devam etmekte olan küresel ortalama sıcaklık artışını 2°C’nin altına düşürmeyi kabul ettiler. Bu taahhüde ulaşmak için AB ciddi reformlara da imza atıyor. Bunlardan biri de kapsamlı bir vergi ve vergi dışı önlemler paketi olan AB Yeşil Mutabakatı. Bu çerçevede ambalaj sektörünü ilgilendiren son çalışma da AB tarafından değerlendirilen plastik vergileri. Bildiğiniz gibi Avrupa Birliği, pandemi nedeniyle yaptığı harcamaları sübvanse etmek için “plastik katkısı” uygulamasını başlatmıştı. 1 Ocak 2021’den itibaren geri dönüştürülmemiş her 1 ton plastik ambalaj atığı için 800 avro katkı payı hesaplanmıştı. Üye devletler bu finansmanı sağlamak için çalışmalar yapmaya başladılar. Bu çerçevede İngiltere plastik ambalaj vergisi uygulamasını başlattı, İspanya ve İtalya ise 1 Ocak 2023 itibariyle vergi uygulamasına başlamaya kararlı. 1 Nisan 2022’den itibaren 20.000 ambalaj üreticisini ve ithalatçısını etkileyen Birleşik Krallık plastik vergi sistemine göre; ülke sınırları içerisinde 10 ton veya daha fazla plastik ambalaj üreten veya ithal eden firmaların üç ayda bir vergi ödemesi gerekiyor. Bir plastik ambalajın vergiye tabi olup olmaması için ilk etapta geri dönüştürülmüş malzemeden üretilip üretilmediğine bakılıyor. Eğer ambalaj üretilirken %30’dan fazla geri dönüştürülmüş malzeme kullanılmış ise ambalaj vergiden muaf tutuluyor. Aksi durumda ambalaj için ton başına 200 sterlin vergi alınıyor. Vergiye tabi olan işletme ise ya bu ürünü ithal eden ya da üründe son önemli değişikliği yapan yerli üretici oluyor. Birden fazla malzemeden yapılmış bir ambalajlar için -örneğin kâğıt-plastik ya da metal-plastik kompozit ambalaj uygulamaları- ağırlıkça diğer maddelerden daha fazla plastik içeriyorsa vergi açısından plastik ambalaj olarak değerlendiriliyor. İspanya ve İtalya ise plastik vergisi konusunda daha katı olacaklar. Nitekim muafiyet için %30 gibi bir limit belirlememişler. Ancak bir plastik ambalaj geri dönüştürülmüş malzeme içeriyorsa, içerdiği oranda vergiden muaf tutuluyorlar. İspanya ve İtalya geri dönüştürülmemiş plastik ambalajlar için ton başına 450 avro vergi almayı planlıyorlar, ki bu oranlar ile İspanya yılda yaklaşık 724 milyon avro gelir toplamayı hedefliyor. Çoğu endüstriyel ve tüketici ürünleri üreten firmaları etkileyecek olan yeni vergi sistemi, İspanya ve İtalya pazarında tek kullanımlık plastik ambalajların üretimi, ithalatı ve topluluk içi satın alınmasında uygulanacak. Birden fazla malzeme içeren ürünler, yalnızca geri dönüştürülmemiş plastik içeriğin ağırlığına göre vergilendirilecek. İşin özü Avrupa’da ikinci, dünyada altıncı büyük plastik üreticisi olan ve ağırlıklı olarak AB ülkelerine ihracat yapan Türkiye gibi bir ülke için bu kararlar çok ciddi etkiler yaratacak. Biraz rakamlara bakalım. Plastik ambalaj malzemelerinde 2021 yılında 4,2 milyon ton üretim, 487 bin ton ithalat, 1,41 milyon ton ihracat, 3,31 milyon ton iç pazar tüketimi gerçekleşmiş ve sektör 922 bin ton dış ticaret fazlası vermiş. Sektörde miktar bazında toplam üretimin %33’ü ihraç edilmiş. 2021 yılında üretimin değeri 14,71 milyar dolar, ihracatın değeri 3,88 milyar dolar, iç pazar satışlarının değeri de 12,88 milyar dolar olmuş ve sektör bu dönemde 1,81 milyar dolar dış ticaret fazlası vermiş. Türkiye, 150’nin üzerinde ülkeye plastik ambalaj malzemeleri ihraç ediyor. 2021 yılında en büyük 10 pazar, toplam ihracatımızdan miktar bazında %54, değer bazında da %53 pay almış. 2021 yılında sırasıyla İngiltere, Almanya, ABD, İsrail, Irak, İtalya, İspanya, Fransa, Hollanda ve Polonya plastik ambalaj malzemeleri ihraç ettiğimiz ilk 10 ülkeyi oluşturmuş. Göründüğü gibi sektör çok net bir biçimde AB ülkelerine ihracat yapıyor. Plastik sektörümüzün ihracatının önündeki engellerin kalkması, tam tersine ihracatını artırabilmesi için Türkiye geri dönüşüm sektörümüze hem büyük bir iş düşüyor hem de yeni fırsatlar doğuyor. Geri dönüşüm sektörümüz kaliteli ürün üretme amacıyla yeni yatırımlar yapmalı, teknolojileri yakından takip etmeli, uluslararası standartlarda üretim yapabilmek için gerekli sertifikasyon süreçlerini tamamlamalılar. Kaliteli bir geri dönüşümün kilit noktası tabii ki kaynağında ayrı toplama. Bu konuda kanun koyucularımız plastiklerin ayrı toplanması için altyapıyı güçlendirmeli ve özellikle tüketici sonrası plastik atıkların kaliteli bir biçimde geri dönüşüme kazandırılması için çalışmalar yapmalılar. Bu konuda yeni gelecek depozito sisteminin çok önemli olduğunu düşünüyorum, ancak yeterli değil. Kanun koyucularımızın çalışması gereken bir diğer nokta da gıdaya temas eden ürünlerde geri dönüştürülmüş malzeme kullanımının yasaklanmış olması. Ülkemizde yalnızca depolimerizasyon yöntemiyle elde edilen rPET ham maddesi gıdaya temas eden ambalajda kullanılıyor, ancak hem kapasite yetersiz, ihracatımızı karşılayamaz seviyede hem de Avrupa bugün çok farklı sistemleri konuşuyor. Mekanik geri dönüşümde EFSA onaylı teknolojilerden üretilen geri dönüşmüş ürünler Avrupa’da gıdaya temasta kullanılıyor. Yine dünyada bir diğer yeni teknoloji de geri dönüşmesi zor plastik atıkların geri dönüşebilmesine imkan veren kimyasal geri dönüşüm teknolojisi. Bu iki konu ile ilgili devletimizin aksiyon alması geri dönüşüm sektörümüzü hem geliştirecek hem de çok köklü bir değişikliğin eşiğinde olan dünya üretim sektörünün yeniliklerinden geri kalmamamızı sağlayacak.

The post Plastik Ambalajda Yeni Gündem: AB Plastik Vergileri appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>
https://geridonusumekonomisi.com.tr/plastik-ambalajda-yeni-gundem-ab-plastik-vergileri.html/feed 0 3950
Dünyanın Yeni Sorunu Elektronik Atıklar https://geridonusumekonomisi.com.tr/dunyanin-yeni-sorunu-elektronik-atiklar.html https://geridonusumekonomisi.com.tr/dunyanin-yeni-sorunu-elektronik-atiklar.html#respond Thu, 20 Oct 2022 13:06:57 +0000 https://geridonusumekonomisi.com.tr/?p=3838 Elektronik malzemeler kullanım ömürlerini tamamlayıp atıl duruma geldiklerinde elektronik atıklar meydana gelmektedir. Türkiye’de yaklaşık 1 milyon ton, Avrupa’da yaklaşık 12 milyon ton, dünyada ise yaklaşık 53 milyon ton elektronik atık bulunmaktadır. Elektronik atıklar ve atık piller Avrupa’da ve dünyada stratejik öneme sahip atıklardır. Devlet desteği ve kontrolü altında geri kazanımları sağlanarak takip altına alınmaktadır. Türkiye’de […]

The post Dünyanın Yeni Sorunu Elektronik Atıklar appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>

Elektronik malzemeler kullanım ömürlerini tamamlayıp atıl duruma geldiklerinde elektronik atıklar meydana gelmektedir. Türkiye’de yaklaşık 1 milyon ton, Avrupa’da yaklaşık 12 milyon ton, dünyada ise yaklaşık 53 milyon ton elektronik atık bulunmaktadır. Elektronik atıklar ve atık piller Avrupa’da ve dünyada stratejik öneme sahip atıklardır. Devlet desteği ve kontrolü altında geri kazanımları sağlanarak takip altına alınmaktadır. Türkiye’de ise elektronik atıklar ve atık piller yeterince toplanamamakta, toplanamadığı için donanımlı tesisler kurulamamaktadır. Mevcut donanımlı tesisler ise yeterli atık toplama oranına ulaşamadıkları için kapasitelerinin altında hizmet vermektedirler. Stratejik öneme sahip olan bu atıkların ülkemizde toplama sistemlerinin geliştirilmesi gerekmekte olup devlet tarafından standardize edilerek kontrollü geri kazanımı sağlanmalıdır. Elektronik atıklar üç ana başlık altında incelenmektedir;

• Tehlikelidir

Değerlidir

Bilgi güvenliği içerir

Elektronik Atıklar Tehlikelidir;

Elektronik Atıklar; soğutucu/iklimlendirme cihazları, büyük ev aleti, küçük ev aleti, aydınlatma ekipmanları, bilişim telekomünikasyon cihazları, TV/monitörler olarak gruplandırılmaktadır.

• Buzdolapları pentan ve CFC gazı gibi tehlikeli gazlar içermekte ve atık haline geldiklerinde ozon tabakası için ciddi bir tehdit arz etmektedir.

• Tüplü TV ve monitörlerin camlarında kurşun ve fosfor bulunmaktadır, 1 adet monitör yaklaşık 2 kg kurşun içermektedir ve atık haline gelen televizyonların tahrip olması durumunda açığa çıkan tehlikeli gazlar zehirlenmelere yol açmaktadır. 10 gr kurşun yaklaşık 25.000 ton toprağı ve 200 ton suyu kullanılamaz hale getirebilmektedir.

• LCD ekranlarda civa içerikli lambalar bulunduğundan tehlikelilik arz etmektedir. Civa gazı toksik etki göstermekte olup solunması durumunda birçok sağlık problemine yok açmaktadır.

Elektronik Atıklar Değerlidir;

• Elektronik atıklar altın, gümüş, paladyum dışında birçok değerli elemente sahiptir. Türkiye’de henüz değerli metal geri kazanımı sağlanamamaktadır. Türkiye bu konuda dışa bağımlıdır.

• Türkiye’de yaklaşık 1 milyon ton elektronik atık bulunmakta fakat ortalama 50 bin ton atık toplanmaktadır. Toplanamayan atıkların nerede olduğu belirlenememektedir. Değerli metal içerikli bu atıkların takibi sağlanamamaktadır.

• Elektronik atıklar yaklaşık %60 oranında demir ve demir dışı metal, %5’i alev geciktirici olmak üzere %20 plastik ve %20 oranında da cam, ahşap, seramik gibi malzemelerden oluşmaktadır. Geri kazanım faaliyetiyle bu atıklardan %95-99 arası bir oranla ikincil endüstriye ham madde kazanımı sağlanmaktadır.

• Elektronik atıkların Sıfır Atık prensibi ile döngüsel ekonomiye katkı sağlayarak sürdürülebilir bir çevreye sahip olabilmek için mutlaka geri kazanımı sağlanmalıdır.

Elektronik Atıklar Bilgi Güvenliği içerir;

• Teknolojinin hızla gelişmesi ve Endüstri 4.0’ın gündeme gelmesiyle veri içeren elektronik ekipmanların kullanımı hızla artmıştır.

• 2016 yılında yürürlüğe giren Kişisel Verilerin Korunması Kanunu ile veri gizliliği ön plana çıkarak kanunlarla bu verilerin gizli kalması hedeflenmiştir. Fakat bu yönetmelik veri imhası için yeterli değildir. Ülkemizde atık haline gelen veri içerikli cihazların imhası için çalışmalar yetersizdir.

• Avrupa’da veri imhası belirli standartlarla ve kontrollerle gerçekleştirilmektedir.

• Bilgi gizliliği devlet, bankalar, telekomünikasyon ve software firmaları ve birçok farklı sektör için önem arz etmekte olup atık haline gelen veri içerikli elektronik cihazlar devlet tarafından belirlenen standartlar ve yönetmelikler kontrolünde imha edilmelidir.

• Bilgi gizliliği gelecekte Türkiye için bir tehdit unsuru olarak değerlendirilmelidir. Elektronik atıklar Avrupa’da belediyeler, yetkilendirilmiş kuruluşlar ve lisanslı tesisler aracılığı ile toplanmaktadır. Toplama sistemleri ülkelerin toplama hedeflerine ve uluslararası standartlara göre geliştirilmektedir. Teknoloji üreticileri yasal yükümlülük olarak ürettiklerinin belli bir yüzdesini atık olarak toplamak zorundadır. Bu kapsamda lisanslı tesislerle ve yetkilendirilmiş kurumlarla çalışmaktadırlar.

Elektronik atıklar tüm dünyada B2B ve B2C atıkları olarak ikiye ayrılmaktadır.

• Üretici atıkları

• Demirbaş atıkları

• Kampanya atıkları

• Gümrük atıkları

• Take back atıkları • Belediye atıkları

• Son kullanıcıdan toplanan atıklar

• Sosyal sorumluluk projeleri

• Yetkilendirilmiş kurumlar

• Depo hasarlı atıklar

• Stoktan düşen atıklar vb. Türkiye’de ise toplama sistemleri Avrupa ile benzerlik göstermektedir. Son kullanıcı atıkları belediye sistemleri, AVM’ler ve kampanyalar ile toplanmaktadır. Üretici atıkları ise üretici firmalar, teknik servisleri ve yetkilendirilmiş firmalar üzerinden toplanmaktadır.

Atık Piller

• Atık piller ağır metal içeriklerinden dolayı çevreye ve insan sağlığına zarar verebilmektedir.

• Almanya’da 14 bin ton, Türkiye’de yaklaşık 10 bin ton atık pil bulunmakta fakat ortalama 700 ton atık pil toplanabilmektedir.

• Özellikle şarj edilebilir pillerin başında gelen lityum iyon piller büyük önem arz etmektedir. Günlük hayatta kullandığımız telefon, tablet, laptop gibi cihazların içerisinde bulunan lityum iyon piller, gelecekte kullanımı yaygınlaşacak olan elektronik araçlarda kullanılmaktadır.

• Avrupa’da bu piller için geri kazanım prosesleri geliştirilmiştir, Türkiye de çalışmalarını geliştirmeli ve geri kazanım faaliyeti sağlamalıdır. Çinko, kobalt, lityum, mangan gibi elementler içeren bu piller atık haline geldiklerinde mutlaka ham maddeye dönüştürülmelidir.

• Atıklar, çöp olarak değil ham madde olarak değerlendirilmeli ve ikincil endüstriye kazandırılmalıdır. Devlet belirlediği standart ve teknolojilerle geri kazanımı takip altına alarak bu konu hakkında yatırımlar yapmalıdır.

Esra EKEN TORUNOĞLU
TÜÇEM Çevre Eğitimi ve Atık Yönetimi Derneği Üyesi
Exitcom Genel Müdür Yardımcısı

The post Dünyanın Yeni Sorunu Elektronik Atıklar appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>
https://geridonusumekonomisi.com.tr/dunyanin-yeni-sorunu-elektronik-atiklar.html/feed 0 3838
Geri Dönüşüm Karıncaları: Sokak Toplayıcıları https://geridonusumekonomisi.com.tr/geri-donusum-karincalari-sokak-toplayicilari.html https://geridonusumekonomisi.com.tr/geri-donusum-karincalari-sokak-toplayicilari.html#respond Fri, 28 Jan 2022 08:55:40 +0000 https://geridonusumekonomisi.com.tr/?p=3347 Kaynağında ayrıştırma yaparak geri dönüşebilen atıkları çöplerle karışmadan ayrı toplayabilmek biz geri dönüşüm sanayiinin en büyük hayali. Dönüşebilen bir gram atığın bile çöp sahalarına gömülüp ziyan olmasını istemeyiz. Bugünlerde sanırım olan da bu. Geri kazanım oranları hiç olmadığı kadar yüksek. Sebebi çok basit; e-ticarette patlayan talep. Yıllardır yavaş yavaş gelişmekte olan e-ticaret kanalları, pandeminin başlamasıyla […]

The post Geri Dönüşüm Karıncaları: Sokak Toplayıcıları appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>

Kaynağında ayrıştırma yaparak geri dönüşebilen atıkları çöplerle karışmadan ayrı toplayabilmek biz geri dönüşüm sanayiinin en büyük hayali. Dönüşebilen bir gram atığın bile çöp sahalarına gömülüp ziyan olmasını istemeyiz. Bugünlerde sanırım olan da bu. Geri kazanım oranları hiç olmadığı kadar yüksek. Sebebi çok basit; e-ticarette patlayan talep. Yıllardır yavaş yavaş gelişmekte olan e-ticaret kanalları, pandeminin başlamasıyla birlikte çok kısa sürede hayatımızın değişmez bir parçası haline geldi.

E-TİCARET PATLADI

Türkiye’de e-ticaret hacmi 2020’de bir önceki yıla göre %66 artarak 226 milyar 220 milyon TL olarak gerçekleşti. 2019’da 136 milyar TL olarak gerçekleşmişti. Bu artış dünya ortalaması olan %18’in çok üzerinde. Ülkemizde e-ticaret ile uğraşan işletme sayısı 2020’de 256 bin 861’e ulaştı. Bu sayı 2019’da yaklaşık 68 bindi.

Ülkemizde e-ticaret sipariş sayısı 2019’da 1.36 milyar adetken 2020’de sipariş sayısı 2.29 milyar adete ulaştı. Toplam e-ticaret içindeki perakende payı %64 olarak gerçekleşti. E-ticaretin %91.4’ü yurt içinde gerçekleşti. %4.2’sini diğer ülkelerin ülkemizden yaptığı alışverişler, geri kala- nını ise bizim yurt dışından aldıklarımız oluşturdu.

PEKİ E-TİCARETTE YAŞANAN BU CANLILIK GERİ DÖNÜŞÜM SEKTÖRÜNÜ NASIL ETKİLEDİ?

E-ticaret, özellikle oluklu mukavva am- balaja olan talebi artırdı. Ülke içerisinde e-ticaretin canlı olması tüketime; tüketimin artması da geri dönüşebilen kağıt ve plastiğin daha fazla oluşmasına yol açtı. Geri kazanılan ham maddenin yaklaşık %70’i kağıttan oluşmakta. İç piyasanın canlı olmasından dolayı, fabrikalar geri dönüşümlük ham madde ihtiyaçlarını ülke içerisinden karşılayarak beklenen seviyenin altında ithalat yaptı.

SOKAK TOPLAYICILARI KONUSUNDA ŞİMDİYE KADAR Kİ EN KAPSAMLI RAPOR

Geri kazanım oranları önceki yıllara nis- peten 2021’de çok yüksek seyretti. Yukarıda da belirttiğimiz gibi e-ticaretten dolayı talebin artması fiyatların yükselmesine sebep oldu. Peki söz konusu dönüşebilen kağıt ve plastikler belli bir sistem dahilinde %100 kaynağında ayrı toplandı mı? Kesinlikle hayır(!)

Geri kazanım oranlarının artmasında büyük katkısı olan bir grup çalışan var. Karınca gibi çalışkanlar. Geri dönüşümlük ham maddelerin toplanmasında çok önemli bir fonksiyonları var. Onlara ÇEKÇEKÇİ ya da SOKAK TOPLAYICILARI diyoruz.

Kağıt Geri Dönüşüm Sanayicileri Derneği (AGED) olarak Türkiye’de bir ilki gerçekleştirerek bu kesime odaklandık. SOKAK TOPLAYICILARI SOSYO-EKONOMİK ARAŞTIRMA RAPORU’nu hazırladık. ADA Araştırma ve İstanbul Üniversitesi Şehir Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nden Prof. Dr. Murat Şeker tarafından gerçekleştirilen bu rapor üç kısımdan oluşmakta: Sokak toplayıcıları, kamuoyunun sokak toplayıcıları konusundaki algıları ve sektör paydaşlarının görüşleri.

Raporun Tamamı: https://aged.org.tr/raporlar/rapor01.pdf

The post Geri Dönüşüm Karıncaları: Sokak Toplayıcıları appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>
https://geridonusumekonomisi.com.tr/geri-donusum-karincalari-sokak-toplayicilari.html/feed 0 3347
Karbonsuz Dünyaya Giden Yol https://geridonusumekonomisi.com.tr/karbonsuz-dunyaya-giden-yol.html https://geridonusumekonomisi.com.tr/karbonsuz-dunyaya-giden-yol.html#respond Sun, 07 Nov 2021 11:31:18 +0000 https://geridonusumekonomisi.com.tr/?p=3216 Avrupa Yeşil Mutabakatı, çevreye zarar vermeden yazdırabileceğimiz kadar ince bir belge. Ancak bu ince boyutlu kitapçık, büyük bir değişimi içeriyor.

The post Karbonsuz Dünyaya Giden Yol appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>

Avrupa Yeşil Mutabakatı, çevreye zarar vermeden yazdırabileceğimiz kadar ince bir belge. Ancak bu ince boyutlu kitapçık, büyük bir değişimi içeriyor. 24 sayfadan oluşan bu belge, 2050 yılına kadar AB iklimini nötr hale getirmek için radikal bir projeyi ortaya koyuyor.

Avrupa Komisyonu iklim, enerji, arazi kullanımı, ulaşım gibi sektörler için 2030 yılına kadar, 1990 seviyelerine kıyasla en az %55 net sera gazı emisyonu azaltımı sağlamaya yardımcı olmak için, 12 yasa tasarısından oluşan bir paketi temmuz ayında kabul etti.

Bu değişim sadece çevresel kaygılarla başlatılmış değil tabi ki. Devletlerin kendi çıkarlarını korumayan bir şeyi kolaylıkla uygulamaya koymayacaklarını biliyoruz. AB yeşil teknoloji dönüşümünde geride kalmaktan endişe duyuyor. Çin, güneş enerjisi sektöründe inanılmaz yol kat etti ve dünyada bir numara şu an. Elektrikli araçlarda çok önde. Rüzgar enerjisi kurulumları ise 2020’de başka bir ülkeninkinin üç katından fazlaydı.

Ancak bu anlaşmanın ve arkasından gelen düzenlemelerin sadece Avrupa Birliği üyesi 27 ülkeyi etkilemeyeceği açık olarak gözüküyor. AB, ithalata vergi koyacak bir karbon sınırı ayarlama mekaniz- ması uygulayarak şirketlerin faaliyetlerini daha yumuşak iklim politikalarına sahip ülkelere kaydırmasını önlemeyi amaçlıyor. Bu aynı zamanda, karbon yoğun üretimi Avrupa dışına itmek yerine, Avrupa emisyon azaltımlarının küresel emisyon düşüşüne katkıda bulunmasını sağlayacak.

Ticaret ve ekonomi açısından, Güney’deki ülkeler ve Doğu Avrupa’daki AB üyesi olmayan ülkeler özellikle yüksek risk altında. Uyum aşamasında büyük ölçekli

yatırım gerekebileceği gibi ihracat ürünlerinin karbon içeriğini raporlamanın karmaşıklığı ve maliyeti gelişmekte olan ülkeler için özel bir zorluk olarak karşımıza çıkıyor. Bazı ülkelerde ise (Polonya, Çek Cumhuriyeti, Bulgaristan, Fas v.b.) büyük bir kısmı fosil yakıtlarla karşılanan enerji talebiyle gelişmekte olan ekonomiler mevcut. Bu enerji altyapısı, uzun vadeli enerji satın alma anlaşmalarıyla birleştiğinde, hızlı bir karbonsuzlaştırmaya imkan verecekmiş gibi gözükmüyor.

Bu nedenlerle, hem Avrupa Birliği içindeki hem de dışındaki ülkeler arasında, ortaya çıkan yükün ne şekilde paylaşılacağı konusunda siyasi tartışmalar da mevcut. AB kendi politikalarının uluslararası etkilerini dikkate alması gerektiğini görmeli ve karbon sınır ayarlama mekanizmasının önemli risk ortaya koyduğu ülkelere mali ve teknik destek sağlamalıdır. AB öncelikle, teknik olarak emisyon izleme, raporlama ve doğrulama konusunda eğitim olanağını mutlaka ortaya koymalıdır.

AB dışı ülkeler de en kısa sürede kendi hedeflerini oluşturarak yeşil teknolojiye geçişi hızlandırmalıdır. Bu politika ve hedefler tek bir bölgenin ya da ülkenin gerçekleştirebileceği idealler değil. Dünyanın bu noktada ortak hareket etmesi gerekiyor ama bu kutuplaşmış dünyada bu ne kadar mümkün onu da önümüzdeki yıllarda göreceğiz.

Bu sayımızda bu mutabakatı ve devamında ortaya çıkan mevzuatları ele alarak, ülkemizdeki uyum çalışmalarıyla ilgili bilgi vermeye ve ihracatta nasıl etkileneceğimiz konusundaki bilgi ve görüşlere yer vermeye çalıştık.

İyi okumalar.

The post Karbonsuz Dünyaya Giden Yol appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>
https://geridonusumekonomisi.com.tr/karbonsuz-dunyaya-giden-yol.html/feed 0 3216
Kabına Sığmayan Sektör: Kağıt Sanayii https://geridonusumekonomisi.com.tr/kabina-sigmayan-sektor-kagit-sanayii.html https://geridonusumekonomisi.com.tr/kabina-sigmayan-sektor-kagit-sanayii.html#respond Mon, 04 Oct 2021 22:05:02 +0000 https://geridonusumekonomisi.com.tr/?p=3181 12 milyar dolarlık aktif büyüklüğe sahip kâğıt fabrikaları, her yıl yaklaşık 80 milyon adet ağacın kesilmesini önlüyor.

The post Kabına Sığmayan Sektör: Kağıt Sanayii appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>

12 milyar dolarlık aktif büyüklüğe sahip kâğıt fabrikaları, her yıl yaklaşık 80 milyon adet ağacın kesilmesini önlüyor. Böylece yılda 1,5 milyon tondan fazla karbon salımının önüne geçiliyor.

Ülkemizde toplanan dönüşebilen atıkların yaklaşık yüzde 70’ini kâğıt atıklar oluşturuyor. Kâğıt sanayii sıfır atık çalışmalarının en büyük paydaşıdır. Sayıları 25’e ulaşan ve 12 milyar dolarlık aktif büyüklüğe sahip kâğıt fabrikaları, her yıl yaklaşık 80 milyon adet ağacın kesilmesini önlüyor. Böylece yılda 1,5 milyon tondan fazla karbon salımının önüne geçiliyor.

Ülkemizde bulunan toplama tesislerinin kurulmasına AGED ve kağıt sanayii olarak çok ciddi destekler verdik. Doğrudan ve dolaylı olarak yüz binlerce insana istihdam kapısı olan kâğıt sanayii, bugün itibarıyla 5,5 milyon ton üretim kapasitesini yakalamış bulunuyor. Yeni yatırımların ve kapasite artışlarının devreye girmesiyle üç yıl içerisinde 6,5 milyon tonu geçmiş olacağız. 2011 sonunda kâğıt üretim kapasitesi 2,5 milyon tondu. 10 yılda geldiğimiz nokta yüzde 100’den fazla bir büyüme.

SIFIR ATIK SON YILLARIN EN BÜYÜK GELİŞMESİ

Son yıllarda geri dönüşüm sektöründe yaşanan en büyük ve önemli gelişme Cumhurbaşkanımızın eşi Sayın Emine Erdoğan’ın himayesinde başlayan Sıfır Atık Projesi’dir. Kâğıt sanayii olarak sıfır atığın en büyük destekçisiyiz. Kâğıt sektörü 2030’a kadar 10 milyon ton üretim kapasitesini yakalayacaktır. Dünya sınırlı kaynaklarıyla insanoğlunun sınırsız ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor. Sıfır Atık Projesi de bu kapsamda Türkiye’de oluşan yıllık 35 milyon ton atığın aslında atık değil değerlendirilebilir kaynak olduğunu öngören bir proje. Amaç organik mutfak atıklarının, kâğıt, metal plastik, kâğıt atıkların çöp deponi sahalarına hiç gönderilmeden ekonomiye yeniden kazandırılması. Bizim 2018’de 5 üniversite ile 5 ilde yaptığımız bir çalışmada çöpte dönüşebilen atık miktarının yaklaşık 8-10 milyar TL’lik bir değer oluşturduğunu gördük. Üstelik bu atıkları hem taşırken hem de bertaraf ederken yeni bir maliyet oluşuyor. Bununla birlikte ekonomik kaybın en az 25-30 milyar TL olduğu söylenebilir.

GERİ DÖNÜŞÜM BİLİNCİNİ KAZANDIRMALIYIZ

Dönüşebilen ham maddelerin çöp deponi sahalarına gitmesine engel olmak, onları geri dönüştürüp mamul haline getirerek ekonomiye kazandırmak, hem katma değer hem de daha fazla istihdam oluşturmak sektörümüzün hedefi. Bunun için geri dönüşüm bilincinin ülkemizin her ferdine kazandırılması için gece gündüz gayret etmek en önemli vazifemiz.

35 milyon ton evsel atığın oluştuğu ülkemizde, tüketim alışkanlıkları 2030’da bu tonajın 40 milyon tonu aşacağını gösteriyor. Biz 35 milyon ton çöpü, çöp olarak değil ham madde olarak görüyoruz. Boşa giden üstelik üzerine para verilerek gömülen milli servet.

KATMA DEĞER ÜRETİYORUZ

Sektörümüz çöp değil, geri dönüşümlük ham madde ithal ediyor. Bunları dönüştürerek 8 kat katma değer üretiyor. Sanayiciler olarak işin daha çok atık yönetimi ve dönüşebilen atıkların ekonomiye kazandırılması tarafındayız. Belediyelerin ‘sıfır atık’ın getirdiği yeni dinamiklere çabuk uyum sağlamasını istiyoruz ama tabii bin 397 belediyenin olduğu ülkemizde, bu süreç biraz zaman alacak. Belediyeler, çöp toplama hizmetini asli vazifeleri olarak görmektedir. İki gün çöp toplanmazsa neler olacağı ortada. Bununla birlikte, çöpün içindeki dönüşebilen ham maddelerin daha çok toplanması sağlanarak çöp hacmi ve ağırlığı önemli ölçüde azalacak.

GEKAP’TAN DESTEK ÇOK ÖNEMLİ

Avrupalı toplama firmalarının faaliyetlerini sürdürmelerini sağlayan en önemli faktör ‘kirleten öder’ prensibi. Ürünleri ambalajlayarak satan şirketlerin sisteme ödedikleri bedellerden oluşan fonun sahaya aktarılması gerekir. Bu fon Türkiye’de Geri Kazanım Katılım Payı’dır (GEKAP). Geri kazanım maksadıyla toplanacak bu tutarın sisteme aktarılması hayati önem taşıyor.

Avrupa 2030’a kadar evsel atıklarının yüzde 65’ini dönüştürmeyi hedefliyor. Almanya sadece Avrupa’da değil dünyada en iyi geri dönüşüm oranlarına sahip ülke. Ardından çok uzakta olmayan Avusturya geliyor. Üçüncü sırada Güney Kore var. Bu ülkeler evsel atıkların yaklaşık yüzde 56’sını geri kazanıp dönüştürüyor. Türkiye’de bu oran yüzde 10. Sıfır Atık Projesi’nin hedeflerinden biri, bu oranı çok kısa sürede, 2023’e kadar yüzde 35’e kadar yükseltmek.

ÖDÜL CEZA SİSTEMİ OLMALI

Ödül ceza sistemiyle toplamanın yapılmadığı konutlara odaklanılması gerekiyor. Çünkü zaten AVM’ler, marketler, OSB ve matbaalardan toplama yapılmaktadır. Toplamanın başarılı olmadığı yer konutlardır. Konutlardan toplamayı artıran bir sistem kurulmaz ve ithalat kısıtlaması konusunda rahatlatıcı bir adım atılmazsa, sektör rekabet edemez hale gelecek. Yakında Avrupalı kâğıt firmaları ülkemize kâğıt satmaya başlayacaktır.

Toplama sisteminde yer alan şirketler GEKAP’tan destek almalıdır. Belediyelere bağlı faaliyet gösteren söz konusu toplama şirketleri, çöp hacminin azaltılmasını sağlayarak çöp toplama maliyetlerinden tasarruf edecektir. Bunun yanında, topladıkları dönüşebilen atıkları satabileceklerdir. Ülkemizdeki dönüşebilen atık toplama miktarı arttıkça sektör doğal olarak daha az ithalat yapar hale gelecektir. Bunun için, mevcut durumda olduğu gibi kâğıt fiyatlarının artması halinde toplandığı ve düşmesi halinde toplanmadığı bir sistem yerine ham madde değerinden bağımsız bir teşvik sisteminin gelmesi ve toplama sisteminin desteklenmesi gerekmektedir.

Eğer çöp depolama sahalarına gönderecek hiçbir şey bulamamak demek olan Sıfır Atık Projesi’ni hayata geçirmek istiyorsak; ilgili bakanlıkları, TAT’ları, belediyeleri ve geri dönüşüm tesisleri ile bir bütünlük içerisinde işleyen bir sisteme ihtiyacımız var demektir. Biz kâğıt sektörü olarak üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeye devam edeceğiz.

The post Kabına Sığmayan Sektör: Kağıt Sanayii appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>
https://geridonusumekonomisi.com.tr/kabina-sigmayan-sektor-kagit-sanayii.html/feed 0 3181
Döngüsel Ekonomi Ve Sıfır Atık https://geridonusumekonomisi.com.tr/dongusel-ekonomi-ve-sifir-atik.html https://geridonusumekonomisi.com.tr/dongusel-ekonomi-ve-sifir-atik.html#respond Thu, 22 Jul 2021 22:23:22 +0000 https://geridonusumekonomisi.com.tr/?p=2962 Döngüsel ekonomi, bir üretim prosesi sonucunda ortaya çıkan atıkların bertaraf edilmeden yeni ürün veya hizmetler için yeniden kullanılması prensibine dayalı bir model.

The post Döngüsel Ekonomi Ve Sıfır Atık appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>

Döngüsel ekonomi, bir üretim prosesi sonucunda ortaya çıkan atıkların bertaraf edilmeden yeni ürün veya hizmetler için yeniden kullanılması prensibine dayalı bir model. Sıfır atık da bu çerçevede oluşturulmuş bir hedef. Döngüsel ekonomi yaklaşımı ile gezegenimizin sınırlı kaynaklarını daha sürdürülebilir bir şekilde kullanmak ve böylelikle çevre üzerindeki olumsuz etkileri en aza indirmek nihai amaç. Gerek kişisel yaşantımızda gerekse kurumsal süreçlerde döngüsel ekonomi ilkeleri sayesinde daha az enerji, hammadde ve iş gücü kullanılması mümkün. Kağıtların, cam ve plastiklerin geri dönüştürülmesi buna çok iyi bir örnek. Fakat döngüsel ekonominin işletmeler, sektörler ve piyasalar tarafından temel bir kültür, bir felsefe olarak kabul edilmesi gerekiyor, ki bu sayede gerçek anlamda sürdürülebilir bir ekonomi ve çevre inşa edilebilsin. Bireylerin ve kurumların kişisel girişimleri elbette çok önemli olmakla beraber, döngüsel ekonomi modelinin, sürdürülebilirlik hedeflerinin gerçekleştirilebilmesi için küresel ekonomi düzeninin sac ayaklarından biri olması lazım.

İnsanoğlu, teknolojinin gelişmesi ve dünya nüfusunun artışına paralel olarak hayatın her alanında daha fazla atık üretmeye başladı. Elektronik, gıda, plastik, kağıt, cam vb. kategorilerde her yıl milyonlarca hatta milyarlarca ton atık doğaya bırakılıyor. Kara, deniz ve hava kirliliğine neden olan bu atıklar bulundukları ekosisteme zarar veriyor, biyoçeşitliliği tehlikeye atıyor, karbon ayak izini büyütüyor ve küresel iklim değişikliğini tetikliyor. Peki bunun önüne geçmek için yapmalı?

Teknolojik gelişmeler insanları daha fazla tüketim odaklı hale getirdi şüphesiz. Atıkları azaltırken ve çevreyi korurken insanların konforundan ve tüketim alışkanlıklarından çok fazla ödün vermesini beklemek pek de gerçekçi olmayacak. Yani söz konusu içinde yaşadığımız şehir, ülke ya da kıta değil tüm gezegen olsa da insanlardan halihazırda sahip olduğu imkanlardan feragat etmesini beklemek çok da olası değil. Bunun için insanların yaşam standartlarını düşürmeden fakat sürdürülebilir kalkınma yolunda çevreyi koruyan, biyoçeşitliliğe zarar vermeyen, doğaya saygı duyan modellerin geliştirilmesi şart. Döngüsel ekonomi de bunlardan biri. Çevresel kirliliği düşüren, sera gazı emisyonlarını azaltan, ekonomik büyümede kaynak kullanımını azaltan, yeni iş fırsatları oluşturan bu ekonomi modeli ile gelecek nesillere daha yaşanılabilir bir dünya bırakmak mümkün.

Döngüsel Ekonomi Nasıl İşler?

Bugün geleneksel ekonomi anlayışının döngüsel değil doğrusal olduğunu söyleyebiliriz. Yani belirli hammaddeler kullanılarak sıfırdan bir ürün üretilir, çeşitli tedarik ve lojistik kanallarıyla son kullanıcıya ulaştırılır; ürün, yaşam süresi tamamlandığında atık haline gelir. Daha sonra ya doğaya atılır ya da bertaraf edilir. Tek yönlü bir süreçten bahsediyoruz yani. Böyle olduğu zaman da, sisteme sürekli yeni hammaddeler, ürünler, enerji ve iş gücü pompalamak gerekir. Aksi takdirde ekonomik model işlevini yitirecektir. Bu durumda kaynak kullanımı ve ürün yaşam süresi sonunda ortaya çıkan atık miktarı sürekli artış gösterir.

Bu maalesef sürdürülebilir bir süreç değildir, çünkü her canlı varlık gibi gezegenimizin de belirli sınırları vardır. Özellikle son 30 – 40 yıllık süreçte bu sınırları epey bir zorladığımızı belirtmekte fayda var. Doğa da bunun karşılığında cezayı kesmeye başladı haliyle. Küresel ısınma, iklim değişikliği, biyoçeşitliliğin bozulması vb. çevresel sorunlar artık bugünün değil, geleceğin de sorunları olarak değerlendirilmeye başladı.

Döngüsel ekonominin de 90’lı yıllardan itibaren bu hantal, verimsiz ve asla sürdürülebilir olmayan ekonomi sistemine tepki olarak doğduğunu söyleyebiliriz. Doğrusal ekonomi modelinin aksine, döngüsel ekonomide atık diye bir şey yoktur, hatta her atık bir hammaddedir. Zira, ürün yaşam süresi sonunda ortaya çıkan atıklar, aynı veya benzer amaçla yeniden kullanılır; tamir, bakım veya yenileme işlemlerinden geçirilir, geri dönüştürülür veya amacı dışında değerlendirilerek yeni ürünler elde edilir. Ortaya sıfır atık çıkması sağlanır yani böylelikle.

Döngüsel ekonomi geleneksel ticaret uygulamalarını da değiştiriyor. Çünkü eskiden bir ürünü üretir ve satardınız; müşteri de bunu alır, kullanılır, ürünün niteliğine göre ya başkasına satar (ev, araba gibi) ya da ürün işlevsiz hale geldiğinde çöp olurdu. Fakat döngüsel ekonomiyle beraber bir paylaşım ekonomisi anlayışı da çıktı ortaya. Son yıllarda konaklama sektörüne damga vurmuş Airbnb’yi hatırlayın. Airbnb sayesinde kullandığınız evi tamamen kiralık hale getirmek zorunda kalmıyor, sadece belirli dönemlerde hatta bazen belirli bölümlerini kiraya verebiliyorsu- nuz. Böylelikle bir kaynak olarak evinizi tam kapasiteyle kullanabiliyorsunuz. Kiralık araçlarda da benzer bir durum söz konusu. İnsanların, özellikle işletmelerin araç satın alma kararlarını büyük ölçüde değiştirdi kiralık araçlar. Hatta, tıpkı Airbnb gibi ortak kullanımın söz konusu olduğu platformlar (BlaBlaCar gibi) geliştiriliyor. Tüm bunlar döngüsel ekonomi modelinin getirdiği, daha az ve daha verimli kaynak kullanımını sağlayan yeniliklerden birkaçı. Özellikle büyük sermayeli ürün satışı yapan firmaların yavaş yavaş bu ürünleri hizmete dönüştürmeye başladığını ve bu sayede piyasada farklılaşabildiğini belirtmekte fayda var.

Döngüsel ekonomi, gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak için bir tercihten ziyade zorunluluk halini almaya başladı. Ülkeler de bunun farkında. Bu nedenle döngüsel ekonomiyi teşvik edecek, yer yer zorunlu kılacak uygulamaları hayata geçiriyorlar yavaş yavaş. Örneğin Avrupa Birliği, üretimde ve ticarette ezberleri bozacak Yeşil Mutabakat (Green Deal) süreci kapsamında bir “döngüsel ekonomi eylem planı” geliştirdi. Tabii bu planın sadece AB ülkeleri tarafından uygulanması; dahası döngüsel ekonomi anlayışının sadece bir ülke ya da kurum tarafından hayata geçirilmesi pek olası değil. Bu noktada paydaşlar arasında iş birliği geliştirilmesi gerekiyor. Çünkü gerçekten döngüsel bir ekonomiden bahsedebilmek için hammaddeleri tedarik ettiğiniz, ürünleri depolama, dağıtım ve satış kanallarına soktuğunuz, ürünleri sattığınız kişi ve kurumların da döngüsel ekonomi mantalitesini (TDK) iyi anlaması ve özümsemesi lazım.

Döngüsel ekonomiye geçiş elbette biraz zaman alacaktır. Çünkü bu ekonomik model, ürün veya hizmetlerin daha tasarım aşamasında devreye giriyor. Ürünleri, kullanım ömrünü tamamladıktan sonra geri dönüştürülebilir, tamir edilip yeniden kullanılabilir, başka amaçla yeniden değerlendirilebilir, malzemeleri geri kazanılabilir şekilde tasarlamak; bu süre sonunda ortaya sıfır atık çıkmasını sağlaması açısından önemli. Eğer bunların hiçbiri mümkün değilse, ürünün tamamen ayrıştırılıp kontrollü bir şekilde (doğal kaynaklara zarar vermeden) bertaraf edilmesi gerekiyor. Tabii bunun için de ürünler sürdürülebilir malzemelerden üretilmeli. Örneğin petrol türevi bir malzeme olan plastiğin ömrünü tamamladıktan sonra sıfır karbon ayak izi ile bertaraf edilmesi ne yazık ki pek mümkün değil. Bu da bize plastik kullanımının azaltılması, plastiğe alternatif malzemelerin kullanılması / geliştirilmesi gibi sorumluluklar yüklüyor.

Döngüsel ekonomi; kişileri, kurumları ve ülkeleri zorlayacak bir ekonomik model gibi dursa da uzun vadede herkes için faydalı değerler üretilmesini sağlayacak bir sistem. Oldukça esnek olan bu ekonomi konsepti her sektöre, şirkete ve tedarik zincirine uygulanabilir. Ülkemizde ve dünyada bu yapıyı benimsemiş ve uygulamalarında hayata geçirmeye başlamış çok sayıda işletme var. Sürdürülebilir kalkınma için çok değerli olan bu gelişmeler sayesinde geleceğe umutla bakabiliyoruz.

The post Döngüsel Ekonomi Ve Sıfır Atık appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>
https://geridonusumekonomisi.com.tr/dongusel-ekonomi-ve-sifir-atik.html/feed 0 2962