Paris’i Onayladık; Hedef 2053’te Nötr Karbon

23 Şubat 2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi, Paris İklim Anlaşması’nın yürürlüğe girmesini sağlayan yasayı kabul etti. Türkiye diğer devletler gibi karbon hedeflerini açıkladı.Ülkemiz 2053 yılında sıfır karbon taaahhüdünde bulunmuş oldu.

Paris İklim Anlaşması, 12 Aralık 2015’te Paris İklim Zirvesi’nin sonunda 195 ülkenin katılımıyla kabul edildi. 22 Nisan 2016’da aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 175 ülke tarafından imzalandı ve formalite süreçleri tamamlandı. Fakat Türkiye aradan geçen 6 sene içerisinde anlaşmayı TBMM’de onaylamamış, resmî olarak tanımamıştı.

21 Eylül’de New York’ta düzenlenen Birleşmiş Milletler Zirvesi’nde sürpriz açıklama Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan geldi. Erdoğan söz konusu anlaşmanın TBMM’den geçeceğini BM Zirvesi’nde tüm ülkelere duyurdu. Bu açıklamadan kısa sure sonra 7 Ekim’de ilgili yasa düzenlemesi TBMM’den geçti ardından Resmi Gazete’de yayınlandı.

Paris İklim Anlaşması’nın temel amacı emisyon azaltımını sağlamak. Yani küresel ısınmaya neden olan sera gazı salımlarının azaltılmasını hedefliyor. Anlaşmada temel hedef, taraf ülkelerin ulusal katkı beyanlarında yer alan emisyon azaltım adımlarıyla küresel sıcaklık artışını 2 derecenin altında kayda değer şekilde tutmayı başarmak. Hatta 1,5 derecede sınırlamak ve 2050 itibarıyla tüm gezegende karbon-nötr hedefine ulaşmak.

TÜM ÜLKELERIN ELINI TAŞIN ALTINA KOYMASI ŞART

Yazımızın başında dediğimiz gibi Paris İklim Anlaşması’nın onaylanmasına dair ilk açıklama Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan geldi. Erdoğan sonraki açıklamayı ise “BM Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi 15. Taraflar Konferansı”nda video mesaj ile yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İklim değişikliği ve çevre kaynaklı sorunlarla mücadele sadece belli ülkelere havale edilemez. Ekonomik gücü, coğrafi konumu, tarihî sorumluluğu ne olursa olsun tüm ülkelerin elini taşın altına koyması şarttır.” ifadelerini kullandı.

İnsanlık olarak iklim değişikliği, çevre felaketleri, kirlilik, su ve gıda güvenliği ile biyolojik çeşitlilik kaybı gibi sınamalarla karşı karşıya olunduğunu dile getiren Erdoğan, son dönemde dünyanın farklı köşelerinde yaşanan ve ciddi kayıplara yol açan tabii afetlerin bu sorunların ulaştığı vahim boyutları gösterdiğine işaret etti.

Bu süreçte yurt içinde ve yurt dışında biyolojik çeşitliliğin korunması için gerekli adımların atılmasında öncü rol oynayacaklarına değinen Erdoğan, karşı karşıya olunan tüm küresel imtihanlara adil, hakkaniyetli ve vicdanlı çözümlerin bulunacağına olan inancını yineledi.

2053 HEDEFI: SIFIR EMISYON

Erdoğan, Türkiye’nin, Paris Anlaşması’na uyum sürecinde 2053 yılını, “emisyonu net olarak sıfıra indireceği tarih” olarak taahhüt ettiğini hatırlatarak, bu kapsamda özellikle fosil yakıtlardan kaynaklı sera gazlarıyla, bunları yutan, yok eden okyanus ve yeşil alanların birbirine eşitlenmesi anlamına gelen net sıfır emisyon amacı çerçevesinde ciddi adımlar atılacağını vurguladı.

Erdoğan, şunları ifade etti: “İklim değişikliği, ülkemizin küresel yönetim sistemindeki haksızlıklara yönelik itirazlarında ne kadar haklı olduğunu göstermektedir. Tüm insanlığın ortak sorunu olan iklim kriziyle mücadelenin yine küresel iş birliği ve dayanışma esasında yürütülmesi önemlidir. Şimdiye kadar uyguladıkları ekonomik politikalarla iklim değişikliğini derinleştiren gelişmiş ülkeler bu süreçte daha fazla yükümlülük üstlenmelidir. Aksi takdirde yeni adaletsizliklerin ve haksızlıkların yaşanması kaçınılmazdır. Türkiye olarak, gelinen noktadaki tarihî mesuliyetimiz yok denecek kadar az olmasına rağmen, iklim değişikliğiyle mücadeleye samimi destek veriyoruz. İklim kriziyle mücadele konusunda insanlığın artık bir yol ayrımına ulaştığına inanıyoruz. Hem kendi evlatlarımızın hem de dünyada yaşayan tüm canlıların çevre üzerindeki haklarını gözeten bir anlayışla hareket etmemiz, insanlık için ihtiyaçtan öte bir mecburiyet halini almıştır. Önümüzdeki dönemde Türkiye, kadim kültüründen ilhamla Yeşil Kalkınma Devrimi’ni tüm çalışmalarının merkezine yerleştirerek, iklim krizinin çözümünde öncü ve etkin bir rol üstlenmekte kararlıdır.”

MURAT KURUM: “YEŞIL KALKINMA DEVRIMI SÜRECINI BAŞLATTIK”

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Paris Anlaşması’nın onaylanmasıyla yeni bir sürecin başladığını belirterek, “Yeşil kalkınma devrimi süreci başlamaktadır. İnşallah ülkemiz de bu yeşil kalkınma döneminde, yeşil dönüşüme maruz kalan, etkilenen değil, etki eden, yön veren ve liderlik eden bir ülke olarak bu süreci takip edecektir.” dedi.

İklim değişikliğinin etkilerinin, dünyada ve Türkiye’de yoğun şekilde görüldüğüne işaret eden Kurum, içinde bulunulan çağda yaşanan iklim değişikliğinin, insan faaliyetleri neticesinde ortaya çıktığının bilimsel kanıtlarıyla ortaya konulduğunu söyledi. Kurum, özellikle fosil yakıt kullanımı, atık sektörü, tarım ve sanayi faaliyetleri, sera gazı emisyonlarını ortaya çıkardığı iklim değişikliğinin, renk, din, ırk, zengin, fakir ayrımı gözetmeksizin herkesi etkilediğini belirtti.

İklim kaynaklı afetler dolayısıyla yaşanan kayıplara işaret eden Bakan Kurum, “Bu kesinlikle siyasi bir mesele değil, siyaset üstü, herkesin dört elle sarılması gereken bir mesele. Yarın, ileride yaşayamayacağınız İstanbul, Bursa, Konya, Ankara olursa büyümenin, gelişmenin çok da anlamı kalmayacak, çünkü yaşayacağınız bir toprak olmayacak. Dolayısıyla büyüme ve gelişmeyi, çevreyi ve doğayı koruyarak, iç içe yapmak zorundayız. Çevre odaklı, çevre merkezli yapmak zorundayız.” diye konuştu.

Bakan Kurum, etkin bir diplomasiyle yapılan görüşmeler, Bakanlığın müzakere süreci ve ortaya konan adımların önemine işaret ederek, “Sayın Cumhurbaşkanımız da bu noktada BM Genel Kurulu’nda Paris Anlaşması’na taraf olacağımızı, onaylayacağımızı tüm dünyayla paylaşmış oldular. Çok ciddi ve önemli bir adım attık. Ben bu süreci çok çok önemsiyorum.” dedi.

Bu sürecin bir fırsat olacağını belirten Murat Kurum, 2053’te, net sıfır emisyon ve yeşil kalkınma hedefine ulaşmak için bu süreci bir kilometre taşı olarak düşünebileceklerini ifade etti.

“YEŞIL KALKINMA DÖNEMININ BAŞLANGICINI VERMIŞ OLUYORUZ”

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Paris Anlaşması’nın Meclis’te onaylandığını anımsatarak, şunları kaydetti: “Bundan sonraki süreçte de yeni bir dönemin, yeni yeşil kalkınma döneminin başlangıcını vermiş oluyoruz. Bu hem ülkemiz adına hem dünya adına çok önemli bir süreçtir. Tabii burada şu iki hususun altını çizmek gerekirse, Türkiye bu anlaşmayı gelişmekte olan bir ülke olarak imzalanmış ve ulusal katkı beyanı çerçevesinde de adımları atacağını beyan etmiştir. Bundan sonraki yol haritamızda hem ulusal katkı beyanımız hem de gelişmekte olan ülke olarak tüm sektörlerdeki büyümemizle birlikte gerçekleşecektir.”

MEHMET EMIN BIRPINAR: KARARLILIĞIMIZI TÜM DÜNYAYA GÖSTERMIŞ OLDUK

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı ve Türkiye İklim Değişikliği Başmüzakerecisi Mehmet Emin Birpınar, “Bu kararlılığı tüm dünyaya göstermiş olduk. Taraflar Toplantısı’nda Türkiye’nin de söz sahibi olması noktasında önemli görüyorum. Genellikle Birleşmiş Milletler çatısı altında 197 ülkenin anlaştığı konu yok ama çevre meselelerinde başarılı çalışmalara imza atıyor. Bir sekretarya da kuruldu. Ana gündemleri var. Türkiye de onların bir parçasıdır.” dedi.

Paris İklim Anlaşması’nın 6 yıl süren müzakere süreçlerine ilişkin bilgi veren Birpınar’ın açıklamaları şöyle: “Paris Anlaşması, tüm ülkelere sorumluluk veren bir anlaşma. Paris Anlaşması’nın temelinde hep şundan bahsettiler. ‘Gelişmekte olan ülkeler diğer ülkelere finans yardımı yapacak, teknoloji yardımı yapacak. Az gelişmiş ülkeler de bu finans yardımlarını alacak, verdikleri taahhüt çerçevesinde emisyon azaltımı yapacak.’ Dolayısıyla, Türkiye’nin 2015’ten beri korkusu şuydu. Türkiye’yi gelişmiş ülke sayarlarsa, Türkiye mutlak emisyon azaltımı yapar mı? Bu müzakereleri sadece Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak yapmıyoruz. Ülke adına yaptığımız için içeride de müzakere yapıyoruz. İçeride bütün bakanlıklarla ortak bir kanaatin oluşması gerekiyor. İçerideki müzakerelerin, dışarıdakinden daha zor olduğunu ifade etmek istiyorum. Çünkü herkes kendi bakanlığı çerçevesinde düşünüyor. Mesela Enerji Bakanlığı diyor ki ‘İnsanların hepsi elektriğe ulaşmak istiyor, sürekli enerji ihtiyacımız var, siz bize yenilenebilir enerji diyorsunuz, hem pahalı hem sürekli değil…’ Dolayısıyla bu müzakereler böyle devam etti.”

ÇEVRE KURULUŞLARI NE DIYOR? TÜRKIYE’NIN IKLIM POLITIKASINDA YENI BIR DÖNEM BAŞLIYOR

İklim değişikliği konusunda çalışan kurumlar ortak açıklama yaparak atılan adıma destek verdi ve duydukları memnuniyeti dile getirdi. Türkiye’nin 2053 net sıfır taahhüdünü gerçekleştirmek için iddialı emisyon azaltım hedefleri koymasını bekleyen bu kurumlar kömürden ve kömüre dayalı enerji politikalarından çıkmanın, bu yoldaki en önemli ilk adım olacağı mesajını verdi.

Kuruluşların ortak açıklaması şu şekilde: “Türkiye, dünyada en fazla sera gazı emisyonuna neden olan ülkeler arasında 16. sırada ve kişi başı emisyonları her gün artıyor. Sera gazı emisyonlarının azaltımı için öncelikle, Türkiye’nin 2053 yılına kadarki süreci kapsayacak kısa vadeli iklim hedefleri belirlemesi gerekiyor. Paris Anlaşması’nın 1,5 derece hedefiyle uyumlu bir politika geliştirebilmek için, hâlihazırda sera gazı emisyonlarında artıştan azaltımı öngören Ulusal Katkı Beyanı’nı diğer ülkeler gibi gözden geçirmesi ve daha iddialı emisyon azaltım hedefleri sunması bekleniyor.

Türkiye’nin yeni iklim politikası doğrultusunda sera gazı emisyonlarının azaltımı için yeni eylem planlarının hazırlanacak sektörler arasında, iklim değişikliğine en büyük etkiye neden olan enerji sektörü başta geliyor. Türkiye’nin fosil yakıtlardan aşamalı olarak çıkması, mevcut fosil yakıt destek ve teşviklerini sonlandırması ve tüm kamu kaynaklarını güneş ve rüzgar başta olmak üzere yenilenebilir enerji yatırımlarına, bunun için gerekli alt yapı çalışmalarına ve tüm kesimleri kapsayacak adil dönüşüm planlarına ayırması öncelikli konular olarak ortaya çıkıyor.

Hükümetin yeni iklim politikası dâhilinde ilk adım olarak yeni kömür santrali yapılamayacağını taahhüt etmesi önem kazanıyor. 2053 yılında net sıfır emisyona ulaşmak için yeni kömür yatırımlarının yapılmaması gibi bazı önemli kilometre taşlarının bugün belirlenmesi gerekiyor. İklim politikasında yeni bir döneme giren Türkiye’nin, geçen hafta yeni kömürlü santrallerinin inşaatını durdurmayı amaçlayan ‘Yeni Kömür Santrali Yok Sözleşmesi’ gibi girişimlerin izinde ‘yeni kömür yok’ hedefini mutlaka taahhüt etmesi gerekiyor.

Türkiye’nin aynı zamanda kömürden aşamalı çıkış için de bir hedef yıl belirlemesi önem taşıyor. Mevcut kömürlü termik santrallerin, yenilenebilir kaynaklarla ikame edilerek aşamalı olarak emekliye ayrılması, 2053 net sıfır hedefinin gerçekleştirilmesi için olmazsa olmaz. Bugün itibarıyla, Avrupa’da 19 ülke kömürden tamamen çıktı ya da tamamen çıkma taahhüdünü duyurdu.İklim politikasında yeni bir döneme giren Türkiye, kömürden çıkışı planlayarak, bu konuda lider ülkeler arasına girebilir.

Fosil yakıtlardan uzaklaşmanın yanı sıra iklim değişikliğiyle mücadele için atılacak her adım, istihdam, temiz hava, teknolojik gelişim gibi faydaları da beraberinde getiriyor. Bilimsel araştırmalar, Türkiye’nin aktif bir iklim politikası yürütmesi hâlinde millî gelirinin %7 artacağını gösteriyor.

GREENPEACE: TÜRKIYE YENI SAYFA AÇTI

Greenpeace İklim ve Enerji Proje Sorumlusu Onur Akgül: “Paris Anlaşması’nın onaylanması mutluluk verici. Ama onay sürecinde kaybedilen bu 5 sene, iklim eylemlerinin olgunlaşması ve sistemsel hâle gelmesi anlamında da kaybedilmiş bir zaman. Paris Anlaşması ile Türkiye’de iklim krizine karşı mücadelede artık yeni bir sayfa açılıyor. Sorumluluklar ortak, fakat yetki, harekete geçmesi gerekenlerde, karar alıcılarda. Her geçen sene daha büyük felaketlere uğramamak, daha büyük ekolojik, ekonomik ve toplumsal trajedilere alışmamak için, karar vericilerin bugünden krize, kriz gibi davranmaları gerekiyor.” dedi.

IKLIM DEĞIŞIKLIĞI ILE MÜCADELE EVLERIMIZDE BAŞLAMALI

Çevre Koruma ve Ambalaj Atıklarını Değerlendirme Vakfı (ÇEVKO) Genel Sekreteri Mete İmer, “Paris İklim Anlaşması’nın sonuç verebilmesi için devletler düzeyinde yapılması gereken yasal alt yapı düzenlemeleri var. Öte yandan, bireylerin de bu konuya ayak uydurması önem taşıyor.” dedi.

Yaşamakta olduğumuz iklim krizinin insan faaliyetlerinden kaynaklandığı ifade eden Mete İmer, “Bu tehdit karşısında önlem almazsak, kaynakların tükenmesi, doğal afetlerin artması, büyük göç dalgaları gibi riskler söz konusu. Yaşanamaz bir dünya ile karşı karşıya kalmamak için, tüm bireylere sorumluluk düşüyor. Bizler bireyler olarak günlük yaşam tarzlarımızda, ulaşım ve seyahat alışkanlıklarımızda, gıda tüketiminde, enerji ve su tasarrufunda daha duyarlı olmalıyız. Öte yandan, atıkların ham madde olarak yeniden değerlendirilmesini sağlamak, yani geri dönüşüm için evlerimizde atıklarımızı ayrı olarak biriktirmek ve geri dönüşümlerini sağlamak da sorumluluklarımız arasında yer alıyor.” şeklinde konuştu.