İthal Edilen Çöp Değil Dönüşebilen Ham Madde
19 Ekim 2022AB’den tüm atık ihracatının yarısından fazlası Türkiye’ye yapıldı. Eurostat verilerinin ortaya koyduğu bu tablo, “Türkiye Avrupa’nın çöpünü alıyor” şeklinde kamuoyuna yansıdı. Ancak durum aslında bambaşka. Avrupa’dan Türkiye’ye yapılan atık ihracatı son 20 yılda yaklaşık üç kat arttı. AB’nin ihracatında türlerine göre büyük ağırlığı hurda metal (demir ve çelik atıkları) oluşturdu. 2021’de AB’nin yaptığı 19,5 milyon tonluk hurda metal ihracatı tüm atık ihracatının yüzde 59’uydu. AB’den ihraç edilen tüm hurda metalin yaklaşık üçte ikisini oluşturan 13,1 milyon tonluk bölümü Türkiye’ye gönderildi. Geri kalanın tamamına yakını, yani yaklaşık 5,5 milyon tonu ise İngiltere’ye gitti. Sayılar Türkiye’nin metal atık ithalatında artış olduğunu gösteriyor. 2020’de AB ülkelerinden ihraç edilen yıllık 17,5 milyon ton hurda metalin yaklaşık 12 milyonunu Türkiye almıştı. AB’den 2021’de 4,4 milyon ton da kâğıt atık ihraç edildi. Kâğıt atıkların 400 bin tonluk yüzde 10’unu oluşturan bölümü Türkiye’ye gönderildi. Türkiye 2020’de de AB’nin en büyük atık alıcısı olmuştu. 2020’de yıllık 32,7 milyon tonu bulan atık ihracatının 13,7 milyon tonu Türkiye’ye gönderilmişti. Tüm bu istatistikler ilk bakışta herkesin kafasını karıştırdı. Ancak durum hiç de gösterilmek istenen gibi değil. Türkiye çöp ithal etmiyor. Zaten bu pek de mümkün değil. Yapılan ithalatın sebebi ham madde ihtiyacından kaynaklanıyor. Yani metal, kâğıt ya da plastik endüstrisi aslında yeni mamul üretimi için ham madde getiriyor. Tüm bu süreç de bakanlığın denetimi ve kontrolü altında gerçekleşiyor. Biz de dergimizin bu sayısında bu durumu ele aldık. Sanayiciler yapılan haberlere tepkili, gerçekleri dile getirmek için meydan okuyorlar. Haberleri yapan basın mensuplarını fabrikalara davet edip gözleriyle gerçekleri görmelerini istiyorlar. Şimdi ilgili bürokratlar ve sanayicilere kulak verelim, onlar yapılan ithalata açıklık getirsinler.
“KARIŞIK ÇÖP GELMESİ MÜMKÜN DEĞİL”
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar, “İthal edilenler çöp değil, sanayinin ham maddesi. Demir çelik sanayiinin getirip eritip yeni ürün ürettiği ham madde. Kâğıt ise kartona dönüşüyor. Karışık çöp gelmesi mümkün değil.” dedi. TOBB Türkiye Atık ve Geri Dönüşüm Sanayi Meclisi Başkanı Ali Kantur ise yaptığı açıklamada Türkiye’nin ithal ettiği atık malzemelerin sanayi sektörü için ham madde kaynağı niteliğinde olduğunu vurguladı. Kantur, sanayicilerin ham madde ihtiyaçlarını karşılamak üzere gerçekleştirdiği muhtelif atık ithalatlarının manipülatif söylemlerle karalanmaya çalışıldığını söyledi. Atık ithalatına karşı negatif bir algı oluşturulmaya çalışıldığını üzülerek gördüklerini aktaran Kantur, Türkiye’nin ithal ettiği atıkların demir, alüminyum, kâğıt ve plastik olduğuna işaret etti. Bu atıkların geri dönüştürülerek tekrar çeliğe, kartona ve plastik ürünlere çevrildiğine işaret eden Kantur, Türkiye’nin bu atıkları belirlenen kriterlere göre getirdiğini belirtti. Türkiye’nin geçen yıl demir, değerli metaller, kâğıt, plastik, cam ve tekstil atıkları özelinde Avrupa Birliği (AB) ülkelerinden 6,2 milyar dolar karşılığı 14 milyon ton atık ithalatı gerçekleştirdiğini aktaran Kantur, şöyle devam etti: “Bu ödenen meblağ bile ithal edilen atıkların değerini anlayabilmek için yeterlidir. Türkiye’nin sanayi sektörleri için söz konusu atıklar değil çöp, bilakis ham madde kaynağı niteliğindedir. Özellikle demir-çelik ve kâğıt sanayileri için demir ve kâğıt atıklar, kullanım oranları göz önüne alındığında üretimin direkt olarak ana ham maddesidir. Avrupa’dan ithal edilen atığın 13 milyon tonu demir-çelik endüstrisi için ham madde olarak kullanılıyor. Bunun kalanı da metal, kâğıt, plastik ve cam endüstrisinde ham madde olarak değerlendiriliyor. Bu kapsamda ülkemiz sanayilerinin ham madde ihtiyaçlarını karşılamak üzere gerçekleştirdikleri atık ithalatlarını, ithali ülkemiz mevzuatları gereği zaten yasak olan çöp ithalatı gibi yansıtmak doğru değil.”
GERİ DÖNÜŞÜMLÜK MALZEME KULLANMAK ŞART
Kantur, dünyada yeşil ve döngüsel ekonominin çok sık gündeme geldiğine, ürünlerde belirli oranlarda geri dönüştürülmüş ham madde kullanılmaması halinde hükümetler tarafından ek vergilerin uygulanmaya başlandığına dikkati çekerek, “Neredeyse tüm global markaların geri dönüştürülmüş ham maddelere olan talepleri zirveye ulaştı. Geri dönüştürülmüş ham madde fiyatlarının orijinal ham madde fiyatlarının üzerine çıktığı ve son derece stratejik hale gelmesi sebebiyle atık kaynaklarına ulaşmanın bu denli önem kazandığı bu dönemde, atıkların eleştirilmesi ülkemiz endüstrilerinin geleceği ve dünyaya adaptasyonu açısından son derece kaygı vericidir. Atıklar, sanayinin direkt girdisi ve stratejik kaynağıdır.” ifadesini kullandı.
“BU İTHALAT CARİ AÇIĞI AZALTIYOR”
Türkiye’nin tüm dünyadan gerçekleştirdiği atık plastik ithalatının 700 bin ton, AB’den gerçekleştirdiği ithalatın ise 424 bin ton olduğunu aktaran Kantur, “Bu atık plastikler de zaten ham madde olarak kullanılıyor. Bu malzemeyi ithal etmezsek, her yıl milyonlarca ton özgün plastiği yüksek fiyatlarla ithal etmek zorunda kalırız. Türkiye her yıl 8 milyon tonluk plastik işleniyor ancak bunun için ihtiyaç duyulan özgün plastiğin sadece 1,5 milyon tonu yurt içinde üretiliyor. Bunun 1-1,5 milyon tonu da içerideki geri dönüşümden geliyor. Sadece 700 bin tonu ithal atık. Ancak bu 13 milyon ton gibi gündeme getiriliyor. Kalan özgün plastik ihtiyacı yüksek meblağlarla ithal ediliyor.” diye konuştu.
Kantur, çelik, kâğıt, plastik gibi sektörlerin ham maddeleri niteliğindeki geri dönüşüm malzemelerinin önemine işaret ederek, şunları kaydetti: “Bu geri dönüşüm malzemesi üretimde tekrar kullanılarak ihracata geri dönüyor ve ülkenin cari açığını da azaltıyor. Türkiye, yüksek katma değerli ürünlere dönüşecek geri dönüşüm malzemesi ithal ediyor. Bu bizim ekonomimize pozitif dönüyor. Geri dönüşümlü malzeme kullanmak ham madde maliyetlerini yüzde 50 düşürüyor. Bu ürünlerle yapılan üretimle, geri dönüştürülmüş malzeme kullanmadığımız zaman uygulanacak olan ek vergiyi de kaldırmış oluyoruz.”
Geri dönüşüm malzemesinin alım noktasından başlayarak Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği ile Ticaret bakanlıklarının çok sıkı denetimleri altında ülkeye girdiğini belirten Kantur, hangi firmanın ne kadar atık ithal ettiğinden, ithal edilen atığın nakliyesine kadar her sürecin yakından takip edildiğini anlattı. Kantur, ithal edilen bu atıkların yakma amaçlı olarak getirilmediğini de belirterek, “Zaten bu kadar yüksek bedellerle ithal edilen atığın yakılması akla uygun değil.” dedi.
Kâğıt Geri Dönüşüm Sanayicileri Derneği (AGED) de bir açıklama yaparak haberlerin yanlış olduğuna dikkat çekti. AGED Başkanı Mahmut Ciğer, “Üretimi yıllık 5 milyon tonu geçen kâğıt geri dönüşüm sanayicileri olarak bu tür yanlış ve yanıltıcı bilgi içeren, dolayısıyla kamuoyunu yanlış bilgilendiren haberlerden usandık.” dedi.
Mahmut Ciğer şu açıklamaları yaptı: “Avrupa’nın atıklarının yarısı Türkiye’ye geliyor.” başlığıyla yayımlanan haberler Eurostat verilerine dayanıyor. Haberlere göre Türkiye 2021’de 14.7 milyon ton çöp(!) ithal etmiş. Eurostat verilerinde ‘waste’ yani atık sözcüğü kullanılmış. Bu arada bunlar, dönüşebilen atıklar. Verilerde çöp (garbage) sözcüğü geçmiyor. Ama basında çıkan haberlerin içeriğinde nedense “çöp ithal edildiği” ifade ediliyor. Böylece, kamuoyunda Türkiye’nin Avrupa’nın çöplüğü haline geldiği algısı yaratılmaya çalışıyor.”
Eurostat verilerini veren Mahmut Ciğer, Türkiye’nin 2021’de ithal ettiği ve çöp(!) olduğu iddia edilen 14.7 milyon tonun 13.1 milyon tonu geri dönüşümlük demir/çelik, 1.2 milyon tonu geri dönüşümlük kâğıt, 400 bin tonunu da geri dönüşümlük plastik oluşturduğunu söyledi.
Mahmut Ciğer şöyle devam etti: “Türkiye demir/çelik sanayiinde Avrupa’da 1 numara. 40 milyon ton yıllık üretimi var. Uluslararası alanda Türkiye hesaba katılmadan iş yapılmıyor ve bir Türkiye demir/çelik endeksi kullanılıyor. Kâğıt üretiminde; 10 yıl önce 2.5 milyon ton olan üretim kapasitesi bugün 5 milyon tonu geçti. 4 yıl içerisinde 8.5 milyon tona ulaşacak. Geri dönüşümlük kâğıt da demir/çelik gibi tertemiz bir ham madde. Sorunların asıl kaynağı olarak görülen(!) plastikte; Türkiye yıllık 9.5 milyon ton üretimle Almanya’dan sonra Avrupa’da 2. sırada.
ÖZETLE:
• 14.7 milyon tonun neredeyse tamamı geri dönüşümlük demir çelik
• Bu tonajdan, demir çelik ve kâğıt ithalatını çıkardığınızda 400 bin ton geri dönüşümlük plastik ithal edildiği görülecektir.
• 400 bin ton geri dönüşümlük plastik ithalatı özelinde bakıldığında; Türkiye ithalatta diğer ülkelerin gerisine düşecektir.
• Haber kamuoyunu yanıltıyor ve sanki 14.7 milyon tonun tamamı çöpmüş gibi gösteriliyor.
• Listenin ilk üç sıralamasına dikkat çekiliyor fakat 4. sırada İsviçre, 5. sırada İngiltere ve 6. sırada Norveç bulunuyor. Bunlar dünyanın en gelişmiş ülkeleri arasında ve geri dönüşümlük ham madde ithal ediyorlar. Verilerin böylesine yanlış yorumlanmasının iki türlü izahı var; sektör dinamiklerden habersiz olmak ya da art niyet. Biz sanayiciler; haberi hazırlayan muhabirlerin sektör dinamiklerinden habersiz olduğuna inanıyoruz. Şimdi, farkında olmadan, böylesine dinamik olan, istihdam ve katma değer yaratan sektörlerin gelişimine engel olacak bu tür haberleri yapan çok değerli basın mensuplarına çağrımızdır. Habercilikte kaidedir: Bir haber hazırlanırken ilgili en az iki kaynağa doğrulatılır. Zaman kısıtlılığından dolayı acele ediliyorsa, sağlam bir kaynağa doğrulatmak da yeterli olabilir. Değerli medya mensupları ve ilgili birimdeki muhabirler davetlimizdir. Sizleri kâğıt fabrikalarında gezdirelim. İlgili diğer sektörlerdeki
arkadaşlar da eminim sanayi tesislerinde sizleri ağırlamaktan mutluluk duyacaktır. Gelin, geri dönüşüm serüvenine şahit olun. ‘Ham maddemiz çöp mü değil mi?’ yakından görün ve kendiniz yerinde karar verin.”
KÂĞIT ÜRETİCİLERİNDEN İTHAL HURDA ELEŞTİRİLERİNE TEPKİ
TOBB Kâğıt ve Kâğıt Ürünleri Sanayi Meclis Başkanı Erdal Sükan, hurda kâğıt ithalatı ile ilgili konuştu. İthal hurda kâğıdın, yerli emsallerinin fiyatını düşürdüğü eleştirilerine cevap veren Sükan, yerliye de ithali kadar bedel ödediklerini söyledi. Sükan, ancak bazı hurda kâğıtçıların yerlinin fiyatını daha da yukarı çekmek adına hurda kâğıt ithalatı üzerinden olumsuz algı yaratmaya çalıştıklarına dikkat çekti.
Türkiye’de mevcut yatırımlarla şu anda 6.1 milyon tonluk kâğıt üretimi kapasitesi bulunduğunu belirten Erdal Sükan, bunun 1.1 milyon tonunu selülozdan üretim, 5 milyon tonunu da hurda kâğıttan üretim kapasitesi oluşturduğunu söyledi. Mevcut yatırımlarla şu anda hurda kâğıttan 4 milyon ton kâğıt üretimi gerçekleştiğini belirten Sükan, sektörün 3,8 milyon ton yerli hurda kâğıt, 1,2 milyon ton da ithal hurda kâğıt kullandığını bildirdi.
1 MİLYON TONLUK KAPASİTE KULLANILAMIYOR
Türkiye’de yüzde 70’ler seviyesinde hurda kâğıt toplandığını, bunun da gelişmiş ülkeler seviyesine yakın bir oran olduğunu hatırlatan Sükan, Türkiye’de toplanan hurda kâğıdın tamamının sektör tarafından alındığını, ancak kapasiteyi kullanabilmek adına ithalat yapıldığını, yine de 1 milyon tonluk üretim kapasitesinin kullanılamadığını kaydetti. Planlanan yatırımların da devreye girmesiyle hurda kâğıt ihtiyacının daha da artacağını vurgulayan Sükan, mevcut sistemde kâğıt fabrikalarının kapasitelerinin yüzde 50’si oranında hurda kâğıt ithal edebilme imkanı olduğunu, ancak bu oranlarda ithalatın yapılmadığının da altını çizdi. Sükan bu arada hurda kâğıt ihracatının da tamamen serbest olduğunu vurguladı.
YERLİ İLE İTHAL HURDANIN FİYATI AYNI
TÜİK verilerine göre, 2022’in ilk 3 ayında 400 bin ton hurda kâğıt ithal edilirken bu ithalatın bedeli 98 milyon dolar oldu. Aynı dönemde gathalatın bedeli de 5 milyon dolar olarak hesaplandı.Matbaa sektörünün yüzde 10’lar civarındaki hurda kâğıdı için, “İthalat nedeniyle ucuza satılıyor, matbaacılar zarar ediyor.” iddialarını da reddeden Sükan, “Biz Avrupalı satıcıdan alıyoruz, üzerine navlun ödüyoruz, getiriyoruz. O hurdaya verdiğimiz bedelle, yerli hurdaya verdiğimiz bedel aynı. Yerli hurdanın daha pahalı olmasını beklemek yanlış. Biz Türkiye’de normal şartlarda toplanan hurda kâğıdı zaten satın alıyoruz. Ama bu sektöre yetmiyor. 1 milyon kapasiteli firmalar devreye girdi geçen sene. 1,2 milyon hurda kâğıt ithal ettik ki yaklaşık yüzde 85 kapasite kullanımı olsun diye.” ifadelerini kullandı.
AÇIK ARTIRMAYLA SATILIYOR
Türkiye’de arzı kısıp fiyatları artırmak isteyen bir kesim olduğunu savunan Sükan, şöyle devam etti: “Matbaa sektörü en fazla yüzde 10 fire ile çalışıyor. İşin acısı, bu yüksek fiyatlarla çıkan mamul fiyata muhatap olan matbaa sektörü diyor ki, ‘Benim hurda kâğıdım var, ithalat olmasın onu daha pahalıya satayım.’ Eğer bu hurdanın fiyatı yükselirse, matbaa sektörünün kullandığı mamulün de fiyatı yükselecek. Oysa biz ithal hurdaya verdiğimiz fiyatı, yerli hurdaya da veriyoruz ama tatmin etmiyor. 1-2 senede fiyatlar o kadar yükseldi ki hurda kâğıdın tonu 1000 lira iken, 3 bin liralara çıktı. Bir de yerli hurdanın arzı az olduğu için içeride rekabet de var, açık artırmayla satılıyor.”
BELEDİYELER TOPLAMA İŞİNDE
YAPTIRIM GÜCÜNÜ KULLANMALI
Hurda kâğıt toplama mekanizmasındaki sorunlara işaret eden Erdal Sükan, toplanan kâğıdın miktarı, kalitesi ve toplama maliyetinin önemine dikkat çekti. Sükan, “Biz şu anda Avrupa ortalamalarında ambalaj kâğıdını geri topluyoruz, yani yüzde 70 oranında. Ancak bizim toplama sistemimizden kaynaklanan maliyet yüksekliği var. Sokak toplayıcıları var, aracılar var. Kayıt dışı bu işi yapanlar var. Toplarken bu işin lojistiğine çok para veriyoruz. Oysa bu noktada belediyenin yaptırım gücünü kullanarak hurda kâğıdın konutlarda yani kaynağında ayrı toplatılması ve ayrı toplatılan kâğıdın alınıp tasnif edilerek hurdanın katma değerini yükselten ayrışmaların sağlanması, balyalayarak açık artırma ile sektöre sunulması ile hem hurdanın kalitesi artmış hem de maliyeti kontrol altına alınmış olur. Böylece belediyelerin etkin olduğu bir mekanizma ile sistem daha sağlıklı yürür.” dedi. Kâğıt sektörünün en kritik sektörlerden biri olduğunu vurgulayan Sükan, “Bizim sektörün önemi bütün sektörlere hizmet eden bir sektör olması. Ve ihracatın da kâğıt bazlı ambalajla yapılıyor olması nedeniyle dolaylı ihracatımız çok fazla. Sektörün doğrudan dış ticaret verilerine bakıldığında ise yılın ilk 3 ayında 800 bin ton kâğıt karton ithal ederken, 350 bin tonluk ihracat gerçekleştirmişiz.” ifadelerini kullandı
PLASTİKÇİLER: 1’E 7 KAZANDIRIYORUZ
Plastik Sanayicileri Federasyonu Başkanı Ömer Karadeniz ise yaptığı açıklamada, ithalatla aldıkları ham maddeleri değerli maddelere dönüştürdüklerinin anlattı. Karadeniz, “Türkiye’nin çöp atığı merkezi olma durumu asla yok. Biz 2021’de ton başına 286 dolar ödeyerek plastik atık ithal ettik. Bunları işleyip mamul haline getirerek dünyaya 2 bin dolara geri satıyoruz. Yani 1’e 7 kazandırıyoruz. Diğer yandan üretimde geri dönüştürülmüş mamul kullanarak çevreye ciddi katkı sağlıyoruz.” dedi.
Sektörün ham madde tedarikinde %85 oranında ithalata bağımlı olması sebebiyle küresel arz şoklarına karşı daha kırılgan bir yapıya sahip olduğunu belirten PLASFED – Plastik Sanayicileri Başkanı Ömer Karadeniz, “Yurt içinde ham madde arzının çok yetersiz olduğu aşikar. Son 8 aylık süreçte yaşanan döviz kurundaki önlenemez artıştan dolayı zaten yüksek olan fiyatlar daha da artmış durumda. Ülkemiz sanayisinin rekabet gücünün daha fazla olumsuz etkilenmemesi için yerli ham madde üretimimiz artırılmalı. Sanayiciler olarak yerli ham madde üretiminin kesinlikle desteklenmesi düşüncesindeyiz. Ülkemizin ihtiyacını karşılayacak yatırımlara yenileri eklenmeli ve ülkemizin yerli ham madde üretimi artırılmalıdır. Burada kamu otoritelerimizin destekleri çok önemli.” dedi.
GERİ DÖNÜŞÜM ÖNEMINI BIR KEZ DAHA GÖSTERDİ
Ülkemizde geri dönüşüm sektörünün ciddi anlamda üretim yaparak ham madde tedarikinde önemli bir rol oynadığının altını çizen Ömer Karadeniz, “Son 10 yıllık süreçte geri dönüşüm sektörü, döngüsel ekonomiye geçişin en önemli etkenlerinin başında yer alıyor. Bu da, gelecek dönemlerde geri dönüşümden elde edilen ham maddeye olan ihtiyaç ve taleplerin daha da artacağını gösteriyor. Bugün AB ülkelerine baktığımız zaman, geri dönüştürülmüş içerik hedefleri, gelecek dönemde ihracatımızı devam ettirebilmemiz için yüksek kalitede ham madde üretebilme yeterliliğine sahip bir geri dönüşüm sektörü oluşturmamızı zorunlu kılmaktadır. Sadece sanayimiz için değil ülkemiz için geri dönüşüm önemini bir kez daha göstermiş durumda. Sürecin en başından beri söylediğimiz üzere ülkemizde geri dönüşüm sektörünün çalışmasını imkansız hale getirecek asılsız önyargıları, haberleri ve buna bağlı yapılan ya da yapılması düşünülen düzenlemeleri yanlış buluyoruz.” dedi.
Türk Plastik Sanayicileri Araştırma Geliştirme ve Eğitim Vakfı (PAGEV) Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Eroğlu, haberlerin Türkiye’nin geri dönüşüm şirketlerine rakip konumdaki Avrupalı firmalar tarafından yaptırılmış olabileceğine dikkat çekiyor. Türkiye’nin atık değil ham madde ithal ettiğine vurgu yapan Eroğlu, “Dünyada pek çok firma geri dönüştürülmüş ham maddeyi zorunlu tutuyor. Atıkları ne kadar dönüştürebilirsek o kadar iyi.” dedi.
Yavuz Eroğlu, Eurostat’ın verilerinin elma ve armutların toplamından oluştuğunu, demir çelik hurdalarıyla kâğıt, plastik, cam atıklarının toplamını içerdiğini belirterek, 14.7 milyon tonun içinde hem demir hurdasının hem de plastik, cam ve kâğıt atıkların bulunduğunu söyledi.
Eroğlu, buna karşı Avrupa’nın 2020 yılında 17 milyon ton atık ithalatı yaparken 2021 yılında bu rakamın yüzde 17.5 artışla 20 milyon tona çıktığını ve artış trendinin devam ettiğini vurguladı. Eroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türk demir çelik sektörü ithal hurdayı alıp eritiyor ve ark ocaklarında inşaat demiri başta olmak üzere birçok alanda kullanıyor. Bizler plastik sanayi olarak mamullerimizi atık plastikten üretiyoruz. Çünkü artık AB başta olmak üzere tüm dünya döngüsel yeşil ekonomiye geçti ve tüketici de atıktan mamulu tercih eder oldu. Atık ithal yanlış olsa kendileri etmezlerdi. En büyük ithalatçılar arasında Avrupa var. Niye? Mesela Zara, ‘Bana ihracat yapacağın zaman ipliğinin yüzde 30’u geri dönüşüm olsun.’ diyor. Renault arabalarında yüzde 20-30’unu atık plastikten istiyor. Arçelik ‘Ürettiğim makinanın tamburu pet şişelerden.’ diye reklam yapıyor. Dünya böyle bir noktadayken Avrupalı plastikçiler, atıklar ülkelerinden gitmesin diye lobi yapıyor. Avrupa Komisyonu Türkiye’ye ihracatı yasaklansın istiyor. Avrupa Birliği, dünyaya ihraç ettiği atığın yüzde 60’ı kadarını başka ülkelerden ithal ediyor, çöp olsa ithalat yapmazlar.”
Geri Dönüşümcüler ve Geri Kazanımcılar Derneği Başkanı Fatih Eren, “Dünya üzerinde yedinci üreticiyiz. Ancak ham madde ihtiyacımız var. Türkiye’de petrokimya tesisi toplam ihtiyacımızın yüzde 15’ini sağlayabiliyor. Geriye kalan yüzde 85’lik kısmın yüzde 30’luk kısmını ise geri dönüşüm sektöründen sağlıyoruz. Biz kesinlikle atık çöp olarak getirmiyoruz. Plastiklerimizin hepsi geri dönüştürülebilir plastikler bunlar. Biz bunlara atık demiyoruz, bunlar bizim için ham madde. Dolayısıyla biz çöp ithal etmiyoruz. Plastik atık ithal ediyoruz ve bunları geri dönüştürüyoruz. Tekrardan ekonomimize kazandırıyoruz.” açıklamasını yaptı.
Geri Dönüşümcüler ve Geri Kazanımcılar Derneği (GEKADER) Başkanı Fatih Eren’in verdiği bilgilere göre plastik sektörünün ithalat ve ihracat rakamları şu şekilde… -2020 yılında atık bertaraf ve geri kazanım tesislerinde 127 milyon ton atık işlendi. 78.3 milyon tonu bertaraf edildi. 49.1 milyon tonu geri dönüştürüldü. Bu rakam plastik sektörünün ülke ekonomisine 6 milyar dolarlık katkı yaptığını gösteriyor.
Eren 2021’de sektörün büyüdüğünü kaydetti: “2021’de geri dönüşüm ve geri kazanım sektörü olarak ülkemiz ekonomisine 7.5 milyar dolarlık katkı sağladığımızı hesaplıyoruz. Ülkemizdeki atıklar sektörün ihtiyacının yüzde 70-75’ini karşılayabiliyor. O nedenle ayrıştırılmış, geri dönüşüme hazır atıkların ithaline ihtiyaç duyuluyor.”
Fatih Eren denetimlerin çok sıkı olduğunu belirterek şu bilgileri paylaştı: “Çevre Bakanlığı işi teminata bağladı. İthal edilen ayrıştırılmış atığın içinde yüzde 1’in üzerinde kontamine atık görülürse, teminata el konuluyor, lisans iptali de gündeme geliyor. Hurda plastikler yüklendiği yerde fotoğrafları çekiliyor. Fotoğraflar gümrükte beyan dosyasına ekleniyor. Ayrıca, Mobil Atık Takip Sistemi ile fabrikaya kadar takip yapılabiliyor.” Metal Ambalaj Sanayicileri Derneği (MASD) Genel Sekreteri Sadi Beceren de benzer açıklamalarda bulundu. Beceren şunları söyledi: “Hurda deyince hemen aklımıza çöp geliyor. Demir ve çelikten çöp olmaz.” dedi. Çelik üretiminin vazgeçilmez bir parçası kullanılmış, ömrünü tamamlamış, hurdaya ayrılmış metaller olduğunu anlatan Beceren, “Bu ürünler yüksek ısılı fırınlarda veya ark ocaklarda üretilen yeni çeliğin içinde eriyip, tekrar hayatımıza girmeye mecbur. Döngüsel ekonomi, sıfır atık felsefesine yüzde 100 uyumlu atık bunlar. Yeniden geri dönüşümde kullanılmayıp, paslanıp çürüyorsa, yok olması çok uzun süre alacağı için çevreye zarar verir.