makale - Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi https://geridonusumekonomisi.com.tr/etiket/makale Geri Dönüşüm Portalı Wed, 22 Feb 2023 13:20:01 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.3 https://i0.wp.com/geridonusumekonomisi.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/gd_ikon.png?fit=32%2C32&ssl=1 makale - Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi https://geridonusumekonomisi.com.tr/etiket/makale 32 32 161676614 SIFIR ATIK ACİL EYLEM PLANI ÖNERİSİ https://geridonusumekonomisi.com.tr/sifir-atik-acil-eylem-plani-onerisi.html https://geridonusumekonomisi.com.tr/sifir-atik-acil-eylem-plani-onerisi.html#respond Mon, 13 Jan 2020 12:24:35 +0000 https://geridonusumekonomisi.com.tr/?p=1503 Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın koordinasyonunda ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın himayesinde geçen yıl hayata geçirilen Sıfır Atık Projesi, bilindiği gibi ülkemizde çok fazla ses getirmiş ve geniş kitlelere ulaşmıştır. Bu konuda ülke çapında yüksek seviyede bir farkındalık ortaya çıkması, sistemin işletilmesi açısından büyük bir fırsat ortaya koymuştur.

The post SIFIR ATIK ACİL EYLEM PLANI ÖNERİSİ appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>

Kutay ERTUL
AGED – Endüstriyel ve Dış İlişkiler Müdürü

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın koordinasyonunda ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın himayesinde geçen yıl hayata geçirilen Sıfır Atık Projesi, bilindiği gibi ülkemizde çok fazla ses getirmiş ve geniş kitlelere ulaşmıştır. Bu konuda ülke çapında yüksek seviyede bir farkındalık ortaya çıkması, sistemin işletilmesi açısından büyük bir fırsat ortaya koymuştur.

Dolayısıyla, vatandaşımızda bir farkındalık ve heves oluşturan bu rüzgârın olumlu yönde değerlendirilmesi ve sistemin bir an önce Sıfır Atık hedefine odaklı olarak radikal kararlarla başlatılması gerekmektedir.

Atıkların yönetimi konusunda en büyük eksiklik olarak, atıkların toplanması aşamasında yapılan denetimlerin yetersizliği görülmektedir. Bu eksikliği gidermek adına, kurulması planlanan Sıfır Atık Vakfı bünyesinde, tüm Türkiye genelinde çalışmaları denetleyecek, uzman kişilerden oluşan geniş bir Denetim Birimi oluşturulmalıdır.

Sistemin işlemesi için en önemli nokta, ekonomik olarak sürdürülebilir olmasının sağlanmasıdır. Bu noktada Sıfır Atık Projesi’ne aktarılacak maddi desteklerin, en verimli şekilde aktarılması sağlanmalıdır. Kurumlara, maddi ve ayni kaynak aktarımları konusunda, herhangi bir eşitsizliğe ve itiraza yer bırakmayacak şekilde detaylı bir hak ediş tanımı yapılmalıdır. Bu noktada, özellikle kaynak aktarımı öncesinde ve sonrasında, kaynakların doğru ve gerçek çalışmalar için kullanıldığını denetleyen bir denetim birimi bu vakıf çatısı altında oluşturulmalıdır.

Yine bu noktada, çevrenin korunması, atık yönetimi ve halkı bu anlamda bilinçlendirmek amacıyla politikalar geliştirmek için kurulacağı belirtilen Sıfır Atık Vakfı’nın çalışma prensiplerini de dikkatli belirlemek gerekmektedir. Çalışma alanı çok geniş olacağından, yapılacak düzenlemeler çok detaylı ve dikkatli ele alınmalıdır.

Bu vakıf, yapısı nedeniyle atık yönetimi sektörünün tamamını kapsamalıdır. Ayrıca Sıfır Atık Sistemi kurulurken yönlendirici olmalı ve konusunda uzman kişilerden oluşan bir kadroya sahip olmalıdır. Burada en önemli konu, sistemin işlerliğinin sağlanması, dolayısıyla sistemin işlemesi için en önemli nokta olan, ekonomik olarak sürdürülebilir olmasının sağlanmasıdır. Bu noktada vakıf bütçesinin, en verimli şekilde sisteme aktarılması sağlanmalıdır.

Sıfır Atık Vakfı Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Taslağı’nın 7. maddesinde vakfın bütçesi ile ilgili detaylar açıklanmıştır: “Vakıf, yıl içinde elde ettiği brüt gelirin en fazla üçte birini mali, idari, hukuki ve bunlara yardımcı işlerde çalışan personel, yönetim ve idame masrafları ile ihtiyatlara; kalan üçte ikisini ise vakfın amaçlarına, bu amaçları gerçekleştirmek için çalışan personele ve mal varlığını artıracak yatırımlara sarf ve tahsis eder.” Bu maddede yapılan bütçe sınırlaması, herhangi bir sınırlama getirmemekte, vakfa çok geniş bir hareket alanı sağlamaktadır. Bu noktada, sisteme aktarılacak miktar net olarak belirtilmeli, herhangi bir şekilde yoruma açık olmamalıdır. Ayrıca tanımlanan gelirlere göre vakfın bütçesi çok yüksek olacağından, üçte birinin sadece mali, idari ve hukuki işlere ayrılması fazla olacaktır. Ayrıca vakfın gelirlerinde Geri Kazanım Katılım Payı’ndan hiç bahsedilmemiştir. Aslında en büyük gelir buradan sağlanacaktır ve bu kanunda bunun belirtilmesi gerekir.

Taslağın 11. maddesinde ise sıfır atık yönetim sistemini kuran işletmeler ile ilgili bir düzenleme yapılmıştır: “Sıfır atık yönetim sistemini kuranlar, türlerine göre kaynağında ayrı biriktirilen atıklar için yerel yönetimlerce verilen katı atık yönetim hizmetlerinden veya tıbbi ve biyobozunur atıklar hariç Bakanlıktan gerekli izin ve lisansa sahip tesis veya işletmelerin atık yönetim hizmetlerinden faydalanır.”

Buna göre işletmelere sistem dahilinde topladıkları atıklardan ekonomik gelir elde etme yolu açılacaktır. Ancak bu madde Sıfır Atık Yönetmeliği’nin 10. Maddesi ile çelişmekte. Söz konusu maddeye bakıldığında, eğer belediye sıfır atık sistemi kurmuşsa, atıkların belediye sistemine verilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Buradaki çelişkinin giderilmesi çok önemlidir, zaten Bakanlık yetkilileri ile yaptığımız görüşmelerde, bu konunun farkında olduklarını ve burada bir düzeltme olacağını belittiler. Sonuç olarak, yazımın başında belirttiğim gibi, hazır böyle olumlu bir hava ve vatandaş ilgisi ortaya çıkmışken, zaman kaybetmeden Sıfır Atık Projesi somut adımlarla işler hale getirilmelidir.

The post SIFIR ATIK ACİL EYLEM PLANI ÖNERİSİ appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>
https://geridonusumekonomisi.com.tr/sifir-atik-acil-eylem-plani-onerisi.html/feed 0 1503
VÜCUDUMUZDAKİ PLASTİK https://geridonusumekonomisi.com.tr/vucudumuzdaki-plastik.html https://geridonusumekonomisi.com.tr/vucudumuzdaki-plastik.html#respond Wed, 23 Oct 2019 08:38:22 +0000 https://geridonusumekonomisi.com.tr/?p=1377 Bilim insanları dünya nüfusunun yarısından fazlasının vücutlarında plastik olduğunu tahmin ediyorlar. Çalışma, plastiğin insan üzerindeki olası etkileriyle ilgili bir endişe dalgası yarattı ve bu da plastiğin halkın bilincinde geçirdiği dönüşüme hız kazandırdı.

The post VÜCUDUMUZDAKİ PLASTİK appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>

Yazı: Dünya Biyogaz Derneği Başkanı David Robert Newman

Bilim insanları dünya nüfusunun yarısından fazlasının vücutlarında plastik olduğunu tahmin ediyorlar. Çalışma, plastiğin insan üzerindeki olası etkileriyle ilgili bir endişe dalgası yarattı ve bu da plastiğin halkın bilincinde geçirdiği dönüşüme hız kazandırdı.

Daha önce hiç kimse bu konuda bir araştırma yapmayı düşünmemişti. İki Avusturyalı bilim insanı geçen yıl çoğu insanın vücutlarında plastik olması ihtimalini keşfettiğinde, bunu yeni ve karmaşık bir bilimsel yöntem icat ettikleri için yapmadılar. Bunu yapmalarının sebebi sadece ilk kontrol etmeyi düşünenlerin onlar olması idi. Yaklaşımları oldukça basitti. Çoğunlukla Avrupa’da ya da Japonya ve Rusya’da yaşayan sekiz kişiden bir hafta boyunca yiyecek günlüğü tutmalarını istediler. Daha sonra, dışkı örneklerini inceleyerek plastik aradılar. Her birinde de buldular: Ortalama olarak, her 10 gram dışkıda 20 minik parça; insanların günde ortalama 400 ila 500 gram dışkı yaptıkları düşünülürse, bu onların deneklerinin günde yaklaşık 800 ila 1000 adet mikro plastik içerdiği anlamına gelir. Viyana Tıp Üniversitesi’nde araştırmacı olan bilim insanı Philipp Schwabl ve Avusturya Çevre Ajansı’ndan Bettina Liebmann, bu bulguları ilk kabul edenlerdendi. Elde ettikleri sonuçlar, plastiğin nereden geldiğini, tam olarak ne içerdiğini ve sağlığımızı nasıl etkileyip etkilemediğini söylemiyordu. Çalışma şimdi başka uzmanların incelemesinden geçiyor ve sonuçlarını doğrulamak için daha çok örneğe ihtiyaç duyulacak. Ancak, sonuçlarına dayanarak, bilim insanları dünya nüfusunun yarısından fazlasının vücudunda plastik olduğunu tahmin ediyorlar. Çalışma, plastiğin insan üzerindeki olası etkileriyle ilgili bir endişe dalgası yarattı ve bu da plastiğin halkın bilincinde geçirdiği dönüşüme hız kazandırdı. Kısa tarihinde plastik, mucize bir malzemeden küresel kaygı uyandıran bir malzemeye dönüştü. Balıklarda, kaplumbağalarda ve balinalarda bulunan döküntüler, içimizdeki mikroskobik plastik parçalar, görünüşe göre her yerde. Ve bu konuda bir şey yapmak oldukça zor gözüküyor. Plastik üretimi ucuz, neredeyse her yerde kullanışlı ve inanılmaz derecede dayanıklı bir madde. Bu nitelikler, paketleme ve modadan ilaç ve nakliyeye kadar, modern ekonominin neredeyse tüm alanlarında plastik kullanımını vazgeçilmez kılmakta. Plastiklerin vücudumuz üzerindeki etkisi henüz net olmasa da bu konudaki endişeler hızla artmaktadır. Çevre savunuculuğu grubu ClientEarth avukatı Alice Bernard, “Plastiklerin bizi nasıl etkileyeceklerine dair bir insan deneyinin içindeyiz” dedi ve ekledi “Bu konu hiç detaylıca araştırılmamıştı.”

KÖMÜR MADENİNDEKİ MİDYELER

Hayvan sağlığı konusunda yapılan araştırmalardan dolayı plastiklerin insan vücudu üzerindeki etkisi konusunda endişeler artmaktadır. Araştırmacılar, deniz kuşlarının ve balinalar gibi süzerek beslenen deniz hayvanlarının sindirim sistemlerinde oldukça fazla mikro plastik biriktirdiklerini ve bunların yiyecekleri sindirme yeteneğini engelleyebileceklerini düşünmektedirler. Diğer araştırmalar, plastiklerin balıkların organlarına yerleşebileceği ve organ duvarlarına sürtünerek iltihaplanma ve fiziksel hasara yol açabileceği kanısına vardı. Ayrıca, organlara sıkışmış biyolojik olarak parçalanamayan küçük malzemelerin neden olduğu mekanik sorunların ötesinde, araştırmalar, mikro plastiklerin daha zararlı kimyasal katkı maddelerinin bazıları için doğrudan hayvan vücutlarına taşınan bir “araç” rolünü üstelenebileceğini göstermiştir. Çevre sivil toplum kuruluşu Riskli Denizcilik Politikaları Sorumlusu Frédérique Mongodin, “Tüm bu maddeler diğer toksinleri, renklendiricileri ve katkı maddelerini emebilir ve bunları bir organizmaya taşıyabilirler” dedi. Mikro plastiklerden kaynaklanan bu kirlenme, büyük ve küçük deniz hayvanlarında bulunmuştur ve tatlısu çipurasındaki beyin aktivitesinin kısıtlanmasından balinaların erken ölümüne sebep olmaya kadar birçok sorunla ilişkilendirilmiştir. Plastik kirliliği, diğer çevresel zorlukların sebep olduğu ölümcül etkilere sahip değildir. Ancak, insanlar için olumsuz etkileri kanıtlanana kadar sezgisel bir his gibi görünse de çoğu araştırmacı daha temkinli davranmaktadır. Plastik, ticari olarak avlanan birçok türün bağırsağında bulundu, ancak insanlar genellikle balık midelerini yemediğinden, bilim insanları onu sindirmemizin mümkün olmadığını düşündüler. Plastik, sofra tuzundan içme suyuna ve biraya kadar bir dizi gıda ürününde de ortaya çıktı, ancak Schwabl ve Liebmann dışkı örneklerine bakmaya başlayana kadar, kimse vücudumuzda yüksek miktarlarda bulunduğunu kanıtlayamadı. Bazı bilim insanları midye gibi bütün yediğimiz deniz ürünlerinin, plastiklerden vücudumuza kimyasal madde taşıyabildiğini düşünüyordu, ancak bu kimyasallara o kadar çok maruz kalıyoruz ki bilim insanları deniz ürünlerini yemekten kaynaklanan mikroorganizmaları aslında ihmal edilebilir bir faktör olduğunu gördüler. Schwabl ve Liebmann’ın çalışması yeni bir araştırma dalgası oluşturmaya yardımcı oldu; çünkü kısmen iki önemli soruyu cevapsız bıraktı. İlk olarak, araştırma plastiğin nereden geldiği hakkında hiçbir kanıya varamadı. Schwabl, “Plastikleri büyük bir ihtimalle yuttuğumuz kanısına vardık” dedi. Ancak açıklaması bununla sınırlı kaldı. Plastik, insanların yediği veya içtiği bir şey de olabilir veya ambalajdaki veya çatallardaki malzemelerden taşınmış olabilir. İkincisi, bağırsaklarımızdaki plastiklerin bize zarar verip vermediğiyle ilgili hiçbir kanıya varılamadı. Sindirim sistemi, yediklerimizle iç organlarımız arasında bir engel görevi görür. Araştırmayı inceleyenlerden bazıları, plastiklerin sindirim sistemimizden geçtiği ve atık olarak atıldığı sürece, bir sorun olmayacağını savunuyor. Schwabl da bu görüşe katıldığını belirtti. Mikro plastiklerin insan sağlığı için risk teşkil edip etmediğini inceleyen araştırma projelerine küresel olarak fon sağlanıyor. Ancak bilim insanları insan sağlığı üzerindeki etkileri hakkında daha fazla araştırma yapmaya çalıştıkları için, bazıları da yanıtın riskle orantılı olmasını istiyor. Plastik kirliliği, diğer çevresel zorlukların sebep olduğu ölümcül etkilere sahip değildir. Hava kirliliği yılda 7 milyon ölüme sebep olmakta ve iklim değişikliğine bağlı hastalıklar her yıl dört milyon yaşamının yitirilmesine neden olmaktadır. Plastik kirliliğinin insanların yaşamlarını kaybetmelerine neden olduğu henüz kanıtlanamadı.

Her yıl çevreye girdiği tahmin edilen 11,7 milyon ton mikro plastikten sadece 3 milyonu minik parçacıklar halinde idi. “Bu tartışmanın tezi ile sadece belirli ürünlerde mikro plastiklerin varlığını gösteren gerçek bilimsel bulgular arasında büyük bir tutarsızlık var” diye belirten Danimarka Teknik Üniversitesi’nden bir araştırmacı olan Sinja Rist, mikro plastikler ve insan sağlığı konusuna eleştirel bir bakış açısı getirdi ve ekledi: “Son tartışma, insanların plastiğe maruz kalmasını çarpık bir şekilde özetledi.” Bu yılın başlarında, AB danışma organı Avrupa Akademileri tarafından Politika Bilim Önerisi (SAPEA), mikro plastiklerle ilgili mevcut tüm çalışmaların bir meta-analizini yayımladı. Sonuç olarak plastikler insanlar veya çevre için geniş bir risk oluşturmuyorlar. Fakat, plastiklerin, yüksek miktarlarda görülen bazı izole yerlerde zararlı olabileceğini ve ortamdaki mikro plastiklerin konsantrasyonlarının artırdığı belirtildi. Raporu yazan SAPEA çalışma grubu başkanı Bart Koelmans, “Çevremizi bu hızda kirletmeye devam edersek gelecekte gerçek bir sorunumuz olacak,” dedi.

MİKRO PLASTİKLER NEREDEN GELİYOR…

İstediğiniz her yere bakabilirsiniz; yemeklerinize, suyunuza, vücudunuza ve buralarda mikro plastikleri bulma ihtimaliniz oldukça yüksek. Boyut olarak mikroskobik ila 5 milimetre arasındaki bu küçük parçacıklar, kozmetik ve gübrelerde bulunabilir. Polyester ve naylondan yapılmış çamaşırları yıkarken ya da araba lastikleri yol üzerinde giderken istemimiz dışında serbest kalırlar. Şişe veya ambalaj gibi plastik ürünler daha küçük parçalara bölünerek üretilirler. Mikro plastikler havada, hayvanlarda, yiyecek ve içeceklerde ve insan dışkısında bulunurlar. İçme Suyu: Orb Media tarafından 2017’de yapılan bir araştırma, beş kıtada bir düzineden fazla ülkeden gelen musluk suyu örneklerini test etmiş ve yüzde 83’ünde mikro plastik buldular. Şişelenmiş su için istatistikler daha da kötüydü: numunelerin yüzde 93’ü mikro plastik içeriyordu. Bira:  Araştırmacılar Alman ve Amerikan biralarında plastik dokular buldular. Geçen yıl yapılan bir ABD çalışmasında bir litre birada ortalama dört parça plastik bulundu.

Balık:  Mikro plastikler, ringa balığı, uskumru, morina ve sazan dahil olmak üzere ticari olarak avlanan birçok türde ortaya çıkmaktadır.

Midye:  Ghent Üniversitesi’nden bilim insanları, bazı kabuklu deniz ürünleri tüketicilerinin her yıl 11.000 plastik parçası yediklerini tahmin ediyorlar.

Hava: Plastik dokular iç ve dış mekan ortamlarında parçalanabilir, havada süzülebilir ve bunların solunabileceğine dair bazı kanıtlar vardır. Jüri hâlâ bunların ciğerlere sıkıştığını ya da temizlenip temizlenmediğine karar veremedi. Tavuklar: Balık unu kümes hayvanı üretiminde kullanılır, bu nedenle mikro plastikler deniz ürünü olmayan yiyeceklerde de bulunabilir.

Yengeçler, istiridye ve plankton: Omurgasız tür örneklerinin yüzde 80’inden fazlası mikro plastik içermektedir.

Hayvanlar:  220’den fazla hayvan türünün sindirim sisteminde mikro plastikler olduğu tespit edildi. Bunlar ıstakozlardan kuşlara, memelilerden, kaplumbağalara kadar uzanmaktadır.

İnsanlar:  Geçtiğimiz yıl iki Avusturyalı bilim insanı önçalışmada mikro plastikler için insan dışkılarını inceledi ve inceledikleri sekiz örneğin her birinde parçacıklar buldu.

The post VÜCUDUMUZDAKİ PLASTİK appeared first on Geri Dönüşüm Ekonomisi Dergisi.

]]>
https://geridonusumekonomisi.com.tr/vucudumuzdaki-plastik.html/feed 0 1377