İklim Felaketinden Nasıl Kaçınırız?
23 Nisan 2021Bill Gates’in 16 Şubat 2021’de rafa çıkan “İklim Felaketinden Nasıl Kaçınırız?” isimli kitabı, görür görmez ilgimi çekti. Hemen edinip merakla inceledim.
Bill Gates’in 16 Şubat 2021’de rafa çıkan “İklim Felaketinden Nasıl Kaçınırız?” isimli kitabı, görür görmez ilgimi çekti. Hemen edinip merakla inceledim. Daha önce de yazdım sürdürülebilirlik konusunda tüm Yıldız Holding şirketleri büyük bir çaba gösteriyorlar. En son S&P Kurumsal Sürdürülebilirlik Değerlendirmesi’nde Ülker, -61 sektörde 7 bin şirketi kapsayan değerlendirmede- ilk 631 şirket arasında yer aldı. Gıda ürünleri kategorisinde bulunan 20 global şirket içindeki ilk ve tek Türk şirketi olduk. İklim değişikliği meselesini önemsiyoruz.
Bill Gates kitaba şöyle başlıyor: “İklim değişikliği hakkında bilmeniz gereken iki rakam var. İlki 51 milyar, diğeri ise sıfırdır. İlki her yıl atmosfere bırakılan ortalama 51 milyar ton sera gazıdır. Diğeri hedeflenmesi gereken karbon salım miktarıdır.”
Küresel ısınmayı ve iklim değişikliğini durdurmak için mutlaka insanların atmosfere bıraktığı sera gazının bertaraf edilmesi gerekmektedir. Çünkü artık insan sayısı arttığı, karbon salımı arttığı, ağaç sayısı yetmediği için doğal dönüşüm gerçekleşemiyor, denge bozuluyor. Gates’e göre, karbon salım miktarı sıfırlanmaz ise dünya çok kısa bir zamanda beklenen ancak öngörülemeyen felaketlerle karşı karşıya kalacak. İddiası şu: “Durumu değiştirecek imkan ve araçlara sahibiz. Yeter ki bunları hızlı ve etkili bir şekilde kullanabilelim. Yeterince hızlı hareket etmemiz halinde dünyayı bir felakete sürüklenmekten alıkoyabileceğiz. Son yıllarda öğrendiklerim beni bu konularda oldukça iyimser yapmaktadır.”
Uygun fiyata ve güvenilir (temiz) enerji ve düşük emisyonlu çimento, çelik, et, zirai mahsul üretimi ve daha fazlası olmak üzere dünyanın sıfır emisyona ulaşmasına yardımcı olacağını umduğu yeni girişimlere, yaklaşımlara bugüne kadar 1 milyar dolardan fazla yatırım yapmış. “Karbonsuz olduğu sürece daha fazla enerji kullanmanın yanlış bir yanı yok.” diyor. Acaba? Bilemiyorum, bence lüzumsuz harcama israftır. İklim değişikliğini ele almanın anahtarı, “temiz” enerjiyi fosil yakıtlardan üretilen kadar ucuz ve güvenilir hale getirmektir. Bunun dünyada yılda 51 milyar tondan sıfıra düşene kadar anlamlı bir fark yaratacağını düşünmekte. Bu nedenle bu amaç için çok çaba sarf ettiğini söylüyor, kitabı yazmasının nedeni de bildiklerini paylaşmak. Ben de geniş bir özetle onun bu amacına katkıda bulunayım.
Kitap, giriş, 12 bölüm ve sonsözden oluşuyor. Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim, sera gazından kurtulmak için önerdiği “yeşil prim” dediği konu çok önemli ve bu konuda “0 sera gazı” gibi bir hedef ne kadar mantıklı ve aynı işi yapan ürüne, hizmete insanlar sadece sosyal fayda için ne kadar fazla öderler? Endişelerim var! Ayrıca uluslar arasındaki gelişmişlik düzey farklılıkları öncelikleri ve meselelere bakış açılarını etkilemektedir.
YILDA 51 MİLYAR TON GAZ
Bill Gates birinci bölümde “Neden 0?” sorusunu açıklıyor. Sıfıra ulaşmak istememizin nedeni çok basit. Sera gazları ısıyı hapseder ve dünyanın ortalama yüzey sıcaklığının yükselmesine neden olur. 51 milyar ton, dünyanın yıllık karbondioksit eşdeğer emisyonudur. Sera gazı emisyonları, fosil yakıtların yakılması gibi insan faaliyetleri nedeniyle 1850’lerden bu yana önemli ölçüde artmıştır.
1850’den bu yana karbondioksit emisyonu ve ortalama küresel sıcaklık artıyor. Sera gazları nasıl ısınmanın nedeni olur? Bu gazlar ısıyı emer ve atmosfere hapsederler. Bir sera gibi çalışırlar. Bu nedenle adı sera gazıdır. Peki sıfır olmak zorunda mı? Evet! Çünkü atmosfere verdiğimiz her karbon parçası sera etkisine katkıda bulunuyor. Bu fizik kanunudur.
1,5 ile 2 derece ısı farkının o kadar büyük olmadığını düşünebilirsiniz. 2 derecelik bir artışın 1,5 derecelik bir artıştan %33 daha kötü olduğu düşünülebilir, ama bilim adamları bu farkın %100 kötü sonuçlar doğurduğunu söylüyor. Bu iki kat daha fazla insanın temiz su erişiminde sorun yaşayacağı anlamına geliyor.
Bölüm 2’de Gates “Bu Zor Olacak!” diyor ve ekliyor “Umutsuzluğa kapılmayın çare var!” Sonra çareyi anlatıyor: “Yediğimiz, içtiğimiz giydiğimiz herşey ve fosil yakıtlar sera gazının artmasına neden olur. Fosil yakıtların her yerde olmasının çok basit bir nedeni vardır: Çünkü ucuzlar! Petrol meşrubattan her zaman daha ucuzdur. Dünyanın dört bir yanındaki insanlar her gün 4 milyar galondan fazla diyet gazlı içecekten daha ucuz bir ürünü kullanıyor ve sadece bu bile vazgeçememek için bir nedendir.”
İKLİM İÇİN 5 SORU
Bölüm 3’te Gates, “Her İklim Tartışmasında Sorulacak 5 Soru”yu açıklıyor ve cevapları veriyor.
Bir: 51 milyar tonun ne kadarından bahsediyoruz? Avrupa’da havacılık sektörü, her yıl 17 milyon ton karbon ayak izini azalttığını söylüyor. Yıllık 17 milyon ton emisyon azalışı küresel emisyonun yaklaşık %0,03’üdür. Peki bu, anlamlı bir katkı mı? Şu sorunun cevabına bağlıdır; sayı artacak mı, yoksa aynı mı kalacak? Bu program 17 milyon tondan başlıyorsa, ancak emisyonları çok daha fazla azaltma potansiyeline sahipse, bu iyi bir şeydir. Sonsuza kadar 17 milyon tonda kalacaksa, bu başka bir şey. Ne yazık ki, cevap her zaman sarih değildir.
İki: Çimento için plan nedir? Sadece çelik ve çimento üretimi tüm emisyonun yaklaşık %10’unu oluşturur. Emisyonların beş farklı faaliyetten kaynaklandığını ve hepsinde çözüme ihtiyaç olduğunu unutmayın.
İşte faaliyetler ve toplam emisyon içindeki oranları:
1) Bir şeyler üretmek: çimento, çelik, plastik (%31)
2) Fişi takmak: elektrik (%27)
3) Yetiştirmek: bitki, hayvan (%19)
4) Seyahat: uçak, kamyon, yük gemisi (%16)
5)İklimlendirmek (%7)
Sıfıra ulaşmak bu kategorilerin her birini sıfırlamak anlamına gelir.
Üç: Ne Kadar Güçten Bahsediyoruz? Bu soru daha çok elektrikle ilgili makalelerde karşımıza çıkmaktadır. Bunlarda, yeni bir santralin 500 megawat üreteceğini okuyabilirsiniz. Bu çok mu? 1 kilowatt duyduğunuzda, bir evin elektrik tüketimini düşünün, 1 megawatt duyduğunuzda küçük kasabanın elektrik tüketimini, 1 gigawatt ise aklınıza orta büyüklükte bir şehir getirmeli ve 100 veya daha fazla gigawatt düşündüğünüzde büyük bir ülke, 5000 gigawatt’ın üstünde ise dünya elektrik tüketimini düşünmelisiniz.
Dört: Ne kadar alana ihtiyacım var? Bazı güç kaynakları diğerlerinden daha fazla yer kaplamaktadır. Bu daha fazla toprak ve suya ihtiyaç duyulduğundan önemlidir.Birisi size bir kaynağın (rüzgar, güneş vb) dünyanın ihtiyaç duyduğu tüm enerjiyi sağlayabileceğini söylerse, bu kadar enerji üretmek için ne kadar alana veya başka nasıl bir kaynağa ihtiyaç duyulacağını sorun.
Beş: Ne kadara mal olacak? Enerji yatırımlarımızı “kirli” karbon salımlı teknoloji- lerden sıfır salımlı teknolojilere çevirmenin bir bedeli olacaktır. Burada Gates yeşil prim (green premium) diye bir kavramdan söz ediyor. Dünya yeşile dönmek için ne kadar ödemeye hazır? Temiz alternatifler yeterince ucuz değildir.
SERA GAZININ % 27’Sİ ENERJİDEN
Bölüm 4’te ise Gates, “Nasıl fişe takıyoruz?” başlığı altında elektrik enerjisine ulaşma yolumuzun 51 milyar ton sera gazının %27’sine neden olduğunu anlatmaya çalışıyor. Elektrik kaynakları şunlardır: Kömür %36, doğal gaz %23, barajlar %16, Ner %10, yenilenebilir %11, petrol %3, diğer %1. Elektrik üretiminin 2/3’ü fosil yakıtlardan elde edilir. Güneş ve rüzgar devamsız kaynaklardır, yani yılın 365 günü, günde 24 saat elektrik üretmezler. Ancak güce olan ihtiyacımız aralıklı değildir. Yani başka seçeneklere ihtiyacımız olacak; mesela fazla elektriği pillerde depolamalıyız. Ancak bu oldukça pahalı bir yoldur. Diğer bir alternatif, sadece ihtiyacınız olduğunda çalışan doğal gaz santralleri. Her durumda da ekonomik değiller. %100 temiz elektriğe yaklaştıkça arzda kesinti daha büyük ve daha pahalı bir sorun haline geliyor.
Enerjimizin büyük bir kısmını yenilenebilir kaynaklardan elde etmeyi ummak, kuraldan ziyade istisnadır. Bu nedenle güneş ve rüzgarı tam kapasite kurduğumuzda dahi dünyanın yeni temiz elektrik enerji metodu icatlarına ihtiyacı olacak.
Nükleer füzyon: İşte ner enerji için tek cümle: Tüm dünyada, her mevsimde, daimi güvenilir, “temiz” enerji sağlayan, büyük ölçekte işletilen yegane karbonsuz enerji kaynağı. Başka hiçbir temiz enerji kaynağı, ner enerjinin rakamlarına yaklaşamıyor bile. Amerika Birleşik Devletleri elektriğinin yaklaşık %20’sini, Fransa %70’ini ner enerjiden elde ediyorlar. Güneş ve rüzgar birlikte dünya çapında yaklaşık %7 karbon salım faydası sağlayabiliyor. Daha fazla ner enerji kullanmadan elektrik şebekemizi uygun maliyetle karbondan arındıracağımız bir gelecek öngörmek zor! Ama Çernobil’e komşu olmak da zor!
Bölüm 5’te “Nasıl inşa ederiz?” başlığı altında Gates, inşaata devam ederek 51 milyar ton kötü emisyonun %31’ini atmosfere salarız demek istiyor. 1901-2000 yılları arasında ABD’de 4,3 milyar ton çimento üretilmiş, Çin’de son 16 yılda 25,8 milyar ton. Ama Amerikalılar çimento kadar çelik de kullanıyorlar. Plastikler başka bir şaşırtıcı malzemedir. Giysi ve oyuncaklardan mobilyalara, arabalara ve cep telefonlarına kadar pek çok üründe bulunuyorlar. Hepsini listelemek imkansız. Kısacası elektrik kadar modern yaşam için gerekli olan malzemeleri üretiyoruz. Onlardan vazgeçmeyeceğiz. Eğer şu anda bir şey varsa, dünya nüfusu arttıkça ve zenginleştikçe daha fazlasını kullanacağız. Bunun böyle olduğunu destekleyecek bol miktarda veri var. Örneğin, bu yüzyılın ortalarına kadar bu- günden %50 daha fazla çelik üreteceğiz.
Çelikte istemediğimiz bir yan ürün var, karbondioksit. Bir ton çelik yapmak yaklaşık 1,8 ton karbondioksit üretir. 2050 yılına kadar dünya her yıl yaklaşık 2,8 milyar ton çelik üretecek. Yani çevreye saldığı karbon katlanarak artacak. Çimento veya çelik imalatında, kaçınılmaz bir yan ürün olarak karbondioksit serbest kalır, ancak plastik imalatında, karbonun yaklaşık yarısı plastikte hapsolur. Plastiklerin bozulması yüzlerce yıl sürebilir. Ama aynı zamanda büyük bir çevre sorunudur, çünkü dönüştürülmeyerek atılan plastikler bir asır veya daha uzun bir süre doğada kalmaktadır.
GIDALARI NASIL ÜRETECEĞİZ?
Bölüm 6’da ise “Nasıl yetiştiririz?” başlığı altında yiyecek üretiminde yılda 51 milyar ton karbon salımının %19’unun nasıl meydana geldiği anlatılıyor. Dünya nüfusu 2100 yılına kadar 10 milyara gidiyor ve herkesi beslemek için daha fazla gıdaya ihtiyacımız olacak. Yüzyılın sonuna kadar %40 daha fazla nüfusa sahip olacağımız için %40 fazla gıdaya ihtiyacımız olacağını düşünebilirdik, ama durum öyle değil!
Bugünden çok daha fazla yiyecek üretmemiz gerekiyor, ancak şimdi kullandığı- mız yöntemlerle üretmeye devam edersek, iklim için bir felaket olacak. Mera veya ekilebilir arazide elde ettiğimiz mahsul miktarında herhangi bir artış yapamadığımızı varsayarsak, 10 milyar insanı besleye- cek kadar artış, gıda ile ilgili emisyonları üçte iki oranında artıracaktır.
Bölüm 7’de ise Gates “Nasıl geziniriz?” başlığı altında 51 milyar tonun %16’sının ulaşım sektöründen geldiğini anlatıyor. Ulaşım dünya çapında emisyonların en büyük nedeni olmasa da Amerika Birleşik Devletleri’nde bir numaradır ve birkaç yıldır elektrik üretmenin hemen önündedir. Eğer sıfır emisyon elde etmek istiyorsak, ulaşımın yol açtığı sera gazlarından kurtulmak için petrol tüketimini azaltmak zorundayız.
Ulaşımdan kaynaklanan emisyonları azaltmanın dört yolu vardır. Bunlardan biri daha az yol katetmektir. Yürüyüş, bisiklet gibi alternatifleri teşvik etmeliyiz ve bazı şehirlerin bunu yapmak için akıllı şehir planlarını kullanması harikadır. Emisyonları azaltmanın bir başka yolu da bu bölümde ele aldığımız yakıt emisyonlarını etkilememesine rağmen, otomobil yapımında daha az karbon yoğun malzeme kullanmaktır. Ayrıca daha verimli araçlar yapmak ve kullanmak doğru yönde önemli adımlar olsa da bizi sıfıra götürmeyecekler. Daha az benzin yak- sanız bile hala benzin yakıyorsunuz. Bu beni, ulaşımda sıfır emisyona ulaşabileceğimiz dördüncü ve en etkili yola getiriyor, elektrikli araçlara ve alternatif yakıtlara geçiş. Bu bölümde tartışıldığı gibi her iki seçenek de şu anda yeşil bir prim taşıyor.
Bölüm 8’de ise “Nasıl serinleyeceğiz ve ısınacağız?” başlığı altında 51 milyar ton sera gazının %7’sinin nereden geldiğine vurgu yapıyor. 2050 yılına gelindiğinde, dünya çapında 5 milyardan fazla klima çalışacakmış. Binaların kullandığı tüm elektrik, sera gazlarının yaklaşık %14’ünden sorumludur. Klimanın elektrikle çalışıyor olması, iklimlendirme için yeşil primi hesaplamayı kolaylaştırır. Klimalarımızı karbondan arındırmak için elektrik şebekelerimizi karbondan arındırmamız gerekiyor. Ne yazık ki, elektrik talebi, klimaları bir sorun haline getiren tek şey değil, kompresörlerde kullanılan gazlar da var.
Bölüm 9’da ise Gates “Daha sıcak bir dünyaya uyarlanma” konusunu ele alıyor ve yapmamız gerekenlere değiniyor. Her gelir seviyesinde insanlar iklim değişikliğinden bir şekilde etkileniyorlar. Şu anda hayatta olan herkes daha sıcak bir dünyaya uyum sağlamak zorunda kalacak. Deniz seviyeleri ve taşkınlar arttıkça evlerimizin ve işletmelerimizin nereye konumlandığını gözden geçirmek zorunda kalacağız. Elektrik şebekelerini, limanları ve köprüleri güçlendirmeliyiz. Daha fazla içme suyuna ihtiyacımız olacak. Göller ve su yatakları küçüldükçe veya kirlendikçe, ihtiyacı olan herkese içme suyu sağlamak zorlaşacak. Metropoller ciddi yokluklar içinde ve yüzyılın ortalarına gelindiğinde yeterli suya ulaşamayan insan sayısı artacak.
Bölüm 10’un konusu ise “devlet politikaları neden bu kadar önemli?” Dünyanın dört bir yanındaki ulusal liderler, küresel ekonominin sıfır karbona nasıl geçeceğine dair bir vizyon sahibi olmalıdırlar. Bu vizyon dünyanın dört bir yanındaki insanların ve işletmelerin eylemlerine rehberlik edebilir.
Bölüm 11’de ise Bill Gates, “sıfıra ulaşmak için bir plan” başlığı altında detaylı bir plan öneriyor, breakthroughenergy.org internet sitesine yönlendiriyor. Gates, hükümet liderlerinin ve politikacıların atabileceği belirli adımlara odaklanarak bir iklim felaketinden nasıl kaçınabileceğimize dair bir plandan söz ediyor.
HER BİRİMİZE DÜŞEN SORUMLULUKLAR VAR
Bölüm 12’de ise “Her birimiz ne yapabiliriz?” sorusuna yanıt veriyor. “Bir vatandaş, tüketici, çalışan veya işveren olarak etkimiz olduğunu kabul edelim. Kendinize iklim değişikliğini sınırlamak için neler yapabileceğinizi sorduğunuzda, elektrikli araba kullanmak veya daha az et yemek gibi şeyler düşünmek doğaldır. Bu tür kişisel eylem, pazara gönderdiği sinyaller için önemlidir. Ancak emisyonlarımızın büyük bir kısmı günlük hayatlarımızı yaşadığımız daha büyük sistemlerden gelir. Siyasi sürece dahil olmak, hayatın her kesiminden insanın bir iklim felaketini önlemeye yardımcı olmak için atabileceği en önemli tek adımdır. Seçilmiş yetkililer, seçmenleri talep ederse, iklim değişikliği için özel planlar kabul edecekler. Sahip olduğunuz diğer kaynaklar ne olursa olsun, değişimi etkilemek için her zaman sesinizi ve oyunuzu kullanabilirsiniz. Siyasete girin.” diyor. Aman ben almayayım.
TÜM SORUNLARIN İLACI İNSANLAR
Evet belli ki Bill Gates, tabiri caizse, bu işe hem baş hem para koymuş görünüyor. Kitap boyunca verdiği bilgiler, fırsatlar, uyarılar çok değerli. Açıkçası etkilendim ve bilgilendim. Ama ya sözünü ettiği, yaptıklarımızla, davranışlarımızla iklim değişikliğini bağdaştırmayan %3 bilim insanı haklıysa? Ama tabi Gates’in 5 yıl önce salgın konusunda bizi uyardığı ve bu konuda haklı çıktığını da biliyoruz. Zaten kitabı bir an önce sizlerle paylaşmak istememin nedeni buydu. 2018 TÜİK verilerine göre Türkiye’de sera gazı salınımı son 20 yılda %85 artmış ve 520 milyon tona gelmiş bulunuyor . 51 milyar tona göre bizim dünya salımına katkımız %1. Bu sıralamada Çin %10 ile başı çekiyor, %5 ile ABD ikinci sırada ve ilk 10 ülke dünyadaki emisyonun %67,6’sından sorumlu. Dünyada 100 şirket ise salımın %70’inden sorumlu. Eğer iklim değişikliği meselesi doğru ise ısınmanın nedeni insanoğludur ve sonuçlarından sadece neden olanlar değil herkes kısa sürede etkilenecektir. Gates’in dediği gibi fizik kurallarına karşı koyamayız ama onu tahmin edebilir ve sonuçlarından kaçınmak için önlem alabiliriz. Dere yatağına ev yaparsan, sonucuna katlanırsın… Sera gazını azaltmazsak hep birlikte sonucuna katlanacağız. Ama tabi Rabbim korusun, bir meteor düşse, bir yanardağ patlasa veya harbiumumi patlak verse tüm bu hassas karbon salım hesapları altüst olmaz mı?
Acizane benim son sözüm olarak derim ki, tüm bunların ilacı insanın kendisindedir. Şayet insan, doğası hilafına nefsini terbiye ederse, israftan kaçınır ve kanaat ederse bu kadim dünyanın kısıtlı kaynakları hepimize rahatça yeter. Malum çok yetmez, az bitmezmiş.
* Murat Ülker’in “İklim Felaketinden Nasıl Kaçınırız” konu başlıklı LinkedIn makalesinden alınmıştır.