SANAYİCİLER SINIRDA KARBON DÜZENLEME MEKANİZMASI’NA HAZIRLANIYOR

12 Ağustos 2024

Avrupa Birliği’nin (AB) Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında hayata geçirdiği Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) sanayicilerin gündeminde. Karbon kaçağı riskinin yüksek ve enerji yoğun olan alüminyum, demir-çelik, çimento, elektrik, gübre ve hidrojen sektörleri SKDM kapsamında olacak. İlgili sektörler içinde raporlama yükümlülüklerini içeren geçiş dönemi uygulaması 1 Ekim 2023 tarihinden itibaren başladı. 2026 yılında ana uygulama dönemi başlayacak olup, AB’ne ihraç edilen ilgili ürünlere ilişkin gömülü emisyonlar üzerinden mali yükümlülükler oluşacak.

Ürün listelerinin ilki 2025 sonrasına kadar, sonrasında ise 2028 itibariyle iki yılda bir yapılacak gözden geçirmeler çerçevesinde genişletilmesi bekleniyor. SKDM’nin geçiş aşamasındaki işleyişi üzerine 1 Ocak 2026 tarihinden önce Avrupa Komisyonu tarafından bir değerlendirme yapılacak. Geçiş döneminde, SKDM için ürün kapsamının genişletilmesi konusu da gözden geçirilecek. SKDM geçiş süreci için kapsama alınmayan fakat AB ETS kapsamında bulunan sektörlerde üretilen diğer ürünlerin (cam, seramik, büyük hacimli organik kimyasallar, vb.) SKDM kapsamına dahil edilip edilmeyeceği değerlendirilecek. AB ETS tarafından kapsanan sektörlerde üretilen ürünlerin 2030 yılına kadar kademeli olarak SKDM kapsamına alınacağı öngörülmekte.

AB’nin Avrupa Yeşil Mutabakatı ile koyduğu sera gazı emisyon azaltımı hedefine ulaşılması açısından temel araçlardan birisi Carbon Border Adjustment Mechanism(CBAM) yani

Karbon Sınır Ayarlama Mekanizması’dır. AB’nin sera gazı (GHG) emisyonlarının 2030 yılına kadar en az net %55 azaltılmasını ve en geç 2050 yılına kadar iklim nötrlüğüne ulaşmayı hedefleyen iklim hedeflerini desteklemek üzere tasarlanmış bir çevre politikası aracı bu.

Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM) AB’nin “55’e Uygunluk” mevzuat paketinin bir parçası olarak güçlendirilen AB Emisyon Ticaret Sistemini (AB ETS) tamamlamakta.

AB bu mekanizma ile bir yandan yeşil dönüşümün yaratacağı maliyet karşısında Avrupa’nın rekabetçiliğinin korunmasını, diğer taraftan küresel düzeyde iklim değişikliği ile mücadele çabasının artırılmasını hedeflemekte. AB ETS kapsamında, emisyon yoğun mallar üreten tesislerin işletmecileri, her bir ton CO2e emisyonu için emisyon tahsisatlarından feragat etmekte. Bu tahsisatların (giderek artan) bir kısmı ihalelerde veya ikincil piyasada satın alındığından, bu operatörler sera gazı emisyonları üzerinde bir “karbon fiyatı” ile karşı karşıya kalmakta. Fakat, AB üyesi olmayan ülkelerdeki çoğu işletmecinin böyle bir yükümlülüğü bulunmuyor. Bu rekabet avantajı Avrupa üretimini karbon kaçağı, yani AB dışına taşınma riskiyle karşı karşıya bırakmakta.

Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması, AB operatörleri için karbon maliyetlerini azaltmak yerine, AB dışı ülkelerden mal ithalatçılarının ithal edilen malların “gömülü emisyonları” için benzer karbon maliyetlerine katlanmalarını sağlamakta. SKDM ülkeleri değil, AB ETS kapsamındaki ve karbon kaçağı riski en fazla olan belirli sektörler için AB’ye ithal edilen ürünlerin gömülü karbon emisyonlarını hedef alıyor. Bu sektörler şunlardır: Çimento, demir ve çelik, alüminyum, gübreler, hidrojen ve elektrik.

SKDM’nin kapsamı belirlenirken üretimin AB dışına kayması riski yüksek olan sektörler arasından, ürün bazında karbon emisyon ölçümünün nispeten kolay yapılabileceği sektör ve ürün grupları seçildi. Zaman içinde, ürün bazında karbon ayak izi ölçümüne yönelik uygun metodolojilerin geliştirilmesi ile birlikte daha fazla kullanıcı sektör veya ürünün SKDM kapsamına alınması beklenmekte.
 

1 Ocak 2026’dan itibaren 2033 yılına kadar, AB ETS kapsamındaki ücretsiz tahsis aşamalı olarak kaldırıldığı için, SKDM mallarına yönelik gömülü emisyonlar kademeli olarak SKDM yükümlülüğü kapsamında karşılanacak. Yani 2025 sonuna kadar olan geçiş döneminde, ithal edilen ürünlere gömülü emisyonlar (embedded emissions) için herhangi bir ücretlendirme yapılmayacak; mali yükümlülüklerin devreye girdiği asıl uygulama dönemi 1 Ocak 2026 itibariyle başlayacak. 2034 yılından itibaren SKDM mallarının gömülü emisyonlarının %100’ü SKDM sertifikaları kapsamında karşılanacak ve bu mallar için AB ETS kapsamında ücretsiz tahsis verilmeyecek.

SKDM yükümlülüklerine yönelik yaptırımlar, Geçiş Dönemi Uygulama Usul ve Esaslarını ortaya koyan (AB) 2023/1773 sayılı Komisyon Uygulama Tüzüğünün 16. maddesinde düzenlenmekte.  Bu hüküm kapsamında, uygulanacak yaptırımların miktarı, raporlanmayan emisyonların ton başına 10 avro ile 50 avro arasında olacak. Ceza, Avrupa tüketici fiyatları endeksine göre artırılacak ayrıca ikiden fazla eksik veya hatalı rapor verilmesi veya bildirim yapılmama süresinin 6 ayı aşması halinde daha yüksek cezalar uygulanabilecek.

1 Ekim 2023-31 Aralık 2025 tarihleri arasındaki geçiş döneminde gerçekleşen emisyonların raporlanmasında, doğrulama (verification) gerekliliği bulunmuyor. Bu çerçevede, raporlamalar için üçüncü taraf sera gazı doğrulama firmalarından doğrulama hizmeti alınması zorunlu değil. Geçiş döneminde Komisyon, raporları periyodik olarak inceleyerek eksiklik ve olağan durumdan sapmaları tespit edecek ve üye ülke yetkili otoritelerine ithalatçılara yönelik cezai işlem gerekip gerekmediğinin değerlendirilmesi amacıyla düzenli bilgilendirmede bulunacak.

SKDM Yönetmeliği kapsamındaki malların belirlenmesi

İşletmeci öncelikle tesisinde üretilen hangi malların SKDM kapsamına girdiğini belirlemeli. Bu amaçla şunları yapmalılar:

Tesiste üretilen ve tesis dışından tedarik edilen öncülerin ve tüm malların bir listesi hazırlanmalı.

Aynı mal kategorisinin hem üretilen mala hem de o malın üretiminde kullanılan öncülere uygulanabileceği unutulmamalı. Bu, demir çelik, alüminyum ve gübre sektörü malları için geçerlidir.

Üretilen tüm mal çeşitlerini SKDM Yönetmeliği’ndeki ürün özelliklerine göre kontrol etmeli karşılaştırmalı. Bu karşılaştırmadan, tesis tarafından üretilip listelenen ürünlerden hangilerinin SKDM kapsamında olduğu belirlenmeli.

1 OCAK 2026’DAN SONRA NE OLACAK?

YAN KUTU: SKDM yükümlüsü başvuruları 1 Ocak 2025 yılı itibariyle alınmaya başlanacak. İhracatçı firmalarımızın AB’de yerleşik ithalatçılarının SKDM yükümlüsü yetkisini alıp almadığını 2025 yılı içinde kontrol etmesi önemli olacak.

Bu kısım metinde var. Kutu yaptıktan sonra bunu silelim.

SKDM kapsamında mali yükümlülüklerin doğacağı asıl uygulama döneminin başlangıcı olan 1 Ocak 2026 tarihi itibariyle, düzenleme kapsamındaki ürünlerin ithalatı sadece “yetkilendirilmiş SKDM yükümlüsü (authorized CBAM declarant)” tarafından yapılabilecek. Bu dönemde ithalatın/gümrük işlemlerinin doğrudan ithalatçı firma veya gümrük müşavirleri (dolaylı gümrük temsilcileri) aracılığıyla yapılması mümkün olacak. Mali yükümlülüklerin tahsili açısından SKDM yükümlüsünün yetkilendirilme kriterleri arasında yerleşiklik şartı getirilmekte. Bu çerçevede, yetkilendirilmiş SKDM yükümlüsünün, esas olarak doğrudan AB’de yerleşik olan ithalatçı olması öngörülmekte. SKDM yükümlüsü başvuruları 1 Ocak 2025 yılı itibariyle alınmaya başlanacak. İhracatçı firmalarımızın AB’de yerleşik ithalatçılarının SKDM yükümlüsü yetkisini alıp almadığını 2025 yılı içinde kontrol etmesi önemli olacak.

SANAYİCİLER NE YAPMALI?

SKDM Mali Yükümlülüğü ve SKDM Bildiriminin Esasları: 2026 itibariyle başlayacak ana uygulama döneminde, SKDM Tüzüğü ekinde yer alan ithal ürünlerle ilişkili karbon emisyonları için oluşan mali yükümlülük, yetkilendirilmiş SKDM yükümlüsü tarafından yıl boyunca satın alınan SKDM sertifikalarının teslimi suretiyle karşılanacak. Bu kapsamda, ürüne gömülü her 1 ton CO2 eşdeğeri sera gazı emisyonu için 1 SKDM sertifikası teslim edilecek. Bu çerçevede SKDM sertifikası, ithalatta bir belgelendirme/sertifikasyon yükümlülüğü olarak algılanmamalı, 1 ton CO2 eşdeğeri sera gazına denk gelen kıymetli kâğıt gibi düşünülmeli.
 
SKDM sertifika ücretleri, Avrupa Komisyonu tarafından, AB Emisyon Ticaret Sistemi içinde oluşan bir önceki haftanın ortalama fiyatı üzerinden haftalık olarak yayımlanacak.
 
SKDM kapsamında oluşacak mali ve idari tüm yükümlülük, AB’de yerleşik yetkilendirilmiş SKDM yükümlüsünün üzerinde olacak. Ancak ticaret hayatında, ithal ürünün ve ürünün üçüncü ülkedeki üreticisinin hangi ölçüde ikame edilebilir olduğuna göre, oluşacak karbon maliyetlerinin üçüncü ülke ihracatçı/üreticilerine de yansıtılması beklenebilecek.
 
Bildirim Yükümlülüğü: Ana uygulama döneminde, geçiş dönemindeki raporlama yükümlülüğüne benzer şekilde, her yıl mayıs sonuna kadar, yetkilendirilmiş SKDM yükümlüsü tarafından, bir önceki yıl içinde gerçekleşen ithalat ve emisyon değerlerine ilişkin bir SKDM bildirimi (CBAM declaration) yapılacak. Bu çerçevede, uygulama kapsamında ilk bildirim 1 Ocak-31 Aralık 2026 döneminde gerçekleşen SKDM ürünleri ithalatı için 31 Mayıs 2027 tarihine kadar yapılacak.
 
Bildirimler, AB Komisyonu tarafından kurulacak bir Merkezi Elektronik Kayıt Sistemi (CBAM Registry) üzerinden gerçekleştirilecek. Ayrıca ihracatçı ülkelerdeki üreticilerin, yetkilendirilmiş SKDM yükümlüleri tarafından SKDM bildirimleri yapılırken kullanılması amacıyla, doğrulanmış emisyon verilerini merkezi kayıt sistemine yüklemesi mümkün olacak. Üçüncü ülkelerdeki üreticilerce emisyon verilerinin sisteme girilebilmesi imkânı, özellikle emisyon değerleri düşük üreticiler için pazara girişte de avantaj sağlayabilecek.  
 
Yetkilendirilmiş SKDM yükümlüsü tarafından yapılacak SKDM bildiriminde aşağıdaki hususlara yer verilecek:

Her bir ürün türü için ayrıştırılmış olarak ve elektrik için megavat saat, diğer ürünler için ton değerleri üzerinden ifade edilecek şekilde, bir önceki takvim yılı içinde ithal edilen toplam ürün miktarı;

İthal edilen söz konusu ürünler için SKDM Tüzüğü Madde 7 çerçevesinde hesaplanmış ve Madde 8 çerçevesinde doğrulanmış olan, elektrik için megavat saat başına ton karbondioksit eşdeğeri emisyon miktarı, diğer ürünler için 1 ton ürün başına ton karbondioksit eşdeğeri emisyon miktarı şeklinde ifade edilen gerçekleşen toplam gömülü emisyon miktarı;

Teslim edilecek toplam SKDM sertifikası miktarı (Bu değere, hesaplanan toplam gömülü emisyona karşılık gelen sertifika miktarından menşe ülkede ödenmiş karbon ücretlerine denk gelen kısım düşülüp, AB ETS içinde geçerli ücretsiz tahsisatları yansıtacak indirim de yapıldıktan sonra ulaşılacak.)

SKDM Tüzüğü Madde 8 ve Ek V çerçevesinde, bir akredite doğrulayıcı tarafından hazırlanmış doğrulama raporunun örneği.

SORU CEVAP

SKDM Hangi Sektörleri Kapsamakta?

Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması ilk olarak  öncelik sektörler olarak belirlenen “Demir-Çelik, Alüminyum, Çimento, Gübre, Elektrik ve Hidrojen” sektörlerini kapsamakta. İlerleyen dönemde belirlenen sektörlerin genişlemesi ve yeni sektörlerin mekanizma kapsamına alınması beklenmekte. Demir-Çelik, Alüminyum, Çimento, Gübre, Elektrik ve Hidrojen sektörlerinin öncelikli sektör olarak belirlenmesinin sebebi emisyon yoğunluğunun en yüksek sektörler olması. Adı geçen sektörler ülkemizin emisyonlarının yaklaşık %50 sine sebep olduğu tahmin edilmekte.

Sınırda Karbon Vergisini Kim Öder?

Sınırda Karbon uygulaması SKDM yükümlüleri, işletmelerin sebep oldukları emisyonlara dayalı mali yaptırımları yerine getirmeleri için tasarlandı. SKDM uygulama sistemi, kirleten öder temeline göre inşa edildi. SKDM yaptırımları, SKDM Sertifikaları aracılığıyla uygulanacak. SKDM kapsamında Karbon Vergi ödemeleri Avrupa Birliğinde yerleşik olan işletmeler tarafından yapılacak. Avrupa Birliğinde kurulu olarak faaliyet gösteren, birlik dışından mal ithal eden işletmeler vergi ödemesine tabi olacak. Birlik dışında yerleşik olarak faaliyet gösteren ve birliğe ihracat yapan işletmeler karbon vergisi ödemeyecek.

SKDM sertifikası alım satım işlemleri Avrupa Birliği yetkili otoriteleri tarafından koordine edilecek.

SKDM Emisyonları Nasıl Hesaplanır?

SKDM Emisyonları, doğrudan emisyonların yanı sıra üretim sürecinde kullanılan elektriğin üretiminden kaynaklanan dolaylı emisyonları da hesaba katmakta. Bu, ürünlerin emisyonlarını daha kapsamlı bir şekilde değerlendirmeyi amaçlamakta. SKDM ürüne ait gömülü emisyonların hesaplanmasını içermekte.

SKDM SÖZLÜĞÜ

ton CO2e: Bir metrik ton karbondioksit (“CO2”) veya CO2’in eşdeğer küresel ısınma potansiyeline göre ayarlanmış herhangi bir diğer sera gazı miktarı anlamına gelir.

Doğrudan emisyonlar: Isıtma ve soğutmanın üretim yeri ne olursa olsun, üretim süreçleri sırasında tüketilen ısıtma ve soğutma üretiminden kaynaklanan emisyonlar da dahil olmak üzere, malların üretim süreçlerinden kaynaklanan emisyonlardır.

Dolaylı emisyonlar: Tüketilen elektriğin üretim yeri ne olursa olsun, malların üretim süreçlerinde tüketilen elektriğin üretiminden kaynaklanan emisyonları anlamına gelir.

Gömülü emisyonlar: Üretim sürecinde tüketilen ilgili öncü malzemelerin gömülü emisyonları da dahil, malların üretimi sırasında açığa çıkan emisyonlardır.

İlgili öncü malzeme: Sıfıra eşit olmayan gömülü emisyonları olan ve karmaşık bir ürünün gömülü emisyonlarının hesaplanması için sistem sınırları içinde olduğu tanımlanan basit veya karmaşık bir ürün anlamına gelir.

Karbon fiyatı: Üçüncü bir ülkede, bir karbon emisyonu azaltım programı kapsamında, vergi, harç veya ücret şeklinde veya bir sera gazı emisyon ticareti sistemi kapsamında emisyon tahsisatları şeklinde ödenen, bu tür bir önlemin kapsadığı sera gazları üzerinden hesaplanan ve malların üretimi sırasında ortaya çıkan parasal tutar anlamına gelir.

CBAM sertifikası: Mallardaki gömülü emisyonların bir ton CO2e’sine karşılık gelen elektronik formattaki bir sertifika anlamına gelir.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği tarafından hazırlanan ¨Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizmasının Türkiye Ekonomisine Potansiyel Etkileri¨ isimli raporda şu değerlendirmeler yapılmakta:  Mekanizmanın uygulanmasının AB’nin altıncı büyük ticaret ortağı olan Türkiye’yi yükselen maliyetlerle karşı karşıya bırakması ve potansiyel olarak Türkiye’nin rekabet gücünü etkilemesi ve GSYH’nin büyümesi ve istihdam üzerinde kısa vadeli etkilere yol açması beklenmektedir. Bu nedenle, SKDM Türkiye ekonomisine önemli riskler getirmektedir ve hem hükûmetin hem de sektörün bu riski uygun şekilde yönetmek için yeterli önlemleri alması gerekmektedir. AB’ye ihraç edilen hedef ürünlerdeki gömülü Kapsam 1 ve Kapsam 2 emisyonları dikkate alınarak 75 avro/tCO2e’lik bir SKDM ücreti varsayıldığında, sanayiye yönelik potansiyel yıllık SKDM maliyetleri 2027 yılında 138 milyon avroya ulaşmaktadır. Ancak, SKDM ücretinin 150 avro/tCO2e’ye yükselmesi halinde, bu maliyetler 2032 yılına kadar yıllık 2,5 milyar avroya yükselebilir.

Yerel bir Emisyon Ticaret Sistemi benimsenmesi, SKDM etkilerini azaltmanın yanı sıra, Türkiye’ye daha geniş sosyal ve ekonomik faydalar sunabilir ve ülkenin genel olarak karbonsuzlaşmasını hızlandırabilir. Türkiye’nin, Türk şirketlerini SKDM’nin ekonomik etkilerinden korumaya yardımcı olabilecek bir dizi politika seçeneği mevcuttur. Hem yerel karbon fiyatlandırması hem de daha geniş kapsamlı düzenleyici reformlar, mekanizmanın yaratacağı ekonomik yükün hafifletilmesine ve Türkiye ekonomisinin karbonsuzlaşmasının desteklenmesine ve hızlandırılmasına yardımcı olabilir. SKDM’den tamamen muaf olmak için tek doğrudan seçenek AB ETS kapsamına girmek veya bağlantılı bir ETS kurmaktır. Ancak teklif, ürünün menşe ülkede bir karbon fiyatına tabi olması halinde teslim edilecek SKDM sertifika sayısının azaltılabileceğini onaylamaktadır. Bu nedenle, yurt içinde uygulanan karbon fiyatlandırma tedbirleri, Türk ürünlerinin karbon yoğunluğunu ve ithalatçıların bu ürünler için ödemek zorunda kalacakları SKDM maliyetlerini azaltabilir. Ulusal bir ETS’nin benimsenmesi, Türk firmalarının SKDM’yi ödemekten (kısmen) kaçınmalarını sağlarken aynı zamanda elde edilen ETS gelirleri yoluyla düşük emisyonlu üretim ve yeşil kalkınmayı teşvik etmek için etkili bir seçenek sunabilir.¨

SANAYİCİLER NE SÖYLÜYOR?

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, Türkiye’nin, Avrupa Birliği ülkelerinin en önemli ticaret ve yatırım ortaklarından birisi olduğunu vurgulayarak, “Ülkemizin AB’ye yaptığı ihracat 2023’de 104 milyar dolar olup, toplam ihracatımızın yüzde 41’ine denk gelmektedir” dedi. Sınırda Karbon Düzenlemesi’nin, Avrupa Yeşil Mutabakatı politikasının bir parçası olarak hayata geçtiğini anımsatan Hisarcıklıoğlu, demir çelik, alüminyum, çimento, gübre, elektrik sektöründe başlayan bu sürecin ilerde tüm sektörleri etkileyeceğini söyledi. Hisarcıklıoğlu, bu düzenlemeye tabi sektörlerin, AB’ye ihracatının 10 milyar dolar seviyesinde olduğunu, söz konusu sektörlerdeki ihracatın, toplam ihracatın yüzde 42’si olduğunu bildirdi.  Hisarcıklıoğlu, TOBB olarak yeşil dönüşüm sürecini en önemli çalışma alanı olarak belirlediklerini, üyelerine rehberlik ederek, teknik ve idari anlamda ihtiyaç duyduğu hizmetleri sunduklarını, her Oda’da irtibat noktaları oluşturduklarını, iklim ve çevre portalını devreye aldıklarını, firmaların farkındalıklarını artırmak amacıyla, temel seviyede sera gazı emisyonlarının hesaplanması için Karbon Platformunu açtıklarını söyledi.

İSO Başkanı Bahçıvan: SKDM ülkemiz açısından kritik bir süreç

İstanbul Sanayi Odası(İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan AB’nin, sanayiden ulaştırmaya, enerjiden tarıma kadar birçok boyutta stratejik düzenlemeyi içeren Avrupa Yeşil Mutabakatı (AYM) ile yeşil dönüşümü bütüncül bir bakış açısı ile ele aldığını belirtti. Bu kapsamda gündeme gelen SKDM’nin ise AB ile ticaret ilişkisi olan ülkelerdeki üreticiler üzerinde doğrudan ve dolaylı etkileri olacağına dikkat çeken Erdal Bahçıvan şunları söyledi: “1 Ekim 2023 itibarıyla başlayan SKDM geçiş döneminde demir-çelik, alüminyum, çimento, gübre, elektrik ve hidrojen sektörlerinde Uygulama Tüzüğü’nde belirtilen ürünlerde raporlama yükümlülüğü getirildi. AB’nin ihracatımızdaki payının yaklaşık yüzde 40 olduğunu dikkate aldığımızda SKDM’nin ülkemiz açısından kritik bir süreç olduğu çok açık. Bu nedenle geçiş dönemine hazırlık için gerekli adımların atılması ve 2025 sonuna kadar devam edecek geçiş dönemindeki her gelişmenin yakından izlenmesi önemlidir. Öte yandan, SKDM geçiş dönemindeki düzenlemelere Türkiye’deki üretici firmaların uyumunu kolaylaştırmak üzere AB tarafından sağlanacak her türlü destek ve teşvik küresel tedarik zincirlerinin güvenli bir şekilde devamlılığı açısından da büyük önem taşımaktadır. Bu kapsamda özellikle Sanayi ve Teknoloji – Ticaret – Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlıklarımız ile çok yakın çalışıyor, mevzuat ve tüzüklerin hazırlanmasında sanayi kesiminin görüşünün yansıtılması ve düzenlemelerin sanayicilerimize aktarılmasında köprü görevi üstleniyoruz. Ticaret Bakanlığımız iş birliği ile alüminyum ve demir-çelik sektörlerinde SKDM’nin getirdiği raporlama yükümlülükleri ve bu süreçte karşılaşılan uygulama zorluklarına çözüm bulmayı amaçlayan ‘Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması Uygulama Rehberleri’ni hayata geçirdik. Rehberlerimiz, SKDM gerekliliklerinin yerine getirilebilmesi ve AB Komisyonu tarafından yayımlanan hesaplama aracının alüminyum ve demir-çelik sektörlerinde pratik bir şekilde kullanılabilmesine yönelik hazırlandı. Ticaret Bakanlığımız koordinasyonunda gerçekleşen ‘AB Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) Özel Sektör Bilgilendirme Seminerleri’nde de rehberlerimizi Türkiye genelindeki sanayi firmalarımıza aktarma fırsatı da yakalıyoruz.¨

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nın Türk ihracatçıları için hangi zorlukları ve fırsatları beraberinde getirdiğini anlattı. Jak Eskinazi, “Üyelerimiz demir ve demir dışı metaller, tekstil, hazır giyim, deri ürünleri, doğal taş, gıda ürünleri, tarım ve mobilya gibi çok çeşitli sektörlerden gelmektedir. Türkiye’nin en büyük ihracat ve ithalat ortağı Avrupa Kıtası toplam ihracatımızdan yüzde 48 pay alıyor ve 109 milyar dolar ihracatımız var. İthalatımızın yaklaşık yüzde 25’ini de AB’den gerçekleştiriyoruz. Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı sürecinde ihracatçılar için en önemli olanı Eko-Etiket, Dijital Ürün Pasaportu ve Sınırda Karbon Vergisi Düzenlemesi (CBAM)” dedi. Başkan Eskinazi, “Sınırda Karbon Vergisi Mekanizması’nın kapsadığı acil dönüşüme ihtiyacı olan karbon-yoğun sektörlerden başlayarak, AB ile ticaretimizde yüksek payı olan demir çelik, alüminyum, elektrik, çimento, tekstil gibi tüm sektörlerin desteklenmesi gerekiyor. İklim değişikliğiyle mücadelenin önemini hepimiz kabul ediyoruz. Ancak, bir yandan çevresel ilerlemeyi teşvik ederken diğer yandan da Türkiye’nin ihracatının küresel pazardaki rekabet gücünü arttıracak dengeli bir yaklaşımın çok önemli olduğuna inanıyoruz. Yaklaşan Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM) üyelerimiz için elbette bazı endişeler doğurmaktadır. En büyük endişelerden biri maliyetlerin artma potansiyelidir.” diye konuştu.

CBAM kapsamında, Türkiye’nin ihracatına karbon maliyeti uygulanarak AB içinde üretilen mallara kıyasla daha pahalı hale gelmesinin mümkün olabileceğini öngördüklerini anlatan Eskinazi sözlerine şöyle devam etti: “Bu durum, özellikle karbon ayak izi daha büyük olan sektörlerdeki işletmelerimizi önemli ölçüde dezavantajlı duruma düşürebilecektir. Ek maliyet yükü, kar marjlarını aşındırabilir ve nihayetinde pazar paylarımızın rakiplerimize kaptırılmasına yol açabilir. Bir diğer endişe konusu da CBAM ile ilişkili idari yüktür. Mekanizmanın raporlama ve doğrulama gerekliliklerine uymak karmaşık ve zaman alıcı olabilir. Bu durum özellikle üyemiz olan ve süreci verimli bir şekilde yürütecek personel ya da kaynaklara sahip olmayan küçük işletmeler için geçerlidir. CBAM’ın ortaya çıkardığı bu güçlükler adeta suya atılan bir taş gibi bir dalga etkisi yaratabilir. Artan maliyetler ve idari yükler nedeniyle Türkiye’nin ihracatı daha az rekabetçi hale gelirse, ticaretin Türkiye’den başka ülkelere kaydığını görebiliriz. Bu durum, etkilenen sektörlerin ihracat hacimlerinin azalmasına yol açarak ülkemizdeki istihdamı ve genel ekonomik büyümeyi etkileyebilir. Bununla birlikte, göz önünde bulundurulması gereken potansiyel bir fayda da mevcut. CBAM, Türk sanayilerinin daha temiz üretim yöntemlerini benimsemeleri için güçlü bir teşvik unsuru olabilir. CBAM kapsamında AB pazarında rekabetçi kalabilmek için işletmeler, karbon ayak izlerini azaltan yeni teknolojilere ve süreçlere yatırım yapmaya yönlendirilebilir.”

Ege Demir Ve Demir Dışı İhracatçı Birlikleri (EDDMİB) Başkanı Yalçın Ertan

 “SKDM kapsamında finansal yükümlülük altına gireceğimiz 2026 yılına kadar üye firmalarımıza gerekli destek mekanizmalarını sağlayacağız. Bugün kullandığımız enerjinin yüzde 6’sını yenilenebilir enerjiden sağlıyoruz. Kısa vadede hedefimiz yüzde 25’e çıkmak.”  dedi. Firmaların özellikle güneş enerjisi sistemlerinde hızlı bir yol kat ettiğini kaydeden Ertan, Türkiye’de çelik üretimi yapan firmaların yüzde 75’inin elektrik ark ocaklı tesisler olarak hurda demirden üretim yaptığını, kalan yüzde 25’inin ise karbon salımını daha fazla olan cevherden üretim gerçekleştiren yapan yüksek fırınlı tesisler olduğu bilgisini verdi. Dünyada ise demir çelik üreticilerinin yüzde 70’inin karbon ayak izi fazla olan yüksek fırınlı tesislerde üretim yaptığını anımsatan EDDMİB Başkanı Yalçın Ertan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hedefimiz buradaki avantajımızı korumak ve yenilenebilir enerji kaynağı payımızı yüzde 6’dan yüzde 25’ler seviyesine çıkarmaktır. Ancak şüphesiz ki firmaların Yeşil Mutabakatın getireceği koşullar hakkında bilinçlendirilmesi kadar yeşil üretime yapacakları yatırım için kolay ve hızlı şekilde finansal kaynağa ulaşmaları amacıyla destek mekanizmalarının oluşturulması da gerekmektedir. SKDM kapsamında finansal yükümlülük altına gireceğimiz 2026 yılına kadar üye firmalarımıza gerekli destek mekanizmalarını sağlayacağımız konusundaki kararlılığımızın altını çizmek istiyorum.” 

KAMU KURUMLARI NE DİYOR?

Ticaret Bakanlığı Uluslararası Anlaşmalar ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü AB Tek Pazar ve Yeşil Mutabakat Daire Başkanı Mutabakat Gülizar Yavaş:  ¨Sınırda karbon ve benzeri düzenlemeleri daha sık duyacağız. ¨Biz buna hazır mıyız?¨ sorusu sıklıkla soruluyor. Biz zaten ürün güvenliği altyapısı olan bir ülkeyiz. AB, Yeşil Mutabakat düzenlemesi ile dünya genelindeki rekabetçiliğini artırmaya çalışıyor. Hem çevreci hem de sürdürülebilir bir ekonomik model aslında bu. AB bunu yaparken, tüm oyuncuları kendisi gibi oynamaya davet ediyor bir bakıma. AB şunu diyor: ¨Benimle oynayacaksanız benim kurallarıma uyacaksınız.¨  Yeşil Mutabakat çevre ile ilgili olsa da ticaret yönü daha ağır basan bir düzenleme. Türkiye olarak tüm bu düzenlemeleri AB gibi biz de yapıyoruz. Ancak biz ihracat için ithalatı çok yapan bir ülkeyiz. Döngüsel ekonomi modelini tüm ülkede uygulayabilmemiz gerekli. Sanayicilerin kayıp ve kaçakları önlemek için zaten döngüsel ekonomiye uygun üretim yapması gerekli. Ticaret yaptığınız tüm kesimlerden çevreye uyumlu üretim yaptıklarına dair belgelendirme talep edin. Bu belgeleri talep etmezseniz AB’ye mal satışı esnasında ceza yersiniz. Tedarikçileriniz ne kadar ucuza ya da ne kadar kaliteli üretse de AB’nin istediği belgeleri dolayısıyla kriterleri taşımayan yerlerden ürün almayın. AB’de herhangi bir vatandaşın sizi dava etme hakkı var. Dolayısıyla AB kurallarına uymayan ve bunu belgeleyemeyen üreticilerle işbirliği yapmak Türk sanayicisi için risk oluşturacaktır.¨

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Karbon Fiyatlandırma Dairesi Başkanı Eyüp Kaan Moralı: ¨Yeşil dönüşüm ciddi bir süreç. Ülke olarak sanayicimizi, ihracatçımızı desteklemek amacıyla ilgili bakanlıklarla birlikte bu süreci değerlendirmeye çalışıyoruz. Bu kapsamda Emisyon Ticaret Sistemi çalışmamız bulunmakta. 2015 yılından bu yana uyguladığımız Sera Gazı Takibi yönetmeliğimiz var. 10 yıldır bu takibi yapmaktayız. Emisyon Ticaret Sistemiyle amacımız, sanayicimizin yeşil dönüşümünü hızlandırmaktır. Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması AB’de uygulanacak olsa da ABD, Birleşik Krallık’ta da benzer düzenlemeleri yapıyor. Bu düzenlemede gelirin iyi yönetilmesi önemli. Bunun için İklim Kanunu çalışmasını yapıyoruz. Yasanın bu sene içerisinde çıkmasını arzu ediyoruz. Bu yasayla adımlarımızı daha sağlam atıp daha sağlıklı ilerleyebileceğiz. 2023’te tüm dünyada karbon fiyatlandırmada 104 milyar dolar gelir elde edildi. Bunun 78 milyar doları emisyon ticaret sisteminden geldi. AB Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizmasına uyumlu bir ETS kurmayı planlıyoruz. Burada sanayicilerimizin veri yönetimini çok iyi yapması lazım. Tedarikçilerin tümünden emisyon veri akışı sağlanması gerekiyor. Tesis bazında bir emisyon izleme faaliyeti olsa bile ilerleyen dönemde ürün bazına inmesi planlanıyor. Sanayicilerimizin bu yüzden tedarikçilerinden verileri doğru bir şekilde alıp raporlaması gerekir.¨

TSE Ankara Çevresel Gözetim ve Doğrulama Müdürü Mehmet Ergün: Sanayicimizin emisyonları nasıl izleyeceği nasıl raporlayacağı düzenlenmiş durumda, bununla ilgili altyapımız hazır. AB mevzuatı, SKDM ile ilgili doğrulayışı kuruluşlar konusuna dikkat çekiyor. Dünyanın herhangi bir yerindeki doğrulayıcı kuruluşun sertifika vermesine AB izin veriyor. Akreditasyon konusunda ülkemizin altyapısında sorun bulunmuyor. Sanayicilerimizin 2025 yılından itibaren sertifikasyon konusunda sorun yaşamaması için hem bakanlık hem TSE çalışmalarına devam ediyor. AB sadece SKDM kapsamında raporlama istemiyor. Uzun zamandır benzer raporlamaları talep ediyordu.

Certiloop Genel Müdürü Yağmur Eroğlu: Türk plastik üreticileri, ürünlerinin yüzde 50’sini AB ülkelerine ihraç ediyor. Şimdiye kadar geri dönüşümle ilgili içerikler şirketlerin beyanlarına, kişisel açıklamalara dayanıyordu. Bu beraberinde Yeşil Aklama’yı da beraberinde getirdi. AB bununla ilgili de bir yönetmelik yayımlayarak geri dönüşüm içeriklerinin bağımsız kuruluşlarla sertfikalandırılmasını zorunlu kılıyor. AB standartlarına uygun beyan verilmesini şart koşuyor bu düzenleme. Bir plastik ürünü makineye sokup içerisinde şu miktarda geri dönüştürülmüş ham madde kullanılmış tespiti yapan bir teknoloji yok. Bunu belirlemek için akredite kuruluşlar izleme ve denetim yaparak sertifikaları oluşturuyor. Bu sadece üretici firmaya yapılan bir denetimle kalmıyor tedarikçi geri dönüşüm tesisinin de izlenmesi ve incelemeden geçirilmesini kapsıyor.

Avrupa Komisyonu Vergilendirme ve Gümrük Birliği Genel Müdürü Gerassimos Thomas İSO tarafından düzenlenen bir toplantıda sanayicilere  şunları söyledi: “Sınırda karbon düzenleme mekanizması tüm enerji yoğun sektörler için büyük önem taşıyor. Özellikle belli sektörlere odaklanmakta ama dekarbonizasyon çabalarımız için oldukça önemli bir mekanizma olarak görev görüyor. Türkiye AB’nin bu anlamda önemli bir partneri, önemli bir ortağı ve çok kilit bir role sahip. Avrupa ve Asya arasında bir köprü görevi gören Türkiye özellikle bu bölgede bölgesel istikrarın ve güvenliğin ve ekonomik kalkınmanın sağlanması için AB için önemli bir ortak. Avrupa Birliği ve Türkiye arasındaki ortaklık özellikle çok yönlü ve kural bazlı uluslararası düzlemde gelişim göstermekte uzun yıllardır özellikle gümrük ve çevre politikaları alanlarında Türkiye ve Avrupa Birliği birbirinin önemli ortağıdır. Şu anda iklim değişikliği gündemimizde gerek sizi gerek bizi büyük ölçüde etkiliyor.”

İklim değişikliğinin sadece bir ülkenin veya bir bölgenin problemi olmadığını bunun tüm dünyanın problemi olduğunu belirten Thomas, Bu krizle mücadele etmek için de son derece kararlı adımlar atılması gerektiğini söyledi. Thomas, konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Avrupa Parlamentosu, özellikle Avrupa Risk Değerlendirmesi raporu konusunda öne çıktı. Geçen yıl ve bu yıl içinde belirli senaryolar geliştirdik ve bunları sunduk. Senaryolarımız, iklim değişikliği nedeniyle Avrupa Birliği içindeki gayri safi milli hasılanın belirli yüzdelik oranlarda azaldığını gösteriyor. İklim değişikliği, kararlı adımlarla mücadele etmemiz gereken bir krizdir ve sadece bir ülkenin ya da bir bölgenin değil, dünyanın genelinde karşılaşılan büyük bir krizdir. 2028’de Dubai’de düzenlenecek etkinliklere kadar iklim değişikliği ile ilgili planlarımız hazır durumda. Karbon salınımının azaltılması konusunda Avrupa Birliği’nin ve ortaklarının teşvik edilmesi kararlılığı bulunmaktadır. İklim değişikliğiyle başa çıkmak için Avrupa Yeşil Mutabakatı’nı oluşturduk ve bu mutabakat çerçevesinde çeşitli politikalar bulunmaktadır. Bu politikaları uygulamak için çeşitli araçlar oluşturduk. Öncelikle karbon nötrlük hedefimiz var.”

Türkiye’nin AB ekonomisi içerisinde en büyük ithalat partneri olduğunu ifade eden Thomas, şunları söyledi: “Türkiye, AB’nin ithalatında en önemli partnerlerden biri ve çok kilit bir role sahip. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’yla birlikte özellikle iklim ve enerji geçiş planları için çalışmalar yapıyoruz. Kimyasallar üzerinde de SKDM kapsamında çalışmalarımız devam ediyor. Çelik sektöründe karbon ayak izi aslında düşük. Alüminyumda da Türkiye’de karbon ayak izinin yine iyi seviyelerde olduğunu görüyoruz. Bu tablo sadece iyi bir noktadan başladığınızı göstermiyor. Aynı zamanda bu iki sektörde daha da iyi olacağınızın bir göstergesi. Yeni yatırım fırsatları mutlaka yaratılacaktır. Programlarımızın da desteğiyle herkes için kazan kazan durumu ortaya çıkacaktır diye düşünüyorum. Hedefimiz sera gazı emisyonlarını azaltmak ve uyguladığımız tedbirlerle bir değişim yaratmaya çalışıyoruz. Yeşil geçiş sürecinde başarıyı yakalamak için özel sektörle birlikte çalışmamız gerekiyor. Şirketler arasında bir teşvik mekanizması sayesinde sağlıklı bir rekabet yaratmaya çalışıyoruz. Bu aslında bir standart değil. ‘Bu standartları uygulamazsanız Avrupa’ya ihracat yapamazsınız’ demiyoruz. Hiçbir şey sınırda takılı kalmıyor. Burada sadece bir teşvik sağlamaya çalışıyoruz. Daha yeşil olan şirketlerde tabii ki daha farklı teşvikler olabiliyor.”

Avrupa Komisyonu Ekonomik Analiz ve Muaf Tutulan Sektörlerin Vergilendirilmesi Birimi Başkan Yardımcısı Martin Becker: “AB içinde mevzuatlara göre hükümler var ve belirlenmiş hedefler mevcut. Yapılan etki değerlendirmeleri ve AB’nin iklim hedeflerine ulaşmak için ücretsiz tahsis yapılması durumunda bu hedeflere ulaşılamayacağı kaygısıyla birçok uygulama yapıldı. Karşılıklı anlaşma da var ama ortaklaşa bir çözüm bulunmuyor. Endüstriyel karbon sızıntı riski büyük olduğundan hedeflere etkin bir şekilde ulaşmak önemli.”