Döngüsel Ekonomi Ve Sıfır Atık
23 Temmuz 2021Döngüsel ekonomi, bir üretim prosesi sonucunda ortaya çıkan atıkların bertaraf edilmeden yeni ürün veya hizmetler için yeniden kullanılması prensibine dayalı bir model. Sıfır atık da bu çerçevede oluşturulmuş bir hedef. Döngüsel ekonomi yaklaşımı ile gezegenimizin sınırlı kaynaklarını daha sürdürülebilir bir şekilde kullanmak ve böylelikle çevre üzerindeki olumsuz etkileri en aza indirmek nihai amaç. Gerek kişisel yaşantımızda gerekse kurumsal süreçlerde döngüsel ekonomi ilkeleri sayesinde daha az enerji, hammadde ve iş gücü kullanılması mümkün. Kağıtların, cam ve plastiklerin geri dönüştürülmesi buna çok iyi bir örnek. Fakat döngüsel ekonominin işletmeler, sektörler ve piyasalar tarafından temel bir kültür, bir felsefe olarak kabul edilmesi gerekiyor, ki bu sayede gerçek anlamda sürdürülebilir bir ekonomi ve çevre inşa edilebilsin. Bireylerin ve kurumların kişisel girişimleri elbette çok önemli olmakla beraber, döngüsel ekonomi modelinin, sürdürülebilirlik hedeflerinin gerçekleştirilebilmesi için küresel ekonomi düzeninin sac ayaklarından biri olması lazım.
İnsanoğlu, teknolojinin gelişmesi ve dünya nüfusunun artışına paralel olarak hayatın her alanında daha fazla atık üretmeye başladı. Elektronik, gıda, plastik, kağıt, cam vb. kategorilerde her yıl milyonlarca hatta milyarlarca ton atık doğaya bırakılıyor. Kara, deniz ve hava kirliliğine neden olan bu atıklar bulundukları ekosisteme zarar veriyor, biyoçeşitliliği tehlikeye atıyor, karbon ayak izini büyütüyor ve küresel iklim değişikliğini tetikliyor. Peki bunun önüne geçmek için yapmalı?
Teknolojik gelişmeler insanları daha fazla tüketim odaklı hale getirdi şüphesiz. Atıkları azaltırken ve çevreyi korurken insanların konforundan ve tüketim alışkanlıklarından çok fazla ödün vermesini beklemek pek de gerçekçi olmayacak. Yani söz konusu içinde yaşadığımız şehir, ülke ya da kıta değil tüm gezegen olsa da insanlardan halihazırda sahip olduğu imkanlardan feragat etmesini beklemek çok da olası değil. Bunun için insanların yaşam standartlarını düşürmeden fakat sürdürülebilir kalkınma yolunda çevreyi koruyan, biyoçeşitliliğe zarar vermeyen, doğaya saygı duyan modellerin geliştirilmesi şart. Döngüsel ekonomi de bunlardan biri. Çevresel kirliliği düşüren, sera gazı emisyonlarını azaltan, ekonomik büyümede kaynak kullanımını azaltan, yeni iş fırsatları oluşturan bu ekonomi modeli ile gelecek nesillere daha yaşanılabilir bir dünya bırakmak mümkün.
Döngüsel Ekonomi Nasıl İşler?
Bugün geleneksel ekonomi anlayışının döngüsel değil doğrusal olduğunu söyleyebiliriz. Yani belirli hammaddeler kullanılarak sıfırdan bir ürün üretilir, çeşitli tedarik ve lojistik kanallarıyla son kullanıcıya ulaştırılır; ürün, yaşam süresi tamamlandığında atık haline gelir. Daha sonra ya doğaya atılır ya da bertaraf edilir. Tek yönlü bir süreçten bahsediyoruz yani. Böyle olduğu zaman da, sisteme sürekli yeni hammaddeler, ürünler, enerji ve iş gücü pompalamak gerekir. Aksi takdirde ekonomik model işlevini yitirecektir. Bu durumda kaynak kullanımı ve ürün yaşam süresi sonunda ortaya çıkan atık miktarı sürekli artış gösterir.
Bu maalesef sürdürülebilir bir süreç değildir, çünkü her canlı varlık gibi gezegenimizin de belirli sınırları vardır. Özellikle son 30 – 40 yıllık süreçte bu sınırları epey bir zorladığımızı belirtmekte fayda var. Doğa da bunun karşılığında cezayı kesmeye başladı haliyle. Küresel ısınma, iklim değişikliği, biyoçeşitliliğin bozulması vb. çevresel sorunlar artık bugünün değil, geleceğin de sorunları olarak değerlendirilmeye başladı.
Döngüsel ekonominin de 90’lı yıllardan itibaren bu hantal, verimsiz ve asla sürdürülebilir olmayan ekonomi sistemine tepki olarak doğduğunu söyleyebiliriz. Doğrusal ekonomi modelinin aksine, döngüsel ekonomide atık diye bir şey yoktur, hatta her atık bir hammaddedir. Zira, ürün yaşam süresi sonunda ortaya çıkan atıklar, aynı veya benzer amaçla yeniden kullanılır; tamir, bakım veya yenileme işlemlerinden geçirilir, geri dönüştürülür veya amacı dışında değerlendirilerek yeni ürünler elde edilir. Ortaya sıfır atık çıkması sağlanır yani böylelikle.
Döngüsel ekonomi geleneksel ticaret uygulamalarını da değiştiriyor. Çünkü eskiden bir ürünü üretir ve satardınız; müşteri de bunu alır, kullanılır, ürünün niteliğine göre ya başkasına satar (ev, araba gibi) ya da ürün işlevsiz hale geldiğinde çöp olurdu. Fakat döngüsel ekonomiyle beraber bir paylaşım ekonomisi anlayışı da çıktı ortaya. Son yıllarda konaklama sektörüne damga vurmuş Airbnb’yi hatırlayın. Airbnb sayesinde kullandığınız evi tamamen kiralık hale getirmek zorunda kalmıyor, sadece belirli dönemlerde hatta bazen belirli bölümlerini kiraya verebiliyorsu- nuz. Böylelikle bir kaynak olarak evinizi tam kapasiteyle kullanabiliyorsunuz. Kiralık araçlarda da benzer bir durum söz konusu. İnsanların, özellikle işletmelerin araç satın alma kararlarını büyük ölçüde değiştirdi kiralık araçlar. Hatta, tıpkı Airbnb gibi ortak kullanımın söz konusu olduğu platformlar (BlaBlaCar gibi) geliştiriliyor. Tüm bunlar döngüsel ekonomi modelinin getirdiği, daha az ve daha verimli kaynak kullanımını sağlayan yeniliklerden birkaçı. Özellikle büyük sermayeli ürün satışı yapan firmaların yavaş yavaş bu ürünleri hizmete dönüştürmeye başladığını ve bu sayede piyasada farklılaşabildiğini belirtmekte fayda var.
Döngüsel ekonomi, gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak için bir tercihten ziyade zorunluluk halini almaya başladı. Ülkeler de bunun farkında. Bu nedenle döngüsel ekonomiyi teşvik edecek, yer yer zorunlu kılacak uygulamaları hayata geçiriyorlar yavaş yavaş. Örneğin Avrupa Birliği, üretimde ve ticarette ezberleri bozacak Yeşil Mutabakat (Green Deal) süreci kapsamında bir “döngüsel ekonomi eylem planı” geliştirdi. Tabii bu planın sadece AB ülkeleri tarafından uygulanması; dahası döngüsel ekonomi anlayışının sadece bir ülke ya da kurum tarafından hayata geçirilmesi pek olası değil. Bu noktada paydaşlar arasında iş birliği geliştirilmesi gerekiyor. Çünkü gerçekten döngüsel bir ekonomiden bahsedebilmek için hammaddeleri tedarik ettiğiniz, ürünleri depolama, dağıtım ve satış kanallarına soktuğunuz, ürünleri sattığınız kişi ve kurumların da döngüsel ekonomi mantalitesini (TDK) iyi anlaması ve özümsemesi lazım.
Döngüsel ekonomiye geçiş elbette biraz zaman alacaktır. Çünkü bu ekonomik model, ürün veya hizmetlerin daha tasarım aşamasında devreye giriyor. Ürünleri, kullanım ömrünü tamamladıktan sonra geri dönüştürülebilir, tamir edilip yeniden kullanılabilir, başka amaçla yeniden değerlendirilebilir, malzemeleri geri kazanılabilir şekilde tasarlamak; bu süre sonunda ortaya sıfır atık çıkmasını sağlaması açısından önemli. Eğer bunların hiçbiri mümkün değilse, ürünün tamamen ayrıştırılıp kontrollü bir şekilde (doğal kaynaklara zarar vermeden) bertaraf edilmesi gerekiyor. Tabii bunun için de ürünler sürdürülebilir malzemelerden üretilmeli. Örneğin petrol türevi bir malzeme olan plastiğin ömrünü tamamladıktan sonra sıfır karbon ayak izi ile bertaraf edilmesi ne yazık ki pek mümkün değil. Bu da bize plastik kullanımının azaltılması, plastiğe alternatif malzemelerin kullanılması / geliştirilmesi gibi sorumluluklar yüklüyor.
Döngüsel ekonomi; kişileri, kurumları ve ülkeleri zorlayacak bir ekonomik model gibi dursa da uzun vadede herkes için faydalı değerler üretilmesini sağlayacak bir sistem. Oldukça esnek olan bu ekonomi konsepti her sektöre, şirkete ve tedarik zincirine uygulanabilir. Ülkemizde ve dünyada bu yapıyı benimsemiş ve uygulamalarında hayata geçirmeye başlamış çok sayıda işletme var. Sürdürülebilir kalkınma için çok değerli olan bu gelişmeler sayesinde geleceğe umutla bakabiliyoruz.