Avrupa Atık İhracatında Yeni Yol Haritası

19 Mayıs 2023

Avrupa Parlamentosu, atık sevkiyatlarına ilişkin yeni düzenleme getiriyor. Bu kapsamda ilk olarak plastik atık ihracatının OECD ülkelerine dört yıl içerisinde aşamalı olarak durdurulması hedefleniyor. Peki bu durum Türk plastik sektörüne nasıl etki etmesi bekleniyor?

Avrupa Parlamentosu Çevre, Halk Sağlığı ve Gıda Güvenliği Komitesi’nin (ENVI) kasım ayında onayladığı ve AP üyeleri tarafından kabul edilen metin ile plastik atık ihracatının OECD üyesi olmayan ülkelere yasaklanması ve ihracatın Avrupa Serbest Ticaret Anlaşması (EFTA) bölgesi dışındaki OECD ülkelerine dört yıl içerisinde aşamalı olarak durdurulması hedefleniyor. AB’nin ihraç ettiği atığın, gönderilen ülkelerde çevreye duyarlı bir şekilde yönetildiğini kanıtlamaya yönelik gerekliliklerin daha sıkı hale getirilmesi amaçlanıyor. Taslak halindeki bu mevzuat yürürlüğe girdiğinde AB’den her yıl ortalama 600 bin ton plastik atık ithal eden Türkiye’yi nasıl etkileyeceği merak ediliyor. Türk Plastik Sanayicileri Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı (PAGEV) Başkanı Yavuz Eroğlu, bu kararın önümüzdeki 4 yıl için Türkiye’yi etkilemesini beklemiyor. Ancak sonrası için çok net mesajları var. Eroğlu, “Bu durum Türkiye geri dönüşüm sektörü için elbette dezavantajlı bir karardır. Türkiye, stratejik hale gelen geri dönüşüm sektöründe küresel güç olacakken AB tarafından önüne engel olacak yasal süreç başlatılmış durumda.” diyor.

Türk Plastik Sanayicileri Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı (PAGEV) Başkanı Yavuz Eroğlu

Türkiye İçin Dezavantajlı Bir Karar

 Avrupa Birliği Parlamentosu, plastik atıkların ihracatını Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) dışı ülkelere yasaklarken OECD ülkelerine ise 4 sene içinde süreci tamamlama şeklinde bir pozisyon belirledi. Uzun zamandır bahsettiğimiz üzere Döngüsel Ekonomi, Paris İklim Anlaşması ve Yeşil Mutabakat çerçevesinde atıklar, artık stratejik ham madde haline geldi.

Dünyadaki bütün ülke ve birliklerin bu ham maddeyi elde tutmak için çaba gösterdiğine dair tezimiz, AB’nin ortaya koyduğu yasakla birlikte doğrulanmış oldu. AB Parlamentosu’nun kararı, OECD dışı ülkelere tehlikesiz plastik atık ihracatını yasaklarken OECD ülkelerinin atığı alacak ülkenin resmî makamlarının onay vermesi ve söz konusu ülkede geri dönüşüm konusunda yeterli kapasite ve alt yapının olma şartını öne sürüyor. Şu durumda önümüzdeki 4 yıl için Türkiye, gerekli plastik geri dönüşüm alt yapısına sahip olduğu için yasaktan yakın planda etkilenmeyecek. Ancak şu an alınan karar, geçiş süreci anlamına geliyor ve 4 sene sonra OECD ülkelerini de kapsayacak şekilde metin oluşturulduğu için yasağın zaman içinde Türkiye için de geçerli olacağını şimdiden söylemek mümkün.

Hep ifade ettiğimiz gibi “atıklar, çöp değil, ham maddedir”. Nitekim Avrupa Birliği’nin, çöpe sahip çıktığı bütün kavganın çöp için yapıldığını söylemek saflık olur. PAGEV Başkanı olarak aynı zamanda Brüksel merkezli Plastik Üreticileri Derneği EUPC’nin de yönetim kurulu üyesiyim. Yıllardır Avrupa’nın geri dönüşümcüleri, “Atıklarımız başka ülkelere ihraç edilmesin, biz geri dönüştürelim, istihdam yaratılsın, ham maddemiz başka ülkelere gitmesin biz değerlendirelim.” diyerek lobi faaliyetleri yürütüyorlardı. Dolayısıyla AB’nin, “geri dönüşüm ham maddesi OECD ülkeleri dışına ihraç edilmesin” şeklindeki yasak kararı, aynı zamanda Avrupalı geri dönüşüm lobinin başarısı olarak karşımıza çıkmıştır. Bu durum Türkiye geri dönüşüm sektörü için elbette dezavantajlı bir karardır. Türkiye, stratejik hale gelen geri dönüşüm sektöründe küresel güç olacakken AB tarafından önüne engel olacak yasal süreç başlatılmış durumda.

Çözüm olarak Türkiye tabii ki öncelikle kendi atıklarını dönüştürmeye yönelecek. Nitekim PAGEV olarak bizler de yetkilendirilmiş kuruluşumuz PAGÇEV ile geri dönüşümcü üyelerimizle birlikte önemli bir misyonu yerine getiriyoruz. Bildiğiniz gibi Türkiye, plastik mamullerinde büyük ihracatçı. Peki bu ne anlama geliyor? Türkiye, ürettiği plastik ambalaj, otomotiv, beyaz eşya gibi ürünleri Avrupa’ya ihraç ediyor yani ihraç ettiğimiz ürünlerle AB’ye bir anlamda atık da ihraç etmiş oluyoruz. Türkiye’de üretilmiş ambalaj, Avrupa’da atığa dönüşüyor. Örneğin ülkemizde üretilerek Avrupa’ya ihraç edilen televizyon, ömrünü tamamladığında orada atık haline geliyor. Özetle biz, Avrupa’dan ithal edince kendi ürettiğimiz ürünlerin bir anlamda atıklarını ithal etmiş oluyoruz. Tüm bunları düşündüğümüzde Türkiye’nin, geri dönüşüm ham maddesine erişim konusunda kaynaklarını arttırması gerekiyor diyebiliriz. Bunun için de yapılması gerekenler tabii ki yıllardır üzerinde durduğumuz gibi Sıfır Atık Projesi ile önemli gelişmeler kaydettiğimiz kaynağında toplama miktarının arttırılmasıdır.

Ayrıca Depozito İade Sistemi önemli. Hayata geçirilecek depozito sistemiyle, tüketiciler yönünden geri dönüşüm güç kazanacak ve geri dönüşüm rakamları radikal şekilde artacak. Söz konusu gelişimi değerli buluyoruz. Türkiye, geri dönüşüm trendinde fırsatı kaçırmamalı çünkü plastik yüzyılın malzemesi ve tüm dünyada medikal sektöründen ambalaja, inşaattan tarıma, savunma sanayiden otomotive kadar tüm alanlarda yoğun olarak kullanımı artıyor. Yenilenebilir enerjide rüzgar türbinleri plastik malzeme, kompozit malzemeden yapılıyor.

Güneş panelleri keza böyle, elektrikli arabaların hafif olması plastik malzemeye bağlı ve özetle plastik kullanımı artıyor tüm bunların aynı zamanda geri dönüşmüş ham maddeden oluşmuş olması lazım ki biz bu kaynağa ulaşalım. Avrupa bir taraftan onlara ihraç ettiğimiz ürünlerin atıklarını bize geri göndermeyip kendi geri dönüştürmek istiyor diğer taraftan da bizden aldığı otomotivleri bizden aldığı televizyonların, beyaz eşyaların içinde geri dönüştürülmüş ham madde kullanılmasını talep ediyor. Dikkat ederseniz iki taraftan da Türk ekonomisini sıkıştıran durum var. Biz öncelikle kendi atık kaynaklarımızı olabildiğince çok geri dönüştüreceğiz, bu birinci önceliğimiz olmalı. İkinci adımda depozito sistemiyle geri dönüştürülecek atık miktarı için ham madde kaynağımızı arttıracağız.

Türkiye’nin, Avrupa dışında da birçok ülkeyle stratejik iş birlikleri ve komşulukları var. Dolayısıyla Avrupa dışında kalan diğer ülkelerle de ilişkilerimizi kullanarak stratejik hale gelen atık malzemeyi Avrupa’ya kaptırmamalıyız. Avrupa kısa süre sonra başka ülkelerin atıklarını da almak isteyecek çünkü. Avrupa büyük ithalatçı ve bizim diğer kaynaklarımızı da ele geçirip bunların hepsini kendisi geri dönüştürmek isteyecek. Atık ithalatını zaten büyük olan miktarını daha da arttıracak.

Türkiye, komşu ülkelerdeki atıkları Avrupa’ya kaptırmadan güvenle geri dönüştürecek altyapıyı kurmalı. Nitekim geçen sene bu konuda yeni mevzuat oluşturulması konusunda Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı’mızla yoğun emek sarf ettik ve bu yeni büyük ekonomik trendi yakalayacak güvenlikli mevzuatını oluşturduk. Dolayısı ile bu mevzuat çerçevesinde Türkiye’nin, dünya ekonomisinden kopmadan tam tersine yüzyıllardır petrol kaynağına sahip olmadığımız için bu petrolü çıkaran işleyen sömüren Avrupa ve diğer petrol zengini ülkelerin bize sattığı yenilenemez petrolden ham madde yerine artık geri dönüşüm konusunda küresel güç haline gelip, bu ekonominin en büyük oyuncusu olmalıyız. Bunu yaparken de sürekli geri dönüşüm alt yapımızı geliştirmeliyiz.

Çevresel etkiyi dikkate alan, suiistimallerin önüne geçecek yeni mevzuatla yanlış işlerin ciddi şekilde önüne geçtik. Geri dönüşüm sektörünü zora sokacak suistimaller artık istisna olma ötesine geçemez. “Türkiye’de, geri dönüşüm yapılamıyor” şeklindeki imajı yayma peşinde olan Batı, bu algıyı oluşturmak için yalan haberlerle özellikle ülkemizde sanki mevzuatta belirtildiği gibi geri dönüşüm alt yapısı yok ve dolayısıyla atıkların Türkiye’ye gönderilmesi yanlış algısını işliyor. Hedef, atıkların Avrupa’daki geri dönüşümcülere kalmasını sağlamak. Onlar, geri dönüştürsün işlesin ve Türkiye’nin ihracatı için stratejik konu olan geri dönüştürülmüş ham maddeye erişim ortadan kalksın. Amaç tam olarak bu. Nihayetinde her ülke, kendi çıkarlarına göre hedef belirliyor.

Türkiye olarak bizler de geri dönüşüm ham maddesine ulaşmak için öncelikle kendi kaynaklarımızı toplamalıyız. Geri dönüşüm sektörümüzü, endüstri olarak büyütmeliyiz. Dünyanın en modern teknolojilerini kullanarak topladığımız geri dönüştürülmüş ham maddeyi işlemeliyiz. Geri dönüşümde güvenli sistemlerimizi kümelenmelerimizi oluşturup yola devam etmeliyiz. Çevresel kirliliği azaltarak daha yaşanabilir yeşil bir dünya hedeflerken ekonomik olarak döngüselliğe katkı sunacak her türlü politikayı destekleyen PAGEV, geri dönüşümcülerimizin temsilcisi olarak başından sonuna kadar sürecin takipçisi olmaya devam edecek.

PLASFED Başkanı Ömer Karadeniz

Kaynağında Ayrıştırma Yoluna Gidilmeli

Plastik Sanayicileri Federasyonu (PLASFED) Başkanı Ömer Karadeniz de kısa vadede olumsuz bir etkilenme beklemese de ilerisi için hazırlık yapılması görüşünde: “Ülkemizde ivedilikle kaynağında ayrıştırma yoluna gitmemiz ve gerekli adımların derhal atılmasını sağlamamız önem arz etmektedir.”

Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER) Başkanı Selçuk Gülsün

Kaynağında Ayrıştırma Sistemi Kurulmalı

Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER) Başkanı Selçuk Gülsün de uzun vadede olası riske dikkat çekip çözüm önerisi sunuyor: “Yasak kapsamının olası genişletilmesi göz önünde bulundurularak ülkemizde kaynağında ayrıştırma sisteminin mutlaka kurulması gerektiğini düşünüyoruz.”

Türkiye’ye Avrupa’dan atık ithalatı 196 kat arttı.

2014-2018 yılları arasında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşarı olan Çevre Mühendisi Prof. Dr. Mustafa Öztürk’e göre Türkiye acilen kendi yol haritasını ortaya koymazsa atık ithalatı gelecek dört yıl boyunca aynı seviyelerde kalmayı sürdürecek veya pik yapacak. Öztürk, “Yani herkes kazan kazan politikasıyla devam edecek ve bu 4 yıl süre içerisinde Türkiye’de merkezî yönetim, Avrupa Birliği’ne benzer kararlar almazsa bu durum anormal derecede artabilir. Şu anda AB ülkelerinden yılda 600 bin ton civarında plastik atık ithal ediliyor. Bu hiç azalmadan devam eder.” dedi. Öztürk, kararın biraz daha erkene çekilmesinin daha sağlıklı olacağını vurguluyor. Resmî verilere göre 2020 yılında AB’nin AB dışı ülkelere atık ihracatı 32,7 milyon tona ulaşarak küresel atık ticaretinin yaklaşık yüzde16’sına ulaştı. Türkiye’de beş milyon ton plastik atık çöpe giderken Avrupa ülkelerinden tonlarca plastik atık ithal edildiğini dile getiren Öztürk, bu plastik atıkların Türkiye’de özellikle Kilis, Adana, Mersin, Gaziantep, İzmir, Kocaeli bölgelerinde çok ciddi çevresel sorunlara neden olduğuna dikkat çekiyor. Türkiye’de gerekli lisansı olmadığı halde Avrupa Birliği ülkelerinden atıkları ithal eden, işleten tesisler olduğuna işaret etti. “Türkiye bir an önce kendi adımını atmalı derim.” diyen Öztürk’ün verdiği bilgiye göre Türkiye’de yaklaşık 34 milyon ton atık bulunuyor. Bu atıkların ise yüzde 65’i çevreyle uyumlu olmayan depolama alanlarına gidiyor. Bir plastik atığın dört yüz yıl doğada bozulmadan kaldığını ifade eden Prof. Öztürk, Türkiye’nin plastik atıklarla ilgili Çin ve Hindistan gibi sınırları ortaya koyan bir düzenleme yapması gerektiğine vurgu yapıyor. Çin, Malezya, Tayland gibi ülkelerin 2018 yılı itibariyle atık ithalatını yasaklamasıyla Avrupa’nın atık ihracatının adresi Türkiye oldu. 2004-2020 yılları arasında Türkiye’ye Avrupa’dan atık ithalatı 196 kat arttı.

İki yıl yeter

Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’nden Doç. Dr. Sedat Gündoğdu ise dört yıllık sürenin adaptasyonla ilgili olabileceğini söylüyor. Gündoğdu, “Yine de uzun bir süre. İki yıl yeter de artar. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı dört yıl içinde de kısıtlamaları artırarak bu işi yapanların bu işi terk etmelerini zorlamalıdır. Başka da yol yok gibi görünüyor zaten.” diyor. Gündoğdu, bu yapılırsa dört yıl içinde plastik atık ithalatında düşüş olabileceğini öngörüyor. Avrupa’nın iklim, çevre ve insan sağlığı üzerinde yıkıcı sonuçlar doğuran plastik çöp problemin üçüncü ülkelere ihraç etmeye devam edemeyeceğini anlamasının olumlu olduğunu vurgulayan Gündoğdu, kabul edilen metne göre OECD’ye yapılan tüm çöp ihracatlarında, alıcı ülkelerin/ihracatçıların yükümlülüklere uymaması durumunda AB’nin sevkiyatları askıya alma hakkına sahip olduğuna işaret ederek burada çöpün akıbetine dair denetim ve raporlamaların önemli olacağına dikkat çekiyor.

Dünyanın En Büyük Plastik İthalatçıları ve İhracatçıları

OECD ve BM Comtrade verilerine göre her yıl, dünya çapındaki ülkeler yaklaşık 350 milyon mt plastik atık üretiyor. Bu, 10 milyondan fazla tam yüklü çöp kamyonuna eşdeğer. Bu plastik atığın çoğu ya yakılıyor ya da düzenli depolama alanlarına gönderiliyor. Bu atığın sadece bir kısmı geri dönüştürülüyor ve yaygın inanışın aksine sadece %2’si uluslararası ticarete konu oluyor. Bildirilen plastik atık ihracatının dört milyon metrik tona yaklaştığı Avrupa, dünyadaki ticareti yapılan plastik atıkların yaklaşık %80’ini ihraç ediyor. Bununla birlikte, çoğunun diğer Avrupa ülkelerine ihraç edildiği bildirildiği için, aynı zamanda en büyük ithalat bölgesidir. İşte BM Comtrade verilerine göre 2020 yılında dünyanın en büyük plastik atık ihracatçıları:

854 milyon kilogram ile dünyanın en büyük plastik hurda ve atık ihracatçısı olan Almanya, bu plastik atığın yönetimi için öncelikle Hollanda, Polonya, Avusturya, İsviçre, Türkiye ve Malezya’ya güveniyor. Asya’nın en büyük plastik ihracatı, esas olarak Malezya, Vietnam, Tayland ve Kore gibi diğer Asya ülkeleriyle ticaret yapan Japonya’dan geliyor. 2020’de Japonya, sevk edilen 821 milyon kilogram ile dünyanın en büyük ikinci plastik atık ihracatçısı oldu. Bu listedeki üçüncü ABD. Ülkenin 2020 yılında 600 milyon kilogramdan fazla plastik atık ihraç ettiği tahmin ediliyor. Atıkların çoğunluğu Kanada bir kısmı da Meksika, Malezya, Vietnam, Hindistan, Hong Kong ve Endonezya’ya gitti. Alıcı tarafta ise Malezya ve Türkiye, öncelikle kendi bölgelerinden olmak üzere dünyanın en büyük plastik atık ithalatçıları haline geldi.