İLAÇ ENDÜSTRİSİ ÇEVRECİ Mİ? SEKTÖR SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ADIMLARINI HIZLANDIRIYOR

7 Mayıs 2024

İlaç endüstrisi, çevreye önemli bir etki yaratmakta. İlaç üretimi, enerji, su ve ham madde kullanımını gerektirir. Bu da atık oluşumuna, hava ve su kirliliğine ve iklim değişikliğine yol açabilir. Peki bu alanda faaliyet gösteren ulusal ve uluslararası işletmeler ne gibi adımlar atıyor? İlaç endüstrisinin geri dönüşüm, sürdürülebilirlik çalışmaları ve hedefleri ne aşamada?

Dünya ilaç pazarı 2022 yılında 1,5 trilyon dolara ulaştı. Türkiye 2022 yılında dünyada 21. sırada. Türkiye ilaç pazarı 2022’de değer ölçeğinde 109,8 milyar TL’ye hacim ölçeğinde ise 2,55 milyar kutuya ulaşmış durumda. İthal ilaç pazarında 2022’de değerde 49,8 milyar TL, kutuda ise 250 milyon kutu satış gerçekleşti. Yurt içinde üretilen ilaçlar ise bu dönemde 60 milyar TL’ye ve 2,31 milyar kutu satışına ulaştı. Ülkemizde uluslararası standartlarda 109 ilaç, 13 ham madde üretim tesisi bulunuyor. Vatandaşlarımızın kullandığı her 100 kutu ilacın 91’i bu tesislerde üretiliyor. Böylesine devasa sektörün çevreye olan etkisi, sürdürülebilirlik hedefleri, geri dönüşüm çalışmaları, su ve enerjiyi kullanma biçimlerini masaya yatırdık.

Yeşil ekonomi, çevresel sürdürülebilirliği ekonomik büyüme ile uyumlu hale getirmeyi amaçlayan bir ekonomi modeli. Yeşil ekonomi, kaynakların daha verimli kullanılmasına, atık oluşumunun azaltılmasına ve yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişe odaklanır. Sürdürülebilirlik, gelecek nesiller için kaynakların korunmasını sağlayan bir durum. Sürdürülebilirlik, ekonomik, sosyal ve çevresel boyutları kapsayan bir kavram. Geri dönüşüm ve atık yönetimi; yeşil ekonomi ve sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmak için önemli araçlar. Geri dönüşüm, atıkların tekrar kullanılabilir veya geri dönüştürülebilir malzemelere dönüştürülmesi işlemidir. Atık yönetimi ise atıkların oluşumundan bertarafına kadar geçen tüm süreci kapsayan bir kavram.

İklim değişikliğinin etkilerini azaltmak üzere işletmelere düşen sorumluluklar bulunmakta.  Sera gazı emisyonlarını azaltmak ve iklim değişikliğine uyum sağlayabilmek için doğal kaynak kullanımı şart. Şirketler üretim prosesi, tedarik zinciri, taşımacılık gibi sera gazı emisyonlarına sebep olan faaliyetlerini düzenlemek adına projeler geliştirmeye başladı. Sera gazı emisyonlarının düzenli olarak hesaplanması gerekmekte. Düzenli olarak hesaplanan sera gazı emisyonları ile işletme için en uygun koşullardaki azaltım projelerinin oluşturulabilmesi için hayati önem taşımakta. İşletmeye uygun sera gazı azaltım ve uzaklaştırma projelerinin belirlenmesi; işletmenin kullandığı enerji ve doğal kaynakları azaltmada, taşımacılık faaliyetlerinde revizyonlar yapılması ile karlılığın arttırıcı kararlar almasında, karbon yönetimi konusunda risk ve fırsatların ortaya konmasında, sürdürülebilirlik raporlarının hazırlanmasında, karbon offsetleme ve Emisyon Ticaret Sistemlerine uyum sürecinde katkı sağlamakta.

Diğer sanayi şirketleri gibi ilaç endüstrisi de yeşil ekonomi ve sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmak için geri dönüşüm ve atık yönetimi konusunda çeşitli çalışmalar yürütmekte. Bu çalışmalar kapsamında, ilaç atıkları ve ambalajlarının geri dönüştürülmesine yönelik projeler yürütülmekte. İlaç atıkları, insan sağlığı ve çevre için önemli bir risk oluşturuyor. Bu nedenle, ilaç atıklarının doğru şekilde bertaraf edilmesi gerekiyor. İlaç endüstrisi, ilaç atıklarının geri dönüştürülmesine yönelik çeşitli çalışmalar yürütüyor.

İlaç ambalajları plastik, cam, karton ve metal gibi malzemelerden üretiliyor. Bu malzemeler, geri dönüştürülerek tekrar kullanılabilir hale getirilebiliyor. İlaç endüstrisi, ilaç ambalajlarının geri dönüştürülmesine yönelik çeşitli çalışmalar yürütüyor. Bu çalışmalar kapsamında, ilaç ambalajları toplanarak lisanslı geri dönüşüm tesislerine gönderiliyor. Bu tesislerde, ilaç ambalajları ayrıştırılarak geri dönüştürülebilir malzemelerden ayrılıyor. Geri dönüştürülebilir malzemeler, yeni ürünlerde kullanılmak üzere tekrar piyasaya sürülüyor.

İlaç endüstrisinin geri dönüşüm ve atık yönetimi çalışmaları, çevrenin korunması ve sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmak için önemli bir adımdır. Bu çalışmalar, ilaç endüstrisinin çevreye olan etkilerini azaltmaya ve çevre dostu bir üretim anlayışı benimsemeye katkı sağlıyor.

İlaç geri dönüşümünün en yaygın uygulamaları arasında, kullanılmayan veya son kullanma tarihi geçmiş ilaçların eczanelerde toplanması ve bertaraf edilmesi yer almakta. Bu uygulama, birçok ülkede zorunlu olarak uygulanmakta. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri’nde, kullanılmayan ilaçların çöpe atılması yasaktır. Bu ilaçların eczanelere veya atık ilaç toplama merkezlerine götürülmesi gerekmekte.

Dünya çapındaki ilaç şirketlerinin geri dönüşüm çalışmalarından bazıları şunlar:

GlaxoSmithKline: Şirket, atık ilaçların toplanması ve bertaraf edilmesi için çeşitli projeler yürütmekte. Bu projeler kapsamında şirket, eczanelere ve hastanelere atık ilaç toplama kutuları sağlamakta. Ayrıca şirket, atık ilaçların güvenli bir şekilde taşınması ve bertaraf edilmesi için yerel yönetimlerle işbirliği yapmakta.

Pfizer: Şirket, atık ilaçların geri dönüşümü için “Take Back Our Meds” (İlaçlarımızı Geri Alın) adlı bir program yürütmekte. Bu program kapsamında şirket, kullanılmayan veya son kullanma tarihi geçmiş ilaçların eczanelere veya atık ilaç toplama merkezlerine götürülmesi için teşvikler sağlamakta.

Johnson & Johnson: Şirket, atık ilaçların geri dönüşümü için “MedRecycle” adlı bir program yürütmekte. Bu program kapsamında şirket, atık ilaçların güvenli bir şekilde toplanması ve bertaraf edilmesi için yerel yönetimlerle işbirliği yapmakta.

İlaç geri dönüşümünün çevre ve insan sağlığı için önemli faydaları bulunmakta. Bu faydalar arasında şunlar yer almakta:

Çevre kirliliğinin önlenmesi: Atık ilaçlar, çevre kirliliğine neden olan önemli bir faktördür. Tuvaletlere veya lavabolara dökülen atık ilaçlar, kanalizasyon sistemlerine ve su kaynaklarına karışarak çevreye zarar verir.

İnsan sağlığının korunması: Atık ilaçlar, insan sağlığı için tehlike oluşturur. Tuvaletlere veya lavabolara dökülen atık ilaçlar, su kaynaklarına karışarak insanlara ve diğer canlılara zarar verebilmekte.

Kaynakların korunması: Atık ilaçlar, önemli bir kaynaktır. Bu ilaçların geri dönüştürülmesi, kaynakların korunmasına ve ekonomiye katkı sağlanmasına yardımcı olur.

Farmasötik kirlilik dünya genelinde hem ekosistemler hem de insan sağlığı için bir tehdit durumunda. İlaç endüstrisi, daha sağlıklı ve çevresel açıdan daha sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek durumunda olduğunun farkında. İlaç endüstrisine karşı yapılan ana eleştiri, üretim ve tüketim aşamasındaki çevresel atıklar ile ilaçların ve kullanılan ambalajların çevre kirliliğine neden olması yönünde. Çevredeki farmasötikler, gittikçe artan küresel bir endişe yaratmakta. İnsanlar ve hayvanlar tarafından alınan ilaçların üretim ve/veya ambalaj atıkları nehirlere, göllere, denizlere ve hatta içme sularına karışmakta. Bu atıkların çevre üzerindeki etkileri ve suya verdiği zarar canlıların sağlığı üzerinde yıkıcı olabilmekte. Nitekim dünya genelinde, yüzey sularında, toprakta, kanalizasyonda ve içme suyunda ilaç izlerine rastlanıyor. Durum böyleyken şirketler neler yapıyor? Ne gibi çalışmalar yürütüyorlar, bunlara bakalım.

Geri Dönüşüm Ekonomisi’ne konuşan Bayer Ticari Pazarlama ve Kategori Aktivasyon Müdürü Nurcan Açıkbaş, dev firmanın yerel ve küresel sürdürülebilirlik çalışmaları hakkında dikkat çekici bilgiler paylaştı.

-Bayer’in sürdürülebilirlik yaklaşımını; gelecek planlarını ve hedeflerini öğrenebilir miyiz?

Sağlık ve tarım alanında uzmanlaşmış bir yaşam bilimleri şirketi olan Bayer’de hepimiz yaşamı iyileştirmenin peşindeyiz ve dolayısıyla sürdürülebilirlik artık bizim iş yapış şeklimizin, kurumsal stratejimizin ve değerlerimizin temel taşlarından. Hem globalde hem Türkiye’de bu alanda öncü ve ilham veren bir rol model olmayı hedefliyoruz. “Herkes için sağlık, Sıfır açlık” misyonumuzun rehberliğinde kapsayıcı büyümeyi ve kaynakların sorumlu kullanımını teşvik ediyor, ekolojik ayak izimizi azaltma hedefine yönelik çalışmalar yürütüyor, ekonomik, çevresel ve sosyal performansımızı sürekli olarak gözden geçiriyor, raporluyor ve geliştiriyoruz.  

Kapsayıcı büyüme planımızda gıda güvenliği, sağlığa erişim, kadınların ve dezavantajlı bölgelerin güçlendirilmesini önceliklendiriyoruz. Azaltılmış ekolojik ayak izi hedefimizde ise karbonsuzlaştırma, çevresel etkilerin azaltılması ve biyoçeşitliliğin korunması konularını odağımıza alıyoruz. Tüm değer zinciri boyunca sorumlu davranmak ve hayatı iyileştirmeye yardımcı olmak ilkesiyle çalışıyoruz.  Stratejimiz, Birleşmiş Milletler’in 2030 yılı için ulaşılması hedeflenen küresel Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SKH’ler) ile de uyumlu. Bayer Türkiye’de de etkimizi yansıtan ölçülebilir net ve iddialı hedefler belirledik. Bunları finansal hedeflerimizle aynı titizlikle izliyor ve karar alma süreçlerimize dahil ediyoruz.  

-Sürdürülebilirlik alanında kararlı ve önemli adımlar atıyorsunuz.  Taahhütleriniz kapsamında hayata geçirdiğiniz projeleriniz neler?

Tüketici sağlığı, ilaç ve tarım ürünleri olmak üzere faaliyet gösterdiğimiz her üç bölümde de önemli hedefler belirledik. Global taahhütlerimiz arasında; 2030 yılına kadar düşük ve orta gelirli ülkelerde 100 milyon küçük ölçekli çiftçiye ve yetersiz hizmet alan topluluklarda 100 milyon kişinin kişisel bakımına destek olmak, yenilikçi ilaç ürünlerimizin bulunabilirliğini ve satın alınabilirliğini artırmak, modern doğum kontrolü için 100 milyon kadının ihtiyacını karşılamak gibi somut hedeflerimiz bulunuyor. Bu hedeflerin yanı sıra her bir yönetim düzeyinde cinsiyet eşitliğine ve kendi sahalarımızda iklim tarafsızlığına ulaşmayı, tedarik zincirimizdeki emisyonları azaltmayı, 2050’ye kadar net sıfır emisyon hedefine ulaşmayı, tarımda bitki korumanın çevresel etkisini yüzde 30 azaltmayı ve tüm tüketici sağlığı ürünlerini yüzde 100 geri dönüştürülebilir veya yeniden kullanılabilir ambalajlara dönüştürmeyi amaçlıyoruz.

Bayer Türkiye olarak biz de çalışmalarımızı bu hedefler doğrultusunda şekillendiriyoruz. Ofislerimizde, fabrikalarımızda doğal gaz ve elektrik tüketimini azaltarak yenilenebilir enerji kaynaklarına geçerek CO2 salımını binlerce ton azalttık. Yağmur sularını kullanarak ve damla sulama sistemlerinde yaptığımız iyileştirmelerle su tüketimini düşürdük ve sıfır atık misyonu kapsamında tesislerimizde geri dönüştürülebilen tüm atıkları dönüştürdük. Tarım ürünleri tarafında üreticilerimizi dijital tarım uygulamaları kullanmaları konusunda teşvik ediyoruz. Şimdiye kadar 800’den fazla üreticimizin, uydu haritaları üzerinden tarla sağlığı, bitki gelişimi ve su kullanımını bilgisayar ve mobil cihazlarla uzaktan takip edilebildiği Climate FieldView uygulamamızı kullanmasını sağladık. İlaç tarafında ise son 10 yılda Türkiye’de 10 milyonun üzerinde kişiyi kadın sağlığı ve doğum kontrolü konusunda bilgilendirdik. 2013’ten bu yana 5,6 milyon kadının modern doğum kontrolü ihtiyacını karşıladık, 2030 yılına kadar da 2,5 milyonun üzerinde kadına daha ulaşmayı hedefliyoruz.

Tüketici sağlığı iş biriminde şirketimizin küresel taahhüdü olan 2030 yılına kadar tüm müşteri ürünlerimizin ambalajlarını geri dönüştürülebilir veya yeniden kullanılabilir hale getirme taahhüdünü ana odaklarımızdan biri olarak belirledik. Bununla beraber farklı alanlarda sürdürülebilirlik çalışmalarını desteklediğimiz birçok sosyal sorumluluk projemiz var. Bu projeler ışığında toplumu sürdürülebilirlik alanında bilinçlendirmeyi hedefliyoruz.

-Tüketici sağlığı iş biriminizdeki diğer projelerinizden bahsedebilir misiniz?

Sürdürülebilirlik hareketini tek bir perspektiften değerlendirmenin yetersiz kalacağına inanıyoruz. Bu sebeple kendi etki alanlarımızda gerçekleştirdiğimiz farklı projelerimizle de tüketici sağlığı olarak sürdürülebilirlik çalışmalarına katkı sunuyoruz. Projelerimizde nasıl daha büyük bir çevresel ve toplumsal fayda yaratabiliriz vizyonuyla hareket ediyoruz. Türkiye’de de faaliyet gösterdiğimiz alanda ülkemizin en önemli gelişim alanlarından biri olan “Sağlık Okuryazarlığı” konusu 2017 yılından beri gündemimizde. Bu konuda belli bir bilgi seviyesine sahip olunmaması tanı ve tedavide aksamalardan tutun da hastane yatış oranlarında artışa, sağlık profesyonelleri ile yetersiz iletişime kadar pek çok olumsuzluğa sebep olabiliyor.

Bu yolculukta pratik sağlık, iyi beslenme gibi konulara değindiğimiz 365gun.com web sitesi, çocuklara ulaşmak için yola çıktığımız 365 Gün Teneffüste Sağlık projesi ve sonrasında ÖRAV ile beraber öğretmenleri de dahil ettiğimiz “Oyunla Öğrenme Tasarımı Eğitimci Eğitimi” başta olmak üzere pek çok proje gerçekleştirdik. 2021 yılında ise tüm çalışmalarımızı daha da sürdürülebilir kılmak için tek bir çatı altında topladık ve 22 Ekim’i Sağlık Okuryazarlığı Günü ilan ederek projenin ilk yılında IPSOS ile Türkiye çapında bir Sağlık Okuryazarlığı Araştırması gerçekleştirdik. Araştırma sonucunda ülkemizdeki sağlık okuryazarlığı düzeyi hakkında önemli veriler elde ettik ve daha gidecek yolumuz olduğunu fark ederek çalışmalarımızı derinleştirdik. 2022 yılında araştırmadan elde edilen verilerin ışığında “Gezilecek Değil Yaşanacak Bir Sergi” söylemiyle “Sağlığı Anlamak” sergisini hayata geçirdik. İnteraktif ekranlar ve VR alanı ile dikkat çeken ve 31 bölümden oluşan sergi İstanbul, Ankara ve İzmir’de şu ana kadar toplam 445 bin ziyaretçi ile buluştu. Bu alanda çalışmalarımız hala devam ediyor. Toplumun her kesiminden insana, başta çocuklar olmak üzere her yaş grubuna ulaşmak istiyoruz.  Bununla birlikte tüketici ve sağlık profesyonellerine yaptığımız marka tanıtımlarımıza destek olan tüm print, posm, promo materyallerinde yapılan iyileştirmelerle son iki yılda 113 ton karbon emisyon tasarrufu sağladık; bu da yaklaşık 25 binek aracın yıllık averaj toplam karbon emisyon tüketimine denk geliyor. Ticari pazarlama departmanının liderlik ettiği bu sürecin öncülüğünde bizi heyecanlandıran bambaşka bir projeye başladık. Sürdürülebilirlik hikayemize en büyük iş ortaklarımız eczacıları da dahil ettiğimiz Yeşil Eczanem projesini oluşturarak sürdürülebilirlik hedeflerimize yeni bir katman daha ekledik. Böylece kendi etki alanımızda dönüşüm gerçekleştirirken tüm bunları iş ortaklarımızla da paylaşarak sürdürülebilirlik alanında yarattığımız faydayı daha da büyütmeyi amaçlıyoruz.

-Sürdürülebilirlik aksiyonlarınızda önemli bir yeri olan ve en büyük iş ortaklarınızdan eczacıları dahil ettiğimiz “Yeşil Eczanem” projesi nasıl ortaya çıktı?

Sürdürülebilir bir dünyaya eczacı kimliğiyle nasıl katkı sağlanabilir fikrinden yola çıkan “Yeşil Eczanem” projemiz, sürdürülebilirlik konusunda eczacı iş ortaklarımızı harekete geçirmeyi amaçlıyor. Tüketici sağlığı iş biriminde 2021 yılı itibari ile oluşturduğumuz yol haritamızda sürdürülebilirlik bakış açısı ile tüm tanıtım materyallerimizde iyileştirmeler yapmaya başladık. Ürettiğimiz tüm malzemelerde gramaj azaltılmasından, çoklu kez kullanılabilir materyal üretimine, malzeme tipinde geri dönüştürülmüş ya da geri dönüştürebilir tercihlere yönelmeye ve PVC’nin tüm üretim proseslerinden çıkarılmasına kadar farklı alanlarda birçok iyileştirme sağladık. Tüm bunları gerçekleştirirken de en önemli paydaşlarımızdan olan eczacılarımızı bu çalışmaya dahil ederek, el ele, etkimizi daha da büyütebileceğimize inandık. Yeşil Eczanem proje fikri tam da bu noktada filizlendi ve toplum nezdinde en güvenilir meslek gruplarından olan eczacılarımıza kendi etki alanlarında sürdürülebilir bir dünyaya katkı sağlamaları için bir çağrı yaparak projemize onların da destek olmalarını önerdik. Yaptığımız saha araştırmaları ve yüz yüze görüşmelerde eczacılarımızın iş birliğine duydukları heyecanı görmek bizi de çok motive etti. Projeye başlarken amacımız sürdürülebilir bir dünyaya bizler ve gelecek nesiller adına sahip çıkan, attığı her adımı sürdürülebilir bir dünya için hassasiyetle atan “Yeşil Bir Eczane Modeli” kurgulamaktı. Ne mutlu ki birlikten kuvvet doğdu ve projemize başladık.

-AGED ile birlikte yürüttüğünüz Yeşil Eczane Projesi ile şimdiye kadar elde ettiğiniz sonuçlar ve uzun vadedeki planlamalarınızdan bahsedebilir misiniz?

Türkiye’nin altyapı anlamında en gelişime açık ve hassas konularından birisi olan atık yönetimi ve geri dönüşüm konusu sürdürülebilirlik ajandamızın ana maddelerinden. Pilot eczanelerde gerçekleştirdiğimiz eczane atık karakterizasyon ölçümlemesi bize eczane atıklarının yüzde 76’sının kâğıt ve türevi atıklardan oluştuğunu gösterdi. Burada yolumuz atık kâğıt geri dönüşümü konusunda uzman olan Kağıt Geri Dönüşüm Sanayicileri Derneği (AGED) ile kesişti ve Yeşil Eczanem projesinin hayata geçirilme aşamasında proje partnerimiz oldular. Projeye ilk olarak eczane kanalında sürdürülebilirlik adına atılabilecek adımları belirleyip bu konular özelinde bilgilendirici videolar hazırlayarak ve bunları eczacılarımıza özel eğitim platformumuz Club Bayer üzerinden ulaştırarak başladık. Sürdürülebilirlik, karbon ayak izi, enerji ve su tasarrufu, atık yönetimi, ulaşım ve tüketim tercihleri gibi konu başlıklarını kapsayan animatik video formatındaki 2 modülden oluşan temel Yeşil Eczanem eğitimlerini tamamlayan eczacılarımız AGED derneği iş birliği ile oluşturduğumuz sertifikayı alarak gönüllü Yeşil Eczanem oldu ve kendilerine gönderilen Yeşil Eczanem temsil kitleri ile sürdürülebilir bir dünya farkındalığı yaratmak için bizimle beraber yola çıktılar. Kit kapsamında yer alan kâğıt geri dönüşüm kutusu, atık ayrıştırma ve plastik poşet kullanımını azaltmaya yönelik tüketici bilgilendirme panelleri ile eczane kanalında ilgili konularda tüketici gözünde de farkındalık yaratmayı hedefledik.

Projemizin lansman döneminde farklı eczacı dernek iş birlikleri ile de birçok eczacımıza projemizi detaylı aktarma şansına sahip olduk. Pharmetic Derneği’nin düzenlediği Bilimin E Hali Kongresi’nde “Yeşil Eczanem, Eczanede Sürdürülebilirlik” konulu bir uydu sempozyumu gerçekleştirdik. Brand Week kapsamında Pharmatopia Derneği iş birliği ile Healing Academy sponsorluğunu üstlenerek iklim krizi, atık yönetimi ve çevresel etkiler ve eczanede sürdürülebilirlik konu başlıklarında 3 saatlik sertifikasyon programını hayata geçirdik. Yeşil Eczanem Projesi kapsamında gerçekleştirdiğimiz eczane kâğıt atık hacim tespit çalışması ile yaklaşık bin gönüllü eczanenin 1 yıl boyunca kâğıt atıklarını geri dönüşüme kazandırarak yılda 15 bin 649 ağacın kurtarabileceğini tespit ettik. Bunun çok daha ötesinde tüm Türkiye’de yaklaşık 30 bin eczanenin dahil olduğu bir hareketle yüzbinlerce ağacın kurtarılması adına daha büyük bir etki yaratmayı hayal ediyoruz. Aldığımız sonuçlar ve eczacı paydaşlarımızın geri dönüşleri çok pozitif. Beraber projemizi çok daha ileriye götüreceğimize inanıyoruz. Bunun için de sürekli araştırıyor ve sürdürülebilirlik alanında daha fazla fayda üretmek için çalışıyoruz.

Pharmaceutical technician in sterile environment working on production of pills at pharmacy factory

Abdi İbrahim, Karbon Saydamlık Projesi’nde İklim A Listesi’ne Giren İlk Türk İlaç Şirketi Oldu

112 yıldır faaliyet gösteren Abdi İbrahim şirketinin Paris Anlaşması’nın ‘1.5°C’ hedefi ile uyumlu olarak belirlediği ve Bilim Temelli Hedefler Girişimi (SBTi) tarafından onaylanan sera gazı emisyon azaltım hedefleri bulunuyor. Bu hedef doğrultusunda, şirket 2030’a kadar Kapsam 1 ve Kapsam 2 sera gazı emisyonlarını 2020 baz yılına göre yüzde 60, Kapsam 3 sera gazı emisyonlarını ise yüzde 45 azaltmayı hedefliyor. Şirket, HEAL2050 sürdürülebilirlik stratejisi kapsamında 2030’da karbon nötr, 2050’de ise net sıfır şirket olma hedeflerine yönelik çalışmalarını sürdürüyor. Şirket, dünyanın en güçlü çevre girişimlerimden biri olan iklim değişikliğiyle mücadele ve doğal kaynakların korunması alanlarında faaliyet gösteren CDP (Karbon Saydamlık Projesi-Carbon Disclosure Project) İklim Değişikliği Programı’nda notunu yükselterek, A listesine girdi. 2000 yılında Londra’da kurulan ve kâr amacı gütmeyen uluslararası bir kuruluş olan CDP, iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak ve doğal kaynakları korumak amacıyla; devletler, işletmeler, sivil toplum kuruluşları ve finansal kuruluşlarla iş birliği içinde çalışıyor. Globalde İklim A Listesi’nde yer alan 346 şirketten biri olan Abdi İbrahim, listeye giren ilk ve tek Türk ilaç şirketi olmayı başardı.

Abdi İbrahim’in Karbon Saydamlık Projesi’ndeki başarısını değerlendiren İnsan Kaynakları, Kurumsal İletişim ve Sürdürülebilirlik Grup Başkanı Dr. M. Oğuzcan Bülbül, şunları söyledi: “2020’den bu yana Karbon Saydamlık Projesi (CDP)’ne raporlama yapıyoruz ve daha önceki 3 raporumuzda sırasıyla “B-, B, B” notlarını almıştık. Sürdürülebilirlik alanında istikrarlı bir şekilde yürüttüğümüz çalışmalar neticesinde programın en prestijli ve en yüksek derecesini elde ettiğimiz için gururluyuz. Abdi İbrahim olarak 112 yıldır hayatı iyileştirme misyonu ile hareket ediyor, ekonomik faaliyetlerimizi sürdürürken, topluma ve içinde yaşadığımız dünyaya ‘iyi’ bir iz bırakmayı öncelik olarak görüyoruz. Tedarik süreçlerinden ürünlerin pazara sunulmasına kadar tüm iş yapış modellerinde çevresel etkiyi gözeterek yeşil dönüşüme katkı sağlıyoruz. Yürüttüğümüz faaliyetlerde ulusal ve uluslararası gereksinimlere ve iklim değişikliği ile mücadeleye ilişkin paydaş beklentilerine cevap verecek çözümlerin bir parçası olmayı; döngüsel ekonomi prensipleri doğrultusunda projeler hayata geçirerek sürdürülebilir fayda yaratmayı amaçlıyoruz. Paris Anlaşması’nın ‘1.5°C’ hedefi doğrultusunda 2030 yılına kadar Kapsam 1 ve Kapsam 2 sera gazı emisyonlarımızı 2020 baz yılına göre yüzde 60, Kapsam 3 sera gazı emisyonlarımızı ise yüzde 45 azaltmayı hedefliyoruz. Geçtiğimiz yıl Bilim Temelli Hedefler Girişimi (SBTi) tarafından taahhütleri onaylanan ilk ve tek Türk ilaç şirketi unvanını almıştık. 2030’da ‘karbon nötr Abdi İbrahim’ olma yolunda emin adımlarla ilerliyoruz. HEAL2050 stratejimiz kapsamında, bu yıl ayrıca hedeflerimizi bir adım öteye taşıyarak, SBTi Net Sıfır Standardı’na uyumlu olarak “2050 Net Sıfır Emisyon Hedefi” belirlemeyi taahhüt ettik. CDP kapsamında, İklim Değişikliği Programı’nda A Listesi’nde yer almamız da attığımız adımların ve vizyonumuzun ödüllendirilmesi açısından mutluluk ve gurur verici. 112 yıldır olduğu gibi hayatı ve geleceği iyileştirmeye yönelik çalışmalarımıza aynı kararlılıkla devam edeceğiz.”

Abdi İbrahim İlaç Şirketi neler yapıyor?

Esenyurt Üretim Kompleksi ve Genel Müdürlük binamızda %100 yenilenebilir elektrik kullanıyor.​​

♻Düşük karbonlu ambalaj stratejimiz Green Harmonization’ın ilk fazı olan Akıllı Yazılım ile ürünlerin ambalaj kaynaklı çevresel etkisini en aza indirmeyi hedefledi.​​

♻ Sıfır Atık Belgesi’ne sahip Esenyurt Üretim Kompleksi ve Genel Müdürlük binasında atıkları kaynağında ayrıştırıyor, geri dönüşüme katkı sağlıyor.​​

♻Çalışanlarını bilinçlendirmek amacıyla düzenli olarak sürdürülebilirlik eğitimleri gerçekleştiriyor. Gezegenin Yıldızları gönüllülük projesiyle ortaokul 5. sınıf düzeyindeki öğrencilerin okullarında ve yaşadıkları toplumda, çevre ve gezegenin sorunları üzerine farkındalık kazanmaları için atölyeler düzenliyor.​​

Abdi İbrahim, HEAL2030 sürdürülebilirlik stratejisi kapsamında düşük karbonlu ambalaj stratejisi Green Harmonization’u hayata geçirdi. Bütüncül bir bakış açısıyla oluşturulan HEAL2030 stratejisinin çevre başlığı altında hayata geçen projelerden biri olan “Green Harmonization”, “Shrink – Switch – Recycle” (küçült, değiştir ve geri dönüştür) olmak üzere üç faz üzerinde şekilleniyor.

Üç fazdan oluşan Green Harmonization stratejisi ile ürünlerin ambalaj kaynaklı çevresel etkisini en aza indirmeyi hedeflediklerini belirten Abdi İbrahim Kurumsal İlişkiler, Sürdürülebilirlik ve İletişim Direktörü Dr. M. Oğuzcan Bülbül, “Projenin ilk fazında, dünya ilaç sektöründe bir ilke imza atarak şirketimizin Kapsam-3 emisyonlarını azaltmak hedefiyle üniversite-sanayi iş birliği projesi kapsamında yapay zekâ tabanlı sezgisel bir optimizasyon algoritması geliştirdik. Bu algoritma ile Abdi İbrahim’e ait blisterli ürünlerin yarısından fazlasının ambalaj boyutlarını optimize ettik. Böylece yaklaşık 500 adet dolu çöp konteynır ağırlığı kadar ambalaj tasarrufu sağladık ve 91 milyon kutuluk bölümde ambalajdan kaynaklanan karbon emisyonunu kutu başına %28 azalttık. Yaklaşık 6 Galata Kulesi yüksekliğinde ahşap palet azaltımı sağladık.” dedi. 

Bülbül projeyle ilgili şu bilgileri paylaştı: “Abdi İbrahim, Green Harmonization stratejisinin ‘Shrink’ (Küçült) olarak adlandırılan birinci fazında, dünya ilaç sektöründe ilk defa, amacı şirketin Kapsam-3 emisyonlarında minimum yatırım maliyeti ile azami ölçüde düşüş yaratmak olan bir algoritma geliştirdik. Bir üniversite-sanayi projesiyle geliştirilen bu yapay zekâ tabanlı sezgisel optimizasyon algoritma sayesinde, aynı miktarda ilaç daha az ambalaj ve daha az kaynak kullanarak üretilebilir hale geldi. Üretim sürecinde kullanılan bazı kalıpların kullanımına son verilmesi, bazılarının tek bir kalıba indirgenmesi, belirli sayıda yeni kalıp ve yeni hat çizelgeleme önerileri olarak özetleyebileceğimiz optimizasyon çıktılarının uygulamaya alınmasıyla, Abdi İbrahim ruhsatlı 26 blisterli ürününün üretiminde önemli kazanımlar elde edilmiştir. Buna göre; şirket üretim hatlarında sağlanan verimlilik artışı sayesinde 6 haftalık bir ek kapasite yaratılmasının yanı sıra 179 ton ambalaj tasarrufu, ambalaj kaynaklı karbon emisyonunda kutu başına %28 azaltım, 150 hanenin yıllık elektrik tüketimi kadar enerji tasarrufu ve 2.500 adet ahşap palet azaltımı sağlanarak 90 kg üretim atığının da önüne geçilerek yıllık yaklaşık 1 milyon avro değerinde tasarruf sağlanmıştır.

Stratejimizin çevre başlığındaki en önemli hedefi 2030’da karbon nötr bir şirket olmak. Bu doğrultuda yaşadığımız çevre üzerindeki etkimizi minimuma indirmek ve daha iyi bir gelecek için inovasyon, dijital dönüşüm ve sürdürülebilirlik ekseni etrafında konumlandırdığımız çok sayıda proje hayata geçiriyoruz. ‘Green Harmonization’ projemizin ikinci fazı olan ‘Switch’ (Değiştir) kapsamında daha az karbon emisyonuna neden olan biyobozunur polimer içerikli ambalajlara geçmeyi hedefliyoruz. 

Projemizin ‘Recycle’ (Geri Dönüştür) olarak adlandırdığımız ve hayata geçirilebilmesi için yeni yasal düzenlemelere ihtiyaç duyulan üçüncü fazında ise biyobozunur ambalajlara sahip hale gelen ürünlerimizin bertaraf edilmesi aşamasında ekonomiye geri kazandırılması ve kısmi de olsa ilaç sektöründe bir döngüsellik yaratılması hedeflenmektedir.” 

AstraZeneca Gezegenin Sağlığına Önem Veriyor

AstraZeneca Türkiye Ülke Başkanı Ecz. Serkan Barış, AstraZeneca’nın “Sıfır Karbon Taahhüdü” kapsamında 2025’e kadar emisyonu sıfıra indirmeyi ve 2030’a kadar tüm tedarik zincirinde karbon negatif olmayı hedeflediklerini söyledi. Barış, “AstraZeneca olarak sürdürülebilirlik alanındaki çalışmalarımızla bir ilaç şirketinden fazlası olduğumuzu düşünüyorum. Geleceğimizin sağlıklı insanlar, sağlıklı bir toplum ve sağlıklı bir gezegene bağlı olduğunun farkındayız. Bu nedenle sürdürülebilirliği işimizin merkezine koyuyor, bu alanda sorumluluklarımızı belirliyor ve gerekli aksiyonları alıyoruz. Küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 5’i sağlık sisteminden kaynaklanırken iklim değişikliği sağlık sisteminin yeni risklerle karşı karşıya kalmasına neden oluyor. Bu nedenle sağlık sisteminin tüm paydaşlarının toplum ve gezegenin sağlığı için cesur adımlar atmasına ihtiyaç var. İklim Zirvesi’nde ilk kez iklim ve sağlık ilişkisinin ele alınması ve Türkiye’nin aralarında bulunduğu 143 ülkenin bu konuda çalışmak üzere taahhütte bulunması bu açıdan umut verici bir adım oldu. Biz de toplumun ve gezegenin sağlığına ilişkin sorumluluklarımızı bir bütün olarak ele alıyor, çevresel etkilerimizi en aza indirmek ve karbon emisyonlarımızı sıfırlamak için çalışmalarımızı hızlandırıyoruz. Sürdürülebilirlik stratejimizin bir parçası olarak ilk kez 2022 yılında merkez ofis çalışanlarımızın araçlarını hibrid araçlara çevirerek başlattığımız süreci şimdi bir basamak daha ileriye taşıyoruz. İlk olarak saha ekibiyle başlayacak elektrikli araç değişimi ile birlikte 2025 sonuna kadar Türkiye’deki tüm araç filomuz yüzde 100 elektrikli araçlardan oluşacak. Mayıs ayı sonuna kadar kademeli olarak tüm saha çalışanlarımız elektrikli araçlara geçiş yapmış olacak. Bağlı bulunduğumuz Orta Doğu ve Afrika Bölgesi’nde bu geçişi yapan ilk ülke ise Türkiye olacak, bu alanda bölgede de lider ülke olmaktan dolayı çok gururluyuz.” dedi.

AstraZeneca Türkiye, global sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda bu yıl mayıs ayı sonuna kadar kademeli olarak yaklaşık 300 kişiden oluşan tüm saha çalışanlarına yüzde 100 elektrikli araçlar vererek, Türkiye’de bu kadar yüksek sayıda elektrikli araç değişimi yapan ilk firma olacak. Şirket bu sayede, yılda yaklaşık 1.640 ton karbondioksit emisyonunu azaltmayı öngörüyor. Bu miktar, orta boyutlardaki bir binek aracın dünyayı ekvator çevresinden yaklaşık 247 kez turlamasına veya 242 hektarlık yani 339 futbol sahası büyüklüğündeki ormanlık alanın yıllık karbon tüketimine eş değer.  

Humanis İlk Sürdürülebilirlik Raporunu Yayımladı

Türkiye’nin önde gelen ilaç firmalarından biri olan Humanis, 2021-2022 Sürdürülebilirlik Raporu’nu paydaşlarıyla paylaştı. Humanis CEO’su Yunus Sancak, şirketin sürdürülebilirlik çabalarını ve gelecek hedeflerini paylaştığı raporla ilgili yaptığı açıklamada, “Sürdürülebilir bir dünya için mevcut kaynaklarımızı en verimli şekilde kullanmaya çalışırken, bu anlayışın paydaşlarımız arasında da yaygınlaşması için çabalıyoruz” dedi. Yunus Sancak, “2022 yılı 3’üncü çeyreği itibarıyla toplam elektrik tüketimimizi fabrika çatı alanına kurulan güneş enerji panellerinden sağlayarak, bu konuda farkındalık yaratan ilk yerli ilaç firması olduk.” ifadeleriyle şirketin çevresel bilinç ve sorumluluk anlayışını vurguluyor.

Humanis, 2023 yılında başlatılan arazi Güneş Enerji Santrali (GES) Projesi tamamlandığında, toplam elektrik tüketiminin neredeyse tamamını doğal kaynaklardan karşılayacak. Humanis’in gelecek vizyonunu şekillendiren önemli bir taahhüt de raporda ortaya çıkıyor. Şirket, 2030 Net Sıfır Hedefleri için Bilime Dayalı Hedefler Girişimi’ne (SBTi) taahhütte bulunarak faaliyetlerinden kaynaklanan karbon emisyonlarını hesapladı. Şirket 2030 yılına kadar emisyonları azaltma hedefleri belirledi.

Vefa İlaç Şirketine Sürdürülebilirlik Ödülü

‘Gelecek, sürdürülebilir adımlarla şekillenir.’ bilinciyle hareket eden Vefa İlaç, global çapta düzenlenen CPHI fuarında ödül aldı. Firma sürdürülebilirlik yaklaşımı sayesinde “Altın Sürdürülebilirlik Ödülü”nü almaya layık görüldü. Şirket tarafından yapılan açıklamada, ¨Bu başarı, sadece çevreye duyarlı oluşumuzu pekiştirmekle kalmıyor, aynı zamanda dünya çapında sürdürülebilirlik alanındaki taahhütlerimizi de güçlü bir şekilde vurguluyor.¨ denildi.

Ekonomik büyümenin yanı sıra çevresel ve sosyal sorumlulukları da gözeterek hareket etmek, gelecek nesiller için yaşanabilir bir dünya bırakma hedefindeki Vefa İlaç, yenilikçi ve sürdürülebilir iş modellerini benimsiyor. Şirketin açıklaması şöyle:  ¨Ödülümüz, sürdürülebilirlik konusundaki gayretlerimizin uluslararası alanda tanınmasının bir göstergesi olarak, bizim için büyük bir onur kaynağıdır. Bu başarı, sürdürülebilir ticari başarının yanında şirketimizin sosyal ve çevresel etkilere de önem verdiğinin bir kanıtıdır. Sürdürülebilirlik stratejimiz, çevresel ayak izimizi azaltmak, topluma değer katmak ve etik iş uygulamalarını teşvik etmek üzerine kuruludur. Bu ödül, yalnızca geçmişteki başarılarımızın bir kutlaması değil, aynı zamanda geleceğe dair bir taahhüttür. Sürdürülebilir bir dünya için atılan her adım, bizim için bir ilham kaynağıdır ve bu yolda ilerlemeye devam edeceğiz.¨

Sanofi’de Sürdürülebilirlik Küresel Hedef

Sanofi, uluslararası derecelendirme kuruluşu Standard & Poor’s (S&P) tarafından sürdürülebilirlik konusunda en kararlı hareket eden şirketlerden biri olarak kabul edildi. Değerlendirme kapsamında, dünya genelindeki şirketlerin sürdürülebilirlik performansları Çevresel, Sosyal ve Yönetimsel (ÇSY) puanlama metodolojisi ile derecelendirildi. Değerlendirmede Sanofi’nin Sosyal Etki Profili, topluluklar kategorisinde ‘lider’ olarak derecelendirildi. Sanofi bu liderliği, en düşük gelir düzeyine sahip 40 ülkedeki hastaların temel sağlık ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kurulan ve geniş tedavi alanlarını kapsayan 30 ilacı bu ülkelere ulaştıran küresel sağlık birimi ile elde etti.

Sanofi, sürdürülebilirlik yaklaşımını etik ve şeffaflık temeli üzerinde ve 3 ana başlık etrafında toplamakta.

-Yeterli hizmet alamayan hastaların sağlık hizmetlerine erişimine katkıda bulunmak,

-Toplumsal Katılım: Çalışanlarımızın çevreleri de dahil yerel toplumları desteklemek,

-Sağlıklı Gezegen: Karar verme süreçlerine ekolojik çevreyle ilgili konuların da dahil edilmesiyle gezegenimizi korumak.

Sanofi, çevreye olan negatif etkisini azaltmak için Lüleburgaz tesislerindeki ilaç üretimi sırasında enerji ve su tüketiminin azaltılmasına yönelik faaliyetler ve atık yönetimine yönelik kanunsal düzenlemelerin ilerisinde gerçekleşen çevresel çalışmalara ilave olarak çalışanları ve ilgili paydaşları için çevresel farkındalık çalışmaları da yürütmekte. Sanofi Türkiye, sürdürülebilirlik yaklaşımı ve yönetiminde faaliyet gösterdiği bölgede tüm yaşam döngüsü içindeki operasyonlarını içeren bir politikayla hareket etmekte. Tedarik Zinciri Yönetimi’nden başlayarak son kullanıcı riskleri dahil olmak üzere tüm çevresel etkilerini de aynı bütünlük ilkesi içinde izlemekte ve yönetmekte.

Deva İlaç’ta Sürdürülebilirlik

Deva İlaç, sürdürülebilirliğin yaşadığımız dünyada hepimizin sahiplenmesi gereken bir konu olduğuna inanmakta. Toplumun sağlığı için ihtiyacı olan ürünleri üretirken bunu sürdürülebilir bir şekilde gerçekleştirmek en büyük gayeleri. Sağlıklı bir toplumun inşası için çevreye ve insana karşı sorumlulukların bilincinde olarak hareket ettiğini açıklayan Deva,  ortak değer yaratma anlayışıyla başta kendi operasyonlarında insan hakları, iş sağlığı ve güvenliği, enerji verimliliği ve atık konularını yönetmekte.

Deva’nın sürdürülebilirlik raporunda şu bilgilere yer veriliyor: ¨Sürdürülebilir büyüme ve kalkınma hedefiyle enerji, su ve atık konularına odaklanılmaktadır. Enerji verimliliği ve tasarrufu çalışmalarımızla iklim kriziyle mücadele sürdürülmekte; sera gazı salımları ölçülerek yönetilmektedir. Ayrıca atık ve su yönetimi ile azalan doğal kaynakların korunması ve en etkin biçimde kullanılması amaçlanmaktadır. Çevresel etkimiz; çevre saha gözlemleri, kimyasal döküntü müdahale tatbikatı, çevresel kaza ve vaka raporlamaları ile yakından takip edilmekte ve buna göre hedefler belirlenmektedir. Deva olarak, çevrenin sürdürülebilirliği amacıyla sosyal sorumluluk faaliyetlerimiz kapsamında çevre günü etkinlikleri gerçekleştirmekteyiz. Dünya Çevre Günü kutlamalarımızda çalışanlarımızla ağaç dikim etkinlikleriyle ve fidan dağıtımı yapılarak doğanın korunmasına katkı sağlamaya devam ediyoruz. İSG ve çevre uygulamalarında yazılım sisteminden yararlanılarak kaynağında kağıt kullanımının azaltılması ve ağaç kesilmesinin önlenmesi sağlanmıştır. Ayrıca, Deva olarak son 5 yılda 5.222.000 kg geri dönüştürülebilir atığı kaynağında ayırarak doğal kaynak korunumunu sağladık. Kağıt geri kazanımından 202.596 adet ağacın kesilmesini önledik. Deva olarak iş süreçlerinden kaynaklanan sera gazı salınımlarını yakından izlemekte, kurumsal karbon ayak izi raporlamakta ve karbon salınımlarımızı azaltmak üzere çalışmalar yürütmekteyiz. Karbon salınımlarıyla birlikte NOx ve SOx gibi diğer hava salınımlarının da ölçümünü yaparak iklim değişikliği üzerindeki etkisini yönetip azaltmaktayız. Ayrıca havalandırma sistemlerimizde kullanmış olduğumuz HEPA filtrelerle yaklaşık olarak %99 oranında emisyonların azaltılması sağlanmaktadır. Tesislerimizde enerji verimliliğini artırmaya yönelik çalışmalara devam edilmiştir. Bu kapsamda, teknik birimlerin kullandığı ekipmanlarda frekans invertörü kullanılması, su deposu girişine filtre ve aktif karbon sistemi eklenmesi, sıcak su buhar hatlarındaki kaçakların giderilmesi gibi faaliyetler yürütülmüştür. Faaliyet alanlarımızda led armatür kullanımına geçerek aydınlatma amaçlı elektrik tüketimlerimizde yaklaşık 15 kat tasarruf sağlamaktayız.Operasyonlarımızda oluşan atık miktarının en düşük seviyeye indirilmesi için çaba gösterilmektedir. Tehlikesiz atıklar her tesiste çevre izin ve lisansı bulunan firmalar aracılığıyla geri dönüştürülmektedir. Genel Merkez ve Kartepe Tesisinde sıfır atık belgeleri bulunmaktadır. Çerkezköy Tesisleri organize sanayi bölgesinde yer aldığından OSB’nin yükümlülüğü altında bulunmaktadır. Genel Merkez ve tüm üretim tesislerimizde sıfır atık istasyonları mevcuttur. AR-GE merkezimizde yürütülen geliştirme çalışmalarında çevrenin korunumu dikkate alınarak özellikle solvent içeren ürünlerin ve proseslerin kullanımından kaçınılmakta ve solvent atığı oluşumu azaltılmaktadır. Genel Merkez ve Kartepe Tesisi için 2021 yılında sıfır atık belgesi alınmıştır ve tüm tesislerde sıfır atık yönetimi uygulamaları sağlanmaktadır. Son 5 yılda üretimlerimizi gerçekleştirirken oluşturduğumuz 4.251.639 kg tehlikeli atığın bertarafı ile de yaklaşık 1.700 Mw elektrik enerjisi üretilmesine katkı sağlamış olduk. Ayrıca geri dönüştürülebilir atıklarımızı kaynağında ayırarak geri kazanım sistemine dahil ettiğimiz için yaklaşık 14.000.980 Mw enerjinin harcanmasının önüne geçilmiştir. Yine faaliyetlerimizden kaynaklanan bitkisel atık yağın geri kazanımı ile 8.840 milyon litre suyun kirlenmesini proaktif olarak önlemiş olduk. Atıklarımızın geri kazanılması ile de yaklaşık olarak 360.000 kg sera gazı oluşmasını kaynağında engellemiş olduk.¨

Kozmetik Sektörü de Adım Atıyor

İlaç endüstrisi gibi kozmetik sektörü de sürdürülebilirlik ve çevre bilincini iş stratejisine göre üretim yapmaya yöneliyor. Yerli firmalardan Plastic Move, çevre dostu ürünlerin ve ambalajların kozmetik endüstrisinde daha geniş bir kullanımını teşvik etmeyi hedefliyor. Şirket atık ekmek, makarna ve un gibi nişasta bazlı atıklardan biyopolimer üretiyor. Bu polimerler de fabrikada kullanılan kasa ve euro palete dönüştürülüyor. Kasa ve euro paletler en az %50 daha az karbon salınımına ve aynı zamanda yüksek mekanik özelliklere de sahip. Doğal kozmetik ürünler üreten The Purest Solutions, bu alanda daha çevreci üretim için Plastic Move ile işbirliğine gitti. The Purest Solutions kurucularında Hazal Evliyaoğlu, “Plastic Move ile birlikte çalışarak, hem kozmetik sektöründe hem de çevre teknolojileri alanında sinerji yaratmayı ve inovasyonu desteklemeyi hedefliyoruz.” diyerek bu stratejik yatırımın marka ve sektör genelinde sürdürülebilirlik standartlarını yükseltme konusunda önemli bir adım olduğunu vurguluyor. Büşra Köksal’ın sahibi olduğu Plastic Move şirketi, nişasta bazlı atıklardan çevre dostu ambalaj, otomotiv, beyaz eşya ve mobilya sektörlerine özel biyoplastik ham maddeler üreten bir biyoteknoloji şirketi. Geçtiğimiz sene Seri A öncesi turda 10 milyon dolar değerleme üzerinden yatırım alan ve bu yatırımla birlikte Amerika pazarına açılacak olan Plastic Move, sektörde çığır açan inovasyonlarla atık yönetimi ve geri dönüşüm konularına yeni bir perspektif getiriyor.

AB, Kozmetik Şirketlerinden Mikroplastik Kirliliği Parası Alacak

Avrupa Birliği mikroplastik kirliliğini azaltmak için kozmetik şirketlerini ödeme yapmaya zorlayacak. ‘Kirleten para öder’ ilkesini takip eden taslak kurallara göre şirketler ekstra temizleme maliyetlerinin %80’ini karşılayacak. Avrupa Birliği’nin atık suların arıtılması için  yeni bir anlaşma yapmasının ardından kozmetik şirketleri mikroplastik kirliliğini temizlemek için daha fazla ödeme yapmak zorunda kalacak. ‘Kirleten para öder prensibi’ni takip eden yeni taslak kurallara göre ilaç ve kozmetik satan şirketler atık suların temizliği için gereken maliyetin en az %80’ini karşılamak zorunda kalacak. Hayati önem taşıyan ürünlerin pahalılaşması ya da üretilemeyecek hale gelmesin önlemek amacıyla kirlilik maliyetlerinin geri kalanını hükümet ödeyecek.

AB Çevre Vekili Virginijus Sinkevičius, bu adımların vatandaşları su kaynaklarına karışan zararlı ilaç ve kozmetik atıklarından koruyacağını söyleyerek, “Bu sayede sularımız daha temiz olacak ve sağlığımız korunacak.” dedi. Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Konseyi tarafından kabul edilen ancak henüz resmileşmeyen kanun, sudaki atık maddelerin uzaklaştırılmasına yönelik standartları belirliyor ve kapsadığı alanı genişletiyor. 2035 yılına kadar AB üye ülkeleri, 1.000’den fazla kişinin yaşadığı tüm topluluklarda kentsel atık suları çevreye bırakmadan önce organik maddelerden arındırmak zorunda olacak. 2045 yılına kadar 10.000’den fazla kişiyi kapsayan tüm arıtma tesislerinde azot ve fosforu gidermek zorunda olacaklar. Avrupa Parlamentosu’na göre mikro kirleticileri gidermek için kurallara ekstra eklemeler yapılacak. Hükümetler ayrıca mikroplastikler için kanalizasyon suyunu izlemek zorunda kalacaklar. Ancak üye devletler kanalizasyonun arıtılmasına yönelik mevcut kuralları uygulamakta yavaş davranıyor.