Belediyelerde Yeni Sıfır Atık sistemi, Kayıt Dışı Atık ticaretini Tetikleyebilir

6 Nisan 2021

Türkiye’de geri dönüşebilir atıkların yönetimi yıllardır sürdürülebilir bir sisteme oturtulamamıştır. Sürekli değişen yönetmelikler, atıkların bedelli bedelsiz konusunun yıllarca tartışılması, eski hurda kağıt toplayıcıların sisteme entegre edilmesi, lisans almaları daha sonra kurumsal çalışmalarının beklenmesi, belediyeleri zorunlu bırakacak kanunların olmaması, halkın katılımının gönüllülük esasına bırakılması bunun başta gelen sebepleridir.

Değerlendirilebilir atıkların toplanamamasının suçu hep yönetmeliklere atıldı. Aslında uygulayıcıların ve denetleyicilerin görevini tam olarak yerine getirememesi konusu atlandı. En son olarak GEKAP sistemi getirilerek, yetkilendirilmiş kuruluşların finansal gücü ortadan kaldırıldı. Bu beraberinde belediye toplaması yapan TAT firmalarının da finansal desteğini kesilmiş oldu. Bunun en bariz sonucu, belediyelerin açtığı ambalaj atığı toplama ihalelerine girecek firma bulunamamasıdır. Bunun asıl etkisi gelecek yıl daha net görülecektir. Bugün İstanbul’da birçok belediyenin ihale davetine hiçbir firma iştirak etmemektedir. Geçtiğimiz yıla kadar toplayıcı firmalar YK‘lardan gelen finansal destek ile belediyelerin ihale ücretlerini ödüyor hem de kutu ve konteyner gibi isteklerini karşılayabiliyordu. Gelecek yıl için böyle bir finansman olmayacağından toplayıcılar bu masrafların altına girmek istemiyor. GEKAP kapsamında toplanan paraların da Hazine ve Maliye Bakanlığı’nda toplanması bu paraların amacı doğrultusunda geri dönüşümü desteklemek için kullanılamayacağını göstermektedir.

PEKİ BUNDAN SONRA TOPLAMA SEKTÖRÜNDE NELER BEKLENİYOR?

Belediyeler toplama firması bulmakta zorlanacaklar veya bulamayacaklar. Bunun sonucunda birçok belediye kendi toplama yapıp satma yoluna gidecektir. Buraya kadar bir sıkıntı yokmuş gibi görünüyor ancak durum aslında öyle değil. Bugüne kadar belediye toplamaları ile o bölgede sokak toplayıcılarından alınan atıklar, kayıt dışılıktan alındı belgeleri ile kayıt altına alınıyordu. Sokak toplayıcısından alınan atıkları da belediye sisteminden toplamış sayılarak resmiyet kazanıyordu. Toplanan atıklar bir şekilde kayıt altına alınıyor ve geri dönüşüm oranları yüksek gözüküyordu. YK’ların olmadığı bir sistemde TAT’ların belediye toplamasına devam etme şansı kalmıyor. Bununla birlikte bugün ayda 1000 ton ambalaj atığı toplayan belediye, sokak toplayıcılarının kayıt dışı kalması ile 150 tonlara düşecektir. Ayrıca belediye ile çalışmayan TAT firması aldığı atıkları kayıt altına alması ona avantaj sağlamayacağı için ambalaj bilgi sistemine girilen fatura ve tonaj miktarı yaklaşık %60 oranında azalacaktır.

Sonuç olarak; bugün Türkiye’de %13 olarak görülen resmi geri dönüşüm oranları belediyelerden toplama oranı olan %1’lere gerileyecektir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bu düşüşü ne AB’ye açıklayabilir ne de iç kamuoyuna bunun gerekçelerini sunabilir.

Bu sebeplerden toplama firmalarının YK’lar tarafından finanse edilmesi ve sıfır atık sisteminin belediyeler üzerinden değil eski sistemde olduğu gibi TAT firmaları üzerinden kurgulanması büyük önem taşımaktadır. Bugün her yerde OECD rakamları baz alınır ve orada geri dönüşüm oranının düşmesi devletimizin bunca yapmış olduğu çevre yatırımını gölgeler.

Değerlendirilebilir atıkların toplanamamasının suçu hep yönetmeliklere atıldı. Aslında uygulayıcıların ve denetleyicilerin görevini tam olarak yerine getirememesi konusu atlandı. En son olarak GEKAP sistemi getirilerek, yetkilendirilmiş kuruluşların finansal gücü ortadan kaldırıldı. Bu beraberinde belediye toplaması yapan TAT firmalarının da finansal desteğini kesilmiş oldu. Bunun en bariz sonucu, belediyelerin açtığı ambalaj atığı toplama ihalelerine girecek firma bulunamamasıdır. Bunun asıl etkisi gelecek yıl daha net görülecektir. Bugün İstanbul’da birçok belediyenin ihale davetine hiçbir firma iştirak etmemektedir. Geçtiğimiz yıla kadar toplayıcı firmalar YK‘lardan gelen finansal destek ile belediyelerin ihale ücretlerini ödüyor hem de kutu ve konteyner gibi isteklerini karşılayabiliyordu. Gelecek yıl için böyle bir finansman olmayacağından toplayıcılar bu masrafların altına girmek istemiyor. GEKAP kapsamında toplanan paraların da Hazine ve Maliye Bakanlığı’nda toplanması bu paraların amacı doğrultusunda geri dönüşümü desteklemek için kullanılamayacağını göstermektedir.

PEKİ BUNDAN SONRA TOPLAMA SEKTÖRÜNDE NELER BEKLENİYOR?

Belediyeler toplama firması bulmakta zorlanacaklar veya bulamayacaklar. Bunun sonucunda birçok belediye kendi toplama yapıp satma yoluna gidecektir. Buraya kadar bir sıkıntı yokmuş gibi görünüyor ancak durum aslında öyle değil. Bugüne kadar belediye toplamaları ile o bölgede sokak toplayıcılarından alınan atıklar, kayıt dışılıktan alındı belgeleri ile kayıt altına alınıyordu. Sokak toplayıcısından alınan atıkları da belediye sisteminden toplamış sayılarak resmiyet kazanıyordu. Toplanan atıklar bir şekilde kayıt altına alınıyor ve geri dönüşüm oranları yüksek gözüküyordu. YK’ların olmadığı bir sistemde TAT’ların belediye toplamasına devam etme şansı kalmıyor. Bununla birlikte bugün ayda 1000 ton ambalaj atığı toplayan belediye, sokak toplayıcılarının kayıt dışı kalması ile 150 tonlara düşecektir. Ayrıca belediye ile çalışmayan TAT firması aldığı atıkları kayıt altına alması ona avantaj sağlamayacağı için ambalaj bilgi sistemine girilen fatura ve tonaj miktarı yaklaşık %60 oranında azalacaktır.

Sonuç olarak; bugün Türkiye’de %13 olarak görülen resmi geri dönüşüm oranları belediyelerden toplama oranı olan %1’lere gerileyecektir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bu düşüşü ne AB’ye açıklayabilir ne de iç kamuoyuna bunun gerekçelerini sunabilir.

Bu sebeplerden toplama firmalarının YK’lar tarafından finanse edilmesi ve sıfır atık sisteminin belediyeler üzerinden değil eski sistemde olduğu gibi TAT firmaları üzerinden kurgulanması büyük önem taşımaktadır. Bugün her yerde OECD rakamları baz alınır ve orada geri dönüşüm oranının düşmesi devletimizin bunca yapmış olduğu çevre yatırımını gölgeler.

Değerlendirilebilir atıkların toplanamamasının suçu hep yönetmeliklere atıldı. Aslında uygulayıcıların ve denetleyicilerin görevini tam olarak yerine getirememesi konusu atlandı.

Serhan Maden PhD(c)
Atık Yönetimi Uzmanı