Yeşil Enerji Daha Çok Yaygınlaşmalı

3 Temmuz 2022

İklim değişikliğinin en önemli sebebi sanayileşme. Bitmek tükenmek bilmeyen üretme faaliyeti için kullanılan enerji kaynakları… Kömür ve petrolün on yıllar boyunca çok yoğun şekilde üretim ve ısınmak için kullanılması dünyamızın dengesini sarstı. Bu sarsıntının farkına geç de olsa varıldı. Dünyanın, yaralarını sarması epey zaman alacak gibi.

Şimdilerde tüm ülkeler, sivil toplum kuruluşları, dernekler ve milyonlarca insanın gündemi elbette iklim değişikliği. Ancak medeniyetimizin devamlılığı için üretimin de sürmesi gerekiyor. Hem dünyanın ısınmasını engellemek hem de sanayinin sürdürülebilirliği için çözüm arayışları sürüyor. Bu durumda yapılması gereken alternatif enerji kaynaklarını kullanmak, petrol ve kömür tüketiminden uzaklaşmak, ulaşımda elektrikli sistemlere geçmek…

Başta ABD, AB üyeleri ve Türkiye olmak üzere birçok ülke kömüre dayalı üretimden çıkıp yavaş yavaş yeşil enerji kaynaklarına yönelmenin önemini gördü. Avrupa Birliği, Yeşil Mutabakat ile bu konudaki politikalarını da belirledi. Yeşil dönüşüm konusunda bir takvim oluşturarak hedeflerini tüm dünya ile paylaştı.

İklim değişikliğine çözüm için yeşil enerjiye yönelen özellikle Avrupa ülkeleri, Ukrayna-Rusya arasında çıkan savaştan dolayı bu adımları daha erken atmak zorunda kaldı. Ülkelerin en önemli gündemi şimdilerde güneş, rüzgar ve sudan daha fazla yararlanmak ve diğer çevreci olabilecek enerji kaynaklarına sahip olmak.

Türkiye’nin son yıllarda hızlı ekonomik yükseliş ve nüfus artışı, yalnızca enerji talebini güçlü bir şekilde çoğaltmakla kalmadı, aynı zamanda ithalat bağımlılığını da artırdı. Sonuç olarak, Türkiye, enerji talebindeki artışı rasyonelleştirmek, tüketiciler için enerji fiyatlarını düşürmek ve ithalat büyüme hızını yavaşlatmak amacıyla enerji sistemini yeniden yapılandırma yoluna gitti. Bu yüzden bir yandan nükleer enerji yatırımı yaparken bir yandan da yönünü yeşil enerji kaynaklarına çevirdi. Türkiye son 10 yılda güneşten, rüzgardan, atıklardan elektrik üretmeye ağırlık verdi. Şimdi bu alanda atılan adımlar neler, sektör temsilcileri ne söylüyor buna bakalım.

ENERJİ BAKANI: YENİ YEKA’LAR PLANLANIYOR

Küresel iklim değişikliğinin en önemli sebeplerinden biri elbette ki küresel sera gazı emisyonları. Uluslararası araştırmalar, dünyada sıfır karbon emisyonu için 4 trilyon dolara yakın bir yatırımın yapılması gerektiğini ortaya koyuyor. Bu yatırımlardaki aslan payını yenilenebilir enerji alacak. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, “Sadece yeşil kaynaklardan üretimi değil.

Beraberinde ciddi bir teknoloji yatırımını, altyapı yatırımlarını, organize piyasalardaki işlem hacmini, depolama teknolojilerini de geliştiren, onları da olgunlaştıran bir süreç olacak.” ifadesini kullandı.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in açıklamalarına göre Türkiye, toplam yenilenebilir enerji kurulu gücünde dünyada 12’nci, Avrupa’da 5’inci sırada. Türkiye bu ivmeyi Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanı (YEKA) projelerinde sürdürmeye kararlı. Bu yıl içinde 2200 megavatı güneş, 850 megavatı rüzgar olmak üzere 3050 megavatlık yeni YEKA yarışmaları gerçekleştirilecek.

Yenilenebilir enerji kurulu gücünün son 20 yılda yaklaşık 4,5 kat arttığına dikkati çeken Dönmez, geçen yıl kurak mevsime rağmen elektriğin yüzde 36’sının yenilenebilir kaynaklardan üretildiğini ve ocak sonu itibarıyla 53 bin 787 megavat kurulu güce ulaşıldığını bildirdi.

ÜRETİLEN ELEKTRİĞİN %13’Ü RÜZGAR VE GÜNEŞTEN

Dönmez, özellikle güneş ve rüzgarda YEKA modeliyle önemli başarılar elde edildiğini belirterek şöyle devam etti: “Güneş kurulu gücümüz 7 bin 881 megavata yükseldi. Bugün ise Türkiye’nin tamamına yayılan, yerli ekipman kullanımında yüzde 70-75’lere ulaşan, yurt dışına ihracat ve danışmanlık yapan bir sektörden bahsediyoruz. Türkiye’de 10 yıl içinde üretimden teknolojisine kadar bu denli hızlı bir yükseliş gösteren çok az sektör vardır. Rüzgarda da benzer bir eğilime sahibiz. Rüzgar kurulu gücümüz bugün 10 bin 683 megavata ulaştı. Sadece rüzgardan elektrik üretimimiz geçtiğimiz yıl yüzde 10,6 olarak gerçekleşti. Yine 2021 yılı içinde rüzgarın tek başına günlük elektrik üretiminin yüzde 20’sinden fazlasını karşıladığı günler oldu. Geçen yıl rüzgar ve güneşin toplam elektrik üretimindeki payı yüzde 13,4 oldu. Bu ivmeyi YEKA projelerimizle sürdürmeye kararlıyız. İnşallah bu yıl içinde 2200 megavatı güneş, 850 megavatı rüzgar olmak üzere 3050 megavatlık yeni YEKA yarışmalarımızı gerçekleştireceğiz.”

Güneş ve rüzgar yatırımlarına KDV ve gümrük vergisi istisnası uygulandığına işaret eden Dönmez, “Bu süreci daha da ileri taşıyacak yeni düzenlemeler de inşallah kısa süre içinde devreye girecek. Güneş ve rüzgar enerjisinden elektrik üreten lisanssız faaliyetler dördüncü bölge desteklerinden yararlanabilir hale gelecek. Böylece yatırımcılarımıza KDV ve gümrük vergisi istisnasının yanı sıra yüzde 30 oranında vergi indirimi ve 6 yıl boyunca da sigorta prim işveren desteği sağlamış olacağız.” diye konuştu.

Dönmez, lisanssız üretim için sağlanan teşvik ve desteklerin arttığını dile getirerek şunları kaydetti: “Önümüzdeki 5-10 yıl içinde birçok tüketici aynı zamanda üretici konumuna geçecek. Sadece bireyler değil sanayi tesisleri, üniversiteler, kamu kurumları, tarımsal işletmeler, belediyeler gibi pek çok kurum ve kuruluş şimdiden bu alana yatırım yapmaya başladı. Üstelik bireyler ve kuruluşlar ürettikleri elektriğin öz tüketim fazlasını şebekeye satarak buradan bir gelir kalemi de elde edebilirler. Türkiye’de bu konuda ciddi bir birikim ve altyapı var. İnanıyorum ki önümüzdeki birkaç yıl içinde Türkiye’nin çatı ve cephelerinde daha fazla güneş paneli göreceğiz. Enerjide yurt içindeki fiyat artışının etkilerini en aza indirmenin enstrümanlarından biri de daha çok yerli ve yenilenebilir kaynakların sisteme dahil edilmesi. O zaman yurt dışındaki bu fiyatların etkisi daha azalmış olacak.”

AVRUPA’NIN HEDEFİ RÜZGARDAN DAHA ÇOK YARARLANMAK

Avrupa Rüzgar Enerjisi Birliği WindEurope Üst Yöneticisi Giles Dickson, “2020’de Avrupa’da rüzgar enerjisinde yeni rekorlar kırıldı. Avrupa’nın elektrik üretiminin yüzde 16’sı rüzgardan geldi.” dedi. Dickson, rüzgar enerjisinin diğer kaynaklara göre daha ucuz olduğunu ve Avrupa’da kurulumu tamamlanan her bir türbinin 10 milyon avroluk ekonomik büyüklüğü harekete geçirdiğini dile getirdi.

Avrupa’nın 2030’a kadar iklim hedefleri doğrultusunda yıllık 30 gigavat rüzgar enerjisi kurulumunu gerçekleştirmeyi hedeflediğini anımsatan Dickson, şöyle konuştu: “Mevcutta yıllık 15 gigavat seviyesinde kurulum yapmaya müsait bir yapımız var. Ruhsatlar şimdilik buna müsaade ediyor. Ruhsatlandırma süreci ise oldukça uzun ve karmaşık. Bu sebeple, Avrupa’nın rüzgar enerjisinin potansiyelinin sadece yarısını ortaya çıkardığını görebiliyoruz. Avrupa’da ruhsatlandırma ile ilgili sürecin çözülmesi daha fazla rüzgar enerjisinin sisteme dahil edilmesine ve yatırımların önünün açılmasına yardımcı olacak. Küresel boyutu olan Avrupa rüzgar endüstrisinde birçok ülkeden ürün ve teknolojiyi alıyoruz, ihraç ediyoruz. Bu bağlamda Avrupa’nın ihtiyaç duyduğu materyaller Avrupa dışında üretilen her yerden alınabiliyor. Çin ticari anlamda anahtar ülkelerden biri ancak tek ülke değil. Türkiye son dönemde oldukça rekabetçi bir rüzgar enerjisi endüstrisini başarıyla oluşturdu. Başarısının ardında rüzgar enerjisi ekipmanlarının yerli olarak üretilmesi bulunuyor.”

TÜRKİYE’DE BÜYÜK FIRSAT VAR

Dickson, Türkiye’de rüzgar ekipmanı üretimine Avrupa’dan ve diğer yabancı ülkelerden yatırım yapıldığına dikkati çekerek, “3 bin 580 şirket Türkiye’nin rüzgar enerjisi sektöründe aktif olarak faaliyet gösteriyor. 25 bin kişi rüzgar enerjisi ile ilgili direkt ya da dolaylı olarak istihdam ediliyor. Bu harika bir organizasyon. Avrupa, bu alanda ekip- manların çoğunu Çin’den alıyor. Rüzgar enerjisi ekipman ithalatını çeşitlendirmek isteyen Avrupa için Türkiye önemli bir ticaret ortağı olarak görülüyor. Türkiye’nin kıyı şeritlerindeki rüzgar potansiyelini kullanması ve deniz üstü rüzgar kapasitesini canlandırması yatırımcılar için fırsatlar oluşturacak ve istihdam için yeni kapılar açacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.

AVRUPA’DA RÜZGAR ENERJİSİ HIZ KESMEYECEK

Avrupa ülkelerinin 2022-2026 yıllarında 116 gigavat rüzgar enerjisi kapasitesini elektrik sistemine dahil ederek, bu alanda kurulu gücünü 352 gigavata ulaştırması bekleniyor. WindEurope tarafından hazırlanan “Realist Beklenti Senaryosu”na göre, Avrupa ülkelerinin iklim değişikliği ile mücadele planları ve ulusal politikaları çerçevesinde rüzgar enerjisi kurulu gücünü 2026’ya kadar her yıl ortalama 23,1 gigavat artırması gerekiyor.

2026’ya kadar rüzgarda ilave edilecek kapasitenin yüzde 76’sını karasal rüzgar santralleri, kalan kısmını da yüzer ve sabit deniz üstü (offshore) santraller oluşturacak.

Bu dönemde en fazla kurulumu Almanya’nın gerçekleştirmesi bekleniyor. Almanya’nın 2022-2026 döneminde 25,1 gigavat kurulu gücü elektrik sistemine dahil etmesi beklenirken, bunun 19,7 gigavatının karasal rüzgar santrallerinden oluşması bekleniyor.

Birleşik Krallık’ın 15,2 gigavat kurulu rüzgar gücünü sistemine dahil etmesi bekleniyor, bunun 10,8 gigavatının deniz üstü (offshore) rüzgar santralleri olması öngörülüyor.

Böylelikle, Avrupa ülkelerinin 2022- 2026 döneminde 116 gigavat rüzgar enerjisi kapasitesini elektrik sistemine dahil ederek, bu alanda kurulu gücünü 352 gigavata ulaştırması bekleniyor.

Senaryoya göre, söz konusu dönemde Fransa 12,2 gigavat, İspanya 10,3 gigavat ve İsveç’in 7,5 gigavat rüzgar gücünü sistemine dahil edeceği tahmin ediliyor.

TÜRKİYE, AB DIŞINDAKİ EN BÜYÜK RÜZGAR PAZARI

Geçen yıl 1,4 gigavat kurulu gücü sistemine dahil ederek 2016’daki rüzgar enerjisi kurulum rekorunu kıran Türkiye, geçen yıl tek türbinde 5,1 megavat kapasiteye ulaşarak Avrupa’nın en yüksek kapasitesine sahip türbinlerini kullanan ülkelerden biri oldu.

Türkiye, senaryoya göre 2026’ya kadar yaklaşık 6 gigavat kurulu gücü sistemine dahil ederek AB üyesi olmayan en büyük rüzgar enerjisi pazarı haline gelecek.

GÜNEŞ VE RÜZGAR ENERJİSİ YATIRIMLARINA YENİ TEŞVİK GETİRİLDİ

Güneş ve rüzgar enerjisinden elektrik üretilmesine yönelik yatırımlara Türkiye teşvik sunuyordu. Hükümet yeni düzenlemeler yaparak teşvikleri genişletip yatırımları daha da artırmak istiyor. Bu kapsamda, işletmelerin kendi tüketimleri için yapacakları lisanssız enerji yatırımlarına en az 4’üncü bölge teşviki sağlanacak. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, “Bu desteklerimizle hem karbon salımı azalacak hem de enerji maliyetleri düşecek. Böylece yatırımcılarımızın rekabet gücü artacak.” ifadesini kullandı.

Sanayi ve Teknoloji Bakanı, Resmi Gazete’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla yayımlanan Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar değişikliğinin önemine dikkat çekti. Mustafa Varank, güneş ve rüzgar enerjisinden elektrik üretilmesine yönelik yatırımların halihazırda genel teşvik sistemi çerçevesinde desteklendiğini söyledi. Varank, “Bu yatırımlara KDV istisnası ile gümrük vergisi muafiyeti desteği sağlamaktaydık.” dedi. Söz konusu yeni kararla mevzuatta değişikliğe gidildiğini belirten Varank, şunları kaydetti: “Bu değişiklikle lisanssız faaliyet kapsamında ve bağlantı anlaşmasındaki sözleşme gücüyle sınırlı olmak kaydıyla güneş ve rüzgar enerjisinden elektrik üretilmesine yönelik yatırımların faiz veya kar payı desteği hariç olmak üzere en az 4’üncü bölgedeki desteklerden yararlanmasının önünü açıyoruz. Yatırımcılar, yatırımın bulunduğu yere bağlı olarak 5 ve 6’ncı bölge teşviklerinden de faydalanabilecek.”

AMAÇ YENİLENEBİLİR ENERJİYİ TERCİH ETMELERİNİ SAĞLAMAK

Varank, bu yeni düzenlemeyle yatırımcı- lar için KDV istisnası ve gümrük vergisi muafiyetine ilave olarak vergi indirimi getirdiklerine işaret ederek yatırımcıların sigorta primi işveren hissesi desteğinden de faydalanabileceğini aktardı.

Yapılan bu revizyonla firmaların kendileri için ihtiyaç duydukları elektrik enerjisini yenilenebilir enerji kaynaklarından temin etmelerinin daha cazip hale geldiğini vurgulayan Varank, “Avrupa Yeşil Mutabakatı’na uyum çerçevesinde bu kararı aldık. Desteklerimizle ülkemizin alternatif enerji kaynaklarından daha fazla faydalanmasına ve işletmelerimizin sürdürülebilirliğine önemli katkı sağlamış olacağız.” değerlendirmesinde bulundu.

Varank, destek paketiyle firmaların yenilenebilir enerjiyi tercih etmelerini hedeflediklerinin altını çizerek, “Bu desteklerimizle hem karbon salımı azalacak hem de enerji maliyetleri düşecek. Böylece, yatırımcılarımızın rekabet gücü artacak.” ifadelerini kullandı.

5 MİLYAR DOLARLIK ENERJİ YATIRIMI YOLDA

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), Türkiye’nin yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik üretimindeki payını artıracak kritik bir karara imza attı. YEKA RES-3 ve YEKA GES-5 kapsamında duyurulan bağlantı kapasitelerinin revize edilmesinin ardından açığa çıkan 2 bin 787 megavatlık kapasitenin EPDK’ye bildirildiği belirtilen açıklamada, şunlar ifade edildi: “Kurul, söz konusu kapasitenin tahsis sürecini tamamladı. Ana kaynağı rüzgar veya güneş enerjisi olan tesislere ilişkin yapılacak elektriksel kurulu güç artış talepleri için toplam 784,75 megavat. Birden çok kaynaklı elektrik üretim tesisine dönüşüm taleplerine ilişkin başvuru talepleri için toplam 1322,82 megavat. Elektrik Piyasasında Lisanssız Elektrik Üretim Yönetmeliği’nin 5’inci maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi kapsamında lisanssız elektrik üretim faaliyetinde bulunmak üzere iletim seviyesinden yapılacak başvurular için toplam 680,13 megavat kapasite tahsisi yapıldı.”

Açıklamada değerlendirmelerine yer verilen EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz, rüzgar ve güneşte 2 bin 787 megavatlık yeni kapasite tahsis sürecini tamamladıklarını belirterek, “En geç 1,5-2 yıl içinde 5 milyar dolarlık yenilenebilir enerji yatırımını elbirliğiyle hayata geçireceğiz.” ifadesini kullandı.

Söz konusu kapasiteler için yapılacak başvuruların aylık bazda TEİAŞ’a bildirilerek metodolojide belirlenen usule göre bağlantı görüşü oluşturulacağını bildiren Yılmaz, şunları kaydetti: “İçinde bulunduğumuz süreçte yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının önemi her geçen gün daha da artıyor. Hep söylüyoruz, Türkiye’de yerli ve yenilenebilir enerjiye yatırım yapan asla pişman olmaz. Kurul olarak aldığımız bu kararla ülkemiz için kayda değer bir kapasitenin önünü açmış olduk. Şimdi top yatırımcıda, kolları sıvama vakti. En geç 1,5-2 yıl içinde bu yatırımların hayata geçeceğinden şüphemiz yok. Net sıfır karbon salımı hedefimize de katkı sağlayacak bu kararımızın sektörümüze ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum.”

RÜZGARDA REKOR

Türkiye Elektrik İletim A.Ş. verilerine göre, 1 Nisan Cuma günü Türkiye’de 834 bin 721 megavatsaat elektrik üretildi. Üretimin yüzde 22,67’si rüzgar santralleri kaynaklı oldu. İkinci sırada yüzde 15,81 ile linyit santralleri yer aldı. Üçüncü sırada bulunan doğal gaz santrallerinin üretimdeki payı ise yüzde 15,26 olarak hesaplandı. Böylece, Türkiye’de rüzgar enerjisinden üretilen elektrik 189 bin 258 megavatsaatle tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştı. Türkiye’nin elektrik kurulu gücü 100 bin 334 MW’a, rüzgâr enerjisi kurulu gücü ise 10 bin 861 MW’a ulaştı. Rüzgâr enerjisinin elektrik kurulu gücündeki payı da yüzde 10,8 oldu.

Türkiye, geçen yıl rüzgâr enerjisinde yaklaşık 1750 MW’la yıllık bazda tarihindeki en yüksek kapasite artışını gerçekleştirdi. Rüzgâr enerjisinde 10 bin MW kurulu gücüne ulaşılarak bu alanda bir eşik de aşılmış oldu. Türkiye’de geçen yıl devreye alınan elektrik kurulu gücünün yarısını rüzgâr enerjisi santralleri oluşturdu.

Ağırlıklı olarak lisanslı santrallerin bulunduğu Türkiye’de rüzgâr enerjisi kurulu gücünde 1728,3 MW’la İzmir lider durumda bulunurken aynı zamanda Türkiye’deki rüzgâr enerjisi kurulu gücünün yüzde 65’ine hizmet verebilecek bir konumda bulunuyor.

İzmir’in ardından Balıkesir 1358,3 MW, Çanakkale 895,5 MW, İstanbul 776,2 MW, Manisa 701,6 MW, Hatay 420,2 MW, Aydın 387,3 MW, Kırklareli 384,8 MW, Bursa 349,7 MW ve Afyonkarahisar 323,8 MW’la rüzgâr enerjisi kurulu gücü en yüksek ilk 10 şehir olarak sıralanıyor.

TÜREB: DIŞA BAĞIMLILIĞI AZALTACAK

Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB) Başkanı İbrahim Erden, enerjide dışa bağımlılığı azaltmak için yerli ve yenilenebilir kaynaklara daha fazla ağırlık verilmesi gerektiğini belirterek, “Kurulu gücümüzdeki her yüzde 1’lik yenilenebilir enerji artışı, 250 milyon dolarlık yabancı kaynak ithalatına engel olacak.” ifadesini kullandı.

Erden, geçen yıl enerji ve ham madde talebinin artmasıyla küresel tedarik zincirinde sıkıntılar yaşandığını belirtti. Rusya-Ukrayna Savaşı’nın da küresel emtia ve enerji maliyetlerinde olağanüstü artışlara yol açtığına işaret eden Erden, “Artan bu maliyetler hem dünya hem de ülkemizde enflasyon etkileri olarak iktisadi hayatımıza yansımakta. Ayrıca enerji arzında da kısa vadede önemli riskler ortaya çıkarmaktadır. Bu riskleri azaltmak ve yüksek tedarik maliyetleriyle tekrar karşılaşmamak için en doğru çözümünün yabancı kaynaklı petrol, kömür ya da doğal gaza bağımlılığımızı azaltarak rüzgar ve güneş gibi yerli ve yenilenebilir kaynaklara daha fazla ağırlık vermek olduğu kanaatindeyiz. Kurulu gücümüzdeki her yüzde 1’lik yenilenebilir enerji artışı, 250 milyon dolarlık yabancı kaynak ithalatına engel olacak ve cari açığın bu ölçüde azalmasını mümkün kılacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.

Erden, yenilenebilir enerji kaynak alanları ve benzeri kapasite ihalelerinin artırılması gerektiğini vurgulayarak, “Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması (YEKDEM) kapsamında 10 yılını tamamlamış yenilenebilir tesisler için en az 5 yıllık gönüllü ve yeni bir YEKDEM dönemi tanımlanması önerisini sunuyoruz. Bu şekilde yatırımcıların orta ve uzun vadeli finansal risklerinin güvence altına almasının sağlanmasına ve sürdürülen ekonomik mücadeleye destek olmalarına imkan sağlanabilecektir.” ifadelerini kullandı.

Ayrıca, bu yıl ve 2023’te rüzgar ve güneş enerjisi projeleri için en az 3 biner megavatlık kapasitenin açılması gerektiğini belirten Erden, bu kapasite artışlarıyla sektörün rahatlayacağını kaydetti.

DENİZ ÜSTÜ RÜZGAR ENERJİ SANTRALLERİ ARTIRILMALI

Türkiye, geçtiğimiz yıl Avrupa’da rüzgar enerji santrali (RES) devreye alarak en çok kurulu kara rüzgar enerjisi gücünü faaliyete geçiren 3’üncü ülke olurken karasal RES’lerin yanı sıra deniz üstü rüzgar enerji santrali (DRES) için de ciddi potansiyele sahip. Önümüzdeki dönemlerde Türkiye’de DRES proje çalışmalarının hızlanması bekleniyor.

DRES projelerinin elektrik üretiminin yanı sıra stratejik öneme sahip olduğunu söyleyen Denizüstü Rüzgar Enerjisi Derneği (DÜRED) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Durak, “Ülkemizde 4 noktada deniz üstü meteorolojik ölçümlere başlanması planlanıyor. Türkiye 2030 yılına kadar DRES kapasite hedefi koymalı.” dedi.

DRES projelerine, yenilenebilir enerji kaynakları ve arz güvenliğine katkısının yanında stratejik olarak da bakılması gerektiğini söyleyen Durak, “Karasal RES projeleri, ülkemizin boşta duran dağları ve bölgelerini ekonomiye kazandırdı. Aynı süreç denizlerimiz için de işleyecek. Sadece denizlerimizin altından değil, üstünden de faydalanma olanağını mümkün kılacak. Ayrıca, projelerde kullanılacak ekipman, montaj, gemi, nakliye, mühendislik gibi proje bileşenlerinin ülkemiz kaynak ve insan gücü tarafından sağlanmasıyla, diğer ülkelere know-how ve işgücünü ihraç edebilir.” değerlendirmelerinde bulundu.

POTANSİYELİN 3’TE 1’İ EGE BÖLGESİ’NDE

Durak, “Türkiye’de açık deniz rüzgar enerjisi potansiyelinin en fazla olduğu bölge rüzgâr hızlarının saniyede 9 metreye ulaşabildiği Ege Bölgesi’nin kuzeybatısında kalan alanlar. Bu bölge, 6 gigavat sabit, 19 gigavat yüzer olmak üzere toplam 25 gigavat potansiyele sahip. Bölgeyi, rüzgar hızı saniyede 7-8 metreye ulaşan Marmara ve Karadeniz Bölgeleri takip ediyor. Batı ve güney kısımlardaki tüm potansiyel sahalarla birlikte ise Türkiye’nin toplam açık deniz rüzgar potansiyeli 50 metreden daha az derinlikte 18 gigavat sabit, 50-1000 metre derinlikte de 57 gigavat olmak üzere toplamda yaklaşık 75 gigavat. DRES potansiyelimiz düşünüldüğünde, enerji kaynak çeşitliliği ve yenilenebilir kaynak olduğundan dolayı kullanılması gerekiyor.” diye konuştu.

Avrupa’da toplam kurulu güç 2020 yılı sonu itibarı ile 25 bin 14 megavat oldu. Avrupa ülkelerinde önümüzdeki yıllarda DRES projelerine ağırlık verileceği öngörülüyor. Avrupa ülkelerinin yanında Asya ve ABD’de de DRES projeleri gerçekleştiriliyor. Asya’da özellikle Çin, Tayvan, Japonya, Güney Kore ve Vietnam’da projeler geliştiriliyor.

YÜZDE 65‘İ YERLİ ÜRETİM

Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB) Üyesi Ebru Arıcı, Türkiye’de rüzgârda kurulu gücün 11 bin megavat düzeyine ulaştığını belirterek, “İklim değişikliği, sınırda karbon vergisi düzenlemesi ve sanayicinin enerji maliyetleri açısından destekler önemli. 2022 yılının, lisanssız rüzgâr enerjisi yatırımlarının yılı olmasını umuyoruz. Yerli ve millî rüzgâr enerjisinde her ölçekte yatırım, elektrik arz probleminin çözümüne yaklaştıran bir adımdır. Geçen yıl rüzgâr projelerimiz yüzde 37,4 kapasiteyle, toplam elektriğin yaklaşık yüzde 10’unu üretti. Yapmamız gereken, kurulu gücümüzü daha ilerilere taşımak.” ifadelerini kullandı. Türkiye’nin, Avrupa’nın en büyük 5’inci ekipman üreticisi konumuna geldiğini de söyleyen Arıcı “Kanattan kuleye, jeneratörden bağlantı elemanlarına kadar bir türbinde bulunan binlerce bileşenin yüzde 65’i Türkiye’de üretiliyor. Üretimin yüzde 70’i ihracata yönelik. Mesela Azerbaycan 105 megavatlık rüzgâr projesi istiyor. İhale bu yıl yapılacak. Şu anda Türk yatırımcılar buna çalışıyor.” şeklinde konuştu. EPDK, geçtiğimiz günlerde RES ve GES projeleri kapsamında 2787 megavatlık kapasite tahsis sürecini tamamlamıştı. Başkan Mustafa Yılmaz ‘2 yılda 5 milyar dolarlık yenilenebilir enerji yatırımını hayata geçireceğiz’ demişti.” şeklinde konuştu.

DAHA ÇOK GÜNEŞİMİZ VAR; AMA ALMANYA BİZDEN ÖNDE

Yenilenebilir Enerji Yatırımcıları Derneği (GÜYAD) Başkanı Cem Özkök, yatırımların son dönemde yavaşladığına dikkat çekiyor. 2009 yılından itibaren Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması’nın (YEKDEM) döviz bazında uygulandığını ve bu süreçte rüzgârda, güneşte ve jeotermalde Türkiye’nin çok hızlı yatırımlar yaptığını belirten Özkök’e göre bu mekanizmanın yakın zamanda Türk Lirası’na dönmesinden sonra yatırımlar aniden hız kesti.

Özkök’e göre Türkiye, yenilenebilir enerji alanındaki potansiyelini tam anlamıyla kullanamıyor. Türkiye’nin yılda 5 bin megavat güneş, 5 bin megavat da rüzgâr kapasitesi eklemesi gerekiyor. Almanya’nın Türkiye’ye göre 3 kat daha az güneş ışınımına sahip olduğunu ancak 60 bin megavatı aşan güneş enerjisi gücüne sahip olduğunu hatırlatan Özkök, “Yaşadığımız enerji sorunu ortada. Enerji bütün ülkeler için büyük bir problem. Elimizde güneş gibi bir şans var. Yakın zamanda tükettiğimiz elektriğin yarısını buradan sağlayabiliriz. Çok yüksek potansiyelimiz var. Artık harekete geçmemiz şart.” dedi.

Cem Özkök hem yeni yatırımların hızlandırılması gerektiğini hem de şebeke yatırımları için acil eyleme geçilmesi gerektiğini bildiriyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen enerjinin çok değerli olduğunu hatırlatan Özkök, “Bizim bu şebekeyi güçlendirmemiz lazım. Gerekirse bunu yatırımcılar ile devlet beraber yapsın. Kışın yaşanan doğalgaz krizinin sanayiyi nasıl etkilediğini gördük. Sanayiciden üretimi azaltılması istendi. Şimdi bizim daha fazla güneş santralimiz, daha fazla rüzgâr santralimiz, olsa bunun önüne kısmen geçebilirdik.” dedi.

3580 TÜRBİN VAR

Türkiye’de 269 adet rüzgar enerjisi santrali mevcutken, bu santrallerde yer alan yaklaşık olarak 3 bin 580 adet rüzgar enerjisi türbini bulunuyor. Rüzgar enerjisi santrallerinin kurulmaya devam edilmesiyle istihdamın artacağı belirtiliyor. Ülke Enerji İş Geliştirme Direktörü Mustafa Aydın, Türkiye’de rüzgar enerjisinin çok kritik bir öneme sahip olduğunun altını çizerek, “Rüzgar enerjisi üretiminde herhangi bir dışa bağımlık söz konusu değil. Türkiye yıllık enerji tüketiminin önemli bir kısmını yurtdışından temin ettiği doğalgazın elektriğe dönüşümüyle veya yerli fosil, verimi düşük yakıtlarla karşılıyor. Bunlar, enerjinin üretim maliyetlerini yükselten konular arasında yer alıyor.” dedi.

Türkiye’de termik santral ve barajların daha çok ön planda yer aldığını aktaran Aydın, “Rüzgar enerjisi daha çok önemli olmasına rağmen çok fazla bilinmiyor. Coğrafyamızın her tarafına yayılmış 269 tane rüzgar enerjisi santrali mevcut. Bu santrallerin her birinde rüzgar enerjisi türbinleri bulunuyor. Türkiye’de 3 bin 580 adet rüzgar enerjisi türbini bulunuyor. Bu türbinlerden üretilen enerji yaklaşık 10 gigavat kapasitesine sahip. Bu kapasite Türkiye’de tüketilen toplam enerjinin yaklaşık yüzde 10-11’ine tekabül ediyor.” diye konuştu.

Mevcut santrallere yakın bir zamanda yenilerinin ekleneceğini belirten Aydın, Türkiye’de üretilen rüzgar enerjisinin direkt ülke şebekesine aktarıldığını ifade etti. Aydın, Türkiye’de üretilen rüzgar enerjisinin hem sanayide hem de tüketici tarafından kullanımda doğrudan arz edilebildiğini kaydetti. Aydın, “Potansiyele bakıldığında ise iki ayakta değerlendirmek lazım. Rüzgar enerjisi santralleri hem karada hem denizde kurulabiliyor. Türkiye’de şu anda deniz üstü rüzgar santrali mevcut değil. Türkiye’deki rüzgar enerji santrallerinin tamamı karada bulunuyor. Dolayısıyla karada üretilen yıllık 10 gigavat kapasite aslında toplam kapasitenin yüzde 20’sine tekabül ediyor. Türkiye’de son değerlendirmelere göre karada yıllık 50 bin megavatın üzerinde rüzgar enerjisi potansiyeli mevcut. Denizde ise yine bir bu kadar kapasite değerlendirmesi mevcut. Her ikisini değerlendirdiğimizde yaklaşık yıllık 100 gigavat rüzgar enerjisi potansiyeli mevcut. Bunun ise sadece 10 gigavatı kurulu durumda.” açıklamalarında bulundu.

“MEVCUT KURULU RÜZGAR ENERJİSİ KAPASİTEMİZİN YÜZDE 10’U 2021 YILINDA KURULDU”

Son yıllarda rüzgar enerjisi alanında Türkiye’nin önemli ataklarının olduğunu dile getiren Aydın, “Mevcut kurulu rüzgar enerjisi kapasitemizin yüzde 10’u 2021 yılında kuruldu. Böyle bakıldığında hızımız ülke olarak çok yavaş değil ancak potansiyelimizin gerisindeyiz. Rüzgar enerji santralleri kurulmaya devam ettikçe istihdam da artacak. Rüzgar türbininin kulesi çok önemli bir bileşen. Türkiye’de yüzde 100 yerli üretim yapan kule fabrikalarımız var.” ifadelerini kullandı.

ÜLKEMİZİN ENERJİ İHTİYACININ ÖNEMLİ BİR KISMINI YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARINDAN ELDE ETMEK MÜMKÜN

Yenilenebilir Enerji Araştırmaları Derneği (YENADER) Başkan Yardımcısı Ali Karaduman ülke olarak elektrik üretiminin önemli bir kısmını yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlamanın mümkün olduğunu söyledi. Sürekli artan enerji talebi karşısında mevcut kaynakların yetersizliği ve temiz enerji arayışının elektrik üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarını ön plana çıkardığını vurgulayan YENADER Başkan Yardımcısı Ali Karaduman konu hakkında şu açıklamalarda bulundu: “Yaklaşan enerji krizleri karşısında güçlü durabilmek ve enerji ihtiyacımızı yerli ve milli kaynaklarla karşılamak için yenilenebilir enerji kaynaklarına daha çok yönelmemiz gerekiyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimi için Yeşil Mutabakat Eylem Planı kapsamında yeşil finansman desteğinin verilmesi bu alandaki yatırımların önünü açacaktır. Ülke olarak yenilenebilir enerjide büyük potansiyele sahibiz. İhtiyacımız olan enerjinin büyük bir kısmını yerli ve milli kaynaklarla elde edebilmek mümkün. Teşvikler artırılarak bu konuda yapılacak desteklerle elektrik üretiminin önemli bir kısmını yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlayabiliriz.”

Türkiye’nin yenilenebilir enerjiden elektrik üretiminde yeni bir rekor kırdığını belirten YENADER Başkan Yardımcısı Ali Karaduman şöyle konuştu: “Ülkemizin 10 Nisan pazar günü toplam elektrik üretiminde Hidroelektrik Santralleri’nin payı yüzde 39’a çıktı. Ulaşılan bu rakam son ayların en yüksek üretimi olurken, Rüzgar Enerjisi Santrallerinden elektrik üretiminin payı ise yüzde 19’a çıktı. Toplamda yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimi ise %70,3’lük rekor bir orana ulaşmış oldu. Tüm bu güzel gelişmeler bizlere ülkemizin bu alandaki potansiyelini bir kez daha gösterirken, enerjide dışa bağımlılığı azaltmamızın, yaklaşan krizler karşısında güçlü kalabilmemizin kritik çözümünün yenilenebilir enerji kaynaklarından geçtiğini verilerle birlikte ortaya çıkarıyor.”

TÜRKİYE’NİN GÜNEŞ ENERJİSİ KURULU GÜCÜ 8 BİN MEGAVAT

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Abdullah Tancan, Türkiye’nin güneş enerjisinde kurulu gücünün yaklaşık 8 bin megavata ulaştığını açıkladı. Geçen yıl yenilenebilir kaynaklı elektrik üretiminin 118 bin 514 gigavatsaate ulaştığını aktaran Tancan, “Sürdürülebilir ve temiz enerji anlayışıyla yenilenebilir enerjide kurulu gücümüz bugün 53 bin 894 megavata geldi ve toplam kurulu güç içindeki payı yüzde 54’e ulaştı. Temiz ve tükenmeyen enerji kaynaklarımızın en önemlilerinden biri güneş enerjisi. 8 yıl öncesine kadar şebekeye bağlı hiçbir güneş santralimiz yoktu. Güneş enerjisi kurulumları 2014’te 40,2 megavatla başladı. Son dönemdeki artışlarla 2022 Şubat sonunda güneş enerjisi kurulu gücümüz 7 bin 953 megavata ulaştı.” diye konuştu.

Güneş enerjisi kurulu gücünün Türkiye’nin toplam elektrik gücündeki payının yüzde 8’e, yenilenebilir enerji kurulu gücü içindeki payının ise yüzde 14,8’e yükseldiğini belirten Tancan, Türkiye’nin güneş enerjisi kurulu gücünde Avrupa’da 8, dünyada 16’ncı sırada olduğunu söyledi.

Güneş enerjisi kapasitesinin artırılmasına yönelik yapılacak yarışmalara da değinen Tancan, “Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları (YEKA) GES-4 yarışmaları toplam 1000 megavat bağlantı kapasitesinin tahsisine ve halihazırda YEKA olarak ilan edilmiş olan Niğde-Bor, Hatay Erzin ve Şanlıurfa-Viranşehir YEKA’da 50 ve 100 megavat kapasiteler halinde 15 adet güneş enerjisi santralinin kurulumuna yönelik olarak planlandı.” şeklinde konuştu.

GES’E 5 MİLYAR DOLAR DOLARLIK YENİ YATIRIM DOPİNGİ

Güneş Enerjisi Sanayicileri ve Endüstrisi Derneği (GENSED) Asbaşkanı Tolga Murat Özdemir, “Türkiye GES’te yatırım merkezi olacak. Cumhurbaşkanımızın sektörümüze yönelik yeni teşvik ve desteklerinin ardından Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun geçtiğimiz günlerde açıkladığı, GES Sektörünün önünü açıcı nitelikte bir dizi karar sektörümüz açısından çok sevindirici. Yeni kararlar çerçevesinde güneş ve rüzgar enerjisi yatırımları için 2787 MW’lık kapasitenin EPDK’ya bildirilmesi, sektöre yeni yatırımcılar ve üreticiler kazandıracak. Ülkemiz yeni yatırımlarla, uluslararası alanda çok daha efektif hale gelecektir. Sektörümüze hem yeni bir soluk hem de yeni bir bakış açısı getirecek yeni kararlar, Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığını azaltacaktır.’’ diye konuştu.

‘’TÜRKİYE GES SEKTÖRÜ ULUSLARARASI BİR MARKA OLMA YOLUNDA İLERLİYOR’’

Güneş enerjisi yatırımcılarına sağlanacak vergi istisnası ve prim desteği gibi teşviklerin sektörde yatırımları artıracağına inandıklarını kaydeden GENSED Asbaşkanı Özdemir, EPDK’nın rüzgar ve güneş enerjisi yatırımları için yeni kapasite kararı ile sanayiciler ve tarımsal sulama abonelerinin lisanssız elektrik üretim yatırımlarının sözleşmedeki güçlerinin iki katına kadar ulaşabileceğine yönelik kararların, sektörde büyük sevinçle karşılandığını söyledi. Özdemir, güneş ve rüzgar enerjisi yatırımcılarına KDV istisnası ve gümrük vergisine ilave olarak yüzde 30 oranında vergi indirimi ve 6 yıl boyunca sigorta prim işveren hissesi desteği sağlanacak olmasının sektörü oldukça rahatlattığını belirtti.

GENSED Asbaşkanı Tolga Murat Özdemir şunları söyledi: ‘’Lisanssız güneş enerjisi üretimi konusunda alınan son kararlar da Türk GES sektörünün cazibesini daha da artıracak. Özellikle lisanssız güneş enerjisi üretimi adına çok sevindirici gelişmeler var. Kararlar, Türkiye’nin en büyük ticaret partneri olan Avrupa Birliği’nin Yeşil Mutabakat kapsamında sınırda karbon vergileri uygulamaya hazırlandığı bir dönemde sanayi işletmeleri için müjde anlamına geliyor. Ülkemizde güneş enerjisi yatırımları her geçen gün çok daha cazip hale geliyor.”

KONYA GÜNEŞTE ÖNDE

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verilerine göre, Türkiye’nin elektrik kurulu gücü mart sonu itibarıyla 100 bin 334 megavata, güneş enerjisi kurulu gücü ise 8 bin 29 megavata ulaştı.

Güneş enerjisinde 2014’te 40 megavat olan kurulu güç, yaklaşık 8 yılda 8 bin megavatı geçerek bu alanda bir eşik de aşılmış oldu. Güneş enerjisinin Türkiye’nin elektrik kurulu gücündeki payı da yüzde 8’e ulaştı.

Ağırlıklı olarak lisanssız santrallerin oluşturduğu güneş enerjisi kurulu gücü “dağıtık” yapısıyla öne çıkarken, Türkiye’nin 78 ilinde irili ufaklı güneş enerjisi santralleri bulunuyor.

Konya, 1167,50 megavatla güneş enerjisinde en yüksek kurulu güce sahip il. Bunu, 415,8 megavatı bulan kapasitesiyle Ankara, 383,5 megavatla Şanlıurfa, 346,5 megavatla Kayseri ve 306,9 megavatla İzmir takip ediyor. Kahramanmaraş 264,7 megavat, Gaziantep 260,8 megavat, Afyonkarahisar 252,3 megavat, Antalya 241,7 megavat ve Manisa 234,8 megavatla güneş enerjisinde kurulu gücü en yüksek ilk 10 şehir arasında yer alıyor.

Mersin 217,5 megavat kurulu güçle bu illeri izlerken, Türkiye’nin 20 ilinde 100-200 megavat, 9 ilinde de 50-100 megavat arasında güneş enerjisi kapasitesi bulunuyor. Güneş enerjisinde 18 şehirdeki kapasiteler 10-50 megavat arasında değişirken, 20 şehirde 10 megavat ve altında güneş enerjisi kurulu gücü mevcut. Rize, Hakkari ve Artvin ise Türkiye’de güneş enerjisi kapasitesinin bulunmadığı üç il olarak öne çıkıyor.

3,5 MİLYON GÜNEŞ PANELİ

Kalyon – YEKA Karapınar Güneş Enerjisi Santrali Projesi, Türkiye’nin yerli teknolojiyle hayata geçirilmiş ilk, Avrupa’nın en büyük, dünyanın ise sayılı büyük enerji santrallerinden.

Kurulu gücü 628 megavata ulaşan santralde, 812 bin 303 megavat saatlik üretim gerçekleştirildi. Toplam kurulu gücü 1300 megavata ulaşması planlan santralde, 3,5 milyon güneş panelinin kullanılması hedefleniyor. Proje tamamlandığında 2 milyon kişinin elektrik ihtiyacı bu santral- den karşılanacak ve Türkiye’nin elektrik üretiminde güneş enerjisinin payı yüzde 20’ye çıkacak.

Kalyon Enerji İcra Kurulu Üyesi Ersan Tüfekçi, yaptığı açıklamada, proje tamamlandığında santralin dünyanın sayılı güneş enerjisi üretim tesislerinden biri olacağını belirtti. Tüfekçi, şöyle konuştu: “Küresel piyasalarda yaşanan doğalgaz krizi ve artan petrol fiyatları enerjide dengeleri değiştirmeye başladı. Bu yaşa- nan gelişmeler, yenilenebilir enerjiye olan ilgiyi de artırdı. Dolayısıyla son dönem- lerde peş peşe açıklanmakta olan teşvik paketleriyle özellikle konut ve sanayi tesislerindeki çatı uygulamalarında güneş enerjisinin yaygınlaştırılması hedeflenmektedir. Artan doğalgaz fiyatlarına alternatif bu hamleler fiyatların dengeli hale getirilmesi için yapılıyor. Sektör olarak talebin artmasından memnunuz. Yerli piyasada hareketliliği hissediyoruz, talepleri görüyoruz.”

Kalyon Enerji İcra Kurulu Üyesi Dr. Murtaza Ata, proje tamamlandığında, yıllık 2 milyon ton karbon emisyonunun önleneceğini dile getirdi. Sürdürülebilir, yenilenebilir yatırımlarının artmasında yeşil tahvil piyasasının büyük bir potansiyel sunduğunu da belirten Dr. Murtaza Ata, “Türkiye, temiz enerji, elektrikli ve hibrit araçlar, temiz su ve karbon emisyonlarını azaltacak yatırımların artışı için yeşil tahvil ihracını teşvik etmeyi amaçlıyor. Türkiye için bir diğer güçlü alternatif de çatı üstü güneş enerjisi yatırımları gibi bireysel yenilenebilir yatırımların yaygınlaşmasını desteklemek için finansman ürünleri geliştirmek. Kurumsal işletme ve finansal kurumların bu tür finansman ürünlerine katılarak karbon nötrlük hedeflerine ulaşmak için bu küçük yatırımları desteklemeye istekli olacaklarını düşünüyorum.” değerlendirmesinde bulundu.

GÜNEŞ ENERJİSİNİN PAYI YÜZDE 20’YE ÇIKACAK

TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Baş- kanı Ziya Altunyaldız, Karapınar Güneş Enerjisi Santrali’nin (GES) yeşil kalkınma devrimine karbon emisyonunu azaltarak katkı sağlayacağını bildirdi.

Kurulu gücün 628 megavata ulaştığı Karapınar santralinde, 812 bin 303 megavatsaatlik üretimin gerçekleştirildiğini aktaran Altunyaldız, toplam kurulu gücü 1300 megavat olacak santralde, 3,5 milyon güneş panelinin kullanılacağını anımsattı.

Altunyaldız, Karapınar GES’in tamam- landığında 2,5 milyon kişinin elektrik ihtiyacını karşılayacağını belirterek, “Türkiye’nin ve Avrupa’nın en büyüğü, dünyanın ise 5’inci büyük güneş enerjisi santrali olacak Karapınar GES tamamlandığında ülkemizin yenilenebilir enerji potansiyelinde önemli bir eşik atlamamıza katkı sağlayacak. 2 bin 600 futbol sahası büyüklüğünde bir alan üzerine kurulu Karapınar GES, tamamlandığında ülkemizin elektrik üretiminde güneş enerjisinin payını yüzde 20’ye çıkaracak.” diye konuştu. Karapınar GES ile elektrik üretiminin sürdüğünü vurgulayan Altunyaldız, şöyle devam etti: “Bugün itibarıyla yaklaşık 600 megavata ulaşan santralimiz 2022 sonunda ise 1348 megavat kurulu güce ulaşacak. Güneş enerjisi panelleri mühendislerimizce topraklarımızda üretiliyor. Karapınar GES’i toplamda 3,5 milyona ulaşacak yerli ve milli güneş enerjisi panelleriyle donatıyoruz. Nitelikli beşeri sermayeye de kucak açan önemli bir yatırımımız. Toplamda 3 bin kişilik yüksek nitelikli istihdamı ortaya çıkarıyoruz. Karapınar GES tamamlandığında yıllık 2 milyon tonun üzerinde karbon emisyonunun önüne geçeceğiz. Böylesine büyük bir yatırımla hem yaklaşık 2,5 milyon vatandaşımızın elektriğini Konya’mızdan karşılayacağız hem de ülkemizin yeşil kalkınma devrimine karbon emisyonumuzu azaltarak katkı sağlayacağız. Tarımın ve sanayinin merkezi Konya’mız şimdi de yeşil dönüşümün ve yenilenebilir enerjinin merkezi oluyor.”

ORMAN KÖYLERİNİN ENERJİSİ GÜNEŞTEN

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) Tarım ve Orman Bakanlığı ile ortaklaşa yürüttüğü yenilikçi bir proje sayesinde Türkiye genelindeki orman köyleri güneş enerjisinin faydalarından yararlanıyor. Bugüne kadar bu proje sonucunda 36 farklı ildeki orman köylerinde 806 hanenin çatısına güneş enerjisinden elektrik üreten solar fotovoltaik (PV) sistemler kuruldu. 2021 yılının sonunda, kurulan tüm bu sistemlerde toplam 1.5 MW elektrik üretim kapasitesine erişildi. Projenin 2022 yılında tamamlanmasına kadar toplam elektrik üretiminin 5 MW kapasiteye erişmesi bekleniyor.

Türkiye’de kırsalda yaşayan düşük gelirli hane halklarına yönelik ulusal çaptaki ilk güneş enerjisinden elektrik üretim projesi olan bu girişim, birçok fayda sağlıyor. Örneğin, Türkiye’nin en düşük gelirli gruplarından biri olan ve orman köylerinde (orman içi veya bitişiğinde) yaşayan nüfusun yüzde 9,6’sını oluşturan bireyler için enerji giderlerinde tasarruf imkânı yaratıyor. Aynı zamanda iklim değişikliğine yol açan karbon emisyonlarını azaltıyor.

Güneş enerjisi sistemlerini gelir seviyesi düşük köylüler için ekonomik ve çekici kılmak amacıyla gerekli sürdürülebilir yasal, finansal ve kurumsal mekanizmaların geliştirilmesi kilit önem taşıyor. Bu hedef doğrultusunda çalışmalar Tarım ve Orman Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü (OGM) Orman ve Köy İlişkileri Dairesi Başkanlığı (ORKÖY) ile birlikte yürütülüyor. Proje ortakları arasında ayrıca özel sektörden güneş enerjisi paneli üreticileri ve kurulum firmalarını bir araya getiren Uluslararası Güneş Enerjisi Topluluğu – Türkiye Bölümü (GÜNDER) de yer alıyor. Girişim için 3,8 milyon ABD Doları tutarındaki ilk finansman, Küresel Çevre Fonu (GEF) tarafından UNDP aracılığıyla sağlandı ve 45 milyon ABD Doları da Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinden geldi.

Kırsal kesimdeki haneler, güneş enerjisinden elektrik üretimi sistemleri kurmak için Orman Genel Müdürlüğü’nün uygun kredilerine başvurabilir. Proje, Konya ve Afyon olmak üzere iki ilde ulusal elektrik şebekesine bağlantılı saha tipi güneş enerjisi sistemleri işleten yenilenebilir enerji kooperatiflerinin kurulmasına da yardımcı oldu. Bu sistemler iki köyde 130 hanenin elektrik ihtiyacını karşılamakla kalmıyor, aynı zamanda fazla elektriği ulusal şebekeye satarak gelir elde ediyor. Proje kapsamında 36 ilde de, 83 farklı köyde 806 bireysel hane için çatı sistemleri kuruldu.

Projenin nihai amacı, güneş enerjisini Türkiye genelinde düşük gelirli hanelerin erişimine sunmak. Bu girişim, Türkiye, Paris Anlaşması kapsamındaki yükümlülüklerini ve 2053 yılına kadar “net sıfır” hedefine ulaşmak üzere verdiği taahhütlerini yerine getirmek için hareket ederken, UNDP’nin Türkiye’de yenilenebilir enerjiyi teşvik etmek, fosil yakıtlara bağımlılığı azaltmak, biyolojik çeşitliliği korumak ve iklim dostu politikaları desteklemek için yürüttüğü çabaların bir parçası.

KÖMÜR SAHALARININ GÜNEŞ POTANSİYELİ

Kömürün Ötesinde Avrupa (Europe Beyond Coal), Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN Europe), Greenpeace Akdeniz, WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), İklim Değişikliği Politika ve Araş- tırma Derneği, 350.org, Ekosfer ve Yuva Derneği için Solar3GW de güneş enerjisinin daha fazla kullanılması için çağrıda bulundu. Söz konusu kuruluşlar, “Kömür Sahalarının Güneş Potansiyeli” isimli bir rapor hazırladı. Rapora göre kömürlü termik santrallara kömür sağlayan açık maden ocakları güneş panelleri ile donatılırsa 6,9 milyon hanenin yıllık elektrik ihtiyacı karşılanabilir.

Raporda, Türkiye’de açık madencilik yapılan kömür sahalarında hayata geçirilebilecek güneş enerjisi kurulu gücüne ve elektrik üretim potansiyeline dair bir ön analiz yapıldı. Çalışma kapsamında, toplam kurulu gücü 10.495 MW olan 22 kömürlü termik santrala kömür sağlayan açık maden ocağı hesaplamaya dahil edildi. Saha alanları şöyle: Çan, Çan 2, Bolu-Göynük, Kangal, Seyitömer, Çayırhan, Orhaneli, Çatalağzı, Soma-B, Soma, So- ma-Kolin, Polat1, Tufanbeyli, Tunçbilek, Yatağan, Yeniköy, Yeniköy-Kemerköy, Çumra Termik, Çumra, Afşin-Elbistan A, Afşin Elbistan B, Silopi.

Kömür Sahalarının Güneş Potansiyeli raporunun ana çıktıları ve önerileri:
22 kömürlü termik santrala kömür sağlayan kömür sahalarına 189 MW kurulu gücünde güneş enerji santralı kurulabilir. Bu, Türkiye’nin şu anki güneş kurulu gücünün (7815 MW) %170 artması demektir.

Bu kurulu güçten üretilecek 0,79 GWh elektrik, 6,9 milyon hanenin yıllık elektrik ihtiyacını karşılayabilir. Yenilenebilir güneş enerjisi sayesinde yıllık 12,4 milyon ton CO2 emisyonunun önüne geçilebilir.

“EN HIZLI ADIM KÖMÜRDEN ÇIKMAK”

Kömürün Ötesinde Avrupa (Europe Beyond Coal) kampanyacısı Duygu Kutluay, küresel sıcaklık artışlarını 1,5 derece ile sınırlandırmak için en hızlı ve önemli adımın kömürden çıkmak olduğunu belirtti. Kutluay, “Avrupa’da 23 ülke ya elektrik üretimlerinden kömürü çıkardı ya da kömürden çıkış kararıyla kendilerine bir yol haritası hazırladı. Bu süreçte kullanılmaz haldeki eski kömür sahalarının güneş santrallarına çevrildiği örneklere giderek daha fazla rastlıyoruz. Raporumuzun da ortaya koyduğu gibi Türkiye’de de kademeli kömürden çıkış planı kapsamında tekrar ekosistemlere kazandırılamayacak kömür sahaları, yenilenebilir enerjiye geçişte önemli bir fırsat yaratabilir. Ülkemizin en büyük hazinesi olan doğal alanlarını enerji üretimine feda etmek yerine kömür sahalarından uygun olanların kullanılabilmesi için gerekli planların yapılması gerekiyor.” dedi.

“19 MİLYAR KİLOVATSAAT ELEKTRİK ÜRETEBİLİRİZ”

Türkiye’nin bir yandan kömür santrallerini kapatması öte yandan da düşük karbonlu, yakıtta dışa bağımlılığı olmayan rüzgar ve güneş gibi enerji kaynaklarına geçmesi gerektiğini söyleyen Ekosfer Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Barış Eceçelik, “Sadece kömür santrallerinin sahalarını güneş santrallerine dönüştürsek 19 milyar kilovatsaat elektrik üretebiliriz. Taşkömürü ve ithal kömürden üretilen elektriğin üçte birini sadece bu santrallar üretebilir.” dedi.

“2030’A KADAR KÖMÜRDEN ÇIKMAK TÜRKİYE İÇİN HAYAL DEĞİL”

Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Proje Sorumlusu Onur Akgül konu ile ilgili olarak, “Açık kömür madencilik yapılan sahaların güneş enerjisi teknolojisine bırakılması kısa süreler içinde enerji sektörünün emisyonlarını düşürebilir ve bunu önemli ölçüde düşük maliyetlerle gerçekleştirebilir. Bu süreçte, kömürden uzaklaşmayla halk sağlığında kaydedilecek hızlı iyileşme ve yeni doğal alan tahribatının önüne geçilecek olması ise diğer kazanımlar. 2030’a kadar kömürden çıkmak Türkiye için hayal değil.” şeklinde konuştu.

Raporun karbonsuzlaşma maratonunda ilk adıma rehberlik ettiğini anlatan Solar3GW Yönetim Kurulu Başkanı Bahadır Turhan, “Mevcut termik santrallerin kömür sahaları, güneş panelleri ile donatılabilecek kadar geniş ve çorak alanlar. Üstelik panellerin üreteceği elektriğin de şebekeye taşınması ve bağlanması için gerekli elektrik altyapısını barındırıyorlar. Özellikle bu raporda yer verdiğimiz batarya depolamalı alternatif modeller, temiz ve ucuz enerjiyi baz yük santral özelliğiyle şebekeye ulaştırabiliyor.” dedi.

“TÜRKİYE’NİN TOPLAM SERA GAZI SALIMININ DÖRTTE BİRİ KÖMÜRDEN KAYNAKLANIYOR”

WWF-Türkiye İklim ve Enerji Programı Müdürü Tanyeli Behiç Sabuncu, kömürden elektrik üretiminin gerek iklim gerek halk sağlığına etkisi gerekse ekonomik açıdan topluma ve doğaya ağır bedeller yüklediğini söyledi. Sabuncu, “Türkiye’nin toplam sera gazı salımının dörtte birinin kömürden kaynaklandığını biliyoruz. Kömürlü termik santrallerin neden olduğu hava kirliliğinin erken ölümlere yol açan sağlık sorunlarını tetiklediği de bir gerçek. Diğer yandan küresel ölçekte yaşanan kriz enerji güvenliğinin yenilenebilir kaynaklardan sağlanmasının ne kadar önemli olduğunu bize bir kez daha gösterdi. 2053’te net sıfır olma hedefimizde samimi isek kömürden çıkışı acilen planlamalıyız. Bu çerçevede güneş enerjisi büyük bir fırsat sunuyor.” şeklinde konuştu.

TEK BİR GÜNEŞ PANELİ 50 AĞAÇ KADAR KARBON EMİSYONU AZALTIYOR

Global Enerji Derneği Başkanı Murat Dilek, Türkiye’nin yenilenebilir enerjide kurulu güç bakımından dünyada 12, Avrupa’da ise 5. sırada yer aldığını hatırlatarak, “Güneş enerjisi, 8 yıl öncesine göre 100 kattan daha fazla büyüdü. 2014 yılında güneşte kurulu gücümüz sadece 50 megavattı. Ama bugün geldiğimiz noktada Türkiye’nin elektriğinin yaklaşık yüzde 8’ini güneşten elde ediyoruz diyebiliriz. Bu da sadece gurur duyulabilecek bir konu. Yaklaşık 7000, 7500’e yakın santralden bahsediyoruz. O kadar çok güneşli günümüz var ki ve güneş geliş açımız o kadar iyi ki bu sayede 8 bin megavatlara kadar ulaştık.” dedi.

Güneş enerjisi panellerinin 25 yıl ömrü olduğunu dile getiren Dilek, “Her bir panel 50 ağaç kadar karbon emisyonunu azaltıyor. Burada çok ciddi bir parasal avantaj var ama sadece parasal bir avantaj gibi bakmamak gerekiyor. Ülkeye katkı sunmanın maksimum yolu bu, bizim gelecek nesillere bir şeyler bırakmamız gerekiyor.” ifadelerini kullandı.

Güneş enerjisi santrallerinin gece çalışmadığı için depolama teknolojilerine ihtiyacı olduğuna vurgu yapan Dilek, “10 yıl sonra bence Türkiye enerjide daha az dışa bağımlı olacak.” diye konuştu.

DÜNYADA YENİLENEBİLİR ENERJİ YÜKSELİŞTE

Londra merkezli düşünce kuruluşu Ember’in yayımladığı ve küresel elektrik talebinin yüzde 93’ünü temsil eden 75 ülkenin geçen yılki elektrik üretim değerlerinin incelendiği Küresel Elektrik Görünümü raporuna göre, geçen yıl dünya elektrik üretiminde temiz kaynakların payı yüzde 38 olurken kömürün payı yüzde 36 seviyesinde gerçekleşti.

Geçen yıl dünyanın en büyük 5 ekonomisi dahil olmak üzere 50 ülkenin elektrik üretiminde rüzgar ve güneşin payı yüzde 10’a ulaştı. Bu seviyeyi Çin, Japonya, Moğolistan, Vietnam, Ar- jantin, Macaristan ve El Salvador olmak üzere 7 ülke ilk kez geçen yıl geçti.

En hızlı dönüşüm, elektrik talebinin yüzde 10’unun sadece son iki yılda fosil yakıtlardan rüzgar ve güneşe kaydığı Hollanda, Avustralya ve Vietnam’da gerçekleşti. Geçen yıl yüzde 52 ile Danimarka’nın başını çektiği 10 ülke, elektriğinin dörtte birinden fazlasını rüzgar ve güneşten üretti. Geçen yıl rüzgar ve güneşten elektrik üretimi bir önceki yıla göre yüzde 17 artış gösterdi.

Paris Anlaşması’nın imzalandığı 2015’ten beri rüzgar ve güneşin elektrik üretimindeki payı iki katına çıkarken bu miktar 2020’de ise yüzde 9,3 seviyesindeydi.

Salgından sonra yeniden yükselişe geçen elektrik talebi, 2021’de 1414 teravatsaatle bugüne kadarki en büyük yıllık artışı gösterdi. Bu rakam, küresel elektrik talebine Hindistan’ın elektrik talebi kadar yeni bir talep eklemekle eşdeğer olarak hesaplandı.

Rüzgar ve güneş enerjisi üretimindeki rekor büyümeye rağmen, geçen yıl elektrik talebindeki küresel artışın sadece yüzde 29’u bu iki kaynaktan, geri kalanı ise fosil yakıtlardan karşılandı.

Geçen yıl, kömürden elektrik üretimi 1985’ten beri en hızlı büyümeyi kaydetti ve 10 bin 42 teravat saatle tüm zamanların en yüksek seviyesini gördü. Kömürden elektrik üretimindeki artış da enerji sektörü kaynaklı karbon emisyonlarının tarihi seviyeye çıkmasına yol açtı.

Küresel sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırmak için rüzgar ve güneş ener- jisinin 2030’a kadar her yıl son 10 yılın ortalaması olan yüzde 20’lik büyüme oranlarını yakalaması gerekiyor.

IRENA: KÜRESEL YENİLENEBİLİR ENERJİ PAYI ARTIYOR

Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA) tarafından yayımlanan yeni veriler, yenilenebilir enerjinin küresel belirsizliklere rağmen büyümeye ve ivme kazanmaya devam ettiğini gösteriyor. 2021’in sonunda, küresel yenilenebilir üretim kapasitesi 3064 Gigawatt’a (GW) ulaştı ve yenilenebilir enerji stokunu yüzde 9,1 artırdı.

Hidroelektrik, 1230 GW ile küresel toplam yenilenebilir üretim kapasitesinin en büyük payını oluştursa da, IRENA’nın “Yenilenebilir Kapasite İstatistikleri 2022” raporu, güneş ve rüzgarın yeni üretim kapasitesine hakim olmaya devam ettiğini gösteriyor. Her iki teknoloji birlikte 2021’de tüm yeni yenilenebilir kapasitenin payına yüzde 88 katkıda bulundu. Güneş enerjisi kapasitesi yüzde 19’luk bir artışa öncülük etti. Onu, üretim kapasitesini yüzde 13 artıran rüzgar enerjisi izledi.

IRENA Genel Direktörü Francesco La Camera, “Cesaret verici küresel eğilime rağmen, yeni dünya enerji geçişleri görünümümüz, enerji geçişinin iklim değişikliğinin korkunç sonuçlarını önleyecek kadar hızlı veya yaygın olmaktan uzak olduğunu gösteriyor.” diyor.

YENİLENEBİLİR ENERJİYE EN ÇOK YATIRIM YAPAN İLKE ÇİN

İklim hedeflerine ulaşmak için yenilenebilir enerjinin enerji talebinden daha hızlı büyümesi gerekiyor. Ancak, elektrik üretimi için yenilenebilir kaynakların kullanı- mını önemli ölçüde artırmasına rağmen, birçok ülke henüz bu noktaya ulaşamadı.

2021’deki yeni kapasitenin yüzde altmışı Asya’da eklendi ve 2021 yılına kadar toplam 1,46 Terawatt (TW) yenilenebilir kapasiteyle sonuçlandı. Çin, kıtanın yeni kapasitesine 121 GW ekleyerek en büyük katkıyı yaptı. Avrupa ülkeleri 39 GW, Kuzey Amerika 38 GW’lık yatırım yaptı. Yenilenebilir enerji kapasitesi Afrika’da yüzde 3,9, Orta Amerika ve Karayipler’de yüzde 3,3 arttı. İstikrarlı bir büyümeyi temsil etmesine rağmen, her iki bölgedeki hızın küresel ortalamadan çok daha yavaş olması, elektrik piyasalarını optimize etmek ve bu bölgelerde büyük yatırımları teşvik etmek için daha güçlü uluslararası işbirliğine ihtiyaç olduğunu gösteriyor.

TÜRKİYE’NİN SERA GAZI EMİSYONUNUN ANA KAYNAĞI ENERJİ

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2020 yılına ilişkin sera gazı emisyonu verilerini açıkladı. Bu dönemde toplam emisyonlarda karbondioksit eşdeğeri olarak en büyük payı yüzde 70,2 ile enerji kaynaklı emisyonlar alırken, bunu sırasıyla yüzde 14 ile tarım, yüzde 12,7 ile endüstriyel işlemler ve ürün kullanımı, yüzde 3,1 ile atık sektörü takip etti.

Kişi başı toplam sera gazı emisyonu 1990’da 4 ton karbondioksit eşdeğeri olurken, 2019’da 6,2 ton ve 2020’de 6,3 ton karbondioksit eşdeğeri olarak hesaplandı. Böylece, 2020’de toplam sera gazı emisyonu bir önceki yıla göre yüzde 3,1 artarak 523,9 milyon ton karbondioksit eşdeğeri oldu. Enerji sektörü emisyonları 2020’de bir önceki yıla göre yüzde 0,6 artarak 367,6 milyon ton CO2 eşdeğerine ulaştı. Endüstriyel işlemler ve ürün kullanımı emisyonları 2020’de bir önceki yıla göre yüzde 14 artarak 66,8 milyon ton CO2 eşdeğeri olarak hesap- landı. Bu dönemde tarım sektörü emisyonları ise yüzde 7,5 artarak 73,2 milyon ton CO2 eşdeğeri oldu. Atık sektörü emisyonları ise yüzde 2,1 artarak 16,4 milyon ton CO2 eşdeğerine yükseldi.