Susuzluğa Hazır Mısınız?

6 Nisan 2021

Büyükşehirlerimiz susuzluk krizi ile karşı karşıya… Yağış azlığı nedeniyle birçok tarım arazisi yakın bir zamanda sulanamayacak. Salda Gölü’nün 20 metre çekildiğini yazdı gazeteler ve birçok barajda sular azaldı ve tatlı su kaynağı derelerimiz kuruyor. Türkiye’yi uzun yıllar sürecek bir kuraklık mı bekliyor? Peki dünya ne durumda? Küresel iklim değişikliğine karşı neler yapabiliriz? Bu sayıımızda iklim değişikliğini ve suyu ele alıyoruz…

İklim değişikliği ilk olarak Dünya Meteoroloji Örgütü (World Meteorological Organization-WMO) tarafından 1970’lerin sonlarına doğru dile getirilmiş: ama 1988 yılında Kuzey Amerika’da yaşanan olağanüstü kuraklığa kadar insanoğlunun gündeminden tamamen çıkmıştı. Yaşanan dramatik kuraklık, WMO ve BM Çevre Programı’nın (United Nations Environment) iklim değişikliğini ilk defa dünya gündemine taşımasına sebep oldu.

İklim değişikliği dünya gündemine taşındı ama geniş kitleler küresel ısınmanın ciddi bir tehdit olduğu hususuna uzak kaldı. Çevreci grupların çabaları ile 169 ülke 11 Aralık 1997 yılında Kyoto Protokol’ünü imzalamaya ikna oldu. Ama çok da gönüllü olmadıkları için protokol tam 8 yıl sonra, 16 Şubat 2005’te yürürlüğe girebildi. Lakin ABD, Avustralya gibi karbon salımı yüksek ülkeler protokole imza koymadıkları için protokol bir çözümden öte bir yol gösterici olarak hayatımızdaki yerini aldı. Türkiye gelişen ama henüz karbon ayak izi az olan bir ülke olarak ilk zamanlar Kyoto’ya uzak dursa da, 2009 yılında imzalayarak taraf oldu.

Devletlerin gönülsüz de olsa harekete geçmelerinde ise 2000’li yıllardan sonra oluşmaya başlayan kamuoyu baskısı önemli rol oynadı. Örneğin küresel iklim değişikliği ve sera gazı emisyonları üzerine ciddi kampanyalar yürüten Greenpeace’in yayınladığı bir fotoğraf kamuoyunun üzerinde etkili oldu.

Arjantin’in Patagonya bölgesinde Glaciar Upsala buzulunun 1928 ve 2004 yılları arasında çekilmiş iki fotoğrafını yayınlamıştı Greenpeace ve dünyanın dikkatini küresel iklim değişikli- ğine çekmeye çalışmıştı.

Ama sanki o zamanlar ütopik çevrecilerin asla gerçekleşmeyecek masalları gibiydi bu kareler. Kuzey kutbunda eriyen buzulların, Patogonya’da göle dönüşen buzulların, eriyen Himaliyalar’ın bir gün gelip susuzluğumuza kadar uzanacağını kim söyleyebilirdi ki? Olsa bile çok uzak bir ihtimal gibi görünüyordu… Belki de bu sebeple Paris İklim Sözleşmesi, Kyoto Protokolü gibi uluslararası sözleşmeler kamuoyu tepkisi absorbe etmekten öte çözüm getiren sonuçlar doğurmadı.

SADECE İKİ DERECE

Oysa istenen, dünyanın sıcaklığını sadece 2 derece azaltmaktı. Yolu da belliydi: Fosil yakıt tüketimlerimizi azaltacak, tüketim alışkanlıklarımızda değişime gidecektik. Bunun için imzaya açılan Kyoto ve Paris İklim Sözleşmesi’ni her devlet imzalayacak ve buradaki ev ödevlerini yerine getirmeye çalışacaktı.

Yukarıdaki tabloda da görülebildiği üzere 2001’den sonra ısınma hızlandı.

Küresel ısınmaya sebep olan ülkelerin başında dünyanın bir numaralı üreticisi Çin geliyor. Onu ABD ve Avrupa ülkeleri takip ediyor.

Yukarıdaki tabloda da görülebildiği üzere bütün kanıtlara, bilimsel çalışmalara rağmen gezegenimizin ısınmasında önemli pay sahibi olan büyük devletler önemli bir adım atmadı ve 2001’de hızlanan ısınma, 2011”den sonra felaket seviyesine doğru ilermeye başladı.

DÜNYANIN SU KAYNAKLARINDA DRAMATİK AZALMA

Küresel iklim değişikliğinin elbette birçok sonucu var. Bulaşıcı hastalıkların artması, denizlerdeki ısı artışı ve ona bağlı olarak doğal yaşamdaki denge bozulmaları vb… Ama bugünlerde haberlere konu olan ve bizim hayatımızı en çok etkileyen yanı susuzluk… Küresel ısınma dünyanın doğal su deposunun hızlı boşalmasına sebep oluyor. Buzulların erimesi bazı Avrupa ülkelerinde deniz taşkınlarına sebep olurken, Güney Asya’da su taşkınlarına ve ekilebilir tarım arazilerinin kaybına sebep oluyor. Akdeniz çanağına getirdiği sorun ise susuzluk.

Aşağıdaki haritada görülebileceği gibi, Türkiye’nin içinde bu- lunduğu bölge ciddi bir kuraklık tehlikesi ile karşı karşıya.

Her ne kadar dünyamızın yüzde 71’ini su oluştursa da, karasal su kaynaklarının miktarı sadece yüzde 2,5. Karasal kaynakların yüzde 68,9’u ise buzullar ve kalıcı kar tabakalarından oluşuyor. Yüzeydeki tatlı su kaynaklarının miktarı ise sadece yüzde 0,3…

Biz bu kıt kaynak suyun önemli kısmını ise tarımsal üretim için kullanıyoruz. Tarım için su kaynaklarımızın yüzde 71’ini kullanılırken sanayi su kaynaklarının yüzde 18’ini tüketiyor. Evsel kullanım oranımız her ne kadar şimdilik yüzde 11 olsa da, dünyada şehirleşme oranı ve alt yapı sistemlerinin gelişmesi ile tatlı suya erişim oranı artıyor. Bu demektir ki, nüfus artış hızımız, gelişme oranımız ve modern yaşamın taleplerine bağlı olarak evsel kullanım oranımız hızlı bir şekilde artmaya devam edecek.

İşte bütün çelişki de burada ortaya çıkıyor. Eriyen buzulların sebep olduğu sel baskınları, bazı ülkelerdeki tarım nüfusunu iklim mültecisi haline getirerek şehirlere göç etmeye yöneltecek. Artan nüfus ve şehirleşme gıdaya ve temiz su kaynağına ihtiyacı artırırken, su kaynaklarımız azalıyor. Aşağıdaki grafik 2020 yılında ve 2050 yılında dünya bu şekilde gitmeye devam ederse karşı karşıya kalacağımız durumu gösteriyor. İlk grafikte insan nüfusunun 2050’de 10 milyarı geçeceği tahmini bulunuyor. İkinci grafikteki ok buna bağlı olarak gıda ihtiyacını gösteriyor ama gıda üretimi aynı oranda artmıyor. 3. şekilde ise bu nüfusa göre ihtiyaç duyulan su miktarı çubuklarla ifade edilirken, kaybolan su kaynakları okla gösterilmiş. Yani küresel ısınmaya bağlı olarak azalan su kaynakları ve yetersiz tarım üretiminin insanoğlunu 2050’ye doğru nasıl bir felakete sürüklediğini görüyoruz.

Dünya Su Gelişim Raporu’na göre son yüzyılda insanoğlunun temiz su talepi yüzde 600 oranında artmış durumda. Geçmiş yılları baz alacaksak suya talep yıllık yüzde 1.8 oranında artmış durumda. Gelecekte de böyle olacağını hesap etmek ve planları buna göre yapmak ise optimistik bir yaklaşım. Çünkü şehirleşme, sanayileşme ve tarım geçtiğimiz yüzyıla göre çok hızlı gelişiyor ve küresel ısınma ile birlikte kaynaklar da ters bir orantı ile azalıyor.

Bütün bunlara artan tarımsal faaliyet, sanayi ve şehirleşme nedeniyle su kaynaklarının kirlenmesine de ekleyin.

Bu durumda 2040 yılında çok büyük bir su krizi ve belki de su savaşları ile karşı karşıya kalacağız. Suya bağlı sağlık sorunları, kıtlık, çarpık şehirleşme ve artan suç oranları da cabası.

Evlerde en çok suyu tuvaletlerimizde harcıyoruz. Çamaşırlarımızı yıkamak için harcadığımız su ikinci sırada. Eve gelen suyun yüzde 14’ünü ise tesisat sızıntılarında kaybediyoruz. Yani su kıtlığı ihtimalini, en azından artırmamak için daha iyi teknolojilerle su sızıntılarını en aza indirebilir, daha az çamaşır yıkayabilir ve tuvaletlerimizde arıtılmış su kullanabiliriz.

WMO RAPORU ÜRKÜTÜYOR

Dünya Meteoroloji Örgütü’ne göre, 2011’den itibaren kayıtlara geçen en sıcak on yıllık; 2015’ten itibaren ise en sıcak altı yıllık dönemi yaşadık. WMO 2020 Küresel İklim Durumu geçici raporuna göre, okyanus sıcaklığı rekor seviyelerde. Halihazırda okyanuslar tarafından soğurulan karbon dioksitin (CO2) suyu daha asidik hale getirmesinden etkilenen deniz ekosistemi, 2020’de küresel olarak okyanusların %80’ninden fazlasının sıcak hava dalgasına maruz kalması nedeniyle daha da fazla zarar gördü. Onlarca uluslararası kuruluş ve uzmanın katkılarına dayanan rapor; ekstrem sıcaklıklar, orman yangınları ve sel gibi yüksek etkili olayların yanı sıra rekor kıran Atlantik kasırga mevsiminin milyonlarca insanı nasıl etkilediğini ve COVID19 pandemisinin getirdiği sağlık, güvenlik ve ekonomi konu sundaki tehditleri nasıl artırdığını göstermekte. Rapora göre, COVID-19 karantinasına rağmen, atmosferdeki sera gazlarının konsantrasyonları artmaya devam etti. CO2’nin atmosferdeki uzun yaşam ömrü de göz önünde bulundurulduğunda bu durum, gelecekteki pek çok nesil boyunca gezegenin daha da ısınacağının bir göstergesi.

WMO Genel Sekreteri Prof. Petteri Taalas şunları söyledi: “2020’de küresel ortalama sıcaklık, endüstri öncesi (1850- 1900) seviyenin 1,2 °C üzerinde oldu. 2024’e kadar geçici olarak 1,5 °C’yi aşma olasılığı en az beşte birdir. Bu yıl İklim Değişikliği üzerine Paris Anlaşması’nın beşinci yıldönümüdür. Hükümetlerin sera gazı emisyonlarını azaltmaya yönelik tüm vaatlerini memnuniyetle kabul ediyoruz çünkü şu anda doğru yolda değiliz ve daha fazla çaba sarf etmemiz gerekmektedir. Rekor sıcaklıktaki yıllar, 2016’da olduğu gibi genellikle güçlü bir El Niño etkinliğiyle aynı zamana denk geldi. Şu anda küresel sıcaklıklar üzerinde soğutma etkisi olan La Niña koşulları gözlense de bu, 2020 yılında yaşanan sıcakları frenlemek için yeterli olmamaktadır. Mevcut La Niña koşullarına rağmen, bu yıl, 2016 yılının rekoruyla karşılaştırılabilecek rekor bir sıcaklık göstermiştir. 2020 yılı, ne yazık ki iklimimiz açısından bir başka olağandışı yıl oldu. Karada, denizde ve özellikle Kuzey Kutbu’nda yeni ekstrem sıcaklıklar gözlemledik. Orman yangınları Avustralya, Sibirya, ABD Batı Kıyısı ve Güney Amerika’daki geniş alanları kül ederek dünyanın etrafını saran dumanlar yaydı. Atlantik’te kasım ayında Orta Amerika’da arka arkaya eşi görülmemiş 4. kategori kasırgalar da dahil olmak üzere rekor sayıda kasırga gördük. Afrika ve Güney Doğu Asya’nın bazı bölgelerinde meydana gelen sel baskınları, büyük çapta nüfusun yerinden olmasına ve milyonlarca insan için gıda güvenliğinin tehlike altına girmesine neden oldu”

AKDENİZ HAVZASI EN fAZLA ETKİLENECEK BÖLGELERDEN

İklim değişikliğinin dünya genelinde yarattığı problemlere ek olarak, içinde yaşadığımız Akdeniz Havzası, dünyada bu değişikliklerden en fazla etkilenecek bölgelerin başında gelmekte. Orta, güney ve güneydoğu bölgelerimiz şu an için bile yarı kurak iklim kuşağı içerisinde ve çölleşme riski ile karşı karşıya bulunmakta. Yakın gelecekte etkisini daha da artıracak olan iklim değişikliği, ülkemizin güney yarısının iklimini güney komşularımız Suriye ve Irak benzeri bir iklime çevirecek, orta ve kuzey bölgelerimiz de şu an güney bölgelerimizdeki iklim yapısı ile karşı karşıya kalacak. Bunun ülkemiz için anlamı tüm bölgelerimizde kuraklık ve çölleşme riskinin artacak olmasıdır.

TÜRKİYE’DE DURUM NE?

Peki Türkiye’de durum ne? Türkiye sanıldığının aksine su fakiri ülkelerden bir tanesi. Küresel iklim değişikliğinden daha çok kuraklık olarak etkilenecek ve buna bağlı olarak tarım arazileri- ni, sanayi ve şehir kullanım suyunda azalma yaşayacak.

Türkiye erişilebilir tatlı su kaynaklarının yüzde 73’ünü tarım, yüzde 11’ini sanayi yüzde 16’sını ise evsel kullanım suyu olarak paylaştırıyor. Falkenmark su stres indisine göre kişi başı 1700 m3’ten fazla suya sahipseniz yeterli suyunuz var demektir. DSİ’nin verilerine göre ülkemizde kişi başına düşen kullanıla- bilir yıllık su miktarı 2000 yılında 1652 m3 idi, 2009 yılında bu oran 1544, 2020 yılında ise 1346 m3’e geriledi.

İyimser bir yaklaşıma göre 2050 yılında ise nüfusumuz 100 milyonu dayanırken kişi başına düşen su miktarı ise 1000 m3 civarına inecek.

KORKUTAN KURAKLIK HARİTASI

2020 yılına geldiğimizde ise Meteoroloji Genel Müdürlüğü Türkiye için kuraklık uyarısı yaptı. Eylül-Ekim-Kasım Meteorolojik Kuraklık Haritası gündeme bomba gibi düştü. Yer yer olağan üstü kuraklık yaşandığını gösteren bu harita herkesin durup düşünmesini sağladı. İstanbul ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanları halkı suyun dikkatli kullanımı hususunda uyardı ve önümüzdeki yıllarda su sorunu yaşanabileceğine dikkat çekti.

PEKİ NE YAPMALIYIZ?

Artan nüfusumuza ve karbon salımımız bu şekilde devam ederse ülkemizi ciddi kriz bekliyor. Nüfusumuzun önemli bir bölümü iklim mültecisi olma yolunda ilerliyor. Bireysel olarak, kişisel su kullanımlarımızı kısarak su krizi ile mücadele edebiliriz. Ama toplumlar olarak öncelikli meselemiz ülke siyasetçi-

lerinin üzerinde baskı kurarak küresel iklim değişikliğine karşı alınacak önlemlere uymalarını sağlamak. Bu da çok üst bir mücadele fikrini gerektiriyor. Şimdi sözü tamamen bu konuyla ilgilenen yetkili isimlere bırakalım.

DSİ: KURAKLIK VAR, SU KESİNTİSİ YOK

Kuraklıkla ilgili en önemli mücadeleyi veren kurum Devlet Su İşleri (DSİ) hiç şüphesiz. Yurt genelinde barajlar ve göletler yapan DSİ, şehirlerin ihtiyacını güvenceye alıyor, tarımsal sulamanın sürekliliğini sağlıyor. DSİ Genel Müdürü Kaya Yıldız, mevsimsel kuraklık yaşanmasına rağmen yapılan bu çalışmalar sayesinde şehirlerde su kesintisi olmayacağına dikkat çekiyor.

-Kuraklık tehlikesi var mı? Ne boyutta? En çok hangi bölge- ler, şehirler risk altında?

Bilindiği gibi ülkemiz, dünyanın yarı kurak coğrafyasında yer almaktadır ve yağış rejimi dengesizdir. Doğu Karadeniz’de m2’ye yılda 2.500 mm yağış kaydedilirken Orta Anadolu’da bu değer 250 mm’ye kadar düşmektedir. Mevsimlere göre farklılık da büyüktür. Bu da su potansiyelimizin tamamının etkin yönetimini zorunlu hale getirmektedir. Suya en çok ihtiyaç duyulan yaz aylarındaki yağış, kış aylarına nazaran çok cüzidir. Mevsimsel dengesizliğin bu kadar fazla olduğu ülkemizde; yağışlı mevsimlerde düşen yağmur sularının, yaz aylarında kullanılabilmesi için suyun biriktirme yapılarında yani baraj göllerinde depolanması zorunludur. Ülkemizin bundan vazgeçmesi mümkün olmadığı gibi başka seçene- ği de yoktur. Bundan sonraki yıllarda daha dikkatli olmamız gerektiğini düşünüyorum. ‘Suyu nasıl biriktiririz? Sudan nasıl faydalanırız?’ bunun hesabını yapmamız lazım. Son yıllarda Gediz, Büyük Menderes, Kızılırmak, Porsuk, Yukarı Sakarya, Kızılırmak ve Meriç-Ergene havzalarında kuraklık daha sık görülmektedir.

Ülkemizde son iki yıldır tarımsal kuraklık olmamakla birlikte meteorolojik kuraklık var. Tarımsal kuraklık şu: Tarımsal hasılanız azalıyor mu azalmıyor mu? Eğer depolama sisteminiz varsa yağmur yağmadan suyu kullanabiliyorsanız problem yok. Geçen yıl %25-30 yağış rejiminde azalma oldu. Bu yıl da ekimde 2021’in su yılı başladı. Bu su yılı itibariyle de %25-30 geriden geliyor yağışlar, geçen seneye göre. Meteoroloji Genel Müdürlüğünün hesaplamaları ve iklim tahmin modellemeleri- ne göre önümüzdeki aylarda yağışların normal rejimine döneceğini düşünüyoruz.

Ama vatandaşlarımıza en büyük tavsiyemiz tasarruflu davranmaları. Tabi ki pandemi var hijyene dikkat edilmeli. Ama suyu tasarruflu kullanmalarını öneriyoruz. Ufukta şehirlerde su kesintisi gibi bir durum gözükmüyor. Ama yıldan yıla azalarak giden bir yağış trendi olacağı için suyu çok çok dikkatli kullanmamız lazım.

İSTANBUL’DA SU SORUNU YAŞANMAYACAK

-İstanbullunun su sorunu var mı? Yakın bir zaman için tehlike çanları çalıyor mu? Ne gibi önlemler alınıyor?

İstanbul ilinin günlük içme ve kullanma suyu ihtiyacı ortalama 3 milyon metreküptür. Bu ihtiyacın önemli bir miktarı DSİ tarafından daha önce inşa edilen Ömerli, Alibeyköy, Büyükçekmece ve diğer barajlar ile Yeşilçay ve Melen Sistemi’nden karşılanmaktadır. Dünyanın en büyük şehirlerinden biri olan, ülkemizin göz bebeği İstanbul iline su sağlayan barajlardan bir kısmı Anadolu yakasında, bir kısmı ise Avrupa yakasında bulunmaktadır. Özellikle Avrupa yakasında bulunan ve hâlihazırda doluluk oranları düşük seyreden Istranca Barajları (Kazandere, Pabuçdere, Elmalı ve Bahçeköy barajları) suyu doğrudan İstanbul içme suyu şebekesine vermeyip Terkos Gölü’ne takviye yapmaktadır.

İstanbul barajları birbirleriyle entegre olup barajlardan İstanbul ilinin her tarafına arıtma tesislerinden su aktarılabilmektedir. Bunun yanında Melen ve Yeşilçay regülatörlerinden de şehre su verilemeye devam edilmektedir. Ayrıca her yıl olduğu gibi önümüzdeki kış aylarında gelmesi muhtemel yağışlarla birlikte baraj giriş akımlarında artış olacağı tahmin edilmekte olup İstanbul’da herhangi bir su problemi yaşanması beklenmemektedir.

-İklim değişikliği ile ilgili herkese sorumluluk düşüyor. Kısa kısa söyler misiniz neler yapılmalı?

Su kaynaklarımıza yön veren politikalar izlerken aynı zamanda suyun kayıp ve israfına yönelikte çalışmalar yapıyoruz. Ancak, su kaynaklarımızın korunması hususunda kurumlar tarafından yapılacak çalışmalar ve alınacak tedbirler, vatandaşlarımızın kıymetli katkıları olmadan bir yönüyle eksik kalacaktır.

Üstelik son günlerde tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgınının etkisiyle kişisel temizliğe yönelik su sarfiyatı haklı gerekçelerle yükselmiştir.

Ancak bu durumda dahi alınacak basit ama etkili tedbirler ile yaşam kaynağımız olan suyumuzu tasarruflu kullanmak kişisel olarak tüm vatandaşlarımızın elindedir ve aynı zamanda bu bir vatandaşlık görevidir.

SU POLİTİKALARI DERNEĞİ’NDEN KURAKLIK RAPORU

Su Politikaları Derneği’nin “İstanbul Yağışları ve Türkiye’de Kuraklık” raporuna göre, yağışlar ciddi oranda azaldı, bazı bölgelerde meteorolojik kuraklık hidrolojik kuraklığa dönüştü. Hidrolojist Yaşar Kutoğlu, Meteoroloji Yüksek Mühendisi Hamza Özgüler, Su Politikaları Uzmanı Prof. Dr. Murat Türkeş, ile Yıldız Teknik Üniversitesi İstatistik Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Doğan Yıldız’ın katkı sunduğu raporu, Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun Yıldız hazırladı. Meterolojik kuraklığın özellikle İstanbul, Ankara, İzmir, Çanakkale gibi kentlerde hidrolojik kuraklığa dönüştüğünün altı çizilen raporda, eylül ayında 93, ekim ayında ise 33 meteoroloji gözlem istasyonunda sıcaklık rekorları kırıldığı vurgulandı. Raporda şu bilgilere yer verildi: “Elde edilen verilere göre yapılan değerlendirmeler, 2020 su-tarım yılında yağışlarda Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri dışındaki tüm bölgelerde normallerine göre azalma olduğunu ortaya koymaktadır. Yağışlarda bir önceki yıla göre kıyaslandığında ise tüm bölgelerde azalma gerçekleşmişti. En düşük seviyede İstanbul’da bir yılda yağışlı gün sayısı ortalaması 107’dir. İstanbul’a düşen yıllık toplam ortalama yağışın yüzde 39’u ekim, kasım ve aralık aylarında, yüzde 32’si ocak, şubat, mart aylarında, yüzde 15’i nisan, mayıs, haziran aylarında, yüzde 14’ü ise temmuz, ağustos, eylül aylarında düşmektedir. Eylül, ekim, kasım aylarında İstanbul’a düşen yağışlar 90 yıllık aylık ortalama en düşük seviyesinde kalmıştır.

Eylül ve kasım aylarında İstanbul’a düşen yağışlar uzun yıllar ortalamasından sırasıyla yüzde 30 ve yüzde 54 daha az olmuştur. Bunun sonucunda meteorolojik kuraklık, hidrolojik kuraklığa dönüşmüştür. Türkiye’de ise 2020 su yılında tüm bölgelerdeki yağışlar bir önceki yıla göre ortalama yüzde 20 düşük gerçekleşmiştir.”

Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun Yıldız, bu rapor ve kuraklık endişelerine dair dergimize açıklamalarda bulundu.

İnşaat Mühendisi ve Su Politikaları Uzmanı Dursun Yıldız’ın değerlendirmeleri şöyle…

Uzmanların ve ilgili kurumların açıklamalarına göre 2019- 2020 su yılı bir önceki yıla kıyasla tüm bölgelerde ortalama yüzde 20 daha az yağışlı geçti. 2020-2021 su yılının başladığı ekim ayından bugüne ise beklenen yağışlar normalden % 50 daha düşük geldi. Bu da endişeleri arttırdı. Bu konuda en son açıklamayı Klimatolog Prof. Dr. Murat Türkeş yaptı. Prof. Türkeş’e göre hem aralık ayının kalan günlerinin hem de önümüzdeki birkaç ayın Türkiye’de bazı bölgeler dışında az yağışlı, kurak ya da çok kurak geçme olasılığı var. Bu da mevcut hidrolojik kuraklığı tarımsal kuraklığa dönüştürebilir. Trakya, Marmara Bölgesi ve Ege kıyılarında hidrolojik kuraklık etkisi daha belirgin olarak sürebilir. Özellikle Edirne, İstanbul ve İzmir gibi büyük kentlerimiz daha dikkatli olmalı.

NELER YAPILMALI?

Kurak dönemlerde uygulanacak planlar için normal dönemlerde hazırlık yapılır. Kuraklık ihtimali artmaya başladığında tehlike ve riskin yönetimi yapılmaya başlanmalıdır. Böyle dönemlerde su temininde talep yönetimine geçilir. Talebin azaltılmasına yönelik ve arz edilen suyun en verimli şekilde iletilmesine yönelik tedbirlere başlanır. Bu dönemlerin en az zararla atlatılabilmesi için su kullanıcıların ve idarenin, su kullanımını düşürmeye yönelik koordinasyon içinde çalışması gerekir. Böyle bir dönemde alınacak en etkili ve maliyeti en düşük tedbir, mevcut suyu en tasarruflu şekilde kullanmaktır. Su kullanıcıları evde veya işyerinde su tüketimlerini azaltmaya yönelik pratik tedbirler alarak su yönetimine yardımcı olabilirler. Evsel su kullanım süreleri makul ölçülere ve yaklaşık %30 daha az kullanıma çekilebilir. Su aparatları daha verimli olanlarıyla değiştirilebilir. Ancak bu davranış ve su kullanım alışkanlıkları birden değişmez. Bunun için de önceden planlama yapılmalı ve uygulanmalıdır. Türkiye yarı kurak bir iklim kuşağında, yağışlarında dönemsel değişiklikler yaşayan bir ülke Bu nedenle önümüzdeki kurak dönemler için orta ve uzun vadeli tedbirleri uygulamaya koymalıdır.

İSTANBUL İÇİN NELER SÖYLEYEBİLİRSİNİZ?

Melen Barajı tamamlandıktan sonra gövdede çatlakların ortaya çıkması İstanbul’un su temin planını büyük ölçüde bozdu. Bunun yanı sıra bir de ikinci seneye sarkan meteorolojik kuraklık barajlardaki su miktarlarının düşmesine neden olunca İstanbul’da su temini kısmen de olsa tehlike ve risk yaşamaya başladı. İstanbul’a düşen aylık toplam yağışların %45’i son 90 yıldır, eylül, ekim, kasım ve aralık aylarında gelmiş. Bu yıl bu dönemin yağışlarında da % 50 azalma olunca endişeler arttı. Gelecek aylarda yağışların ortalamanın altında geçmesi durumunda temiz su temini riski artar. Ancak İstanbul’a su temininin sürdürülmesi için çeşitli tedbirler var. Melen ve Yeşilçay sisteminden özellikle Avrupa yakasının su ihtiyacı karşılanıyor. İSKİ bu planı yeni yağışlı döneme kadar aksatmadan sürdürmeye çalışıyor. Bunun için Asya’daki Ömerli Barajı’na Melen sisteminden takviye yapıyor. Ömerli Barajı’ndaki içme suyu arıtma tesisinin kapasitesini arttırıyor. Suyun daha dikkatli kullanılması için çağrılar yapıyor. Önümüzdeki aylarda yağışların durumuna göre kesinti uygulaması da gündeme gelebilir. Umarım buna gerek kalmadan bu süreci atlatırız.

KİMLERE NE GİBİ GÖREVLER DÜŞÜYOR?

Bu konudaki ilk sorumluluğumuz doğal çevremizi korumaktan başlıyor. Ekolojik denge bozulursa çok yüksek bedeller ödemek zorunda kalırız. Doğanın sınırlarını zorlamadan onunla uyumlu bir şekilde yaşamaya çalışacağız. Doğal kaynakların hiçbirini aşırı tüketmeyeceğiz, kirletmeyeceğiz, tahrip etmeyeceğiz. Bu sorumluluk temiz su içmek, sağlıklı hava solumak temiz bir çevrede yaşamak isteyen her kişinin sorumluluğu olmalı.

TARIMSAL SULAMADA VERİMLİ VE TASARRUfLU YÖNTEMLER ÖNEMLİ

Su politikaları üzerine önemli çalışmalara imza atan Türkiye Su Enstitüsü de (SUEN) kuraklığa karşı atılması gereken en önemli adımın tarımsal sulamada verimli ve tasarruflu su kul- lanımı olduğuna dikkat çekiyor. SUEN uzmanı Dr. Tuğba Evrim Maden, tarımda suyun verimli kullanılmasıyla, iklim değişikliğine bağlı su sıkıntısının etkilerini azaltmanın yanında diğer sektörlere ayrılacak su payının artırılmasının da mümkün olduğunu belirtiyor.

Maden’in açıklamaları şöyle: “Sanayi devrimi ile birlikte artan karbon salımı ve insani faaliyetler küresel iklim sistemi üzerinde hızlı değişimlere neden olmaktadır. İklim değişimi ile hidrolojik döngünün tüm ögeleri (kar, yağış, buharlaşma, süzülme ve toprak nemi) etkilenmekte ve yeni iklim şartları özellikle su kaynakları üzerinde büyük olumsuz etkiler yaratmaktadır. İklim değişiminin etkisi ile ülkemizin içinde yer aldığı Akdeniz havzasında, yağışların zaman ve mekan dağılımında büyük değişmeler meydana gelmiştir. Bunun sonucunda yoğun taşkınlar veya uzun kurak dönemler yaşanabilmektedir. Ortalama sıcaklığın artması ile buharlaşma evapotranspirasyon oranlarında yükselme meydana gelmektedir. Nehirler, göller, sulak alanlardan ve su temin altyapılarından (kanallar, baraj rezervuarlarından) ve bitkilerden terleme yolu ile su kaybı artmaktadır. Nüfus artışı, kentlerin büyümesi, su kirliliği, kaynakların verimsiz kullanımı gibi baskılarla birlikte iklim değişiminin yarattığı ek baskılar dün- yada yaşanan su sıkıntısını tetiklemektedir. İklim çalışmaları, dünyanın birçok bölgesinde kuru tarım ve sulama yapılan sistemlerde gıda üretmek için su talebinin iklim değişikliği nedeniyle artacağını göstermektedir. 2080’lerde sulama talebinin Avrupa, Amerika Birleşik Devletleri ve Asya’nın bazı bölgelerinde artacağı değerlendirilmektedir. Bazı emisyon senaryolarına göre 2080’li yıllarda sulama talebinde, küresel olarak yüzde 7-21 oranında bir artış öngörülmektedir. Buna karşılık günümüzde yoğun sulama yapılan Hindistan, Pakistan ve güneydoğu Çin gibi bölgelerde, artacak yağış miktarının bir sonucu olarak sulama talebinde az da olsa bir düşüş yaşanabileceği de değerlendirilmektedir.

Hükûmetlerarası İklim Değişikliği Panelinin 2019 yılında yayımladığı İklim Değişimi ve Toprak Özel Raporu’na göre özellikle Akdeniz havzasında, daha sıcak bir atmosferde su buharı konsantrasyonlarının artmasının beklenmesi nedeniyle genel olarak yağışlı bölgelerde daha yoğun yağış, kurak bölgelerde daha çok kuraklık beklenmektedir. Bu şartlar altında hem yüzey hem de yer altı suları miktarı azalacaktır.

Bulunduğumuz coğrafyada su kaynaklarının ortalama yüzde 70-95’i tarım amacıyla kullanılmaktadır. Su kaynaklarının tüketiminde en büyük paya sahip olan tarım sektöründe gelenek- sel sulama yöntemleri suyun verimli kullanılmamasına neden olmaktadır. Salma sulama, karık sulama yöntemi ve göllendir- me/tava sulama yöntemi gibi geleneksel sulama yöntemleri sadece su kaybına/israfına neden olmamaktadır. Bu kayıp yaklaşık %35-%60 aralığında değişmektedir. Bunun yanında su ve toprak kaynaklarında tuzlanmaya neden olarak suyun kalitesini de etkilemektedir. Su sıkıntısı ile mücadelede ve su kayıplarının asgari düzeye indirilmesi için su kaynaklarının verimli kullanılması atılacak en önemli adımlardandır. Su tasarrufu, sağlayan basınçlı sulama yöntemleri olarak da bilinen tarımda modern sulama tekniklerinin (sızdırma, yağmurlama, damla sulama vb.) uygulanması sayesinde su kaybı yüzde 5-20 arasında kalabilecektir. Suyun verimli kullanılması ile hem diğer sektörlere ayrılacak su payı artacak hem de iklim değişimi nedeniyle ortaya çıkması öngörülen su sıkıntısının etkileri biraz da olsa hafifletilebilecektir.”

İBB BAŞKANI EKREM İMAMOĞLU: TASARRUFLU DAVRANMALIYIZ

Hem iklim değişikliği hem de betonlaşmanın sonucu olarak, 2019-20 yılları, Türkiye ve İstanbul için kurak bir yıl oldu. İstanbul barajlarındaki doluluk oranı, yüzde 21 seviyesine geriledi. Şehre, barajların dışında Melen, Yeşilçay ve Istrancalar’daki regülatörlerden de su temin ediliyor. Yaşanan süreç nedeniyle, su kullanımında çok tasarruflu davranılması gereken bir döneme girildi. İBB, tüm bu gelişmeleri ve bilim dünyasının uyarılarını dikkate alarak, Kopenhag’da yapılan C-40 toplantısında, “İklim Eylem Planı”na imza attı. Kentin yeşil bir şehre dönüşmesi ve insanların aktif yeşil alanlara kavuşması kapsamında, 2020 yılı içerisinde, 4 milyon metrekarenin üzerinde yeşil alan geliştirildi. 2021’de, bu rakamı katlayarak, 10 milyon metrekareye yakın aktif yeşil alan projelerine başlanacak.

İSKİ: 2021-2022 İÇİN SIKINTI GÖRMÜYORUZ

İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi’nin(İSKİ) dergimize yaptığı açıklamaya göre mevsimsel su kıtlığı yaşanıyor ancak geleceğe dönük iyimserler. İSKİ, 2021 ve 2022’de su sıkıntısı görülme- yeceğine dikkat çekiyor.

İSKİ’nin açıklaması şöyle: “İstanbul’da barajlarımızın doluluk oranı 21 Ocak 2021 tarihi itibariyle % 31,04 seviyesindedir. Mevcut su miktarı ise yaklaşık 269 milyon metreküptür. İstanbul’da kış aylarında günlük su tüketimi 2 milyon 700 bin metreküp seviyesinde, yaz aylarında ise 3 milyon 300 bin metreküp seviyesinde gerçekleşmektedir. Şehrin günlük ihtiyaç duyduğu su miktarının bir kısmı İstanbul barajlarından, bir kısmı ise İstanbul barajlarının dışındaki kaynaklardan karşılanmaktadır. Bu kaynaklar: Melen, Yeşilçay ve Istrancalar’da bulunan regülatörlerdir. Mevsime bağlı olarak günlük 500 bin ile 2 milyon 900 bin metreküp arasında değişen miktarda su, barajların dışındaki su kaynaklarından alınabilmektedir.

Şu anda mevsimlerin bir miktar ötelendiğini görüyoruz. Meteorolojiden aldığımız bilgiye göre yağışlı bir sezona girdik. özellikle ocak ve şubat aylarında mevsim normallerinde ama mart ayından itibaren mevsim normallerinin üzerinde bir yağış dönemi bekliyoruz. Yağışların mevsim normallerinde seyretmesi halinde 2021 ve 2022 yılları için herhangi bir su sıkıntısı öngörülmemektedir. Yağışların mevsim normallerinin altında seyretmesi halinde dahi İSKİ, her türlü tedbiri almakta, olası kuraklığa karşı farklı çözüm yöntemleri üzerinde büyük bir titizlikle çalışmaktadır.

MELEN BARAJI ÇOK ÖNEMLİ

İstanbul’a su temini için en önemli kaynak ise tek başına İs- tanbul’un 1 yıllık su tüketimini karşılayabilecek kapasitede olan Melen Barajı’dır. Yapımı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından sürdürülen Melen Barajı’nın onarımının bir an önce sağlanarak İSKİ’ye teslim edilmesi beklenmektedir.

Çalışmalarımız kapsamında İstanbul’a ilave su temini için Melen Nehri’nden günlük 700 bin metreküp daha su temini sağlayacak yeni bir pompa istasyonunun devreye alınması, Silivri ve Çatalca bölgelerinde günlük 50 bin metreküp ilave su temini sağlayacak yeni kuyuların devreye alınması gibi bir dizi ek çalışmamızı da sürdürüyoruz.

Ayrıca Büyük Melen Projesi, İstanbul’a su temini noktasında çok önemli bir projedir. Projenin nihai aşaması olan Melen Barajı 1 milyar 77 milyon metreküp verimi ile İstanbul’un su verimini tek başına 2 katına çıkartacak bir projedir.

Tüm kentlerde barajların planlanması ve yapımı ise Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilmektedir. İstanbul’un Avrupa ve Anadolu yakalarında ilave yeni barajların planlama süreci de devam etmektedir. Yağışlar az olsa da; İstanbulluların tasarruflu su kullanması ve aldığımız önlemlerle şehrimizi susuz bırakmamak için çalışmalarımızı aralıksız sürdürüyoruz.

İSTANBUL’DA GÜNLÜK SU TÜKETİMİ 2 MİLYON 700 BİN METREKÜP

Günlük su tüketim miktarı İstanbul’da kış aylarında ortalama 2 milyon 700 bin metreküp seviyesinde gerçekleşmektedir. Yaz aylarında ise bu miktar 3 milyon 300 bin metreküp seviyesine çıkmaktadır.

İstanbul’da kayıp-kaçak oranı geçmiş yıllarda % 45 ile 50 seviyelerindeyken günümüzde %22,30 seviyesindedir. Bu rakamı gelişmiş Avrupa ülkeleri seviyesi olan % 15’lere çekmek için çalışmalar hızla devam etmektedir. Bu doğrultuda Avrupa Su Kayıpları ve Basınç Yönetimi Şube Müdürlüğü ile Asya Su Kayıpları ve Basınç Yönetimi Şube Müdürlüğü adları altında 2 farklı müdürlük kurulmuştur. Ayrıca aylık 30 metreküp ve üzeri su kullanan abonelerimizden başlamak üzere, yaklaşık % 66 oranında su tasarrufu sağlayan perlatörlerin İstanbullulara ücretsiz olarak dağıtımına başlandı. Bu aparatlar sayesinde hem yüksek tüketim yapan evlerde önemli bir su tasarrufu sağlanmış olacak hem de konutların faturaları düşecek.

Günlük yaşantımızda dikkat edeceğimiz basit yöntemlerle suyumuzu israf etmeden tasarruflu kullanmamız mümkündür. Bu doğrultuda birkaç yöntemi şöyle sıralayabiliriz:

Bulaşık makinenizi tamamen dolduğunda çalıştırabilirsiniz. Dolu bir bulaşık makinesi bulaşığı 12 litre su ile yıkarken elde yıkamanız halinde ortalama 100 litre su harcarsınız. Makine kullanarak bir yılda ortalama 40 ton suyu kurtarırsınız.

Çamaşır makineleri her yıkamada 176 litre su harcar. Makinenizi tamamen dolduktan sonra çalıştırmanız halinde yılda 9 ton suyu kurtarmış olursunuz.

Sebze ve meyveleri akan suyun altında yıkamak yerine, bir kap içinde yıkayabilirsiniz. Aksi halde gereksiz yere yılda 18 ton su harcamış olursunuz.

Duş sürenizi kısaltabilirsiniz. Bu süreyi 1 dakika azaltmanız yılda 5 ton su tasarrufu yapmanız demektir.

Duş alırken veya diğer zamanlarda sıcak su musluğunu açtığımızda gelen ilk soğuk suyu tekrar geri sisteme veren vana yapıları kullanabiliriz. Bu sistem yok ise soğuk suları biriktirip bitkileri sulamada kullanabiliriz.

“İZMİR’İ SUSUZ BIRAKMAMAK İÇİN ÇALIŞIYORUZ”

İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (İZSU) Genel Müdürü Aysel Özkan, dünya genelinde yaşanan iklim değişimlerinden dolayı ülkemizin her yerinde olduğu gibi İzmir’de de kuraklık tehlikesi baş gösterdiğini söylüyor. Mevsimsel sıcaklıkların normalin üstünde seyretmesi ve yağmur rasatlarının oldukça az olması sebebiyle İzmir’in su kaynaklarında ciddi bir azalma söz konusu olduğuna işaret eden Özkan, “Gördüğümüz üzere mevsim normallerinde yaşanan sürekli yağmurlar artık yok, uzun aralıklarla, bir anda, çok yüksek miktarda ve kısa süreli yağan yağmurlar yüzeysel su kaynaklarına (baraj, gölet vb.) ve yer altı su kaynaklarına çok ciddi katkıda bulunmamakta. Sonuç olarak evet kuraklık tehlikesi yaşıyoruz.” dedi.

Aysel Özkan şunları söyledi: “İzmir’de kullanılan içme sularının yüzde 61’i yeraltı, yüzde 39’u yüzeysel su kaynaklarından sağlanıyor. Baraj doluluk oranlarımız güncel olarak internet sitemizden takip edilebilir. Yer altı kaynaklarımızın 2015 yılındaki durumu ile 2020 yılındaki Durumu, karşılaştırıldığında kuzey aksta bulunan kuyularımız 10 metre civarında, güney aksda bulunan kuyularımız ise 50-60 metre civarında çekilmiş durumda. Özellikle Küçük Menderes havzasında kuraklık riski daha fazladır. Bu havzada gerek büyükbaş hayvan sayısının fazla olması gerek yem bitkisi olarak silajlık mısır yetiştiriciliği yapılması su tüketimini oldukça arttırmakta ve geleceğimiz için tehlike arz etmektedir. Bu havzada küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinin teşvik edilmesi, yem bitkilerinin ve tarımda kullanı- lan ürün desenlerinin kuraklığa dayanıklı bitkilerden seçilmesi çok önemlidir.”

ATIK SU GERİ KAZANIM ÜNİTELERİ KURUYORUZ

İzmir’in susuz kalmaması için İZSU Genel Müdürlüğü olarak üzerlerine düşenleri yapmaya devam edeceklerini söyleyen Özkan, bu kapsamda aldıkları önlemleri şöyle sıraladı: “Susuzluk yaşanabileceğini ön gördüğümüz özellikle kırsalda kalan alanlarda su sondaj kuyusu açma çalışmalarımız devam ediyor. Kısa sürede İzmir genelinde 103 adet su sondaj kuyusu açacağız. Yeni içme suyu arıtma tesisleri yapıyoruz, mevcut içme suyu arıtma tesislerimizin kapasitesini arttırma çalışmaları yapıyoruz. Örneğin Halkapınar’daki içme suyu arsenik arıtma tesisimizin kapasitesini yüzde 50 oranında artıyoruz. Dinlendirdiğimiz yer altı su kaynaklarını daha yüksek kapasite ile tekrar devreye almak için yatırımlarımızı yapıyoruz. DSİ ile yapılan geri ödeme protokolleri çerçevesinde yeni içme suyu kaynaklarını devreye alıp buralarda gerek arıtma tesisi gerek iletim hatları yatırımlarımızı yapıyoruz. Eskiyen, arızalara ve kaçaklara neden olan içme suyu şebekelerini yeniliyoruz. Hidrolik delleme ve dinamik basınç sistemi kullanarak en son teknoloji ile çalışan SCADA sistemi ile su yönetimini sağlıyoruz. Çeşme Karaabdullah Burnu’nda deniz suyu arıtma tesisi kurmak için izin süreçlerini takip ediyor ve çalışmalarımızı devam ettiriyoruz. İZSU Genel Müdürlüğümüz tarafından işletilen atık su arıtma tesislerinden çıkan suyu tarımsal sulamada, uygun olan sanayi dallarında ve kentsel yeşil alan sulamalarında kullanmak için atık su geri kazanım sistemleri kuruyoruz. İlk etapta 9 adet atık su arıtma tesisinde kurulması planlanan geri kazanım üniteleri ile günlük yaklaşık 100 bin metreküp, yıllık ise 36 milyon metreküp atık su yeniden değerlendirilebilecek.”

İzmir’de günlük ortalama kullanılan su miktarının 800 bin met- reküp olduğuna değinen Aysel Özkan, İzmir merkez 11 ilçede kayıp kaçak oranlarının ise gittikçe düştüğüne işaret etti. Özkan, “2005 yılında yüzde 47 iken 2020 yılı itibariyle bu oran yüzde 27 seviyesine çekildi ve bunu minimize etmek için şebeke yenileme çalışmalarımız devam ediyor. İZSU Genel Müdürlüğü’nün hizmet vermeye başladığı çevre ilçelerimizde şebeke yenileme yatırımlarımızı yapıyoruz. İzmir merkezde 11 ilçede yapılan çalışmalar sonucunda yıllara göre kayıp kaçak oranlarında yaşanan büyük düşüş, çevre ilçelerde de yaptığımız çalışmalar ile sonuçlarını göstermektedir. Örneğin; Foça yüzde 52’den yüzde 23’e, Aliağa yüzde 48’den yüzde 20 seviyelerine düşmüştür. Bunlar yeni biten çalışmaların sonuçları. Şu anda Çeşme, Tire ve Torbalı ilçelerinde çalışmalarımız devam ediyor. Sırada Seferihisar ve Kiraz var, yapımına başlıyoruz.” dedi.

VATANDAŞA TASARRUF ÇAĞRISI

İklim değişikliği ile ilgili herkese sorumluluk düştüğünü de be- lirten İZSU Genel Müdürü vatandaşlara şu mesajları verdi: “Evet bizlere sorumluluk düştüğü gibi vatandaşlarımıza da büyük sorumluluklar düşmekte. Su hayat kaynağımız ve bizler onu korumakla mükellefiz. Günümüzün her anında suyu dikkatli ve tasarruflu kullanmak zorundayız. Örneğin 5 dakikalık bir duş süresince 120 litre civarında su harcıyoruz. 2 dakika süresince dişlerimizi fırçalarken eğer musluğu açık bırakırsak harcadığımız su yılda yaklaşık 12 ton. Bunlar evlerimizde günlük hayatlarımızda hepimizin dikkat etmesi gereken hususlar. Ayrıca daha öncede belirttiğimiz gibi tarımda ve hayvancılıkta doğru politika ile hareket etmemiz gerekiyor. Küçükbaş hayvan yetiştiriciliğini artırıp kuraklığa dayanıklı bitkiler ekersek, sulamada damlama sulama yöntemlerini kullanırsak, sanayide geri kazanılmış suyu kullanırsak hep birlikte her yıl birkaç baraj dolusu suyu kurtarmış oluruz.”

ANKARA, KURAKLIK TEHLİKESİ ALTINDA

ASKİ Genel Müdürü Erdoğan Öztürk, son yıllarda küresel sıcaklığa bağlı olarak yaşanan iklim değişiklikleri beraberinde kuraklık sorununu en üst seviyelere taşıdığını söyledi. Dünya Meteoroloji Örgütü Küresel İklimin Durumu adlı geçici raporuna göre 2020’de küresel ortalama sıcaklığın rekor seviyede olduğunu ortaya koyduğunu söyleyen Öztürk, “Türkiye, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin yoğun hissedileceği Doğu Akdeniz Havzası’nda yer alması nedeniyle risk grubu ülkeler arasında yer almaktadır. Ankara’da ortalama sıcaklık artışı mevsim normallerinin üzerindedir. Bu kapsamda Ankara, kuraklık tehlikesi bulunan şehirler arasındadır.” dedi.

Erdoğan Öztürk’ün dergimize yaptığı açıklamalar şöyle: “Ankara Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü’nün (ASKİ) ana görevi, Ankara il sınırları dâhilindeki yerleşimlere sürekli şekilde yeterli miktar ve kalitede su temin etmek; ortaya çıkan atık suları ise insan ve çevre sağlığını olumsuz yönde etkilemeyecek şekilde uzaklaştırmaktır. Diğer taraftan Genel Müdürlüğümüz, tanımlanan bu görev çerçevesinde kalmak kaydıyla, artan su talebinin karşılanması, çevrenin korunması, yağmur suyu ve atık suların birbirinden ayrılması, eskimiş ve/ veya yetersiz kalmış kanalizasyon hatları ile içme suyu hatlarının yenilenmesi, derelerin ıslahı, arıtma tesislerinin modernizasyonu gibi çalışmalarını da başarıyla yürütmektedir. Tüm bu çalışmaları yaparken de gelecekte musluklardan sağlıklı, temiz ve kesintisiz su akıtmak için su kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir bir su yönetimine olan ihtiyaç her zamankinden daha önemli hale gelmiştir. Bu kapsamda ASKİ Başkent’in 30 yıllık su yönetimini planlayan “Master Plan” çalışmalarına başlamıştır. Böylece artan nüfusa göre su ihtiyacı belirlenerek su kaynaklarının doğru ve verimli yönetilmesi sağlanacaktır.

Evrendeki tüm canlıların yaşamını sürdürebilmesi için ihtiyacı olan su; doğada alternatifsiz tek kaynaktır. Oysa dünya nüfusu hızla artarken, insan eliyle oluşan çevresel kirliliklerle iklimler değişiyor, sıcaklık artıyor dolayısıyla temiz su kaynaklarına da erişim giderek zorlaşıyor. Bunun en somut kanıtı ise Dünyada 1.2 milyar insanın temiz ve sağlıklı suya erişemediği gerçeğidir. Su kaynaklarının sadece 0.007’si içilebilir yani tatlı su kaynağıdır. Ankara özelinde de söyleyecek olursak su kaynaklarımız hem kuraklığa bağlı olarak hem de yanlış ve bilinçsiz tüketim sonucunda azalmaktadır. Bu kapsamda toplumsal duyarlılık oluşturulmasının yanı sıra ASKİ olarak öncelikle şebekedeki fiziki kayıp miktarını azaltacak ve kaçak kullanımların önüne geçecek çalışmalar yapmaktayız. Harici olarak eski içme suyu hatlarının ve depoların yenilenmesi yönünde proje ve inşaat çalışmalarımız devam etmektedir. Ayrıca su israfının engellenmesi, tasarrufun teşvik edilmesi yönünde vatandaşlarımızın bilinçlendirilmesi adına görsel ve yazılı basın başta olmak üzere sosyal medya aracılığıyla haberler, duyurular, eğitici video ve yayınlar yapmaktayız.

YAĞIŞ OLMASA 3-4 AYLIK SUYUMUZ KALDI

Başkent’e su sağlayan 11 baraj bulunmakta. Barajlarımızdaki aktif doluluk oranı (kullanılabilir su miktarı) 22 Ocak 2021 itibariyle yüzde 8.19 seviyesinde. Barajlardaki toplam doluluk oranı (kot altı kalan su) ise 20.38 seviyesindedir. Barajlardaki aktif su hacmimiz ise 129 milyon 742 bin metreküp. Hiç yağış almadığımız takdirde yaklaşık 3-4 aylık su kaldığı hesaplanmakta.

Birçok noktada mevcut hatların eski ve ekonomik ömrünü tamamlamamış olması nedeniyle yüzde 36’lara yaklaşan fiziki kaçaklar mevcuttur. Geçen yıl ekiplerimiz tarafından gerçekleştirilen sıkı denetimler sonucunda bu konuda da oldukça verimli sonuçlar elde ettik. Birçok noktada eskiyen ve ekonomik ömrünü tamamlayan içme suyu hatlarını yenilenmeye devam ediyor. Barajları besleyen en önemli kaynak kar sularıdır. Başkent’te de son günlerde yağan karın özellikle ilkbaharda barajlara olumlu yansıması olacaktır. ASKİ’nin mevcut durumda gündeminde su kesintisi yoktur.

HERKESE SORUMLULUK DÜŞÜYOR. NELER YAPILMALI?

İnsanlığın gelecekteki en büyük problemlerinden biri olacak sürdürülebilir ve kullanılabilir su kıtlığına karşı şimdiden kişisel tedbirler alınabilir. Bugünün, yarının, tabiatın ve tüm canlı hayatının devamlılığı için suya sahip çıkmak hepimizin insanlık görevi, vicdani sorumluluğudur.

6 milyona yaklaşan nüfusuyla kişi başı su tüketim miktarı 200 litrelerin üzerinde olan Ankaralılarımızdan suyu ziyan etmeden tasarruflu kullanımı için her zamankinden daha duyarlı olmalarını, suyumuza sahip çıkmalarını bekliyoruz. Unutulmamalıdır ki, her türlü israf tatlı su kaynaklarının da israfı anlamına gelmektedir. Dolayısıyla ihtiyaç dışı her türlü tüketimin mutlaka azaltılması gerekmektedir. Zira Türkiye milli gelirinin yüzde 15 seviyesinde su israfı yapılmakta olup bu anlamda dünyada ne yazık ki ön sıralarda bulunmaktayız.

Sanayide ve tarımda kullanılan suyun da akılcı ve planlı olması gerekmektedir. Bu kapsamda yeraltı su kaynaklarının korunması için öncelikli olarak vahşi sulama yöntemlerinin bir an önce bitirilmesi ve yağmurlama, damlama sulama yöntemlerine geçilmesi gerekmektedir. Akıllı binalar ile yağmur sularının toplanarak en azından bahçe sulamalarında kullanılması, kent içindeki parkların da yağmur suları ile sulanması sağlanmalıdır. Ankara Büyükşehir Belediyesi olarak bu konuda ilk adımı da atmış bulunmaktayız.

BALIKESİR’DE ŞU AN SU SORUNU YOK

Balıkesir Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi (BASKİ) Genel Müdürü İzzet Günal da dergimize yaptığı açıklamada Balıkesir’in şu an su sorunu bulunmadığını dile getirdi. Balıkesir’in her ilçesinde farklı su kaynakları ile su teminleri yapıldığını anlatan İzzet Günal, Altıeylül, Karesi ve Bandırma il- çelerinde sadece İkizcetepeler ve Yenice Gönen Barajı’ndan su temini yapıldığını; Erdek ve Susurluk ilçelerinde ise göletlerin yanı sıra kaynak sularının kullanıldığını söyledi.

Dergimize konuşan BASKİ Genel Müdürü İzzet Günal’ın açıklamaları şöyle: “Son yıllarda yağış rejimlerinin değişmesiyle birlikte 2020 yılında Balıkesir geneli de çok fazla yağış almamıştır. Ancak son haftalarda yağan yağmur ve kar yağışı ile baraj seviyelerimizde artışlar gözlenmektedir. Bugün itibari ile hiç yağış olmasa bile il merkezimiz için 1 yıllık, Bandırma için ise 2 yıldan fazla yetecek kadar suyumuz bulunmaktadır. 27 Ocak 2021 tarihi itibarıyla İkizcetepeler Barajı’nda yüzde 29,43 (46.2 milyon metreküp), Yenice-Gönen Barajı’nda ise doluluk oranı yüzde 38,47 (87.3 milyon metreküp) kullanılabilir suyu- muz bulunmaktadır.

Pandemi sürecinde 2. konut olarak kullanılan yazlık bölgelerin, sürekli ikamet yeri olarak kullanımı artmıştır. Ayrıca, temizlik alışkanlığımızın da değişmesine bağlı olarak su kullanımlarında da artışlar gözlenmektedir. BASKİ Genel Müdürlüğümüzce öncelikle mevcut su kaynaklarının daha etkin ve verimli kullanımı amacıyla projeler geliştirilmiş olup, mevcut kaptajların iyileştirilmesi, kuyu ve kaynak sularından daha fazla istifade edilebilmesi için revizyon ve iyileştirmeler yapılmaktadır.

Bireysel tasarruf bilincini oluşturmak adına geleceğimizin teminatı olan çocuklara öncelikle ana sınıfı ve ilköğretim öğrencilerine eğitim çalışmalarına başlanmış, salgın nedeniyle eğitime ara verildiğinden süreç kesintiye uğramıştır. Yetişkin hedef kitle için Genel Müdürlüğümüz sosyal medya hesapları ve web sitemizden süreç yürütülmektedir. Bunun yanı sıra ilerleyen yıllarda ihtiyaç duyulabilecek durumlar için deniz suyu arıtımı dahil bölgesel alternatif su kaynakları için projeler geliştirilmektedir. Mevcut su kaynaklarının etkin ve verimli bir şekilde kullanımı için çok sayıda önlem aldık, çalışmalar yapıyoruz.

Arz edilen içme suyunun hacim ve debisini ölçmek amacıyla su kaynaklarının çıkış hatları üzerine debi ölçer cihazı takmak için çalışmalara başladık. Mevcut alt yapı tesisleri ile üst yapıların sürdürülebilir bir şekilde işletilmesi ve korunması maksadıyla CBS veri tabanı oluşturduk, sürekli güncellemelerini yapıyoruz. 2021 yılı için merkezi SCADA Teknik Şartnamesi hazırlanması, lokal SCADA ve saha donanımları entegrasyon çalışmamız tamamlandı. Merkez Kontrol SCADA’sında izleme ve kontrol dışında; entegre su yönetimi, varlık yönetimi, enerji optimizasyonu, anahtar performans göstergesi, yönetici özeti ile alakalı alt programlarda dahil edilerek çalışmamız genişletilmiştir.

Kurumumuz bünyesinde 9 adet içme suyu arıtma tesisi, 12 adet arsenik arıtma tesisi, Ayvalık bölgesinde lokal SCADA ile takip edilen 71 noktanın izleme ve çalışma kontrolü yapılmaktadır. 9 adet İçme suyu arıtma tesisinin giriş ve çıkış debimetreleri takılmış olup, anlık ve totalizer olarak izlenmekte ve kayıt altına alınmaktadır. 12 adet arsenik arıtma tesisinin 2020 yılı içerisinde revizyonu yapılarak debi, basınç, seviye ve çalışma kontrolü sağlanmış olup, tek bir SCADA’ya toplanarak kontrol, izleme ve kayıt altına alınmıştır. Ayvalık bölgesinde ilçe merkezi dağıtım deposu ve terfi merkezi ve kırsal mahallelerinde bulunan derin kuyu ve dağıtım depoları seviye, çalışma kontrolü bilgileri ilçe merkezinde kurulan lokal SCADA ya toplanarak kontrol, izleme ve kayıt altına alınmıştır.

Ayrıca, Balıkesir il genelinde 424 adet kırsal mahallede çalışma kontrolü ve enerji bilgisi izlenmekte olup, merkez SCADA’ya aktarılması için çalışmalar devam etmektedir. 2021 yılı yatırım programında 20 adet ilçe merkezi dağıtım deposunda ihtiyaç duyulan çeşitli çap ve özellikte debimetre tespiti yapılmış olup, pilot olarak Susurluk ve Kepsut ilçeleri için debimetre temin süreci başlatılmıştır. Debimetrelerin montajı akabinde merkez SCADA sisteminden izleme ve kayıt altına alınması hedeflenmektedir.

KAYIP KAÇAK ORANI DÜŞTÜ

Fiziki kayıpları azaltmak maksadıyla yedi adet akustik dinleme cihazı vasıtasıyla aktif sızıntı kontrolü yapılarak tespit edilen lokasyonlara müdahale edilmektedir.

Kurumumuz ALO 185 Çağrı Merkezi ve Halkla İlişkiler modü- lüne günlük ortalama 1.154 adet talep gelmekte olup gelen talepler ilgili birimlere iletilerek ortalama 2 gün içerisinde çözüme kavuşmaktadır. Merkez Altıeylül ve Karesi ilçelerimiz pilot bölge seçilmiş olup ALO 185 Çağrı Merkezimize gelen ihbarların değerlendirilmesi müdahalesi ve yürütülen müdahaleler hakkında vatandaşın bilgilendirilmesi arıza ekiplerinde bulunan tabletlerle online olarak yürütülmektedir.

İlimiz genelinde yıllık yaklaşık 136 milyon metreküp su temini yapılarak şebekeye verilmektedir. Bunun yaklaşık 84 milyon metrekübü faturalandırılabilmektedir. 6 yıllık süreçte kayıp – kaçak oranımız %66 seviyesinden %39 civarına indirilmiş olup, yaptığımız iyileştirme çalışmaları ve aldığımız önlemlere bu oran her geçen yıl azalmaktadır. BASKİ Genel Müdürlüğü- müzce bu hususta daha etkin bir çalışma yürütülebilmesi için su kayıp kaçakları ile mücadele komisyonu oluşturulmuş olup, bu konu sürekli üzerinde çalışılan takip ettiğimiz en önemli hu- suslar arasındadır.

SU KAYIP KAÇAKLARI ILE ILGİLİ YAPILAN ÇALIŞMALAR

Standart su dengesinde kayıp kaçak idari kayıplar ve fiziki ka- yıplar olmak üzere iki bileşenden oluşmaktadır. İdari kayıpla- rın azaltılması için yeşil alan, park, cami gibi kamu kurum ve kuruluşlarda sayaç bağlantısı yapılarak kayıt altına alınmasına başlanmıştır. Arızalı sayaçların test ve ölçüm hassasiyetlerini belirlenmesi için sayaç test laboratuvarı kurulmuştur. Ekono- mik ömrünü tamamlamış 10 yılı aşmış sayaçların değişimi yapı- larak sağlıklı veri alınması sağlanmaktadır. Bu kapsamda 2019-2020 yılları içerinde toplam 80 bin adet sayaç değiştirilmiştir. İl genelinde sayaç envanteri çıkarılarak, özellikle dönemsel kullanımların olduğu sahil bandındaki ikinci konutlarda mevcut sayaçların ön ödemeli elektronik sayaçlarla değişimine başlanmıştır. Pilot uygulamanın yapıldığı Ayvalık ilçesi Küçükköy Mahallesi’nde 10 bin adet sayaç değişimi yapılmıştır. Kırsal mahallede bulunan abonelerimizin sayaçları parsel sınırına alınarak kayıp kaçakların ve kayıt dışı bağlantıların önüne geçilmektedir. Ayrıca, Altıeylül İlçesi Karakavak Mahallesinde Radyo Frekans (RF) Modüllü Elektronik sayaç montajı yapılarak drone ile sayaç okumasına pilot uygulama olarak başlanmıştır. Uygulama ile abonenin evde bulunmaması, sayaçların okunmasına engel teşkil edebilecek fiziksel manilerin vs. önüne geçilmesi, sayaç okuma personel maliyetlerinin azaltılması hedeflenmiştir.

Fiziki kayıpların önlenmesi ile ilgili olarak Merkez, Güney Mar- mara ve Körfezde üç bölgede yedi adet akustik dinleme ya- pabilen kayıp-kaçak tespit cihazlarımız ile belirlenen kaçaklara müdahale edilmekte ve yapılan muhtelif çaplardaki onarım ve deplase çalışmaları ile kayıp-kaçaklar engellenmektedir. Ayrıca mevcut içmesuyu ve depolarımızda bakım onarım çalışması yapılarak depolardaki fiziki kayıplar düşürülmüş, terfi merkezleri ve depolar arasında lokal SCADA ile iletişim ve otomasyon tesis edilerek depo taşması suretiyle su kayıpları önlenmektedir. Bu kapsamda depo bakım-onarım çalışmalarımız program ve bütçe ödenekleri dahilinde kesintisiz devam etmektedir.

BASKİ Genel Müdürlüğü olarak 6 yılda toplamda 2 milyon 517 bin 957 metre içmesuyu şebeke hattı, 44 adet 34 bin 175 met- reküplük yeni içmesuyu deposu yapılmış olup, toplam 293 bin 228 meytreküp hacimli bin 368 adet içme suyu deposu bulunmaktadır. İlimiz genelinde suyun yetersiz olduğu mahallelerde toplam 61 bin 954 metre içme suyu sondaj çalışması yapılmış ve 368 bin 521 adet içme suyu hattı arızası giderilmiştir.

Ayrıca atıksu arıtma tesisi çıkış sularının sulama suyu olarak kullanımı için projeler geliştirilerek atıksuların geri kazanımına yönelik çalışmalar sürdürülmektedir. Sadece içmesuyu değil ilimiz ekonomisi için çok önemli olan tarımsal sulama hizmetleri de BASKİ Genel Müdürlüğümüzce sunulmaya devam etmekte olup kapalı sistem ve çiftçilerimizin damla sulamaya geçmeleri ile ilgili çalışmalar sürdürülmektedir. Bu kapsamda 53 adet tesiste brüt 14.375 hektar alanın sulaması yapılmıştır.

TARIMSAL SULAMA KONTROL ALTINA ALINMALI

Sektörel bazda mevcut su varlığının %70’inin tarımsal amaçla kullanıldığı ve vahşi su kullanımının yaygın olduğu tarımsal sulamada, su kullanımının kontrol altına alınması, vahşi sulama yöntemlerinin terk edilmesi önem arz etmektedir. Sulamada tasarruf sağlayan basınçlı su dağıtım sistemlerini tesis etmek, yağmurlama sulama ve damla sulama yöntemleri ile sulama yaptırmak ve bu surette su tasarrufu elde ederek rezervuarlardan içmesuyu temin etmek ve suyun tek elden yönetimini sağlamak üzere Balıkesir Ovası Sulama Birliği tarafından işletilen 78.385 hektar brüt sulama alanına sahip 17 Sulama Tesisinin Genel Müdürlüğümüzce devir alınması yönünde girişim yapılmıştır.

2020 sulama sezonunda ortalama %50 Gölet rezervuar doluluk oranıyla gerçekleştirilen tarımsal sulama faaliyetlerinde basınçlı borulu Kapalı Sistem sulama tesislerinde ön ödemeli elektronik sayaç uygulaması yapılmış, kısıtlı su varlığına rağmen planlı su dağıtımı ve ürün deseni oluşturularak tam kapasite sulama yapılmıştır. Özellikle kırsal mahallelere arz edilen içmesuyu ile vatandaşlarımız bahçe tarımı yapmaktadır. İl genelinde tarımsal sulamanın Genel Müdürlüğümüz bünye- sine alınmasıyla sulama alanlarının genişletilmesi ve vatandaşların sulama alanlarına yönlendirilerek yüksek işletme maliyetli içme suyu ile bahçe tarımı yapmalarının önüne geçilmesi he- deflenmiştir. Suyun yönettiği değil, suyu yöneten BASKİ Genel Müdürlüğü olarak sürdürülebilir ve çağdaş hizmet anlayışı ile vatandaşlarımıza 7/24 hizmet vermeye devam etmekteyiz.

ORDU’DA 18 AY ÖNCE ÇALIŞMALAR BAŞLADI

Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Mehmet Hilmi Güler, kuraklık tehlikesine karşı çalışmalara 18 ay önce başladıklarını söyledi. Tüm dünyada etkili olan kuraklık tehlikesine karşı alınan tedbirlere göreve geldiği ilk günden itibaren başladık- larını belirten Başkan Güler, kuraklık tehlikesinin bir öngörü meselesi olduğunu, bunu da 18 ay önce tespit ettiklerini ve çalışmalara başladıklarını söyledi. Başkan Güler, 19 ilçede 18 ay önce gölet ve içme suyu kuyusu çalışmalarını başlattıklarını ifade eden Başkan, yaptığı açıklamada, “Ordu Büyükşehir Belediyesi olarak muhtemel su sıkıntısına karşı çalışmalara 18 ay önce başladık. Kendi imkanlarımız ile göletler ve su kuyuları açmaya başladık. Aybastı Göleti’ni yükselterek, Kabataş, Korgan ve Gölköy ilçelerimizde ise yeni göletler inşa ederek arıtma tesislerimize daha düzenli su verecek 140 bin metreküplük ilave depolama sağladık. Bunların dışında yeni içme suyu kuyuları açıyoruz. 19 ilçemizde toplamda 40 adet içme suyu kuyusu planladık. Bunlardan 3 tanesini devreye aldık. Büyükşehir Belediyesi olarak su kaynaklarımızı çeşitlendirmeye çalışıyoruz.” diye konuştu.

KOCAELİ İSU: PLANLARIMIZ DEVREDE

Kuraklık tehlikesiyle ilgili bir diğer açıklama da Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nden geldi. İSU Genel Müdürlüğü, en kaliteli suyu kesintisiz ve sağlıklı bir şekilde Kocaelililere ulaştırmak için hız kesmeden çalışmalara devam ettiklerini açıklandı. İSU açıklamasında şunlara dikkat çekildi: “Küresel olarak yaşanan olumsuz iklim koşullarını göz önünde bulundurarak yatırım ve çalışmalarımızı bu hedef doğrultusunda gerçekleştiriyoruz. Kurum olarak gerçekleştirdiğimiz büyük altyapı ve teknoloji yatırımları ile kayıp-kaçak oranını kısa zamanda yüzde 27 seviyelerine indirmeyi başardık. Aynı zamanda kullanılan suları Atıksu Arıtma Tesislerimizde arıtarak sanayi proses ve park bahçe sulamasında kullanılarak su kaynaklarımızda önemli tasarruf sağladık. Günümüz itibariyle yaşanan kurak havaların etkisiyle şehrimizin içme suyu ihtiyacını karşılayan Yuvacık Barajı’nda su seviyesi 17 Aralık itibariyle %16 doluluk oranında- dır. 23 Eylül itibariyle Sapanca Gölünden 3 pompa ile Yuvacık Barajı İçmesuyu Arıtma Tesisi’ne su verilmeye başlanmış olup halen 4 pompa ile su takviyesi yapılmaktadır. Aynı zamanda Kandıra Namazgah Barajı %61 doluluk oranı ile toplamda 13 milyon 810 bin metreküp su kapasitemiz bulunmaktadır. Her türlü olumsuz iklim koşullarına karşı C Planı olarak hazır halde bekletilen derin su kuyularımız mevcuttur. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi İSU Genel Müdürlüğü olarak abonelerimize kesintisiz su hizmetini sağlamak için tüm kaynaklarımızı etkin bir şekilde kullanmaya devam edeceğiz.”

“SUYA EN İYİ ŞEKİLDE SAHİP ÇIKIYORUZ”

Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem Yüce de konuyla ilgili açıklamada bulundu. Şehrin üstyapısı kadar altyapısına da azami surette özen gösterdiklerini dile getiren Başkan Yüce, “Altyapıda inşa ettiğimiz hatların toplam uzunluğu 562 bin 347 metreye ulaştı. Sağlıklı ve temiz içmesuyunu hemşehrilerimizin musluklarına ulaştırmak, yağmursularının deşarjını en iyi şekilde sağlamak, kayıp-kaçak oranını minimum seviyelere

indirmek ve kanalizasyonların doğaya karışmasını önlemek için altyapı ağımızı güçlendiriyor, eskiyen ve yetersiz kalan hatların yerine yenilerini inşa ediyoruz. 417 bin 810 metre içmesuyu, 34 bin 320 metre yağmursuyu ve 110 bin 217 metre de kanalizasyon hattı inşa ettik. Suyun bir damlasının kıymetli olduğu günümüzde, suyu korumak ve gelecek nesillere taşımak için adımlarımızı atmaya devam edeceğiz.” dedi.

KONYA İÇİN TASARRUF ÇOK ÖNEMLİ

Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, iki senedir kurak bir yaz ve kış mevsimi geçiren Konya’da su kaynaklarının korunması ve su tasarrufu bilincini oluşturmak amacıyla KOSKİ Genel Müdürlüğü bünyesinde çalışmalar yürüttüklerini söyledi. Bu kapsamda Konya merkez ve 28 ilçe merkezinde kayıp kaçakları en aza indirerek 2020 yılında 13 milyon metreküp suyun boşa akmasını engellediklerini belirten Başkan Altay, Mor Şebeke Sistemi ile Atık Su Arıtma Tesisleri’nde 72 bin 772 metreküp arıtılmış su üreterek talepte bulunanlara ulaştırdıklarını söyledi. Başkan Altay, su tasarruf bilincinin arttırılması için çalışmaya devam ettiklerini vurgulayarak, “Hemşehrilerimizle birlikte Konyamız’ı su tasarrufunda da öncü şehir yapacağız.” dedi.

KURAK ALANLAR YEŞİLE KAVUŞUYOR

Orman Genel Müdürlüğü (OGM), son yıllarda tüm dünya- yı etkisi altına alan küresel ısınmanın en büyük etkilerinden biri olan kuraklık ile mücadeleye devam ediyor. Kurak ve yarı kurak alanlarda ağaçlandırma çalışmaları yürüten OGM, Konya Karapınar’da Bitki Destek Üniteleri (Yavaş Salınım Su Sistemi) uygulamasını hayata geçirdi. Güneş ışınlarından kaynaklı toprağın su kaybını önleyen ve fidanların su ihtiyacını düzenli olarak sağlayan bu Bitki Destek Üniteleri’nin kurulduğu 3,7 hektarlık alanda, 13 farklı türde 4 bin 500 adet fidan dikimi gerçekleştirildi. Fidanların su ihtiyacını düzenli olarak karşılamayı sağlayan, toprak yüzeyini örterek güneş ışınlarının sebep olduğu buharlaşmayı engelleyip toprağın su kaybını önleyen ve bitkinin etrafında oluşabilecek rekabetçi bitkiler önleyen Bitki Destek Üniteleri (Yavaş Salınım Su Sistemi) aynı zamanda yerleştirildiği alanda rüzgâr gibi etkenlerle toprağın taşınmasını da engelliyor. Bu üniteler ayrıca, kurak ve yarı kurak alanlarda gece-gündüz sıcaklık farkını tolere ederek, toprak sıcaklığını dengede tutuyor.

Taşlık, kumluk, sulama imkânının kısıtlı veya hiç olmadığı alan- larda ağaçlandırma çalışmalarının yapılmasının araştırıldığı projede Konya Karapınar ilçesinde uygulanan Bitki Destek Üniteleri kapsamında 13 türde (Karaçam, Kızılçam, Badem, Mahlep, İğde, Sedir, Tuz Çalısı, Aylantus, Alıç, Mavi Servi, Ahlat, Akasya, Zerdali) toplam 4.500 adet fidan dikimi yapıldı. Türkiye’de ilk kez uygulanan proje devamında, ekilen tüm fidanların toprak ve iklim çeşidinde yaşam oranları incelenecek, yetişme ortam koşullarına göre fidanların 1, 2 ve 3. yaşlarındaki durumları kıyaslanacak.

YENİ İNŞA EDİLECEK BİNALARA ‘YAĞMUR SUYU TOPLAMA SİSTEMİ’ KURULACAK

Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca, Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle, çatıda toplanan yağmur suyunun bahçe zemini altında bir depoda toplanmasını sağlamak amacıyla yeni binalara “yağmur suyu toplama sistemi” kurulması zorunluluğu getirildi.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca hazırlanan Planlı Alanlar İmar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, Resmi Gazete’de yayımlandı.

Yönetmelikle, kuraklık sorununun giderek artması da dikkate alınarak artık 2 bin metrekareden büyük parsellerde inşa edilecek tüm binaların çatılarında toplanan yağmur sularının, bahçe sulama veya arıtılarak bina ihtiyacında kullanılmak üzere bahçe zemini altında bir depoda toplaması amacıyla “yağmur suyu toplama sistemi” yapılması zorunluluğu getirildi.