Kota Ve Yasaklamalar Üretime Engel

23 Temmuz 2021

Sene başından bu yana uygulanan atık ithalatı kotası kağıt ve plastik üreticilerini zorluyor. Sanayiciler bu konuda oldukça dertli. Çözüm için hem çevre ve Şehircilik hem de Ticaret Bakanlığı yetkililerine süreçten nasıl etkilendiklerini anlatmaya çalışıyor. Darboğaza girme tehlikesi altındaki sanayiciler, ithalat engelinin kaldırılması çağrısında bulunuyor.

Atık ithalatına getirilen yüzde 50 oranındaki kota özellikle kağıt ve plastik üreten firmaların bu aralar en önemli gündemi. Bakanlık kota ile yurt içinde toplanan atıkların üretime katılmasını savunuyor. Bu çevreci hassasiyetin sanayici de farkında ancak sektör temsilcileri yurt içinde toplanabilen atık miktarının sınırlı kaldığına dikkat çekiyor. Büyük yatırımlara imza atan sanayiciler ham madde bulamama ya da pahalı şekilde elde etme durumu ile karşı karşıya.

Yani kısaca sektör karamsar ve özetle şunları söylüyorlar: Ham madde yetersiz. Üretim kapasitemizin altında kalırsak personel çıkarmak zorunda kalacağız. Biz çöp değil ham madde ithal ediyoruz. Ürettiğimiz mamüllerin de çoğunu yurt dışına ihraç ederek cari açığın kapanmasına katkı sunuyoruz. Mobil Atık Takip Sistemi’nin (MoTAT) de devreye girmesiyle ithal edilen atıkların takibi daha kolaylaşacak. Kota kararı gözden geçirilmeli.

Avrupa’dan getirilen bazı plastik atıkların Adana’da bazı bölgelere atılması büyük tepki topladı. Görüntülerin ortaya çıkması üzerine Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ekipleri 139 tesiste denetim yaptı. 29 işletmenin faaliyetini durduran bakanlık, 32 işletmeye 7,9 milyon TL para cezası uyguladı. Bu görüntülere, atık ithal ederek üretim yapan sektör de büyük tepki gösterdi. Sanki tüm sektörün “çöp” ithal ediyormuş gibi gösterilmesine de karşılar.

Kağıt ve plastik sektörü başta olmak üzere yurt dışından hurda getirerek üretim yapan sanayiciler bir süredir bu tarz olaylara karşı hep birlikte mücadele ediyorlar. Bir yandan da üretimin sürdürülebilirliği için devletin ilgili kademelerine ham madde ihtiyacı içinde olduklarını anlatma gayretindeler. Üretim yapabilmek için ihtiyaç duydukları ham madde temininde sorun yaşayan kağıt ve plastik sektörü yurt içinde toplanan atık miktarının yetersiz olması nedeniyle ithalat yapmak durumunda. Getirilen sınırlama sebebiyle üretime yetecek ham madde sıkıntısı baş gösterdi.

Bakan Kurum’un Açıklamaları

Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, çevre hassasiyetini en üst düzeyde tutarak yüzde 19’a çıkarılan geri kazanım oranını 2023’te yüzde 35’e, 2035’te yüzde 60’a çıkarmayı hedeflediklerini söyledi. Kurum, atık ithalatı kotasının bu yılbaşında yüzde 50’ye düşürüldüğünü anımsatarak böylece tesislerin ham madde ihtiyaçlarının yarısını iç piyasadan karşılamalarını zorunlu hale getirdiklerini ifade etti.

Tüm çevre projelerini çatısı altında toplayan Sıfır Atık Projesini de atık miktarını azaltarak nitelikli atıkları değerli bir kaynak olarak üretim sürecine dahil etme amacıyla yürüttüklerini aktaran Kurum, “Sıfır atık hareketimizle yerli ham madde miktarını daha da arttıracak adımlarımızı atmaya gayret gösteriyoruz. Türkiye hiçbir zaman çöp ithalatı yapmamıştır. Nitekim 2021 yılının başında karışık plastik atık ithalatını tamamen yasakladık. Yaptığımız düzenlemelerle, ithal edilen dönüştürülebilir ham maddeler için kimlik belgesi düzenlenmesini zorunlu hale getirdik. Ülkemizin sanayisinin ihtiyaç duyduğu kaliteli ve temiz ham madde için kimlik belgesi olmayan hiçbir dönüştürülebilir atığı ülkemize sokmuyoruz.” diye konuştu.

Bakan Kurum, atık yönetiminde önemli düzenlemeleri hayata geçirirken, geri dönüşüm kazanım tesislerinin daha sağlıklı şekilde faaliyetlerini yürütmeleri için de 81 ilde denetimleri 7 gün 24 saat aralıksız sürdürmeye devam ettiklerini vurguladı.

Ticaret Bakanlığı İle Bu Adımı Attık

Bir süre önce Adana’da istenmeyen görüntülerin ortaya çıkması üzerine ekiplerle 152 tesise denetim yaptıklarını anlatan Kurum, 29 işletmenin faaliyetlerinin durdurulduğunu, 32 işletmeye 8 milyon lira para cezası uyguladığını ve çevre kirliliğine sebep olanlar hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunduklarını hatırlattı. Benzer durumlarla tekrar karşılaşmamak, çevrenin ve vatandaşların sağlığını korumak için geri dönüşüm kazanım tesislerine yeni kriterler getirildiğine işaret eden Kurum, şöyle devam etti: “İşte bu anlayışla ülkemiz için çok önemli bir adım attık. Ticaret Bakanlığımızla bu süreci yürüttük. Ticaret Bakanımız Mehmet Muş Bey’e çok teşekkür ediyorum. Plastik atık ithalatının sınırlandırılmasına dair ortak bir çalışmayı birlikte yürüttük ve Resmi Gazete’de yayımlanan Çevrenin Korunması Yönünden Kontrol Altında Tutulan Atıkların İthalat Denetimi Tebliği ile bakanlık olarak hazırladığımız geri dönüşüm tesislerine yeni kriterler getiren genelgemizi de 81 il valiliğine göndermiş olduk. Plastik atık ithalatında en büyük paya sahip olan ve günlük hayatta sıklıkla kullanılan ‘etilen polimer’ grubunda tarif ettiğimiz plastik ambalaj türü atıklar ithal edilemeyecek. Atıkların, gümrükte yapılan denetim ve kontrollerimizde de takiplerini anbean yapacağız. Yine bu atıklar Mobil Atık Takip Sistemi, ‘MoTAT’ dediğimiz sistemimize giriş yapılarak gümrükten çıkarılacak ve online olarak sıkı bir şekilde takibi yapılacak. İthalat kotasını aşan, ithalatı yasak olan atıkları getiren veya atıkların içinde yabancı madde bulunduran, geçici faaliyet belgesi olup süresinde izin ve lisans başvurusu yapmayan firmaların ‘atık ithalatçısı kayıt belgeleri’ni iptal edeceğiz.”

Sektör Temsilcileri Ne İstiyor?

Bakan Kurum’un açıklamaları böyle. Peki sektör temsilcileri ne söylüyor? TOBB Atık ve Geri Dönüşüm Sanayii Meclisi, Atık Kağıt Geri Dönüşüm Sanayicileri Derneği(AGED), Türk Plastik Sanayicileri Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı(PAGEV), Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER), Plastik Sanayicileri Federasyonu (PLASFED) gibi platform yöneticileri ve sektör temsilcilerine şimdi kulak verelim.

TOBB Atık ve Geri Dönüşüm Sanayii Meclisi Başkanı Ali Kantur, sene başından bu yana uygulanan atık kotasının üretimi nasıl etkilediğini, çözüm için ne yapılması gerektiğini şöyle açıklıyor…

Konu çok başlıklı; kağıt, plastik, metal olarak temel başlıklarda değerlendirmek gerekir. Tüm başlıklar için ortak bir durum söz konusu: Bu işi ciddiyetle, büyük yatırımlarla, kayıt altında yürüten tesisler ile kayıt dışı, ciddiyetsiz, sorumluluk taşımayan yerler aynı kefeye girmek zorunda kaldı. Çevresel ve insan sağlığı kaygıları çok yerindeydi fakat çarkın doğru işleyen kısımları da zarar görmeye başladı. Kağıt temiz bir sektör fakat kota ile karşılaştı. Plastik temiz ithal edildiğinde ve kontrol altında yürütüldüğünde ucuz bir ham madde. Bir çok regülasyon ile karşı karşıya. Metal konusunda büyük sıkıntılar bulunmuyor. Kağıt üretimi için gerekli ham maddeyi veya plastik üretimi için gerekli ham maddeyi ithal etmiyor olsak, yine ham madde olarak kullandığımız atık kağıt ve atık plastiği de ithal etmeyelim. Fakat durum böyle değil, atığı ithal etmeyince pahalı ham maddeyi ithal etmek zorunda kalacağız. Kalkınmaya öncelik veren bir ülkeyiz, dolayısıyla ucuz ve temiz ham madde ülkemiz için hayati öneme sahip.

İşin şimdi rakamlarına bakalım ki konu daha da netlik kazansın:

2019 Toplam Plastik Mamul Üretimi:
9,5 Milyon Ton / Ciro: 33,4 Milyar $

2020 Toplam Plastik Mamul Üretimi:
8 Milyon Ton /Ciro: 28,4 Milyar $
Kaynak: TUİK, ITC Trade Statics

2020 Plastik Geri Dönüşümden Sağlanan Ham madde:
1,1 Milyon Ton

Bu ham maddenin ise %30’u yurt içerisinden sağlanabilmekte.

Rakamlara baktığımızda, bir ham madde ihtiyacı ortadadır. Plastik geri dönüşüm sektörü, plastik üretim sektörünün cari açığına %30 oranında bir katkı sağlamaktadır.

Şimdi bir de işin diğer boyutuna bakalım: “Türkiye Avrupa’nın Çöplüğü Oluyor mu?” Çöp veya atık ne demek? Kullanıldıktan sonra atılan ve kullanım dışı kalmış her türlü madde atık kavramı içerisinde yer almaktadır. Yani getirdiğiniz malzeme kullanım dışı olursa evet Avrupa’nın çöplüğü oluruz fakat ham madde olarak kullanılırsa hayır kimsenin çöplüğü olmayız. Meclisimiz kurulduğundan bu yana bu konu ile ilgili yaptığımız tüm çalışmalar bu iki durumu çok net ayıracak bir sisteme sahip olmaya çalışmak üzerine kuruldu. Bu noktada çok ayaklı ve tüm detaylarıyla konuya hakim olduğumuz bir çalışma yürütüyoruz.

Sektörün bu konuda yaşadığı sıkıntıların giderilmesi için Atık ve Geri Dönüşüm Sanayi Meclisi ne gibi adımlar atacak?

Kurulduğumuz günden bu yana bu konuyla ilgili önemli adımlar attık. Öncelikle mevcut durumu tarafsız olarak tüm yönleriyle ortaya koyduk. Tüm verileri almaya, tüm tarafları dinlemeye çalıştık. Konuyla ilgili olumlu ve olumsuz tüm örnekleri görmek için ziyaretlerimiz oldu. Meclisimizde bulunan 6 komitemizin ayrı ayrı ve hep birlikte önemli çalışmaları oldu. Bu bilgileri de değerlendirip bazı sonuçlara vardıktan sonra bakanlıklarımız ve kamu ile görüşmeler, ortak çalışmalar yürüttük ve hala yürütüyoruz. Bu çalışmalar sırasında mutlulukla görüyoruz ki, ülkemizin ve kurumlarımızın vizyonu bu tür sıkıntıları çok kolaylıkla çözecek kadar geniş ve olumludur.

Ayrıca Meclisimiz, kısa vadede atık yönetimi ve geri dönüşüm sektörünün acil çözüm bekleyen sorunlarına çözüm bulabilmek adına istişare ortamı oluşturacak, sorunların çözüm mercileriyle gerekli temasları kuracak ve çözüm için girişimlerde bulunacaktır. Orta ve uzun vadede ise Türkiye’nin atık yönetimi politikalarının, bütün paydaşlarla birlikte kapsayıcı, sürdürülebilir ve uluslararası anlamda entegre ve rekabetçi bir yapıya kavuşması için atılması gereken adımlara, yapısal ve mevzuatsal çalışmalara katkı verecektir.

Yurt içinde toplanabilen atık sınırlı, kota ile ithalata sınırlama getirildi. Sanayici üretim yapamama endişesi taşıyor. Sektörü nasıl bir durum bekliyor?

Güzel bir envanter çalışması yürütüyoruz. Neye, ne kadar ihtiyacımız var muğlak ifadelerden çok uzak, önümüzde olacak. Yukarıda bu rakamların bazılarından bahsettim. İhtiyaçlar netleşince yaklaşımlar da netleşmeye başladı. Hem üretim sektörünü hem de üretime ham madde sağlamak için yola çıkmış, temiz çalışan, kayıtlı ve düzgün çalışan geri dönüşüm sektörünü rahatlamış günler bekliyor.

Sektörün En Önemli Sorunu Ham Madde

Selüloz ve Kağıt Sanayii Vakfı Başkanı Erdal Sükan yaptığı açıklamada, “Sektör olarak en önemli sorunumuz ham maddede gerek birincil elyaf gerekse ikincil elyaf tedarikinde, dışa bağımlı oluşumuzdur.” dedi. Kurdaki dalgalanmaların maliyetler üzerinde oluşturduğu baskı nedeniyle uzun vadeli sözleşmelerin ve yatırım planlarının yapılamadığına da işaret eden Sükan, “Hali hazırda ülkemizde etkin yürütülemeyen kağıt toplama sisteminin yanı sıra salgın sonrası kurların artışıyla ham madde tedarikinde yaşanan zorluklar belediye ve sokak toplayıcılarının sekteye uğramasını n getirdiği piyasadaki ani boşluklar, atık kağıt fiyatlarının dolayısıyla kağıt karton fiyatlarının normalleşmeden sonra uzun bir süre artmaya devam edeceği izlenimi veriyor. Belediyelere uygun yatırım ortamı sunulduğunda kurulacak bütünleşik atık yönetimi sistemi ile atık toplama maliyetleri azaltılabilir ve istikrarlı piyasa fiyatlarına geçiş ile dengeli ham madde arzı mümkün olabilir.” şeklinde konuştu.

AGED: Ham Madde Sorunu Kağıt Sektörünü Darboğaza Sokabilir

Atık Kâğıt Geri Dönüşüm Sanayicileri Derneği (AGED) Genel Müdürü Osman Kaytan, kağıt sektörünün ham maddeye ulaşmasın daki sıkıntının büyüklüğüne dikkat çekti. Sektörün ham maddeye ulaşmasının kısıtlanmış olmasının, önümüzdeki birkaç ay içerisinde olumsuz etkilerini göstereceğine işaret eden Kaytan, “Bu durum sektörü bir darboğaza sokacaktır. Sektörün önündeki ithalat engelinin kaldırılması zaruridir.” dedi.

AGED Genel Müdürü Osman Kaytan şunları söyledi: “Türkiye’de toplanan dönüşebilen atıkların yaklaşık yüzde 70’i kağıttan oluşmakta. Kağıt fabrikaları her yıl yaklaşık 80 milyon adet ağacın kesilmesini önlüyor. Bu da yılda 1,5 milyon tondan fazla karbon salınımının önüne geçildiği anlamına geliyor. On binlerce insana istihdam kapısı olan kağıt sanayii, bugün itibarıyla 5,5 milyon ton üretim kapasitesini yakalamış bulunuyor. Yeni yatırımların ve kapasite artışlarının devreye girmesiyle üç yıl içerisinde 6,5 milyon tonu geçmiş olacak. 2011 sonunda kağıt üretim kapasitesi 2,5 milyon tondu. Sektör 10 yılda yüzde 100’den fazla bir büyüme sağladı.”

Osman Kaytan, sektördeki bu büyümeye dikkat çekerek, “Adeta kabına sığmayan ve Türkiye’nin büyüme hızından daha yüksek bir hızla yatırım yapan bir sektörüz.” dedi. Sektörün en büyük sorununun yeterince ham madde bulamaması olduğuna işaret eden Kaytan, “Bildiğiniz gibi geri dönüşüm tesislerinin ham madde ithalatı 2020 Eylül ayında yapılan bir düzenlemeyle fabrika kapasitesinin yüzde 50’siyle sınırlanmıştı. Sektörün yeni yatırımlarla büyüyebilmesi için ham madde ithalatının serbest bırakılması gerekir. Geri dönüşümlük kağıdın ihracatı serbestken ithalatının sınırlı olması, serbest piyasa koşullarına ters düşmektedir.” şeklinde konuştu.

Ambalaj Stratejik Bir Sektör

Kağıt sanayii olarak Sıfır Atık Projesi’nin en büyük destekçisi olduklarını dile getiren Kaytan, bu sektörün stratejik önem taşıdığına işaret etti. Ambalajın, pandemi döneminde, özellikle gıda ve ilaç tedarikinin ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasında ne kadar büyük önem taşıdığının çok açık bir biçimde görüldüğüne vurgu yapan Kaytan, “Ambalaj hiç abartısız stratejik bir sektör. Sanayi üretiminin 2020 ilk çeyreği sonunda bir miktar azalmasını müteakiben ambalaja olan ihtiyaç sürekli artarak kâğıt fabrikalarının tam kapasite ile çalışmasına neden oldu.

Bugün e-ticarette yaşanan canlanma kâğıt ambalaj talebini en üst seviyelere taşıdı. Sektörün ham maddesine ulaşmasının kısıtlanmış olması, önümüzdeki birkaç ay içerisinde olumsuz etkilerini gösterecek ve sektörü bir darboğaza sokacaktır. Ülkemizdeki evsel atığın içerisinde bulunan bütün geri dönüşümlük kağıtları toplasak bile, kâğıt sektörü olarak ham madde ithalatı yapmaya mecburuz. Sektör can suyu olan ham maddesine ulaşamadığında serpilip gelişemez.” açıklamasında bulundu.

Belediyelere Çok İş Düşüyor

Kaytan, Sıfır Atık Projesi’nin başarıya ulaşması için belediyelere büyük görev ve sorumluluklar düştüğüne işaret etti. “Belediyelerin Sıfır Atık’ın getirdiği yeni dinamiklere çabuk uyum sağlamasını istiyoruz.” diyen Kaytan, 1397 belediyenin olduğu ülkemizde, bu sürecin biraz zaman alacağını vurguladı. Kaytan, “Belediyeler, çöp toplama hizmetini asli vazifeleri olarak görmektedir. Doğrudur, bu çok hayati bir vazifedir. İki gün çöp toplanmasa neler olacağı ortadadır. Bununla birlikte, çöpün içinde dönüşebilen ham maddelerin daha çok toplanması sağlanırsa çöp hacmi ve ağırlığı önemli ölçüde azalacaktır. Kısaca, bu konudaki bakış açısı atığı azaltma yönünde değişmelidir.” dedi.

Konya Kağıt: Yurt İçinde Toplanan Hurda Kağıt Yetmiyor

Konya Kağıt A.Ş. Genel Müdürü Cemalettin Tunç Efe, Türkiye’de toplanan geri dönüşümlük kağıt miktarının üretime yetmediği için ithalatla karşılandığını söyledi. Efe, hurda kağıt ithalatındaki sıkıntılar sebebiyle de bazı üretim tesislerinin ciddi manada sıkıntı yaşadıklarına işaret etti.

Türkiye’de oluklu mukavva kağıtları ve kartonların toplam üretiminin 3 milyon 600 bin ton, yurtiçi satışlarının ise 4 milyon 425 bin ton civarında olduğunu söyleyen Efe, “Görüldüğü gibi ambalaj kağıtlarında üretim tüketimin altındadır. Kipaş Holding’in Söke’de devreye girecek 450 bin ton/yıl kapasiteli ambalaj kağıt-karton tesisleri de ilave edilse bile hala açık olduğu görülmektedir. 2020 yılında Türkiye genelinde kağıt-karton üretimi toplam 5 milyon 754 bin ton, kağıt-karton tüketimi ise 6 milyon 698 bin tondur. Kişi başı kağıt tüketimi ise 80,1 kilogramdır.” şeklinde konuştu.

Türkiye kağıt-karton üretiminde en çok karşılaşılan başlıca sorunun ham madde olduğunu söyleyen Cemalettin Tunç Efe, “Karton ambalaj için ana ham madde olan hurda kağıdın, Türkiye’de toplanan miktarı yetmediği için ithalatla karşılanmaktadır. Hurda kağıt ithalatındaki sıkıntılar sebebiyle de bazı üretim tesisleri ciddi manada sıkıntı yaşamaktadırlar.” dedi.

Türkiye’de selüloz üretiminin çok düşük olduğunu anlatan Efe, “Sadece OYKA’da 60 bin ton civarında olup kalan miktarın tamamı yurtdışından karşılanmaktadır. Gerekli yasal düzenlemelerin yapılarak plantasyon alanlarının açılması ve Türkiye’de selüloz üretimine geçilmesi zaruridir.” şeklinde konuştu.

PAGEV: Dünyanın En Zengin Ülkelerinden İsviçre, Türkiye’den Daha Fazla Atık İthalat Ediyor.

Kağıt sektöründe olduğu gibi plastikçiler de çok sıkıntıda. 14 bin şirketin faaliyet gösterdiği, 250 binden fazla insanın istihdam edildiği sektörde çarklar durma tehlikesi ile karşı karşıya. Bu sektörün önemli isimleri yaşadıkları sıkıntıları dergimize anlattı.

Türk Plastik Sanayicileri Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı (PAGEV) Başkanı Yavuz Eroğlu, “Türkiye, geri dönüşüm sanayisinin ihtiyacı olan atık ithalatı gerçekleştiriyor. Çöp değil, ham madde satın alıyor.” vurgusunu yapıyor. Yavuz Eroğlu’nun atık kotası ve ‘etilen polimer’ grubundaki plastik ambalaj türü atıkların ithal edilmesinin yasaklanması konusunda Geridönüşüm Ekonomisi’ne anlattıkları şöyle…

Plastik sektöründe kaç firma var, istihdam rakamları nedir? Üretim için ham madde kaynağınız nedir? Bu ihtiyacı nasıl elde ediyorsunuz? Yılda ne kadarlık bir üretim yapılıyor?

Dünyada altıncı, Avrupa’da ise Almanya’dan sonra ikinci sırada yer alan Türk Plastik Endüstrisi, 250 binden fazla insan ve yaklaşık 14.000 şirketle (sektörde yer alan, çoğunluğu küçük ve orta ölçekli şirketler) faaliyetlerini sürdürüyor. Yıllık 34 milyar dolardan fazla bir ciro oluşturan Plastik Sanayisinde, PAGEV’in temsil ettiği değer zincirinde polimer üreticileri, mamul üreticileri, makina üreticileri ve kalıpçılar yer alıyor.

2015–2020 yıllarını kapsayan dönemde, yılda ortalama miktar bazında %3,2; değer bazında da %1,8 artış gösteren plastik mamul üretimi, 2020 yılında 2019 yılına kıyasla miktar bazında %0,9; değer bazında da %2,1 arttı. 2020 yılının 5 ayında 2019 yılı eş aylarına kıyasla daha yüksek kapasite kullanımında çalışan plastik sektöründe üretimdeki sınırlı artış, iç pazar talebinin azalmasına rağmen ihracattaki yüksek artıştan kaynaklandı. 2015-2020 yılları arasında yılda ortalama %2,1 artış gösteren plastik sektörünün makine yatırımları 2020 yılında, 2019 yılına kıyasla %19 artarak 870 milyon dolara çıktı. Plastik sektöründe 2020 yılında 9,54 milyon ton üretim, 584 bin ton ithalat, 2,38 milyon ton ihracat ve 7,74 milyon ton iç pazar tüketimi gerçekleşti. 1,8 milyon ton dış ticaret fazlasının verildiği 2020 yılında miktar bazında, ihracatın üretim içindeki payı %25; ithalatın yurt içi tüketim için- deki payı da %8 olarak gerçekleşti. Plastik sektöründe 2020 yılında 34,15 milyar dolar üretim, 2,84 milyar dolar ithalat, 5,48 milyar dolar ihracat ve 31,5 milyar dolar iç pazar tüketimi gerçekleşti. 2,6 milyar dolar dış ticaret fazlasının verildiği 2020 yılında, değer bazında, ihracatın üretim içindeki payı %16; ithalatın yurtiçi tüketim içindeki payı da %9 oldu. Plastik mamul ithalatı, 2020 yılında 2019 yılına kıyasla miktar bazında %4,5; değer bazında da %10,6 artış gösterdi.

Plastik sektöründe 2021 yılı yatırımları hakkında bilgi verir misiniz? Yıl sonuna dair beklentilerinizi aktarır mısınız?

Plastik sektörü 2015–2020 yıllarını kapsayan dönemde, yılda ortalama 840 milyon dolarlık makina ve teçhizat yatırımı gerçekleştirmiş olup toplam yatırımın %40’ını presler ve diğer makinalar, %22’sini enjeksiyon, %17’sini ekstrüzyon, %5’ini termoform, %3’ünü şişirme ve %13’ünü de aksam ve parçalar oluşturdu. 2015-2020 yılları arasında yılda ortalama %2,1 artış gösteren plastik sektörünün makine yatırımları 2021 yılının ilk çeyreğinde, 2020 yılının eş dönemine kıyasla %61 artarak 226 milyon dolar olarak gerçekleşti. Yılın kalan aylarında aynı trendle sürmesi halinde makine ve teçhizat yatırımlarının 2021 sonunda 2020 yılına kıyasla %4 artarak 906 milyon dolar olarak gerçekleşeceği tahmin ediliyor.

Yıl başında atık kotası yüzde 50 olarak uygulanmaya başladı. Bu sektörü ve bir üretici olarak size nasıl etkiledi? Bu uygulamaya ilişkin görüşlerinizi alabilir miyiz? Sektör ne istiyor, üreticilerin talebi nedir?

Yıl başında ithal atık kotasının düşürülmesi elbette ithalat yapmak zorunda olan geri dönüşümcüleri zora sokmuştur çünkü iç piyasadan hedeflenen oranda atık elde edilemiyor. Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) tarafından yayınlanan atık ihracatı ve ithalatı verileri üzerinden başlayan “Türkiye, Avrupa’nın çöpünü mü alıyor?” tartışmalarına ilişkin, öncelikle çöp ve atık arasındaki kavram kargaşasının açıklığa kavuşması gerekiyor. Geri dönüşüm sektörünün ihtiyacı olan ithal atık malzeme ile yurt dışından yasalara aykırı olarak getirilen çöpün aynı kategoride değerlendirilmemesi lazım. Eurostat verilerine göre Türkiye, Avrupa Birliği’nden atık ithalatı yapan ülkelerden biri ve ardından Hindistan, İngiltere, İsviçre ile Norveç geliyor. Bu verilere göre dünyanın en zengin ülkelerinden “İsviçre çöp ithal ediyor.” mu diyeceğiz? Peki bu durumda ‘İsviçre çöp ithal ediyor mu diyeceğiz?’ Birileri eğer atık ithalatına ‘çöp’ diyorsa o halde İsviçre kişi başına, Türkiye’den 13 kat daha fazla çöp ithal ediyor demek lazım. Ancak gerçek bu değil. Dolayısıyla öncelikle sapla samanı birbirinden ayırmak gerekiyor. Ayrıca yine Eurostat verilerine göre Avrupa Birliği de İngiltere, Norveç, İsviçre, Rusya ve ABD’den atık ithal ediyor. Özetle bu verilere bakarak Türkiye’nin, yurt dışından çöp ithal ettiğini söylemek, meseleyi bilmemek ya da bilerek yanlış algı oluşturmak anlamına geliyor. Sonuç itibariyle Türkiye, geri dönüşüm sanayisinin ihtiyacı olan atık ithalatını gerçekleştiriyor. Yani İsviçre’nin, Avrupa ülkelerinin de yaptığı işi yapıyor. Özetle çöp değil, hammadde satın alıyor.

İsviçre Çöp Mü İthal Ediyor?

Eurostat verilerine göre Türkiye’nin gerçekleştirdiği yüzde 11,4’lük ithal atığın, 9,9 milyon tonluk kısmı demir metallerinden oluşuyor. Plastik atık azınlıkta, ağırlıklı olarak ithal edilen atıklar metal hurdalardan oluşuyor. Bu metal hurdalar ise inşaat sektörümüz ve çelik endüstrimizde kullanılıyor. Dolayısıyla bu verileri yanlış yorumlayarak “Türkiye, Avrupa’dan plastik çöp alıyor.” Algısı oluşturmak son derece yanlış. Zaten ithalatın az bir kısmı plastik ve bu atıklar sektörümüzde girdi hammaddesi olarak kullanılıyor. Bunun dışında kalan ve hepimizi rahatsız eden çöplerin getirilmesi ise elbette kesinlikle önlenmeli. Çözüm olarak devletimizin ilgili birimleri, gerekli denetimlerini daha etkin şekilde yapmalıdır. Geri dönüşüm adı altında ülkemize çöp getirip çevreye doğaya zarar verenlere yönelik en ağır cezalar caydırıcı şekilde uygulanmalıdır. Çünkü ‘çantacı’ diye tabir edilen bu tür yasadışı oluşumlar, geri dönüşüm sektörüne yatırım yapan düzgün firmalarımızın da itibarını sarsıyor, gelişimin önünü kapatıyor. Birileri bu alanı istismar ediyor diye geri dönüşüm sektörümüzün ihtiyaç duyduğu atık ham madde ithalatının önünü kesmek çözüm değil. Çöplerin ülkemize getirilmesine yönelik yasak uygulanmalı, sanayinin ihtiyacı olan atık ithalatının önü açılmalı. Bu arada “Avrupa’nın çöpünü alıyoruz.” ithamı ile sanayicimizin ihtiyacı olan atık ithalatının önünü kesmek isteyenler, “İsviçre, neden kişi başına Türkiye’den 13 kat daha fazla atık ithal ediyor?” sorusunu yanıtlamalıdır.

Avrupa’da Geri Dönüşüm Trendi

Geri dönüşüm, döngüsel ekonomi açısından önemli yer tutuyor. Çevrenin korunması ve kaynakların tekrar dönüştürülerek ekonomiye kazandırılmasında ‘recycling’ işinin hayati öneme sahip. Dünya genelinde önümüzdeki yıllara damgasına vuracak Yeşil Teknolojilerde geri dönüşüm, önemli bir başlık olarak karşımıza çıkıyor. Avrupa başta olmak üzere gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler, geri dönüşümde yükselen trendi takip ediyorlar. AB koyduğu hedefler doğrultusunda 2025 yılına kadar 10 milyon ton plastik ürünün geri dönüştürülmesini hedefliyor. Global pek çok firma, 2025 yılına kadar geri dönüştürülmüş ürünlerden yapacağı üretim için taahhütlerini gerçekleştirdi. Nestle üretiminin %15’ini, Pepsi üretiminin %25’ini, Unilever üretiminin %25’ini, L’oreal ise üretiminin %40’ını geri dönüştürülmüş ürünlerden elde etmeyi taahhüt etti. Bu kapsamda Avrupa Birliği, şu anda yüzde 50 olan geri dönüşüm oranını yüzde 65’lere kadar yükseltmeyi amaçlıyor. Geri dönüşüm trendi ve Avrupa’nın koyduğu yeni normlara göre önümüzdeki yıllarda geri dönüştürülmüş ürünlerden ürün yapmayan firmaların ihracat şansı bile kalmayacak. Bu trende ayak uydurmak artık tercih değil, zorunluluktur.

PAGDER: ATIK İTHALATI KISITLAMASI KALIRILMALI

Dergimize konuşan Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER) Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Gülsün de hem sektörü anlattı hem de taleplerini dile getirdi. Gülsün, “Atık kotasının geriye dönük uygulanmış olması firmaları planlama anlamında zora sokmuştur. Esasen işletmelerin talebi etkin bir denetim sistemi kurulmak kaydıyla atık ithalatı üzerindeki kısıtlamaların kaldırılmasıdır.” dedi. Gülsün’ün sorularımıza verdiği cevaplar şöyle…

Plastik sektöründe kaç firma var, istihdam rakamları nedir? Üretim için ham madde kaynağınız nedir? Bu ihtiyacı nasıl elde ediyorsunuz? Yılda ne kadarlık bir üretim yapılıyor? Ne kadarlık kısmı petro kimya tesisinden geliyor? Ne kadarlık kısmı geri dönüşümlü hurdadan elde ediliyor?

Türk plastik sektörü ham madde, mamul ve makine alt gruplarında faaliyet gösteren 7.500 işletme ile 350.000’in üzerinde istihdam sağlamaktadır. 2020 yılında sektörümüzün toplam üretimi miktar bazında 10,7 milyon tonu, değer bazında ise 38,7 milyar doları bulmuştur. Öte yandan, Avrupa’nın en büyük ikinci dünyanın ise en büyük yedinci plastik işleme kapasitesine sahip olan ülkemiz, iş hammadde üretimine geldiğinde istenilen başarıyı elde edememiştir. Geldiğimiz noktada plastik sektörü hammadde ihtiyacının %85’ini ithalat yoluyla karşılamaya gitmektedir. Sanayimizin ihtiyaç duyduğu ham maddenin asli kaynağı tüm dünyada olduğu gibi petrokimya tesisleri fakat son 10 yıldır hızlanan bir trend olarak geri dönüşümden elde edilen ham maddelerin de kullanımının yaygınlaştığını görüyoruz. Gene de bu hızlı trende rağmen geri dönüştürülmüş ham maddelerin toplam tüketim içerisindeki payı henüz %10-12 bandında.

Yıl başında atık kotası yüzde 50 olarak uygulanmaya başladı. Bu sektörü ve bir üretici olarak sizi nasıl etkiledi? Bu uygulamaya ilişkin görüşlerinizi alabilir miyiz? Sektör ne istiyor, üreticilerin talebi nedir?

Özellikle atık kotasının geriye dönük uygulanmış olması firmaları planlama anlamında zora sokmuştur. Esasen işletmelerin talebi etkin bir denetim sistemi kurulmak kaydıyla atık ithalatı üzerindeki kısıtlamaların kaldırılması. Nasıl daha etkin bir denetim mekanizması kurulabileceğine yönelik olarak oluşturduğumuz öneriler de mevcut. Bunları kısaca özetlemek gerekirse;

• Atık ithalatı yapan işletmelerin elektrik tüketimi, su tüketimi ve çalışan sayısı gibi üretim girdilerinin yakından takip edilmesi, ithal edilen atığın yasa dışı ticaretinin önüne geçilmesi,

• Lisansız geri dönüşüm yapan yasa dışı tesislerin tespit edilerek kapatılması,

• Bakaya atıkların gönderildiği bertaraf tesislerine ilişkin net bilgiler talep edilmesi,

• Atık ithalat izni öncesi işletmelerin teknik altyapıları ve yeterliliklerinin tetkik edilmesi, işlenecek atık türüne bağlı olarak tesis kriterlerinin oluşturulması ve bu kriterleri sağlamayan işletmelere atık ithalat izin belgesi verilmemesi,

• Özellikle tek seferde yüksek miktarda atık ithalatı yapan işletmelere yerinde denetim gerçekleştirilmesi.

İnanıyoruz ki bu önerilerimiz hayata geçirilirse hem çevremizi hem de hızla gelişen geri dönüşüm sektörünü korumak mümkün olacaktır.

Tesislerin ham madde ihtiyaçlarının yarısını iç piyasada karşılamaları zorunlu hale getirildi. Üretici olarak ham madde ihtiyacınızı yurt içinden karşılayabiliyor musunuz? Bu karar üreticiyi nasıl etkiledi? Yurt içinde atık toplama miktarı nedir? Sektörün ihtiyacı olan rakamlar nelerdir?

Ülkemizde ambalaj atıklarının büyük bir kısmı sokaklardan, yeterli işçilik görmemiş ve cinsine göre tasnif edilmemiş şekilde toplanmaktadır. Bu nedenlerle plastik geri dönüşüm sektörümüz ham madde açığını, hurda ithalatı ile karşılamaktadır. Böylece ihracat pazarlarımızdaki müşterilerimizin siparişlerine ve kalite standartlarına uygun ham maddeye; yani kaynağında ayrıştırılmış, sınıflandırılmış, uygun kalitede ve sürdürülebilir tedarik imkanına sahip ham maddeye ulaşabiliyoruz. Öte yandan 18 Mayıs 2021 tarih ve 2021/33 sayılı tebliğ ile polietilen atığı ithalatının yasaklanması ve aynı tarihli Çevre ve Şehircilik Bakanlığı genelgesi ile plastik atık ithalatının fiilen yasaklanmış olması, sektörü durma noktasına getirmiştir. Yurtiçinde geri dönüşüme uygun olarak toplanan plastik atık, son yıllarda kamunun da teşvik ettiği yatırımlarla atık işleme kapasitesini hızla arttıran geri dönüşüm sektörümüzün talebinin ancak 3’te 1’ini karşılayabilmektedir. Bu yüzden yeni hiçbir yatırım yapılmasa dahi sektör %80-85 bandında gerçekleşen kapasite kullanım oranını korumak için yıllık 750- 800 bin ton ithal atığa ihtiyaç duymaktadır.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Türkiye’nin hiçbir zaman çöp ithalatı yapmadığını belirterek “Ülkemizin sanayisinin ihtiyaç duyduğu kaliteli ve temiz ham madde için kimlik belgesi olmayan hiçbir dönüştürülebilir atığı ülkemize sokmuyoruz.” dedi. Çöp mü ithal ediliyor?

Geçtiğimiz yıl yürütmüş olduğumuz “Çöp Değil Ham Madde” kampanyası ile de bunun altını çizmek istemiştik. Bu maddeler, geri dönüşüm sektörünün ham maddesi konumundadır. Dolayısıyla sektörümüz çöp değil, ekonomik katma değer sağlayan, geri dönüşüm sektörünün ham maddesi olan hurda ithal etmektedir. Sadece ekonomik açıdan değil çevresel sürdürebilirlik açısından da çok önemli kazanımlar sağlamaktadır. Eğer rekabetçi fiyatlarla plastik hurda ithal edilmezse, orijinal ham madde ithal edileceği unutulmaktadır. Yani plastik geri dönüşüm sektörü yara alırsa, 2-3 kat daha pahalı ham madde almak zorunda kalacağız. Öte yandan, basına yansıyan istenmeyen görüntüler de herkesin malumu lakin bu görüntüler ithal edilen atığın geri dönüştürülmesi mümkün olmayan çöp olduğu anlamına gelmemekte. Bu görüntülerin bize anlattığı, sektörde faaliyet gösteren az sayıdaki işletme sahibinin kişisel çıkarlarını ülke çıkarlarının önüne koyduğu ve şahsi çıkarları uğruna yasaları çiğnemeyi ve doğayı kirletmeyi göze aldığıdır. Burada da yapılması gereken toptan bir yasakçı yaklaşım yerine bu kişilerin tespit edilerek gerekli cezai işlemlerin yapılmasıdır.

Bakan Kurum, “Polimer grubundaki plastik ambalaj türü atıklar ithal edilemeyecek” dedi. Bu sektör için ne anlama geliyor?

Bakanlığımızın polietilen hurda ithalatını yasaklaması, yalnızca bu sektörü etkilemeyecek; girdi sağladığı otomotiv, tarım gibi pek çok sektöre dokunarak geri dönüşü olmayan bir zarara sebep olacaktır. Bunun yanı sıra dünyada tedarik zincirinin bozulması sebebiyle yükselen birim fiyatlarla birlikte ham maddeye erişimde sıkıntı yaşayan ülkemiz için, geri dönüştürülmüş ham madde, çıpa görevi görmekteydi. Uzun vadede, ülkemizde bu yasağa karşı koyabilecek güçte olmayan sistem değerlendirildiğinde, uygun kalitede atığa erişemeyen sektörün ülkemizde tutunamayacağı ve yatırımını ülke dışına taşıyacağı ya da şu an yaşanmakta olduğu gibi kepenk indirmek zorunda kalacağı öngörülebilir. Bu sebeple ülkemizin atıkları ekonomik değeri haiz olacak şekilde geri dönüşüm sistemine kazandırılabilenceye kadar bu sektörün atığa erişiminin tek yolu olan ithalata etkin denetim ve gözetim altında izin verilmelidir.

Geri Dönüşüm Sektörü İçin Çanlar Çalıyor

Bu konuda fikirlerini paylaşan bir diğer sektör temsilcisi de Plastik Sanayicileri Federasyonu (PLASFED) Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Karadeniz. Plastik hurda ithalatının yasaklanmasının geri dönüşüm sektörünün sonu anlamına geleceğini belirten Ömer Karadeniz, “Yurtiçinde en yoğun olarak işlenen plastik hurdası olan polietilen hurdasının ithalatının yasaklanması yıllardır kamunun teşvikleri ile yapılan yatırımların atıl hale gelmesine neden olur.” dedi.

Ülkemizde gerçekleşen plastik ham madde üretiminin ihtiyacın ancak %15’ini karşılayabildiğinin altını çizen Ömer Karadeniz, “Yakın zamanda plastik fiyatlarında küresel olarak yaşanan dalgalanmanın ham maddede arz güvenliğini sağlamış olan ülkelerin sanayilerini çok daha az etkilediğini yaşayarak tecrübe ettik. Ülkemizde ne yazık ki ham madde üretimimiz istenilen seviyede değil, bu sebeple arz şoklarına daha açık hale geliyoruz. İşte bu noktada plastik sektörü açısından geri dönüşümün önemi bir kere daha ortaya çıkıyor. Zira plastik geri dönüşüm sanayimizin ürettiği ikincil ham madde, fiyatlar üzerinde bir çıpa vazifesi görerek sektörümüzün dış şoklara daha dirençli olmasını sağlamaktadır. Ayrıca işletmelerimiz ikincil ham madde sayesinde maliyetlerini düşürmekte ve ihracat pazarlarında rekabet güçlerini arttırmaktadır.”

“Sektörde Çarklar Duruyor”

Atık ithalatının fiilen yasaklanması ile birlikte plastik geri dönüşüm sektöründe çarkların durma noktasına geldiğini söyleyen Ömer Karadeniz, “Tesisler mevcut stokları ile üretimi kısa bir süre daha devam ettirebilse dahi bu işletmelerde çalışan 35.000’in üzerindeki personel işsizlik tehdidi ile karşı karşıya. Kamu otoritelerimizin bu düzenlemeleri yaparken gözden kaçırmış olabilecekleri önemli bir husus, sektörün kapasitesinin Türkiye’de geri dönüşüme uygun olarak toplanan plastik atık miktarını 3’e katlamış olmasıdır. Yani mevcut ithalat yasakları ile sektörün %80-85 bandında olan kapasite kullanım oranı kaçınılmaz olarak %30 bandına gerileyecek ve en nihayetinde bir çok tesis ya yurtdışına taşınacak ya da kapısına kilit vuracaktır. Ülkemiz kaynaklarının heba edilmemesi adına düzenlemenin tekrar gözden geçirilmesi gerekmektedir.” dedi.

Daha Sıkı Denetimlerle Çözüme Ulaşılmalı

Öte yandan, politika belirlenirken salt ekonomik gerekçelerle hareket edilemeyeceğini de belirten Karadeniz şunları söyledi: “Basına yansıyan çevre sorunları hepimizi derinden üzmekte olup bu görüntülerin mutlak suretle önüne geçilmelidir. Lakin burada doğru yöntemin; koca bir sektörü ve bu sektör içinde işini layığıyla yaparak ülkemize katma değer katan işletmeleri, yasaları çiğneyen az sayıda kişi ile aynı kefeye koyup toptan bir yasaklamaya gitmek olmadığı da aşikardır. Doğru yöntem, etkin bir denetim sistemi ile yasaların dışına çıkan işletmelerin belirlenmesi ve cezalandırılması, atık ithalatı yapabilmek için belirli makine ve ekipman kriterleri belirlenmesi ve tüm sorunların çözümü için paydaşlarla ortak hareket edilmesidir.”

“Tüm Ürünlerde Enflasyona Sebep Olabilir”

Otomotiv, beyaz eşya, ambalaj, tarım, elektrik-elektronik ve inşaat başta olmak üzere 30’dan fazla sektöre ara girdi sağlayan ve bu yapısı sebebiyle en stratejik sektörlerden olan plastik sanayinin son dönemde artan girdi maliyetlerini fiyatlara yansıtmamak adına büyük çaba sarf ettiğini dile getiren Ömer Karadeniz, “Atık ithalat yasaklarına bağlı olarak geri dönüşüm sanayimiz durur ve girdi maliyetlerimiz daha da artarsa sanayicilerimizin fiyat arttırmama yönündeki dirençleri kırılabilir. Hayatımızın her alanında yer aldığı için plastiğin ne kadar kritik dönemi olduğunu unutabiliyoruz ama elimize aldığımız her ürünün maliyetini düşürmede plastiğin önemli bir payı olduğunu da hatırlamak gerekiyor. Ortalama bir araçta 200 kg plastik kullanılıyor ve bu gerek üretim maliyetinde gerekse yakıt sarfiyatında önemli avantajlar sağlıyor. Bu yönüyle bakıldığında yalnızca plastik geri dönüşüm sanayisini ilgilendiriyormuş gibi görülen bu yasal düzenlemelerin adeta bir domino etkisi ile önce plastik sektörünü ve oradan da plastik sektörünün ara girdi sağladığı tüm sektörleri etkileyeceğini göz önünde bulundurmak gerekiyor” dedi.