ÇEVRE KİRLİLİĞİ İLE MÜCADELE HERKESİN GÖREVİDİR!

24 Eylül 2019

Çevre sorunları bizler ve gelecek nesiller için çok ciddi ve acil bir tehdit oluşturuyor. En büyük dileğimiz karşı önlemlerin bu sorunların aciliyetine denk bir hızda alınması ve bu alanda uzun vadeli akılcı politikalar uygulanmasıdır.

Haluk Dortluoğlu
BİM İcra Kurulu üyesi ve CFO

Çevreyi, doğal kaynakları ve doğal hayatı gelecek kuşaklar için korumak tek tek hepimizin olduğu kadar, kamu kurumlarının, sivil toplum kuruluşlarının ve elbette iş dünyasının da görevidir. Tüm taraflarla birlikte, ortak stratejiler oluşturulmalı ve uzun vadeli planlamalar yapılmalıdır. Hızlı tüketim ve perakende sektörü açısından konuya bakarsak temel konu başta plastik olmak üzere çeşitli ambalaj atıklarıdır. Doğada yok olmaları çok uzun zaman alan plastik poşetler, pet şişeler, kompozit ambalajlar çevre kirliliğini ciddi boyutlara taşıyabiliyor. İçinde bulunduğumuz Akdeniz bölgesi plastik atıklar konusunda maalesef kötü bir örnek oluşturuyor. Kıyılarımızın kirliliği git gide artıyor. Dünya Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) tarafından hazırlanan rapora göre Akdeniz’deki atıkların % 95’ini plastik maddeler oluşturuyor. Plastik atıklar akarsular yoluyla denizlere ve yeraltı sularına ulaşabiliyor, bu atıklar parçalansa da küçük ve mikro parçalara dönüşüp, sularda yaygınlaşıyorlar. Akdeniz’de yaşayan 134 tür deniz canlısı plastik atıkları yiyor. Akdeniz’de bir kilometre karede 5 milimetreden küçük 1,25 milyon plastik parça bulunuyor. Her sene yaklaşık 12 milyon ton plastik denizlere karışıyor. Bu, dakikada bir kamyon dolusu plastik demek. Bugüne kadar üretilen plastiğin yüzde 90’ı geri dönüştürülmemiş durumdadır. Deniz kuşlarının yüzde 90’ının, deniz kaplumbağalarının üçte birinin, balina ve yunusların yarısından fazlasının midesinde plastik bulunuyor.

WWF’in raporuna göre, Avrupa Çin’den sonra dünyada en fazla plastik üretilen bölge; burada üretilen 27 milyon ton plastiğin sadece üçte biri dönüştürülebiliyor. Akdeniz’e en çok plastik atık ise Türkiye’den atılıyor (günde 144 ton). Daha sonra İspanya (126 ton), İtalya (90 ton), Mısır (77 ton) ve Fransa (66 ton) geliyor. Sayıların da gösterdiği gibi çok ciddi bir sorunla karşı karşıyayız. Herkesin üstüne düşeni yapması gerekiyor.

Marketlerdeki plastik poşetlerin paralı olması önemli bir adım ve marketlerden piyasaya sunulan plastik poşet sayısını önemli ölçüde azalttı; ancak sorunu çözmeye yeteceği kanısında değilim. Her şeyden önce sektör organize perakende kuruluşlarından, büyük marketlerden ibaret değil. Küçük işletmelerde ve açık mahalle pazarlarında verilen poşetler tamamen sistem dışında kalmış durumdadır. Üstelik bu kanallarda kullanılan poşetlerin sağlık ve çevre etkisi daha da olumsuz ve kontrolsüz durumdadır. Ayrıca, çevreye zarar vermeyen ve tamamen organik içerikli poşetler de düzenleme kapsamında geri kazanım katılım payına tabidir. Halbuki plastik hammadde içermeyen ve doğaya zarar vermeden 6-12 aylık dönemde çözünebilen nişasta bazlı poşetlerin kullanımı teşvik edilebilirdi. Örneğin bu poşetlerden geri kazanım katılım payı alınmayabilir.

Çevre kirliliğine yol açan en önemli atık türleri tek kullanımlık plastik ve kompozit ambalajlardır, bunların başında da tek kullanımlık pet şişeler geliyor. Pet şişelerin ekseriyetini farklı boyutlarda plastik su şişeleri oluşturuyor. Şehirlerin su şebekelerini kuran belediyelerin, şebeke suyunu içilebilir hale getirmesi durumunda tek kullanımlık pet şişe tüketimi azalacaktır.

Bu kapsamda geri kazanım katılım bedellerinin belirli bir program dâhilinde öncelikle büyükşehirlerden başlamak üzere Türkiye’deki şebeke sularının tamamının içilebilir hale getirilmesi ile ilgili çalışmalarda kullanılabileceği kanaatindeyim. Musluktan akan bütün suların içilebilir kalitede olduğu ve çok sıkı kontrol edildiği bir ülkede hiç kuşkusuz pet şişe kullanımı ciddi ölçüde azalacaktır.