Işık Hızında Sıfır Atık

6 Nisan 2021

Işık hızı evrende herhangi bir maddenin ulaşabileceği en yüksek hızdır. Tam değeri saniyede 299.792.458 metredir. (yaklaşık saniyede 300.000 kilometre) Kütlesi olan nesneler için ışık hızı üst hız limitidir ve hiçbir şey ışık hızından daha hızlı hareket edemez.

Ama bu teori tabii ki insanların denemesine engel olmuyor. Her gün ışıktan daha hızlı madde aktarımı konusunda onlarca fikir ortaya atılıyor ve milyarlarca dolar harcanarak çarpıştırıcılar yapılıyor. Belki insanlık olarak ışık hızına ulaşamayacağız ancak bunun için çalışırken sürekli ilerleyerek gelişeceğiz ve yeni şeyler öğreneceğiz.

Sıfır atık hedefi de ışık hızına ulaşma hedefimizle benzerlik gösterir. Çabalamak- tan hiçbir zaman vazgeçmeyiz ancak %100 sıfır atığa ulaşmak imkansızdır. Sıfır atığı tanımlayan şey; Sıfır atığa ve gelecek yıllarda sağlayacağı olumlu sonuçlara doğru ilerlemeye yönelik kesin ve doğrulanabilir TAAHHÜTTÜR. Üretim-tüketim akışına yaklaşımımızı derinden değiştiren bir hedef, bir süreç, bir düşünme biçimidir ve gerçek anlamda sıfır atık asla elde edilemese de dünyadaki her döngünün her aşamasında atığı hesaplamak ve azaltmak için bir yolun mutlaka olduğunu bize hatırlatır.

SIfIR ATIK MÜKEMMELLİKLE İLGİLİ DEĞİL; DAHA İYİ SEÇİMLER YAPMAKLA İLGİLİDİR!

Son 20 yılda çevre aktivistlerinin ideallerini ifade eden basit bir terim olan “Atık Yok” (No Waste), “Sıfır Atık” (Zero Waste) haline geldi ve bu adı taşıyan sosyal hareket tüm dünyada hızla yayılarak devlet politikaları haline geldi.

1995’te, Amerikalı akademisyen Dr. Daniel Knapp, malzeme geri kazanımının nasıl en üst düzeye çıkarılabileceğini ve yeniden kullanarak israfın nasıl en aza indirilebileceğini araştırmak için yerel yönetimler, işletmeler ve vatandaşlarla bir dizi görüşmenin ilki için Avustralya’ya gitti. Savunduğu görüş; geri dönüştürerek ve kompostlayarak “Atık Yok” hedefine ulaşılabileceğiydi. Aralık 2000’de, Yeniz Zelanda’nın küçük bir kasabası olan Kataia’daki ilk sıfır atık konferansında, aktivist Warren Snow tarafından Yeni Zelanda’daki küçük kasabalara getirilen “Atık Yok” kavramı “Sıfır Atık”a dönüştü.

ZWIA (Zero Waste International Alliance – Sıfır Atık Uluslararası İttifakı) yönetim kurulu, Aralık 2018’de güncellenmiş sıfır atık tanımını kabul etti. Bu tanımın yeniden yapılandırılması, küresel olarak erişilebilir ve ortak bir ifade oluşturmak için yapıldı.

“Sıfır Atık: Çevreyi veya insan sağlığını tehdit eden, toprağa, suya veya havaya boşaltılmadan ve yanmadan, ürün, ambalaj ve malzemelerin sorumlu bir şekilde üretilmesi, tüketilmesi, yeniden kullanılması ve geri kazanılması yoluyla tüm kaynakların korunması.”

Aslında sıfır atık, atıkların ve malzemelerin hacmini ve toksisitesini sistematik olarak azaltmak ve ortadan kaldırmak, tüm kaynakları korumak ve geri kazanmak ve onları yakmamak veya gömmemek için ürün ve süreçlerin tasarlanması ve yönetilmesi anlamına gelir. Sıfır atık uygulamaları; gezegen, insan, hayvan ve/veya bitki sağlığı için tehdit oluşturan, toprağa, suya veya havaya boşaltımı tamamen (ya da yaklaşık olarak tamamen) ortadan kaldırmayı hedefler.

ZWIA’ya göre, “sıfır” terimini içeren herhangi bir atık azaltma iddiası, sıfır atık çalışmalarına ilişkin kamuya açık beyanlarda, ne kadar malzemenin hala depolanmakta olduğunu ve ne kadar malzemenin ısıl işlemlere (yakma, enerji gerikazanımı) gittiğini de içermelidir. İçinde sıfır atık bulunan herhangi bir hedef, düzenli depolama alanlarına ve atık yakma tesislerine giden atıktan en az %90 oranında azaltma sağlamalıdır.

SIfIR ATIK’I DOĞRU ANLAMAK

Sıfır atık politikalarını benimsemeye karar veren; devletler, işletmeler, yerel yönetimler gibi yapılarda genel olarak 2 hata yapılıyor;

1) SIfIR ATIK = GERİ DÖNÜŞÜM

Sıfır atık uygulamalarından önce söz konusu topluluklarda geri dönüşüm odaklı çalışmalar yapıldığı için, Sıfır Atık = Geri Dönüşüm gibi bir algı oluşması kaçınılmaz oluyor. Halbuki geri dönüşüm sıfır atık ilkesinin yalnızca küçük bir kısmını oluşturur. Bu algıdan politika yapıcılar, işletmeler ve vatandaşlar olarak kurtulmak önceliğimiz olmalı.

Sıfır atık tasarımları; daha az malzeme kullanımını, geri dönüştürülmüş malzeme kullanımını, çevreye daha uyumlu malzeme kullanımını, daha uzun ürün ömrünü, tamir edilebilirliği ve kullanım ömrü sonunda demontaj kolaylığını önceler ve eğer bunlar yapılamıyorsa geri dönüşüm bir seçenek olarak ortaya koyulur. Yani sıfır atık planlaması, malzeme bileşenlerinin ömrü boyunca yeniden kullanım için tasarlanması sonucu yenileme ve onarımı teşvik etmeyi gerektirir. Depolama, yakma ve geri dönüşüm gibi yöntemleri en aza indirmeyi ve yeniden kullanım oranlarını en üst seviyeye çıkartmayı hedefler. Bu doğrultuda ürün- lerin onarılmak, yenilenmek, yeniden üretilmek ve yeniden kullanılmak üzere tasarlanmasını teşvik eder. Geri dönüşüm ise sadece basit ve değerli malzemelerle ilgilenir.

Bunun bir örneği, dünya çapında milyonlarca bilgisayarın her yıl elektronik atık olarak bertaraf edildiği bilgisayar endüstrisidir. Daha meşakkatli olan yukarıda saydığımız seçenekler yerine, görece daha kolay olan geri dönüşüm akışına giren bilgisayarlar, çok az miktarda ham maddeye (plastik, altın, gümüş, paladyum vb.) ayrılırken, kalan kısımları çoğu üçüncü dünya ülkesi olan ülkelere ihracat yoluyla gönderiliyor ve çöplüklere giriyor. Öte yandan bilgisayarları onaran, sıfır atık ilkesiyle daha uyumlu bir yapı mevcut. Avrupa’da Bilgisayar Yenileme Projesi olarak adlandırılan ve sadece elektronikleri toplamayarak elden çıkartmak için yapılan çalışmalardan ayrılan bu organizasyon, yıllardır okullara, kliniklere ve kar amacı gütmeyen kuruluşlara yenilenmiş/tamir edilmiş bilgisayarlar bağışlıyor.

Pek çok ticari veya endüstriyel şirket, sıfır atığı uyguladığını iddia ediyor. Ancak bu şirketlerin sıfır atık algıları, çoğunlukla ürünün tasarımıyla hiçbir ilgisi olmayan, sadece malzeme geri dönüştürme çaba- sından fazlasını ortaya koymuyor. Ancak tüm ticari ve endüstriyel süreçler, hem kendi operasyonlarında, hem de ürünlerinin tasarımının yol açtığı kullanım ve/veya tüketim modellerinde bertaraf ihtiyacını en aza indirecek şekilde tasarlanabilir.

Tabi burada ticari işletmelerin olduğu kadar, vatandaşların da bu ilkeleri benimseyip uygulaması gerekli. Tasarım-üretim-dağıtım kısmında yaptığınız çalışmalar sonrasında, eğer son kullanıcı olan tüketicinin, bu konuyu benimseyip uygulaması noktasında aksiyon alamıyorsanız, yaptığınız tüm çalışmalar anlamsız oluyor.

Sıfır atığın, sadece geri dönüşüm ile ilgili olmadığını, atıkların üretilmesini önlemek için tasarım-üretim-dağıtım-kullanım akışını bu doğrultuda yeniden yapılandırmakla ilgili olduğunu her paydaşın anlaması gerekiyor.

2) SIfIR ATIK = HİÇ ATIK OLUŞMAMASI

Sıfır atık ilkesini, kelime anlamı üzerinden değerlendirmeye yönelik bir eğilim mevcuttur. Burada, kelime anlamı üzerinden sıfır atık hedefinin anlamsız olduğu, çünkü bu hedefe ulaşmanın imkansız olduğu savı üzerinden bir değersizleştirme, itibarsızlaştırma ortaya çıkarılmaktadır. Ancak bu da büyük bir hatadır. Burada “Sıfır atık mümkün mü?” veya “Sıfır atığa nasıl ulaşırız?” tarzında makaleler de bu itibarsızlaştırmaya istemeden hizmet etmektedir. Bu konu tartışılması anlamsız olan, sıfır atık prensiplerine odaklanmayı zorlaştıran bir konudur.

Uluslararası olarak kabul edilmiş ISO Kalite Yönetim Sistemleri standartlarına uygun çalışan işletmelerde, üst yönetimin taahhüdü esastır ve bu taahhüdün en önemli kısmı sürekli iyileştirmeye yöneliktir. Burada da gördüğümüz, sistemin %100 kalite standardına ulaşmasının imkansız olduğudur. Sürekli iyileştirme yapmanın bir zorunluluk/gereklilik olduğu görülmektedir. Buradaki kabul; ne kadar iyileştirme yapılırsa yapılsın, zamanın ve sistemlerin doğası gereği her zaman iyileştirilebilecek bir noktanın bulunabileceğidir. Sıfır atık ilkesi de bu standartlarla benzerlik göstermektedir. Sürekli iyileştirme sıfır atığın özünde mevcuttur.

BAŞARI İÇİN DEVLET-İŞLETME-VATANDAŞ İŞBİRLİĞİ GEREKLİ

AGED olarak politika belirleyiciler ile yaptığımız görüşmelerde, her zaman tüm atıkların yönetiminin devletin öncülüğünde bir seferberlik haline gelmesi gerektiğini açıkça belirttik. Uygulamalarda başarı elde edilmesi için bu seferberliği olmazsa olmaz olarak gördük her zaman. Sonuç olarak sıfır atık ülkemizde en üst seviyede temsil edilen bir devlet politikası olarak belirlendi ve gerçekten tanıtım ve vatandaşlara duyuru konusunda çok güzel çalışmalar yapıldı.

Ancak sadece devletin yaptığı çalışmalar yeterli olmayacaktır. Burada devlet ile eşit derece sorumluluğu bulunan paydaşlar endüstri işletmeleri/ticari işletmelerdir. Devlet politikaları belirler, endüstri ise uygulamada öncülük eder. Kar amacı gütmeyen sosyal kuruluşlar ve vatandaşlar da devletin ve endüstrinin çalışmalarına katılım sağlayarak döngüyü tamamlar. Ancak endüstri tarafında sorumluluğu vatandaşa yükleme konusunda ciddi bir eğilim her zaman var. Burada da sosyal kuruluşlar ve kamuoyu yönlendirmesi devreye giriyor.

Aslında iş adamları gerçek sistem iyileştiricileridir. Sistem verimsizliğinin bir sonucu olduğu için “israfı” sevmezler. Döngüsel düşünce popülerleştikçe, dünyanın her yerinde yöneticiler sıfır atık felsefesi ve iş performansı arasındaki uyumu fark etmeye başladı.

Atık politikasını değiştirerek öncülük eden bir şirket örneği dünyanın en büyük şirketlerinden olan General Motors’dur. GM dünya çapındaki 181 tesisinin yaklaşık yarısını “çöplüksüz” yapma planlarını kamuoyuna açıkladı. General Motors’un hedefi, malzemelerin %90’ından fazlasını yeniden kullanmanın veya geri dönüştürmenin yollarını bulmak. Bunun için, hurda malzemeleri satmak, yeniden kullanılabilir ürün parçası kutuları kullanmak ve hatta kullanılmış iş eldivenlerini geri dönüştürmek gibi uygulamalar ile bu hedefine ulaşmaya çalışıyor.

Ülkemizde de büyük sanayi kuruluşları ve holdinglerin açıkça sıfır atık hedeflerini benimsemesi, bu konuda hedefler koyması ve bu hedefler ile ilgili kamuoyuna düzenli bilgilendirmeler yapması gerekmektedir. Bence bu, sıfır atık politikasının uygulamada başarıya ulaşması ve yaygınlaşması açısından çok çok çok önemlidir. Büyük kuruluşlar öncülük ettiğinde sektörün yönü de mecburen sıfır atık uygulamalarına doğru kayacaktır. Söz konusu kuruluşlar/holdingler belirledikleri hedefleri kamuoyuna üstüne bastıra bastıra duyurmalı ve reklamını yapmalıdır.

Kar amacı gütmeyen ve uzun yılların bilgi birikimine sahip AGED gibi derneklerin ve vatandaşlarımızın, devletimizin politika ve kanun belirleyiciliği ve büyük çaplı ve öncü şirketlerin kararlı bir şekilde uygulamaya geçmesi sonrası elinden gelen her türlü desteği vereceğinden hiç kimsenin şüphesi olmamalı.

Kutay Ertul
AGED Endüstriyel ve Dış İlişkiler Müdürü